Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel yapının Kırmızı kitap'a girmesi için önemli bir adım atıldı. Milli Güvenliği tehdit eden ve kamu düzenini bozan bir numaralı gündem olan paralel yapı devletten tamamen tasfiye edilecek. Öte yandan paralel medyanın önemli isimlerinin MGK kararlarına açıkça meydan okuduğu görüldü. MGK'nın yerden yere vurulduğu çeşitli yazılar ise basından ilginç bir tepki gördü. Fetullah Gülen'in 28 Şubat askeri darbesi kararlarının alındığı MGK kararları sonrasında MGK'yı yücelten ve sevap kazandığını iddia eden meşhur vaazı hatırlatıldı. Star yazarı Ahmet Kekeç çarpıcı yazısında Gülen cemaatinin bu çelişkisini işliyor ve şu halde şimdiki MGK'nın da çok sevap kazanmış olması gerektiğini vurguluyor.
01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel yapının Kırmızı Kitap'a girmesi için önemli bir adım atıldı. Milli Güvenliği tehdit eden ve kamu düzenini bozan bir numaralı gündem olan paralel yapı devletten tamamen tasfiye edilecek.
Öte yandan paralel medyanın önemli isimlerinin MGK kararlarına açıkça meydan okuduğu görüldü. Örneğin, paralel medyanın merkez yayın organı olarak nitelendirilen Zaman gazetesi MGK toplantısını kısa olarak verirken, yazar Bülent Korucu ise "Kim korkar Kırmızı Kitap’tan!" başlıklı yazısında MGK'ya yüklendi. Hükümeti yolsuzluklara suçlayan yazara göre Hizmet hareketinin, kırmızı kitaba karşı bağışıklık sistemi fazlasıyla güçlü.
Bu ve benzer şekilde MGK'nın yerden yere vurulduğu çeşitli paralel medya haberleri ise basından ilginç bir tepki gördü. Fetullah Gülen'in 28 Şubat askeri darbesi kararlarının alındığı MGK kararları sonrasında MGK'yı yücelten ve sevap kazandığını iddia eden meşhur vaazı hatırlatıldı. Bu hatırlatmayı yapanlardan biri olan Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç, çarpıcı yazısında Gülen cemaatinin bu çelişkisini işliyor ve şu halde şimdiki MGK'nın da çok sevap kazanmış olması gerektiğini vurguluyor.
Kekeç'in adeta bir köşe yazısı klasiği haline gelebilecek yazısı şu şekilde:
"Demek ki bu MGK çok sevap kazanacak.. Eşkıya, biçare, Yezit, Firavun... Bunlar, Cumhurbaşkanı Erdoğan için sarf edilen sözler.
Bir de “uzun” var. Ki, en ehvenidir... Uzun’un ölmesi için toplu dualar, kahhariyeler, hacet namazları...
Bütün bu faaliyetler toplamı, bize, yapılan işin “din”le irtibatlı olduğunu gösteriyor. Yani, Erdoğan’la mücadele, sadece Emniyet ve Yargı’da yuvalandığı iddia edilen güç(ler) tarafından yürütülmüyor; bu güce dinden “referanslar” getiren (yani bu gücü meşrulaştıran) taraftarlar da mücadelenin bir ucundan tutuyor. Kiminin dinleme cihazı, kiminin bedduası...
Buraya tekrar döneceğim...
MGK toplantısında, istihbar ettiğimiz kadarıyla, ağırlıklı olarak, devlet için tehdit oluşturan paralel yapılar ele alınmış. “Paralel yapılar”dan kasıt cemaatler midir, hizmet örgütleri midir, dini oluşumlar mıdır?
Ben, her ağzını açışta, “Eşkıya, biçare, Yezit, Firavun” diye ünleyen müntesipler gibi düşünmüyorum. Paralel yapılardan kasıt, cemaatler, dini oluşumlar ve referansını dinden alan sivil toplum faaliyetleri değildir. Çünkü dindar olmak suç değildir.
Bu cümleden olarak, dernek kurmak, “lobi faaliyeti” yapmak, cemaatleşmek ve dayanışma örgütleri kurmak da suç değildir ve tecziye gerektirmez. (Bu faaliyetlerin suç sayıldığı dönemleri biliyoruz. MGK, rutin toplantılarında, referansını dinden alan bütün sivil toplum faaliyetlerini tehdit kapsamına alır ve bunlarla etkin mücadelenin “kararlılıkla” yürütüleceğini bildirirdi.)
Dernek kurmak suç değildir ama “devletin gizliliğine” sızıp, elde edilen bilgileri başka ülkelere servis etmek suçtur. Başbakan’ı tarassut altına almak suçtur. Fiziki takip uygulamak suçtur. Kritik enerji anlaşmalarına imza atmış Enerji Bakanı’nı dört yıl boyunca dinlemede tutmak suçtur. Kriptolu telefonların şifrelerini çözmek suçtur. Belge imal etmek suçtur. Sınav sorularını çalmak suçtur. Kumpas kurmak suçtur.
MGK, mevcut yasaların “suç” saydığı bütün bu faaliyetler kalemini masaya yatırdı ve devletin güvenliğini tehlikeye atan oluşumlarla etkin mücadele yolunun benimseneceğini açıkladı.
Doğru bir iş yaptı bence. İsabet kaydedilirse, MGK üyeleri “iki sevap” kazacaklar. Fethullah Gülen, sivil toplum faaliyetlerini bile suç kapsamında gören eski dönemin MGK’ları için, “İçtihatlarında yanılırlarsa bir sevap, yanılmaz ve isabet kaydederlerse iki sevap kazanırlar” diyordu. Ben, doğru içtihatta bulunan yeni dönem MGK’sının çok sevap kazanacağını düşünüyorum.
Dikey hiyerarşik din örgütlenmesinin bir gazetesi, dün, yeni dönem MGK’sının aldığı kararları eleştiren iki yazı yayınladı. Daha doğrusu, iki müntesibin görüşlerine yer verdi. Biri, “Kim korkar Kırmızı Kitaptan” diyordu, diğeri de, “Eşkıya, biçare, Yezit, Firavun” diye dümdüz gidiyordu.
Bir dakika arkadaşlar... MGK’nın etkin mücadele yolunu benimsediği “kirliliklerle” sizin ne alakanız var? Niçin göğsünüzü siper ediyorsunuz? Başbakan’a fiziki takip uygulayanlarla ilgili işlem yapılmasın mı? Devletin gizliliğine sızanlar tehdit kapsamına alınmasın mı? Neye itiraz ediyorsunuz?
Efendim, “Kırmızı Kitap” diye bir şey olur muymuş? Demokrasilerde böyle şeyler kabul edilebilir miymiş?
Kabul edilemez, tamam da... MGK faaliyetlerine kutsallık atfedildiği ve üyelere bol keseden sevap yazıldığı dönemlerde niçin Kırmızı Kitaba kafa atmıyordunuz?
Biraz yukarıda, Uzun’un ölmesi için yapılan toplu duaların, okunan kahhariyelerin, kılınan hacet namazlarının “din”le irtibatlı faaliyetler olduğunu yazmıştım. Bunu “iş” edinmiş müntesipler var... Fakat aynı müntesipler, ilginçtir (hakikaten ilginç), yurtdışına çıktıklarında, “din”den yakınan açıklamalar yapıyorlar; Türkiye’nin İslamcılaştığını, her deliğe İmam Hatip Okulu açıldığını, içkinin yasaklandığını filan anlatıyorlar ve Amerikalılardan bol alkış alıyorlar.
İçeride dindar, dışarıda ladini... Erdoğan’a karşı savaşırken, içeride dini kavramları kullanıyorlar, dışarı çıkınca “sekülerizme” sarılıyorlar, Bu karaktere kaç sevap yazmak lazım?" (Ahmet Kekeç / Star)
GÜLEN HOCA O MGK'YA BÖYLE SEVAP YAZMIŞ!
Kekeç'in yazısında bahsettiği; "Gülen'in 28 Şubat MGK kararlarına sevap yazması" olayının detayları da şu şekilde aktarılabilir:
30 Ekim'de Milli Güvenlik Kurulu kararı ile Paralel örgütün "Kırmızı Kitap"a alınmasının yankıları sürerken, paralel medya MGK kararlarını itibarsızlaştırmaya, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet yetkililerine saldırmaya devam ediyor. Oysa Fethullah Gülen’in 28 Şubat 1997'deki askeri darbenin hemen ardından 1997 yılında katıldığı bir TV programında din ve vicdan özgürlüğünü ayaklar altına alınmasına, siyasi partilerin kapatılmasına, başörtüsü yasağının sokaklara taşmasına neden olan MGK kararlarına destek verdiği ortaya çıktı.
Gülen'in 28 Şubat'ta MGK'nın sevap işlediğini iddia ettiği o konuşmasını izlemek için tıklayın
Paralel medya yazarları Milli Güvenlik Kurulu ve kararlarını antidemokratik ilan ederken Fethullah Gülen'in 1997 yılında Gazeteci Yalçın Doğan'a yaptığı açıklamalarda bunun tam tersi ifadeler kullandığı ortaya çıktı. "MGK içtihat makamındadır, bana göre masumdur hata da yapsa bir sevap alır" diyerek 28 Şubat'ta yapılan zulme karşı duyulan tepkiyi sulandırmaya çalışan Gülen bugünkü paralel medyayla çelişiyor.
GÜLEN: MGK İÇTİHAT MAKAMIDIR
Milli Güvenlik Kurulu kararlarıyla din ve inanç özgürlüğünün ayaklar altına alındığı, başörtüsü yasağının sokaklara kadar taştığı, siyasi partilerin komik gerekçelerle kapatıldığı günlerde bir TV programına katılan Fethullah Gülen tüm sorumluluğu REFAHYOL Hükümeti'ne yüklerken MGK hakkında sorulan sorulara şu cevabı veriyor:
"Mesela şimdi onlar da şöyle düşünüyorlarsa, biz burada milli güvenlik, milletimizin güvenliğini şayet koruma mevkiinde bulunuyorsak ister gerçekten öyle olsun ister bizim içtihatlarımıza, algılamalarımıza göre şu gelişmelerde rejim için şayet bir tehlike ise bizim sorumluluğumuz altındadır bunlara müdahale etmek. Müdahale etmediğimiz zaman tarih önünde suçlu oluruz mülahazasıyla hareket ediliyorsa meseleyi böyle algılıyorsa bana göre onlar masumdurlar. Eğer işin içinde bir hata varsa bu içtihat hatasıdır. Hatta fakihlerin mülahazasıyla da yaklaşılabilir, içtihattaki hatalar bir sevap kazandırır, isabet olursa iki sevap kazandırır mülahazası."
BU DA PARALEL İHANET
Yine Kekeç'in yazısında bahsettiği diğer bir kişi ise Today’s Zaman yazarı İhsan Yılmaz oldu. Yılmaz örneği, Türkiye'de bir islamileşme tehlikesi olduğundan bahseden paralel yapı mensuplarının ABD'de Türkiye karşıtı bir algı oluşturmaya çalıştığı yorumlarına neden oldu. ABD’de katıldığı bir toplantıda Türkiye’nin giderek İranlaştığını iddia eden Fatih Üniversitesi Öğretim Görevlisi ve Today’s Zaman yazarı İhsan Yılmaz, insanların zorla İmam Hatip okullarına kaydının yaptırıldığını ve alkolün yasaklandığını iddia etti.
Fatih Üniversitesi öğretim görevlisi İhsan Yılmaz ABD'de düzenlenen bir panelde Türkiye'ye ve AK Parti iktidarı hakkında inanılmaz ifadeler kullandı. AK Parti'yi islamcı olmakla suçlayan Yılmaz, iktidar partisinin Türkiye'de alkolü yasakladığını yalanını ortaya attı. İnsanların zorla İmam Hatip Okullarına kaydının yaptırıldığını ve dini baskılara maruz bırakıldığını söyleyen İhsan Yılmaz Türkiye'nin hızla İranlaştığını iddia etti.
Bulunduğu her ortamda AK Parti'yi ve Türkiye'yi kötüleyen Fatih Üniversitesi Öğretim Görevlisi İhsan Yılmaz, Twitter'daki şahsı hesabında da sürekli Cumhurbaşkanı Erdoğan'a hakaretvari paylaşımlarda bulunuyor.
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(01 Kasım 2014, 17:35)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: