Orhan Miroğlu, ağır yaralı olarak kurtulduğu Musa Anter suikastını yapan JİTEM ekibinden Abdülkadir Aygan ile İsveç´te buluşup, o günü konuştu. MİROĞLU: Musa Anter´i öldürme fikrini kim ortaya attı, Binbaşı Cem Ersever mi yoksa Yeşil mi? Kim size Diyarbakır´a geleceğini söyledi? AYGAN: Anter suikastı Ankara´da planlandı. Buna eminim. Cem Ersever, Hamit ve Hogir aynı anda Diyarbakır´a geldiler. Bu tesadüf değil. Yeşil, telsizi polis kanalına almıştı. ´Bir kişi eks olmuş, muhtemelen Hamit, Musa Anter´i vurmuş´ dedi. JİTEM´e döndük. Hamit geldi, ´Şüphelendiler, sokakta vurdum´ dedi.
Abdulkadir Aygan´dan Musa Anter cinayeti itirafları
Orhan Miroğlu, ağır yaralı olarak kurtulduğu Musa Anter suikastını yapan JİTEM ekibinden Abdülkadir Aygan ile İsveç´te buluşup, o günü konuştu. MİROĞLU: Musa Anter´i öldürme fikrini kim ortaya attı, Binbaşı Cem Ersever mi yoksa Yeşil mi? Kim size Diyarbakır´a geleceğini söyledi? AYGAN: Anter suikastı Ankara´da planlandı. Buna eminim. Cem Ersever, Hamit ve Hogir aynı anda Diyarbakır´a geldiler. Bu tesadüf değil. Yeşil, telsizi polis kanalına almıştı. ?Bir kişi eks olmuş, muhtemelen Hamit, Musa Anter´i vurmuş? dedi. JİTEM´e döndük. Hamit geldi, ?Şüphelendiler, sokakta vurdum? dedi.
Mardin´de gerçekleşen katliam bile, bu ülkede yaşanan trajediyi anlamamıza yetmedi. Kürtler her zamanki gibi öldükleriyle kaldılar. Kürtleri öldürmek kadar kolay bir şey olmadı bu ülkede. Mardin katliamı bu gerçeği bir kez daha açıkça ortaya koyuyor. Timsah gözyaşları dökenler bize yalan söylemesin, ateş düştüğü yeri yaktı hep. Ortada devletin verdiği silahlarla, ve bağışladığı sınırsız güçle gerçekleşmiş bir katliam var. Buna rağmen hala koruculuğun kaldırılmasından değil, ıslahından söz edilebiliyor. Normal bir devlet, 44 vatandaşı katliama uğradığı için ulusal yas ilan ederdi. Böyle bir şey kimsenin aklına bile gelmedi. Bunun yerine Kürtlerin medeniyetle ilişkileri üzerine söylenmiş, hayasızca yalanlar ve sözüm ona bilimsel analizler var. Bu söyleşide anlatılanlar, Kürt toplumunun nasıl bir cendereden geçtiğini, Kürtlere nasıl bir muamelenin reva görüldüğünü yeterince ortaya koyuyor. Samimi itirafçılık ve koruculuk sistemi aşağı yukarı aynı tarihlerde başladı. Abdülkadir Aygan samimi itirafçılar cephesinden sadece bir örnek. Onun gibi yüzlercesi var. Samimi itirafçıları JİTEM çatısı altında örgütleyip, onlara cinayet işletenlerle, koruculuk sistemini kurup, yüz bin silahlı insanı alevden bir ateş topu gibi halkın içine salan güçler, aynı güçler. Türkiye´nin geleceğine bugün ipotek koymak isteyenler de onlar. Savaşın bitmesini, Kürt toplumunda hayatın normalleşmesini istemiyor, Kürtleri dağlarda tutmak için her ne lazımsa yapıyorlar. Aygan´ın anlattıkları, bu lanetli savaş mirasının sadece bir sayfası olabilir ancak. Ve bana kalırsa bu savaşa dair başka hakikatler, hala keşfedilmeyi bekliyor.
Şuradan başlamak istiyorum. Musa Anter Diyarbakır´a gelmeden önce, İstanbul´da öldürülmek istendi. Dragos´ta kaldığı eve gidildi, ama o gelenlere kapıyı açmadı, bunu biliyor muydun? İşin o safhasını bilemiyorum.
Peki, İstanbul´dan Diyarbakır´a geleceğini nasıl öğrendiniz? Kim söyledi Diyarbakır´a geleceğini? Yeşil mi, Cem Ersever mi? Onu öldürme fikrini kim ortaya attı. Şu mu söylendi: Musa Anter Diyarbakır´a gelecek ve burada infaz edilecek? İşin ilk safhasında kimin görev aldığı konusunda malumatım yok. Ama sizin gibi bazı kanaatlerim var tabii. Bu işin önceden başladığı şuradan belli oluyor. Ankara´dan kalkıp Cem Ersever´in Diyarbakır´a gelmesi. Bu gelişin Musa Anter´in geliş safhasına denk getirilmesi, bir de daha önce Diyarbakır´da görülmeyen Hogır (Cemil Işık) ve Hamit´in -Şırnaklı Hamit olarak tanınıyor- Cem Ersever´le beraber gelmesi. Bu gösteriyor ki, bunlar işi Ankara´dan planlamışlar.
Yeşil´in cinayetten epey sonra Ankara´da MİT´te ifadesi alınıyor. Bu ifadeyi ilk Mehmet Eymür deşifre etti. Yeşil burada Anter cinayetini kendisinin planladığını ve bu iş için PKK´nin kafa adamlarından birini kullandığını söylüyor. Bu kafa adamın ben Alaattin Kanat olduğunu düşünüyordum. Mardinli olması, Anter´le rahat ilişki kurabileceğini düşündürüyordu bana. Sen Cemil Işık´ı açıklayınca yanıldığımı anladım. Kim bu kafa adam, Cemil Işık mı? Yeşil´in MİT´te sorgulandığını duymuştum. Kendisi söylemişti. Hatta geldiğinde köprücük kemiği kırılmıştı, ama trafik kazası geçirdim demişti. Cem Ersever olayından dolayı sorgulamışlar onu.
Ersever 1993´te öldürüldü. Evet, Yeşil 1994´te sorgulanıyor. Sol köprücük kemiği bu sorgulamada kırılmıştı. JİTEM´de otururken karşılaştık onunla. Hatta Cem Ersever´in kullandığı mobil araç telefonunu da beraberinde getirmişti. Bir beyaz Toros´la gelmişti. Cem Ersever hakkında ileri geri konuştu. Yani kötü şeyler söyledi. Konuyu dağıtmamak için Musa Anter olayına dönelim. Bu işin Ankara´dan planlandığına yüzde yüz kanaatim vardır. Bunlar tesadüf değil. Cem Ersever, Yeşil, Hamit ve Hogır´ın aynı anda Diyarbakır´a gelmeleri... Diğer bir konu Yeşil´in MİT´te verdiği ifadede işte ben, Musa Anter´i PKK´nin kafa adamıyla düşürdüm demesi.
Bu kafa adam Cemil Işık mı? Zayıf bir ihtimal. Bu adam hala Parti´de olan biri olabilir. Cemil Işık saklanan birisi. Yani polisten bile, JİTEM tarafından korunan birisi. PKK´den ayrıldığı belli. Zaten PKK çevreleri biliyor bunu. Kendi başına PKK´ye yakın birisinin yanına gidemez. Kontak kuramaz. Cemil Işık´ın Yeşil´in sözünü ettiği adam olması zayıf, çünkü bu Cemil Işık için büyük bir risk olurdu.
Cemil Işık PKK´den ne zaman ayrıldı? 90-91 olacak. Gidilip Zaho´dan getirilmesi sırasında ben de oradaydım. Zaho´ya beraber gittik. Ben, Mahzar Başçavuş, Ali Ozansoy ve Silopi JİTEM timinden de ekip vardı. Habur Gümrük Kapısı´nı geçtikten sonra barakalar var, derme çatma bir barakada kalıyordu.
Hamit sizinle beraber miydi? Yoksa onu dönüşte mi aldınız? Hamit daha sonra geldi. Gümrük mü onu getirdi, bilemiyorum. Habur Gümrüğü zaten JİTEM´in elindeydi.
Yani ilk gidişte Hamit sizinle beraber gelmedi? Yok gelmedi. Cemil Işık geldi. Hatta hanımı da onunla beraber gelmedi. Hogır´ın hanımı ile Hamit daha sonra getirildiler.
Hogır´a ne teklif edildi? Bir iş filan yok henüz. Yeşil ortada yok. Zaho´ya Cem Ersever´in komutasında gidildi. Ersever Botaş´ta bekledi. Cemil Işık´ı getirme görevi Mahzar başçavuş, Ali Ozansoy ve bana verildi. Ali Ozansoy PKK´nin üst düzeyindendi. Daha bilinçliydi teorik olarak. İkna etme kabiliyeti vardı. Cemil Işık´ın can güvenliğinden dolayı tereddüdü vardı. Sözler verildi, yeminler edildi. Mesela Ali Ozansoy dedi ki ?Bak biz de eski PKK´liyiz, ama kimse bize bir şey yapmıyor yani.?
Hogır´a Musa Anter´in öldürülmesinden söz ettiniz mi? Hayır hayır, o dönemde böyle bir şey yok. Cemil Işık getirildi, sonra Silopi´de görüşme yapıldı kendisiyle ve sonrada Diyarbakır JİTEM´e getirildi. JİTEM´in misafir odası vardı, orada kalıyordu.
Misafir? Yok yani, artık JİTEM´e girmiş oldu. Orada serbest bir personel gibi kalıyordu. Köy baskınlarında adı çıkmıştı. Onunla bu gibi şeyler konuşuluyordu. O zaman Musa Ağabey´in öldürülmesi filan ortada yok. Cemil Işık´ta hala milliyetçilik duyguları vardı yani. Kürtlerin hakları olması gerektiğini söylüyordu. Barzani´ye saygı duyduğunu, bu saygıyı koruduğunu fakat PKK´yle yollarını ayırdığını söylüyordu. Derken hanımını da getirdiler. Seni Almanya´ya gönderelim diyorlardı. Orada kardeşleri varmış. Daha sonra Hogır´ın hanımı Yeşil´in evine bırakıldı. Elazığ´da. Ben ve Ali Ozansoy´u görevlendirdi. Grup komutanı o zaman Cahit Aydın olmuştu. 1992 olacak sanıyorum. Hogır´ın hanımını Yeşil´in Elazığ´daki evine bıraktık. Daha sonra Hogır da gitti oraya. Yeşil´e soruyorduk arada bir, ?Hogır ne yapıyor? diye. Doğrusu öldürüleceğinden şüphe ediyorduk. Yeşil de ?Hogır iyidir, kendisine ev kiraladık orada kalıyor? diyordu. DYP yardım ediyormuş, kira, kömür gibi. Mehmet Ağar´ın şeyinde yani. Tabii Yeşil, Hogır´ı orada ne işlerde kullandı bilmiyorum. Musa Anter olayına kadar orada kaldı. Fakat Apê Musa olayı sırasında bunlar hepsi beraber geldiler.
Diyarbakır´a geldiler? Evet. Olay günü normal mesaideydik. Hatta mesai bitmişti.
Olay gününe gelmeden önce sormak istiyorum sana. Biliyorsun kaldığı otele bir telefon trafiği var. Amaç onu bir toplantıya ikna etmek. Hamit bize ateş etmeden belki saniyeler önce, bunu bana söyledi Musa Abi. Kürtçe olarak ?bunlar samimi itirafçı bir gruptur. PKK´yle barışmak istiyorlar? dedi. Konsept bu. Musa Anter böyle ikna edilmiş olmalı. Mahir Kaynak yazdı bunu, İstihbaratçılar buna yemleme diyorlar. Yani kurbanın ret etmeyeceği, muhtemelen kabulleneceği bir teklifte bulunmak. Elazığ´da İHD Şube Başkanı Doktor Metin Can ve Avukat Hasan Kaya, Yeşil ve grubu tarafından bu usulle öldürüldüler. Apê Musa, Diyarbakır´da kaldığı o beş gün boyunca bir toplantıya ikna edildi, ya da inandırıldı. Otele telefonları kim yaptı, Hogır mı, bir başkası mı? JİTEM bu telefonları kime yaptırdı? Benim en son tespit ettiğim, telefon işini Hamit ve Hogır´a yaptırmışlar.
Peki, Hogır Muşlu. Hamit Şırnaklı. Hogır´ı tanıyor muydu acaba Musa Abi, böyle bir şey duydun mu? Sonra Hogır kimin adına telefon ediyor?Bu uydurulmuş bir senaryodur. Musa Anter´e Kürtleri birleştirme teklifi yapılıyor.
Niçin Cemil Işık? Onu tanıyor muydu acaba, olaydan sonra bu hiç konuşuldu mu JİTEM içinde? Hayır. Bu benim de kafamı bir ara kurcalıyordu. Sadece Cemil Işık´ın telefonuyla nasıl ikna oldu diye. Acaba arada başka bir halka mı vardı diye. Ama bu soruya cevabı bir türlü bulamıyorum.
Hamit gidiyor otele, görüşmek için. Dıjwar kod adını kullanıyor. Resepsiyona bu adı veriyor. Telefon ederken de kullanıyor bu kod adını. Grup içinde Hamit´in gerçekten bir kod adı var mıydı? Valla Şırnaklı Hamit diye geçiyordu. Hogır´la birlikte PKK´den kopan birisi. Onunla hareket eden, onu koruyan birisi. Ama ilişkileri nerede başlamış, nasıl başlamış hiç bilgim yok.
Hamit´le daha sonra hiç karşılaşmadın mı? Olaydan hemen sonra geri döndüğünde karşılaştım ve ondan sonra da herkes dağıldı. Olay günü de gündüzden karşılaştık tabii. Otele gönderildiğini biliyorum. Bir sefer gönderildiğinde Musa Anter´le görüşememişti. Uyuyor mu ne dedi. İkinci sefer gittiğinde Musa Anter´i getirdi.
Olay günü grup olarak bir araya geldiniz mi? Şimdi grup içinde, olay günü, olayın içeriğiyle ilgili herkesle bir şey konuşulmadı. Cem Ersever ve Yeşil´in organize ettiği belli. Yani Ankara´dan organize edildiği belli. Sadece şu. Mesai bitiminde başımızdaki komutan, Ali Ozansoy´a dedi ki ?Çocuklar eve biraz geç gideceksiniz.?
Kimdi bu komutan? Savaş Gevrekçi´ydi.
Görevi neydi Savaş Gevrekçi´nin? Aslında Diyarbakır JİTEM TİM komutanıydı. O gün grup komutanı Batman´a bir yere gitmişti. Savaş Gevrekçi onun yerine vekalet ediyordu. Dolayısıyla grup komutanını temsil ediyordu, bizim amirimiz oluyordu.
Ya sonra? Kaldık orada. Diğer memurlar gittiler. Bize ?Geç gideceksiniz? dedi Savaş Gevrekçi. Daha sonra bana dedi ki, ?Sen Yeşil ve Hogır´la hareket edeceksin. Seyrantepe´ye gideceksiniz sen Hogır´ın yanında olacaksın. Polis molis gelirse JİTEM kimliğini göstereceksin. Hogır´ı teslim etmeyeceksin? dedi. Emniyet´in haberi yoktu Hogır´ın JİTEM´e çalıştığından. Böyle dedikten sonra Yeşil bizi Land-Rover Jiple aldı Seyrantepe´ye götürdü. Seyrantepe´yi geçince Silvan yolu başlıyor, köprüyü geçtikten sonra Yeşil bizi fakülte tarafında indirdi. Yeşil ve Mustafa Deniz, fakülteye daha yakın bir yerde Land-Rover Jipin içinde bekliyorlardı. Bekledik burada ama kimse gelmedi, yani Hamit, gelmedi. Gelmeyince huzursuzlandık. Polis devriyeleri gelir gider, yolun kenarında iki kişi ne geziyor derler, gecenin bu vaktinde. Yukarı gidelim dedik. Telsiz Yeşil´de ya. Çıktık Land-Rover´in yanına gittik. Land-Rover´e gittik, baktık siren sesleri gelmeye başladı. Yeşil telsizi polis kanalına almıştı. ?Bir kişi eks olmuş? dedi. ?Muhtemelen Hamit Musa Anter´i vurmuş? dedi. ?Burada durmayalım? dedi. Tabi o da tam bilmiyor Musa Anter olduğunu. ?Başka bir olay da olabilir ama, polis buraya geldiğine göre burada durmak sakıncalıdır, hadi merkeze dönelim? dedi. JİTEM´e geldik. JİTEM´de Ali Ozansoy ana telsizin başındaydı. O anlamış yani olayın olduğunu. Hamit´in otele gönderildiğini de biliyor ya. ?Hamit Musa Anter´i vurmuş? dedi. Bir süre sonra Hamit´in gelmesini bekledik. Hamit geldi. Hogır ve Yeşil kızdılar, ?Sen niye yaptın bu olayı? dediler, ?Bizim yanımıza getirecektin.? O da ?yanlış yola girdik, Ergani yoluna? dedi. ?Tekrar döndük Silvan yoluna, ama şüphelendiler? dedi. ?Ben artık daha fazla götüremeyeceğimi anladım, bir sokakta vurdum? dedi. Hamit o sokakta kaçarken silahı bir çöp tenekesine atmış
Bizi vurduğu sokakta mı? Evet.
Silahın markası... Umman marka bir silahtı.
Hamit Silvan yoluna değil, Ergani yoluna girdiği için bizi götüren taksinin şoförü ve ben o gece ölümden kurtulduk. Taksi şoförü bir kez ama ben iki kez... Hamit endişeliydi, çünkü beni tanımıyordu. O Musa Anter´i almaya gelmişti. Ben hesapta yoktum. Seyrantepe Dörtyol´a geldiğimizde dümdüz gittik, hiçbir yeri tarif etmiyordu... Ergani yoluna girmesek Seyrantepe´ye geldiğimizde Silvan yoluna sapsak, sizinle buluşması muhtemel olacak ve sonra da... Ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi? Evet anlıyorum... Yani... Doğrusu bana böyle bir emir verilmemiş. Yani bir buluşma olacak. Yani Hogır´la Musa Anter buluşacaklar. Konuşacaklar. Ama onların niyeti belli yani öldürme niyeti.
Zaten bu niyet olmasa, Hamit bunu kesin olarak bilmese, tek başına Musa Anter gibi bir insanı öldürmeye cesaret edebilir mi? Tabii tabii. Cesaret edemez böyle bir şeye. Demek ki bu biliyor ki, neticede Musa Anter öldürülecek. Ama yanlış yapması o gece iki kişinin hayatının kurtulmasına sebep oldu.
Olaydan sonra Hamit veya Hogır, onlarla herhangi bir yerde bir araya geldin mi hiç? Yok hiç olmadı. Yeşil aldı gitti onları.
Ne olmuştu? Gazeteci-yazar Musa Anter, yeğeni Orhan Miroğlu ile birlikte 20 Eylül 1992´de Diyarbakır´ın Seyrantepe Semti´ndeki 36. Sokak´ta silahlı saldırıya uğradı. 74 yaşındaki Anter olay yerinde hayatını kaybederken, vücuduna çok sayıda kurşun isabet eden Miroğlu ise ağır yaralandı. Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi´ne kaldırılan Orhan Miroğlu, buradan Ankara´ya sevkedildi. Miroğlu, aylar süren tedavinin ardından sağlığına kavuştu.
12 Mayıs 2009 - 2. bölüm
Musa Anter Cinayeti´ni Vali de biliyordu
?OHAL Valisi Ünal Erkan, Anter Suikastı´nı öğrenmiş olabilir mi? sorusunu, Aygan, ´Öğrenmemesi imkansız. Bir şey yapmaması bu işe karıştığını gösteriyor? diye cevapladı. O dönem faili meçhullerde adı geçenlerin yüzde 99´unun hala görevde olduğunu söyleyen Aygan, iade edilirse öldürüleceğini düşünüyor.
Diyarbakır´da 20 Eylül 1992 tarihinde yazar Musa Anter´in öldürüldüğü olayda yaralı kurtulan Taraf yazarı Orhan Miroğlu´nun, kendisine tetik çeken JİTEM ekibinde yer alan itirafçı Abdülkadir Aygan´la yaptığı röportajın ikinci bölümünü yayımlıyoruz.
Cemil´i ne zaman çıkardılar Avrupa´ya? Onu da bilmiyorum. Hatta bir ara ?Cemil´i Almanya´ya göndermişiz? dediler. Ben yani, içimden güldüm, dedim bunlar öldürmüşler, böyle diyorlar.
Abdülkadir ben Hamit´in akıbetini merak ediyorum. Onu ilk açıklayan sensin. Ve sen bu açıklamayı yaptığın zaman, İstanbul´da bir grup arkadaşımla birlikte aydınlardan 350 imza topladık. Basın toplantısı yaptık, suç duyurusunda bulunduk... Dedik ki, Aygan´ın ifadesine göre, Hamit şu anda Şırnak´ta ve Aygan onun koruculuk yaptığını söylüyor. Sence Hamit hala Şırnak´ta mı? 1999´a kadar orada olduğunu duydum. Yani ben Burdur´a tayin olmadan önceydi.
Musa Anter´i öldürüyor ve Şırnak´ta yaşamaya devam ediyor. Türkiye şartlarında bu çok normal. Görüyorsunuz işte adam bir defasında sadece, üç Kürt gencini altı kişinin gözleri önünde enselerinden kurşunluyor, bir TSK subayı bu, buna rağmen ona devlet övünç madalyası veriliyor. Timler işlerine gelince korunuyorlar, ama bir süre sonra işlerine yaramayınca kullanıp bir tarafa atıyorlar.´
Hamit evli miydi o zamanlar? Sanıyorum evli değildi, genç biriydi. Zaho´daki evde, Hogır´ın hanımını gördük. Jiyan... Hamit Hogır´ın yanına gelen bir adam olarak biliniyordu.
Ergenekon ikinci iddianamesinde Ünal Erkan´la ilgili bir samimi itirafçının söyledikleri var. Emirlerin ondan alındığı şeklinde. Ünal Erkan OHAL Valisi olarak, Musa Anter suikastını önceden öğrenmiş olabilir mi? Şimdi bu eski JİTEM komutanı Abdülkerim Kırca´nın intihar olayından sonra, silah arkadaşları televizyonlara çıktılar ve konuştular. Şunu ima ediyorlardı. OHAL Valilerinin uçan sinekten bile haberleri vardı. Bu doğrudur. Bütün bölge onların yetkisi altındadır. Bilmemesi imkansız. Öğrenmemesi imkansız. Öğrenince bir yaptırım yapmaması, o zaman kasıtlı olarak, olayın sorumlularını araştırmıyorsa, olayın faillerini meydana çıkarmıyorsa, o zaman suç ortaklığı var demektir. Yani o da işin içindedir... Ünal Erkan döneminde itirafçılardan mesela Alaattin Kanat... Başka da yani... cezaevinde olması gereken, fakat zaman zaman dışarı çıkarılan operasyonlara götürülen veya Yeşil´le birlikte bazı olaylar yapması için Yeşil´in emrine verilen itirafçılar, sık sık bölge valiliğine girip çıkıyorlardı. Ve Alaattin Kanat´ın bayağı forsu vardı. Ünal Erkan döneminde Alaattin Kanat öteki itirafçılara bir liderlik pozisyonuna girmişti. Hatta Şırnak baskınında beraber gittiler onlar. Alaattin Kanat´ı ve başka itirafçıları götürdüler. Olay olduktan sonra evine döndü. Evi lojmandaydı. Bizim komşumuzdu. Savaş ganimeti gibi sanki, eşyalar getirmişti beraberinde. Elektronik eşya, teyp gibi şeyler.
Şırnak baskınında ele geçen ganimetler mi bunlar? Tabii tabii. Şırnak uydurma bir senaryoydu. Bir senaryo yaptılar taradılar Şırnak´ı. Yoksa ne bir PKK baskını vardı ne de bir şey. Alaattin artık bilmiyorum nereden toplamıştı, dükkanlardan mı... savaş ganimeti gibi, elektronik eşya toplamıştı. Ondan sonra bu korucu başları. Mesela Babatlar, Kamil Atağ gibi, Tahir Adıyaman gibi... Bunlar bölge valililiğine rahatlıkla girip çıkıyor ve her türlü işlerini görüyorlardı.
Bu saydığın insanlar arasında, Şırnak bölgesinde sence en güçlü olanı kim? Hazım Babat´tır. Hatta onun bir akrabası vardı, Abdurahman Babat´tı galiba, kaçakçılıktan mı ne yakalanma durumu olmuştu. Geldiği zaman özel araçlarıyla, korumalarıyla gelirdi. Hatta Hilal Belediye Başkanı vardı, onu ve onunla beraber olan altı kişiyi öldürmüşlerdi ve arabasıyla beraber yakmışlardı. Tahir Adıyaman daha çok JİTEM üzerinden iş yapıyordu. Şırnak´ta da Tatarlar. Süleyman ve Beşir Tatar... Bunların JİTEM grup komutanlarıyla ilişkileri vardır. Yine Midyat´tan Ramazan Çetin, Remo...
Musa Anter´in öldürülmesi Türkiye´de büyük bir yankı yarattı. Olaydan sonra kendi aranızda bir durum değerlendirmesi yaptınız mı? Kutlu Savaş raporuna yazdı. Musa Anter´i öldürenler sonradan pişman oldular diye... Çünkü Anter işin filozofisiyle ilgiliymiş, Kutlu Savaş böyle yazdı raporuna. Anlıyorum ne demek istediğinizi... Şimdi o gece olayda bizzat tetiği çeken ve diğer yönüyle yer alanlar var. İki itirafçı, üç sivil memur, iki tanesi de resmiyette olmayan itirafçı. Diğer taraftan Yeşil. Yani işte konumu belli. Cem Ersever var, sonra JİTEM grup komutanı var...
Cem Ersever Ankara´dan mı geldi? Tabii. Yanında da Nevval (veya Neval) Boz´la birlikte geldi. Daha sonra öldürülen bayan... Mustafa Deniz de onun memuruydu zaten, o da beraber geldi. Mustafa Deniz Diyarbakır´da Yeşil´le beraber kaldı. ?Cem Ersever, yanına Nevval (veya Neval)´i aldı,? dedi. ?Ben Adıyaman taraflarına gideceğim, Nemrut´a gideceğim... Bir yeni dinleme cihazı getirmişti? dedi. ?Gidip onu deneyeceğim. PKK´li grup var mı o bölgede ona bakacağım? dedi. Bunlar benim kanaatimce şöyle planlamışlar bu işi. Şimdi anlıyorum ki, işi resmi olarak Cem Ersever yaptırıyor, OHAL valisinin haberi var. Cem Ersever Gruplar Komutanı, Gruplar Komutanı nereye bağlı? Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Komutanlığı´na bağlı... Diyarbakır JİTEM grup komutanı Batman´da veya izinde... Yerine TİM komutanı vekalet ediyor. Yani esas görevli olmayan biri kalıyor yerine. Yani öyle yapılıyor ki, yarın bu olayda bir terslik olursa, işin içinden sıyrılıyorlar ve devleti de korumaya alıyorlar. Kim ortada kalacak? Hamit, Hogır, Aygan kalacak... Mustafa Deniz kalacak, Yeşil kalacak. Yeşil zaten ortada kalıyor... Yakalanacak olursa bu beş kişi yakalanacak. Bunlar PKK´lıdır, eski PKK´lıdır, işi bunlar yapmış denecek...Yoksa işi bal gibi biliyorlar. Yeşil´deki Land-Rover´i MİT bölge valiliğine hibe etmişti. Bölge valililiği de JİTEM ve asayiş komutanlığı vasıtasıyla Yeşil´in altına vermişti. Yeşil´de bölgede cirit atıyordu.
Cinayetten sonra bir değerlendirme yaptınız mı diye sormuştum? Yok. Olaydan sonra zaten onlar gittiler. Bizler memuruz zaten, evlerimize gittik. Ama kendi aralarında, yüksek makamlarda bir değerlendirme mutlaka yapmışlardır yani. Yeşil ve Cem Ersever´in aslında biz aralarının bozuk olduğunu biliyoruz. Buna rağmen ortak eyleme geliyorlar. Bak şimdi!
Bir başka güç mü var? Onları mecburen bir araya getiren başka bir güç var. Bir başka irade var, makam var, bunları zorlayan, bir araya gelmeye zorlayan bir başka güç var yani. Yoksa Yeşil Ersever´i, Cem Ersever de Yeşil´i sevmezdi.
Ama ikisi de bu suikastta bir araya geldi. Bu sözünü ettiğin gücün hatırına? Güç şöyle. Cem Ersever´in gelip Adıyaman taraflarına gitmesi de gösteriyor ki, sanki zoraki Yeşil´le beraber git, memurunu ver yanına denmiş oluyor. Çünkü adam JİTEM gruplar komutanıdır. O emredince Diyarbakır grup komutanı emrini yerine getirmek zorundadır. Veya onun istediği yere gitmek zorunda, istediği kişiyle beraber hareket etmek zorunda. Bu yüzden Cem Ersever´i oraya sokuşturmuşlar yani, bu yüzden onu Diyarbakır´a göndertiyorlar. Ve iş, artık Yeşil´in bağlı olduğu grup artık hangisiyse, Veli Küçük müdür, o güç bu işi yaptırıyor...
Ali Ozansoy ne oldu? Ali Ozansoy askeri memurluktan istifa etti. Askeriyedeki sivil memurluktan. Zaten görünürde ve resmiyette kimse JİTEM şeyi değil yani, JİTEM diye bir kurum yok yani. Kağıt üzerinde işe giriş anlaşmamız var mesela. Jandarma Genel Komutanlığı merkez. Ama Diyarbakır´daki İl Jandarma birliğinde diyelim Asayiş Komutanlığı bünyesindeki bir birlikte mi görev yapıyorsun, Jandarma Asayiş Komutanlığı diye geçer... Jandarma Alay Komutanlığı veya Bölge Komutanlığı. Onun için Ali Ozansoy da bizim gibi, Jandarma Asayiş Komutanlığı emrinde sivil memur.
Ozansoy niçin istifa eti? Hanefi Avcı´yla olan bir hemşerilik meselesi var... Maraşlıdır... Maraş ve Antep arasında bir yer olan Karabıyık diye bir yer. Hanefi Avcı´yla yakınlıkları var yani. Hanefi Avcı işinin bilincinde olan bir istihbaratçı. Bu yasadışı şeylere karşıydı. Yargısız infazlara karşı olan birisiydi. JİTEM´in yaptığı şeylere karşı olan birisiydi. Tanıdığı itirafçıları uyarıyordu, çocuklar bu işlere şey olmayın, bakın başınız belaya girer diyordu. Hanefi Avcı Ali Ozansoy´u Emniyet Müdürlüğü bünyesine aldı ve Ankara´da çalışıyor. Onun kardeşi Hüseyin Tilki vardı.
Soyadları neden farklı? Hüseyin Ali´nin kardeşidir. Soyadını değiştirmişti. Tilki yapmıştı.
O dönemde mi? Evet, o dönemde soyadını değiştirmişti. 1990´da Hüseyin asker olarak JİTEM´in bünyesindeydi. Bilmiyorum belki bilinçli yaptı, Cem Ersever´i kızdıracak şeyler yapıyor. Cem Ersever onu Mersin birimine gönderdi. Ailesi de oradaydı. Daha sonra mafyaya karıştı. Sedat Peker´in mafyasına girdiğini duydum. Benim ulaştığım kanaat bu iş OHAL valiliğinde planlanmış, tabi OHAL valiliğinde planlansa bile sonuçta Ankara´nın onayı gerekiyor.
Bunu ilk defa söylüyorsun. Cem Ersever´in Diyarbakır´a gönderilmesi. bu gösteriyor ki, JİTEM´in personelini olayın işine sokmak için. JİTEM resmiyette yok. Yani bir terslik olursa JİTEM´in üstüne kalacak. JİTEM´de kim görünüyor bu olayda? Beş tane eski PKK´li. Türkiye savcısının İsveç´e gönderdiği iddianame de bunu gösteriyor. Diyor ki bunlar beş kişi PKK´li toplanmışlar ve karar almışlar.
Öyle mi diyor savcı? Öyle diyor. Beni PKK´li yapmış savcı. Devlet memurluğunda çalıştığımdan hiç bahsetmiyor...
Size maaş ödüyorlar... Normal bir sivil memur ne kadar alıyorsa. OHAL tazminatı az bir şey. Orada çalışana lojman bedava. İşlerine yaradığın sürece çok imkan veriyorlar. Her türlü silah taşıma kullanma serbest.
Abdülkadir senin için bir iade süreci başladı, buna ne diyorsun? Tabii araştırma aşamasında şimdi. Savcılık ifadeleri alıyor. Fakat Türkiye´ye bazı sorular sormuşlar, aydınlanması için konunun, eksiklikler var yani. Tamamlanması için yani. Cevaplar gelmiş, tercümesi yapılacak. Savcı tamamen ret edebilir, yani üst mahkemeye göndermeye gerek görmeyebilir. Gönderirse de yüksek mahkeme durumu inceleyecek iade kararını onaylarsa... ama son kararı hükümet verecek.
Sen nasıl görüyorsun durumu? Şimdi ben bu açıklama sürecine girmekle ateşten bir gömlek giydiğimi biliyorum. Şimdi arkamda dört-beş çocuğum, ailem olmasa, şimdi yıllarca cezaevinde kaldım, yurtdışında kaldım, bir eşim var, zavallı beni yıllarca bekledi, namazında niyazında bir insan yani, siyasetle bir ilgisi olmayan bir insan. Bunlara zarar gelmeyeceğini bilsem, yani bunların kendi ayağı üzerine durabileceğini bilsem... ama bunları yabancı memlekete de getirmişim arkamdan, Türkiye´de hiçbir şey yok, ne ev ne bir şey... çalışamazlar da şey de edemezler... yani bu olmasa buyurun derim. Geleyim bakayım buyurun ne yapacaksınız. Kim suçlu kim değil bakalım? Ortaya çıksın artık ama olmuyor, ben kendi can korkumdan değil, delillerin karartılmasından korkuyorum. Abdülkerim Kırca´nın intihar olayı. Bunlar hep şüpheli olaylar. Ergenekon olayında yargılanan generallerin başvurduğu yöntemler... GATA olayı... Bak bir daha geri gelmiyorlar. Ve orada başına getirilenler. Neler yapılmak isteniyor. Susturulmak için her yönteme başvuruluyor. Yani zehirleyebilirler... ne bileyim... ondan sonra... kendi generaline bunu yapan bir sistem bir devlet bana hay hay yapar... eski terörist olarak, hl potansiyel suçlu olarak görülüyorum. Yani JİTEM´de çalışırken de bunu biliyorduk, anladık yani... yani bize hiçbir zaman temiz bir şey gözüyle bakılmadı. Her an için potansiyel suçlu, yani sakıncalı piyade. Devamlı izlenmesi gereken, kullanacaksın ama kontrollü... samimi değiller, bizim samimi olduğumuz kadar samimi değiller.
Yani adil bir yargılamadan kaçmadığını mı söylemek istiyorsun? Önemli bir şey olan, nedir Ergenekon davasında.
Tuncay Güney mi? Güney Güney. Savcılar gidip orada ifadesini alıyorlar veya soru gönderip cevabını alıyorlar. Yani bu yöntemler var. Yani ben demiyorum ki ayağıma gelsinler. Güvencem olmadığı için gitmek istemiyorum. Ortada bir canlı şahit ben kalmışım yani. Bunu kaybetti mi, bu dava kapanacak, örtbas edecekler. Halen de o dönemde suç işleyenler görev başında. Ama genelkurmay başkanı çıkıyor diyor ki, Türk Silahlı Kuvvetleri içinde suçlu barındırmayız. Oysa bu suçlular hala görev yapıyorlar.
Kimler bu görevde olanlar? Ali Yıldız görev yapıyor, Aytekin Özen, binbaşı şimdi albay mı yarbay mı. 2000´de albaydı. Diyarbakır istihkam ve ana depo komutanıydı. Cem Ersever´in yardımcısı.
Şimdi görev başında? 2000´e kadar görev başındaydı. Ama şimdi ne yapıyor, görev başında mı bilmiyorum. Görevi hem de ana depoda... Yani mühimmat, silah şu bu yani Jandarmanın her şeyi oradaydı.
Peki ya Ali Yıldız? Ali Yıldız Konya Alay-Bölge Komutanıydı. Albaydı. Mesela Zahit Engin, Savaş Gevrekçi, bunların çoğu görevde, çoğu... yüzde doksan dokuzu görevde... bunlar görevde olduğu sürece... şimdi Abdülkadir´i aldın götürdün, hangi cezaevinde bunu nasıl koruyacaksın? Ondan sonra beni cezalandırmak isteyecekler yani. Konuştuğum için gerçeği açıkladığım için.
- BİTTİ -
DÜZELTME
Dünkü bölümde şu ibare sehven yazılmıştır: ?Orhan Miroğlu, kendisine tetik çeken JİTEM ekibindeki itirafçı Abdülkadir Aygan´la 17 yıl sonra yüz yüze geldi.? Aygan o gece tetiği çeken değil, JİTEM ekibinde yer alan kişidir. Tetiği çeken bir tek kişi vardır, o da Şırnaklı Hamit olarak adı geçen Hamit Yıldırım´dır. Düzeltir özür dileriz.
(11 Mayıs 2009), son güncel.: (12 Mayıs 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Musa Anter cinayetiyle ilgili manşetlerimiz
Orhan Miroğlu - Abdulkadir Aygan röpörtajı-1, Taraf, 11 Mayıs 2009
Orhan Miroğlu - Abdulkadir Aygan röpörtajı-2, Taraf, 12 Mayıs 2009
Abdulkadir Aygan´la ilgili manşetlerimiz
Flaş!!! Anter dosyası tekrar açıldı