Ergenekon terör örgütü (ETÖ) soruşturması kapsamında tutuklanan iki emekli orgeneralin tahliye süreçleri yeni bir tartışma başlattı. Şener Eruygur´un eşinin internete düşen ses kaydı, dikkatleri mahkeme kararlarına çekti. Avukatları tahliye isteklerini 12. Ağır Ceza´ya düşürebilmek için diğer mahkemelerin kararlarıyla ilgili itiraz haklarından bile feragat etmişler.
|
|
Organize işler!!! Tolon´un avukatları, tahliye talebi için 12. Ağır Ceza´nın nöbetini beklemiş
Ergenekon terör örgütü (ETÖ) soruşturması kapsamında tutuklanan iki emekli orgeneralin tahliye süreçleri yeni bir tartışma başlattı. Şener Eruygur´un eşinin internete düşen ses kaydı, dikkatleri mahkeme kararlarına çekti. Avukatları tahliye isteklerini 12. Ağır Ceza´ya düşürebilmek için diğer mahkemelerin kararlarıyla ilgili itiraz haklarından bile feragat etmişler.
Herşey milletin gözü önünde oluyor
Bayan Eruygur´un ´12 ve 14. mahkeme bizden´ sözleri, ETÖ´yü kurmak ve yönetmek suçundan tutuklu bulunan emekli Orgeneral Hurşit Tolon´un tahliyesini şaibeli hale getirdi. Tolon´un serbest bırakılmasının perde arkasında ilginç gelişmeler dikkat çekiyor. 7 ay tutuklu kalan Tolon´un tahliye taleplerinde ince bir taktik izlenmiş. Avukatları Köksal Bayraktar, İlkay Sezer, Dilek Helvacı ve Mahmut Cengiz Sarıbay, tahliye isteklerini 12. Ağır Ceza´ya düşürebilmek için diğer mahkemelerin kararlarıyla ilgili itiraz haklarından bile feragat etmişler.
Tutukluluk döneminde İstanbul ağır ceza mahkemelerine Tolon hakkında 10´un üzerinde tahliye başvurusu ve ´taleplerin reddine itiraz´ yapılmış. Ancak bu süreçte, avukatların iki hukuki işlemi dikkat çekiyor. Avukatlar, 11 Ekim 2008´de 13. Ağır Ceza ve 24 Ocak 2009´da 14. Ağır Ceza nöbetçi hakimlerinin verdiği ´tahliye talebinin reddi´ kararlarına itiraz etmeyeceklerini bildirmiş. Tolon´un avukatları hükmün hemen kesinleşmesi için itirazdan feragat ediyorlar. İtiraz etmiş olsalardı, yasaya göre söz konusu mahkemelerin heyeti toplanıp 7 gün içinde itirazı karara bağlayacaktı. Bu sırada 12. Ağır Ceza´nın nöbet süresi de dolacaktı. İki mahkemenin kararına itiraz etmeyen avukatlar, hemen ardından yeni bir dilekçe hazırlayarak Nöbetçi 12. Ağır Ceza Mahkemesi´ne başvuruda bulunmuş. Böylece tahliye kapısı aralanmış. 14 Ekim 2008´de Tolon´un tahliye talebini reddeden hakim Necat Ede, bu kez Tolon´u tahliye etmiş.
Tolon´un tartışmalı bir şekilde son bulan tutukluluk sürecinde 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nin farklı uygulamaları dikkat çekiyor. Hakim Necat Ede, daha iddianameye bile konmamış birçok delil için nihai hüküm benzeri bir karar veriyor. Ergenekon yapılanmasına ilişkin belge, Tolon´un telefon görüşmeleri ve evinde ele geçirilen delillerin suç unsuru içermediği hükmüne varıyor. Tolon´un çeşitli kişilerle yaptığı telefon görüşmelerinin suç içermediğini, bunların kendisiyle benzer dünya görüşüne sahip şahıslarla yapıldığını, terör örgütü kurma ve yönetme suçuna ilişkin olmadığını ifade ediyor. Konuşmaların şiddet ve terör unsuru içermediğini, düzenlenen toplantılar ve yayımlanan bildirilerin, sivil toplum faaliyeti olarak kamuoyu oluşturma adına yapıldığını savunuyor. Tolon´da ele geçirilen evrak ve belgelerin de kuvvetli suç şüphesini göstermediğini kaydediyor. Hakim Ede´nin 14 Ekim 2008 tarihli kararında, 29 sayfalık Ergenekon belgesine ilişkin ifadeler yer alıyor. Tolon´un evinde ele geçirilen CD içerisinde, ´Ergenekon Analiz, Yeniden Yapılanma, Yönetim ve Geliştirme Projesi İstanbul 29 Ekim 1999´ başlıklı Ergenekon yapılanmasından bölümler içeren fotokopi, devletin yeniden yapılanması üzerine teori ve planların olduğu belge, çeşitli kamu görevlilerine ilişkin bilgiler içerir bilgisayar çıktısı bulunduğu belirtiliyor. Hakim Necat Ede, 14 Ekim´de tahliye talebini reddederken sadece ´Ergenekon Analiz, Yeni Yapılanma, Yönetim ve Geliştirme Projesi´ başlıklı dokümanı dikkate alıyor. Söz konusu belgenin, örgütün yapısına ilişkin bilgiler ihtiva ettiğini, nihai hedef ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesine yönelik eylem tarzlarını, hükümete ve Meclis´e karşı şiddet unsurları içeren faaliyetlere ilişkin yapılanmayı öngördüğünü kaydediyor. Ergenekon belgesinin delil olduğunu ise şu şekilde ifade ediyor: Her ne kadar şüpheli dokümanın içeriğini inkar etmiş olsa da söz konusu tutanağın düzenleniş şekli, aramanın mahkeme kararına dayanması gözetildiğinden aksi sabit olana kadar geçerli belgelerden olduğu ve evde yapılan aramada ele geçen bu belgenin soyut bir iddianın ötesinde somut bir delil olması nedeniyle tutuklama için gereken kuvvetli suç şüphesinin varlığını doğrulamıştır.
Ergenekon belgesi nedeniyle 14 Ekim´de tahliye talebini reddeden hakim Ede, 6 Şubat 2009´da verdiği kararda eski hükmüne atıfta bulunuyor. Ergenekon belgesinin 2001´den beri bilindiğini gerekçe göstererek tahliye kararı veriyor. Ergenekon belgesi 2.455 sayfalık Ergenekon iddianamesinin eklerinde yer alıyor. Aslının Veli Küçük´te ele geçirildiği iddia edilen belge, ETÖ davasının delilleri arasında yer alıyor. Savcıların iddianameye koyduğu belgenin delil olarak hükme esas kabul edilip edilmeyeceğine yargılamayı yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti karar verecek.
Tolon´a 11´inci incelemede tahliye
Eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Hurşit Tolon, 1 Temmuz 2008 tarihinde yapılan operasyonda gözaltına alındı. 6 Temmuz 2008´de silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek, TC hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek suçlarından tutuklandı. Tolon´un avukatları tutuklandığı tarihten itibaren müvekkilleri hakkında tahliye taleplerinde bulundu. Avukatların talepleri ve tahliye süreci şöyle işledi:
31.08.2008: 10. Ağır Ceza Mahkemesi´nde incelendi, Nöbetçi Hakim Fevziye Bacak ´tahliye talebinin reddine´ karar verdi.
12.09.2008: İtirazı 10. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti inceledi. Tolon´un tutukluluğunun devamına karar verildi.
14.10.2008: 12. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimi Necat Ede tahliye talebini reddetti. Ancak Tolon´un sağlık raporu için Adli Tıp Kurumu´na sevkine karar verdi.
21.10.2008: Ret kararına karşı Tolon´un avukatları 12. Ağır Ceza Mahkemesi´ne itirazda bulundu. Vedat Y. Abdurrahmanoğlu başkanlığındaki heyet itirazı reddetti.
10.11.2008: 14. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tahliye talebini reddetti.
13.11.2008: İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti ret kararı verdi.
18.11.2008: 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nin üye hakimi Selda Kutluata, tahliye talebini değerlendirmeden önce Tolon´un sağlık durumuna ilişkin Adli Tıp Kurumu´ndan rapor alınması gerektiğini bildirdi. Hakim, itirazların raporla birlikte değerlendirilmesine hükmetti.
06.01.2009: 9. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi İdris Asan, Adli Tıp Kurumu´ndan gelen raporu da dikkate alarak tahliye talebini reddetti.
15.01.2009: Tolon´un avukatları, Adli Tıp´tan gelen raporla birlikte tahliye incelemesini İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nin yapması gerektiğini belirterek, 9. Ağır Ceza Mahkemesi´nin kararının ´hükümsüz´ olduğunu ileri sürdü. Avukatların tepkisine karşılık Hakim İdris Asan, tahliye talebinin 12. Ağır Ceza Mahkemesi´ne gönderilmesine yer olmadığına karar verdi.
16.01.2009: Emekli orgeneral Hurşit Tolon´un avukatları ´ret´ kararının ´hükümsüz´ olduğunu iddia etti. Bunun üzerine 9. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi İdris Asan, kendisi dosyayı itiraz yolu açık olmak üzere 9. Ağır Ceza Mahkemesi heyetine gönderdi.
06.01.2009: İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimi Necat Ede, sağlık raporu gündemden düşünce bu kez beraat gibi algılanabilecek bir karar verdi. 29 sayfalık Ergenekon yapılanmasını içeren kitap fotokopisinin daha önce çeşitli basın kuruluşlarında haber yapıldığını, kamuca bilinen bu belgenin şüpheliyi suç örgütü üyesi yapacak nitelikte olmadığını, telefon görüşmelerinin de örgütle bağını gösterecek unsur içermediğini, ayrıca örgütün gerçekleştirdiği iddia edilen eylemlerle şüphelinin bir bağının kurulamadığını belirtti. Ardından da Hurşit Tolon´un tahliye edilmesine karar verdi. ( Zaman)
Bir hukukçuyu bile isyan ettiren Tolon´un tahliye süreci
Doç Dr. Mustafa Şentop: Doktorlardan hukukçulara organize işler
Ergenekon soruşturması kapsamında, Sayın Tolon´un tahliyesiyle beraber, orgeneral rütbesinde bir tutuklu kalmamış oldu. Ergenekon soruşturmasının hukuki bir süreç olduğunu kabul edenlerle bunu kabul etmemeyi tercih edenler arasında mahkemelerin vermiş olduğu kararlar hakkında tartışmalar sürmektedir. Sürece hukukilik perspektifinden bakmaya çalışanlar arasında bulunduğumdan, mahkemelerin vermiş olduğu kararları ana hatlarıyla doğru bulduğumuzu beyan edegeldim. Kanaatim, soruşturma konusuna, soruşturulanlara ve genel olarak illegal siyasi yapılanmalara karşı duruşumuza göre oluşturulmuş değildi; sürecin çeşitli aşamaları hakkında ayrı ayrı yapmış olduğum değerlendirmelere dayanmaktaydı. Başından beri, Ergenekon soruşturmasının üst düzey asker-sivil bürokratlarla siyasetçiler arasında bir mutabakata dayandığı fikrini doğru bulmuyordum. Prensip olarak, illegal yapılanmalara karşı çıkan, siyasetin ve ülke yönetiminin kendi mecrasında sürdürülmesi gerektiğine inanan kişiler olsa bile, üst düzey asker-sivil bürokratların, Ergenekon benzeri bir soruşturmadan rahatsızlık duyacaklarını, siyasete müdahale etmiş olsalar bile eski komutanların sivil mahkemelerce yargılanmalarına onay veremeyeceklerini düşünmekteydim. Bu durum karşısında, siyasetçilerin de soruşturma yerine askeri bürokrasiyi rahatsız etmemeyi tercih edeceğini, dolayısıyla uzlaşma olacaksa, bunun, soruşturmayı makul bir seviyede tutmak üzerine kurulacağı kanaatini taşımaktaydım. Bu sebeple, soruşturma sürecinin tamamen yargının kontrolünde ve mevcut mahkeme kararları karşısında yapabilecek başka bir şey olmamasından kaynaklanan kerhen verilmiş onaylarla yürütüldüğü söylenebilir.
Tutuklu iki emekli orgeneralin Genelkurmay adına kurumsal olarak üstlenilen bir şekilde cezaevinde ziyaret edilmesi
Yaklaşık altı aydır karşılaştığımız olaylar bu düşüncemi doğrulayacak niteliktedir. Önce, tutuklu iki emekli orgeneralin Genelkurmay adına kurumsal olarak üstlenilen bir şekilde cezaevinde ziyaret edilmesi, ardından oluşan psikolojik havanın etkisiyle savcılık tarafından atılacak yeni adımların ertelenmesi, son büyük gözaltı operasyonları sonrasında üst rütbeli komutanlar hakkında tutuklama kararlarının çıkmaması, nihayetinde uzun uğraşlar ve formüller sonucunda ortaya çıkan tahliye kararı Ergenekon soruşturmasının akıbeti konusundaki endişeleri güçlendirmektedir.
Mademki tutuklama da tahliye de bir mahkeme kararı, neden itiraz ediyorsunuz?
Muhtemel soruyu göz ardı etmiyorum; mademki tutuklama da tahliye de bir mahkeme kararı, neden itiraz ediyorsunuz? Baştan, sürecin hukukiliğini organik bir yaklaşıma, yani sadece mahkeme kararı olması sebebine dayandırmadığımı belirtmiştim. Bu yaklaşım bile esas alınsa, on defadan fazla tahliye talebiyle ilgili başvuru yapıldığı halde, farklı mahkeme ve farklı hakimler tarafından tutukluluğun devamı ve gerekliliği öngörülmüşken, bambaşka bir gerekçe ile verilmiş tahliye kararını yadırgamamak mümkün değildir. Bilindiği kadarıyla tahliye kararı, aramada ele geçirilen belgenin herkesçe bilinen bir belge olduğu, gizlilik niteliğinin bulunmadığı, böyle bir belgenin şüphelide bulunmasının, önceki kararlardan farklı olarak, tek başına suç örgütüne üye olduğuna dair delil niteliğinde bulunmadığı anlaşılmıştır gibi soruşturmanın çok tali bir unsurunu öne çıkartan ve temel ilişkileri sükutla geçen bir gerekçeye dayanmaktadır. Daha önceki birçok tahliye talebi ve bu talepler üzerine hakimlerce verilen gerekçeli kararlar, hastalık sebebiyle askeri hastanelere sevk talepleriyle tahliyeler arasındaki ilişkiler birlikte değerlendirildiğinde, on adetten fazla tutukluluk kararı verilmiş olması ve bu kararların gerekçeleriyle tahliye kararının gerekçesi karşılaştırıldığında endişenin haklılığı görülecektir.
Mahkemeyi yanıltmaya yönelik, adliyeye karşı bir suç işleniyor
Gerçekte olmayan bir sağlık sorununun tutuklamaya engel önemli bir sağlık sorunu şeklinde gösterilmesi, yeniden tutuklanmayı engellemek nasıl mümkünse o formülü benimsemek gayreti tam olarak mahkemeyi yanıltmaya yönelik, adliyeye karşı suçlar arasında yer alan eylemden başka bir şey değildir. Bunun sadece bir doktor tarafından gerçekleştirilmediği, hukukçulardan bazı yöneticilere kadar organize halde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Sayın Eruygur´un eşi ile doktoru arasındaki doğruluğu teyit edilen görüşme
Yeni ortaya çıkan, daha önce sağlık sebepleriyle tahliye edilmiş Sayın Eruygur´un eşi ile doktoru arasındaki görüşme, ki bayan Eruygur bu görüşmeleri doğruladı, sürecin hukukiliği hakkında bir fikir verecek nitelikte, yeni bir delildir. Mahkeme kararlarına uyma hassasiyeti yerine, mahkemeyi yanıltacak, belli yönde karar vermesini sağlayacak uzman görüşleri oluşturma gayretinin kamuoyuna yansıması çok önemli bir olaydır. Gerçekte olmayan bir sağlık sorununun tutuklamaya engel önemli bir sağlık sorunu şeklinde gösterilmesi, yeniden tutuklanmayı engellemek nasıl mümkünse o formülü benimsemek gayreti tam olarak mahkemeyi yanıltmaya yönelik, adliyeye karşı suçlar arasında yer alan eylemden başka bir şey değildir. Bunun sadece bir doktor tarafından gerçekleştirilmediği, hukukçulardan bazı yöneticilere kadar organize halde yapıldığı anlaşılmaktadır.
Ergenekon davası küçük bir çeteye yıkılarak askeri darbe damarına ulaşması önlenmeye çalışılmaktadır
Emekli orgenerallerin tutuklu kaldıkları cezaevinde ziyaretiyle başlayan süreçte, Ergenekon soruşturmasına bir üst sınır çekmeye çalışılmaktadır. Son dalga operasyonla bu üst sınırın yargı tarafından kabul edilmediği gösterilmişse de kuşatma sürdürülmektedir. Ergenekon davasının küçük bir çeteye yıkılarak, Türkiye´nin son elli yılını tahrip eden askeri darbe damarına ulaşması önlenmeye çalışılmaktadır.
Bu noktada, TBMM´nin devreye girmesi gerekmektedir. Asıl sorumluluk TBMM´de.
Bu noktada, TBMM´nin devreye girmesi gerekmektedir. Gladio soruşturmalarında İtalya meclisinin soruşturmaya yardımcı olan tutumu incelenmelidir. Kanaatimizce, Ergenekon soruşturmasında savcıları ve hakimleri tereddüde sevk eden bazı hususlar bulunmaktadır. Bunlardan en önemlisi, darbe teşebbüsü suçlarının ve bununla bağlantılı olarak muvazzaflık dönemlerinde askerlerin siyasete ilişkin hukuk dışı faaliyetlerinin yargılanmasını sadece sivil mahkemelere mahsus ve münhasır suçlar olarak belirlemek gereğidir. Zira Şemdinli davasında da görüldüğü üzere, muvazzaflıktan hareketle suçların askeri mahkemelerde yargılanması mümkün hale getirilebilmektedir. Bu ihtimali bertaraf edecek, askerlerin muvazzaflık dönemlerinde de olsa, siyasete müdahale teşkil eden her türlü eylemlerinin yargılanmasını askeri mahkemelerin görev alanından çıkartan bir kanun düzenlemesi derhal yapılmalıdır. Darbe günlükleriyle ilgili herhangi bir soruşturmanın henüz yapılmamasını böyle bir endişeye bağlıyoruz: Ergenekon soruşturmasını askeri yargı ile ihtilaflı olabilecek alanların dışında tutmak. O zaman da soruşturmanın çok yavaş yürümesi ve eldeki delillerin hepsinin kullanılamaması gibi bir sonuçla karşılaşmaktayız. Bu sebeple, TBMM´nin acilen, askeri mahkemelerin görev alanını sınırlayan yeni bir kanun düzenlemesi yapması gerekmektedir. İkinci önemli husus ise, savcıların hareket kabiliyetini ve hızını artıracak, resmi kurumların, istisnasız hepsinin arşivlerine kendi istedikleri şekilde ve zamanda ulaşabilmelerine imkan veren bir düzenlemenin yapılmasıdır. Bu konuda da açık, yoruma imkan vermeyen bir hukuk kuralı getirilmelidir. Son olarak, belki de en önemli husus, Anayasa´nın, bütün milletvekillerinin rahatsızlık duymasını gerektirecek, geçici 15. maddesinin yürürlükten kaldırılmasıdır. 12 Eylül darbesini yapanları hukuki ve cezai bakımdan koruyan bu geçici maddenin 27 yıldır yürürlükte durması büyük bir ayıptır. Bu madde yürürlükte kaldığı sürece Türkiye´deki illegal siyasi yapılanmaları ortadan kaldırmak mümkün olmayacaktır. Siyaset ve Meclis bu büyük davanın bütün yükünü yargının omuzlarına yükleyip süreci kenardan izlemekle yetinemez. Asıl sorumluluğun TBMM´de olduğu gerçeğini kimse görmezlikten gelmesin. ( Zaman)
GATA´nın imajı zedeleniyor
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan emekli askerlerin peş peşe Gülhane Askeri Tıp Akademisi´ne (GATA) sevk edilmesi dikkatleri bu hastaneye çevirdi. Önce eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, ardından emekli Orgeneral Hurşit Tolon, son olarak da emekli Tuğgeneral Levent Ersöz´ün GATA´ya gitmesi tartışmaları beraberinde getirdi. JİTEM´ci emekli Albay Arif Doğan da GATA için sırada bekliyor. Sivil sağlık kuruluşlarında muayene edilen sanıkların GATA´ya gönderilmesinde, ´bu kişilerin asker olması ve güvenlik´ gerekçe gösteriliyor. Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da ´çürük raporu´ iddiaları üzerine aklanmak için Ankara´daki GATA´yı seçmişti. Eminağaoğlu´nun Tuğgeneral Tahir Ünal tarafından kapıda karşılandığına ilişkin görüntüler internet sitelerinde yayınlanmıştı. GATA´ya uzun yıllar emek vermiş eski çalışanlar, son zamanlarda artış gösteren usulsüzlük iddialarının GATA´nın imajını zedelediğini belirtiyor.
Emekli Tabip Albay Prof. Dr. Ahmet Alper: Tolon´a verilen rapor, bilimsel değil. Eruygur ve Tolon, ´Orgeneral´ rütbesine kadar yükselmiş ve bugün GATA´da görevli olanlara komutanlık yapmış kimselerdir. Ast-üst ilişkisi var. GATA görevlilerine baskı yapılıp yapılmadığını bilemeyiz ama Tolon´a verilen ´teşhis için üç ay yatması gerekir´ açıklamasının hiçbir bilimsel izahı yoktur. Eruygur´un durumunu ise hiç bilmiyoruz. Medyaya yansıyan ses kaydına bakılırsa çok büyük probleminin olmadığı anlaşılıyor. Yaşananlar GATA´nın imajını zedeliyor.
Tabip Kıdemli Albay Prof. Dr. Mustafa Kahramanyol: Doktorlukta emir komuta olmamalı. Tababetin, emir komuta zinciri ve siyasetin dışında olması icap eder. Çünkü herkese bir gün lazım olur. Yassıada Mahkeme Başkanı Salim Başol´un, ´Sizi buraya tıkan güç böyle istiyor.´ sözünün unutulmaması gerekiyor. Albay Talat Aydemir ile 21 Mayıs 1963 darbe girişiminde bulunan Fethi Gürcan, tüberküloz hastasıydı. Ancak sağlam raporu verilerek asıldı. Bazı hekimlerin Adnan Menderes´e Yassıada´da nasıl muamele ettiklerini herkes biliyor. Bu ülke bunlara şahit oldu. ( Zaman)
(12 Şubat 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: