Ergenekon tutuklusu eski üsteğmen avukat Serdar Öztürk´ün ofisinde ele geçirilen ´İrticayla Mücadele Eylem Planı´ askeri yargıyı tartışmaya açtı. Genelkurmay´ın da yalanlamadığı eylem planında yer alan ifadeler, askeri yargının yetki alanını genişletme çabası içinde olduğu görüşlerinin dillendirilmesine sebep oldu. Eski Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel, askeri yargının sivillerin alanına girmesinin doğru olmadığını anlatıyor. Gündel, ´sivil mıntıkalardaki insanların evine silah konularak ihbar edilip yakalanmasının askeri suçla soruşturulamayacağını´ belirtiyor: Bunun askeri suçla ilgisi yok. Silah bulunduğu takdirde sivil yargı mercileri bu işe el koyar.
|
|
Askeri yargı, yetki alanını genişletmeye çalışıyor
Ergenekon tutuklusu eski üsteğmen avukat Serdar Öztürk´ün ofisinde ele geçirilen ´İrticayla Mücadele Eylem Planı´ askeri yargıyı tartışmaya açtı. Genelkurmay´ın da yalanlamadığı eylem planında yer alan ifadeler, askeri yargının yetki alanını genişletme çabası içinde olduğu görüşlerinin dillendirilmesine sebep oldu. Eski Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel, askeri yargının sivillerin alanına girmesinin doğru olmadığını anlatıyor. Gündel, ´sivil mıntıkalardaki insanların evine silah konularak ihbar edilip yakalanmasının askeri suçla soruşturulamayacağını´ belirtiyor: Bunun askeri suçla ilgisi yok. Silah bulunduğu takdirde sivil yargı mercileri bu işe el koyar.
´Karargah Evleri´ Soruşturması askerlerce savsaklanıyor, örtbas edilmeye çalışılıyor demiştik haklı çıkıyoruz..
PERİNÇEK´İN KARARGAH EVLERİ SIZMASINI SORUŞTURMAYAN TSK, PROVOKASYONLA IŞIK EVLERİ OLUŞTURMAYA ÇALIŞIYOR.
Mao´cu Doğru Perinçek´in İşçi Partisi´nce TSK´ya sızmak için örgütlemeye çalıştığı ve MİT tarafından yıllar önce TSK´ya bildirilen çok gizli oluşumun TSK tarafından soruşturulmayıp örtbas edildiği Ergenekon soruşturma sürecinde ortaya çıkmıştı. Ergenekon savcılarının ulaştığı bilgilerle TSK´ya başvurup ordu içinde de soruşturma yürütülüp yürütülmediğini sorması üzerine o ana kadar herhangi bir soruşturma yapılmadığı, soruşturmayı yeni başlattık açıklamasıyla anlaşılmıştı. Karargah Evleri soruşturması askerlerce savsaklanıyor örtbas edilmeye çalışılıyor demiştik haklı çıkıyoruz. Taraf´ın ortaya çıkardığı andıç bu iddiamızı doğrulayacak şekilde askerlerin var olan Karargah Evleri´ni soruşturma yerine irticai(!) kesimden evler icat edip içine silah yerleştirerek ESTÖ (Ergenekon Silahlı Terör Örgütü) yerine FSTÖ (Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü) oluşturma ve askeri mahkemelerde yargılama şeklinde korkunç bir plan yaptığını göstermişti. Buna karşılık bir süredir askeri savcıların sivil Ergenekon savcılarından ayrı olarak TSK içinde yürüttüğü Karargah Evleri soruşturmasında tuhaflıklar yaşanıyor. Basında yoğun tartışmalara sebep olan bu tuhaflıklar, “Aynı suçtan muvazzaf subayları tutuklayan Ergenekon savcılarının önü mü kesilmek isteniyor” sorusunu gündeme getirmişti. Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz´ün MİT tarafından konuyla ilgili dosya verildiğini öğrendiği Genelkurmay´a ´Durum ne, soruşturma ne aşamada?´ diye sorması üzerine soruşturma başlatmak zorunda kaldığı anlaşılan askeri savcılığın soruşturmanın başlangıcından beri gösterdiği tuhaflıklar giderek artıyor. Adeta canlı yayında takip ettiğimiz ve soruşturmanın üstünün örtülmek istendiği izlenimini giderek netleştiren ayrıntıların sayısı giderek artıyor.
ANDIÇ: ´ERGENEKON SORUŞTURMASINI PASİFİZE ETMENİN YOLU DOĞRUDAN SALDIRMAK DEĞİL AYAK OYUNLARINA BAŞVURMAKTIR´
Askeri savcılıklar, son dönemde siviller hakkında başlatılan soruşturmalarla gündeme geliyor. Bu çerçevede, jandarma polisin yetki alanına giren büyük şehirlerde dahi operasyonlar düzenliyor. Taraf´ın manşetten duyurduğu eylem planında da söz konusu uygulamalarla örtüşen ifadeler dikkat çekici. Planda, sivil yargının görev alanına giren ve Türk Ceza Kanunu´nda düzenlenen suçlar askeri suç kapsamında değerlendiriliyor; soruşturmaların askeri yargı kapsamında yürütüleceği ifadesi yer alıyor. Askeri suç kapsamında yapılacak FG cemaatine ait ´Işık Evleri´ baskınlarında, silahlı terör örgütü oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, FG grubu, ´silahlı terör örgütü´ kapsamına aldırılacak ve soruşturmalar askeri yargı kapsamında yürütülecek. diyor. Eski Yargıtay Savcısı Ahmet Gündel, askeri yargının sivillerin alanına girmesinin doğru olmadığını anlatıyor. Gündel, ´sivil mıntıkalardaki insanların evine silah konularak ihbar edilip yakalanmasının askeri suçla soruşturulamayacağını´ belirtiyor: Bunun askeri suçla ilgisi yok. Silah bulunduğu takdirde sivil yargı mercileri bu işe el koyar. Gülen´in silahsız terör örgütü kurduğu iddiasıyla yargılandığı davadan Yargıtay´ın da onamasıyla beraat ettiğini hatırlatan Ahmet Gündel, planın aşamalarını şöyle anlatıyor:
FETHULLAH GÜLEN BERAAT ETTİ, BU KARAR KESİNDİR
Fethullah Gülen, hakkında silahsız terör örgütü yöneticisi iddiasıyla açılan davadan beraat etti. Beraat kararı Yargıtay´da kesinleşti. Yargıtay Başsavcılığı´nın itirazına rağmen beraat kararı onandı. Silahlı terör örgütü iddiasıyla grubun önünü kesmiş olacaklar, lideri ve taraftarlarını terör örgütü mensubu olmak gibi bir iddiayla soruşturmaya tabi tutarak sindirmeye, baskı altına almaya çalışacaklar. İkincisi de hükümetin Gülen´le kadrolaşma yaptıklarını savunarak hükümete saldıracaklar.
İNCE DÜŞÜNÜLEREK HAZIRLANMIŞ BİR PLAN
Olayda şöyle bir incelik var: Bir örgütün silahlı olabilmesi için mensuplarının bir kısmının silahlı olması lazım. Bu üzerlerinde, evlerinde, işyerlerinde bulunabilir. Veya mensuplarının bir ya da birkaçının silahlı eylem yapması gerekir. Bunlar yapıldığı takdirde grup mahiyetindeki örgüt, silahlı örgüt haline gelir. Bunu iyi bilen, askerlerle çalışan veya kendi içerisindeki ceza hukukçuları her kimse böyle bir düşünce ortaya koymuşlar. Hakikaten gerçekleşebilir ve üzerinde senaryo yazılıp, oynanıp sonuç alabilirler. Bu senaryoyu Gülen hareketine giydirmeye çalışıyorlar.
BU OLAYIN MUHATABI, AK PARTİ HÜKÜMETİDİR
Savcılığın, jandarmanın ve polisin kayıtlarına bu şekilde silahlı birtakım faaliyetlerde bulunmak ithamıyla, cemaati silahlı terör örgütü haline getirme gayretindeler. Son derece vahim bir olay. Üzerinde durulması gerekir. Bu hareketi yapan dairenin kendi başlarına mı, yoksa Genelkurmay Başkanlığı´nın bilgisi dahilinde hiyerarşi içerisinde mi hareket ettiğinin açıklığa kavuşturulması lazım. Bu olayın tarafı TC hükümetidir. Hükümet, hükümet olduğunu göstermek zorundadır. Her iki halde de hükümetin muhatabı Genelkurmay Başkanı´dır. Hükümetin Genelkurmay´dan olayın hesabını sorması lazım. Bu konuşmayı, olayın doğru olduğu varsayımıyla yapıyoruz. Umarız ki bu olay düzmece, spekülatif bir olaydır, doğru değildir.
DERİN DEVLET SUÇÜSTÜ YAKALANMIŞTIR
Genelkurmay´ın bu konuda da en kısa süre içinde askeri savcılığın soruşturma sonucunu beklemeden elindeki bulguları kamuoyuna açıklaması gerekir. Bunun askeri suçla ilgisi yok. Sivil mıntıkalardaki insanların evine silah konulması, ihbar edilip yakalanması askeri suçla soruşturulamaz. Bu insanların evine silah konulduğu, ihbarla yakalatıldığı, silahlı eylem yapıldığı takdirde sivil yargı mercileri bu işe el koyduğunda cemaatin adı, silahlı terör örgütü olarak anılacaktır. Amaç budur zaten. Bu, devlet adına, devlet görevlileri tarafından yapılan bir çalışma. Derin devlet suçüstü yakalanmıştır.
Genelkurmayın Ergenekon soruşturmasına dolaylı müdahale konsepti!
Ergenekon soruşturmasından duydukları rahatsızlığı çeşitli vesilelerle gösteren askerler son olarak Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ´un ağzından bu rahatsızlıklarını açıkça dile getirmişlerdi. ´Hukuka saygılıyız ama...´ diye başlayan cümlelerle soruşturmadan rahatsızlıklarını ifade eden askerler Şemdinli davasında sivil savcı Ferhat Sarıkaya´yı kamu kurumlarında dahi çalışmasına yasak koydurarak meslekten attırmış, sanıklara ağır cezalar veren Van mahkemesinin sivil üyelerinin tümünü ise sürgüne göndertmiş, davayı da askeri mahkemeye aldırarak ilk duruşmada ´iyi çocuklar´ dedikleri asker sanıkları tahliye ettirmişti. Yargıya bu denli açıktan müdahale eden askerlerin Ergenekon soruşturma sürecindeki tavrı da farklı olmadı. Ergenekon tutuklusu olarak cezaevinde bulunan generallerin TSK adına resmi olarak ziyaret edilmesi, kamuoyunda bir meydan okuma ve soruşturmanın daha yukarılara tırmanmaması gerektiğini hatırlatan bir mesaj olarak algılanmıştı. Soruşturma dalgalarından birinde gözaltına alınmak istenen Yarbay Mustafa Dönmez´in askerlerce polislerden kaçırılıp haftalar sonra sivil savcılara teslim edilmesi de dikkatlerden kaçmamıştı. Çarpıcı bir başka örnek de Perinçek´in İşçi Partisi´nin TSK içine sızmak için örgütlemeye çalıştığı çok gizli ´Karargah Evleri´ yapılanmasının soruşturulmasında ortaya çıktı. Yapılanmayı ortaya çıkaran MİT´in durumu birkaç yıl önce TSK´ya bildirip soruşturma yapılmasını istediğini öğrenen Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, TSK´ya başvurup soruşturmanın ne durumda olduğunu sorunca, o ana kadar askerlerce bir soruşturmanın yürütülmemiş olduğunu ve yeni başlatıldığını öğrenmişti. O andan itibaren ´Karargah Evleri´ soruşturmasının askerlerce yürütülen TSK ayağında yaşanan çok sayıdaki garip gelişmeler soruşturmanın askeri savcılarca yürütülüyormuş görüntüsü altında savsaklandığı izlenimini veriyor.
27 Nisan bildirisi ve benzer açıklamalarla Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tavrını doğrudan belli eden Genelkurmay´ın, toplumun büyük tepkisini alması üzerine konsept değişikliğine gittiği anlaşılıyor. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan emekli generaller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon, Kandıra Askeri Cezaevinde Genelkurmay adına resmi olarak Korgeneral Galip Mendi tarafından ziyaret edilmiş ve ziyaretin sanıklara moral destek amacıyla yapıldığı açıklanmıştı. Ergenekon´un TSK´ya sızmak için örgütlemeye çalıştığı ´Karargah Evleri´ oluşumunu soruştururken askerlerin dikkat çeken savsaklama gayreti, Yarbay Mustafa Dönmez´in sivil yargıdan uzak tutulma girişimleri ve daha birçok örneklerle Genelkurmay´ın açıkça müdahale edemediği Ergenekon ve diğer soruşturmalara bu şekilde dolaylı yollardan etki etmeye çalıştığı görülüyor.
Karargah Evleri soruşturmasını inanılmaz şekilde birbirlerini aklamak amacıyla evrak sahteciliği yaptıkları ortaya çıkan ve bu sebeple haklarında Yunak Cumhuriyet Başsavcılığı´nca suç duyurusu yapılan, bu suç duyurusu dikkate alınmazsa resen soruşturma başlatılacağı belirtilen askeri savcılar yürütüyor..
Askeri savcıların yürüttüğü Karargah Evleri operasyonundaki tuhaflıklar “Aynı suçtan muvazzaf subayları tutuklayan Ergenekon savcılarının önü mü kesilmek isteniyor” sorusunu tekrar gündeme getiriyor. İşçi Partisi´nin TSK´ya sızma projesi olarak bilinen ´Karargah Evleri´ ile ilgili soruşturmada bir süredir tuhaf gelişmeler yaşanıyor. Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz´ün MİT tarafından konuyla ilgili dosya verildiğini öğrendiği Genelkurmay´a ´Durum ne, soruşturma ne aşamada?´ diye sorması üzerine soruşturma başlatmak zorunda kaldığı anlaşılan askeri savcılığın soruşturmanın başlangıcından beri gösterdiği tuhaflıklar giderek artıyor. Adeta canlı yayında takip ettiğimiz ve soruşturmanın üstünün örtülmek istendiği izlenimini giderek netleştiren ayrıntıların sayısı 10´a ulaştı.
İşte sayıları 10´a ulaşan ve artması beklenen tuhaflıklar:
1) 2005 yılında MİT Trakya Bölge Müdürlüğü tarafından tespit edilerek soruşturulmak üzere Hava Kuvvetleri Komutanlığı´na gönderilen Karargah Evleri yapılanması dosyasının üç yıl soruşturulmadan bekletilmesi ve Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz´ün Genelkurmay´a soruşturmanın ne durumda olduğunu sorması üzerine Genelkurmay´ın soruşturmayı yeni başlattığını bildirmesi.
2) Soruşturmayı inanılmaz şekilde birbirlerini aklamak amacıyla evrak sahteciliği yaptıkları ortaya çıkan ve bu sebeple haklarında Yunak Cumhuriyet Başsavcılığı´nca suç duyurusu yapılan, bu suç duyurusu dikkate alınmazsa resen soruşturma başlatılacağı belirtilen askeri savcıların yürütüyor olması. Savcılardan birinin son üç yıldaki mal varlığının dikkat çekici artışı.
3) İşçi Partisi´nce örgütlendiği iddia edilen Karargah Evleri yapılanmasıyla ilgili soruşturmaya İşçi partili bilirkişinin atanması.
4) 11 Şubat 2009´da düzenlenen Karargah Evleri gözaltı operasyonunun, Ergenekon operasyonu ve benzeri operasyonların aksine eş zamanlı ve şahısların bütün ev, işyeri, yazlık gibi adreslerinde zincirleme aramalarla yapılmayıp, kilit isimlerin “davetiye” yöntemiyle gözaltına alınmış olması.
5) Operasyonun, İşçi Partisi´nin askeri savcılığa başvurarak soruşturma talep etmesi sonrası yapılması ve gözaltılar devam ederken İşçi Partisi´nin ´bakın biz aklanacağız suç duyurusunu zaten biz yaptık ve peşinden operasyon yapıldı´ diye açıklama yapmaları.
6) Operasyondan birkaç gün sonra gözaltındaki 6 sanığın da serbest bırakılması.
7) Kayseri 2. Hava İkmal Komutanlığı´nda, Karargah Evleri soruşturması kapsamında tutuklanan Albay Cengiz Köylü´ye para yardımı toplanması için düzenlenen ve jandarmanın kurumsal ağına (intranetine) konulan yazılı emrin basına sızması ve daha sonra bu sızdırmayla suçlanan üç astsubayın gözaltına alınması.
8) Gözaltı sürecinde astsubayların avukatları ve ailesiyle çok kısa süreler hariç görüştürülmemesi ve bu kısa görüşmelerde de sanıkların dikkat çeken davranış bozuklukları.
9) Askeri savcılık avukatlarının, tarih ve diğer bazı ayrıntılardaki dikkat çekici yanlışlıklar içeren yazılı savunmayla askeri savcıları ve gözaltıları savunmaya çalışması.
10) Ve şimdilik son örnek olarak, soruşturmanın çok gizli olduğu belirtilerek avukat ve yakınlarıyla bile görüştürülmekten kaçınılan sanık astsubaylara ait ifadelerin basına sızdırılması.
Abdullah Harun
(15 Haziran 2009)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
´AKP ve Gülen´i Bitirme Planı´ manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz
Sitemizin temel bölümlerinden olan Özel Harp Dairesi sayfamız
Askerlerin Ergenekon ve diğer soruşturmalara müdahalesi
Şemdinli Davası´nın askerlerce örtbas edilmesi
Karargah Evleri soruşturmasının askerlerce savsaklanması
Kontrgerilla´nın yargıdaki örgütlenmesi konulu manşetlerimiz