Mustafa Karaalioğlu: Konuşanlar, konuştuklarını kabul ediyor, itiraf ediyorlar, medyadaki Ergenekon yanlıları inkara devam ediyor. Kaygı, korku ve endişe büyük olmalı. Türkiye´nin Ergenekon´u temizlemekten başka çıkış yolu yoktur. Sulanmaz, sulandırılamaz. Ama kaygılar var, suçüstü kaçış yolları; apaçık önleme girişimleri, ülkenin en önemli makamlarına gelmiş insanların, ülkenin en saygın olarak bilinen kurumlarını aracı kılarak giriştikleri yüz kızartıcı haller var. Dokunulmaz, erişilemez, kritik edilemez, hesap sorulamaz olarak bilinen kişilerin kurumların imtiyazları kalktı ama şimdi de bazı zihinlerde ´bu kadar yeter´ blokajı var.
|
|
Hukuk mu kazanacak, Ergenekon mu?
Konuşanlar, konuştuklarını kabul ediyor, itiraf ediyorlar, medyadaki Ergenekon yanlıları inkara devam ediyor. Kaygı, korku ve endişe büyük olmalı. Türkiye´nin Ergenekon´u temizlemekten başka çıkış yolu yoktur. Sulanmaz, sulandırılamaz. Ama kaygılar var, suçüstü kaçış yolları; apaçık önleme girişimleri, ülkenin en önemli makamlarına gelmiş insanların, ülkenin en saygın olarak bilinen kurumlarını aracı kılarak giriştikleri yüz kızartıcı haller var. Dokunulmaz, erişilemez, kritik edilemez, hesap sorulamaz olarak bilinen kişilerin kurumların imtiyazları kalktı ama şimdi de bazı zihinlerde ´bu kadar yeter´ blokajı var.
Davaya en sonunda bakacak olan yüksek yargı kurumu ´Telefon konuşması tek başına delil olamaz´ kararını vererek şimdiden reyini ihsas etti
Düne kadar delil olup olmadığı tartışma konusu dahi olmayan telefon dinlemeleri şimdi Ergenekon´u korumak için birden sorgulanır hale geldi. Davaya en sonunda bakacak olan yüksek yargı kurumu ´Telefon konuşması tek başına delil olamaz´ kararını vererek şimdiden reyini ihsas etti. Ergenekon medyası ise cansiperane bir mücadele içinde... Darbeden sahte doktor raporuna, yargıdan müdahaleden siyasete baskıya kadar tarihin en büyük itiraflarını içeren telefon kayıtlarının izini süreceğine CMK uzmanlığına soyunuyor. Haberin izini süreceğine üstünü küllendiriyor. İşine geldiğinde olmayan telefon konuşmasıyla insanları hedef alan medya şimdi doğru olduğu besbelli konuşmaları geçiştirmek için kılıktan kılığa, renkten renge giriyor. Yüzsüzlük o boyutta ki; aynı gazeteci ve aynı gazete, hem evinde 2 bin beşyüz yasadışı dinleme kaydı bulunan komutanı koruyor hem de suçüstü durumu kayda geçenleri...
Konuşanlar, konuştuklarını kabul ediyor, itiraf ediyorlar, medyadaki Ergenekon yanlıları inkara devam ediyor
Konuşanlar, konuştuklarını kabul ediyor, itiraf ediyorlar, medyadaki Ergenekon yanlıları inkara devam ediyor. Kaygı, korku ve endişe büyük olmalı. Aslında, Ergenekon medyası için dinlemenin şekli ve hukuku değil dinlenenin kimliği önemlidir. Geçmişte, hatta bugün bile başka konularda, başka davalarda, böyle kayıtları nasıl umursamadan yayınladıkları unutulmadı. Neresinden bakarsanız, pişkinlik, çifte standart, tutarsızlık... Türkiye´nin bir dönemini karartan, binlerce insanı öldüren, ülkeyi bir faili meçhuller tarlasına dönüştüren, üç kuruşluk provokasyon için önde gelen aydınları gözünü kırpmadan katleden, hükümetten kurtulmak için Danıştay cinayetine varacak kadar gözünü karartan, post-modern darbeler yapan, yeni darbelere teşebbüs eden bir organizasyonu ellerimizle tutup gözlerimizle görüyoruz. Medya sonuna kadar kullanıldı, bugün saygın görünen isimler emir eri gibi çalıştırıldı. Para verilerek, kitaplar yazdırıldı. En saygın isimler yalanlarla, iftiralarla andıçlandı, medyadaki emir erleri de yalan olduğunu bile bile belgeleri yayınladılar.
´Yeter, anlaşalım´ havası yayanlar olur. İtalya´da, Fransa´da, Yunanistan´da, İspanya´da da böyle oldu
Her biri tek başına ülkeyi sarsabilecek şiddette büyük skandallar sıradan bir haber gibi gelip geçti önümüzden. Yıllardır... O organizasyonun aktif unsurları hala çalışmaya devam ediyor. Şimdi soru şudur. Ülkenin temizlenmesi, aklanması, bir dönemin üzerindeki perdeyi kaldırması umudu belirmişken, pişkinlik ve çifte standart mı galebe çalacak, yoksa hukuk mu? Yani, dava kapandığında elimizde bir Susurluk fotoğrafı ile birlikte hayıflanmalar ve iç geçirmeler mi kalacak; yoksa, hukuk öncülüğünde topyekün bir arınma duygusu mu? Ergenekon´u sulandırmak isteyenler mi, ´sonuna kadar gidilsin´ diyenler mi kazanacak, sorusunun cevabı Türkiye´nin kaderidir. Bir dönemin üzerinden perde kalkarken kaygılanan, çekinen, sıranın kendisine geleceğini bildiği için örtbas çabasına girişen, ´yeter, anlaşalım´ havası yayanlar olur. İtalya´da, Fransa´da, Yunanistan´da, İspanya´da da böyle oldu. Ama, oralarda hukuk çeteyle pazarlığa yanaşmadı.
Avrupa tecrübesini unutmadan, Türkiye Ergenekon´dan kurtulamazsa ne olacağına bakalım
Daha fazla faili meçhul, daha fazla provokasyon, daha sık darbe teşebbüsü, daha fazla baskı... Bu ülke hemen şimdi, faili meçhullere bulaşan, infazların talimatını veren, provokatif eylemlere bulaşan, bu provokasyonların talimatını veren, darbelere bulaşan, darbelerin talimatlarını verenleri yargılayıp tasfiye edemezse asla güvende yaşayamaz. Bir daha da ´demokratik hukuk devleti´nden söz edilemez.
(13 Şubat 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: