´Haliç´te Yaşayan Simonlar´da anlatılan 1993 tarihli Kartal baskını, Bedri Yağan´ın da öldürüldüğü operasyonu Avcı´nın yönettiğini ortaya çıkardı. 6 Mart 1993´te Kartal´da gerçekleştirilen ve 5 Dev-Sol üyesinin ölümüyle sonuçlanan operasyonu kimin yönettiği daha düne kadar bilinmiyordu. İddialara göre bu operasyonla ´Dev-Sol´u yönetmekte olan ´bağımsız´ solcular tasfiye edilerek ´Derin-Sol´un önü açıldı. Hanefi Avcı´nın ´Devrimci Karargah´ adlı örgüte yardım ve yataklık ettiği iddiasıyla tutuklandıktan sonra kamuoyunda aydın ve demokrat kimlikleriyle tanınan bazı isimlerden açık destek bulması, o operasyonda katledilenlerden Menekşe Meral´in kız kardeşi Fatma Meral´i de isyan ettirdi. Meral´e göre, adliye önünde açıklanan ´Avcı´ya hukuk ve özgürlük´ bildirisini ´Manisalı çocuklara yapılan işkence´yi açığa çıkartan CHP´li Sabri Ergül´ün okumuş olması bir garabetti. Operasyonda ölü ele geçenlerin direnmediklerini, yargısızca infaz edildiklerini iddia eden Meral, adliye önünde Hanefi Avcı´ya destek bildirisine imza atanlar arasındaki isimlerden Ercan Karakaş, Müjde Ar, Tarık Akan ve Ahmet Hakan´a yazdığı açık mektupta tokat gibi sözler sarfetti: ´Duydum ki Hanefi Avcı için hukuk istemişsiniz.. Kendisi ablamın katili olur.. Avcı, yıllar sonra bazı işkence kurbanlarını bulup kabul edenlerden özür dilemiş. Biz de Avcı´yı affedeceğiz. Menekşe´yi bize, Bedri´yi, Gürcan´ı ailelerine, Asiye ve Rıfat´ı çocuklarına geri verdiği zaman. Hanefi Avcı´ya bu infaz için kendi söylediklerinin ihbar kabul edilerek dava açma hazırlığındayız. Bu süreçte de herkes için hukuk şiarınızı yinelemenizi ve mahkeme önü performansınızı göstermenizi bekliyoruz.´
Avcı, Dev-Sol katliamıyla Derin-Sol´un önünü açtı
´Haliç´te Yaşayan Simonlar´da anlatılan 1993 tarihli Kartal baskını, Bedri Yağan´ın da öldürüldüğü operasyonu Avcı´nın yönettiğini ortaya çıkardı.6 Mart 1993´te Kartal´da gerçekleştirilen ve 5 Dev-Sol üyesinin ölümüyle sonuçlanan operasyonu kimin yönettiği daha düne kadar bilinmiyordu. İddialara göre bu operasyonla ´Dev-Sol´u yönetmekte olan ´bağımsız´ solcular tasfiye edilerek ´Derin-Sol´un önü açıldı. Hanefi Avcı´nın ´Devrimci Karargah´ adlı örgüte yardım ve yataklık ettiği iddiasıyla tutuklandıktan sonra kamuoyunda aydın ve demokrat kimlikleriyle tanınan bazı isimlerden açık destek bulması, o operasyonda katledilenlerden Menekşe Meral´in kız kardeşi Fatma Meral´i de isyan ettirdi. Meral´e göre, adliye önünde açıklanan ´Avcı´ya hukuk ve özgürlük´ bildirisini ´Manisalı çocuklara yapılan işkence´yi açığa çıkartan CHP´li Sabri Ergül´ün okumuş olması bir garabetti.Operasyonda ölü ele geçenlerin direnmediklerini, yargısızca infaz edildiklerini iddia eden Meral, adliye önünde Hanefi Avcı´ya destek bildirisine imza atanlar arasındaki isimlerden Ercan Karakaş, Müjde Ar, Tarık Akan ve Ahmet Hakan´a yazdığı açık mektupta tokat gibi sözler sarfetti: ´Duydum ki Hanefi Avcı için hukuk istemişsiniz.. Kendisi ablamın katili olur.. Avcı, yıllar sonra bazı işkence kurbanlarını bulup kabul edenlerden özür dilemiş. Biz de Avcı´yı affedeceğiz. Menekşe´yi bize, Bedri´yi, Gürcan´ı ailelerine, Asiye ve Rıfat´ı çocuklarına geri verdiği zaman. Hanefi Avcı´ya bu infaz için kendi söylediklerinin ihbar kabul edilerek dava açma hazırlığındayız. Bu süreçte de herkes için hukuk şiarınızı yinelemenizi ve mahkeme önü performansınızı göstermenizi bekliyoruz.´
Hanefi Avcı´nın Derin Devletin Derin Solcuları arasındaki operasyonel rolü Fatma Meral´in dün gönderdiği mektupla aydınlanmaya başladı. Derin güçlerin kullandığı örgüt anlamına gelen Derin-Sol nitelemesi Hanefi Avcı tartışmalarıyla tekrar gündeme geldi. Necdet Kılıç gibi işkence yaptığı birisiyle görüşmeye devam etmesi, Hanefi Avcı gibi sola yönelik operasyonlar yaptığı bilinen bir emniyetçinin Devrimci Karargah örgütü (DKÖ) gibi ´derin sol´ olarak da nitelenen bir örgüte teknik destek vermesi, yardım yataklık yapması kafaları karıştırmıştı. Bu tartışmanın başlaması yeni bilgilerin açığa çıkmasına yol açıyor. Sol tandanslı ama DERİN bir örgüt olan Devrimci Karargah´la bağlantısından dolayı tutuklu bulunan Hanefi Avcı´nın, Dev Sol içinde, bağımsız solcuları nasıl yok edip DERİN DEVLETİN SOLCULARI´nın önünü açtığı ilk kez aydınlandı. ´Haliç´te Yaşayan Simonlar´da anlatılan 1993 tarihli Kartal baskını, Bedri Yağan´ın da öldürüldüğü operasyonu Avcı´nın yönettiğini ortaya çıkardı. Avcı´nın tutukluluğuna yükselen itirazlar, Ahmet Hakan, Müjde Ar ve CHP´lilerin Silivri Cezaevi önünde açıkladıkları Avcı´ya destek bildirisi üzerine ablası o Hanefi Avcı´nın Derin operasyonunda öldürülen Fatma Meral isyan etti ve çok kritik bir mektup yazdı.
Olayı ilk olarak Ecevit Kılıç anlattı
Gazeteci Ecevit Kılıç geçtiğimiz Pazar Habertürk TV´de katıldığı programda, Hanefi Avcı´nın 1992 yılında İstanbul´da sol örgütlere yaptığı kanlı baskınların derin yönünü deşifre etti. Ecevit Kılıç, o dönemde Dev-Sol´un içinde iki grup olduğunu, bunlardan birinin bağımsız solculardan oluşan grup diğerinin ise Derin Devletle iç içe olmakla suçlanan Dursun Karataş grubu olduğunu söyledi. Kılıç, Dev Sol´da o dönem ilk grubun örgütte söz sahibi olmaya başladığı ve suikastler işleyen derin devletle irtibatlı Karataş grubunun etkisinin kırıldığını söyledi. Ancak Kılıç, bu sırada Hanefi Avcı´nın İstanbul´a atandığını ve bir anda Dev Sol´a operasyonlar düzenleyerek, örgüt içindeki bağımsız solcuların liderlerini tek tek öldürmeye başladığını söyledi. Kılıç bu baskınlarda Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz gibi Susurluk´un baş aktörlerinin Avcı tarafından kullanıldığını ancak Kartal Baskını´nı bizzat Avcı´nın yönettiğini söyledi. Kılıç bu baskında hiç çatışma olmamasına rağmen Avcı´nın 6 kişiyi öldürdüğünü ve derin devletle iç içe olan Dursun Karataş´ı yeniden örgütte tek hakim hale getirdiğini söyledi.
Polise direnmediler, infaz edildiler
?Kartal´da bir hücre evine düzenlenen operasyonda beş kişi ölü ele geçirildi.?6 Mart 1993´te İstanbul´un Kartal ilçesinde bir eve düzenlenen, Bedri Yağan, Gürcan Eranıl, Menekşe Meral ile ev sahipleri Asiye ve Rıfat Kasap´ın polis operasyonuyla öldürüldüğü haberi ajanslara bu cümlelerle düşmüştü.Polis açıklamasında olay, çatışma olarak yansıtılmışsa da Asiye - Rıfat Kasap çiftinin iki çocuğu cehennem yerine dönen o evden her nasılsa sağ çıkartılmıştı. Üstelik evde çatışma yaşandığını doğrulayacak herhangi bir ipucu da yoktu. Olayın hemen ardından eve ulaşan gazeteciler önce içeri alınmamışlar, içerideki herkesin etkisiz hale getirildiği açıklanmış olmasına rağmen silah sesleri bir süre daha devam etmişti. Otopsi raporlarında öldürülenlerin el swaplarında kurşun yanığına rastlanmamış olması Emniyet´in ´çatışma´ iddialarının akıl dışılığını daha net gösteriyordu.Kısa bir süre sonra öldürülenlerin aileleri operasyonu gerçekleştiren polisler hakkında ´yargısız infaz´ yapıldığı iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Savcılık soruşturması sonucunda, Emniyet´in ´operasyonda görev aldı´ diye bildirdiği polis memurları hakkında da dava açıldı. Yargılanan bu polisler arasında daha sonra Susurluk davasından anımsadığımız özel timci polisler Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz da vardı. Yargılanan polislere Emniyet´in verdiği destek duruşmalarda da devam edecekti. Her duruşma günü Kartal Adliyesi ablukaya alınıyor, mahkeme binasına güç bela girmeyi başaran katliam kurbanlarının aileleri koridorlarda bu kez kendilerini bekleyen destekçi polis ordusunun tehditleriyle baş etmek zorunda kalıyorlardı. Kısa süren yargılama sonrasında polis memurları hakkında beraat kararı çıktı.
Operasyonun şefi
Dosyadaki yazışmalarda operasyonun hangi polis şefi tarafından yönetildiğine dair de hiçbir ipucu yoktu. Bu sırrı ´Haliç´teki Simonlar´ adlı kitap piyasaya çıkıncaya kadar da kimse öğrenemedi. Hanefi Avcı kitabında, 6 Mart 1993´te Kartal´da gerçekleştirilen operasyonu, polisin teknik takip konusunda geldiği ileri noktayı övmek için anlatıyor ancak beş kişinin öldürüldüğü ´ayrıntı´yı es geçiyordu. Ama Avcı´nın satırları, bu operasyonun bizzat kendisi tarafından yönetildiğini de ele veriyordu. Bu ´tevil yollu ikrar´ Bedri Yağan, Gürcan Eranıl, Menekşe Meral ile Asiye ve Rıfat Kasap çiftinin katledilmesine ilişkin davada savcının eksik soruşturma yaptığını ortaya çıkarmakla kalmamış, Emniyet´in asli failleri nasıl gizlediğini de gözler önüne sermişti.
Kitaptan: Eve gece girmeliydik
?O zamanlar İstanbul´da tüm illegal alanlar ve faaliyetler sorumlusu olan Abla kod adlı (Hatice Eranıl, sonradan kimliği öğrenildi) militanı ve onunla irtibatlı kişileri izliyorduk. (...) Örgüte ait tespit ettiğimiz üç tane hücre evi olmuştu ve bu evlerdeki militan sayısı her gün artıyordu, anlam veremediğimiz bir hazırlık vardı, ciddi eylemler olabilirdi. Takip ettiğimiz bazı kişilerin gizli çekilen fotoğraflarından geçmişte birçok olayın faili olmuş önemli militanların bulunabileceği kanaatine vardık ve operasyona karar verdik. (...) Tam operasyon yapacağımız sırada dışardan geldiği anlaşılan ve militanların özel bir önem verdiği kişi, Abla kod adlı örgütün Türkiye sorumlusu, militanın kaldığı eve yerleştirilmiş. (...) Operasyon kararından tam iki gün geçmesine rağmen biz operasyonu erteliyorduk.Emniyet Müdürümüz Necdet Menzir bizleri topladı ve bir an önce operasyonun yapılmasında ısrar etti, gerekçelerini anlatarak biraz süre istedim. (...) Bedri´nin (Yağan) olduğu evin önüne gizli gözetleme aracını koyduk, İçine de Bedri´yi tanıyan birini yerleştirdik, gündüz tüm hedefleri takibe başladık, hata yapmamalıydık. (...) Bedri olduğunu tahmin ettiğimiz kişi hiç sokağa çıkmıyordu, akşama kadar bekledik ama görme şansımız olmadı, evde kaç kişinin olduğunu da bilmiyorduk. Gündüz operasyon başlamıştı, ama bu eve mutlaka gece girmek mecburiyetindeydik. Gece geç saatte bu eve operasyon ekipleri baskın yaptı, kısa süre sonra çatışma çıktı.Altı kişi ölü ele geçirilmişti, ölülerden biri Bedri Yağan diğeri ise İstanbul ve tüm illegal faaliyetlerin SDB komutanı konumundaki Abla kod adlı Hatice Eranıl´dı. (...) Eğer operasyon yapılmamış olmasaydı, kısa süre içinde eylemlere başlayarak İstanbul´u cehenneme çevireceklerdi. Bu olay Bedri Yağan grubunu daha henüz doğmadan bitirmişti, ama Dursun Karataş da boş durmuyordu.?
Kız kardeşin isyanı
Aynı Hanefi Avcı ´Devrimci Karargah´ adlı örgüte yardım ve yataklık ettiği iddiasıyla tutuklandıktan sonra kamuoyunda aydın ve demokrat kimlikleriyle tanınan bazı isimlerden açık destek bulması, 6 Mart´ta katledilen Menekşe Meral´in kız kardeşi Fatma Meral´i isyan ettirdi. Meral´e göre, adliye önünde açıklanan ´Avcı´ya hukuk ve özgürlük´ bildirisini ´Manisalı çocuklara yapılan işkence´yi açığa çıkartan CHP´li Sabri Ergül´ün okumuş olması da bir başka garabetti.Fatma Meral, adliye önünde Hanefi Avcı´ya destek bildirisine imza atanlar arasındaki isimlerden Ercan Karakaş, Müjde Ar, Tarık Akan ve Ahmet Hakan´a yazdığı açık mektupta, ?Onu tanıyorum. Hani bildirinizde dürüst sıfatıyla tanımlayıp, tutukluluğunun kamu vicdanında rahatsızlık yarattığını tespit ettiğiniz Hanefi Avcıyı. Kendisi ablamın katili olur? dedi.Avcı hakkında dava açacağını da duyuran Meral, Avcı´nın mahkemesinde gösterilen performansın benzerinin bu davada da gösterilmesini istedi.
Bir grup sol aydın Avcı´nın tahliyesi için başvurmuştu
Eski CHP milletvekili ve avukat Sabri Ergül, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına, ´Devrimci Karargah Örgütü´ne yönelik soruşturma kapsamında tutuklanan Hanefi Avcı´nın tahliye edilmesi yönünde dilekçe sunmuş ve bir basın açıklaması yapmıştı. Sabri Ergül, aralarında bazı eski milletvekilleri, sanatçılar ile gazetecilerin bulunduğu bir grup adına adliye önünde yaptığı basın açıklamasında, ´Türkiye´de geniş halk kesimi ilk defa Avcı gibi dürüst bir insanın tutuklanması konusunda sesini yükseltti. Kamu vicdanı haykırıyor. İnanıyoruz ki bu binada da adalet vardır. Umuyoruz ki burada da adalet tecelli edecektir´ demişti. Bu basın açıklamasına sanatçılar Tarık Akan, Müjde Ar, Rutkay Aziz ve Bedri Baykam ile gazeteciler Ahmet Hakan, Cüneyt Ülsever ve Hikmet Çetinkaya da imza atmış, eylemciler, ´H. Avcı´ya Hukuk, Herkese Hukuk´ yazılı pankart açmıştı.
Fatma Meral´den ulusalcı solculara tokat gibi sözler: ?Duydum ki Hanefi Avcı için hukuk istemişsiniz.. Kendisi ablamın katili olur.. Avcı, yıllar sonra bazı işkence kurbanlarını bulup kabul edenlerden özür dilemiş. Biz de Avcı´yı affedeceğiz. Menekşe´yi bize, Bedri´yi, Gürcan´ı ailelerine, Asiye ve Rıfat´ı çocuklarına geri verdiği zaman. Hanefi Avcı´ya bu infaz için kendi söylediklerinin ihbar kabul edilerek dava açma hazırlığındayız. Bu süreçte de herkes için hukuk şiarınızı yinelemenizi ve mahkeme önü performansınızı göstermenizi bekliyoruz.?
Kız kardeşten mektup: Biz de affedeceğiz ama..
Fatma Meral´in, Hanefi Avcı´ya destek açıklaması yapanlara yönelik açık mektubu özetle şöyle: ?Duydum ki Hanefi Avcı için hukuk istemişsiniz. Onu tanıyorum. Hani bildirinizde dürüst sıfatıyla tanımlayıp, tutukluluğunun kamu vicdanında rahatsızlık yarattığını tespit ettiğiniz Avcı´yı. Kendisi ablamın katili olur. Ve başka birçoklarının da katili ve bazı şanslıların sadece işkencecisi. Ailemiz 7 Mart 1993 sabahı Menekşe´nin katliam haberine uyandı.
Çatışmadılar, infaz edildiler
Ertesi günkü gazete haberlerinde çatışma haberleri, ama aynı gazetelerin aynı sütunlarında haberleri yalanlayan infaz fotoğrafları vardı. Bu öyle bir çatışmaydı ki, ´çatışarak ölenler´ bacak bacak üstüne atmış oturuyorlardı. İnfazın ardından açtığımız davada yetkili mercilerin operasyonda bulunduğunu bildirdiği isimler yargılandı (!). Dava hızla yargılanan polislerin beraatiyle sonuçlandı. İlk duruşmada yargılanan polislerin tutuklanmasını isteyen savcıyı bir daha mahkeme salonunda görmek mümkün olmadı. Bu isimlerden biri yıllar sonra Ayşe Arman´a ´Bin kişiyi öldürdüm´ röportajı veren Ayhan Çarkın, bir diğeri bir bar çıkışında bulunduğu karanlığın ortasına giden Oğuz Yorulmaz´dı. Avcı bu davanın sanığı olmadı.
Aynı performansı bekliyoruz
Hanefi Avcı´nın kitabında bu operasyon, kendisinin yönettiği başarı hanesinde geçiyor. Elbette infaz kısmına hiç girmemiş. O gün ablamla birlikte öldürülen Asiye-Rıfat Kasap çiftinin çocukları da o evdeydi. Biri altı aylık Sabahat´ti. Şimdi 17 yaşında. Abisi de şu anda 20´li yaşlarında olmalı. Anne ve babalarını hiç görüp tanıyamadılar. Avcı, yıllar sonra bazı işkence kurbanlarını bulup kabul edenlerden özür dilemiş. Biz de Avcı´yı affedeceğiz. Menekşe´yi bize, Bedri´yi, Gürcan´ı ailelerine, Asiye ve Rıfat´ı çocuklarına geri verdiği zaman. Hanefi Avcı´ya bu infaz için kendi söylediklerinin ihbar kabul edilerek dava açma hazırlığındayız. Bu süreçte de herkes için hukuk şiarınızı yinelemenizi ve mahkeme önü performansınızı göstermenizi bekliyoruz.?
´Cehennemde iki yavru´
Kartal operasyonu ertesi gün gazetelerde geniş yer bulmuştu. Hürriyet gazetesi haberi ilk gün ´Dev-Sol´un beynine darbe´ başlığıyla verdi. Haberde evde olanların polise ateş açtıkları, beş teröristin ölü ele geçirildiği belirtildi. Gazete bir gün sonra da haberi ´Dev-Sol´u Şam ihbar etti´ diye verdi. Milliyet gazetesiyse haberi ´Cehennemde iki yavru´ başlığıyla manşete taşıdı. ´Öldüren rekabet´ başlığı altında da şu iddiaya yer verildi: ?Dev - Sol liderliği için Dursun Karataş´la yarışan Bedri Yağan, ihbar sonucu polisin elinden kurtulamadı.? ( Radikal, Aktifhaber)
İşkence mağdurları seslerini yükseltiyor
Mersin 78´liler Vakfı üyeleri, Hanefi Avcı tarafından 1980 askeri darbesi öncesinde gözaltına alındıktan sonra işkence ile öldürülen Ali Uygur´un mezarı başında basın açıklaması yaptı. Vakıf üyeleri, Avcı´nın işkenceci ve katil olduğunu savundu. Vakfın Onursal Başkanı Ethem Dinçer, Türkiye´nin yaklaşık birkaç haftadır Hanefi Avcı´nın Devrimci Karargah adı verilen örgütle bağlantılı olduğuna dair iddialarla çalkalandığını hatırlatarak, Biz Hanefi Avcı´nın adının devrimcilerle bu şekilde anılmasından rahatsız olduğumuzu dile getirmek istiyoruz. Hanefi Avcı´nın ilişkisi (mezarı göstererek) Ali Uygur´la ilişkisi vardır. Ali Uygur´un gözaltında iken kaybedilmesi ve işkence ile öldürülmesi konusunda ilişkisi vardır. eleştirisinde bulundu.
´Avcı, mağdur değil; işkenceci ve katildir´
2006 yılının 14 Temmuz´unda Ali´nin öldürülüş yıl dönümünde 78´liler Derneği´nin ailesi ile birlikte Ömer Güneş ve Hanefi Avcı ile dönemin diğer işkenceci polisleri hakkında suç duyurusu yaptıklarını anlatan Dinçer, Yani bizim Hanefi Avcı ile ilişkimiz yeni değil. Mersin Emniyeti´nde o süreçte gözaltında olan bütün devrimciler Hanefi Avcı ile ilişki içindedir. Ama bu işkence ilişkisidir. Gözaltında kaybedilme ilişkisidir. Katliam ilişkisidir. Ali Uygur´un katillerinin bulunması bizim birinci hedefimizdir. Şu an yargılamaları hikayeden göz altıları Hanefi Avcı´nın göz altındaki devrimcilerle ilişkisini protesto ediyoruz. Bunu devrimcilere hakaret sayıyoruz. şeklinde konuştu. Mersin 78´liler Vakfı Başkanı Osman Koçak ise kendini solda tanımlayan bazı aydınların Hanefi Avcı´yı sahiplenmesini basın açıklamaları yapmalarını hayretle ve ibretle izlediklerini ifade etti. Koçak, 12 Eylül´de yaşadığı baskı sürecini anne kafamda bit var diye kitaplaştıran Tarık Akan´a kafasını bitlendirenlerden birisinin Hanefi Avcı olduğunu hatırlatıyoruz. Basın açıklaması okuyan Sabri Ergül´e Manisalı çocuklara işkence yapan polisleri teşhir ettiği günleri unutmaması gerektiğini söylüyoruz. dedi.
Ülkücüler de Avcı´yı iyi tanıyor
1980 askeri darbesinden sonra Avcı´nın ilk gözaltına aldığı kişilerden olan dönemin Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Habib Küçük, ünlü polis müdürü ile ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. Hanefi Avcı´nın kitabı ilk çıktığında aldığını belirten Küçük, kitapta Avcı´nın Mersin anılarını anlattığını, ancak işkencede solcu bir genci öldürdüğünü anlatmadığına dikkat çekti. Küçük şöyle konuştu: Mersin hatıralarını okudum. Mersin´de o dönem göze çarpan büyük olayları, hatıralarını anlatmış. Fakat unuttuğu çok büyük bir hatırası var ki unuttuğunu da sanmıyorum aklındadır ama anlatmamış. Onu da ben anlatayım size. İhtilalin birinci günü gözaltına alınıp tam bir ay Hanefi Avcı´nın işkencesini görmüş bir insanım. Mersin´de ihtilalden önce Ali Uygur isminde sol görüşlü birini işkencede bizzat kendisinin öldürdüğünü daha sonra kimsesizler mezarlığına gömdüğünü tüm solcu ve ülkücü o dönemin insanları biliyor. Hatıralarında da zaten söylüyor şoförüm Hasan diye. Hasan dediği şahsın soyadı da Çevik. Hanefi Avcı´nın hemşehrisidir Maraşlıdır. Sarışın bir Tayyip isminde polis memuru vardı. O polis, Hasan Çevik ve Hanefi Avcı üçü işkence yaparken öldürüyorlar. Hanefi Avcı´nın bizzat ayakkabısının ökçesiyle öldürdüğünü söyleyen o dönemin emniyetinin nezaretinde görevli gece bekçisiydi. Bizzat ben kendisinden duymuştum o zaman. Ali Uygur´u öldürdükten sonra cesedini çuvala koyup kimsesizler mezarlığına gömdüklerini iddia eden Küçük, O dönem tesadüfen başka bir suçtan göz altına alınan sol görüşlü biri bu olayı görüyor ve Ali´nin annesine söylüyor. Annesi savcılık izni ile mezarı açtırıp teşhis ettiğini ben biliyorum. Haklarında da o dönem bir soruşturma açılmıştı. Ancak hemen akabinde ihtilal olduğu için dosya kapatıldı. dedi. Hanefi Avcı´nın sadece burada değil, Diyarbakır´da öldürdüklerini de söylemesini isteyen eski ülkü ocakları başkanı, Burada işkencelerde sakat bıraktıkları, hatta kız kardeşlerini, nişanlılarını, annelerinin önünde çırılçıplak soyup işkence yaptıklarını niye anlatmıyor. Kendisini şu anda hukuk dışı bir olaya maruz kaldığını telefonunun hukuk dışı dinlendiğini söylüyor. Peki bu işkenceler, bu öldürmeler hukuk dahili içinde mi idi? Hukuk gereği mi idi? şeklinde konuştu. ( Cihan)
Abdullah Harun
(07 Ekim 2010, 13:17), son güncel.: (08 Ekim 2010)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Hanefi Avcı´nın iddiaları manşetlerimiz
Ergenekon davasını engelleme girişimleri
Avcı´nın amacı soruşturmayı engellemek
İşte Hanefi Avcı´nın Ergenekon planı
Islak imzalı belge de cemaatleri hedeflemişti
Ergenekon´un karşı hamlesi Avcı´dan
Hanefi Avcı kuyuya bir taş attı
İşte Avcı´ya savcının yönelttiği sorular
Flaş!!! Avcı´ya ´Devrimci Karargah´ gözaltısı
Devrimci Karargah operasyonundan Avcı çıktı
Devrimci Karargah Örgütü manşetlerimiz