Poyrazköy davasının bugün görülen 3. duruşmasında sanık Levent Bektaş´ın avukatları Celal Ülgen ile Hüseyin Ersöz´ün şovu yaşandı. Çeşitli konularda sert çıkışlar yapan avukat Ülgen, mahkeme heyetine de birkaç kez bağırdı ve azarladı. Dijital sunumlarla belgelere yazı ve imzaların sonradan eklenebileceğini video eşliğinde bilimsel olarak anlatan Ersöz de, soruşturma savcılarından Ercan Şafak´ın imzasının iddianameden alınarak belgelere taşınmasını gösteren videoları da mahkeme heyetine izletti. Bu videolarda Cumhuriyet Savcısı Ercan Şafak´ın ´Kafes Operasyonu Eylem Planı´ iddianamesindeki imzaları, imza makinesi tarafından okunarak ´Kafes Planı´ belgesine atıldı. İmzaların kopya edilmesinin mümkün olduğunu savunarak bu videolarla ilgili teknik açıklamalarda bulunan avukat Ersöz, imza taklit makinelerinin fiyatları hakkında da bilgi verdi. Bunun üzerine söz alan üye hakim Mehmet Karababa ile Levent Bektaş´ın diğer avukatı Celal Ülgen arasında şu konuşma geçti: Hakim Karababa: ´Gerçek imza ile imza makinesi tarafından yapılan imzalar eğim, kağıda uyguladığı basınç ve el hareketleri bakımından benzerlik taşıyor mu? Elinizde buna örnek gösterebileceğiniz bir belge var mı?´ Avukat Ülgen: ´Evet aynı olur. Buna ilişkin elimizde ticari bir davaya ait belge var, bunu size sunacağız.´ Hakim Karababa: ´Çek gibi ticari belgelere ıslak imza makinesi ile atılan imza Adli Tıp Kurumu´nca, bilimsel kurullarca tespit edilebilir mi?´ Avukat Ülgen: ´Evet çözer.´ Hakim Karababa: ´O zaman sorun yok. Aksi halde ticaret hayatı çökerdi.´
Bir Islak İmza tartışması da Poyrazköy davasında
Poyrazköy davasının bugün görülen 3. duruşmasında sanık Levent Bektaş´ın avukatları Celal Ülgen ile Hüseyin Ersöz´ün şovu yaşandı. Çeşitli konularda sert çıkışlar yapan avukat Ülgen, mahkeme heyetine de birkaç kez bağırdı ve azarladı. Dijital sunumlarla belgelere yazı ve imzaların sonradan eklenebileceğini video eşliğinde bilimsel olarak anlatan Ersöz de, soruşturma savcılarından Ercan Şafak´ın imzasının iddianameden alınarak belgelere taşınmasını gösteren videoları da mahkeme heyetine izletti. Bu videolarda Cumhuriyet Savcısı Ercan Şafak´ın ´Kafes Operasyonu Eylem Planı´ iddianamesindeki imzaları, imza makinesi tarafından okunarak ´Kafes Planı´ belgesine atıldı. İmzaların kopya edilmesinin mümkün olduğunu savunarak bu videolarla ilgili teknik açıklamalarda bulunan avukat Ersöz, imza taklit makinelerinin fiyatları hakkında da bilgi verdi. Bunun üzerine söz alan üye hakim Mehmet Karababa ile Levent Bektaş´ın diğer avukatı Celal Ülgen arasında şu konuşma geçti: Hakim Karababa: ´Gerçek imza ile imza makinesi tarafından yapılan imzalar eğim, kağıda uyguladığı basınç ve el hareketleri bakımından benzerlik taşıyor mu? Elinizde buna örnek gösterebileceğiniz bir belge var mı?´ Avukat Ülgen: ´Evet aynı olur. Buna ilişkin elimizde ticari bir davaya ait belge var, bunu size sunacağız.´ Hakim Karababa: ´Çek gibi ticari belgelere ıslak imza makinesi ile atılan imza Adli Tıp Kurumu´nca, bilimsel kurullarca tespit edilebilir mi?´ Avukat Ülgen: ´Evet çözer.´ Hakim Karababa: ´O zaman sorun yok. Aksi halde ticaret hayatı çökerdi.´
Islak imza makinesiyle orjinal imza birebir taklit edilemez
Bu tartışmanın ne şekilde gelişeceği merakla bekleniyor. Islak imza makinesiyle imzaların taklit edilebileceği iddiası, Kurmay Albay Dursun Çiçek´in ıslak imzalı komplo planının ele geçirilmesi sonrasında da yaşanmıştı. Uzmanlar, makineyle imzaların ilk planda benzerlik gösterebileceğini ancak, özellikle basınç yönünden orjinal imzanın taklit edilmesinin mümkün olmadığını, bir imzanın makineyle mi yoksa elle mi atıldığının laboratuvardaki çeşitli incelemelerle anlaşılabileceğini belirtmişlerdi. Zaten Adli Tıp ve diğer kurumlardaki incelemelerde de imza örnekleri, 11´e kadar varan farklı açılardan incelenmekte ve sonuca varılmaktadır. Albay Çiçek´in imzası için de çok sayıda inceleme yapılmış, tümünde de imzanın el ürünü ve orjinal olduğu sonucuna varılmıştı. Aynı tartışmaların daha geniş şekilde Poyrazköy davasında da yaşandığına dikkat çeken uzmanlar, makineyle atılmış taklit imzanın orjinale benzeyebileceğini, ancak birebir taklidinin kesinlikle mümkün olmadığını, aradaki farkın laboratuvar incelemeleriyle tereddütsüz ortaya çıkarılabileceğini bildiriyorlar.
Poyrazköy´de 3. duruşma yapıldı
Ergenekon soruşturması kapsamında Poyrazköy´de yapılan kazılarda ele geçirilen mühimmata ilişkin haklarında dava açılan 5´i tutuklu 17 sanığın yargılandığı davanın üçüncü duruşması başladı. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu, savunmasını yapmak üzere tutuklu sanık Ercan Kireçtepe´ye söz vermek istedi. Buna karşı çıkan Levent Bektaş´ın avukatı Celal Ülgen, savunmanın tek ve bütün olduğunu, sanık savunma yaptıktan sonra avukatına söz verilmesi gerektiğini, bunun kesintiye uğratılamayacağını söyledi. Üye hakim Mehmet Karababa´nın, Kireçtepe´nin savunmasına geçilmesi konusunda Yılmazabdurrahmanoğlu´na destek vermesi üzerine Ülgen, Sayın üye müdahale ediyor. Mahkemeyi kim yönetiyor? diye konuştu. Bunun üzerine Yılmazabdurrahmanoğlu, savunma yapması için Bektaş´ın avukatlarına söz verdi. Bektaş´ın avukatlarından Celal Ülgen, Yargılamada silahların denkliğinin eşit olmadığını, savcıların hakimlerle aynı seviyede, avukatların ise daha aşağıda oturduğunu, bunun da adliye binası yapılırken savcıların marangozlara olan yakınlığından kaynaklandığını söyledi.
Sadece Bektaş değil aslında TSK, Türkiye, çağdaşlık ve Mustafa Kemal hedef alınıyor
Savcı Nuri Ahmet Saraç ise Marangozlar vatan haini değil, bu ülkenin evladı. Biz tüm meslek gruplarına eşit mesafedeyiz dedi. Mahkeme heyetinden izin isteyerek savunmasını oturduğu yerden yapan Ülgen, dün müvekkiline yapılan çapraz sorgu sırasında Neden siz? Sizi özel kılan bir husus var mı? diye soruların yöneltildiğini hatırlattı. Bunun sadece Bektaş´a yönelik bir tuzak olmadığını söyleyen Ülgen, Bu askerler ülkemizin kahraman askerleridir, kahramanlarıdır. Olayın bütününe baktığımızda görevi sırasında üç altın madalya alan bir subayın, Suriye´den Apo´yu getiren komutanın Ergenekon´da sanık olduğunu görürüz. Demek ki burada birçok subay hedef alınıyor. Aslında hedef alınan TSK´dır. Aslında hedef alınan Türkiye´dir. Aslında hedef alınan çağdaşlıktır. Aslında hedef alınan Mustafa Kemal´dir. Bunu ne kamuoyu, ne sayın savcılar, ne de biz görmezden gelebiliriz dedi. Avukat Ülgen, adil bir yargılama için mahkemeden bazı bilgi ve belgeler istediklerini, ancak sonuç alamadan savunma yapmak durumunda kaldıklarını vurguladı. Müvekkilinden ele geçirilen ve delil olarak iddianamede geçen CD´lerin gerçek olup olmadığının bilinmediğini ifade eden Ülgen, sanık telefonlarının dinlenmesine ilişkin mahkeme kararının da dava dosyasında bulunmadığını belirtti. Sanık avukatlarından belge ve bilgilerin kaçırıldığını, bu nedenle karanlık odada savunma yaptıklarını söyleyen Ülgen, bunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hükümlerine aykırı olduğunu söyledi. Müvekkilimin yakalanması ve gözaltına alınması sırasında birçok hukuksuzluk gerçekleşmiştir diyen Ülgen, arama ve el koyma işlemleri sırasında da birçok yasa dışılık yapıldığını, arama kararlarında Ceza Muhakemesi Kanunu´nu 117. maddesinin uygulanmasını da anlayamadığını ifade etti.
Barkovizyona neden bakmıyorsunuz´ tartışması
Ülgen, barkovizyonu kullanarak bir şeyler anlattığı sırada hakim ve savcıların önlerine bakmasına tepki göstererek, Niçin ekrana bakmıyorsunuz? Bakmayacaksanız neden görsel savunma yapıyoruz? Anlamıyorum dedi. Bunun üzerine Yılmazabdurrahmanoğlu da barkovizyona bakmak zorunda olmadıklarını söyledi. Müvekkilinin ev ve iş yerinin aranması kararı ile bu kararı talep eden yazının aynı bilgisayardan çıktığını öne süren Ülgen, iddia makamı ile kararı verecek olan hakimin bu yakınlığını anlayamadığını söyledi. Ülgen, Arama kararı varsa önce bu yapılacak. Kararda ´bilgisayarları al gel´ demiyor. Burada hukuksuzluk vardır. Müzekkerede mevcut delillerle birlikte yeni delillerin bulunması durumunda yakala diyor. Ancak arama kararıyla yeni delil bulunamıyor, ancak yakalama yapılıyor. Oysa müzekkerede bir suç unsuru bulabilirsen yakala deniyor. Ayrıca arama sırasında el konulan CD ve DVD´lerin seri numarası alınmamış ve torbaya konulmamış. Sadece son aramada el konulan şeyler torbaya konulmuştur. Bunların tamamı yasa dışıdır dedi. Bektaş´ın ofisinden ele geçirilen CD´lerin birinci incelemesinin 22 Nisan, ikinci incelemesinin ise 9 Mayıs 2009´da yapıldığını hatırlatan Ülgen, soruşturma savcısı Ercan Şafak´ın 27 Nisan 2009´da ifadesini aldığı davanın sanıklarından Eren Günay´a, henüz kendisine ulaşmamış ve tespit edilmemiş olan ´Kafes Eylem Planını sorduğunu öne sürdü. Ülgen, savcının kendisine 11 Mayıs 2009´da ulaşacak planı 27 Nisan´da Günay´a sormasının bir komplo tezgahının hazırlandığının kanıtı olduğunu savunurken, duruşmayı izleyenler tarafından alkışlandı. Mahkeme Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu ise alkışlayanları uyararak, dinleyicilerin sessiz olmasını istedi.
Ek gözaltı süresi
Müvekkili hakkındaki gözaltı süresinin bitiminden yaklaşık bir saat sonra ek bir kararla uzatıldığını, gözaltı süresinin bitmesinin hemen ardından şüphelinin serbest bırakılması gerektiğini, ancak bunun yapılmadığını anlatan Ülgen, savcıların gözaltı süresi konusunda bir hata yapıldığını anlamaları üzerine el yazısıyla belgeye İki saat yol hariç notunu düştüklerini kaydetti. Bektaş´ın diğer avukatı Hüseyin Ersöz ise, bir dijital verinin delil olarak nitelendirilebilmesi için olayı temsil ediyor, akla, mantığa ve hukuka uyuyor olması gerektiğini dile getirdi. Suçlulardan elde edilen dijital verilerin bilirkişilerce incelemesi gerektiğini anlatan Ersöz, ancak müvekkilinden elde edilen dijitallerin Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü´nde görevli polislerce incelendiğini savundu. Bunun hukuka aykırı olduğunu ifade eden Ersöz, dijital verilerdeki bir dokümanda yapılacak en ufak değişikliğin, o dosyanın hash değerinde değişikliğe neden olacağını söyledi. Avukat Ersöz, Aramada el konulan dijitallerin delil sayılabilinmesi için kopyalarının ve dokümanların hash değerinin alınması gerekir. Alınmamışsa bunlar delil sayılmaz. Müvekkilimin evinde ve iş yerinde yapılan aramada el konulan dokümanlar için bunlar yapılmamıştır. Eğer kopyalama ve hash değer alınmamışsa dokümanda sonradan kolaylıkla değişiklik yapılır. Dokümanlarda değişiklik yapılıp yapılmadığını sadece hash değerle anlarız diye konuştu.
Video izlettirildi
Hüseyin Ersöz, mahkeme heyeti ve duruşmadakilere barkovizyondan ıslak imzanın taklit edilmesi ve belgelerde kullanılan imzaların başka belgelere kopyalanarak kullanılmasıyla ilgili iki video izletti. Bu videolarda Cumhuriyet Savcısı Ercan Şafak´ın Kafes Eylem Planı iddianamesindeki imzaları, imza makinesi tarafından okunmasının ardından Kafes Eylem Planı olduğu iddia edilen belgeye atıldı. İmzaların kopya edilmesinin mümkün olduğunu belirterek, bu videolarla ilgili teknik açıklamalarda bulunan avukat Ersöz, imza taklit makinelerinin 800 dolar ile 4 bin dolar arasında değişen fiyatlarla alınabileceğini de ifade etti. Bunun üzerine söz alan üye hakim Mehmet Karababa ile Levent Bektaş´ın diğer avukatı Celal Ülgen arasında şu konuşma geçti: Hakim Karababa: ´Gerçek imza ile imza makinesi tarafından yapılan imzalar eğim, kağıda uyguladığı basınç ve el hareketleri bakımından benzerlik taşıyor mu? Elinizde buna örnek gösterebileceğiniz bir belge var mı?´ Avukat Ülgen: ´Evet aynı olur. Buna ilişkin elimizde ticari bir davaya ait belge var, bunu size sunacağız.´ Hakim Karababa: ´Çek gibi ticari belgelere ıslak imza makinesi ile atılan imza Adli Tıp Kurumu´nca, bilimsel kurullarca tespit edilebilir mi?´ Avukat Ülgen: ´Evet çözer.´ Hakim Karababa: ´O zaman sorun yok. Aksi halde ticaret hayatı çökerdi.´ Söz alan Cumhuriyet Savcısı Nuri Ahmet Saraç ise mahkeme salonunun kutsal olduğunu ve bir arena sayılmaması gerektiğini belirterek, avukat Celal Ülgen´in yargılamada savcıların hakimlerle aynı seviyede oturmaması gerektiği ve savcıların marangozlara yakınlığı ile ilgili sözleri nedeniyle duruşma adabına aykırı hareket etmekten ikaz edilmesini istedi.
Datastash programı hakkında bilgi
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nde barkovizyon sunumuna devam eden tutuklu sanık Levent Bektaş´ın avukatı Hüseyin Ersöz, Kafes eylem planının bir görüntü CD´sine gizlenmesini sağladığı iddia edilen Datastash programı hakkında mahkeme heyetine bilgi verdi. Söz konusu Singapur menşeili programın aslında bir sıkıştırma programı olduğunu ve ultra gizlilik taşıyan bir program olarak kabul edilemeyeceğini anlatan Ersöz, bu programla belgenin görüntüye gizlenmesi sonucu görüntü boyutunun arttığını ve buradan görüntüye belge eklendiğinin anlaşılabileceğini ifade etti. Barkovizyon sunumunda datastash programıyla dört tane jpeg formatlı belgeyi bir müzik klibine ekleyen Ersöz, daha sonra bu belgeleri programdan çıkararak masa üstüne kaydetti. Programın demosunun internetten indirilebileceğini ve herkes tarafından kullanılabileceğini öne süren Ersöz, programdan çıkarılan belgelerde, oluşturma tarihi olarak datastash programının kullanıldığı günün yazıldığını ve bu programın kullanılması nedeniyle oluşturma tarihine başka bir tarihi eklemenin mümkün olamayacağını kaydetti. Ersöz, datastash programıyla gizlendiği iddia edilen söz konusu Kafes eylem planında, belgelerin oluşturulma tarihinin ise çelişkili olduğu için hukuka aykırı nitelik taşıdığını iddia etti.
Bektaş için tahliye talebi
Duruşmada söz alan Bektaş´ın avukatlarından Celal Ülgen, Ceza Muhakemesi Kanunu´nun (CMK) yanlış uygulanarak müvekkili Bektaş´ın yaklaşık bir yıldır tutuklu kalmasına neden olunduğunu ve tutuklamanın özgürlüğün kısıtlanmasıyla ilgili bir karar olduğunu belirterek, bütün yargılananların aksi kanıtlanıncaya kadar masum kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Müvekkili Bektaş için tutuklama tedbirlerinin uygulanmasına gerek olmadığını ve Bektaş´ın tutuksuz da yargılanabileceğini savunan Ülgen, daha fazla mağdur olmaması için Bektaş´ın tahliye edilmesini talep etti. Celal Ülgen, mahkeme heyeti ile Cumhuriyet Savcısı´na Levent Bektaş´ın savunması ile savunmaya ilişkin çeşitli belgelerin bulunduğu bir dosya dağıttı.
Kireçtepe: Kardak krizinde ödüllendirildim
Duruşmada savunmasını yapması için söz verilen tutuklu sanıklardan Yarbay Ercan Kireçtepe, 1990 yılında SAT kursuna gönüllü başvurduğunu ve 1991´de bu kurstan mezun olduğunu belirterek, 1996 yılında Avrasya Feribotu´ndaki vatandaşların kurtarılması operasyonu ile aynı yıl Yunanistan ve Türkiye arasında baş gösteren Kardak krizinde görev aldığını söyledi. Kireçtepe, Kardak Adası´na çıkıp Türk bayrağını dikenlerden biri olduğunu ve bu nedenle devlet tarafından üstün cesaret ve feragat ödülüyle ödüllendirildiğini aktardı. Önemli başka operasyonlarda da görev aldığını anlatan Kireçtepe, bir bütünün parçası olduğunu, görev yaptığı zamanlarda tek ceza bile almadığını, 2009 yılında silahlı terör örgütü üyesi olarak suçlanarak gözaltına alınıp tutuklandığını ve yaklaşık 12 aydır suçsuzluğunu kanıtlayamadığını ifade etti. Kendisine iftira atanların hak ettikleri cezayı çekeceğini umduğunu belirten Kireçtepe, SAT grubunda görev alan personelin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) başka hiçbir biriminde görülmeyecek şekilde bir arada ve uzun zaman aralıklarıyla çalıştığını kaydetti. SAT´tan arkadaşlarıyla yaptığı telefon görüşmelerinin doğal bir şey olduğunu ve konuşmamalarının mantıksızlık sayılması gerektiğini kaydeden Kireçtepe, arkadaşlarıyla konuşmalarının iddianamede örgüt bağlantısı olarak gösterildiğini dile getirdi. TSK´nın, personelin önemli konuları telefonda görüşmemesi konusunda duyarlı olduğunu ve önemli konuları telefonda görüşmemeleri kadar doğal bir şeyin olamayacağını savunan Kireçtepe, iddianamede arkadaşlarıyla yaptıkları telefon görüşmelerinde sonra görüşelim gibi sözlerinin örgütsel çalışma gibi gösterildiğini öne sürdü.
İhbar mektubundan 20 gün önce haberdardım
Sanık Ercan Kireçtepe, 16 Nisan 2009´da güvenlik güçlerine ulaşan ihbar mektubundan, bu tarihten 20 gün önce haberi olduğunu söyledi. Kireçtepe, Levent Bektaş´ın Mustafa Levent Göktaş´ı telefonla aradığını, Bektaş´ın numarasının kendi telefonunda kayıtlı olmasından dolayı suçlandığını öne sürdü. Bektaş´la olan arkadaşlığının sonsuza kadar devam edeceğini kaydeden Kireçtepe, arkadaşlarıyla yaptığı ve suç unsuru taşımayan telefon görüşmelerinin iddianamede delil olarak sunulduğunu savundu. Kireçtepe, iddianamede hakkında hiçbir somut suçlamanın da yapılamadığını ifade ederek, diğer sanıkların kendi aralarında yaptığı görüşmelerde adının geçmesinden dolayı da suçlandığını kaydetti. Suçlamaları asılsız olarak değerlendiren Kireçtepe, Hakkımda yazılan, mühimmatın gömülmesine ilişkin ihbar mektubundan 20 gün önce haberim vardı. 1 Nisanda haberim oldu. Bu mühimmatı ben gömmüş olsam, 21 Nisana kadar geçen üç haftalık süreç içerisinde suç unsurlarını ve mühimmatı bulunduğu yerden çıkarır ve yok ederdim. Ama ben bunları bir iftira olarak nitelendirdim, üzerinde bile durmadım diye konuştu. Kireçtepe, ihbar mektubundan, şu anda mahkeme salonunda bulunan Mustafa Turhan Ecevit dışında hiç kimseye, aralarında örgüt bağlantısı olduğu öne sürülen sanıklara da bahsetmediğini vurguladı. Asılsız olarak nitelendirdiği ihbar mektuplarına çok fazla güvenilerek, kendilerinin suçlandığını savunan Kireçtepe, 23 Şubattaki ihbar mektubunu gönderen kişi ya da kişilerin Hüseyin Vatansever, 16 Nisandaki ihbar mektubunu gönderenlerin ise Lütfü Demir müstear isimlerini kullandıklarını kaydetti. İlk ihbar mektubunun iddia makamınca fazla ciddiye alınmadığını ancak ikinci ihbar mektubunun ardından müebbet hapis cezası istemiyle haklarında dava açıldığını ifade eden Kireçtepe, Her ihbar mektubunda adını değiştiren bir insana, buna insan demek de istemiyorum yaratıktır, nasıl bu kadar güvenilir? dedi.
Mühimmatın içerisinden 3 adet kıl çıktı
Kireçtepe, 16 Nisan´daki ihbar mektubunun, kendilerinin suçlanmasında ana dayanak noktası olduğunu kaydederek, Poyrazköy´deki kazılarda ele geçirilen mühimmatın içerisinden uzunlukları 5.5, 9 ve 14 santimetre olan üç adet kıl çıktığını dile getirdi. Saçları dökük olan Kireçtepe´nin bu sözleri salonda gülüşmelere neden oldu. Sanıklarda bu uzunlukta ve renkte bir saç bulunmadığını anlatan Kireçtepe, Poyrazköy´deki kazılarda silah olmadığını, sadece mühimmat bulunduğunu söyledi. Bulunan mühimmatın TSK´ya ait olmadığının Genelkurmay Başkanı tarafından açıklandığını ifade eden Kireçtepe, Kuzey Deniz Saha Komutanlığından savcılığa gönderilen yazıda da silah ve mühimmat envanterinde bir eksik olmadığının kaydedildiğini anlattı. Kireçtepe, 23 Mayıs 2009´da gönderilen ihbar mektubunda ise öncekilerden farklı isimlerin geçtiğini, bu mektupta mühimmatı Ali Türkşen, Ferudun Arslan ve Halil Cura´nın gömdüğünün anlatıldığını söyledi. SAT Grup Komutanlığında İtalyan menşeli fişekler kullanıldığını, Poyrazköy´de ise MKE yapımı mermiler bulunduğunu belirten Kireçtepe, Lav silahlarını neden boş gömelim, boş gömülen lav silahıyla eğitim yapılır mı? diye sordu. Kireçtepe, bulunan lav silahlarının 1990´da üretildiğini, 2010´da ise bu silahların imha edilmesi gerektiğini anlattı. Bulunan diğer mühimmatın da büyük ihtimalle kullanılamadığını ifade eden Kireçtepe, Bu mühimmat, eylemlerde kullanılmak için değil, bulunmak için gömülmüştür ifadesini kullandı. Levent Bektaş´a ait olduğu öne sürülen DVD´den çıkan Kafes Eylem Planını kendisinin yazdığının iddia edildiğini aktaran Kireçtepe, Bu evrakta o kadar önemli hatalar var ki bunu yarbay rütbesindeki biri değil ancak bir teğmen yapabilir. Bu planı hazırlayan komutanın isminin baş harflerinin evrakta olması gerekir. Benim hazırladığım öne sürülüyor. Ancak dokümanda ismimin baş harfleri yok şeklinde konuştu.
Planın içeriğinde mantıksızlar var
Kireçtepe, planda askeri literatürde kullanılan bazı ifadelerin geçtiğini de iddia ederek, planın içeriğinde mantıksızlıklar bulunduğunu kaydetti. Evinde ve bilgisayarlarında yapılan incelemede hiçbir suç unsuru bulunamadığını söyleyen Kireçtepe, Kafes Eylem Planındaki imzanın da kendisine ait olduğunun öne sürüldüğünü anlattı. Kireçtepe, Plandaki imza bilgisayarda oluşturulmuştur. Polis raporlarında imzanın benim olduğu net bir şekilde ifade edilmiyor ancak iddianamede sanki kesinmiş gibi yazıldı diye konuştu. Kireçtepe, avukat Kemal Saraçoğlu´nun, İddianamenin 106´ncı sayfasında, ´Amerikalılardan silah alınıp gömüldüğü´ ifadeleri yer alıyor. Böyle bir şey oldu mu? sorusu üzerine, böyle bir şeyden haberi olmadığını, 2002´deki tezkere krizinden sonra Amerikalıların birliklerine gelmediğini söyledi. Savunmasını tamamlayan Kireçtepe, tahliyesini talep etti.
Binbaşı Eren Günay´ın savunması
Davanın tutuklu sanıklarından Binbaşı Eren Günay da, Ben oğluma ´baban terörist´ dedirtmem, dedirtmeyeceğim. Kendimi aklamak boynumun borcu olsun dedi. Duruşmada savunmasını yapan Günay, komutanlarının ihbar mektuplarından kendilerini haberdar ettiğini söyledi. İhbar mektubunu bildikleri halde normal yaşamlarına devam ettiklerini belirten Günay, Bunun bir komplo olduğunun en büyük kanıtı da budur dedi. En az 15 yıl birlikte görev yaptıkları arkadaşlarıyla olan ilişkilerinde örgütsel bir bağlantı bulunmadığını anlatan Günay, Can çekişiyoruz. Lehimizde olan delilleri ortaya çıkarmak için can çekişiyoruz. Yaklaşık bir yıldır maalesef tutukluyuz ve şimdi huzurunuzdayız diye konuştu. 23 Mayıs 2009 tarihinde gönderilen ihbar mektubunda kendisinin adının bulunmadığını kaydeden Günay, Sanıyorum ihbar mektubunu yazan kişi beni unuttu. Bunu böyle değerlendiriyorum ifadelerini kullandı. Poyrazköy´de bulunan silahların SAT envanterinde yer almadığını da anlatan Günay, ayrıca Kafes Eylem Planında imzası olduğunun iddia edildiğini ancak iddianamedeki 17 adet imzasıyla söz konusu plandaki imzanın farklı olduğunu kaydetti. Devlete, millete zarar verecek hiçbir eylemde bulunmayacaklarını ifade eden Günay, bulunan mühimmatta SAT´taki hiçbir personelin parmak izinin de olmadığını savundu. El konulan bilgisayarlarında da suç unsurlarının olmadığını dile getiren Günay, Kafes Eylem Planındaki imzaların da bilgisayarda oluşturulduğunu öne sürdü. Komutan olacak bir subaydım. Mesleki hayatımız mahvedildi. Şerefimiz bizden alındı. Şerefimi, onurumu geri istiyorum diyen Günay, Bu iftira mektuplarını yazanları Allah´a havale ediyorum. Ben oğluma ´baban terörist´ dedirtmem, dedirtmeyeceğim. Kendimi aklamak boynumun borcu olsun. Yüce heyetinize emanetiz. Vatan anamız, devlet babamız. Bizi asın ama devleti yıkmakla yargılamayın şeklinde konuştu. Bu sözler üzerinde salonda bulunan tutuklu sanıkların yakınlarının gözyaşlarına hakim olamadığı görüldü. Kendisi de duygulanan Günay, tahliyesini talep ederek savunmasını tamamladı. Bu sırada söz alarak ayağa kalkan Eren Günay´ın avukatı ve babası Ali Nurdoğan Günay, konuşamayarak tekrar yerine oturdu. Duruşmaya, tutuklu sanıklar emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görevli Yarbay Ercan Kireçtepe, Binbaşı Erme Onat, Binbaşı Eren Günay ve Ergin Geldikaya ile tutuksuz sanıklar Tuğamiral Levent Görgeç, Yarbay Mustafa Turhan Ecevit, Ali Türkşen, Halil Cura, Ferudun Arslan, Sadettin Doğan, İbrahim Koray Özyurt, Muharrem Nuri Alacalı, Şafak Yürekli, Dora Sungunay, Tayfun Duman ve Mert Yanık katıldı. Duruşmaya, Levent Bektaş´ın avukatlarının savunmalarını yapmalarıyla devam ediliyor.
Ceza istemleri
İstanbul Cumhuriyet Savcıları Ercan Şafak ve Murat Yönder tarafından hazırlanan iddianamede, tutuklu sanıklar emekli Deniz Binbaşı Levent Bektaş, Deniz Kuvvetleri Komutanlığında görevli Yarbay Ercan Kireçtepe, Binbaşı Erme Onat ve Binbaşı Eren Günay ile tutuksuz sanık Yarbay Mustafa Turhan Ecevit´in, Cebir ve şiddet kullanarak TBMM´yi ortadan kaldırmaya, kısmen veya tamamen görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek, Cebir ve şiddet kullanarak yürütme organını ortadan kaldırmaya, kısmen veya tamamen görevlerini yapmasını engellemeye teşebbüs etmek iddialarından ikişer kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ile Ergenekon silahlı terör örgütü üyesi olmak, Patlayıcı madde bulundurmak, 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu´na muhalefet etmek gerekçeleriyle de 29,5 ile 57´şer yıl arasında hapis cezalarına çarptırılmaları isteniyor. Tutuklu sanık Ergin Geldikaya´nın Ergenekon silahlı terör örgütü üyesi olmak, Patlayıcı madde bulundurmak ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu´na muhalefet etmek iddialarından 17,5 ile 39 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması isteminde bulunulan iddianamede, tutuksuz sanıklar Tuğamiral Levent Görgeç ile Ali Türkşen, Halil Cura, Ferudun Arslan, Sadettin Doğan, İbrahim Koray Özyurt, Muharrem Nuri Alacalı, Şafak Yürekli, Dora Sungunay, Tayfun Duman ve Mert Yanık´ın da Ergenekon silahlı terör örgütü üyesi oldukları gerekçesiyle, 7,5 ile 15´er yıl arasında hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor. ( Cnnturk)
Poyrazköy DVD´lerini TÜBİTAK inceleyecek
Poyrazköy davasında tutuklu sanıklardan emekli Astsubay Ergin Geldikaya savunmasını tamamladı. Geldikaya´nın savunmasını bitirmesiyle tutuklu sanıkların savunmaları tamamlanmış oldu. Duruşmada savcı, Poyrazköy kazılarında alınan toprak numunelerinde kimyasal ve jeolojik incelemesinin yapılıp yapılmadığının emniyete sorulmasını istedi. Savcı ayrıca Levent Bektaş´ta ele geçen CD ve DVD´de sonradan değiştirme yapılıp yapılmadığının tespiti için TÜBİTAK´a gönderilmesini talep etti. Mahkeme de verilen aradan sonra talebi kabul etti.
Suç işlemeye yatkınlar: Sanıklardan Geldikaya işlediği suçu marifetmiş gibi anlattı
Emekli Astsubay SAT komandosu Ergin Geldikaya, savunmasında SAT komandosunun özelliklerini anlattı. Mahkeme başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu, Geldikaya´ya evinde bulunan mühimmatın kendisine ait olup olmadığını sordu. Bunun üzerine Geldikaya, Evet hepsi bana ait. Benim için normal bir şey bunlar. Buradaki sanıkların içindeki en eski SAT´çı benim. dedi. Evinde bulunan mühimmatları anı olsun diye topladığını ifade eden Geldikaya, 9 ayrı ülkeden topladığım malzemeler bunlar. Silahları seviyorum ben. Bunları alırken hiçbir komutanıma sormadım. El koydum bunlara. O mermiler de benimdi. Ben bir antrenmanda bin 500 mermi atıyorum. Evdeki mermiler normal. diye konuştu. Evinde bulunan el bombasının da kendisine ait olduğunu belirten Geldikaya, Saldırı tipi el bombası da benim. İspanya´da bir ABD askerinden aldım. ´Dünyayı biz yönetiriz´ diyen bir ABD askerinin üzerinden alıp kendi üzerime taktım. ´Sen önce kendi üzerindeki bombaya sahip ol´ diye aldım. Kendimi de buradan ihbar ediyorum. O bombayı kaçak yolla Türkiye´ye soktum. şeklinde konuştu, üye hakimin, Bu kanuni mi? sorusuna ise cevap vermedi.
Ara karar
Geldikaya´nın savunmasının ardından sanık avukatları taleplerde bulundu. Bazı tutuksuz sanıkların avukatı Şeref Dede, müvekkilleri hakkındaki adli kontrol uygulamasının kaldırılmasını talep etti. Dede, Adli kontrol askeri kontrolden daha mı kuvvetli? Kıdemli albay buraya gelmek için birliğinden izin kağıdı alıyor. Bu insanlar füze yüklü gemileri komuta ediyor. Adli kontrol uygulaması olabilir mi? dedi. Tutuksuz sanık Halil Cura´nın avukatı da adli kontrol uygulamasının kaldırılmasını talep etti. Diğer avukatlar da tahliye taleplerinde bulundu. Avukatların taleplerinin ardından başkan Yılmazabdurrahmanoğlu, savcı Saraç´a söz verdi. Savcı Nuri Ahmet Saraç, 21-24 Nisan 2009 tarihlerinde Poyrazköy Keçilik mevkiinde yapılan kazılarda alınan 4 ayrı toprak numunesinde kimyasal ve jeolojik rapor için çalışma yapılıp yapılmadığının tespiti için İstanbul Emniyet Müdürlüğü´ne yazı yazılmasını talep etti. Savcı Saraç, Levent Bektaş´tan ele geçirilen 1 nolu CD ile Kafes Eylem Planı´nın da içerisinde yer aldığı iddia edilen 3 nolu DVD´nin içindeki belgelerin oluşturulma tarihi ve sonradan değişiklik yapılıp yapılmadığının tespiti için TÜBİTAK´a gönderilmesini istedi. Sanıkların savunmalarına diyeceği bir şey olmadığını belirten Saraç, adli kontrol uygulamasının kaldırılması ve tahliye taleplerinin reddedilmesini istedi. Duruşmaya yarım saat ara verildi. Davada, duruşma 14 Temmuz 2010 tarihine ertelendi. Tahliye kararı çıkmayan oturumda mahkeme, sanık Levent Bektaş´tan ele geçirilen ve içerisinde Kafes Eylem Planı´nın da bulunduğu CD ve DVD´lerin, içeriklerinin incelenmesi ve sanıkların iddia ettiği gibi sonradan ekleme yapılıp yapılmadığının tespit edilmesi için TÜBİTAK´a gönderilmesine karar verdi. ( Cihan)
(16 Nisan 2010,15:03)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Poyrazköy İddianamesinde arama yapmak için tıklayın
Poyrazköy soruşturmasıyla ilgili tüm manşetlerimiz
Albay Çiçek imzalı belgenin orjinal olup olmadığı tartışmaları