Mustafa Karaalioğlu: Susurluk´u hatırlayın... Küçücük bilgi kırıntılarıyla aylarca manşetler attık. Bugünkü dosyaların kapağı bile yoktu elimizde... Şimdi ise, nereye el atılsa bir darbe, bir provokasyon, bir saldırı planının belgeleri çıkıyor. Ergenekon´un bir darbe ve terör örgütü olduğu gerçeği gizlenemiyor. Adını koyalım... Bu noktadan sonra Ergenekon´u sulandırmaya çalışmak, türlü bahanelerle örtbas etmeye teşebbüs etmek ´yardım ve yataklık´ kapsamına girer. Bu suçun cezasını belki hukuk vermez ama tarih acımasızca kaydeder. Türkiye´de inanılmaz ve iyi şeyler oluyor... Eski generallerin darbe öyküleri birer birer ortaya saçılırken bir eski Genelkurmay Başkanı işaret fişeğinin en büyüğünü patlatıyor. Hilmi Özkök´ün ´Beni ister tanık, ister sanık olarak çağırsınlar konuşayım´ sözüdür bu işaret fişeği. Tarihe geçecek önemde bir kahramanlık ifadesi ve aynı önemde büyük bir fırsatın adıdır. Darbe nasıl yargılanacak, sorusuna kafa patlatanların aradığı cevaptır. Darbe böyle yargılanacak. Tanıkların cesaretiyle... Medyadaki Ergenekon yumuşatıcılarının ve sulandırıcılarının çaresiz ataklarına bakmayın, iyi de oluyor. Bir dönemin üzerindeki karanlık örtü çekiliyor ve varlığından hep haberdar olduğumuz bir örgütün gövdesi ortaya çıkıyor. Bu örgüt darbecidir, provokatördür, katliamlar, faili meçhuller tertiplemiştir. Yalan haberlerle insanları karalamış, siyaseti, Meclis´i, hukuku; hasılı demokrasiyi hedef almıştır. Askerde, bürokraside, iş dünyasında, sivil toplum örgütlerinde ve maalesef medyada üye ve işbirlikçileri vardır. Ergenekon operasyonlarına rağmen, her şeyin toplumun gözü önünde yaşanıyor olmasına rağmen, artık hadlerini bilirler diye düşünülmesine rağmen hala ayaktadırlar. Hala sahte raporlar, yalan beyanlarla tahliye raporları alabilmekte, kendilerini soruşturmanın, hukukun, yargının kapsama alanı dışına çıkarma teşebbüsüne cesaret edebilmektedirler.
|
|
İnanılmaz şeyler oluyor, inanılmaz
Susurluk´u hatırlayın... Küçücük bilgi kırıntılarıyla aylarca manşetler attık. Bugünkü dosyaların kapağı bile yoktu elimizde... Şimdi ise, nereye el atılsa bir darbe, bir provokasyon, bir saldırı planının belgeleri çıkıyor. Ergenekon´un bir darbe ve terör örgütü olduğu gerçeği gizlenemiyor. Adını koyalım... Bu noktadan sonra Ergenekon´u sulandırmaya çalışmak, türlü bahanelerle örtbas etmeye teşebbüs etmek ´yardım ve yataklık´ kapsamına girer. Bu suçun cezasını belki hukuk vermez ama tarih acımasızca kaydeder. Türkiye´de inanılmaz ve iyi şeyler oluyor... Eski generallerin darbe öyküleri birer birer ortaya saçılırken bir eski Genelkurmay Başkanı işaret fişeğinin en büyüğünü patlatıyor. Hilmi Özkök´ün ´Beni ister tanık, ister sanık olarak çağırsınlar konuşayım´ sözüdür bu işaret fişeği. Tarihe geçecek önemde bir kahramanlık ifadesi ve aynı önemde büyük bir fırsatın adıdır. Darbe nasıl yargılanacak, sorusuna kafa patlatanların aradığı cevaptır. Darbe böyle yargılanacak. Tanıkların cesaretiyle... Medyadaki Ergenekon yumuşatıcılarının ve sulandırıcılarının çaresiz ataklarına bakmayın, iyi de oluyor. Bir dönemin üzerindeki karanlık örtü çekiliyor ve varlığından hep haberdar olduğumuz bir örgütün gövdesi ortaya çıkıyor. Bu örgüt darbecidir, provokatördür, katliamlar, faili meçhuller tertiplemiştir. Yalan haberlerle insanları karalamış, siyaseti, Meclis´i, hukuku; hasılı demokrasiyi hedef almıştır. Askerde, bürokraside, iş dünyasında, sivil toplum örgütlerinde ve maalesef medyada üye ve işbirlikçileri vardır. Ergenekon operasyonlarına rağmen, her şeyin toplumun gözü önünde yaşanıyor olmasına rağmen, artık hadlerini bilirler diye düşünülmesine rağmen hala ayaktadırlar. Hala sahte raporlar, yalan beyanlarla tahliye raporları alabilmekte, kendilerini soruşturmanın, hukukun, yargının kapsama alanı dışına çıkarma teşebbüsüne cesaret edebilmektedirler.
Sanık generallerin telefon konuşmaları başlı başına suç ikrarıdır ama ne yazık ki savcılar eli kolu bağlı izlemektedir. Birinci ve ikinci darbe günlüklerine rağmen izlemektedirler. Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı´nın konuşmaları apaçık bir darbe hatta birden fazla darbe itirafıdır ama ne garip ki tek bir savcı cesaret edip o itirafların kapağını aralayamamaktadır. Bu ülkede darbeden daha ağır bir suç yoktur, bunu herkes anlasın, bilsin. Darbe günlüklerine karşı bin dereden su getiren meslektaşlarımız en başta. Medya tarihimize bakın, değil darbe, sıradan bir yolsuzluk iddiası dahil herhangi bir konuda bu kadar açık, bu kadar sarih, bu kadar su götürmez deliller görülmemiştir. Darbe günlükleri, Ergenekon belgeleri, Ergenekoncuların itirafları, telefon kayıtlarının binde biri kadar bilgilerle bu ülkede manşetler atıldı, bakanlar, başbakanlar gönderildi, şirketler batırıldı.
Susurluk´u hatırlayın... Küçücük bilgi kırıntılarıyla aylarca manşetler attık. Bugünkü dosyaların kapağı bile yoktu elimizde...Şimdi ise, nereye el atılsa bir darbe, bir provokasyon, bir saldırı planının belgeleri çıkıyor. Ergenekon´un bir darbe ve terör örgütü olduğu gerçeği gizlenemiyor. Adını koyalım... Bu noktadan sonra Ergenekon´u sulandırmaya çalışmak, türlü bahanelerle örtbas etmeye teşebbüs etmek ´yardım ve yataklık´ kapsamına girer. Bu suçun cezasını belki hukuk vermez ama tarih acımasızca kaydeder.
Bir eski Genelkurmay Başkanı işaret fişeğinin en büyüğünü patlatıyor
Türkiye´de inanılmaz ve iyi şeyler oluyor... Eski generallerin darbe öyküleri birer birer ortaya saçılırken bir eski Genelkurmay Başkanı işaret fişeğinin en büyüğünü patlatıyor. Hilmi Özkök´ün ´Beni ister tanık, ister sanık olarak çağırsınlar konuşayım´ sözüdür bu işaret fişeği. Tarihe geçecek önemde bir kahramanlık ifadesi ve aynı önemde büyük bir fırsatın adıdır. Darbe nasıl yargılanacak, sorusuna kafa patlatanların aradığı cevaptır. Darbe böyle yargılanacak. Tanıkların cesaretiyle...Özkök, hepimizin zihnindeki soruları cevaplama iradesi ortaya koyuyor. Bir asker demokrasi için kendini ortaya koyuyor. Yaşar Büyükanıt´ın sözleri de kayda değerdir. Örtbas, geçiştirme, sulandırma teşebbüsü yok...Özkök Paşa, medyanın bir kesiminin alenen sulandırmaya çalıştığı günlüklerdeki iddiaları ciddiye alıyor, önemsiyor; onlarla hesaplaşmaya hazır olduğunu ilan ediyor.´Mahkeme, hukuk çağırırsa giderim´ diyor; o alışılan inkar, küçümseme yok. ´Bunlar TSK´yı yıpratma çabalarıdır´ kabilinden kaçış ifadeleri yok. Özkök de Büyükanıt da asıl yüzleşilmeyen, açıkça konuşulmayan, hukuka götürülmeyen iddiaların TSK´yı yıprattığını biliyor.
Bir yanda iki paşa, diğer yanda medyadaki Ergenekon yandaşlığı... Gazetecilerin en az asker kadar, hatta onlardan çok darbe heveskarı olduğunu biliyorduk. Belgeler açıklandıkça bu bilgi daha keskin bir şekilde teyid ediliyor.O belgeler bir yandan da toplumun zihninde bir kanaat üretiyor. Geriye yine sadece medya kalıyor. Ergenekon´da boğulmakta olan medya... Aslında her belge kurtulmak ve demokrasiye sahip çıkmak için bir can simidi, tutmasını bilene.
(19 Mart 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: