Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, yazdığı kitabında Ergenekon, Danıştay saldırısı, Baykal kaseti, Balyoz gibi birçok operasyonun bir kesimin kontrolünde yürütüldüğünü iddia etti. İddialarını hiçbir delile dayandırmayan Avcı, verdiği röportajlarda kitabı sadece söylemlerden yola çıkarak yazdığını ifade ediyor. Hiç bir belge, somut bulgu göstermeden, kanaatimce şöyledir diyerek tamamen şahsi görüşlerine dayandırdığı iddialarında Avcı, devlet kurumlarını itham eden çarpıtmaların yanı sıra, kritik davalarla ilgili delillerin üretildiği ve hukuksuzluk yapıldığı gibi hiçbir mesnede dayanmayan ifadeler kullanıyor. Avcı´nın iddialarıyla ilgili en çarpıcı eleştiriler ise Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu´dan geldi. ´Avcı´nın iddia ettiği olayların bir bölümünün kamuoyuna yansımasını sağlayan kişi bendim´ diyen Baransu, ´haber kaynaklarımı çok iyi tanıyordum. Tanıdığım askerlerin hiçbiri kendisinin iddia ettiği gibi isimler değildi. Üstelik bu isimler cuntacı komutanların yanı sıra cemaat hakkında da kendisinden daha ağır ifadeler kullanıyorlardı´ sözleriyle tüm Ergenekon operasyonları cemaatin işidir diyen Avcı´nın iddiasının boş olduğunu belirtiyor. Baransu´nun diğer çarpıcı tespiti ise AK Parti döneminde Avcı´nın bir türlü beklediği makamlara atanamadığını ve emniyet müdürlüğü ve benzeri görevler yapan arkadaşlarının da çeşitli nedenlerle görevlerinden alındığını örneklerle ortaya koyması oldu. Yani Baransu´ya göre, terfi ümitleri kesilen Avcı, tüm polis ve yargı camiasının cemaatin kontrolünde olduğu gibi isim yer ve zaman içermeyen iddialarıyla bir intikam hamlesi yaptı.
İddiaları kanıtlarca yalanlanan Avcı ne yapmaya çalışıyor?
Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı, yazdığı kitabında Ergenekon, Danıştay saldırısı, Baykal kaseti, Balyoz gibi birçok operasyonun bir kesimin kontrolünde yürütüldüğünü iddia etti. İddialarını hiçbir delile dayandırmayan Avcı, verdiği röportajlarda kitabı sadece söylemlerden yola çıkarak yazdığını ifade ediyor. Hiç bir belge, somut bulgu göstermeden, kanaatimce şöyledir diyerek tamamen şahsi görüşlerine dayandırdığı iddialarında Avcı, devlet kurumlarını itham eden çarpıtmaların yanı sıra, kritik davalarla ilgili delillerin üretildiği ve hukuksuzluk yapıldığı gibi hiçbir mesnede dayanmayan ifadeler kullanıyor. Avcı´nın iddialarıyla ilgili en çarpıcı eleştiriler ise Taraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu´dan geldi. ´Avcı´nın iddia ettiği olayların bir bölümünün kamuoyuna yansımasını sağlayan kişi bendim´ diyen Baransu, ´haber kaynaklarımı çok iyi tanıyordum. Tanıdığım askerlerin hiçbiri kendisinin iddia ettiği gibi isimler değildi. Üstelik bu isimler cuntacı komutanların yanı sıra cemaat hakkında da kendisinden daha ağır ifadeler kullanıyorlardı´ sözleriyle tüm Ergenekon operasyonları cemaatin işidir diyen Avcı´nın iddiasının boş olduğunu belirtiyor. Baransu´nun diğer çarpıcı tespiti ise AK Parti döneminde Avcı´nın bir türlü beklediği makamlara atanamadığını ve emniyet müdürlüğü ve benzeri görevler yapan arkadaşlarının da çeşitli nedenlerle görevlerinden alındığını örneklerle ortaya koyması oldu. Yani Baransu´ya göre, terfi ümitleri kesilen Avcı, tüm polis ve yargı camiasının cemaatin kontrolünde olduğu gibi isim yer ve zaman içermeyen iddialarıyla bir intikam hamlesi yaptı.
´Haliç´te Yaşayan Simonlar´ adlı bir kitap yazan ve dün bu konuyla ilgili bazı gazetelere demeçleri yansıyan Avcı, birçok kritik dava ve olayla alakalı çarpıtma iddialarda bulundu. İddialarını hiçbir delile dayandırmayan, isim, yer ve zaman vermeyen Avcı, verdiği röportajlarda kitabı sadece söylemlerden yola çıkarak yazdığını ifade ediyor. Devlet kurumlarını itham eden çarpıtmaların yanı sıra, kritik davalarla ilgili delillerin üretildiği ve hukuksuzluk yapıldığı gibi hiçbir mesnede dayanmayan ifadeler kullanıyor. Avcı´nın iddialarının aksine delillerin gerçekliği Adli Tıp Kurumu, TÜBİTAK, TSK, Emniyet İstihbarat, gibi devlet kurumlarınca ve mahkeme kararlarıyla onaylandı. Ayrıca bunların tamamı yasal olarak yapılan teknik takip çalışmaları ve aramalarda ele geçirildi.
İddialar var, ama isim, yer, zaman, belge ve diğer deliller yok
Avcı´nın haksız iddialarının hedefi haline getirdiği Fethullah Gülen hakkında açılan tüm davalar beraatla sonuçlandı. Ayrıca dava sonuçlarında Avcı´nın iddia ettiği gibi ´Fethullahçı´ diye bir yapılanmanın da olmadığı belirtildi. Bu Yargıtay kararıyla onandı. Bugün kritik davalara ilişkin adımların hepsini ´cemaat´ adıyla Gülen´i atfederek çarpıtma yapan Hanefi Avcı da bir zamanlar ´Fethullahçı´ suçlamasına maruz kalmıştı. Avcı, Danıştay saldırısı için Ciddi bir delile dayanmadan Ergenekon´a bağlandı. ifadelerini kullanıyor. Oysa Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nin, ´Ergenekon davasıyla birleştirilmesinde zorunluluk bulunduğu´ kararına uyarak Danıştay ve Ergenekon davasını birleştirdi. Avcı´nın Baykal´ın CHP genel başkanlığından istifa etmesine neden olan kasetin ´cemaat işi´ olduğunu iddia ettiği kasetlerin izi Ergenekon tutuklusu Ergün Poyraz´ın bilgisayarından çıktı. Benzer şekilde Avcı´nın iddia ettiği Nuh Mete Yüksel´e gönderilen şantaj kaseti ise Çağdaş Eğitim Vakfı´nın Taksim´deki merkezinde yapılan aramada bir kısım bürokratlar hakkında hazırlanmış şantaj kasetleri arasında bulundu. Balyoz belgelerinin sahte olduğu ve bunların üretildiği iddiası ise tamamen çarpıtma. ´Balyoz Güvenlik Harekatı Planı´ ile ilgili Türk Silahlı Kuvvetleri yaptığı açıklamada bunun 2003-2006 yılları arasında gerçekleştirildiğini ve belgelerin gerçek olduğunu doğruladı. Avcı, 1997 yılında Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu´na verdiği bilgilerde, Ergenekon terör örgütü davasında yargılanan Veli Küçük, Doğu Perinçek gibi birçok ismin devlet içerisindeki illegal faaliyetlerin ipuçlarını vermişti. Avcı, MİT, JİTEM ve Emniyet İstihbaratı içerisindeki oluşumların terörle mücadele adı altında birtakım faili meçhul cinayetleri işlediğini belirtmişti. (Zaman)
Bir efsanenin sonu mu?
Mehmet Baransu (Taraf): Hiç kuşkusuz dünün en flash haberi Hanefi Avcı´nın yazdığı kitapta iddia ettiği olaylardı. ?Haliç´te Yaşayan Simonlar- Dün Devlet Bugün Cemaat? adlı kitapta, devleti Fethullah Gülen cemaatinin ele geçirmeye çalıştığını söylüyordu Avcı. Ergenekon, Balyoz, Kafes, Erzincan iddianamesi, Danıştay saldırısı başta olmak üzere yargıya yansımış olayların birçoğunun içi boştu ona göre. Kamuoyu bu iddialar karşısında ne düşündü bilmem ama ben kendi adıma ?bir efsanenin sonunun? böyle olmaması gerektiğini düşündüm. Bu olayların bir bölümünün kamuoyuna yansımasını sağlayan kişi bendim. Haber kaynaklarımı çok iyi tanıyordum. Tanıdığım askerlerin hiçbiri kendisinin iddia ettiği gibi isimler değildi. Üstelik bu isimler cuntacı komutanlarının yanı sıra cemaat hakkında da kendisinden daha ağır ifadeler kullanıyorlardı.
Darbe planlarını bilen ilk kişiydi
Kitaptaki iddiaları doğrusu şaşkınlıkla karşıladım. Şaşkındım çünkü yüzlerce nedenim vardı. Avcı´nın 2000 sonrası görev aldığı faaliyetleri, kendisine yakın olan isimler başta olmak üzere, askerlerden dinlemiştim. 2003-2005 yılları aralığında Türkiye´nin geçtiği süreci, Karargâh ve 1. Ordu´da yapılan planları gün gün bilen isimlerden biriydi Avcı. Bugün inkâr ettiği Balyoz´u, ´Sarıkız´ı, ´Ayışığı´nı, ´Eldiven´i, Ergenekon´u kamuoyundan yıllar önce biliyordu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan´ı 2003´te uyaran isimdi kendisi. Gazetecilere, Ergenekon yapılanmasını, Balyoz´u, darbe planlarını Sabri Uzun´la birlikte nasıl önlediğini yıllar önce yüzlerce kez anlatmıştı. Hatta Hürriyet gazetesinden bir isme bazı belgeleri veren de kendisiydi. Kitabı dün hızlı bir şekilde gözden geçirdim. Ergenekon ve Balyoz darbe planlarının içinin boş olduğunu kitabının kimi yerlerinde iddia eden Avcı, kitabın bazı bölümlerinde ise bu operasyonları önemsediğini vurguluyordu. Kendi içinde bu çelişki acaba nasıl açıklanabilirdi? Avcı, özellikle darbe planlarıyla ilgili bir takım iddialarda bulunuyordu ama isim, yer, zaman vermekten nedense kaçınıyordu.
Ergenekon savcılarına bilgiyi veren kimdi?
Kitabı okudukça geçmişe yolculuk yaptım. Kafamda yüzlerce olay ve soru işareti belirmeye başladı. Avcı bugün söylediklerinin tam tersini geçmişte dile getirmiş, üstelik Erdoğan´a bu olaylarla ilgili belgeler sunmuştu. Bununla da yetinmemiş, siyasetçiler, bürokratlar ve özellikle de gazetecilerle yüzlerce toplantı yapmış, belge bilgi paylaşmıştı. Bugün içi boş dediği Ergenekon soruşturmasındaki Karargâh Evleri soruşturmasını ilk kez gündeme getiren kişi kendisi değil miydi? Trakya MİT Bölge Başkanlığı´nın istihbarat raporunu dikkate alıp, Trakya´da soruşturma yapmıştı. Ergenekon savcılarına soruşturmalarla ilgili tanık olarak bilgileri kim vermişti acaba? ?Cami bombalama timleri gibi saçma sapan iddialar? ifadesini kitabında kullanmasına rağmen, Fatih-Çarşamba´yı askerlerin havaya uçuracağı bilgisini geçmiş yıllarda nasıl elde etmişti? Bu bilgiyi öğrenmek için kullandığı istihbarat tekniği neydi? Kimlerle bunları paylaşmıştı? Peki ne olmuştu da Hanefi Avcı bir anda kırılma yaşamıştı? Dün savunduğu olayları bugün bir cemaatin komplosu olduğunu iddia edecek noktaya gelmişti?
Yaşadığı kırılma noktaları
Hanefi Avcı yaklaşık yedi yıldır bir kırılma evresindeydi. İlk kırılma anı, Kaçakçılık ve Organize Şube Müdürlüğü görevinden alınmasıyla gerçekleşti. Dönemin İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu´nun cemaate yakınlığından dolayı cemaatin kendisine operasyon yaptığını düşünüyordu. Ancak unuttuğu iki nokta vardı. Beyaz Enerji Operasyonu sonrası Ağrı´da yaptığı operasyonla AKP´nin ayağına basmıştı. İçişleri Bakanı Abdulkadir Aksu´nun oğlu Murat Aksu´yu gözaltına almaya çalışması ise ipleri koparmıştı. Avcı adına ikinci kırılma anı Sabri Uzun´un istihbaratın başından alınması oldu. Avcı, Uzun, Emin Aslan ve Mustafa Gülcü iyi arkadaşlardı ve mümkün olduğunca birlikte hareket etmeye çalışıyorlardı. Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Aslan´ın uyuşturucu baronuyla makamında görüşmesinin ardından tutuklanması kırılmayı derinleştirdi. Avcı, bu işi cemaatin yaptırdığına inanıyordu. Aslan´a kefil olduğunu kamuoyuna açıkladı. Savcılığa verdiği ifadede ise geri adım attı. ?Emin Aslan yapmamıştır diyemem? noktasına geldi.
MİT´in başına geçmek istedi
Hanefi Avcı açısından son kırılma ise beklediği dört makamla ilgili oldu. Önce Emniyet İstihbarat Başkanlığı görevine atanmak istendi. Ardından Celalettin Cerrah´ın yerine İstanbul Emniyet Müdürlüğü´ne gelmeye çalıştı. Burası olmayınca bu kez Ankara Emniyet Müdürlüğü için kulisler yaptı. En önemli ve son hamlesi ise MİT´in başına geçmek istemesiydi. Türkiye´de bu makama gelebilecek tek kişinin kendisi olduğunu düşünüyordu. Tüm bu beklediği makamlar olmayınca Avcı, cemaatin kendisinin önünü tıkadığını düşündü. Askerlerin YAŞ sürecinde eski konuma gelip, kendilerinden hesap soracağını analizinde bulunmasıyla da askere yakın durmaya çalıştı. Dün savunduğu hatta tanık olarak savcılara belge ve ifade verdiği olayları, bugün inkar etmeye başladı.
Avcı´dan röpörtaj sözü aldım
Kitapla ilgili haberlerin gazetede yer alması üzerine Hanefi Avcı´yı aradım. Kendisinden röportaj talebinde bulundum. Avcı ?bir hafta sonra görüşelim? dedi. Umarım yazdıklarımdan ve tartışmalardan dolayı Avcı sözünden caymaz. 2003-2005 yılları arasında bizzat içinde bulunduğu darbe planlarını engelle süreciyle ilgili yer, zaman ve mekan belirterek soracağım yüzlerce soruya cevap verir. ( Mehmet Baransu / Taraf)
Avcı´dan ciddiyetsiz ifadeler: Kanaatimce polis ve savcılar birlikte delilleri hazırlıyor.. Kanaatimce Ergenekon diye bir örgüt yok, zorlamayla var edilmeye çalışılıyor.. Hiç şüphem yok..
Bu makamındaki birine yakışmayan ciddiyetsizlikteki iddiaların nedeni intikam
Abdullah Harun (Kontrgerilla.com): Hanefi Avcı´nın bu iddiaları, inanılmaz derecede dayanaksız, korkunç ve çok büyük. Elinde hiç bir belge veya delil olmadan bir polis müdürü nasıl böyle iddiaları dile getirir? Adli Tıp, TÜBİTAK, kriminal daireler ve diğer resmi kurumlar ele geçen belgelerin orjinal olduğunu defalarca tespit ettiler. Son ve en çarpıcı olay ıslak imzanın tespitinde yaşandı. Sonunda askeri savcılıkça da imzanın orjinalliği kabul edildi. Ergenekon sanığı Yarbay Mustafa Dönmez, arazisinde ve evinde bulunan çok sayıdaki silahı polislerin koyduğunu ve sonra bulduğunu askeri mahkemede tekrarlayıp durdu. Ancak aramaya katılan çok sayıdaki askeri görevli de aramalarda böyle bir şeye rastlanmadığını duruşmalarda ifade ettiler. Meçhul ihbarcı diyerek küçümsenen ihbarcılar sayesinde çok sayıda olay ortaya çıktı. Örneğin ıslak imzalı orjinal belgeye dayanan kontrgerilla planı, internet andıç siteleri, deniz kuvvetlerindeki fuhuş ve uyuşturucu şebekesi, bir bavul orjinal belgenin ulaşmasıyla ortaya çıkan balyoz planı vesaire vesaire. Danıştay´ın kaybolan kamera kayıtları, Özel Harp Dairesi kamyonunda bulunan 900 el bombasının çok sayıdaki terör olayıyla bağlantılı çıkması, O kadar çok delil belge ve somut bulgular var ki Ergenekon soruşturmalarını destekleyen, bunlara karşı ´kanaatimce deliller uyduruluyor, kanaatimce polis ve savcılar birlikte delilleri hazırlıyor, kanaatimce Ergenekon diye bir örgüt yok, zorlamayla var edilmeye çalışılıyor, hiç şüphem yok gibi abuk subuk ifadelerle zihinleri bulandırmak, ve üstelik de bunu hala yürüttüğü emniyet müdürlüğü makamındayken yapmak, Baransu´nun da dediği gibi tek bir şeyle açıklanabilir, intikam.
İşte Avcı´nın şok iddialarından bazıları
Ünlü polis şefi Avcı, Ergenekon´dan Danıştay saldırısına ve Balyoz´dan Baykal´a kamera tuzağına kadar her olayda Gülen cemaatini suçladı Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı´nın, Emniyet, TSK ve yargı içinde cemaat yapılanması olduğunu öne süren ?Haliç´te yaşayan Simonlar, Dün Devlet Bugün Cemaat? başlıklı kitabı, gündeme bomba gibi düştü. İçişleri Bakanlığı soruşturma başlatırken, Avcı, ?Soruşturma açılabilir, zaten bekliyordum? dedi. Susurluk olaylarında devlet içindeki çeteleri açıklayan isim olan Hanefi Avcı, 600 sayfadan oluşan kitabında Fethullah Gülen cemaatiyle ilgili çarpıcı iddialarda bulundu. Cemaatin ?devlet içinde devlet? olduğunu öne süren Avcı, kitabında grubun kendine özel bir istihbarat servisi kurduğunu; Ergenekon, Balyoz ve Deniz Baykal´ın istifasına neden olan ´kaset´ olayında cemaatin parmağı olduğu iddiasında bulundu. Kendisinin de bu cemaat tarafından dinlenildiğini belirten Avcı, konuyu Başbakan ve İçişleri Bakanlığı´na bildirmesine rağmen önlem alınmadığını kaydetti. Avcı´nın kitabındaki iddialardan bazıları şöyle:
Darbe planları servis edilmiş
Ergenekon-Balyoz: Ergenekon veya benzeri davaların tüm belgelerini cemaat tarafından daha önceden temin ediliyor, cemaat planları polis ve savcılarla birlikte hazırlıyor ve hukuki bir nitelik kazanması için kasıtlı olarak çeşitli gazeteciler üzerinden servis edilip, yayımlatarak savcılara ulaştırılıyor.
Kozmik oda aramaları
İstihbarat Dairesi´nde cemaatin özel cihazları, elde ettikleri her türlü kanunsuz dinleme materyalleri mevcuttur, buralar neden aranmaz? Kozmik odanın aranmasında kimliği belli olmayan bir ihbarcı vardı, burada da ben açıkça ihbar ediyorum. İstihbarat Daire Başkanlığı´nda arama yapılsa, demirbaşa kayıtlı olmayan cemaatin kendine ait özel dinleme ve izleme aletleri bulunacağından hiç tereddüdüm yoktur.
Saklanan iddia ve deliller var
Erzincan olayı: Ortada yazılmayan dosyada olmayan iddialar ve deliller var, bu saklanan iddia ve deliller uğruna görülen dava akıllara ziyan bir şekilde hukuk tanınmaksızın devam ediyor. İlhan Cihaner, Albay Recep Gençoğlu ve Orgeneral Saldıray Berk hakkında yazılı olmayan iddiaları anlatsalar, sonra bu iddialara maruz kalan kişiler kendilerini savunsalar dedikoduların muhtelif yerlere sızmış cemaat elemanlarının olayların nerelere taşındığını cemaat varsayımlarının sonucunun nerelere vardığını net olarak görürüz.
Baykal kasetini cemaat servis etti
Baykal kaset olayı: Deniz Baykal´ın gizli kamerayla çekilen görüntülerini içeren kaset olayını kim yaptı, niçin yaptı? Baykal bu ülkede muhtemel Başbakan adaylarından biriydi, ülkenin ikinci büyük partisinin genel başkanı olarak konjonktürün değişimine göre her zaman başbakan olması ihtimal dahilindeydi. Bu video görüntüleri daha önce çekilmiş. Baykal Başbakan olsaydı ve ülke için kritik bir karar arefesinde birileri çıkıp ´elimizde bu görüntüler var, eğer şöyle davranmazsanız bunları kamuoyu ile paylaşacağız´ deseydi acaba durum ne olurdu. Acaba kaç bakan, kaç genel müdür, kaç komutan veya onların eşleri ve çocukları hakkında da bu veya benzeri görüntüler mevcuttur? Bu olayın ilk benzeri Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı Nuh Mete Yüksel´e yönelik hazırlanmıştır. Bugün bu olayı cemaatin yaptığından en ufak bir şüphem yok. ( Taraf)
´İhbar ediyorum, İstihbarat Dairesi´nde cemaatin suç aletleri var´
BENİ DE DİNLEDİLER: İçişleri Bakanı Beşir Atalay´dan randevu aldım. İstihbarat Dairesi´nin kanunsuz dinleme yaptığını hatta yalnızca beni değil birçok kişiyi dinlediğini, özellikle emniyet ve İçişleri Bakanlığı yöneticilerini isim vererek dinlediklerini söyledim. BAŞBAKAN HAREKETE GEÇMEDİ: Başbakan´ın Başdanışmanı´na olayı anlattım. Cemaatin nerelere kadar sızdığını, ülkenin güvenliğini ve insanların özgürlüklerinin tehlikede olduğunu anlatmaya çalıştım. Zaman geçmesine rağmen hareket görmeyince bu kitabın bir an önce yazılması gerektiğine inanıp yazmaya karar verdim. KİM YÖNETİYOR?: Manzara korkunç; devlet adamları devleti yönetmiyor, Emniyet Genel Müdürü ve İçişleri Bakanı haklı olduğunu bildiği kişiyi, doğruluğundan emin olduğu davayı savunamıyor. EMNİYET´TE CEMAATİN SUÇ ALETLERİ VAR: Şimdi açıkça adres veriyorum, hukuksuz dinleme ve izlemeler var, bunları dilekçemde belirttim. İstihbarat Dairesi´nde cemaatin özel cihazları, elde ettikleri her türlü kanunsuz dinleme materyalleri mevcut, buralar neden aranmaz? Kozmik odanın aranmasında kimliği belli olmayan bir ihbarcı vardı, burada açıkça ihbar ediyorum. İstihbarat Daire Başkanlığı´nda arama yapılsa, demirbaşa kayıtlı olmayan cemaatin kendine ait özel dinleme ve izleme aletleri bulunacağından hiç tereddüdüm yoktur. BAYKAL´IN KASETİ: Baykal´ın gizli kamerayla çekilen görüntülerini içeren kaset olayını kim yaptı, niçin yaptı? Baykal başbakan adaylarından biriydi. Baykal başbakan olsaydı ve ülke için kritik karar arifesinde birileri çıkıp elimizde bu görüntüler var, eğer şöyle davranmazsanız bunları kamuoyuyla paylaşacağız deseydi durum ne olurdu? Acaba kaç bakan, kaç genel müdür, kaç komutan veya onların eşleri ve çocukları hakkında da bu veya benzeri görüntüler mevcuttur? Bu olayın ilk benzeri Ankara DGM Savcısı Nuh Mete Yüksel´e yönelik hazırlanmıştı, bugün bu olayı cemaatin yaptığından en ufak şüphem yok. DEVLET ELE GEÇİRİLMİŞ: Devlet bir örgütün elemanlarınca ele geçirilmiş. Olay bir örgütün, cemaatin devlet içerisindeki elemanları vasıtasıyla yürüttüğü örgütsel bir faaliyettir, karşımızdaki kişiler polis, hâkim ve savcı değil, örgütün-cemaatin elemanlarıdır. ERGENEKON´UN VARLIĞI ŞÜPHELİ: Ergenekon´un varlığı konusunda yazılı belge, örgütsel faaliyet sayılabilecek bazı ilişkiler varsa da eylemleri konusunda hiçbir ciddi emare yoktur. DANIŞTAY´A DELİL YOKTU: Polisin istihbarat birimlerindeki Ergenekon´u ortaya çıkarma çabasına tüm vahim olayları Ergenekon´a bağlama şeklindeki cemaatten gelme anlayış eklenince bir anda Danıştay olayı ciddi hiçbir delile dayanmadan Ergenekon´a bağlandı. İLK OPERASYON: Adli işlemlerde ilk anormallik Van Rektörü Yücel Aşkın hakkındaki dava ve Şemdinli iddianamesi ile başladı ama o an pek fark edilmedi.
´Emniyet Müdürleri cemaat kurbanı´
Hanefi Avcı kitabında son dönemde görevden alınan emniyetteki üst düzey isimlerin cemaatin kurbanı olduğunu öne sürüyor. SABRİ UZUN´U CEMAAT TASFİYE ETTİ: Onun her isteneni yapmayacak, istendiği gibi iş yaptırılamayacak biri olduğunu anlaşan cemaat değişmesini istemiş, adına sahte raporlar düzenlenip hakkında asılsız ihbar mektuplarıyla yapratılmak istenmiş, astları tarafından takip edilerek eldre edilen bilgiler farklı yerlere servis edilmişti. DANIŞTAY-ERGENEKON BAĞI YOK: Danıştay olayında faillerin Ergenekon´la ilişkilendirilmesini Ahmet ve Şammaz (Demirtaş) yani İstanbul İstihbarat Şubesi desteklememiştir. Bunun yanlış olduğunu, eldeki delillerle böyle bir bağlantının kurulamayacağını, aksine Alparslan Arslan´ın eylemden önce ve sonra Şeyh Salih Kunter ile irtibat kurduğunu savunmuşlardır. EMİN ASLAN KOMPLO KURBANI: Emin Bey´e (bir uyuşturucu kaçakçısı ile ilişkisi olduğu için yargılanan eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı) komplo kuruldu. Emin beye yönelik dosya Emniyet´te oluşturulurken, daha sonra dosyaya bakacak olan Savcı Mehmet Berk´in bilgi sahibi olması sağlandı. Dosyanın Savcı Berk´e düşmesi sağlandı. MUSTAFA GÜLCÜ CEMAATE TAVIR ALMIŞTI: (Gülcü) teşkilat içerisindeki cemaatçi yapıya karşıydı ve çok şiddetli biçimde buna tavır alıyordu. Fakat aynı zamanda hükümetin de iyi adamıydı. Neden silinmesine göz yumuldu. Gülcü Ergenekon operasyonları dolayısıyla mahkemenin sorduğu soruya, istenenin aksine, bu örgütün kayıtlarda olmadığını yazmıştı.
Avcı: Bütün yazdıklarım belgeli
İçişleri Bakanlığı, Eskişehir Emniyet Müdürü Hanefi Avcı hakkında ´devlet memuru olmasına karşın izin almadan kitap yazdığı´ gerekçesiyle inceleme başlattı. Avcı ?Yazdıklarımızın hepsi ya belgeli ve yaşanmış olaylar? dedi. Kitaba ilişkin dün basında çıkan haberler üzerine İçişleri Bakanı Beşir Atalay´ın talimatı üzerine incelemeyi yapmak üzere iki mülkiye başmüfettişi ile bir polis başmüfettişi görevlendirildi. İncelemenin Avcı´nın devlet memuru olmasından dolayı ´izin almaksızın kitap yazmış ve yayınlamış olmasından dolayı´ 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu´na muhalefetten başlatıldığı öğrenildi. Müfettişler inceleme sonucunda, Avcı´nın sözkonusu yasaya muhalefetini sabit görürse, İçişleri Bakanı´nın onayı ile inceleme soruşturmaya dönüşecek, soruşturma sonucunda hazırlanacak rapor Avcı´nın aleyhine çıkarsa açığa alınacak, ardından da yargılanacak.
´Bekliyordum´
Avcı bu konuda sorulara dün ?Soruşturma açılabileceğini tahmin ediyordum, bunu bekliyordum? yanıtını verdi. Avcı, kitapta yazdıklarının çoğunun birebir yaşadığını ve belgelere dayandığını söyledi. Avcı, ?Hesap veremeyeceğim bir şey yok. Belge olmadan söylediğim bir şey de yok. Hepsi belgeli, yaşanmış olaylar. Kitabın yayımlanmasından sonra başıma değişik şeylerin gelebileceğini tahmin edebiliyorum? dedi.
Hanefi Avcı kimdir?
Dün piyasaya çıkan ´Haliç´te Yaşayan Simonlar / Dün Devlet Bugün Cemaat´ kitabıyla gündeme gelen Hanefi Avcı Susurluk dönemindeki sözleriyle çeteyi deşifre edenlerin başında geliyordu. Açığa alındı, tutuklandı ama görevine geri döndü. Hanefi Avcı Kahramanmaraş´ta 1956´da doğdu. Ankara Polis Koleji´nden sonra Polis Enstitüsü´nü ve 1980 yılında da Ankara Hukuk Fakültesi´ni bitirdi. Başkomiser olduğu 1983´te ünlü altın kaçakçılığı dosyasını ortaya çıkardı. Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkan Yardımcısı´yken Susurluk Komisyonu´na verdiği ifadelerle dikkat çekti. Susurluk komisyonu´nda birçok siyasetçi, mafya babası, devlet görevlisinin adını zikreden Hanefi Avcı, bu beyanlarından ötürü suçlandı. Hanefi Avcı, 1997´de Genelkurmay´ı dinleme skandalına adı karıştığı gerekçesiyle başka göreve atandı, daha sonra açığa alındı. Avcı, açılan bir davada MİT Müsteşarlığı´nın telefonlarını deşifre ettiği gerekçesiyle yargılanıp tutuklandı. Kısa bir süre sonra serbest bırakılan Hanefi Avcı, emniyetteki görevine mahkeme kararıyla geri döndü. Avcı, 2003 yılında Emniyet Genel Müdürlüğü KOM Daire Başkanlığı´nda bulundu. 2005´te geçici olarak Edirne İl Emniyet Müdürlüğü´ne atandı.
Kapıkule operasyonu
2006´da asaleten Edirne İl Emniyet Müdürü olarak göreve başladı. Kapıkule Gümrük Kapısı´nda çok sayıda memurun katıldığı yolsuzluk ve rüşvet operasyonuna imza attı. Hanefi Avcı son olarak Haziran 2009´da Eskişehir İl Emniyet Müdürlüğü´ne atandı. Ve burada görev yapmaya devam ediyor. ( Radikal)
Abdullah Harun
(21 Ağustos 2010, 14:50)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Hanefi Avcı´nın iddiaları konulu manşetlerimiz
Ergenekon davasını engelleme girişimleri