Ergenekon Terör Örgütü´nün PKK ile birlikte tezgahladığı iddia edilen ve Ergenekon savcılarınca incelemeye alınan, Ergenekon tutuklusu Albay Fikri Karadağ´ın da olayla ilişkisi saptanan 1993´te Bingöl´de 33 erin şehit olduğu saldırı olayıyla ilgili içeriden bir tanık konuştu. Saldırıdan yaralı olarak kurtulan 34. er gazi Erdem Doğan, bir türlü aydınlatılamayan o hain olayı ilk kez Vakit gazetesine anlattı. Hükümetin Kürt sorununu çözmek için başlattığı ´huzur ve kardeşlik´ projesiyle tekrar gündeme gelen 33 er konusunda çok önemli açıklamalarda bulunan gazi Erdem Doğan, sürekli olarak dile getirilen, ´33 er hakkında istihbarat bilgisi PKK´ya sızdırıldı´ iddialarını doğrular nitelikte gelişen olaylar zincirini ilk kez anlattı. katliamın canlı şahidi Ergenekon savcılarına bilgi vermeye de hazır olduğunu açıkladı: ´Bizi o gün neden ve kimin emri ile korumasız yola çıkardılar? Bizi götüren şoförler kimlerdi? Bu şoförler hakkında inceleme başlatıldı mı? Sözde ateşkes dönemi sağlanmış ancak bu yol kesme olayı ile son bulmuştu. Bizlerin silahsız ve savunmasız olarak adeta eli kolu bağlı şekilde yola çıktığımızı PKK´ya sızdıran mı oldu? Bu sözde başlayan süreci baltalamak isteyenlerin kurbanları mı olduk? O kadar kritik bölgede minibüs şoförlerinin sıklıkla mola vermesi normal mi? Peki sıklıkla telefon ile görüşmeleri... Bu şoförlere bizi emanet edenler bunların kim olduğu konusunda derin bir araştırma yaptılar mı? Teröristlerin bizi anında ayrı bir bölüme götürmeleri, üzerimizi aramamaları bir tesadüf mü yoksa bizim geleceğimizden haberleri var mıydı? O istihbaratı sağlayanlar içinde şöförler de var mı? Bu sorular mutlaka cevap bulmalı ve karanlıkta hiçbir şey kalmamalı. Bu konu hakkında adli makamlar istediği takdirde bildiğim ve gördüğüm her şeyi anlatmaya hazırım.´
Bingöl katliamındaki 34. Er olayı anlattı şüphelere katıldı
Ergenekon Terör Örgütü´nün PKK ile birlikte tezgahladığı iddia edilen ve Ergenekon savcılarınca incelemeye alınan, Ergenekon tutuklusu Albay Fikri Karadağ´ın da olayla ilişkisi saptanan 1993´te Bingöl´de 33 erin şehit olduğu saldırı olayıyla ilgili içeriden bir tanık konuştu. Saldırıdan yaralı olarak kurtulan 34. er gazi Erdem Doğan, bir türlü aydınlatılamayan o hain olayı ilk kez Vakit gazetesine anlattı. Hükümetin Kürt sorununu çözmek için başlattığı ´huzur ve kardeşlik´ projesiyle tekrar gündeme gelen 33 er konusunda çok önemli açıklamalarda bulunan gazi Erdem Doğan, sürekli olarak dile getirilen, ´33 er hakkında istihbarat bilgisi PKK´ya sızdırıldı´ iddialarını doğrular nitelikte gelişen olaylar zincirini ilk kez anlattı. katliamın canlı şahidi Ergenekon savcılarına bilgi vermeye de hazır olduğunu açıkladı: ´Bizi o gün neden ve kimin emri ile korumasız yola çıkardılar? Bizi götüren şoförler kimlerdi? Bu şoförler hakkında inceleme başlatıldı mı? Sözde ateşkes dönemi sağlanmış ancak bu yol kesme olayı ile son bulmuştu. Bizlerin silahsız ve savunmasız olarak adeta eli kolu bağlı şekilde yola çıktığımızı PKK´ya sızdıran mı oldu? Bu sözde başlayan süreci baltalamak isteyenlerin kurbanları mı olduk? O kadar kritik bölgede minibüs şoförlerinin sıklıkla mola vermesi normal mi? Peki sıklıkla telefon ile görüşmeleri... Bu şoförlere bizi emanet edenler bunların kim olduğu konusunda derin bir araştırma yaptılar mı? Teröristlerin bizi anında ayrı bir bölüme götürmeleri, üzerimizi aramamaları bir tesadüf mü yoksa bizim geleceğimizden haberleri var mıydı? O istihbaratı sağlayanlar içinde şöförler de var mı? Bu sorular mutlaka cevap bulmalı ve karanlıkta hiçbir şey kalmamalı. Bu konu hakkında adli makamlar istediği takdirde bildiğim ve gördüğüm her şeyi anlatmaya hazırım.´
Askerlik göreviniz nerede başladı? - Bilecik Jandarma Er Eğitim Alayında... Acemi eğitiminizi kaç gün sürdü? - Yaklaşık 2.5 ay. 2.5 Ay sonra asıl birliğiniz olan Bingöl´e mi gönderildiniz? - Bana usta birliğimin Bingöl İl Jandarma Komutanlığı olduğu tebliğ edildi. Yol güzergâhım da bana anlatıldı. Dağıtım iznim bittikten sonra toplama merkezi olan Malatya İl Jandarma Komutanlığına teslim oldum. Yani Bingöl´e Malatya´dan toplu halede gönderildiniz... - Evet. Toplama merkezinde Bingöl´e gidecek arkadaşlarla hep birlikte toplandık. Daha sonra topluca Malatya´dan birliğimize teslim olmak için harekete geçirildik. Ulaşımınızı sağlayan araçlar sivil miydi? - 2 sivil minibüstü. Plakaları 34 ve 44 ile başlıyordu.
NEDEN, KORUMASIZ YOLA ÇIKARILDIK?
Yola çıktığınızda size koruma aracı sağlandı mı? - Hayır. Hiçbir koruma sağlanmadı. O süreçte yaşanan olaydaki ilk dikkatimi çeken konu da bu oldu. Dikkatimi çeken derken... - Yani iki minibüs dolusu asker ve hepsi silahsız... Bölge dağlık ve sürekli olaylar mevcut. Böyle bir durumda bizlerin bu şekilde yola çıkarılmasını doğru kabul edemem.
SIKLIKLA MOLA VERİLDİ. ŞOFÖRLER BİRİLERİNİ ARADI
Peki yolculuğunuz başladığında dikkatini çeken başka olay oldu mu? - Çok kritik bölgede seyahat edilmesine rağmen sıklıkla mola verildi. Bu molalar bizim talebimiz doğrultusunda değil tamamen servis şoförlerinin inisiyatifiyle gerçekleşti. Ancak dikkatimi çeken ikinci olay şu oldu: Her molada olmasa da sıklıkla durulan yerlerde servis şoförleri ankesörlü telefonlar ile görüşmeler gerçekleştirdiler.
ŞOFÖRLER BİLGİ Mİ SIZDIRDI?
Bu olay, daha önce sıklıkla gündeme getirilen ´PKK´ya bilgi sızdırıldı´ iddialarını akıllara getiriyor. - Onun için anlatıyorum. Ama bu saldırının maalesef üzerinden yıllarca geçmesine rağmen aydınlatılmadı.
OLAY YERİNE 10 DAKİKA MESAFEDE KARAKOL VARDI
Devam edersek. Yol kesme anı nasıl gerçekleşti? - Bakın burada ünlem koyacağım bir konu daha var. Görev yerimize doğru ilerlerken bir askeri karakol gözüme çarptı. Sürekli olarak mola verirken bu karakolu direk geçtik. Hiç uğramadık. Oysa uğranacak ve mola verilecek yer vardıysa karakol olmalıydı. Daha ilginci ise karakolunun önünden 5-10 dakika geçtikten sonra bölücü terör örgütü tarafından yolu çift taraflı kestiklerini gördük. Önlerine gelen her aracı durduruyorlardı. Bizi de durdurdular. Geri kaçma şansımız yoktu. Çünkü yol kenarlarında da teröristler pusu kurmuşlardı. Her tarafımız teröristler tarafından sarılıydı. Bir grup terörist gelerek araçtan inmemizi istediler. Biz mecburen savunmasız olduğumuz için araçlarımızdan indik. Saat tahmini 18.20 gibiydi...
SAATLERCE YÜRÜTÜLDÜK
Sadece sizi mi indirdiler? Diğer araçlara ne yapıldı? - Hayır sadece bizi indirmediler. Diğer araçlardan indirilen vatandaşların hepsi bir arada ayrı bir yerde tutuluyordu. Bizleri anında alıp başka bir bölgeye götürdüler. Üstelik daha kimliklerimizi bile sormadan. Aradan 10 dakika geçtikten sonra bizi 25- 30 terörist olay bölgesinde bulunan derenin kenarına yürüttüler. Karanlık çökünceye kadar orada beklettiler. Karanlık çöktükten sonra yaya olarak bizi bir köyden geçirdiler. İstikametimiz dağdı... Ancak bizi taşıyan servis şoförleri ve araçları bölgede kaldı. Dikkatimi çeken bir başka olayda bu oldu. Servis şoförlerinin akıbetini biliyor musunuz? - Bildiğim ve öğrendiğim tek şey servis şoförlerine dokunulmadığı ve gitmelerine izin verildiği... Şoförlere herhangi bir müdahalede bulunulmadığı ve Malatya´ya gönderildiklerini duyduğumda çok şaşırdım. Oysa o dönemde yaşanan yol kesme olaylarında askerleri taşıyan şoförlerin araçlarına kadar yakıyorlardı. Ancak bu iki araca dokunulmamıştı.
ÜSTÜMÜZÜ HİÇ ARAMADILAR
Daha sonra ne oldu? - Gece karanlığında dağlarda saatlerce yürütüldük. Gece yarısı bir vadide teröristlerin kampına geldik. Orada ortalama 100- 150 terörist vardı. Kampta hepimiz sırayla sorguya alındık. Bize sadece ´nerelisiniz? Neden buraya geldiniz?´ diye sordular. Tabi birde adlarımızı öğrendiler. İlk baskın anında olduğu gibi burada da üstümüzü aramadılar. Sanki bekliyorlar gibi bir izlenim oluştu bende. Sonra şoförlerin telefon görüşmeleri aklıma geldi... Tabi birde aklımdan hiç çıkmayan olaylardan birisi de aracımızın önü kesildiğinde bizi anında başka bir yerde toplamalarıydı. Sanki her şey bir plan çerçevesinde işliyordu. Daha sonra üzerimizde değerli eşya varsa istediler. Bizde ne varsa verdik. Sorgunun ardından tekrar harekete geçirildik.
O HAİN AN
- Birkaç saat daha yürüdükten sonra bir yayla bölgesine geldik. Kendileri sürekli yemek yerken su içerken bizlere ise hiçbir şey vermiyorlardı. Ansızın terörist grup bizi durdurdu. Bir yerden emir gelmişçesine içtima aldılar. Dağ yolunun altına doğru bizi dizdiler. Kendileri ise yolun üstünde tek sıra halindeydiler. Gece ay batmış hava kararmıştı. Olay yeri makilik ağaçlarla kaplıydı. Grup içersinde yüksek sesle konuşmalar yaşandı. Bunun ardından bir anda acımasızca üzerimize mermi yağdırmaya başladılar.
ANSIZIN İÇTİMA ALIP, MERMİ YAĞDIRDILAR
Tek bir elden mi ateş ediliyordu? - Hayır. Üzerimize her yerden mermi yağıyordu. Yanımda, sağımda solumda kardeşlerim bir bir yere düşüyordu. Benimde bacağımda bir yanma vardı. Bakmaya fırsat bulamadan kendimi yere attım. Dağlık arazi aşağıya doğru meyilli olduğu için sürünerek bölgeden uzaklaşmaya başladım. Olay yerinde arkadaşlarımın bağırmalarını duyuyordum. Teröristler ise ağaçların arasında beni göremiyorlar rastgele taramaya devam ediyorlardı. Olay bölgesinden baya uzaklaştım. Silah sesinin kesildiğini fark ettim. Bende olduğum yerde beklemeye başladım. Bu esnada ayağımdan vurulduğumu fark ettim. Kesilen silah sesleri tekrar başlamış ancak sadece tekli atışlar halinde devam ediyordu. Yaralı arkadaşlarımı tek tek katlediyorlardı. Sürünerek bölgeden biraz daha uzaklaşmayı başardım. Artık ayağım tutmuyor dermanım da tükeniyordu. Silah sesleri de artık duyulmuyordu.
SESİMİ DUYURMAYI BAŞARDIM
Daha sonra ne oldu? Nasıl kurtuldunuz? - 10 dakika sonra karşıma taşlardan örülü bir dağ evi çıktı. Dağ evinde ışık vardı. Ancak korkuyordum. Açıkçası oradan karşıma kimin ya da kimlerin çıkacağını kestiremiyordum. Bende dağ evinin kapısını çalmak yerine daha çalılık bir bölgede gizlendim. Orada yarama baktım. Bacağımı kurşun delip geçmişti. O bölgeye tampon yaptım. Çok kırsal bir alanda olduğumdan dolayı bekleme karı aldım. Ertesi gün hava aydınlandığın da sıcak iken çok fazla hissetmediğim yaramın şiddetli ağrısı ile karşı karşıya kaldım. O anda üzerimde helikopterler dolaşmaya başladı. Saklandığım yerden çıkarak yürümeye çalıştım. Beni görebileceklerini düşündüm. Üzerimdeki giysileri bile salladım. O anda ileride uzakta askerlerin bölgede olduğunu gördüm. Kayalıklardan destek ala ala oraya doğru yürümeye başladım. Onlara yaklaştıkça sesimi duymalarını sağlamak için bağırıyordum... Sesimi yükselttiğimde bölgede arama-tarama yapan askerler sesime doğru geldi. Bana silahını doğrultarak kim olduğumu sordu. Asker olduğumu söyledim. Hemen yanıma koştu. Diğer askerlere de ?çabuk olun? diye seslendi. Benden önce olay yerindeki yaralı askerleri helikopterler ile hastaneye taşımışlar en son beni de helikopter ile hastaneye kaldırarak kurtardılar.
BİZİ KAMPTA SORGULAYAN ŞEMDİN SAKIK
Bu saldırı sonrası dikkatinizi çeken başka bir gelişme yaşandı mı? - Ben olaydan kurtulduktan çok sonra gazetelerde baskın haberi yapılmıştı. Haberlerde dikkatimi çeken bir fotoğraf vardı. Bu fotoğraf olay gecesi bizi sorgulayan kişiye ait olduğunu gördüm. Gazeteler fotoğraftaki kişinin baskını yöneten Şemdin Sakık olduğu yönünde tahminlerde bulunuyordu. Oysa ben fotoğrafa dikkatlice baktığımda iş tahminin ötesine çıkmıştı. Çünkü o fotoğraftaki bölücü bizzat beni sorgulayan kişiydi. Yani beni ve arkadaşlarımı sorgulayan terörist Şemdin Sakıktı... Bundan emin misiniz? Kampta sizi sorgulayan kişi Sakık mıydı? - Gazetede yer alan fotoğrafa defalarca baktım. Yanıldığımı sanmıyorum. O fotoğraftaki kişi bizi sorgulamıştı. Daha sonra Sakık hakkında yer alan başka haberlerdeki fotoğrafları da inceledim. Şüphem yok.
SAVCILARA BİLGİ VERMEYE HAZIRIM
Tedavi süreniz oldu sanırım... - 15 gün Bingöl devlet hastanesinde tedavim sürdü. Tedavimin ardından 45 gün rapor ile evime gönderildim. Rapor sürem dolduğunda hastane tedavime devam etti. 3 ay daha tedavigördükten sonra Bingöl İl Jandarma Alay Komutanlığında görevime devam ettim. Vakit aracılığıyla yetkililere mesajın var mı? - Elbette var. Sadece mesajım değil sorularım var. Yıllardır bu karanlık baskın gündeme getirilir durur. Sürekli olarak olayı yöneten el aranır. Hatta bu konu Silivri savcılarının gündemine dahi girdi. Ve ben şimdi bugün de canımı feda etmeye hazır olduğum devletime sormak istiyorum:
Bizi o gün neden ve kimin emri ile korumasız yola çıkardılar? Bizi götüren şoförler kimlerdi? Bu şoförler hakkında inceleme başlatıldı mı? Sözde ateşkes dönemi sağlanmış ancak bu yol kesme olayı ile son bulmuştu. Bizlerin silahsız ve savunmasız olarak adeta eli kolu bağlı şekilde yola çıktığımızı PKK´ya sızdıran mı oldu? Bu sözde başlayan süreci baltalamak isteyenlerin kurbanlarımı olduk? O kadar kritik bölgede minibüs şoförlerinin sıklıkla mola vermesi normal mi? Peki sıklıkla telefon ile görüşmeleri... Bu şoförlere bizi emanet edenler bunların kim olduğu konusunda derin bir araştırma yaptılar mı? Teröristlerin bizi anında ayrı bir bölüme götürmeleri, üzerimizi aramamaları bir tesadüf mü yoksa bizim geleceğimizden haberleri var mıydı? O istihbaratı sağlayanlar içinde şoförlerde var mı? Bu sorular mutlaka cevap bulmalı ve karanlıkta hiçbir şey kalmamalı. Bu konu hakkında adli makamlar istediği takdirde bildiğim ve gördüğüm her şeyi anlatmaya hazırım. ( Aslan Değirmenci/Vakit)
Bingöl katliamı Ergenekon kapsamında incelemeye alınmıştı
Bingöl katliamı: 24 Mayıs 1993´te birliklerine giden silahsız 33 erin öldürüldüğü olay da Ergenekon davası kapsamında incelemeye alındı. Diyarbakır Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi ´ivedi´ olarak istenen 33 askerin şehit edilmesiyle ilgili dosyayı, faili meçhul olaylarla ilgili dosyalar arasından çıkarıp bir nüshasını İstanbul nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi´ne gönderdi. Ergenekon sanıklarından emekli Albay Fikri Karadağ´ın Elazığ 8´inci Kolordu Komutanlığı´nda istihbarat şube müdürü olarak görev yaptığı sırada katliamın yapıldığı yere ilk giden kişi olduğu ortaya çıkmıştı. Albay Mehmet Fikri Karadağ´ın 33 erin şehit edildiği 24 Mayıs 1993´te, Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı İstihbarat ve İstihbarata Karşı Koyma (İKK) Şube Müdürlüğü´nde görevli olduğu mahkeme yazışmalarıyla belirlenmişti.
Gizli tanık: Selim Çürükkaya önderliğindeki PKK´lılar, Bingöl´de 33 askeri pusuya düşürdü
Ergenekon´un ikinci iddianamesinde Ergenekon ile PKK terör örgütü bağlantı kısmında şok bilgiler yer alıyor. Gizli tanık ´Deniz´, 1993 yılında dönemin Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal´ın Güneydoğu Anadolu´daki problemler konusundaki projelerinin örgütte olumlu karşılandığını belirterek, Abdullah Öcalan´ın Lübnan´ da bulunan Bekaa kampında basın açıklaması yaparak tek taraflı ateşkes ilan ettiğini anlatıyor. Bu açıklamadan sonra Bingöl´ de 33 askerin Doktor Süleyman kod adlı Sait Çürükkaya kontrolündeki PKK örgütü mensuplarınca vurulduğunu anlatıyor. Gizli tanık bu olayla yeşeren umutların tamamen kaybolduğunu, devletin çözüm arayışlarına girdiği bu dönemde PKK içerisindeki bir grubun bu eylemi gerçekleştirmesine, bu askerlerin de korumasız, silahsız olarak tehlikeli bir bölge üzerinden gönderilmesine hiçbir zaman anlam veremediğini kaydediyor. Ancak şimdiye kadar bu olayın Bingöl kırsalındaki PKK´lı ekibin başında bulunan Parmaksız Zeki kod adlı Şemdin Sakık olduğu ve olayı Sakık´ın gerçekleştirdiği biliniyordu. Sait Çürükkaya, abi Selim Çürükkaya ve çok sayıda Zaza kökenli PKK´lı teröristler örgüt içinde dışlandıkları için kaçarak Avrupa ülkelerine gitti. Eski PKK yöneticilerinden Selim Çürükkaya, PKK´nın ölüm listesi içinde yer alıyor.
Katliam çatışmasız yaşanamayacağını göstermek için düzenlendi
Gazeteci Celal Başlangıç ve hak savunucusu Şanar Yurdatapan, hem 1996´daki 11 köylünün öldürüldüğü Güçlükonak katliamı hem de 33 erin şehit edildiği Bingöl katliamının Ergenekon kapsamına alınmasını savunuyorlardı. Onlara göre ´33 askerin öldürülmesi de, Güçlükonak da, halkı çatışmasız bir sürecin mümkün olmadığına inandırmak için´ kullanılmıştı. Aydınlar, Bingöl Katliamı´nın, Bakanlar Kurulu´nun Güneydoğu´da barışı sağlamak için af gündemiyle toplanmasından 1 gün önce gerçekleştirilmiş olmasını bu açıdan çok çarpıcı buluyor.
(07 Ekim 2009, 15:20)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: