KCK soruşturmasını yürüten ve son olarak MİT Müsteşarı Hakan Fidan´ı ifadeye çağıran Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya Başsavcılık tarafından soruşturmadan alındı.
11.02.2012 16:13 KCK soruşturması kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan´ın da aralarında bulunduğu 5 MİT mensubunu ifadeye çağıran soruşturma savcısı Sadrettin Sarıkaya dosyadaki görevinden alındı.Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fikret Seçen, MİT Müsteşarı Hakan Fidan´ın da ifadeye çağırıldığı soruşturma dosyasının, özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya´dan alındığını bildirdi. Özel Yetkili Savcı Sadrettin Sarıkaya´nın yerine İbrahim Işık ve Adem Özcan görevlendirildi. Bilal Bayraktar´ın ise soruşturma dosyasındaki görevi devam ediyor. Görevden alınan Savcı Sarıkaya diğer savcı Bilal Bayraktar yurtdışında iken Başsavcılığa bile haber vermeden MİT´in üst yönetimini sorguya çağırmış, yakalama kararlarını çıkartmıştı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fikret Seçen, Sarıkaya´nın yerine iki özel yetkili savcı dosyada görevlendirildi. KCK soruşturmasına savcılar İsmail Işık ve Adem Özcan görevlendirildi. Özel yetkili savcı Bilal Bayraktar´ın ise soruşturma dosyasındaki görevi devam ediyor. Bundan sonra KCK soruşturmasını savcılar Bilal Bayraktar, İsmail Işık ve Adem Özcan yürütecek. Sarıkaya´nın dosyadaki görevinden alınmasının nedenine ilişkin bir açıklama yapılmadı. Başsavcı Vekili Seçen dün savcılaR Sadrettin Sarıkaya, İsmail Işık ve Adem Özcan ile bir toplantı yapmıştı.
SADRETTİN SARIKAYA´NIN İLK AÇIKLAMASI
Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan´ın da ifadeye çağrıldığı soruşturmadan alınan özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya, ´Başsavcının takdiridir. Yapacak bir şey yok. Görevimizi yaptık´ dedi. ´Size haksızlık mı oldu?´ diye sorulan Savcı Sadrettin Sarıkaya, ´Yapacak bir şey yok. Görevimizi yaptık´ dedi. Bu kararın ne zaman alındığı da sorulan Sarıkaya, ´Bugün alınmış bir karar´ karşılığını verdi.
YENİ SAVCI SARIKAYA İLE GÖRÜŞÜYOR
KCK soruşturmasına yeni görevlendirilen savcı İsmail Işık 19.15 sıralarında adliyeye geldi. Işık görevden alınan savcı Sadrettin Sarıkaya ile görüşüyor.
HSYK NE DEDİ?
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan´ın da ifadeye çağrıldığı soruşturma dosyasının, özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya´dan alınması işleminin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bir tasarrufu olduğunu söyledi. Okur, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cuma günü akşamına kadar Cumhuriyet Savcısı Sarıkaya hakkında bir şikayet dilekçesinin HSYK´ya gelmediğini belirtti. İbrahim Okur, ´HSYK´da soruşturmayı yürüten savcılara ilişkin herhangi bir işlem yok. Cuma akşamına kadar herhangi bir şikayet dilekçesi de gelmedi. Savcıların soruşturmadan alınma işlemi tamamen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının tasarrufudur´ diye konuştu.
ÜÇ AYDIR BEŞİKTAŞ ADLİYESİ´NDE
Özel Yetkili Savcı Sarıkaya, özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Bilal Bayraktar ile birlikte KCK soruşturmasını yürütüyordu. Savcı Sarıkaya ismi, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Tanre ve eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş´i ifadeye çağırması ile gündeme geldi. MİT´çilerin ifadeye çağrıldığı, daha sonra 4´ü hakkında yakalama kararı çıkarıldığı süreçte Özel Yetkili Savcı Bilal Bayraktar bir seminere katıldığı için görevli olarak Kolombiya´da bulunuyordu.
Konya´nın Çumra Hâkimliği´nden 2005´de Adalet Müfettişliği´ne atanan Sadrettin Sarıkaya, 2011´de de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na atandı. Sarıkaya daha sonra özel yetkili savcı olarak Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´nde görevlendirildi. Yaklaşık 3 aydır Beşiktaş´taki İstanbul Adliyesi´nde görev yapan Sarıkaya KCK soruşturmasını yürütüyor.
GÖREVDEN ALINAN POLİSLER ANKARA´YA ATANDI
Diğer taraftan MİT operasyonundan sonra görevden alınan Terör Şube ve İstihbarat Şube müdürleri de Ankara´ya atandı. Erol Demirhan İstihbarat Şube Müdürlüğü´ne, Yurt Atayun Emniyet Komuta Kontrol Merkezi´ne, Ali Fuat Yilmazer Polis Akademisi´nde görevlendirildi.
Gözaltına alınanlar MİT´çi değil
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Suriye uyruklu bir subayın Türkiye´den illegal yollarla kaçırılarak Suriye güvenlik güçlerine teslim edildiği iddiası üzerine başlattığı soruşturmaya ilişkin açıklamalarda bulundu. Şahin, şunları söyledi: ´Adana yetkili savcılığının Hatay bölgesinde meydana gelen bir olaya bağlı olarak yürüttüğü soruşturma var. O soruşturma daha önce ülkemize sığınan Suriyeli bir subayın ülkemizden illegal yollarla kaçırılarak Suriye´ye teslim edilmesi ve daha sonra da o subayın Suriye´de idam edilmesi olayı. Bu kaçırma olayına karışan Türkiye´den 5 kişi var. Bunlar takip sonucu, polisimizin istihbaratı sonucu, tespit edildiler ve savcının talimatıyla yakalandılar, sorgulanıyorlar.´
´BİRİ ESKİ MİT MENSUBU´
Bu kişilerden birinin daha önce MİT´te çalıştığını ifade eden Şahin, şunları kaydetti: ´Şu anda MİT ile ilişiği olmayan, o kaçırma olayına karışmış olmasından sonra yapılan iç değerlendirme ve soruşturma sonucunda teşkilattan ihraç edilmiş, ilişiği kesilmiş bir kişidir. Kamuoyuna basın aracılığıyla yanlış bilgi intikal ediyor. O yanlış bilgi de 5 kişinin de MİT mensubu olduğu yönünde bir bilgi. Bizim tespitlerimize göre, MİT´ten aldığımız bilgiye göre şu an itibariyle hiçbirinin teşkilat ile ilişiği yok. Bir tanesi eski teşkilat mensubu o kadar.´
ESKİ MİT MÜSTEŞARINDAN AÇIKLAMALAR: PKK içindeki MİT kaynakları deşifre ediliyor! |
İşte yıllar yılı kurumun en tepesinde görev yapan Öneş´in Hakan Fidan olayı ile ilgili değerlendirmeleri...
MİT´te neredeyse yarım asır çalıştınız ve yöneticilik yaptınız. Hiç böyle bir kriz hatırlıyor musunuz?
Hayır. MİT Müsteşarının çağrılması devlet teamülleri ve hukuk sistemine uygun değil. Dünyada örneği yok. Patagonya´da bile yoktur. Sadece hatırladığım bir kaç yıl önce Erzincan savcısına yönelik soruşturma nedeniyle 3 MİT mensubunun Erzurum özel yetkili mahkeme tarafından gözaltına alınmasıydı. Ama bu olayın boyutu bambaşka...
Peki ne oluyor? Daha doğrusu neden?
Hiç bir kurumsal bilgim olmadan şöyle bakıyorum; biz demokratikleşen bir Türkiye istiyoruz. Hesap verilebilir, denetlenebilir ve sorgulanabilir bir devlet yapısı arzuluyoruz. Ancak bu olayda, MİT´i temsil eden bir müsteşara celp çıkarılıyor ve Başbakan´ın haberi yok. Yardımcılarının ya da bakanların da haberi yok. Bırakın onu İstanbul başsavcısının ve hatta müsteşarın kendisinin haberi yok! Bu hukuk sistemine uygun değil. İşin içinde Afet Hanım´ın (Güneş) olması da meselenin Oslo´yla bağlantılı olduğunu gösteriyor.
Yani doğrudan Başbakan´ın kararı sorgulanıyor?
Sayın Fidan´ın katıldığı Oslo süreci, bir siyasi karar üzerine, Sayın Başbakan´dan talimat alınarak yapılmış toplantılar serisidir. Sayın Fidan Başbakan adına katılmış, bu tamamen siyasi bir karardır. Amacı da 30 senedir Türkiye´ye büyük zararlar veren terör belasından Türkiye´nin kurtulmasıdır. Bu Başbakan´ı zor durumda bırakan, siyasi iradesini sorgulatan, ´yönetimde zafiyet vardır´ dedirten bir durumu ortaya çıkartıyor.
Basına sızan, müsteşarın çağrılmasının, MİT´in ilişkide olduğu bazı KCK´lıların eylemlere katıldığı gerekçesiyle olduğu yönünde....
Evet, KCK operasyonları içerisinde MİT´in haber elemanlarının olduğu iddiası var. Bu olay istihbaratın bilinmediğini gösterir. MİT´in haber elemanları devlet kadrosu içinde devlet memurları değil, KCK içinde çalışmakta iken PKK üyesi olan şahıslardan yararlanma imkanıdır. Bunlar MİT mensubu ya da devlet memuru değil. Örgüt üyesiyken bu işin çözümlenmesinde karar veren ya da yardımcısı olan ya da bilgi veren, ama örgüt faaliyetlerini de devam ettiren insanlar. Teşkilat böyle bir haber alma ağını kurmuşsa bu alkışlanmalıdır.
Eğer bu kişilerin eyleme katıldığı ya da MİT´in PKK´yla ilişkisinde prosedür dışı davranıldığı kaygısı varsa?
Bir şüphe varsa, polis böyle bir tespit yapmışsa, devlet adabı ve hukuk sistemi içinde Başbakan´a doğrudan arz edilmesi gerekir. Başbakan´ın gerekli görürse soruşturma açabilir. Ama bu yapılmadan direkt Başbakan´a bağlı çalışan bir kurumun böylesine deşifre edilmesi ve haber alma imkanlarının kısıtlanması tuhaf. Bu süreçte MİT´in haber alma imkanları deşifre edilecek, belki insanların hayatları da tehlikeye girecektir.
MİT PKK´nın kuruluşunda katkı yaptı mı?
Mümkün mü? 41 sene onurla çalıştım, müsteşar yardımcılığına kadar çıktım. O zaman da en küçük emaresine bile rastlamadım. Bu devlet kurumunun da varlığını tehdit eden bir iddia. PKK içindeki gruplarla iddia edildiği gibi bağlantıları var mı, o ayrı. Ama PKK´nın bir kurum tarafından kurdurulduğu iddiası bambaşka. Kabul edilebilir değil. ( Vatan)
HÜKÜMETE KARŞI SİVİL DARBE GİRİŞİMİ |
İktidar mücadelesinin tarafları
Ortada bir ´iktidar mücadelesi´ olduğu besbelli de bunu ´Cemaat-Ak Parti çatışması´ diyerek toptancı ve yanıltıcı bir yaklaşımla ele almak mümkün değil. Birkaç halkanın iç içe girdiği, birbirinin içine geçtiği karmaşık bir durum söz konusu. Bununla birlikte, bu krizin ´esas halkası´nı gözden kaçırmamak gerekiyor. Nedir o? Şu: ´Özel yetkili´ yargı mensupları aracılığıyla ´yargı´nın bu son ´kriz´de aldığı rolün doğru teşhisi geleneksel ´bürokratik devletçi yapı´nın siyasal iktidara başkaldırısı ve meydan okumasıdır. CHP´nin nadiren söylediği bir doğru var: Bu ´celp´ Başbakan´a çıkartılmıştır. Bildik ´devlet içi iktidar mücadelesi´, Kürt sorunu ve PKK üzerinden hareket ediyor. PKK´nın konuyla ilgisi, söz konusu ´iktidar mücadelesi´nde ´yargı darbesi´ düzenleyenlere ve o zihniyete ´meşruiyet´ oluşturması ve üretmesinden ibarettir. ?Nedir Hakan Fidan´ın ve diğerlerinin çağrılmasının nedeni? PKK´yla görüşmek. Neden bu görüşme yapıldı? PKK sorununu aşmak için. Şimdi bu konuda bir soruşturma açılıyorsa, böyle bir girişimin söz konusu sorunu ortadan kaldırmak için atılan adımları baltalamaktan başka bir anlamı olamaz. Nasıl olsun? Hükümet o iradenin asıl sahibiyse ve Fidan o irade doğrultusunda bu girişimlerde bulunmuşsa ve sorgulanıyorsa bu hükümet yaklaşımının, siyasi kararın yargıya tabi tutulması anlamını taşımaz mı? Bundan sonra yani hükümet her attığı adımda yargıdan, izin, onay ve tasdik mi almalıdır?? (Hasan Bülent Kahraman, Fidan Değil Başbakan, Sabah)
Cevat Öneş´in değerlendirmesi ise şöyle: ?Bu olay bir savcının veya dosyayı hazırlayan emniyetse, emniyetin siyasi iktidarın siyasi tercihine müdahalesidir. Çünkü Oslo süreci siyasi bir karar ile başlamıştır. Hatta Hakan Fidan, MİT mensubu olmadığı halde bu görüşmelere katılmıştır. Bu, tamamen siyasi bir karardır. Siyaset için önemli bir risktir ama bunu bir savcı sorgulayamaz. Sorguladığı takdirde görevini kötüye kullanmış olur.?
Güvenlikçi politikaya sapmanın sonuçları
MİT üzerinden ve ´Oslo görüşmesi´ gerekçesine dayanarak bizzat Başbakan Tayyip Erdoğan´ı hedef alan bu ´yargı darbesi´ne giden yolu, ne yazık ki, Başbakan´ın Ak Parti iktidarının kendisi döşemiştir. Özellikle, Kürt sorunu konusunda ´güvenlikçi politikaları´ yeniden öne çıkararak. Güvenlikçi politikalara öncelik verir ve bunun yanlışlığını -geçmiş tecrübelere işaret ederek- belirtenlere öfkeli biçimde ayar vermeye kalkarsanız, güvenlik bürokrasisi ile yargı parantezi içine giriverirsiniz. O alana hükmetmediğiniz, başınıza bugüne dek sarılmak istenen belaların oradan geldiği belli oldu.
Hükümete yakın ve ´iyi Ankara kaynakları´na sahip olmasıyla dikkat çeken Yeni Şafak gazetesinin Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi´nin dünkü şu satırları çok ilginç: ?1 Eylül 2011 tarihinde Türkiye, Silvan ve Çukurca´nın etkisi, alternatif cuma, sivil itaatsizlik gibi eylemlerin verdiği rahatsızlıkla güvenlikçi politikaları öne almış, açılımcı yaklaşımını dinlenmeye çekmişti. Mayıs ayında bir ara değerlendirme yapılıp, psikolojik ve alan hâkimiyetinin devlette olduğu kanaati oluşursa, diyalog süreci yeniden başlatılacak. (Bu yepyeni ve çok önemli bir bilgi cç)
Öcalan bu konuda muhatap olarak Hakan Fidan´ı adres göstermiş. Bu operasyonla yeni süreç engellenmek istendi. Hakan Fidan olayı bir dönüm noktası oldu. Ve dünden (önceki günden) itibaren Ankara´da çarklar farklı dönmeye başladı. Başbakan, ´Operasyoncular´ ve ´Diyalogcular´ şeklinde alttan alta devam eden mücadeleye el koydu. İlk aşamada MİT yöneticilerinin ifadeye gitmesi önlendi. Yeni yasal düzenleme ise pazartesi günü yapılacak olan bakanlar kurulu toplantısında ele alınacak.? Tabii, bu bilgi aktarılırken ´yargı darbesi´nin dünkü hamlesi gerçekleşmemişti. MİT yetkililerine yakalama emri çıkartılması üzerine, hükümet pazartesi yapacağı ´karşı hamle´yi öne aldı ve CMK ve MİT yasalarında değişiklik için yasa önerisinin TBMM´ye sevk edilmesine karar verdi.
´İkinci Uludere faciası´
Bu karşılıklı satranç hamleleri iktidar savaşının galibini belirlemek bakımından yeterli olacak mı? Göreceğiz. Ama öncelikle, hükümetin ´siyasetsizlik´ halinden çıkması şart. Ali Bayramoğlu, ?´Siyasetsizlik´ halini hafife almamak gerekir. Nitekim, son bir yıl içinde, açıktır ki, Kürt sorununda, siyaset hızla, sürdürülebilir olduğuna inanılan bir güvenlik stratejisi tarafından ikame edilmiştir. Yine açıktır ki, Ergenekon, Balyoz gibi davalar üzerinden götürülen değişim süreci, eski aktörlerin önemli ölçüde tasfiye olmuş olmasına rağmen, özellikle 2010´dan itibaren adli süreçlerle daimi kılınmaya çalışılan bir güvenlik politikasına teslim olmuş ve polis-yargı cihazına teslim olmuştur? değerlendirmesini yapıyor. Son gelişmeleri ´İkinci Uludere faciası´ olarak niteleyen Cevat Öneş´e dönelim: ?Hükümet diyalog yoluyla çözüme ağırlık verdiği konsepti bir kenara bırakıp yerine güvenlik tedbirleri ağırlıklı bir konsepte geçiş yapmıştı. Sonucu açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Yapılanın yanlış olduğu görülmüştür ve yanlıştan dönülecektir.? İnşallah, öyle olur diyelim... ( Cengiz Çandar / Radikal)
GÖREVDEN ALMA NEDENİ: AMİRDEN BİLGİ GİZLEME |
´AMİRİNDEN BİLGİ GİZLEDİ´
Çolakkadı şöyle konuştu: Sabah gazetesinin haberine göre, Savcı Sadrettin Sarıkaya´nın görevden alınması bilgim ve onayım dâhilinde gerçekleşti. Başsavcı Vekili Fikret Seçen´in aldığı bu kararın asıl gerekçesi savcının yürüttüğü soruşturmanın gizliliğini temin edememesi, olayın basına sızmasına engel olamamasıdır. Soruşturmanın güvenliğini sağlaması gerekirken gereken tedbirleri almamıştır. İkinci gerekçe ise kendisine özel yetkiyi veren başsavcı vekilinden soruşturmayla ilgili gelişmeleri gizlemesidir. Zaten dosyayı kendisine teslim eden Başsavcı Vekili´dir. Ondan bilgi gizlemek, yani bir anlamda amirini kontrpiyeye düşürmek çalışma talimatnamesine aykırı. Bu görevi kötüye kullanmaktır. Ben de Fikret Seçen de olayı basından öğrendik. Talimatnameyi bizzat ben hazırlattım. Bütün başsavcı vekilleri ve savcılar bu talimatnameye uymak zorunda. 20 başsavcı vekili bu talimatnameye göre hareket ediyor. Bu talimatnamede soruşturmanın gizliliğinin ihlaline karşı önlem alınması gerektiği ve soruşturmayla ilgili gelişmelerin başsavcı vekilinin bilgi ve onayı dâhilinde yapılması gerektiği açıkça belirtiliyor. Bu talimatname bizim bir anlamda anayasamızdır. Bu talimatname hükümlerine aykırı bir durum olursa Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu kararına gerek olmadan başsavcı vekili takdir yetkisini kullanabilir, ki kullanmıştır. Soruşturmayı Sarıkaya´dan alıp başka bir savcıya vermiştir. Fikret Seçen de, Görülen lüzum üzerine savcı görevinden alınmıştır. Takdir yetkimi kullandım dedi. KCK soruşturmasında Diyarbakır´da ele geçirilen ve Öcalan imzalı notların basına yansıması da dosyanın Sarıkaya´dan alınmasının gerekçelerinden. Başsavcılık´tan bir yetkili, Fosforlu kalemle çizili belgelerin basına yansıması, doğrudan soruşturma dosyasının içeriğinin sızması anlamına geliyordu diye konuştu.
YAKALAMA KARARI SİL BAŞTAN
Çolakkadı ve Seçen, önceki gün Çağlayan Adliyesi´nde baş başa bir toplantı yaptı. Savcının tasarrufunun çalışma talimatnamesiyle uyumlu olmadığı sonucuna varılan toplantıda ayrıca kritik isimlerle ilgili yakalama kararlarının üç savcının imzası ile yapılması kararı da alındı. KCK soruşturmasına yeni atanan savcılar, Yakalama Bürosu Savcısı İsmail Işık ve 10. Ağır Ceza Mahkemesi Duruşma Savcısı Adem Özcan´ın, savcı Sarıkaya´nın yakalama kararını da gözden geçirecekleri öğrenildi. Bu arada Sarıkaya´nın, Hakan Fidan´ın Ankara´da ifade vermesine ilişkin kararı da Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı´na ulaştı. Başsavcılık, Fidan ile telefon irtibatı kurarak ifade için MİT´in yetkisizlik itirazının sonuçlanmasını bekleme konusunda uzlaştı. Fidan´ın, Başsavcı Vekili Hüseyin Görüşen´e, Uygun bir zamanda ifadeye gelirim dediği öğrenildi. ( Vatan)
DEMOKRATİK AÇILIM GİRİŞİMLERİ Mİ HEDEF ALINDI? |
Durumun saçmalığının farkında mısınız? Böyle bir devlet olur mu? Hukuk devleti böyle mi olur? Yazılarımızda ´akıl tutulması´ görülüyor. Tuhaf sorular soruyorlar: ?MİT mensupları suç işlemişlerse, görevlerini kötüye kullanmışlarsa, onlardan hesap sorulmayacak mı? Burası hukuk devleti olacaksa böyle olması gerekmiyor mu?? Bu soruları ortaya atarak, geçen hafta, -hafta sonu görevini kötüye kullandığı gerekçesiyle görevinden alınan- özel yetkili savcının başlattığı soruşturmanın meşruluğunu savunur haline geliyorlar. Bazılarımızın ´akıl tutulması´, aynı çerçevede görevlerinden alınmış olan İstanbul Emniyeti´nin (eski) İstihbarat ve Terörle Mücadele şube müdürlerinin savunulmasına işi götürüyor.
Konuyu saptırmanın anlamı yok. Kıyamet, ´görevlerini kötüye kullandığı´ ve ´KCK içinde suça bulaştıkları´ iddia edilen MİT mensuplarının ´hukukun gereği olarak´ hesap vermeleri için savcılık tarafından çağrılmaları nedeniyle kopmadı. Kıyamet, savcının -görevini kötüye kullanarak- ´şüpheli´ sıfatıyla -altını kalın çizgilerle çizelim; bilgilerine başvurulmak üzere değil ´şüpheli´ sıfatıyla MİT Müsteşarı´nı, bir önceki MİT Müsteşarı´nı ve ´Oslo süreci´yle ilgili olarak iki MİT görevlisini çağırması ve soruşturma başlatmak istemesiyle koptu. Yani, soruşturma konusu olan ´Oslo süreci´dir.
Oslo´da yapılan nedir? ´Devlet´ yönünden bakıldığında amaçlanan nedir? PKK ile görüşmek. Amaç, PKK´nın silahlı mücadelesini sona erdirmek. Buna, polisin hazırladığı fezlekeyle soruşturma açarsanız, Başbakan´ın ´siyasi sorumluluğu´nu üstlendiği ´Oslo süreci´ni yani siyaseti kovuşturmaya başlamış olursunuz. Bu da, polis-yargı ekseninin, bizzat siyaset yapmaya başlamış olduğu anlamına gelir. Hele, MİT Müsteşarı´nı ve selefiyle yardımcısını ´şüpheli´ sıfatıyla çağırmanız demek, devletin gizli istihbarat örgütü şeflerinin ´tutuklanması ihtimali´ni ifade eder.
Ya Hakan Fidan tutuklansaydı? 2012 yılının şubat ayında bu ne anlama gelir? Suriye konusunda Türkiye´nin muhtemel rolünün BM Güvenlik Konseyi´nde konunun tıkanması sonrası gündeme geldiği, İran-İsrail ilişkilerinin yeni bir gerginliğe girdiği, Irak´ta durumun her zamankinden daha belirsizleştiği bir sırada, devletin gizli istihbarat örgütü yönetimini dağıtmak ve hapse tıkmaya kalkışmak anlamına gelir. Niyetiniz ne olursa olsun, bundan başka bir anlama gelmez. Şöyle bir düşünün; şayet Hakan Fidan, Beşiktaş Adliyesi´ne ´şüpheli´ sıfatıyla gitmiş olsa ve Savcı Sadrettin Sarıkaya, ifadesinden tatmin olmayıp ´kuvvetli suç şüphesi´ iddiasıyla kendisini özel yetkili mahkemeye sevk etse, mahkeme de savcının mütalaasına katılsa, şu anda Hakan Fidan Silivri´de olacaktı. Ne vakit? Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu´nun Washington´da ABD yetkilileriyle Suriye´yi masaya yatırdığı ve aynı konuda Arap Birliği ile yoğun temasta olduğu bir sırada. Peki, tam da böyle bir zaman diliminde CIA´in başı ile İngiliz dış istihbarat örgütü MI-6´nın başı, ´müttefik´ Türkiye´nin dış istihbarat örgütünün başı ile üçlü bir toplantı yapmak için girişimde bulunsalar, ne diyecektiniz? ?Bu toplantıyı yapamayız. Bizim MİT Müsteşarı Silivri´de hapis. Başbakan´ın talimatıyla Oslo´da PKK yetkilileriyle uygunsuz görüşmeler yapmış. Yargılanacak!? Bunu mu diyecektiniz? Başka bir cevap verebilir miydiniz? Veya İran ya da Suriye istihbarat örgütlerinin başları, el altından MİT Müsteşarı ile temas kurmak isteseler ne diyecektiniz? ?Biz hukuk devleti olduğumuz için bizim MİT Müsteşarı gizli bir görüşmeden ötürü içeri atıldı.?
Durumun saçmalığının farkında mısınız? Böyle bir devlet olur mu? Hukuk devleti böyle mi olur? Hukuk devletinde polis-yargı ikilisi siyasetten özerkleşip, siyasetin üzerine çıkabilirler mi? Tam da bu nedenlerden ötürü, polis-yargı ikilisinin hamlesine, hükümetin keskin tedbirlerle, İstanbul Emniyeti´nden görevden almalar, savcıya soruşturmadan el çektirme ve yeni yasal düzenlemelerle tepki vermesinden doğal ne olabilir? Bu tepkilerin ve karşı önlemlerin niteliği ve hukukiliğine ilişkin tartışmaya kalkmak ve bunları ana muhalefet lideri gibi ´aptalca´ diye nitelemek, ancak sanki ´Alice Harikalar Diyarında´ gibi Türkiye´de yaşamakta olanlara ait bir lüks olabilir. Ya da çarpıtma, hedef şaşırtma, gerçek durumu saptırma.
Ankara ve İstanbul´da yaşayanların göremediği ya da görmek istemediğini ta Kandil´de Murat Karayılan nasıl görüyor? Karayılan, dün yaptığı açıklamada şunları söyledi: ?Dikkat edelim, Oslo´da diyalog süreci 2008 yılında başladı. Hemen peşi sıra nisan ayında KCK operasyonları adı altında Kürt siyasetine karşı bir yönelim başlatıldı. Yani eğer bugün diyalogların başarısızlığından bahsedilecekse bunun en başat nedeni bu KCK operasyonlarının sürece bir hançer gibi sokulmuş olmasıdır. Günümüzde diyalog sürecini durdurmakla yetinmeyip diyaloğu geliştirenlerin de bu operasyonların kapsamına alınması çok ilginçtir. Demek ki bu kesim yani diyalog sürecine karşı olan bu kesim devlet ve hükümet içerisinde kendisine o kadar güveniyor ve o kadar zemin bulmuş ki diyaloğu geliştiren ekibi de yargılamak istemektedir... Bunun hem devlet kesimleri içerisindeki kesimlerin çatışma boyutu var hem de uluslararası boyutu vardır. Bu boyutları bulunan derin bir müdahaledir. Kürt sorununun barışçıl yöntemlerle çözülmesine karşı 2009 operasyonlarıyla birlikte bir süreç başlatılmış ve bu süreç bugün artık bu diyalog kapısını tümüyle kapatmaya ve topyekûn savaş sürecini tek çıkar yol olarak bırakmaya evrilmiştir.?
Peki bu son gelişmelerin ´uluslararası boyutu´nda dış istihbarat örgütlerinin rolü var mı? Ne de olsa hedef tahtasına oturtulan Türkiye´nin gizli dış istihbarat örgütü. Bilemeyiz. Yoktur da diyemeyiz. Manzaraya bakılınca, akıllara bu ihtimalin gelmesi de engellenemez. Olan-bitene bir gözlemci polis-yargı eksenini kastederek, şu hükmü verdi: ?Bu kez baltayı taşa vurdular. Balta eğrildi. Zarar gördü. Ama taş da zarar gördü.? ´Taş´ın restorasyonu mümkün. Baltayı ise birilerinin elinden alıp gömmek gerek. Bir de bazılarının ´akıl tutulması´nı tedavi etmek... ( Cengiz Çandar / Radikal)
(11 Şubat 2012), son güncel.: (15 Şubat 2012)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
MİT BAŞKAN VE GÖREVLİLERİNİN İFADEYE ÇAĞRILMASI KRİZİYLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
MİT kanunu Perşembe çıkıyor
MİT´çilere yakalama kararı
MİT müsteşarı Fidan hedefte
Odatv-Aydınlık-İsrail´in hedefi: Fidan
´Mesaja mesaj´ ses kaydı
Yazılım devrede, İsrail düşman
İsrail´den şok C planı: PKK´ya yardım
Lübnan´da İsrail casusu 3 PKK´lı yakalandı
İlişkiler artık gizlenmiyor: 3 PKK´lıya ´İsrail casusu´ suçlaması
ABD Basını: İskenderun İsrail işi
İskenderun´da İsrail olasılığı güçleniyor
Odatv İsrail´in arka ´Oda´sı mı?