Rasim Ozan Kütahyalı (Taraf): Şu an Türkiye´de postmodern bir iç savaş yaşanıyor. Ergenekon yapılanması bu postmodern iç savaşı kaybetmemek için son kozlarını oynuyor. Artık bildik klasik bir darbeye girişemezler, bir şekilde AK Parti Hükümeti´ni tek başına iktidar olmaktan çıkaracak formüller üzerinde çalışıyorlar. 22 Temmuz 2007 seçimlerinden evvel de AKP´nin oy kaybetmesi için yapılacak her şeyi yapmıştı Ergenekon yapılanması. Hemen her gün şehitler veriyorduk, Bugün gazetesinin büyük bir başarıyla ortaya çıkardığı ihanet planları hemen her gün devredeydi o günlerde. Ergenekon-PKK ortak operasyonuyla şehit ettirilen gençlerimizin cenazeleri AKP-karşıtı provokasyon mitinglerine dönüştürülmek isteniyordu Ergenekon takımı tarafından. Bir yandan da Ulus-Anafartalar bombalaması gibi olaylar tertipleniyordu. Fakat Türkiye halkı Ergenekon´un bu terör yöntemlerine % 47 ile büyük bir şamar indirdi. Bu ülkenin halkı bu alçak tezgahlara gelmeyeceğini kanıtladı üç yıl önce. Şimdi de 12 Eylül halk oylamasından ´HAYIR´ çıkması için ellerinden ne gelirse yapıyorlar. 22 Temmuz öncesi yöntemleri artık halk yemiyor, daha çok askerimizin ölmesi için ´kasıtlı yapılan hatalar´ı görüyor artık bu halk. İrtica korkusu gibi yöntemler zaten hiçbir zaman tutmadı. Ergenekon´un şu an elinde tek koz var. Batı bölgelerindeki kasaba ve şehir merkezlerinde bir iç savaş ortamını yaratabilecek operasyonlar yapmak. Türkler ve Kürtler arasında bir iç savaş ortamı yaratabilecek operasyonlar başarıya ulaşabilir mi? Evet, Batı sahil şeridinde şu an bu provokasyonlar için zemin müsait.
Ergenekon´un kanlı iç savaş operasyonları
Rasim Ozan Kütahyalı (Taraf): Şu an Türkiye´de postmodern bir iç savaş yaşanıyor. Ergenekon yapılanması bu postmodern iç savaşı kaybetmemek için son kozlarını oynuyor. Artık bildik klasik bir darbeye girişemezler, bir şekilde AK Parti Hükümeti´ni tek başına iktidar olmaktan çıkaracak formüller üzerinde çalışıyorlar. 22 Temmuz 2007 seçimlerinden evvel de AKP´nin oy kaybetmesi için yapılacak her şeyi yapmıştı Ergenekon yapılanması. Hemen her gün şehitler veriyorduk, Bugün gazetesinin büyük bir başarıyla ortaya çıkardığı ihanet planları hemen her gün devredeydi o günlerde. Ergenekon-PKK ortak operasyonuyla şehit ettirilen gençlerimizin cenazeleri AKP-karşıtı provokasyon mitinglerine dönüştürülmek isteniyordu Ergenekon takımı tarafından. Bir yandan da Ulus-Anafartalar bombalaması gibi olaylar tertipleniyordu. Fakat Türkiye halkı Ergenekon´un bu terör yöntemlerine % 47 ile büyük bir şamar indirdi. Bu ülkenin halkı bu alçak tezgahlara gelmeyeceğini kanıtladı üç yıl önce. Şimdi de 12 Eylül halk oylamasından ´HAYIR´ çıkması için ellerinden ne gelirse yapıyorlar. 22 Temmuz öncesi yöntemleri artık halk yemiyor, daha çok askerimizin ölmesi için ´kasıtlı yapılan hatalar´ı görüyor artık bu halk. İrtica korkusu gibi yöntemler zaten hiçbir zaman tutmadı. Ergenekon´un şu an elinde tek koz var. Batı bölgelerindeki kasaba ve şehir merkezlerinde bir iç savaş ortamını yaratabilecek operasyonlar yapmak. Türkler ve Kürtler arasında bir iç savaş ortamı yaratabilecek operasyonlar başarıya ulaşabilir mi? Evet, Batı sahil şeridinde şu an bu provokasyonlar için zemin müsait.
Şu an Türkiye´de postmodern bir iç savaş yaşanıyor... Türkiye bir demilitarizasyon süreci yaşıyor. Ali Bayramoğlu´nun sık sık belirttiği gibi bu süreci böyle yaşayan ikinci bir ülke yakın dönem siyasi tarihte yok. Yunanistan, İspanya ve Portekiz askeri vesayet rejiminin Avrupa coğrafyasındaki son kaleleriydi. Hepsi ?bir anda kopuş? şeklinde demilitarize oldular... Bu üç ülkenin Genelkurmay karargahları sonuna kadar direndi, ipler gerildi ve zamanı geldi gerilen ip bir anda koptu. Bu üç ülkenin ordusu da madara oldu, subaylık, ?utanılan bir meslek? haline geldi, sonra da devrimsel bir hızla bu ülkeler sivil ve özgürlükçü bir anayasal rejime geçti. Portekiz´de bir dönem -mesleki itibarsızlık nedeniyle- subaylığa başvurular o kadar azaldı ki, sivil hükümet, ?subaylığa özendirici? önlemler almak zorunda kaldı. İspanya´da askerler sosyal ortamlarda mesleklerini saklamak zorunda kaldıkları için şikayetçi oldular. Bir dönem bu haberler İspanyol medyasına yansımıştı. Türkiye yumuşak bir geçişle bu demilitarizasyon sürecini yaşıyor. Soruşturmalarla, davalarla bu süreç ilerliyor. Bir yandan, darbe girişiminde bulunanlar yargılanıyor fakat bu darbecilerle ortak iş tutan kimileri de Genelkurmay içinde en yüksek yerlerde bulunuyor. Adını saydığım bu üç ülkede önce askeri vesayet tasfiye edildi, sonrasında yargılamalar yapıldı. Bizde ise bir yandan darbeciler yargılanmaya çalışılıyor, en üst düzeyden tutuklamalar oluyor, bir yandan da hala Başbakan´ın eşi orduevine bile giremiyor, ağırlaştırılmış müebbetten yargılanan Saldıray Berk´in ?Jandarma Genel Komutanı? olması için Genelkurmay bastırıyor. Özetle bir yandan Ergenekon terör yapılanması tasfiye edilmek isteniyor, ama aynı Ergenekon terörü devlet içindeki konumunu muhafaza etmeye çalışıyor.
Ergenekon yapılanması bu postmodern iç savaşı kaybetmemek için son kozlarını oynuyor. Artık bildik klasik bir darbeye girişemezler, bir şekilde AK Parti Hükümeti´ni tek başına iktidar olmaktan çıkaracak formüller üzerinde çalışıyorlar. 22 Temmuz 2007 seçimlerinden evvel de AKP´nin oy kaybetmesi için yapılacak her şeyi yapmıştı Ergenekon yapılanması. Hemen her gün şehitler veriyorduk, Bugün gazetesinin büyük bir başarıyla ortaya çıkardığı ihanet planları hemen her gün devredeydi o günlerde. Ergenekon-PKK ortak operasyonuyla şehit ettirilen gençlerimizin cenazeleri AKP-karşıtı provokasyon mitinglerine dönüştürülmek isteniyordu Ergenekon takımı tarafından. Bir yandan da Ulus-Anafartalar bombalaması gibi olaylar tertipleniyordu. Fakat Türkiye halkı Ergenekon´un bu terör yöntemlerine % 47 ile büyük bir şamar indirdi. Bu ülkenin halkı bu alçak tezgahlara gelmeyeceğini kanıtladı üç yıl önce.
Şimdi de 12 Eylül halk oylamasından ?HAYIR? çıkması için ellerinden ne gelirse yapıyorlar. 22 Temmuz öncesi yöntemleri artık halk yemiyor, daha çok askerimizin ölmesi için ?kasıtlı yapılan hatalar?ı görüyor artık bu halk. İrtica korkusu gibi yöntemler zaten hiçbir zaman tutmadı. Ergenekon´un şu an elinde tek koz var. Batı bölgelerindeki kasaba ve şehir merkezlerinde bir iç savaş ortamını yaratabilecek operasyonlar yapmak. Türkler ve Kürtler arasında bir iç savaş ortamı yaratabilecek operasyonlar başarıya ulaşabilir mi? Evet, Batı sahil şeridinde şu an bu provokasyonlar için zemin müsait. Batı bölgelerinin nasyonalizmi maneviyatçı-milliyetçi Orta Anadolu modelinden daha farklı olarak daha laikçi-ulusalcı bir mahiyet arz ediyor. Böyle bir laikçi-ulusalcı yapının Kürtlerle hiçbir manevi ortak zemini yok. Zaten yeni Türk bölücübaşı Ertuğrul Özkök´ün dillendirdiği ?Kürtler bize yük oluyor, niye beraber yaşayalım, niye Kürtleri besleyelim, gitsinler kendi coğrafyalarına? diyen ruh hali daha çok Batı bölgelerinde ifade ediliyor. İnegöl olayları böyle bir etnik iç savaş zemininin var olduğunu bize bir kez daha gösterdi. Daha evvel olan Türk- Kürt toplumsal gerginlikleri de hep Batı coğrafyasında yaşanmıştı.
İnegöl olayları kendiliğinden çıkmış gibi gözüküyor... Fakat bundan sonrasında dikkat etmek gerekir. Türk derin yapılanmasının tarihinde ?çok başarılı olmuş? Sivas, Maraş, Malatya, Çorum operasyonları vardır. Türk derin terör yapılanması buralarda Alevilerle Sünniler arasında bir vahşet ortamını yaratabildi. Türk derin yapılanması ilk fitili kendi ateşledi, Alevi evlerini ve işyerlerini bizzat fişledi, sonrasında ajanlarıyla gaza getirdiği Sünni çoğunluğu Alevilere saldırttı, sonra da hiç müdahale etmedi. Türkiye´de Alevi-Sünni çatışma ortamı, bir karşılıklı güvensizlik ortamı o zaman için vardı, derin yapılanma da bunu istismar etti. Şu anda da Batı bölgelerinde Türk-Kürt etnik çatışma ortamı vardır, Türkiye´nin vicdan güçleri kesinlikle olası Ergenekon provokasyonlarına karşı tedbir almalıdır. Belki de Balyoz soruşturması bağlamındaki 102 tutuklama kararını böyle yorumlamak gerekir. ( Rasim Ozan Kütahyalı / Taraf)
Bu Film Daha Önce de Çevrildi ve Oynatıldı
Aydın Engin (T24): 1970´de doğanlar bugün 40 yaşında. Artık genç değiller; orta yaş kuşağına geçtiler. Ama 1980 öncesindeki, o kanlı faşist darbeye giden yollar yürünürken 10 yaşında filandılar. Ülke yaşanan bir iç savaş benzeri günler onların çocuk belleklerinde bulanık görüntüler, belki patlayan silahlar, koşan, kaçan katiller, yerde kanlar içinde yatan cesetlerden ibaret. Belki bunlar bile yok. 1975 ve sonrasında doğanlar bugün 35 yaşlarında. Beş ve daha küçük yaştaki bir çocuk için Kahramanmaraş, Sivas, Çorum, Malatya cankırımları; trafik kazası haberi verir gibi sıradanlaşmış ?Bugün karşıt görüşteki gruplar arasındaki çatışmalarda -mesela- 47 kişi öldü? gibisinden soğuk ve anlamı kalmamış gazete başlıkları ne anlatır ki? Daha okumayı bile sökmemişlerdi ve o yaşlarda sadece oyun oynamayı biliyorlardı; TV izlemek, gazete okumak onlardan çok uzaktı. Olsa olsa babalarının, annelerinin gözündeki çaresizliği ve korkuyu belli belirsiz anımsarlar. Belki onu bile değil... Ya 1980 ve sonrasında doğanlar. 12 Eylül´ü bile yaşamadılar ki 12 Eylül´e giden o kanlı, karanlık yolun taşlarının nasıl, kimler tarafından ve hangi yöntemlerle döşendiğini bilebilsinler... Bu yazı salt bunun için, bu hatırlatma için yazılıyor. Çünkü...
Türk ve Kürt savaş baronları varlıklarını iç çatışmayla sürdürebilir
Çünkü daha önce İzmir, Selendi, Tire, Kırklareli, Trabzon, Muğla´da, önceki gün İnegöl´de, dün Hatay Dörtyol´da yaşananlar, ve her an ülkenin herhangi bir köşesinde patlak vereceğe benzeyen gerginlik, 1980 öncesini dolu dolu yaşayan benim kuşağıma ?Biz bu filmi daha önce görmüştük. O zaman da aynı film çevrilmiş ve ülkenin dört bir yanında oynatılmıştı. Sonra da beş general, ´Ülkeyi kurtarmak lazım´ bahanesiyle Türkiye´nin üstüne faşizmin kanlı karanlığını çökertmişlerdi? dedirtiyor. İki film arasında bir fark var: 1970´li yıllarda çatışmalar dinsel farklıları düşmanlığa dönüştürmek üzere ?Sünni - Alevi? ekseni üstüne oturtulmuştu. Psikolojik harekat ve darbe kışkırtıcılığı ?Aleviler camileri bombaladı? gibi her an patlamaya hazır kitleleri en hassas oldukları noktadan etkileyerek yürütülüyordu. Bugün etnik (ırksal) ayrılıklar kullanılarak Kürt- Türk çatışmasına zemin hazırlamak üzere yürütülüyor. Yeni değil. Bir kaç yıl öncesini hatırlayın, Mersin´de takım elbiseli bir herif iki Kürt çocuğunun eline Türk bayrağı tutuşturdu; bir şeyler söyledi ve bir gölge sinsiliği ile uzaklaştı. Çocuklar bayrağı çiğnediler, yırttılar. Ardından bayrak mitingleri patladı. Ulusal duyarlıkları Kürt düşmanlığına sıçrayan yüz binler alanlarda, aynı ülke yurttaşlarına bayrak salladılar... İzmir´de düşük bel pantolonu, çağdaş (!) giysili genç kızlar Ahmet Türk´ün konvoyuna taşlar, kaya parçaları ile saldırdılar. Her yeni adım (Siz ?Her yeni provokasyon? olarak okuyun) Türkler´de Kürt, Kürtler´de Türk düşmanlığını tırmandırdı. Olup biteni ne Bursa Valisi´nin ?Üç beş alkollü kendini bilmezin işi? olarak açıklayabiliriz, ne Dörtyol için söylenen ?Milli hisleri galeyana gelmiş bir grup vatandaş? diyerek aklayabiliriz. Olup bitenler, bal gibi, ülkede Türk- Kürt çatışması çıkararak iç savaş benzeri bir ortam yaratmak isteyen güçlerin ?operasyonları?dır. Türk ve Kürt tarafının savaş baronları varlıklarını ancak böyle sürdürebileceklerini bilinçle kavramış görünüyorlar. ( T24)
(28 Temmuz 2010, 13:38)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
6-7 Eylül olayları İnegöl ve Hatay´da tekrarlanmak istendi
Generaller adliyeye gelmedi, Özel Harpçiler ortaya çıktı
Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi sayfamız