Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda HSYK eski üyesi Ahmet Berberoğlu ile Yargıtay eski üyeleri Hüseyin Çolak ve Dursun Murat Cevher hakim karşısına çıkarıldı.
![]() ![]() ![]() |
05.08.2018 13:58 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrasında görevlerinden ihraç edilen ve çıkarıldıkları mahkemelerce tutuklanan Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve Hakimler Savcılar Kurulu (HSYK) üyelerinin ayrı ayrı yargılanmasına devam edildi. Bu kapsamda HSYK eski üyesi Ahmet Berberoğlu ile Yargıtay eski üyeleri Hüseyin Çolak ve Dursun Murat Cevher hakim karşısına çıkarıldı.
HSYK ESKİ ÜYESİ AHMET BERBEROĞLU
30 Temmuz'da ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, eski HSYK üyesi sanık Ahmet Berberoğlu hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Berberoğlu ile avukatı katıldı.
İddianamede, sanığın örgüt toplantılarına katıldığı, 2010-2016 yıllarında görev yaptığı HSYK'da üst düzey konumda bulunduğu, cemaatin yargıyı ele geçirmesine ilişkin faaliyetlerde aktif ve etkili olduğu, iki ayrı hesap üzerinden örgütün gizli haberleşme sistemi ByLock'u kullandığı belirtildi.
Savunma için söz verilen Ahmet Berberoğlu, usul itirazlarını dile getirdi.
Suç tarihindeki mevzuat gereği, HSYK üyesi olması nedeniyle özel hükümlere göre yargılanması gerektiğini savunan Berberoğlu, yalnızca ağır cezayı gerektiren suçüstü hali durumunda genel hükümlere göre yargılanabileceğini belirtti.
Hakkında suçüstü hükümlerinin uygulanamayacağını iddia eden Berberoğlu, soruşturmanın usulüne uygun yürütülmediğini, gözaltı ve tutukluluk sürecinde usulsüz uygulamalarla karşı karşıya kaldığını, ev ve iş yerinde yapılan aramaların hukuka aykırı olduğunu ileri sürdü.
Tutuklandığında dosyasında hiçbir delil bulunmadığını iddia eden Ahmet Berberoğlu, tutuklandıktan 4 ay sonra dosyaya delil konulduğunu savundu.
Berberoğlu, kendisine isnat edilen suçlamanın görev suçu kapsamında kaldığını öne sürerek, Yargıtayın Ergenekon davasındaki eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile ilgili kararını hatırlattı. Konumunun, İlker Başbuğ ile aynı olduğunu savunan Berberoğlu, bu nedenle dosyasının Anayasa Mahkemesine gönderilmesini talep etti.
Cezaevinde, iddianame ve diğer dosyalarla CD ortamındaki belgeleri incelemesinin kısıtlandığını ileri süren Berberoğlu, bu nedenle esas hakkındaki savunmasını hazırlayabilmek için süre istedi.
Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, Berberoğlu'nun tutukluluk halinin devamına karar verdi. Sanığın dava dosyasındaki belgeleri bilgisayar ortamında incelemesinin sağlanması için cezaevi yönetimine yazı yazılması ve sanığa esas hakkındaki savunmasını hazırlaması için süre verilmesi kararlaştırıldı. Duruşma, 25 Ekim'e bırakıldı.
- 'Hoca efendi 140'tan aşağısına razı olunmamasını istemiş'
Berberoğlu'nun, terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'in, 2011'deki 160 kişilik Yargıtay üyeliği seçiminde, 'üyelerin en az 140'ının cemaatten olması' yönündeki talimatını diğer üyelere ilettiği tanık ifadelerine yansımıştı.
Eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici, tanık olarak dinlendiği duruşmalarda, 2010'da yapılan Anayasa değişikliğinin ardından yeniden şekillenen HSYK'nın yaptığı 160 kişilik Yargıtay üyeliği seçiminin ayrıntılarını anlatmıştı.
Yargıtaya 2011'de yapılan üye seçimi öncesinde bu yapıya mensup HSYK üyeleriyle dönemin HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya'nın evinde bir araya geldiklerini belirten Hamsici, Kaya'nın toplantıda önceden hazırladığı 350-400 kişilik listeyi getirdiğini, mutabık kalınan isimlerin eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur tarafından yazıldığını söyledi.
Sayı üzerinden bir pazarlık istemediklerini, bu nedenle mutabık kalınan isimlerin sayılmaması taraftarı olduklarını ifade eden Hamsici, buna karşın cemaatçi HSYK üyelerini listeyi saydıklarını ve 80 isim belirlendiğini kaydetti.
Hamsici, 'Cemaat mensubu üyeler başka bir odada kendi aralarında toplantı yaptıktan sonra Ahmet Berberoğlu, 'Hoca efendiye danışılmış, 140'tan aşağısına razı olunmamasını istemiş. Benim için tartışma bitmiştir' dedi. O gün kavga ederek ayrıldık.' ifadelerini kullandı.
Bu ifade, aynı toplantıda bulunan eski HSYK Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur ve eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem'in beyanlarında da geçti.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ HÜSEYİN ÇOLAK
31 Temmuz'da ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, sanık eski Yargıtay Üyesi Hüseyin Çolak, ikinci kez hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, Çolak, avukatı ve yakınları katıldı.
Duruşmada, sanık hakkında ifade veren eski Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, ve eski HSYK Üyesi Mustafa Kemal Özçelik tanık olarak beyanda bulundu.
Erdem, sanığın yapı mensubu olduğu yönünde kanaatinin bulunduğunu ancak örgüt faaliyetine ilişkin bir eylemine tanık olmadığını söyledi.
Yargıtay üyeliği için 2011'de yapılan seçimde Hüseyin Çolak'ın adının o zamanki adayla cemaat mensubu üyeler tarafından gündeme getirildiğini belirten Erdem, 'Cemaat ismini gündeme getirmese de seçilebilirdi. Yargıtayda uzun yıllar tetkik hakimliği yapmıştı. Üye seçildikten sonra kendisi hakkında olumlu ya da olumsuz bir şey duymadım.' dedi.
Tanık Mustafa Kemal Özçelik de Yargıtaya üye seçildikten sonra tanıdığı sanığı, yapının herhangi bir toplantısında görmediğini savundu. Özçelik, sanığın bir cemaat toplantısına katıldığına, himmet verdiğine, talimat aldığına ilişkin bir bilgisinin bulunmadığını söyledi.
Eski beyanlarında geçen, 'Kartal kod adlı 'Yargıtay imamı' İlyas Şahin'in iki bacanağı da aynı tarihlerde Yargıtay'a üye seçildi. Bunlardan biri Hüseyin Çolak'tı.' şeklindeki ifadeyi düzelten Özçelik, ifadesi sırasında 'Hüseyin Karagöl' adlı eski Yargıtay üyesinden bahsettiğini, soyadının yanlışlıkla 'Çolak' olarak ifadeye geçtiğini söyledi.
Devrimci Karargah Örgütü davası
Tanık beyanlarına karşı söz verilen sanık Çolak, ifadelerde aleyhinde bir beyan bulunmadığını, ByLock kullanıcı olmadığını, örgütle alakasının bulunmadığını savundu.
Eski emniyet müdürü Hanefi Avcı'ya, 'Devrimci Karargah Örgütü' davasında 'örgüt üyelerine yardım' suçundan verilen 5 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasını onayan eski Yargıtay 9. Ceza Dairesi heyetinde yer alan Çolak, kararın 'apar topar, örgüt talimatıyla verildiği' iddialarını da reddetti.
Bu davanın usulüne uygun, süresi içinde incelendiğini, kesinlikle talimatla değil, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, vicdani kanaatiyle karar verdiğini savunan Hüseyin Çolak, iddiaların gerçeği yansıtmadığının söz konusu dosya incelendiğinde görüleceğini öne sürdü.
Duruşmalı olarak inceledikleri dosyada karar verdikten sonra o dönemki Daire başkanına kararın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi gerektiğini söylediğini ileri süren Çolak, 'Başkan bey de dönemin Yargıtay Başkanı ve Başsavcısına karara itiraz etmeleri ve dosyanın Genel Kurula gitmesi konusundaki talebimizi iletti, ancak yapılmadı. Talimatla karar vermiş olsak kurula gitmesini ister miydik?' savunmasını yaptı.
Çolak, 2 yılı aşkın süredir tutuklu olduğunu, şeker hastalığı nedeniyle tek kişilik koğuşta zorlandığını belirterek, tahliyesine karar verilmesini istedi.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutuksuz yargılanmak üzere adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi. Sanığa yurt dışına çıkış yasağı ve en yakın kolluk birimine haftada bir imza verme şartı getirildi.
YARGITAY ESKİ ÜYESİ DURSUN MURAT CEVHER
1 Ağustos'ta ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 9. Ceza Dairesince, Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda görülen duruşmada, önceki celsede suçlamaları reddeden sanık eski Yargıtay üyesi Dursun Murat Cevher, yeniden hakim karşısına çıktı.
Duruşmada, FETÖ üyeliğinden tutukluyken etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılan eski HSYK Başkanvekili Ahmet Hamsici tanık olarak dinlendi.
Hamsici, darbe girişiminin ardından FETÖ üyeliğinden tutuklanan bazı sanıkların beyanlarını eleştirdi. Yapının önde gelenlerinin firari durumda bulunmasının, darbeden haberdar oldukları anlamına geldiğini de belirten Hamsici, cezaevindeki yapı mensuplarının artık bu darbeyi yapan cemaati terör örgütü olarak görmesi gerektiğini söyledi.
Cemaatle 1977'de tanıştığını, sohbetlere katıldığını anlatan Hamsici, o dönemdeki adıyla cemaatin sohbetlerinde sürekli diyalog, hoşgörü ve barıştan söz edildiğini belirtti.
Ahmet Hamsici, şöyle konuştu:
'Dini bir cemaat olarak görülerek girilen bir yapının, başlarda yardımlaşmadan, iyilikten bahsederken sonrasında darbeyi, bu kalleşliği yapması düşünülemez. Bu cemaat bana hiçbir zaman 'Devleti ele geçireceğiz, darbe yapacağız' demedi. O yazılı olmayan akdi ben bozmadım, onlar bozdu. Bu yapıdan olanların da artık darbeyi yapan, 250 vatandaşın ölümüne sebep olan bu yapıya artık cemaat demeyi bırakması lazım. O artık benim için terör örgütüdür ve bunlarla ilgili ne biliyorsam çıkar anlatırım. Ben bu düşüncelerle ifadeye gitmeden bir ay önce cezaevinde bildiklerimi aklıma geldikçe yazmaya başladım. Yüksek yargı mensubu bir insanın artık cemaatin darbe yaptığını bilmesi, söylemesi gerekir.'
- '11 Eylül 1980'de cemaat evinde...'
Üniversiteye hazırlık için cemaatin dershanesine gittiğini, bu yapıya ait olduğunu bilmediğini, ucuz olduğu için bu dershaneyi tercih ettiklerini söyleyen Hamsici, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini kazanınca dershanedeki yöneticilerin kendisine bir adres vererek kayıt için İstanbul'a gittiğinde bu evde kalabileceğini, oradakilerin kendisine yardımcı olacağını söylediğini aktardı.
Okula kayıt yaptırmak için 11 Eylül 1980'de İstanbul'da Beyazıt'taki bu cemaat evine gittiğini belirten Hamsici, cemaate ait daha önce gittiği kampta tanıdığı İbrahim Tabanca adlı kişinin de bu evde olduğunu kaydetti. Ahmet Hamsici, şunları anlattı:
'O gece evde namaz kılındı, risale okundu. Evde 3-4 kişi daha vardı. İbrahim Tabanca beni daha önceden tanıdığı için odasına çağırdı. 'Bu gece ülkede sıkıntılı işler olacak. Yasal olmayan bir şey yapmıyoruz ama gece polis veya asker eve gelebilir. Evde kalanlardan biriyle kendini irtibatlandır, onun tanıdığı olduğunu söyle' şeklinde uyardı. Sabah uyandığımızda 12 Eylül darbesi olmuştu. 1980'de darbe olacağından haberdar olan bu cemaat, 2016'da bu kadar güçlüyken darbe olacağını bilmiyor muydu? 1980'de bile o günkü konumuna göre askeri darbeden haberdar olan bir cemaatin 2016'da her açıdan 30 kat güçlü iken darbe girişiminden haberdar olmaması düşünülemez.
O Fetullah Gülen denen alçak, bu darbeyi yapmadıysa, onun talimatıyla bu işler olmadıysa bu kadar kişinin ölümüne neden olmamak için en azından bir gün önce 'Benim adımı kullanarak darbeye kalkışacaklar' diyemez miydi? Adım gibi eminim ki bu örgüt bu darbe girişimini yapmıştır, Gülen denen alçağın talimatıyla yapıldığına kaniyim. 26 yılda bu cemaat 30 kat büyüdü. 80'de darbeden haberdar olan bu yapı şimdi 'bilmiyordum' diyerek sıyrılamaz.'
Duruşmada diğer tanıkların da dinlenmesinin ardından söz verilen sanık Dursun Murat Cevher, tanık beyanlarına karşı savunma yapmak için süre istedi. Sanık Cevher, Hamsici'nin anlatımlarının genel örgüt suçlamasıyla ilgili olduğunu, kendisiyle ilişkilendirilemeyeceğini savundu.
Verilen aranın ardından toplanan mahkeme heyeti, sanığın tutukluluk halinin devamına karar vererek duruşmayı erteledi.
Paralel yapı-Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, HSYK üyelerine açılan davalar
Paralel yapı-08 Ekim (2017) 'Ankara 77 sanık Yüksek Yargı Yapılanması' soruşturması/fezlekesi (Yargıtay)
(05 Ağustos 2018, 13:58)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: