İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis memuru ve bilirkişi olarak görev yapan 68 sanık hakkında açılan davaya başlandı. Öte yandan aynı dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında "gizliliği ihlal", "iftira", "suç delillerini yok etme", "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek", "resmi belgede sahtecilik", "suçluyu kayırma", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma" ve "görevi kötüye kullanma" suçlarından 83 yıla kadar değişen oranlarda hapis cezası istemiyle bir başka iddianame daha hazırlandı.
28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis memuru ve bilirkişi olarak görev yapan 68 sanık hakkında açılan davaya başlandı.
20.06.2022 GÜNKÜ İLK DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumu karşısında yapılan ilk duruşmaya, aralarında Nazmi Ardıç, Ali Fuat Yılmazer ile Kazım Aksoy'un da bulunduğu başka suçtan tutuklu 9 sanık ile 2 tutuksuz sanık ve avukatları katıldı. Farklı illerde cezaevlerinde başka suçlardan tutuklu bulunan
bazı sanıklar da Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşma salonuna
bağlandı. Aralarında emekli koramiraller Kadir Sağdıç, Deniz Cora, Ahmet Feyyaz
Öğütçü, emekli Kurmay Albay Ali Türkşen ve Türkan Saylan'ın mirasçılarının da
bulunduğu bir kısım müştekiler ile avukatları duruşmada hazır bulundu. Çağdaş
Yaşamı Destekleme Derneği avukatları ve Yarbay Ali Tatar'ın eşinin avukatı da
duruşmaya katıldı.
Sanıkların kimlik tespitinin yapılmasından sonra iddianamenin özeti okundu.
Mahkeme başkanı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ile bir kısım müştekilerin
davaya katılma talebinde bulunduğu dilekçeleri okuduktan sonra sanıkların
savunmalarının alınmasına geçildi.
Sanık Ali Ayhan savunmasında, 2008 yılında Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde
görev yaptığını, PKK ile ilgili bir ihbar mektubunun şubeye ulaştığını
belirterek, "İhbar mektubunun gereğini yaptık. Poyrazköy ya da Ergenekon
soruşturmalarıyla ilgili bir durum yoktu. Mahkeme kararı dışında bir karar
yerine getirmedim." dedi.
Bir diğer sanık Bekir Peker de olay tarihinde teknik bilirkişi olarak görev
yaptığını, dijital materyallerde bir suç unsuru varsa bu durumu raporladığını
dile getirerek, "Şüphelilerden ele geçirilen orijinal materyalleri görmüyorduk.
Alınan imajlar üzerinden inceleme yapıyorduk. İmaj üzerinde bir karakter
değiştirme imkanı bile yoktur. Hakkımda hürriyeti tahdit suçu iddiaları var, bir
bilirkişi bu suçu nasıl işleyebilir? Müştekileri tanımam, iftira atma suçunu da
bu yüzden anlamadım." diye konuştu.
Söz alan bir kısım müştekiler avukatı Hüseyin Ersöz'ün, "Aramalarda 1 nolu ve 3
nolu CD alınmış. Aynı tarihli 2 farklı rapor hazırlanmış. Birinde Kafes Eylem
Planına ilişkin bir tespit yok, diğerinde var demişsiniz." demesi üzerine sanık
Peker, "Hatırlamıyorum." dedi.
Bunun üzerine mahkeme başkanı, "Türkiye'nin gündemini değiştiren soruşturmalar
var. Siz bunlarda görev almışsınız. Bu ilginç bir durum. Benim, yazdığım
gerekçeli kararımı değiştirmem gibi bir şey. Siz, sonradan buldum, gibi raporu
hazırladınız mı? 2 tane rapor hazırladığınızı hatırlıyor musunuz?" diye sordu.
Sanık Peker de, "Biz raporu hazırladıktan sonra savcıya teslim ederiz. Ben böyle
bir şey hatırlamıyorum." ifadelerini kullandı.
Duruşma, yarın Silivri'de devam edecek.
21.06.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesince, Silivri Ceza ve İnfaz Kurumu karşısında
yapılan duruşmaya, başka davalar kapsamında tutuklu sanıklar Nazmi Ardıç ile
Muhammed Kaya ve sanık avukatları katıldı. Farklı illerdeki cezaevlerinde başka
suçlardan tutuklu bulunan bazı sanıklar da Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi
(SEGBİS) ile duruşma salonuna bağlandı. Emekli Koramiral Kadir Sağdıç, emekli
deniz subayı Hüseyin Hançer, Yarbay Ali Tatar'ın eşi Nilüfer Tatar ve avukatı
Zeynep Tatar, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) avukatı Volkan
Yalçınkaya'nın da hazır bulunduğu duruşmada sanıkların savunmaları alındı.
Önceki yıllarda "FETÖ üyeliği" suçundan yargılanarak 6 yıl 3 ay hapis cezası
alan sanık Fatih Taşpınar, bulunduğu ilden SEGBİS ile ifade verdi. Taşpınar,
2004 ile 2014 yılları arasında İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğünde yazışma
elemanı olarak görev yaptığını söyledi. Meslek hayatı boyunca, gelen yazıları
hiçbir zaman üst yazı yazarak geri göndermediğini ifade eden Taşpınar, dinlemesi
yapılacak kişilerle ilgili bilgisi olmadığını, dinleme kararının mahkemelerden
alındığını, izin süresi dolduktan sonra dinleme kayıtlarının 10 gün içerisinde
imha edilmesi gerektiğini belirtti. Taşpınar, hukuksuz bir işlem yapmadığını
savunarak, suçlamaları kabul etmediğini söyledi.
Söz alan müdahil Hüseyin Hançer, "2009'un ilk yarısında hakkımda alınmış bir
dinleme kararı var. 10 gün içinde imha edilmesi gerekirken olaydan 2 sene sonra
hazırlanan tensipte bu dinleme kayıtlarına atıfta bulunulmuştur. İmhası
yapılmamıştır." dedi.
Sanık Taşpınar, müdahillerden yöneltilen bazı sorulara karşılık, olayların
üzerinden 10 yılı aşkın süre geçtiğinden hatırlayamadığını söyledi.
Sanıklardan İsa Akyüz, 2002 ile 2014 yılları arasında emniyetin çeşitli
birimlerinde çalıştığını anlatarak, KOM müdürlüklerine gelen yazıların tarafına
iletilmesi üzerine bilirkişi raporları hazırladığını savundu. Dijital
materyallerden alınan imajların savcılık talimatıyla kendilerine gönderildiğini
bildiren Akyüz, "Bu materyallerin silinip silinmediği, ekleme çıkarma yapılıp
yapılmadığı gibi hususları incelememiz istenirdi. İncelemeleri yaparak rapor
hazırlayıp savcılığa gönderdik. Bilgisayarlarda ne varsa onu raporladık. Hukukun
gerekleri çerçevesinde çalıştık." diye konuştu.
Savunmasını tamamlayan Akyüz'e müdahil Hüseyin Hançer, "Bir dosyayı ne kadar
sürede inceliyordunuz? 504 bin kelime var evraklarda." dedi.Sanığın hiç süre
tutmadığını beyan etmesi üzerine mahkeme başkanı, "Dosyaları ne şekilde
inceliyordunuz? Kelime bazlı mı arama yapıyordunuz? 'Ergenekon, balyoz, suikast'
kelimeli gibi" diye sordu. Akyüz'ün, "En çok hangi kelime kullanılmışsa onu
araştırıyorduk" demesi üzerine müdahil Hançer, "Her bir dosyayı açıp kapatmak 19
saniye sürüyor. Hepsini açsanız bin 50 gün eder. Dosyaları tek tek açıp baktınız
mı?" sorusunu yöneltti. Sanık ise dosyalara tek tek bakmadığını belirtti.
Sanıklardan Muzaffer Soygüden müştekileri tanımadığını ve kendilerine husumet
duymadığını söyledi. Soygüden, amirlerinin verdiği görevleri yerine getirdiğini
ifade ederek, "Uydurma delil üretmedim. Namussuz bir iş içerisinde bulunmadım.
Neyse o, onu yazdım evraka. Dijital aletlerden imaj alma benim görevim değildir.
Sadece ön inceleme raporları hazırladım." dedi. Çoğu soruya "Hatırlamıyorum"
şeklinde yanıt veren Soygüden, müdahil Kadir Sağdıç'ın sorusu üzerine, bir arama
sırasında yanlarında imaj alma makinesi götürmediklerini kabul ederek, "Teknik
yetersizlikten dolayı diye hatırlıyorum. Buna karar verecek ben değilim." dedi.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
22.06.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumu karşısında
yapılan duruşmaya, başka davalar kapsamında tutuklu sanıklar Nazmi Ardıç ile
Muhammet Kaya'nın da aralarında bulunduğu bir grup sanık ve sanık avukatı
katıldı.Farklı illerdeki cezaevlerinde başka suçlardan tutuklu bulunan bazı
sanıklar da Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşma salonuna
bağlandı. Müdahillerden emekli deniz subayı Hüseyin Hançer, Yarbay Ali Tatar'ın
eşi Nilüfer Tatar ve Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) avukatları da
duruşmada hazır bulunurken, CHP milletvekilleri Mahmut Tanal ile Turan Aydoğan
da duruşmayı takip etti.
Sanık savunmalarının alındığı duruşmada, ilk olarak Hüseyin Koçer dinlenildi.
Koçer, 2016'daki meslekten ihraç sürecine kadar birçok görevde bulunduğunu,
Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığında çalışırken
bilgisayar incelemesi, veri inceleme ve değerlendirme alanlarında görev aldığını
söyledi. Hazırladığı raporların hiçbirinde suç unsuru olmadığını savunan sanık
Koçer, "Bir doktor hastasını nasıl röntgene gönderirse bizdeki iş de aynen
öyleydi. Bize teslim edilen materyalleri inceledim. İnceleme ve değerlendirme
raporunu hazırlardık, sonra onaylanır ve savcılığa gönderirdik. Raporlarda
hiçbir şeyi değiştiremezsiniz, uluslararası standartlar vardır. Sadece
memuriyetimin gereklilikleri olan bana verilmiş işleri yaptım." dedi.
Koçer, soru üzerine "Kafes eylem planı" soruşturmasını anımsadığını ancak içerik
olarak hatırlayamadığını, "değerlendirmeci" konumunda görev yaparken evrakta
kelime aratmadığını, her evrakı tek tek okuduğunu söyledi.
Mahkeme başkanının, "Bu davalar kamuoyunda büyük yankı uyandırdı. Siz sonradan
kendi incelediğiniz dosyalar ile kamuoyuna yansıyan raporlar arasında bir fark
olduğunu düşündünüz mü?" sorusuna Koçer, "Bunu görev verilmeden yapmam imkansız.
Bu dosyaları raporlayıp savcılığa teslim ettik. Sonradan ben onun bir kopyasını
alıp inceleyeyim diye bir durum söz konusu olmaz." yanıtını verdi.
Koçer, bir grup müdahilin avukatı Hüseyin Ersöz'ün, "Kafes eylem planı ile
ilgili 2009'da iki rapor hazırlamanızın sebebi nedir? Kafes eylem planını ilk
olarak tespit eden siz misiniz? Soruşturma esnasında cumhuriyet savcılarıyla
görüştünüz mü?" şeklindeki sorularını, "Devletin güvenliğini etkileyecek
belgeler olan dosyalarla ilgili ayrı rapor, başka suçlarla ilgili dosyalarda
ayrı rapor hazırladığımız oldu. İşleyiş olarak böyle ama bu dosya özelindeki
nedeni hatırlamıyorum. Bu soruşturmalar kapsamında ön inceleme yapmadım.
İnceleme ve değerlendirme yaptım. Bizden önce Kafes eylem planının tespit edilip
edilmediğini hatırlamıyorum. Aradan çok yıllar geçti. Soruşturma aşamasında
savcılarla görüşmedik. Sadece raporlar teslim edildiğinde görüşüldü." diye
yanıtladı.
Mahkeme başkanının "Hiç eşinizle, dostunuzla, tanıdığınız biriyle ilgili
bilirkişi raporu düzenlediniz mi? Düzenleseydiniz ekleme çıkarma yapar
mıydınız?" sorusuna karşılık da Koçer, "Yapmadım, yapmazdım da. Bu bile bile
kendimi ateşe atmak olur. Babam bile olsa yapmazdım. Bir rakamı değiştirmek bile
raporu değiştirmek olacağı için yapmazdım." dedi.
Duruşmada daha sonra sanık Gökhan Çakıroğlu'nun savunmasına geçildi. Olay
tarihinde "Amirallere suikast" dosyasında çalıştığını anlatan Çakıroğlu, bu dava
dosyasındaki müdahillerin arama ve teknik takip evrakında imzası bulunmasına
ilişkin savunma yaptı. "Amirallere suikast" dosyasının meslek hayatında
hazırladığı ilk rapor olduğunu beyan eden Çakıroğlu, bu soruşturmanın bir
ihbarla başladığını, teğmenlerin uyuşturucu madde ticareti yaptıklarının iddia
edildiğini bildirdi. Sanık Çakıroğlu, Oğuz Dağnık'ın, o dönem tutuklu olan Ülkü
Öztürk'ün annesiyle yaptığı telefon görüşmesinde, "Ben her zaman beraberdim, bir
şey olduysa bana da bir şey olması lazımdı." demesinin şüpheli olduğunu
savunarak, "Şimdi bile olsa şüpheli olacağını düşünüyorum. Bunu şüpheli gördüğüm
için hakkımda dava açılmış." dedi.
Müdahillerden Ali Seyhur Güçlü'nün yabancı uyruklu olduğunu düşündüğü bir
kadınla yaptığı görüşmedeki "Aldın mı bana hap?" sorusundan şüphelendiği ifade
eden Çakıroğlu, "İnsanın aklına direkt uyuşturucu geliyor. Bunun mutlaka
raporlanması gerekiyordu." diye konuştu. Çakıroğlu, müdahil Koray Kemiksiz'in
bir görüşmesinde karşı tarafın, "Sağa sola gömmedin mi?" demesi üzerine "Ben
gömmem abi direkt patlatırım" dediğini savunarak, "Bu cümlenin şakayla söylenmiş
olduğu iddia edildi ama bunun kararını verecek olan ben değilim, raporladım."
dedi.
Şüphelendiği konuları raporladığını ve hukuk dışı bir işlem yapmadığını, konuşma
içeriğinde geçen "sağ ol" ifadesinin "teşekkür ederim" şeklinde raporlanması
gibi sehven hatalar yapıldığını belirten Çakıroğlu, "Görüşmelerin tamamının,
baştaki ihbar ve sonraki gelişmelerle birlikte suç şüphesi barındırdığını
düşünüyorum. Bir kolluk görevlisinin bu görüşmelerle ilgili rapor hazırlamasının
soruşturmanın gereği olduğunu söylemek istiyorum. FETÖ ile bir alakam yoktur.
Dinleme yapan polislerin başındaki kişi bendim. Dinleme yapanlar, 100 görüşme
varsa 80-90'ını eliyorlar, şüphe duyduklarını bize iletiyorlar, biz de süzgeçten
geçirip raporluyorduk. Dinleme için uzatma taleplerini görevli memur ve ben
paraflıyorduk. Bizim işimize karışılmazdı." diye konuştu.
Çakıroğlu, mahkeme başkanının, "Hangi görüşmenin soruşturmayla alakalı olduğunu
anlamak için soruşturmaya hakim olmanız gerekiyordur. Kim size bilgi veriyordu?"
sorusuna, "İhbar vardı, üst paraftan gelen bilgi notu vardı, ev aramalarında ele
geçen belgeler gibi şeyler ve üst yazılarda bilgiler vardı. Bizim soruşturmayla
ilgili bilgimiz bundan ibarettir." yanıtını verdi.
Duruşmaya yarın İstanbul Adliyesinde sanıkların savunmalarının alınmasıyla devam
edilecek.
24.06.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 33.Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya bazı tutuklu sanıklar
bulundukları cezaevinden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlandı.
Duruşmada taraf avukatları da hazır bulundu.
Duruşmada bazı şikayetçilerin ifadeleri alındıktan sonra tarafların talepleri
alındı. Mahkeme heyeti, tarafların taleplerini değerlendirdikten sonra kararını
açıkladı.
TÜM SANIKLARIN BYLOCK KULLANIP KULLANMADIKLARI SORULACAK
Mahkeme heyeti, 18 firari sanıklar hakkında çıkarılan yakalama kararının
devamına karar verdi. Heyet, 28 sanıklara verilen yurt dışı çıkış yasağı
şeklinde adli kontrol tedbirlerinin devamına hükmetti. Mahkeme, 29 şikayetçi ve
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'nin davaya katılma taleplerinin bir sonraki
celse değerlendirilmesine karar verdi. Heyet, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne yazı
yazılarak tüm sanıkların Bylock kullanıp kullanmadıklarının sorulmasına
hükmetti. Mahkeme, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak 'Poyrazköy
davası' ile ilgili tüm evrakların mahkemeye gönderilmesine karar verdi. Heyet,
savunması alınmayan sanıkların savunmalarının alınması için duruşmayı erteledi.
Bir sonraki duruşma 17-27 Ekim 2022 tarihleri arasında Silivri'de görülecek.
17.10.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi?nde görülmeye başlayan duruşma, mahkemede
bulunan ve SEGBİS ile duruşmaya katılan sanıkların dinlenmesiyle devam etti.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD) Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe Yüksel,
emekli Amiral Kadir Sağdıç ve emekli deniz albay Ali Türkşen duruşmada müşteki
olarak hazır bulundu.
Duruşmada ilk olarak savunmasını yapan tutuksuz sanık emekli Başkomiser Muhammed
Bağdat, kendisine ilişkin suçlamaları redderken kendisinin teknik bilirkişi
olduğunu ve yapıldığı tespit edilen usulsüzlüklerde yetki ve imzası olmasını
belirtirtti. 2008-2010 yılları arasında evrensel kurallara uygun olmadığı halde
uygunsuz CD ve DVD?lerle ilgili önüne gelen verilere işlem yaptığını da kabul
eden Bağdat, bu konuda bir karşı yasa olmadığını söyleyerek kendisini savunarak
beraat talebinde bulundu.
Görev yerlerini sayarken bir ay Sakarya Karasu?da görev yaptıktan sonra
Kaçakçılıkla Organize Mücadele (KOM) birimine atamasının yapıldığını söyleyen
Bağdat, bu kadar kısa sürede bu atamanın nasıl yapıldığı sorusunu şöyle
yanıtladı: ?Polis Akademisi?nde yapılan söyleşilerde sunuculuk yapıyordum.
Hanefi Avcı konuşmacı olarak gelmişti. Etkinlik bitti, mikrofonu kapattıktan
sonra bana gelecek hedeflerimi sorduğunda KOM?da görev yapmak istediğimi
söylemiştim. Sonrasında kendisi kızak bir görevde KOM?un başındaydı. Sanırım
beni takip etti ve KOM?a o aldırdı.?
"FETÖ'DEN KOPMAM ÇOK ZOR OLDU"
Tutuksuz sanık Bağdat savunmasında, "Emniyet Genel Müdürlüğü'nde Başkomiser
olarak 2015 yılında çalıştığım sırada gördüğüm mobbing nedeniyle istifa ettim.
2015 yılında paralel devlet olarak adlandırılan yapılanmanın topluma verdiği
zararlardan dolayı darbe öncesinde cemaatten kendi rızamla irtibatımı kestim.
FETÖ'den kopmam çok zor oldu. ByLock kullandım, o dönem benimle birlikte
kullananları biliyorum. Bilirkişi olarak dosyada yargılanan bir kişinin de
ByLock kullandığını biliyorum. Cemaat sohbetlerine katıldığım dönemlerde dijital
materyalleri inceliyordum ama cemaat sohbetlerinde hiçbir zaman bu konu
konuşulmadı. Hakkımda soruşturma yokken Ankara'da savcılığa giderek cemaat
hakkında bütün bildiklerimi anlattım. İddianamede yer alan imajları alınmadan
incelenen materyallerin incelenmesinde görevliydim. Yaptığım incelemeler sonunda
hazırlanan raporlar sonrasında müştekilerin tutuklanmalarına neden olmamıştır.
Bu yüzden dijital materyallerle ilgili olarak üzerime atılı suçlamaları kabul
etmiyorum. Dini yaklaşım nedeniyle ortaokul döneminde FETÖ ile tanıştım. Lise ve
polis okulunda ilişkim devam etti. Bu konuda da Ankara'da yargılanmam yapıldı.
Bilirkişi olarak görev yaparken örgüt emriyle hareket etmedim. Beraatimi talep
ediyorum" dedi.
Etkin pişmanlıktan faydalanan sanık
Poyrazköy davası kapsamında ÇYDD Kadıköy şubesine yapılan aramada el konulan ve
içinde 5 numaralı hard diskin de bulunduğu hard diskleri inceleyen bilirkişi
ekibinden olan Bağdat?ın Bylock kullanımı üzerinden etkin pişmanlık yasasından
faydalandığı ortaya çıktı. Eski Çağdaş Eğitim Vakfı Başkanı Gülseven Yaşar?ın
avukatı Hüseyin Buzoğlu?nun Bağdat?a ?Tek telefonunuz üzerinden 4 bin 426 kez
sinyal alınmasını? anımsatması üzerine Bağdat, ?Her sinyal konuşma anlamına
gelmiyor, teknolojiye meraklı olduğum için böyle bir uygulama olduğunu öğrenince
programı indirdim. Sosyal konularda iletişim için, dini buluşmalar için
kullandım? diyerek kendisini savundu.
Müştekiler
Poyrazköy davasında yaklaşık beş yıl hapis yatan Türkşen, müşteki başvurusuyla
ilgili olarak ?Vatanseverler hakkında sahte delil üreten, özel hayatlarını ve
itibarlarını hedef alan, Silahlı Kuvvetler içindeki derin yapılanmalarına kadro
açmak için kullanılan Poyrazköy/Kafes/ÇYDD/Amirallere Suikast Davası?nda
yaşanılanların hesabını sormak için buradayız? derken ?Şikâyetçiyim. Bu kumpasta
şehit olan Türkan Saylan adına, Ali Tatar adına, Sadettin Doğan adına da
şikâyetçiyim. Bu caniliğin sorumlularını, masumlara kıyanları, unutmuyorum,
barışmıyorum, affetmiyorum, helalleşmiyorum? ifadelerini kullandı.
Poyrazköy komplosunun, hukuk tarihine geçmiş bir dava olduğunu belirten müşteki
Ali Türkşen?in Avukatı Hüseyin Ersöz, ?Bu davada söz konusu sahtecilik ve
manipülasyonları yaparak, mağdurların yaklaşık 4 yıl 9 ay tutuklu kalmalarına,
Türk Silahlı Kuvvetleri ile ilişkilerinin kesilmesine neden olan eski Emniyet
mensupları ile bilirkişilerin, yargı önüne çıkarılması önemli bir aşama olsa da
bu komplonun tüm faillerinden hesap sorulması kamu vicdanının tatmini için önem
taşımaktadır. Bu sebeple, komplo yargılamada görev alan eski savcılar ile
hâkimlerin de yargı önünde hesap vermeleri önem taşımaktadır? dedi.
Kumpas davalarda 40 ay hapis yatan emekli Koramiral Kadir Sağdıç ise ?Bu sürecin
içinde bir avuç insan değil, kumpas mağduru şehitlerimiz, kahraman TSK
mensupları, aileleri ve bunların da ötesinde ulusal güvenlik riskleri yaşatılan
yüce Türk ulusu var. Bireysel olarak kimseye kastımız yok ancak gelecek
nesillerin anayasada tanımlandığı üzere laik, demokratik, sosyal hukuk
devletinde yaşayabilmesi için bu davaların hukuk ve adalet çerçevesinde
sonuçlandırılıp suçluların cezalandırılırması zorunludur. Umarım fazla
gecikmeden davalar sonuçlanır adalet yerini bulur? ifadelerini kullandı.
18.10.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi?nde görülen duruşmanın ikinci gününde, Yarbay
Ali Tatar?ın eşi Nilüfer Tatar ve ismini açıklamak istemeyen bir subay müşteki
olarak hazır bulundu.
Davada dönemin polis memurlarından ?Cebir, tehdit ve hile kullanarak kişiyi
hürriyetinden yoksun kılma?, ?İftira?, ?Kamu görevlisinin resmi belgede
sahteciliği? suçlarından yargılanan tutuksuz sanıklar Ersin Usta ve Necat Aksu
ile ?Cebir, tehdit ve hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma?,
?İftira?, ?Kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği? ve ?Haberleşmenin
gizliliğini ihlal etmek? suçlarından yargılanan Hakkı Başkaya ve Tolga Güzeltaş
savunma yaptı.
Necat Aksu
Etkin pişmanlıktan faydalanan ve söz konusu süreçte terörle mücadele biriminde
görevli olan Necat Aksu savunmasında, görev alanı dışında olmasına karşın davada
belirtilen CD?ler için ön inceleme yapıp yapmamasıyla ilgili olarak ?Ben
CD?lerin kopyalanıp kopyalanmadığını bilmiyorum, gelen CD?leri inceliyorum?
yanıtını verdi.
Tutuksuz sanık eski polis memuru Necat Aksu, savunmasında, 1996'dan 17-25 Aralık
operasyonlarına kadar İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde görev
yaptığını söyledi.
İddianameye konu olmasına şaşırdığını kaydeden Aksu, "Katıldığım operasyonlarda
kanuna uygun tutanaklar tutulmuş, aramalarda Cumhuriyet savcısı ve baro
temsilcisi bulunmuştur. Müştekilerin itirazı yok tutanaklara. 'Balyoz Kumpas'
davasından yargılandım, cezaevinde kaldım. 'Kozmik Oda'dan alınmıştım Ankara'da
çalışmadığım halde. Örgütten yargılandım, 2 yıl 6 ay ceza aldım." dedi.
Aksu, örgütle bağlantısının 2000 yılından sonra başladığını ifade ederek, yoğun
şekilde görev yapmasından dolayı sohbetlere fazla katılamadığını öne sürdü.
Davada yargılanan çoğu sanıkla birlikte çalıştığını söyleyen Aksu, emniyet
teşkilatına örgütün talimatıyla girmediğini savundu.
Müşteki emekli Albay Hüseyin Hançer'in "Tüm kumpas davalarında isminizin geçmesi
tesadüf mü?" sorusunu Aksu, "Kumpas davaları dediğiniz davalarda, operasyonlarda
mahkeme kararı, savcı ve amir talimatıyla görev yaptım. Hiçbir amirim kanunsuz
bir emir vermedi. Yaptığımız her şey tutanaklara bağlanmıştır. Tesadüfi bir
durum yok. DHKP/C'ye operasyonlara da gittim." şeklinde yanıtladı.
Aksu, amirlerinin hangi görüşten olduğuna dair bilgisi bulunmadığını da savundu.
Örgüt içindeki sohbetlere giderken yanlarına telefon almadıklarını belirten
Aksu, bunu sohbetin ahenginin bozulmaması için yaptıklarını söyledi.
Çalıştığı büronun sorumluluk alanının "Ergenekon", "Balyoz" gibi soruşturmalar
olduğunu kaydeden Aksu, mahkemeye 5 bine yakın sanık çıkardığını ve 650'ye yakın
ödül aldığını aktardı.
Müşteki avukatı Zeynep Tatar'ın "Örgütün neyi cazip geldi?", "Aldığınız 650
ödülde örgütün payı var mı?" soruları üzerine Aksu, "Herhangi bir menfaat yoktu.
Hiç terfi almadım. Sempati duyduğum bir dönemde cemaat olarak gözüküyordu. Örgüt
olduğu ortaya çıktığında ilişkimizi kestik, pişmanlığımızı dile getirdik."
şeklinde konuştu.
Nazmi Ardıç
Duruşmada söz isteyen sanık Nazmi Ardıç, müştekilerin sorularının kendisine
anormal geldiğini belirterek, "Varsayımlar üzerine bazı sorular geliyor.
Bunların somutlaştırılmasının dava için daha sağlıklı olacağına inanıyorum."
dedi.
Tutuksuz sanık Ersin Usta da savunmasında, örgütle irtibatının polis okulunda
başladığını, ilişiğinin meslek hayatı boyunca devam ettiğini anlattı.
Narkotik Şube'de görevliyken 2009'da Kocaeli'ye operasyona gittiğini kaydeden
Usta, ekip şefinin kendisine Değirmendere'de arama yapılacak evin öneminden
bahsettiğini, İstanbul'dan gelen ekibin daha tecrübeli olması sebebiyle aramayı
kendilerinin yapmasının istendiğini belirtti.
Kocaeli'de ihbar üzerine başlatılan soruşturma kapsamında arama yaptıklarını
aktaran Usta, "İhbarın içeriğini tam bilmiyorum. Terör, İstihbarat, Organize de
katıldı operasyona. İhbarla ilgili anormal bir durum var. Mesleki tecrübelerime
dayanarak onun bir ihbar olduğunu düşünmüyorum. 10 yıl polislik yaptım. Teknik
takipli olduğunu ve ara yakalama yapıldığını düşünüyorum." dedi.
Usta, savunmasında ihbar konusunda şunları söyledi:
"Polis bıraktı diyemem ama kim bıraktıysa, o evde bir şeylerin olduğunu bilerek,
bulmak için gidildiğini düşünüyorum. Buzdolabını çevirdiğim an altta duran
poşeti gördüm. Motor kısmına eğildiğim zaman da alt taraftaki patlayıcıyı
çıkardım. Kumaşa emdirilen bir bombaymış. Fişekler bulduk. Fişeğin içinde olduğu
poşette de not vardı. Ben bir yere saklayacak olsam oraya saklamam."
Yaklaşık 5 saat arama yaptıkları evde, sol örgütlerle alakalı doküman bulunca
aramayı detaylandırdıklarını anlatan Usta, "Abdullah Öcalan'a dair kitaplar
çıkmıştı. Askerler kabul etmedi. Kendilerinden önce oturanlara ait olabileceğini
söylediler. Görünce çok şaşırdılar. Teğmen Sinan Efe Noyan ağlama noktasına
geldi. Samimiydi, şaşırmasında ciddiydi. Teğmen Faruk Akın yapı olarak biraz
daha sertti. Bizimle fazla muhatap olmuyordu." şeklinde konuştu.
Ersin Usta
Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünde söz konusu dönemde polis memuru
olan Ersin Usta ise buzdolabı motorunda saklandığı iddia edilen mühimmat
hakkında, ?ben olsaydım orada saklamazdım. Motorun sıcaklığı neticesinde
mühimmat patlayabilir mi, teknik olarak bilmiyorum? dedi. Komiser Yardımcısı
Hakkı Başkaya ise komiser yardımcılığı sınavında 2008 yılında 48 ve 2009 yılında
45 puan almasına rağmen 2010 yılındaki sınavdan 85 puan almasını ?Çalıştım ve
aldım. Lise başarım vardı? diyerek savundu. Son savunmayı dönemin İstanbul İl
İstihbarat Şube müdürlüğünde görev yapan Tolga Sarıtaş yaptı. Sarıtaş, 'Geniş
alanda arama yapıldı, ben de istihbarattan katıldım. Yalnızca bir kez katıldım'
diyerek kendisini savundu.
Tolga Güzeltaş
Savunma yapan tutuksuz sanık Tolga Güzeltaş ise aynı suçlamalarla başka bir
davada daha yargılandığını belirterek, hakkındaki davanın reddedilmesini talep
etti.
Duruşma, diğer sanıkların savunmalarının alınması için yarına ertelendi.
19.10.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesince Marmara Cezaevi'nin karşısındaki salonda
yapılan davanın 7. duruşmasına, 6 tutuklu sanık, müştekiler ve taraf avukatları
katıldı. Duruşmada, başka suçlardan tutuklu olan ve farklı illerde bulunan bazı
sanıklara Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlanıldı.
Dünkü duruşmada savunmasını yapan tutuksuz sanık Tolga Güzeltaş'a bazı sorular
yöneltildi. Müşteki emekli Albay Hüseyin Hançer'in, "Her şeyin usulüne uygun
yapıldığını söylüyorsunuz. Peki biz niye bu hale geldik?" sorusu üzerine
Güzeltaş, "Türkiye Cumhuriyeti'nin niye bu hale geldiğini ben açıklayacak
durumda değilim." dedi. Kendisine yöneltilen "Biz o dönemde kullanılmış mıyız,
gibi bir düşüncen var mı?" sorusuna sanık Güzeltaş, şu yanıtı verdi: "Bu çok
muallak bir soru. Kullanılmış olduğumu düşünmem için yapmış olduğum işin yanlış
olduğunu düşünmem lazım. Benim yaptığım faaliyetler yasaya uygun. Herhangi bir
suç unsuru olabilecek bir talimat almadım. Çok üst düzey kişiler bu
operasyonlara destek oldu. Öyle bir özeleştiri yapılacaksa herkesin çıkıp
söylemesi lazım."
Tutuksuz sanık eski Başkomiser Polat Kongur da savunmasında, "Ergenekon
soruşturması ve onun devamındaki süreçle ilgili adli kolluk sürecinde hiç
bulunmadım. Suçlama konusu yapılan evrak, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde
birleşen dava dosyasındaki evrak. Savcılık aynı evrakı alıp hakkımda bir dava
daha açtı." ifadelerini kullandı. Yaptığı işlemlerde yasa dışı bir talimat
almadığını savunan Kongur, "Devletin hiyerarşisi dışında kimseden talimat
almadım. Yargılanan insanlar, aynı dönemlerde çalıştığım insanlar. O insanlarla
çalışmayı ben tercih etmedim. Hiçbir veriyi arşivlemedim. İnsanların zararına
işlem tesis etmedim. Verileri üçüncü bir kişiyle paylaşmadım." diye konuştu.
Kongur, ByLock kullanmadığını belirterek, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Duruşma, diğer sanıkların savunmalarının alınması için yarına ertelendi.
20.10.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi?nce Marmara yerleşkesinde görülen duruşmada
müşteki olarak Deniz Albay Ali Türkşen, ÇYDD Genel Başkanı Prof. Dr. Ayşe
Yüksel, Başkan Yardımcıları Av. Sedat Durna ve Lale Platin ile yönetim kurulu
üyeleri Cihan Demirci ve ÇYDD vekili Av. Volkan Yalçınkaya hazır bulundu.
İlk olarak savunma yapan dönemin Ankara KOM Daire Başkanlığında görevli personel
Yalçın Öğreten, ?Torpille bu göreve geldim. Bana torpil veren Daire
Başkanlığından Hilmi Bey idi. FETÖ getirmedi. Ben de Ahmet Uğurlu ?çalışacak
biri var mı? diye sorduğunda, Mehmet Taşpınar?a referans oldum. O da halen
çalışıyor. Bylock nedeniyle tutuklandım. Lise zamanında FETÖ ile temas ettim;
ancak 15 Temmuz?dan sonra gerçeği fark ettim. Etkin pişmanlıktan yararlandım,
tahliye oldum? dedi. Öğreten ayrıca Bilirkişi eğitimi almadığını belirtirken,
?Bu dosyada bilirkişi olarak da değerlendirme uzmanı değildim. Emniyet olarak
inceledim? ifadelerini kullandı.
Tutuksuz sanık Öğreten, savunmasında, 2007'de polis akademisinden mezun olduğunu
belirtti. Çalıştığı yerleri anlatan Öğreten, davaya konu soruşturmalarla ilgili
dijital verileri inceleme grubunda "değerlendirmeci" olarak çalıştığını söyledi.
Öğreten, "İddianameyi incelediğimde şahsıma yönelik herhangi bir suç isnadı
görmedim. Davaya konu edilmem raporların bir kısmında imzamın bulunması
nedeniyledir. Bazı algılar yüzünden davaya konu edilmişiz. Varsayım var, ön
yargı var, suçluymuşuz gibi muameleye tabi tutuluyoruz. Tamamı bizim imaj
sürecinin öncesini ilgilendiren iddialar. 'Cemaat bir kısım kamu görevlisini
seçmiş Türkiye'de. Onları bir araya getirmiş. Onlar da kumpas kurmuş.' gibi bir
algı yaratılmaya çalışılıyor. Neden bu davaya sadece belli bir kesim olarak
dahil edildik, onu bilmiyorum." dedi.
Türkiye'nin o dönemki konjonktürünün farklı olduğunu savunan Öğreten, şöyle
devam etti: "O zaman 23 yaşındayım, komiser yardımcısıydım. Görev sürem boyunca
usulsüzlük olsaydı tabii ki şüphe duyardım ama her şey normal akışında devam
ediyordu. Sivil lisede okuduğumda cemaatle bir dönem tanışıklığım oldu. O dönem
ailemin karşı çıkması nedeniyle devam etmedim. Sonra mesleğe başladığımda tekrar
irtibat kurdum, sohbetlerine katıldım. Bu şekilde 2015'e kadar devam ettim.
Eskişehir'e tayinim çıktıktan sonra ilişkim olmadı."
ByLock kullandığını dile getiren Öğreten, "Uygulama mağazasında vardı uygulama.
Kurumsal e-postamla indirdim. Hiç şüphe duymadım. Bu örgütsel bir bilinçle
yaptığım eylem değil. Öyle olsa kendi ismimle, soyadımla indirmezdim. Cemaat
tabirini bilinçli seçiyorum. Çünkü o zaman dini inancım nedeniyle katılıyordum.
Sonradan 'FETÖ' olan insanların faturasını bize kestiler. Dini inancının
gereğini yaşamak demokratik hukuk devletinde suç değildir. O gün de bugün de var
tarikat, cemaat. Bugün bunlar nasıl olağan karşılanıyorsa, o günün şartlarında
da bunu işine karıştırmadığın sürece bir sohbete katılmak suç değildi." diye
konuştu.
Sınavlarda soru çalındığı iddialarını duyduğunu ancak inanmadığını ifade eden
Öğreten, örgütün sohbeti esnasında bunu sorduğu birinden "kısmen doğru" yanıtını
aldığını, ondan sonra kendisi için işin renginin değiştiğini ve örgütle
görüşmediğini öne sürdü.
Öğreten?den sonra savunmasına geçilen dönemin KOM Dairesi Başkanlığında Komiser
olarak görev yapan Salih Tuna ise ?Bilirkişi incelemesi yaptım, değerleme
uzmanıydım. Bilirkişi listesinde yer almamaktayız. Bilirkişi yemini etmedim.
ÇYDD ve OdaTv haricinde bilirkişi incelemesi yaptığımı hatırlamıyorum. Etkin
pişmanlıktan yararlandım? derken, kendisinin atamasıyla ilgili soruyu ?Mehmet
Yeşilkaya o dönemin daire başkanıdır. Neden atandığım, onun değerlendirmesidir.
Bylock ve Eagle isimli programları kullandım? biçiminde yanıtladı.
Tuna değerlendirme uzmanı olarak dijitallerin okuryazarlık kısmıyla ilgili görev
yaptığını söyledi. İddianamede bahsi geçen operasyonlarda ve hazırlık ile
delillendirme aşamalarında bulunmadığını ileri süren Tuna, hakkındaki
suçlamaları kabul etmedi. Tuna, "Görevim, çıkan dijital materyallerin
incelenmesi halinde yazmış olduğum değerlendirmeler. Kamu hizmeti icra ettim. Bu
soruşturmalar haricinde başka rapor hazırlamadım." dedi.
Örgüt ile ilişkisinin ortaokul yıllarında başladığını kaydeden Tuna, "2007'de,
evlilik sürecinde kopma yaşadım, eşim cemaatten olmadığı için. Ankara'ya tayin
olduğum dönemler kopmuştum. Ankara'dan sonra şark görevi için Ağrı'ya gittiğimde
ByLock yükleyip kullandım. Sohbetlere gittim. Gidip geliyorduk, güven ilişkisi
vardı. Din vardı arada." ifadelerini kullandı.
Duruşmaya 24 Ekim Pazartesi günü saat 10.00?da devam edilmek üzere ara verildi.
24.10.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi?nce Marmara yerleşkesinde görülen duruşmaya
sanıklar dışında müşteki olarak H. Filiz Meriçli, ÇYDD Genel Başkan Yardımcısı
Lale Platin, ÇYDD Yönetim Kurulu Üyesi Gülsen Akbulak, ÇYDD Vekili Volkan
Yalçınkaya ve ismini vermek istemeyen subay müşteki katıldı.
Kumpasların kurulduğu dönemde İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube
Müdürlüğü?nde polis memuru olarak görev yapan Ökkeş Salur, savunmasında ?Kalem
personeli olduğunu, tüm tutanakları okuyarak imzaladığını, şimdiye kadar
tutanağı imzalamaktan hiç imtina etmediğini? ifade etti. Salur ayrıca Ersin
Usta?nın ?Benimle birlikte şubeye başlayan kişilerden cemaat içerisinde yer
almayan kişiler de vardı? ifadesine katılmadığını, ?Ersin Usta?nın devresi
olduğunu? belirtti.
Ökkeş Salur, duruşmadaki savunmasında, 2006 yılında İstanbul'da çalışmaya
başladığını ve 2016 yılında ihraç edildiğini belirtti. İddianamede, kendisiyle
ilgili suçlamalara ilişkin bir belge bulunduğunu kaydeden Salur, "Mevzuatın bana
vermediği sorumluluklardan dolayı cezalandırılıyorum ve bu kabul edilemez. Benim
yaptığım görevi yapan kimse sorumlu olmamıştır. Bu yetkili mercilerce de
bildirilmiştir. Görevimiz neyse yerine getirilmiş, dava konusu belgeyle ilgili
olarak da aynı işlem yapılmıştır. Amirlerimizden kanuna aykırı emir almadık."
dedi. Daha öncesinde yargılandığını ve 6 yıl 3 ay hapis cezası aldığını söyleyen
Salur, "İrtibatım ve irtifakım yok. Yaptığımız işlerin tamamı kanuna,
yönetmeliğe, yönergeye uygun yapılmıştır. Hukuka aykırı bir şey yapmadım. Memur
olarak hukuka aykırı bir şey yapmak akılsızlık olur. Resmi evrakta sahtecilik
gibi adi bir suçu kabul etmiyorum. Söylediklerimin hepsinin arkasındayım."
ifadelerini kullandı.
?O dönem İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü?nde polis memuru olan Hasan
Ekici ise savunmasında ?Okumadan imza attığım belge olmadı. Tespit tutanağındaki
ifade bana aittir. Mehmet Kerim Sarıkaya?nın ?İstanbul?dan gelen ve
Tümenaltı?nda oturan cemaat görevlisi polis olduğunu belirterek sanığı
fotoğrafından kesin olarak teşhis ettiği? iddiasına katılmıyorum. Sonraki görev
yerim küçük yer, İstanbul?dan geldiğimi bilirler? dedi. Ekici, ayrıca ?Aramada
olup da burada olmayan kişiler vardır? dedi.
Savunmasında, yaklaşık 6 yıl cezaevinde kaldığını aktaran tutuksuz sanık Ekici,
kendi başına karar alma gibi bir yetkisi olmadığını söyledi.Adli kolluk olarak
amirlerinin kendisine verdiği emirleri yerine getirdiğini belirten Ekici, "O
zamanın sanıkları olan şimdinin müştekilerini de tanımam. Ben o zaman büroda
polis memuruydum. Bana verilen görevi yerine getiriyordum polis memuru olarak.
Yargılamam oldu, terör örgütüne üye olmaktan cezamı yattım çıktım ama benim için
hala iddiadır. Yıllarca terörde çalışmış, Şırnak'ta arkadaşlarını kaybetmiş biri
olarak iddiaları kabul etmiyorum. Kanunsuz herhangi bir şey yapmadım beraatımı
talep ediyorum." diye konuştu.
İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü?nde komiser yardımcısı olarak
görev yapan İsmail Erçelik, ?Talebim olmadan tayin çıktı, mülakatsız gittim.
Girdiğim dönemde mülakatlar ile alınmayanlar oldu. Sebebini bilmiyorum? dedi.
Adli kolluk olarak amirlerinin kendisine verdiği emirleri yerine getirdiğini
belirten Ekici, ?O zamanın sanıkları olan şimdinin müştekilerini de tanımam. Ben
o zaman büroda polis memuruydum. Bana verilen görevi yerine getiriyordum.
Yargılamam oldu, terör örgütüne üye olmaktan cezamı yattım çıktım ama benim için
hâlâ iddiadır. Yıllarca terörde çalışmış, Şırnak?ta arkadaşlarını kaybetmiş biri
olarak iddiaları kabul etmiyorum. Kanunsuz herhangi bir şey yapmadım, beraatımı
talep ediyorum. Ercan, Yunus, Cemil benimle aynı görevde yer almasına rağmen
görevdedir? dedi. ?FETÖ/ PDY Silahlı Terör Örgütü ile teması olmadığını? iddia
eden Erçelik, ?Dinleme hiç yapmadım. Poyrazköy Keçilik mevkisinde yapılan
aramanın yalnızca ilk gününe katıldım. Sadece dedektör ile arama yapılmıştı.
Kazı için kepçe yoktu. Arama tutanağındaki imza bana aittir? ifadeleri kullandı.
Duruşmaya yarın Mustafa Kılıçaslan?ın dinlenmesiyle devam edilecek.
25.10.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesi?nce Marmara yerleşkesinde görülen davada
konuşan ve başka davadan tutuklu bulunan sanıklardan dönemin İstanbul Terörle
Mücadele Şube Müdürlüğü Teknik Büro Amirliği?nde Emniyet Amiri Mustafa
Kılıçarslan, teknik bürodaki kişileri o dönemin Emniyet müdürü Celalettin Cerrah
talep etti, vali atadı? diyerek dönemin valisi Muammer Güler?i işaret etti.
Müştekilerden Deniz Kuvvetleri emekli subay Kadir Sağdıç, ÇYDD Genel Merkez
Yönetim Kurulu Üyesi Ayşe Lale Platin, ÇYDD vekili Av. Volkan Yalçınkaya?nın
hazır bulunduğu davada Kılıçarslan, görev süresi boyunca hiç ceza almadığını,
aksine ödüller aldığını söyledi. Usulsüz ve talimat olmadan dinleme yapılmasının
mümkün olmadığını savunan Kılıçaslan, sistemin buna müsaade etmeyeceğini öne
sürdü.
Kılıçarslan, ?ID numarası olmadan büro memuru dinleme yapamaz, izin verilmez.
Evraklara imza atmadım, sadece paraf attım? ifadelerini kullanırken duruşmaya
bugün Kılıçaraslan?ın savunmasının soru cevap kısmıyla devam edilecek.
Başka davadan hükümlü eski emniyet amiri Mustafa Kılıçaslan savunmasında,
1997'de mesleğe başladığını, 2014'te "Tahşiyecilere kumpas" davası kapsamında
tutuklandığını ve 2016'da ihraç edildiğini söyledi. Meslek hayatının 12 yılında
örgütlü suçlarla mücadelede görev aldığını belirten Kılıçaslan, görev süresi
boyunca hiç ceza almadığını, aksine ödüller ve takdirnameler aldığını söyledi.
Usulsüz ve talimat olmadan dinleme yapılmasının mümkün olmadığını savunan
Kılıçaslan, sistemin buna müsaade etmeyeceğini öne sürdü. İddianameye konu
iletişim tespit tutanaklarında imzasının bulunmadığını, parafı olduğunu aktaran
Kılıçaslan, iddianamede kimden emir aldığı, irtibatlı olduğu ve ilgili
tahkikatlar öncesindeki hazırlık aşamasında neler olduğuna dair araştırma
yapılmadığını savundu. Soruşturma kapsamında 7 yıl boyunca HTS kayıtlarının
incelenmediğini iddia eden Kılıçaslan, incelendiği takdirde davaya konu
soruşturmaların savcılarıyla irtibatının bulunmadığının ortaya çıkacağını öne
sürdü, kayıtlarının incelenmesini talep etti. "Örgüt üyeliği" suçundan 12 yıl
hapis cezası aldığını belirten Kılıçaslan, verilen cezanın çok yüksek olduğunu
savundu. FETÖ'nün haberleşme programı ByLock'u kullanmadığını savunan
Kılıçaslan, hakkındaki iddiaları reddetti.
Duruşma, diğer sanıkların savunmalarının alınmasına devam edilmek üzere yarına
ertelendi.
26.10.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesince Marmara Cezaevi'nin karşısındaki salonda
görülen davanın 11. duruşmasına 7 tutuklu sanık, 1 tutuksuz sanık, müştekiler ve
taraf avukatları katıldı. Başka suçlardan tutuklu olan ve farklı illerde bulunan
bazı sanıklar duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla
katıldı.
Duruşmada, dün savunma yapan FETÖ kapsamındaki başka davadan hükümlü sanık
emniyet amiri Mustafa Kılıçaslan'a müştekiler ve avukatları tarafından bazı
sorular yöneltildi. Müşteki avukatının, "Hakkınızda FETÖ'yle ilgili bir suçlama
var mı?" sorusu üzerine Kılıçaslan, "Örgüt üyeliğinden 12 yıl ceza aldım. Bu
dosya kapsamında cezaevindeyim. ByLock kullanmadım." dedi.
Hakkındaki iddialarla ilgili ayrıntılı bir savunma yaptığını belirten
Kılıçaslan, suçlamaların somut bir delile dayanmadığını savunarak beraatını
talep etti. İrtibat teslim tutanaklarında imzasının bulunduğunu söyleyen eski
polis memuru sanık Süleyman Demir ise daha önce örgüt suçlamasından hakkında
kesinleşmiş beraat kararı bulunduğunu dile getirdi.
Demir ayrıca, emniyet teşkilatı içinde herhangi bir olumsuz davranışının
olmadığını söyledi. Örgütün haberleşme programı ByLock'u kullanmadığını öne
süren Demir, hakkındaki suçlamaları reddetti.
Duruşma, diğer sanıkların savunmaları için yarına ertelendi.
27.10.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 33. Ağır Ceza Mahkemesince Marmara Cezaevi'nin karşısındaki salonda
görülen davanın 12. duruşmasına 5 tutuklu sanık, müştekiler ve taraf avukatları
katıldı. Başka suçlardan tutuklu olan ve farklı illerde bulunan bazı sanıklar
duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı.
Dönemin İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde polis memuru olarak görev
yapan ve davaya konu bir tespit tutanağını düzenleyen tutuksuz sanık eski
komiser yardımcısı Murat Küçükalp savunmasında, üzerinden 14 yıl geçtiğini ve
tutanağın içeriğini iddianameden gördüğü kadarıyla hatırladığını söyledi.
Görevinin o dönemde terör örgütü PKK'nın internet sitelerini ve kanalını takip
ederek bilgi notu hazırlamak olduğunu kaydeden Küçükalp, notları üstlerine
ilettiğini ve burada yaklaşık iki yıl çalıştığını belirtti.
Tutanağa konu ihbarın tesadüf olup olmadığına dair soruyu cevaplayan Küçükalp,
ihbar konusunda bir bilgisinin olmadığını, sadece tutanak haline getirdiğini ve
ihbarları araştıranların saha ekibi olduğu aktardı.
Murat Küçükalp ?ÇYDD hakkında yapılan ihbarda, ismi geçenleri araştırdım. ÇYDD
veya yöneticilerinin arşiv araştırmasını yapmadım. Hatırlayamayacağım kadar az
arşiv araştırması yaptım? dedi.
Süleyman Demir?i tanımadığını iddia eden Küçükalp, FETÖ'yle ilgili yargılanarak
7 yıl hapis cezası aldığını, 5,5 yıl cezaevinde kaldığını, terör örgütüyle
irtibatı olmadığını ve ByLock kullanmadığını öne sürdü.
Mahkeme başkanı, sanıklara ara kararın açıklanmasının öncesinde taleplerini
sordu. Sanıklar ve avukatları, davaya ilişkin taleplerini dile getirdi.
Ara karar
Mahkeme heyeti, sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Yücel Bilgiç, Polat Kongur, Tolga
Güzeltaş ve Erol Demirhan'ın dosyasının tefrik edilmesine hükmetti.
"Poyrazköy soruşturması"nda görev alan hakim ve savcılarla ilgili soruşturma
olup olmadığının Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına sorulmasına karar veren
heyet, soruşturma yürütülerek iddianame hazırlanmış ise bir örneğinin mahkemeye
gönderilmesinin istenmesini karara bağladı.
Heyet, eksikliklerin giderilmesi için duruşmayı 9-13 Ocak 2023 tarihlerine
erteledi.
Böylece 17 Ekim pazartesi günü görülmeye başlayan duruşma 8 gün sürmüş oldu.
Tutuksuz sanıkların savunmasıyla başlayan duruşmalarda sırasıyla Muhammed
Bağdat, Ersin Usta, Necat Aksu Hakkı Başkaya, Tolga Güzeltaş, Polat Kongur,
Yalçın Öğreten, Salih Tuna, Ökkeş Salur, Hasan Ekici, İsmail Erçelik, Mustafa
Kılıçarslan, Süleyman Demir ve Murat Küçükalp savunma yaptı.
Poyrazköy davasına bakan 48 eski hakim ve savcı hakkında iddianame
hazırlandı, dava başladı
Öte yandan duruşmada bahsi geçen Poyrazköy davası yargısına açılmış soruşturma
konusunda 5 ay önce 2 Haziran 2022'de basına bir gelişme yansımış, "Poyrazköy
davası"na bakan 48 eski hakim ve savcı hakkında iddianame hazırlandığı
belirtilmişti.
Buna göre kamuoyunda "Poyrazköy davası" olarak bilinen dava ve soruşturmalarda
görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında "gizliliği ihlal", "iftira", "suç
delillerini yok etme", "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek",
"resmi belgede sahtecilik", "suçluyu kayırma", "kişiyi
hürriyetinden...Kamuoyunda "Poyrazköy davası" olarak bilinen dava ve
soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında "gizliliği ihlal",
"iftira", "suç delillerini yok etme", "kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele
geçirmek", "resmi belgede sahtecilik", "suçluyu kayırma", "kişiyi hürriyetinden
yoksun kılma" ve "görevi kötüye kullanma" suçlarından 83 yıla kadar değişen
oranlarda hapis cezası istemiyle bir başka iddianame daha hazırlanmış bulunuyor.
İDDİANAME
Poyrazköy davasının asker sanıklarının da aralarında bulunduğu 87 kişinin
"müşteki", Genelkurmay Başkanlığının ise "suç duyurusunda bulunan" olarak yer
aldığı iddianamede, FETÖ ile ilgili birçok davada örgüt üyeleri veya
yöneticileri oldukları gerekçesiyle yargılanan ve bazı dosyalarda hüküm giyen
eski emniyet müdürleri Ali Fuat Yılmazer, Erol Demirhan, Kazim Aksoy, Mutlu
Ekizoğlu, Nazmi Ardıç, Ömer Köse, Tufan Ergüder ve Yurt Atayün'ün yanı sıra eski
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklandıktan sonra Silivri'ye götürüldüğü
araçtaki görüntüsüyle gündeme gelen Gafur Ataç'ın da aralarında bulunduğu 68
kişi sanık olarak bulunuyor.
İddianamede, Poyrazköy soruşturmalarına dayanak teşkil eden isimsiz ihbarların
FETÖ/PDY içinde "Bilgi İşlem Mesulü (BİM)" olarak yer alan sivil şahıslar ya da
doğrudan soruşturma işlemine katılan veya istihbari çalışmalarda görevli kolluk
görevlilerince yapıldığı vurgulanarak, bu nedenle tüm araştırmalara rağmen söz
konusu ihbarları yaptıkları öne sürülen kişi ya da kişilerin tespit edilemediği
kaydediliyor.
İddianamede, söz konusu soruşturmada ikamet aramalarına katılan, bilirkişi
raporu ve tespit tutanakları düzenleyen personelin çoğunun "ByLock" programını
kullanmış olmaları, bu kişilerin yine FETÖ/PDY'ye ilişkin farklı soruşturmalarda
şüpheli olarak işlem görmeleri gibi hususlar dikkate alındığında, soruşturma ve
kovuşturma makamında görev alan kişilerin örgüt adına hareket ettikleri
kanaatine ulaşıldığı belirtiliyor.
Sanıkların hukuka aykırı başlatılan ve ardışık devam eden, "Poyrazköy" olarak
bilinen soruşturmalarda etkin şekilde görev aldıkları savunulan iddianamede, 15
Temmuz darbe girişimi sonrası çıkarılan KHK'ler kapsamında kamu görevinden ihraç
edilen sanıkların silahlı terör örgütünün hiyerarşik yapısı içinde bulunarak
üstlerinden aldıkları emir ve talimatlar doğrultusunda tahkikat işlemlerine ve
öncesindeki hazırlık aşamalarına katıldıkları ifade ediliyor.
Sanıklardan eski emniyet müdürleri Nazmi Ardıç, Yurt Atayün, Ömer Köse, Kazim
Aksoy, Mutlu Ekizoğlu'nun hukuka aykırı başlatılan ve ardışık devam eden
"Ergenekon" isimli soruşturmalar kapsamında "Poyrazköy", "Kafes Eylem Planı" ve
"Amirallere Suikast" olarak bilinen soruşturmalarda etkin şekilde görevler
aldıkları vurgulanıyor.
İstenen cezalar
İddianamede, 68 sanık hakkında "zincirleme kamu görevlisi yetkisiyle
haberleşmenin gizliliğini ihlal, kamu görevlisi nüfuzu, cebir ve hileyle
hürriyeti kısıtlama, delil uydurarak iftira ve kamu görevlisinin resmi belgede
sahteciliği" gibi suçlardan ceza talebinde bulunuluyor.
Eski emniyet müdürü Ömer Köse'nin 11 kez "zincirleme kamu görevlisi yetkisiyle
haberleşmenin gizliliğini ihlal" suçundan 22 yıldan 66 yıla, 37 kez "kamu
görevlisi nüfuzu, cebir ve hileyle hürriyeti kısıtlama" suçundan 222 yıldan 777
yıla, 86 kez "delil uydurarak iftira" suçundan 129 yıldan 516 yıla ve
"zincirleme şekilde kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği" suçundan da 6
yıldan 16 yıla kadar olmak üzere 379 yıldan 1375 yıla kadar hapis cezasına
çarptırılması iddianamede talep ediliyor.
Benzer suçlardan eski emniyet müdürleri Kazim Aksoy'un 280 yıl 6 aydan 1012
yıla, Yurt Atayün'ün 223 yıl 6 aydan 1189 yıla ve Oğuzhan Ceylan'ın da 314 yıl 6
aydan 1155 yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, sanıklardan
Abdulkadir Bayat'a 181 yıl 6 aydan 664 yıla, Ahmet Davulcu'ya 126 yıldan 433
yıla, Ahmet Uğurlu'ya 153 yıldan 580 yıla, Bekir Peker'e 195 yıldan 739 yıla ve
İsa Akyüz'e de 195 yıldan 739 yıla kadar hapis cezası verilmesi isteniyor.
İddianamede, sanıklar Ali Ayan, Hüseyin Işıldak, Mehmet Özdemir, Mustafa Tezcan
Alaç ve Salih Yılmazoğlu'nun "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan, Ufuk
Yıldırım'ın ise "kamu görevlisi nüfuzu, cebir ve hileyle hürriyeti kısıtlama"
suçundan 6 yıldan 21 yıla, 2 kez "delil uydurarak iftira" suçundan 3 yıldan 12
yıla ve "zincirleme şekilde kamu görevlisinin resmi belgede sahteciliği"
suçundan da 6 yıldan 16 yıla kadar olmak üzere 15 yıldan 49 yıla kadar hapisle
cezalandırılması talebinde bulunuluyor.
Paralel Yapı-21.02.2022-İstanbul 68 sanık Poyrazköy Davasında masum sanıklara
kumpas kurulması davası
(28 Kasım 2022, 13:39)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: