İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine yeniden görülen ve bu kez beraatle sonuçlanan "Balyoz Darbe Planı" davasının örtbas edildiği ileri sürülüyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı beraat kararlarının 7'sine itiraz etmiş, darbe girişimini gösteren inkar edilemez somut delillerin bulunduğunu belirtmişti. Savcılığın itirazı Yargıtay Genel Kurulunda görüşülecekti. Ancak geçen 2 yılda herhangi bir gelişme basına yansımış değil. Yaşandığı açık olan Balyoz darbe girişimi "Fetö ile mücadele kılıfının arkasına saklanılarak" örtbas edilmek isteniyor.
16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine yeniden görülen ve bu kez beraatle sonuçlanan "Balyoz Darbe Planı" davasının örtbas edildiği ileri sürülüyor.
Kapatılan Özel Yetkili İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği mahkumiyet kararları Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 9 Ekim 2013'de onanarak kesinleşmişti. Bu gelişmeden 1 ay sonra 14 Kasım 2013'te "dershanelerin kapatılması" konulu iddialara Gülen cemaatinin çok sert tepki göstermesi, 1 ay sonra da 17/25 Aralık sözde yolsuzluk soruşturmaları kılıfında hükümete darbe girişiminde bulunması Fetö ile mücadele sürecinin başlamasına yol açtı.
Fetö cemaatinin tüm devlet birimlerinde, özellikle emniyet ve yargıda çok geniş kapsamlı örgütlendiğini gösteren bulgular, bu yapılanmanın Ergenekon ve Balyoz gibi davalarda kumpas kurduğu şüphesine yol açtı.
Bu şüphe sonrası Balyoz davası için Anayasa Mahkemesi'ne yapılan başvuru neticesinde yargılanan askerlerin adil yargılanma hakkının ihlal edildiği kararı çıktı.
Anayasa Mahkemesi'nin ihlal kararı üzerine yeniden görülen davaya bakan İstanbul Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi 31 Mart 2015'de tüm sanıklar hakkında beraat kararı verdi.
Ancak davanın görüldüğü Anadolu Adliyesi Başsavcılığı 2 ay sonra, 9 Haziran 2015'te Yargıtay'a başvurarak 7 sanık hakkındaki beraat kararına itiraz etti.
Yargıtay Başsavcılığı 1 yıl sonra, 6 Haziran 2016'da görüşünü açıkladı. Temyiz başvurusunu doğru bularak Balyoz davasında beraat kararı verilen isimlerden 7'si hakkındaki kararın bozulması talebinde bulundu.
İşte o isimler:
Emekli Orgeneral Çetin Doğan, Emekli Tümgeneral Behzat Balta, Emekli Tuğgeneral Mehmet Kaya Varol, Emekli Tümgeneral İhsan Balabanlı, Emekli Korgeneral Metin Yavuz Yalçın, Emekli Albay Erdal Akyazan ve Emekli Kurmay Albay Emin Küçükkılıç.
Yargıtay Başsavcılığı, talebinde şu gerekçeleri gösterdi:
"İRTİCA BAŞLIĞI ALTINDA SENARYONUN OYNANMASI YÖNÜNDE HAZIRLIK YAPTIĞI"
"Öncelikle Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nca 1. Ordu Komutanlığına rutin seminer planı kapsamında 'egemen' planının uygulanması yönünde talimat verilmesine rağmen sanık Çetin Doğan'ın bu açık emir karşısında güncel olmamasına ve o tarih itibariyle tehlike arz etmemesine rağmen irtica başlığı altında olasılığı en yüksek senaryonun oynanması yönünde hazırlık yaptığı ve yaptırdığı, Kara Kuvvetleri Komutanlığı'na bu durumu bildirdiğinde olasılığı en yüksek senaryo (irtica) plan seminerinin ileriki bir tarihte plan çalışması şeklinde değerlendirilmesine yönelik yazı yazıldığı değerlendirilmiştir."
"DOĞAN'IN YETKİLERİ AŞACAK ŞEKİLDE KONUŞMALAR YAPTIĞI"
Dilekçede, "Sanık Çetin Doğan'ın bu açık emre karşın olasılığı en yüksek senaryoda ısrar ettiği ve daha önce tarihi belirlenen plan seminerinin tarihini ileri alarak irtica başlığı altında olasılığı en yüksek senaryoyu oynadığı, sanık Çetin Doğan'ın irticai ayaklanmayı öngören plan semineri oynanmasındaki ısrarı ve plan seminerinde sıkıyönetim kanununun sıkıyönetim ilanı halinde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne vermiş olduğu yetkileri de aşacak şekilde konuşmalar yaptığı, plan seminerinin senaryosunda hukuken kabul edilebilecek bir karar bulunmaksızın orduya müdahale yetkisi verecek şekilde oluşturulmasında da sanık Çetin Doğan'ın hükümete karşı tavrını ortaya koyduğu değerlendirilmiştir."
"KONUŞMA İÇERİĞİNİN DARBE YAPMAYA YÖNELİK OLDUĞU"
Ordunun Milli Mutabakat Hükümeti kurma gibi bir görev ve yetkisinin bulunmadığı belirtilen dilekçede, "Sanık Çetin Doğan'ın seminer konuşmasında AK Parti İktidarının düşürülmesinden sonra Milli Mutabakat Hükümeti kurulmasından bahsettiği, bu şekilde sanık Çetin Doğan'ın plan seminerinde yaptığı konuşma içeriğinin mahiyeti itibariyle darbe yapmaya yönelik olduğu, diğer sanıklar Behzat Balta, Mehmet Kaya Varol, İhsan Balabanlı, Metin Yavuz Yalçın, Erdal Akyazan ve Emin Küçükkılıç'ın da plan seminerindeki konuşmalarının içerik itibariyle sanık Çetin Doğan'ın konuşmasına paralellik arzettiği ve benzer mahiyette olduğu değerlendirilmiştir" denildi.
"ATILI SUÇLAMAYI GERÇEKLEŞTİRMEYE ELVERİŞLİ İMKANLAR İÇİNDE BULUNDUKLARI"
"Sanıkların rütbeleri, emir ve komutaları altındaki birliklerin sayı ve imkanları ile sahip oldukları araç ve gereç bakımından atılı suçlamayı gerçekleştirmeye elverişli imkanlar içinde bulundukları.. Ayrıca sanıkların üzerlerine atılı cebir ve şiddet kullanılarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya ve görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs suçu açısından aralarındaki dayanışmanın Türk Silahlı Kuvvetlerinin yasal askeri hiyerarşisi dışında olduğu, seminerde gerçek kişi ve kurumlardan söz edilmemesi gerekmesine rağmen bu kurala uyulmayıp sanıkların konuşmalarında gerçek kişi ve kurumlardan söz ettikleri, bu şekliyle sanıkların, üzerlerine atılı suçun icrai hareketlerine başladıkları, elverişli vasıtalarla hükümeti devirme kastının ortaya konulmasından sonra buna ilişkin hareketlere başlanması halinde suçların icrai hareketlerinin de başladığının kabulü gerektiği, zaten suç işlenip tamamlandıktan sonra düzenin değişmiş olacağı, böyle bir durumda eylemi gerçekleştirenleri cezalandıracakların makamında olmayacağı değerlendirilmiştir."
"ÇETİN DOĞAN OLUŞTURULAN YAPILANMANIN LİDERİ"
"1. Ordu Komutanlığındaki plan seminerinin sanık Çetin Doğan ve diğer sanıklar tarafından seçimle gelen meşru hükümeti antidemokratik yollarla yıkmaya yönelik tertip edildiği, sanık Çetin Doğan'ın oluşturulan yapılanmanın lideri olduğu, bununla ilgili olarak emirler verdiği ve bu doğrultuda görevlendirmelerin yapıldığı, diğer sanıkların da plan seminerindeki sunumları dikkate alındığında Çetin Doğan liderliğinde atılı suçlamaya konu eylemi gerçekleştirmek için oluşturulan yapılanma içinde yer aldıkları, plan seminerine katılarak yukarıda belirlenen amaç doğrultusunda sunum yaptıkları anlaşılmıştır."
"MAHKUMİYETLERİNE KARAR VERİLMESİ GEREKİRKEN BERAATLARINA KARAR VERİLDİ"
Bahsi geçen sanıkların emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın eylemine iştirak ettikleri ifade edilen dilekçede, "Bu şekilde sanıkların Türkiye Cumhuriyeti hükümetini cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs suçunu işledikleri anlaşılmıştır" denildi.
HİLMİ ÖZKÖK VE AYTAÇ YALMAN NİÇİN GÖZDEN KAÇIRILIYOR?
1) Dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök ile Kara Kuvvetleri komutanı Org. Aytaç Yalman'ın medyada karşılıklı atışmayla girdikleri polemik. Bir darbe girişiminin var olduğuna dair itiraflar ve "bunu sen değil asıl ben önledim" çekişmesine varan tartışma.
2) İnkar edilemez nitelikte, saatlerce süren Balyoz ses kayıtları.
İşte bu deliller, "Balyoz" isimli darbe girişiminin yaşandığını açıkça ispatlıyor.
2 YILDIR SES YOK
Ancak beraatlere itirazın ardından geçen iki senede Balyoz davasında bir gelişme yaşanmadı. Bu durum uzun süreli sessizlik sürecinin ardından dosyanın kapatılmaya götürüldüğü şüphesini akıllara getiriyor.
Yeniden görülen Balyoz davasının paralel yapı tartışmalarının gölgesinde yangından mal kaçırırcasına tüm sanıkların beraatiyle örtbas edilmek istendiği iddiası daha önce de dile getirilmişti. Bu iddiaya yol açan şey, beraat kararlarını veren mahkemenin skandal gerekçeleriydi. Mahkemenin beraat gerekçesinde '11 ve 17 nolu CD'lerin sahte olduğu kesin olarak tespit edildi' denilmiş adeta tüm delillerin sahte olduğu ima edilmişti. Oysa Balyoz davası bu cd'lerden ibaret değil. Gerekçede mahkeme heyetinin Balyoz seminer kayıtlarını aklar mahiyette 'gizli iş yapsalar sesleri kaydetmezlerdi' demesi, 'mantıklı bulunmamıştır, hayatın olağan akışına aykırıdır' gibi değerlendirme yapması ise dikkati çekmişti. Yine mahkemenin, dönemin en üst komutanları Hilmi Özkök ile Aytaç Yalman'ın darbe girişimini doğrular mahiyetteki itiraflarına değinmemesi, yeniden yargılama sürecinde bu isimlerin tanıklığına başvurmaması davanın örtbas edilmek istendiği iddiasını güçlendirmişti.
BALYOZ ve 15 TEMMUZ'UN HAYRET VERİCİ BENZERLİĞİ
Yargıtay'ın başvurusu 7 ismi ve Balyoz çevreleri denilen bu isimlerle bağlantılı kesimleri şok etmişti. Çetin Doğan'ın avukatı Hüseyin Ersöz şu sözleri sarfetmişti:
"15 Temmuz darbe teşebbüsü bize bir darbenin nasıl planlanacağını ve hayata geçirildiğini açıkça gösterdi. FETÖ/PDY tarafından gerçekleştirilen bu darbenin hazırlığı Balyoz Davası gibi kumpas yargılama süreçleriyle yapıldı. Bugün kamu vicdanında tartışma konusu olan bu kumpas davaları kurgulayanlardan hesap sorulması gerekirken, bu davaların mağdurlarının yeniden gündeme taşınması ancak ve ancak FETÖ/PDY'nin propagandasına hizmet edecektir."
Bu sözlere göre, Balyoz davası daha fazla konuşulmamalı. Aksi halde Fetö'ye hizmet edilmiş olunur!..
Ama bu sözlere rağmen Yargıtay'ın başvurusuna yönelik değerlendirmeler yapıldı. 7 üst düzey subayın Balyoz darbesini planladığı, seminere katılan diğer zanlıların ise bu darbe hazırlığından habersiz olduğu, bu nedenle de onların beraatlerine itiraz edilmediği dile getirildi. Eğer Yargıtay Genel Kurulu yerel mahkemenin 7 beraat kararını bozarsa dosya bu sanıklar için yerel mahkemede tekrar görülecek.
Ancak aradan geçen 2 yılda bu konuda yeni bir gelişme olduğuna dair basına bir bilgi yansımış değil.
Doğan'ın avukatının açıklamasındaki şu satırlar ilginç: "15 Temmuz darbe teşebbüsü bize bir darbenin nasıl planlanacağını ve hayata geçirildiğini açıkça gösterdi."
Çok doğru. Bravo. Yerinde bir tespit.. 15 Temmuz akşamı köprülerin zırhlı araçlarla trafiğe kapatılması ve askeri araçların her yerde boy göstermeye başlaması sonrası yayılan söylentilerde "sıkıyönetim ilan edildi, büyük terör saldırıları yapılacakmış, önlem için jandarma yetkisi dahilinde harekete geçti" türü bahaneler, Balyoz Planı Seminerinde konuşulan "terör olayları nedeniyle sıkıyönetim ilan edilmeli, şu şu yetkililer gözaltına alınmalı" senaryosuna ne kadar da benziyor değil mi?..
Balyoz'da FETÖ'nün davaya sahte deliller yerleştirdiğinin somut delillerle ortaya çıktığı, bir çok masum ismin FETÖ tarafından olaya karıştırıldığı ve davada sanık yapıldığı, Balyoz darbe hazırlığına dair bilgileri TSK, polis ve MİT içindeki uzantıları aracılığıyla öğrenen FETÖ'nün, sahte deliller oluşturup yerleştirerek ileride açılacak bir davayı hedefleri doğrultusunda genişletmeyi planladığı, emniyet ve yargı soruşturmalarında hukuksal açıdan elini sahte delillerle daha da güçlendirmeye çalıştığı belirtiliyor. Fetö'nün kumpas çabaları netleşti. Artık tartışma konusu değil.
Ancak Çetin Doğan liderliğindeki darbe hazırlığının da gerçek olduğu, saatlerce süren seminer ses kayıtlarının sahte olmadığı, konuşmalarda darbe hazırlığını ispatlayan konuşmaların açık olduğu, kumpas girişimleri var diye bu açık darbe hazırlığının yok sayılamayacağı dile getiriliyor.
Fetö'nün Ergenekon ve Balyoz gibi davalara sahte delil yerleştirdiği açık. Bunun somut kanıtları çok sayıda Fetö davasında ortaya çıktı.
Fetö'nün sahte delil yoluna, mevcut delilleri yeterli görmediği için girdiği söylenebilir. Ya da kadrolaşmada hedefledikleri makamları boşaltabilmek ve örgüt üyelerini o makamlara yerleştirebilmek için bu yola girmiş olabilirler. Ya da kendilerine TSK ve diğer devlet kurumlarında direnebilecek isimleri, lekeleyip yollarından çekmek için davalara yerleştirmiş olabilirler.
İzmir askeri casusluk davasında en önemli sanıklardan Narin Korkmaz'ın evine yapılan gözaltı operasyonunda sahte delil yerleştirildiğini gösteren polis arama görüntüsü bizzat davaya bakan yeni mahkeme başkanının dikkatini çekti. Başkanın duruşmada "görüntüleri izlerken özellikle 57. saniyeye dikkat edin" diyerek uyarmasıyla kumpasa dair bu güçlü kanıt ilk kez kamuoyuna yansıdı.
Bir başka sahte delil yerleştirme olayının Gülen karşıtı 'Tahşiye' grubunun evine yapılan polis baskınında yaşandığı mahkemece kanıtlandı. Polislerin günler öncesinden o grubun evini izlemeye aldığı, evde kimsenin olmadı saatlerde polis yoğunluğunun arttığı, evde bulunan el bombalarının üzerinde o evde kalanlara ait parmak izi çıkmazken aramaya katılan polislerden birinin parmak izinin tespit edildiği mahkemece ortaya çıkarıldı.
İşte bu gibi bir çok kumpas kanıtı yeni yargı birimlerince ortaya çıkarıldı. Fetö'nün kumpasa kalktığı kesin. Ancak bu durum, Balyoz darbe girişiminin örtbas edilmesini haklı kılmamalı.
TSK içinde darbecilerin ne Fetöcüsü ne Balyozcusu barınmamalı. TSK'nın, içindeki pisliklerden arındıkça daha da güçlendiği görülüyor. Aksi halde Suriye ve Irak'taki operasyonlar gerçekleşemezdi. ABD'ye cephe alınıp kafa tutulamazdı.
Fetöcü ya da Balyozcu, farketmez. TSK'da barındırılmamalılar. Bu ordu milletin ordusudur. Darbecilerin ne muvazzafları TSK içinde barınabilir ne de geçmişte darbeye teşebbüs etmiş artık muvazzaf olmayanları görmezden gelinebilir.
28 ŞUBAT'A MÜEBBET
Üstelik çok çarpıcı bir bağlantı daha var. Balyoz'da beraatine itiraz edilen 7 isimden biri olan Çetin Doğan bir başka dava olan 28 Şubat davasında darbe girişiminde rol aldığı mahkemece kanıtlanarak 13 Nisan 2018'de oy birliği ile müebbet hapse mahkum edilen 21 isim arasında yer aldı. Bu mahkumiyet Fetöden arınmış mahkemelerce verildi.
MAKSADINI AŞMAK YA DA AŞMAMAK
"Kararı verenler de Fetöcü olabilir. Biz 28 Şubat'ta darbe falan yapmadık. Basında bazı iyi niyetli uyarılarımız gündem olmuş olabilir. Ama bu darbe sayılmaz. Belki maksadımızı biraz aşmış olabiliriz. Ama o kadar" gibi savunmalar gülünç ve milletin aklına hakaret olacaktır. Herkes Sincan'da tanklar yürürken hükümete gözdağı niteliğinde bir darbe girişimi yaşandığını gördü. Fetö liderinin hükümeti eleştirip darbecileri desteklediğini gördü. 28 Şubatçıların Fetö ile yakınlıkları inkar edilemez. Dolayısıyla kendilerini mahkum edenleri ya da yargılanmalarını isteyen çevreleri Fetöcü diye ilan etmekle de bu iş kapatılamaz. Balyoz seminerindeki darbe içerikli konuşmaları, maksadını aşan konuşmalar deyip örtbas etmek de olmaz. Hele bir mahkemeye hiç yakışmaz.
Hilmi Özkök ile Aytaç Yalman'ın basındaki karşılıklı atışmalarını unutmak mümkün mü? Süt dökmüş kedi gibi oldu o tartışmalardan sonra bu iki isim. Nasıl da kapışmışlardı o polemikte. Bu en üst yetkili iki ismin söyledikleri kadar açık bir delil olamaz. Ama beraat kararını veren mahkeme bunu görmedi. Bu görmeme iyi niyetle açıklanabilir mi?..
Mahkeme, saatlerce uzunluktaki ses kayıtlarında sarfedilen "sıkıyönetim olunca şu yetkiliyi gözaltına alalım, şunu derdest edelim" ve benzeri detayları ise maksadını aşan sözler deyip masum olarak değerlendirdi.
Bu nasıl bir yargılama böyle, açık delilleri görmeyen, gördüğünü ise çarpıtan!..
GÜLEN: 28 ŞUBAT MGK'SI SEVAPTI
Bunların görmezden gelinmesini istiyor Balyoz ve 28 Şubat çevreleri. Ne ilginç değil mi o süreçte Fetö ve 28 Şubat'çıların birbirine destek vermiş olması.
Ancak zaman değişti. Artık bir iki baskınla sesi susturabilecek, darbe bildirisi okutturulabilecek tek tük medya yok. "Şu kurum, bu tv kanalı darbecilerce işgal edildi. Direnişe koşun. Şurada toplanalım" türü çağrılar internet medyası ve sosyal medya aracılığıyla hızla yayılıyor. Darbe gecesi dakika dakika nerede ne oluyor tüm gelişmeler canlı yayında halka duyuruluyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sesi ve çağrısı sosyal medya canlı yayını üzerinden halka ulaştırılıyor.
Darbe girişimlerine karşı millet susmuyor. 15 Temmuz gerçekten bir destan. Kurtuluş savaşında Maraş'ta halkın silahını kazma küreğini kapıp işgalci düşmanla çatışmaya girmesi ve onları şehirden kovması durumunun bir benzeri yaşandı darbe gecesi. Halk her yerde harekete geçti. Askeri birliklerin önü iş makineleriyle kapatıldı. Darbeye asker taşıyan araçların lastikleri patlatıldı. Uçaklardan bombalar atılmasına, helikopter ve tanklardan yaylım ateşi açılmasına, yaşamların kaybedildiğinin görülmesine karşın korkuya kapılınmadı, direniş sonuna kadar devam etti.
Ve 28 Şubat sürecinde darbecilerin korktuğu bir şey yıllar sonra başlarına geldi. Polis darbecilere karşı etkin şekilde direndi. 28 Şubatçılar, polis olası bir darbeye direnmesin diye ellerindeki ağır silahların toplanmasını devirdikleri hükümetin yerine kurdukları hükümete görev olarak vermişlerdi.
TSK milletin ordusudur. Aşırı laik seçkinci bir grubun ya da bir örgütün ya da bir cemaatin değil. Darbenin Fetöcüsü de Balyozcusu da aynı lanet yolun yolcusu.
Soru: 7 sanıklı Balyoz davasının son durumu nedir. Dosya kapatıldı mı?.. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz
Balyoz'da Doğan'ı şok eden talep
Yeniden görülen Balyoz davası kapandı
Balyoz örtbasında skandal detaylar
Skandal: Balyoz davası örtbasla bitti
Yalan tanıklık suç duyurusu getirir
Balyoz davası sil baştan
Özkök ve Yalman'dan şok inkar
Balyoz'da 25 beraat
Balyoz'da 230 tahliye
AYM: Balyoz'da hak ihlali var
Yalman, Başbuğ'u suçladı
Keçisi Yalman da günah kimin?
Yalman mahalle baskısına öfkeli
Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı
Paralel yapı-28 Şubat süreci
28 Şubat gerekçeli kararı açıklandı
28 Şubat sivillerine soruşturma
28 Şubat Darbesine 21 müebbet
(16 Aralık 2018, 11:00), güncel.: (18 Aralık 2018)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: