Gülay Göktürk: Türkiye´de sessiz sedasız bir rejim değişikliği yaşanıyor. Zaman zaman açık darbe dönemlerine dönüşen askeri vesayet rejimi ağır ağır tarihin derinliklerine gömülüyor. Şiddetsiz, vurup kırmadan, tam da olması gerektiği gibi yaşanan bu büyük reform hareketi, karşısına dikilen bütün politik, askeri ve psikolojik tıkaçları birer birer atarak kendi yolunda sağlam adımlarla ilerliyor. Ergenekon Davası´nın ilerlemesi ve derinleşmesiyle Kürt sorununda çözüm umutlarının yeşermesinin at başı gitmesi tesadüf değil elbette. Üç zamanda Kıbrıs sorununun çözümü konusunda da güzel şeyler duymaya başlarsak kimse şaşmasın. Sivilleşme sürecini yürütenler, askeri vesayetin kendisine payanda yaptığı kronik sorunları çöze çöze ilerlemek zorunda olduklarının farkındalar ve öyle yapıyorlar.
Kontrgerilla Cumhuriyeti´nden Türkiye Cumhuriyeti´ne geçiliyor
Türkiye´de sessiz sedasız bir rejim değişikliği yaşanıyor. Zaman zaman açık darbe dönemlerine dönüşen askeri vesayet rejimi ağır ağır tarihin derinliklerine gömülüyor. Şiddetsiz, vurup kırmadan, tam da olması gerektiği gibi yaşanan bu büyük reform hareketi, karşısına dikilen bütün politik, askeri ve psikolojik tıkaçları birer birer atarak kendi yolunda sağlam adımlarla ilerliyor. Ergenekon Davası´nın ilerlemesi ve derinleşmesiyle Kürt sorununda çözüm umutlarının yeşermesinin at başı gitmesi tesadüf değil elbette. Üç zamanda Kıbrıs sorununun çözümü konusunda da güzel şeyler duymaya başlarsak kimse şaşmasın. Sivilleşme sürecini yürütenler, askeri vesayetin kendisine payanda yaptığı kronik sorunları çöze çöze ilerlemek zorunda olduklarının farkındalar ve öyle yapıyorlar.
Bu süreç tam olarak ne zaman başladı; bir tarih üzerinde uzlaşmak zor. Kimileri Özal´ın gelişiyle başlatabilir bu büyük tranformasyon sürecini. Kimileri 28 Şubat´ı sonun başlangıcı olarak görebilir. Kimileri AB´ye aday üye oluş tarihimizi, kimileri AK Parti´nin iktidara gelişini milat ilan edebilir. 17 Nisan Muhtırası´nın tersine tepişini, Gül´ün Çankaya´ya çıkışını, Özden Örnek´in günlüklerinin deşifre oluşunu ya da Ergenekon Davası´nı başlangıç noktası olarak değerlendirenler de çıkabilir. Nereden başlatırsanız başlatın, Ergenekon Davası´nın bu süreçte bir dönüm noktası olduğu açık. Zaten, basının ve kamuoyunun dava ekseninde ikiye bölünmesi, kimi siyasetçilerin savcılığa kimilerinin avukatlığa soyunması; siyaset, ordu ve yargı dahil bütün kurumlar içinde - ÖDP gibi küçük bir partinin içinde bile - bu davaya karşı tutum konusunda saflaşmalar yaşanması da bunu gösteriyor. Türkiye bütün kurumlarıyla birlikte darbeler ve askeri vesayet rejimiyle, o rejimin yarattığı ve kullandığı illegal suç örgütleriyle yüzleşiyor; o rejimin besleyip büyüttüğü ve kronikleştirdiği sorunları çözmenin yollarını arıyor.
Bu sürecin içinizdeki Ak Parti düşmanlığına kurban edilmesine izin vermeyin
Büyük bir arınma iradesinin ortaya çıktığı tarihi günlerdeyiz. İşte bu noktada ben, yaşanan bu muhteşem süreç karşısında hala psikolojik bir direniş gösterenlere bir çağrı yapmak istiyorum. Askeri vesayet rejimiyle doğrudan çıkar ortaklığı içinde olanlara, varlığını ve iktidarını bu rejime borçlu olanlara söylenecek bir söz yok. Onlar, tarihi misyonlarını sürdürmek ve sonunda yenilmek zorunda. Ama sizler; yeraltından ordu malı silahlar, asit kuyularından insan iskeletleri fışkıran bir ülkede yaşamaktan acı duyan; ordumuzun içinde her gün oturup yeni bir darbe planı yapan, suikastlar, provokasyonlar tezgahlayan darbeci kliklerin fink attığını öğrenip dehşete düşen, doğru dürüst bir demokrasiyi özleyen sizler: Lütfen artık psikolojik takıntılarınızı bir kenara bırakın. Bu sürecin içinizdeki Ak Parti düşmanlığına kurban edilmesine izin vermeyin. Artık her şey ortada... Somut kanıtlarıyla, tanıklarıyla, ses bantlarıyla, günlüklerle rezalet ortaya döküldü. Türkiye´nin başına örülmek istenen çorabı bütün ayrıntılarıyla biliyorsunuz. Hala, bütün bu olup biteni dincilerin bir oyunu AK Parti´nin rövanşı gibi gösterme gayretlerine artık yeter demeniz gerekiyor. Bu sürecin tarihi önemini ve AK Parti´yi çok ama çok aşan bir olay olduğunu görmeniz ve tutum almanız gerekiyor.
Başlangıçta duyduğunuz şüpheleri, ikircikli duruşunuzu, içinizi kemiren soruları anlayabilir ve hoş görebiliriz. Ama artık hiçbir mazeretiniz kalmadı. Yarın öbür gün çocuklarınıza dönüp Ben ne olup bittiğini fark edememiştim deme imkanınız yok. Çünkü her şey kör gözlerin bile görebileceği kadar ortada... Bu saatten sonra, yaşanan bu büyük temizlik harekatına katılmamak, kenarda durmak, soğuk bakmak, kuşkular yaratmak suçlulara yataklık kapsamına girer. Gelin bunu yapmayın. İşlemediğiniz suça ortak olmayın. Bu süreç mutlaka ilerleyecek. Ya sizlerle birlikte ya da sizlere rağmen... Ya daha yavaş ve sancılı, ya daha hızlı ve rahat, ama mutlaka ilerleyecek. Önünüzde hala bir şans var. Hem bu süreci hızlandırmak, hem de kendi vicdanlarınızı rahatlatmak için sahip olduğunuz son şans. Bu şansı kullanın, en çok da kendiniz için...
(20 Mart 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: