Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 51 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı. FETÖ Lideri Fetullah Gülen ise iddianamede 1 numaralı şüpheli olarak yer aldı. Dink'in öldürülmesinin, FETÖ'nün şiddet içeren bir başlangıç eylemi olduğu vurgulanan iddianamede, şunlar kaydedildi: 'Anayasa dışı bir güç merkezi olarak kamu kurum ve kuruluşlarında, Fetullah Gülen cemaati adı altında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü olarak örgütlenen yapının, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni silah zoruyla cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırıp yerine, CIA gibi yabancı devlet istihbaratı kontrolünde bulunan, meczup silahlı terör örgütü lideri Fetullah Gülen'in sapkın dini inançları referans alınarak başka bir düzen getirmek olduğu anlaşılmıştır. Dink'i öldürülmesi, yasama, yürütme, yargı ve diğer tüm devlet kurumlarını, silahlı kuvvetler ve emniyet teşkilatını denetimlerine almak için FETÖ/PDY'nin şiddet içeren bir başlangıç eylemidir.'
29.04.2017 15:57 Agos gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürülmesine ilişkin 51 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı.
24 Nisan'daki gelişmeye göre, Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında, aralarında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşısı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, kapatılan Zaman gazetesinin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, gazeteciler Adem Yavuz Arslan, Ercan Gün ile meslekten ihraç edilen Tuğgeneral Hamza Celepoğlu, dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız, İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi yüzbaşı Muharrem Demirkale'nin de aralarında bulunduğu 51 şüpheli hakkında iddianame hazırlandı.
Hrant Dink'in, 19 Ocak 2007'de genel yayın yönetmeni olduğu, Şişli'deki Agos gazetesinin önünde uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetmesine ilişkin açılan dava haricinde, cinayetin FETÖ ile bağlantısını ortaya çıkaran en kapsamlı soruşturma tamamlandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökalp Kökçü tarafından yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan 122 sayfalık üçüncü iddianamede, FETÖ elebaşısı Gülen ve örgütün iltisaklı olduğu tespit edilen üyeler ile dönemin jandarma görevlileri ve gazetecilerin de aralarında bulunduğu 28'i tutuklu, 8'i yakalamalı 51 şüpheli yer aldı.
İddianamede, Dink ailesinden Arat Dink, Delal Dink, Hasrof Dink, Rahil Dink ve Sera Dink "şikayetçi" sıfatıyla bulunuyor.
İddianamede, FETÖ elebaşısı Fetullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, kapatılan Zaman gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı, gazeteciler Adem Yavuz Arslan, Ercan Gün, Faruk Mercan, Muammer Ay, avukat Halil İbrahim Koca ile meslekten ihraç edilen Tuğgeneral Hamza Celepoğlu, dönemin Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız, İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi yüzbaşı Muharrem Demirkale ile cinayet döneminde İstanbul ve Trabzon'da çalışan jandarma görevlileri Yavuz Karakaya, Ecevit Emir, Ali Barış Sevindik, Eyüp Temel, Metehan Kadir Yıldırım, Veysel Şahin, Önder Araz, Osman Kırçalı, Ergün Yorulmaz, Atilla Güçlüoğlu, Birol Ustaoğlu, Metin Balta, Murat Bayrak, Yüksel Avan, Volkan Şahin, Ünsal Gürel, Şeref Ateş, Okan Şimşek, Hüseyin Yılmaz, Gazi Günay, Cevat Eser, Adnan Acar, Rahmi Özer, Mustafa Küçük, Musa Yıldırım, Mikdat Özbek, Emre Cingöz, Yusuf Bozca, Abdullah Dinç, Bekir Yokuş, Hacı Şefik Şimşek, Niyazi Malkoç, Resül Kütükoğlu, Ahmet Faruk Aydoğdu "şüpheli" sıfatıyla yer alıyor.
İddianamede, ayrıca bir yayınevinin sahibi olan Adem Sarıgöl ile cinayet döneminde çeşitli rütbelerde görevli polisler Tevfik Cantürk, Ahmet Çetiner, Metin Balta, Yakup Kurtaran ve Metin Canbay da şüpheli olarak bulunuyor.
Başsavcılığın onayladığı iddianame, Dink cinayetine ilişkin ana davanın görüldüğü İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine birleştirilmesi talebiyle gönderildi. Mahkeme heyeti, 15 gün içerisinde iddianamenin kabulü veya reddi yönünde bir karar vermesi bekleniyor. Heyetin, kabul kararı vermesi halinde şüpheliler hakim karşısına çıkacak.
Ceza istemleri
İddianamede, şüpheli Fetullah Gülen'in, "cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "kasten öldürme suçuna iştirak" suçundan müebbet, "silahlı terör örgütü kurmak ve yönetmek" suçundan da 15 yıldan 22,5 yıla kadar hapisle cezalandırılması istendi.
Şüpheliler eski savcı Zekeriya Öz ve gazeteciler Adem Yavuz Arslan, Faruk Mercan, Ekrem Dumanlı ile eski Trabzon İl Jandarma Komutanı Ali Öz ve diğer jandarma görevlilerinin de bulunduğu 40 şüphelinin, "cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet ve "kasten öldürme suçuna iştirak" suçundan da müebbet hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, bu şüphelilerin ayrıca "silahlı terör örgütüne üye olma" suçundan da 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörüldü.
İddianamede diğer şüphelilerden Ercan Gün, Adem Sarıgöl, Muammer Ay, Ahmet Çetiner, Atilla Güçlüoğlu, Birol Ustaoğlu, Metin Balta, Murat Bayrak, Yakup Kurtaran ve Yüksel Avan'ın da, "cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı terör örgütüne yardım etmek" suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.
Dink Cinayeti, Gülen'in Başka Bir Düzen Getirmek İçin Başlangıç Eylemi"
Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında, aralarında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşısı Fetullah Gülen ve eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin de bulunduğu 51 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, "Dink cinayetinin, Fetullah Gülen'in sapkın dini inançları referans alınarak başka bir düzen getirmek için Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması'nın (FETÖ/PDY) şiddet içeren bir başlangıç eylemi olduğu" belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökalp Kökçü tarafından hazırlanan iddianamede, FETÖ/PDY tarafından 15 Temmuz 2016'da gerçekleştirilen darbe teşebbüsüne giden süreçte, Hrant Dink cinayeti, cinayetin terör örgütü açısından önemi, etkileri ve sonuçları irdelendi.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni iken 19 Ocak 2007'de gerçekleştirilen silahlı saldırıyla Hrant Dink'in öldürülmesinin, FETÖ'nün şiddet içeren bir başlangıç eylemi olduğu vurgulanan iddianamede, şunlar kaydedildi:
"Anayasa dışı bir güç merkezi olarak kamu kurum ve kuruluşlarında, Fethullah Gülen cemaati adı altında FETÖ/PDY silahlı terör örgütü olarak örgütlenen yapının, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni silah zoruyla cebir ve şiddet kullanarak ortadan kaldırıp yerine, CIA gibi yabancı devlet istihbaratı kontrolünde bulunan, meczup silahlı terör örgütü lideri Fetullah Gülen'in sapkın dini inançları referans alınarak başka bir düzen getirmek olduğu anlaşılmıştır. Dink'i öldürülmesi, yasama, yürütme, yargı ve diğer tüm devlet kurumlarını, silahlı kuvvetler ve emniyet teşkilatını denetimlerine almak için FETÖ/PDY'nin şiddet içeren bir başlangıç eylemidir."
Hrant Dink cinayeti eylemini gerçekleştiren bazı kamu görevlilerinin, eylemi başından sonuna kadar planlayıp icrasının yolunu açtıkları, denetlendikleri ve cinayetin işlenmesine nezaret ettikleri belirtilen iddianamede, "Bu kamu görevlilerinin eylemi gerçekleştirecek potansiyel şüphelileri ve eylemi gerçekleştirenleri eylem öncesi bildikleri halde, FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda Dink'in öldürülmesi eylemini engellemedikleri, aksine suça iştirak ettikleri, cinayet sonrasında örgütün amaçları ve hedefleri doğrultusunda kamuoyu algısı oluşturmak için tetikçi Ogün Samast'ın elinde Türk bayrağı olduğu halde fotoğraf ve görüntülerini alarak medyadaki tetikçileri aracılığıyla yayınladıkları tespit edilmiştir." ifadesi yer buldu.
"15 Temmuz'un önünü açan kumpas soruşturmaları: Ergenekon ve Balyoz"
Cinayet öncesinde FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda, 2006'da yasa dışı olarak kurulup 2012'ye kadar çete faaliyeti yürüten İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğü C-5 Büro Amirliğinde örgüt mensuplarınca, Türk Silahlı Kuvvetleri ve emniyet teşkilatında terör örgütüyle iltisaklı olmayan kamu personeli ile ilgili tasfiyeler yapıldığı vurgulanan iddianamede, örgüt mensuplarınca icra edilen başarısız 15 Temmuz askeri darbe kalkışmasının önünü açmak için Ergenekon ve Balyoz, kumpas soruşturmalarının hazırlıklarının yapıldığı öne sürüldü.
İstihbarat Daire Başkanlığı ve bağlı il istihbarat şube müdürlüklerinde Hrant Dink cinayetinden sonra örgüt mensuplarınca kadroların işgali ile birlikte örgüt ile iltisaklı olmayan kamu personelinin tasfiyesinin, Ergenekon, Balyoz, Amirallere suikast, Poyrazköy, Askeri Casusluk ve fuhuş gibi kumpas soruşturmalarla sağlandığı bilgisi verilen iddianamede, "FETÖ/PDY tarafından yapılan tasfiyeler ve kadrolaşmalardan sonra, Odatv, Şike, MİT soruşturması, 17-25 Aralık kumpas ve darbe soruşturmaları yapılmış, sonucunda silahlı terör örgütünce, nihai amacın sağlanmasının temini maksadıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin anayasal düzenini cebir ve tehdit kullanarak değiştirmek için 15 Temmuz başarısız askeri darbe ve silahlı kalkışmasında bulunulmuştur." değerlendirmesi yapıldı.
İddianamede, Dink'in öldürülmesinde kamu görevlilerinin ihmali konusunda, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonucunda düzenlenen ve İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede de, bazı İstihbarat Daire Başkanlığı ve Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerinin, FETÖ/PDY yöneticisi ya da üyesi olarak hareket ettikleri noktasında elde edilen delillerle illiyet bağı kurularak tespitlerde bulunulduğu ve şüpheliler hakkında kamu davası açıldığı hatırlatıldı.
"Dink cinayetinin Gülen'in onayı dışında gerçekleştiğinin kabulü mümkün değil"
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki davada sanıklar Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşgun Çakar'ın FETÖ/PDY yöneticileri, İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğü ile Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli bazı kamu personelinin örgüt üyesi olarak nitelendirildikleri anlatılan iddianamede, Ramazan Akyürek'in de aralarında bulunduğu 25 sanığın FETÖ/PDY'nin şifreli yazışma programı "ByLock" kullandıklarının tespit edildiği anlatıldı.
İddianamede, "Hrant Dink cinayetinin Türkiye kamuoyu ve Ermeni diasporasının etkin olduğu Avrupa ve Amerika'daki etkisi, gerçekleştirilen eylemin şiddet içeren silahlı başlangıç eylemi olması, eylemde yer alan kamu görevlilerinin sonradan ortaya çıkan örgütsel konumları ve sonucunda bürokrasi kadrolarının ele geçirilmesi nedeniyle eylemin FETÖ/PDY lideri şüpheli Fetullah Gülen'den bağımsız olarak, bilgi ve onayı dışında gerçekleştirildiğinin kabulü mümkün değildir." denildi.
"Dink cinayeti, darbe teşebbüsüne giden süreçte atılan ilk kurşun"
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca jandarma görevlileri ile ilgili yürütülen soruşturmanın, bugün itibarıyla yapılan tespit ve delillere ulaşılamadığı için ayrılması yönünde karar verilmek zorunda kalındığı belirtilen iddianamede, şöyle devam edildi:
"15 Temmuz başarısız darbe kalkışması ile gelinen son noktada, şüphelilerin eylemlerini sadece, 'silahlı terör örgütü yönetici ya da üyesi olmak', 'kasten öldürmeye iştirak' olarak nitelendirmek hukuki tavsikten uzak olacaktır. 15 Temmuz başarısız darbe kalkışmasına giden süreçte, Hrant Dink cinayeti bu yolda ve bu amaç için attırılan ilk kurşun olması nedeniyle yürütülen soruşturmanın mahiyeti, niteliği ve ne kadar önemli olduğu, yabancı devlet destekli bu çete faaliyeti ile ülkemizin ve devletimizi zor duruma düşürüldüğü bugünlerde daha iyi idrak edilebilmektedir."
İddianamede, FETÖ'nün gerçekleştirdiği 15 Temmuz darbe girişimi, örgütün kuruluşu, amaçları, ideolojisi, hiyerarşik yapısı, paralel devlet kurma çabası ve yasa dışı faaliyetleri de özetlenerek anlatıldı.
Hrant Dink cinayeti soruşturmasının şüphelileri İstanbul Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Astsubay Yavuz Karakaya ile İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü Tim Komutanı Üsteğmen Muharrem Demirkale'nin, FETÖ/PDY mensuplarınca gerçekleştirilmeye çalışılan 15 Temmuz başarısız darbe kalkışması sırasında, Ankara'daki Jandarma Genel Komutanlığı binasında darbeciler safında girdikleri silahlı çatışma sonucunda yakalandığı ve bu şüphelilerin "darbeye teşebbüs" suçundan Ankara'da tutuklandıkları bilgisi verilen iddianamede, soruşturma şüphelilerinden Hamza Celepoğlu'nun da "FETÖ/PDY'ye üye olmak" ve "darbeye teşebbüs" suçlarından tutuklu bulunduğu bildirildi.
"Cinayet şüphelisi askerler darbe girişiminde aktif rol aldı"
Hrant Dink cinayetinin planlanması ve icrası aşamalarında aktif rol alan bazı muvazzaf asker şüphelilerin, FETÖ/PDY tarafından gerçekleştirilmeye çalışılan 15 Temmuz darbe girişiminde de aktif rol aldıklarının tespit edildiği belirtilen iddianamede, şu ifadeler yer buldu:
"15 Temmuz darbe girişimi, Hrant Dink cinayetinde sorumluluğu bulunan kamu görevlileri ile ilgili idari soruşturmaların FETÖ/PDY terör örgütü üyeliği suçundan tutuklanan mülkiye müfettişlerince silahlı terör örgütü mensuplarının korunması amacıyla Hrant Dink cinayeti ile ilgili F3, F4 ve F5 İstihbarat raporlarının gizlenerek yürütülmesi sonucunda, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü bürokrasi kadrolarının ele geçirilmesi ile başlatılabilen, sonradan kumpas oldukları tespit edilen Ergenekon ve Balyoz soruşturmaları kapsamında tutuklanan, emekliliğe sevk edilen ya da zorunlu olarak emekli olan silahlı kuvvetler mensuplarından boşalan kadroları işgal eden FETÖ/PDY terör örgütü mensubu muvazzaf asker şahıslarca anayasal düzeni cebir ve şiddet kullanarak değiştirmeye teşebbüs edilerek icra edilmiştir."
İddianamede, öncesinde, cinayet sırasında ve sonrasında yaşanan tüm olayların FETÖ'nün kontrolünde gerçekleştiğine dair tespitlere yer verildi.
Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesine ilişkin açılan dava haricinde, cinayetin FETÖ ile bağlantısını ortaya çıkaran İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosunca hazırlanan 122 sayfalık iddianamenin detayları belli olmaya başladı.
İddianamede, Dink cinayetini gerçekleştiren bazı kamu görevlilerinin, eylemi başından sonuna kadar planlayıp icrasının yolunu açtıkları ve denetlendikleri, cinayetin işlenmesine nezaret ettikleri, potansiyel şüphelileri ve eylemi gerçekleştirenleri bildikleri halde FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda Dink'in öldürülmesini engellemedikleri, aksine suça iştirak ettikleri belirtilerek, cinayet sonrasında örgütün amaçları ve hedefleri doğrultusunda kamuoyu algısı oluşturmak için tetikçi Ogün Samast'ın elinde Türk Bayrağı olduğu halde fotoğraf ve görüntülerini alarak medyadaki tetikçileri aracılığıyla yayınladıkları vurgulandı.
"Şüphelinin teşhisi örgütü ortaya çıkaran delillerden biri"
FETÖ'nün bugüne kadar yaptığı eylemlerin sıralandığı iddianamede, şüpheliler Metin Canbay ve Yakup Kurtaran'ın, örgütün şifreli mesajlaşma programı "ByLock" kullanıcı olduğu belirtildi.
Soruşturma kapsamında ifadesi alınan İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Uzman Çavuş Yusuf Bozca'nın "Şüpheli Muharrem Demirkale'nin, askeri hiyerarşik yapıda alt rütbede görev yapan astsubaylar Şeref Ateş ve Yavuz Karakaya'ya 'abi' diyerek hitap ettiğini beyan etmiştir. Şüpheli Bozca, diğer şüphelilerden Emre Cingöz ve Ali Barış Sevindik'i güvenlik kameralarına yansıyan kayıtlardan teşhis etmiştir. Bu durum şüphelilerin FETÖ/PDY içinde, yasal hiyerarşi dışında örgütsel bir yapılanma ve konumda bulunduklarını da teyit etmektedir." denildi.
Ogün Samast'ın İstanbul'a geldiği bilgisinin Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerince bildirilmesi üzerine, şüpheli Muharrem Demirkale'nin TİM Komutanı olduğu Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri şüphelilerce keşif çalışması yapıldığı belirtilen iddianamede, şüpheli Demirkale'nin emri altındaki diğer şüpheliler Yavuz Karakaya, Bekir Yokuş, Emre Cingöz, Ecevit Emir, Hacı Şefik Şimşek ve Eyüp Temel'in görev kayıt defterine göre farklı yerlerde bulunmaları gerekirken, cinayet mahalli ve çevresinde bulunduklarının cep telefonu sinyal baz bilgileri ve güvenlik kamera görüntülerinden tespit edildiği vurgulandı.
İddianamede, İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü ASAF biriminde görevli şüpheliler Şeref Ateş, Mustafa Küçük, Miktad Özbek ve Musa Yıldırım'ın cep telefonlarının 19 Ocak 2007 günü saat 14.00'den itibaren Dink'in ikameti ve sahibi olduğu Beyaz Adam Yayınevi çevresinde sinyal bilgisi verdiği belirtildi.
Ogün Samast'ın ifadesine yer verilen iddianamede, "Samast, olay günü olan 19 Ocak 2007'de kendisini siyah renkli Renault marka bir araçtan inen şahısların takip ettiğini, daha sonra takibe katılan şahısların arttığını söylemiş, güvenlik kamera görüntülerinden, şüphelilerce kullanılan siyah renkli ve mavi renkli iki araç tespit edilmiştir. İstanbul İl Jandarma Komutanlığıyla yapılan yazışma sonucu cinayetin işlendiği gün Jandarma Komutanlığına ait 734531 Askeri, 34 BCD 22 plakalı siyah renkli Renault Clio marka araçla şüpheliler Yavuz Karakaya ve Bekir Yokuş'un, 734648 Askeri, 34 R 0844 plakalı mavi renkli Fiat Albea marka araçla şüpheliler Emre Cingöz ve Eyüp Temel'in görev yaptıkları belirlenmiştir." bilgisi yer aldı.
"Cinayet sürecini kayda almışlar"
İddianamede, fail Ogün Samast'ın Samsun'da otogarda yakalandıktan sonra İl Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünce de çekilmiş görüntülerinin 8 Eylül 2016'da yazılı ve görsel medyada yayınlanması, bunların soruşturma dosyasındaki görüntüler olmaması üzerine savcılığa getirilen Samast'a görüntülerin izlettirildiği anlatıldı. İddianamede, şunlar kaydedildi:
"Samast'a, Samsun Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde yanında oturan sivil şahsın elindeki telefon ekranından Yasin Hayal ile konuştuğu, ankesörlü telefon önünde sigara içip beklerken çekilen görüntülerinin izletilmiştir. Samast, bu görüntülerin iş yeri güvenlik kamera görüntüleri olmadığı, caddenin karşısında park halinde bulunan kendisini takip eden şahısların kullandığı siyah renkli Renault marka aracın yakınında bekleyen, kendisini takip eden şahıslarca çekilmiş fiziki takip görüntüleri olduğu beyanında bulunmuştur. Samast'ın ifadesinde bahsettiği görüntüleri izleten sivil giyimli şahsın Samsun İl Jandarma Komutanlığı Şube Müdürü şüpheli Murat Bayrak olduğunu tespit edilmiştir."
İddianamede, Samast'ın beyanına göre şüphelilerden Muharrem Demirkale'nin yönlendirmesi ve koordinasyonu altında görev yapan şüpheliler Karakaya ve Yokuş'un, fiziki takip kameralarıyla Ogün Samast'ı bulunduğu yere göre, caddenin karşısından yatay ve yüzüne yakın çekim yapacak şekilde kayda aldıkları aktarılarak, cinayetin öncesi ve sonrasıyla tüm sürecin FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda kullanmak üzere kayıt altına alındığı belirtildi.
Gözaltına alınan Ogün Samast'ın eline Samsun İl Jandarma Komutanlığı görevlilerince deyim yerindeyse zorla, ısrarla Türk bayrağı tutuşturularak kayda alınan görüntülerinin bir kısmının şüpheli Ercan Gün tarafından örgütün amaçları doğrultusunda terör örgütüyle iltisaklı medya kuruluşlarına servis edildiğine dikkati çekilen iddianamede, Samast'ın, "Yapılan plan gereği öldürülen Hrant Dink'in cesedinin başında Türk bayrağı açacaktım. Çevrenin kalabalık olması ve öldürülmekten korktuğum için üzerimde taşıdığım Türk bayrağını açamadan kaçmak zorunda kaldım." şeklindeki ifadesi dikkate alındığında, kamuoyu etkisi ve algısı yaratabilmek amacıyla Samast'ın maktulün başında korkusundan açamadığı Türk bayrağının Samsun TEM Şube Müdürlüğünde eline tutuşturularak açtırıldığı kaydedildi.
İddianamede, söz konusu fotoğrafların terör örgütü tarafından Dink cinayeti ile hedeflenen algının yaratılabilmesi amacıyla medya kuruluşlarına servis edildiği ifade edilerek, hedeflenen algının oluşturulmasından sonra FETÖ/PDY'nin amacı doğrultusunda asker ve emniyet bürokrasisini hedef alan tasfiyeye dönük soruşturmalara başlandığı anlatıldı.
Ercan Gün'ün rolü
İddianamede, FETÖ/PDY ile iltisaklı olduğu gerekçesiyle kapatılan Zaman gazetesinde 1996'da muhabirliğe başlayan şüpheli Ercan Gün'ün, Fox TV Haber müdürü olarak çalıştığı belirtilerek, şüphelinin, Hrant Dink cinayetinin işlendiği gün FETÖ/PDY üyeleri Adem Yavuz Arslan, M. Faruk Mervan ve Ekrem Dumanlı ile cinayet sonrası yoğun telefon irtibatlarının bulunduğu aktarıldı.
Şüpheli Ercan Gün'ün, 31 Ocak 2007'de örgüt mensuplarınca gönderildiği Samsun'da cep telefonundan Samsun İl Jandarma Komutanlığı santral numarasını aradığı, bir süre görüştükten sonra telefonu kapatarak jandarma görevlileri ile gizli bir buluşma gerçekleştirdiği algısını yarattıktan sonra İstanbul'a geri döndüğü belirtildi.
Şüpheli Gün'ün 30 Ocak 2007'de, kaçak olarak yurt dışında bulunan FETÖ/PDY'nin medya mensupları Ekrem Dumanlı, Adem Yavuz Arslan ve Mehmet Faruk Mercan ile emniyet mensuplarının örgütsel konumda "abi"liğini yapan avukat Halil İbrahim Koca ile buluştuğu anlatılan iddianamede, kendisine haber olarak yayınlayacağı görüntüler burada verilmesine rağmen bunların Samsun İl Jandarma Komutanlığında çekildiği algısı yaratılması için Gün'ün 31 Ocak 2007'de Samsun'a gönderildiği anımsatıldı.
Tutuklu şüpheli Ercan Gün'ün yayınlandığı görüntülerin, Samsun İl Emniyet Müdürlüğünün İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne network üzerinden gönderdiği 44 saniyelik kayıtlar olduğu belirtilen iddianamede, söz konusu görüntülerin Samsun İl Jandarma Komutanlığında çekilmiş gibi şüpheli Ercan Gün tarafından 1 Şubat 2007'de yayınlanmasıyla Hrant Dink cinayetinin arkasında "ulusalcılar"ın olduğu algısı yaratılarak, Ergenekon operasyonlarının zeminin oluşturulduğu ve cinayetin medya tetikçiliğiyle oluşturulan kumpasla başarıyla yerine getirildiği vurgulandı.
"Devrem bizden biri olduğunu neden söylemedin?"
İddianamede, suç tarihinde Samsun İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğü olan ve halen Çankırı İl Emniyet Müdürü olarak görev yapan Fikri Yalman'ın şu ifadesine yer verildi:
"27 Ocak 2007'de aynı zamanda devrem olan İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer telefonla arayarak 'Devrem bu yakalamayla ilgili elinizde bilgi, belge, görüntü ne varsa gönderin.' dedi. Network üzerinden İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne bizim kendi görüntümüzü ve o ana kadar temin ettiğimiz bilgi ve belgeleri üst yazı ile gönderdik. 1 Şubat 2007'de Fox TV'de akşam ana haber bülteninde bizim şubemizden İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne gönderilen 44 saniyelik görüntünün Ercan Gün tarafından ' Samsun otogarda Jandarma tarafından çekilen görüntüler' anonsuyla yayınlandığını gördük.
Fox TV'de görüntüler yayınlandıktan birkaç gün sonra Yılmazer network üzerinden telefonla arayarak 'Devrem görüntülerde sivil olan kişinin bizden olduğunu neden söylemedin?' diyerek sitem etti. Bahsettiği kişi Güvenlik Şube Müdürü Vekili Yakup Kurtaran'dı. Ben de kendisine 'Görüntülerde polis var mı yok mu sormadın, ben de böyle bir şey söyleme gereği duymadım.' dedim."
Dink cinayetinin sanıklarından Ali Fuat Yılmazer'in "Yayınlanan görüntülerde bizden biri olduğunu neden söylemedin" diyerek Fikri Yalman'a sitem ettiği şüpheli Yakup Kurtaran'ın "ByLock" kullanıcısı olduğu belirtilen iddianamede, Yılmazer'in şüpheli Yakup Kurtaran'dan "Bizden biri" diyerek bahsetmesinin, şüphelilerin örgüt mensubiyetleri ve örgütsel konumları itibarıyla da örtüştüğü anlatıldı.
İddianamede, "Ali Fuat Yılmazer'in bu ifadesinden, görüntülerde Yakup Kurtaran'ın bulunduğunun bilinmesi durumunda Samsun İstihbarat Şube Müdürlüğünden, İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürlüğüne gönderilen 44 saniyelik görüntünün FETÖ'nün medya ayağında yer alan 'şakirtlerine' servis edilmeyeceği de anlaşılmaktadır." denildi.
FETÖ'nün kitaplar üzerinden cinayet algısı
FETÖ/PDY mensubu olduğu gerekçesiyle hakkında yakalama kararı bulunan şüpheli Adem Yavuz Arslan'ın, örgüt mensuplarının katılımı ve organizasyonunda işlenen Dink cinayetini FETÖ'cülerden uzak tutmak, perdelemek ve örgüt mensubu emniyet mensuplarının rolünün olmadığını kanıtlamak için "Bi' Ermeni var... Hrant Dink Operasyonlarının Şifreleri", "Ergenekonun şifresi & Dink'ten Malatya'ya Azınlıklar Nasıl Hedef Oldu?" isimli kitaplarını, örgütsel faaliyet kapsamında algı operasyonunun bir parçası olarak yazdığı kaydedildi.
İddianamede, FETÖ/PDY soruşturmalarının şüphelileri gazeteci Nazlı Ilıcak tarafından "Her Taşın Altında The Cemaat mi Var?", gazeteci Bayram Kaya tarafından "21 Numaralı Suikast Yolcusu Kördüğüm" adlı kitapların da cinayetin FETÖ bağlantısını karartmak, perdelemek için algı operasyonunun bir parçası olarak örgütsel faaliyet kapsamında yazıldığı vurgulandı. Söz konusu kitapların yazarları FETÖ üyeliği suçlamasıyla yargılanıyor.
Cinayet öncesi ve sonrasında yapılan ihbarlara ilişkin tahkikatların yasa dışı olarak çete faaliyeti yürüten C-5 Bürosunda yürütüldüğü ve o dönem büronun başında Ali Fuat Yılmazer'in bulunduğu anımsatılan iddianamede, söz konusu büroda görev yapan kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunun "ByLock" kullanıcısı olduğunun tespit edildiği bildirildi.
Ergenekon gerekçeli kararında aklanmaya çalıştılar
İddianamede, Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı nedeniyle yeniden yargılama konusu yapılan Ergenekon davasının, kapatılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince hazırlanan yaklaşık 17 bin sayfalık gerekçeli kararında, Ergenekon örgütünün varlığını ve eylemlerini kanıtlamak amacıyla sık sık Hrant Dink cinayetine atıflarda bulunulduğu, başta FETÖ şüphelisi Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer olmak üzere şüphelilerin aklanmaya çalışıldığı vurgulandı.
Gerekçeli kararı yazan hakimlerin de FETÖ/PDY soruşturmalarının şüphelileri arasında bulunduğu anımsatılan iddianamede, şu değerlendirmelere yer verildi:
"Anayasa Mahkemesince verilmiş uygulanması zorunlu hak ihlali kararına rağmen kapatılan İstanbul Kapatılan 13. Ağır Ceza Mahkemesince Ergenekon davasının tutuklu sanıklarının tahliyelerine direnilmesi, aynı kamu görevlilerinin büyük çoğunluğunun Ergenekon, Balyoz, MİT tırları, 17-25 Aralık gibi kumpas soruşturmalarında da görev alıp örgütsel faaliyette bulunmaları bir bütün olarak değerlendirildiğinde; Hrant Dink cinayetinin planlanması ve icrası ile sonrasında kumpas soruşturmalara basamak yapılmasının, kamuda konuşlanan FETÖ/PDY mensupları ile medya da konuşlanan FETÖ/PDY mensuplarının kolektif çalışmalarının bir sonucu olduğu anlaşılmıştır."
"13 Ekim 2005'ten itibaren bu cinayetin işleneceğini bildikleri tespit edilmiştir"
İddianamede, Dink cinayetinin sanıkları Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşgun Çakar'ın emniyet içerisinde Fetullah Gülen örgütünün yapılanmasında görev aldıkları belirtilerek, Fetullah Gülen örgütünün İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğünde yapılanmak istediği, bunu sağlayabilmek için istihbarat görevlilerinin sorumluluğunu doğuran Hrant Dink cinayetinin işlenmesine engel olmadıkları aktarıldı.
Bu şüphelilerin cinayet işleninceye kadar hareketsiz kaldıkları, Ergenekon, Balyoz gibi operasyonların hazırlıklarını oluşturmak için bu cinayetin işlenmesini faydalı gördükleri anlatılan iddianamede, "Kumpas soruşturmaların meşruluk kazanması ve FETÖ'nün hukuki bir iş yaptığı algısının oluşturulması, FETÖ'nün amaç suçlarının gerçekleştirilmesi için Hrant Dink cinayetini araç suç niteliğinde görerek işlenmesine kasten engel olmadıkları anlaşılmıştır. Şüphelilerin Hrant Dink cinayetinin işlenmesini bekledikleri, gerçekte 13 Ekim 2005'ten itibaren bu cinayetin işleneceğini bildikleri tespit edilmiştir." denildi.
Samast, Dink'i Jandarmanın Takibindeyken Öldürdü"
Hrant Dink'i 19 Ocak 2007'de genel yayın yönetmenliğini yaptığı Şişli'deki Agos gazetesinin önünde silahlı saldırı sonucu öldürdüğü gerekçesiyle hüküm giyen Ogün Samast'ın Trabzon'dan İstanbul'a gidişi ve Samsun'da yakalandığı sürede, jandarma tarafından izlendiği tespit edildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan 3 ayrı iddianamede, Hrant Dink cinayetinin nasıl geliştiği, Samast ile jandarma görevlilerin irtibat kurması ve cinayette rol alan isimler anlatıldı.
İddianamelerde yer alan bilgilere göre, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri olan Okan Şimşek ve Veysel Şahin, Temmuz 2006'da, Hrant Dink'in Yasin Hayal tarafından öldürüleceğinin planlandığı bilgisine haber elemanı olan Yasin Hayal'in akrabası Coşkun İğci vasıtasıyla ulaştı.
Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri, İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileriyle kontak kurarak, cinayetin planlanması ve icrası noktasında müşterek hareket etti.
Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü haber elemanı olan İğci, silah ve para arayışı içine girdi. Hrant Dink cinayetini planlayan akrabası Yasin Hayal'in faaliyetlerini, irtibatlı olduğu Trabzon Jandarma İstihbarat Müdürlüğü görevlileri Veysel Şahin ve Okan Şimşek'e bildirdi. Bu bilgi, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Yüzbaşı Metin Yıldız ile paylaşıldı. Yıldız ise bu bilgileri Trabzon İl Jandarma Komutanı Albay Ali Öz'e aktardı.
Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlileri ve haber elemanlarınca 9 Ağustos 2006'da, Hrant Dink'in Bakırköy'deki konutu ve Beyaz Adam Yayıncılık ünvanlı iş yeri çevresinde keşif yapıldı.
Jandarma şüphelilerince yapılan keşif faaliyeti, HTS, baz ve sinyal bilgilerine ilişkin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından mahkeme kararı üzerine elde edilen verilerin uzun süren analizi sonucu tespit edilebildi.
Okan Şimşek ve Veysel Şahin, bir süre sonra Coşkun İğci'ye, " Yasin Hayal bu işi yapamaz, gözetimimiz altında, biz o işi hallettik" diyerek, planlanan cinayetle ilgili istihbari çalışmalarda İğci'yi devreden çıkardı.
15 Kasım 2006'da, Trabzon İl Jandarma görevlisi Ünsal Gürel ile Resul Kütükoğlu, cinayetin tetikçisi Ogün Samast'la telefon irtibatı kurdu.
Jandarma görevlileri, Samast ile 15 Kasım 2006'da gece saat 00.04'te Karadeniz Teknik Üniversitesi çevresinde buluştu.
Trabzon İl Jandarma Komutanlığında görevli Ahmet Faruk Aydoğdu'nun kullanımındaki telefon numarasının, Ogün Samast'ın telefon rehberinde "komutan" diye kayıtlı olduğu ortaya çıktı.
Yaylada atış talimi
16 Ocak 2007'de, 17 yaşındaki Ogün Samast, kendisine cinayet fikrini veren Mc Donalds saldırısı faili Yasin Hayal ile Trabzon'da yaylada atış talimi yaptı.
Ogün Samast 17 Ocak 2007'de, Hrant Dink'i öldürmek için Trabzon'dan yola çıktı.
18 Ocak 2007'de Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Volkan Şahin'in telefonu İstanbul Bayrampaşa'dan sinyal verdi. Cinayetin tetikçisi Ogün Samast da 18 Ocak 2007'de cinayeti işlemek için geldiği İstanbul'da Bayrampaşa ilçesindeydi.
Yine Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi olan Okan Şimşek, cinayetten bir gün önce 18 Ocak 2007'de İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Himmet Acar ile saat 10.23 ve 10.26'da telefon irtibatı kurdu. Şüphelilerin bu tarihten önce ya da sonra bir daha telefon irtibatı kurmadığı tespit edildi.
19 Ocak 2007'de, Hrant Dink, genel yayın yönetmeni olduğu, Şişli'deki Agos gazetesinin önünde saat 15.00 sıralarında uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybetti. Başına ve boynuna üç kurşun isabet eden Dink'in cesedinin yakınında üç boş kovan bulundu.
Cinayet günü jandarmadaki telefon irtibatı
Çevredeki güvenlik kamerası görüntülerinden saldırganın eşkalini veren bir fotoğrafı elde edildi. Saldırganın kimliğine ilişkin herhangi bir bilgiye ulaşılamaması üzerine, 20 Ocak 2007'de fotoğraf medya kuruluşlarına dağıtıldı.
Hrant Dink cinayetinin işlendiği 19 Ocak 2007'de Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Okan Şimşek, İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Şeref Ateş ile saat 11.49'da cinayetten yaklaşık 3 saat kadar önce Ogün Samast'ın Agos gazetesinin çevresinde bu amaçla bulunduğu ve beklediği sırada 10 dakika 28 saniye süren bir görüşme gerçekleştirdi.
Bu görüşmeden sonra İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri Muharrem Demirkale, Şeref Ateş, Mustafa Küçük, Miktad Özbek ve Rahmi Özer, Hrant Dink'in Bakırköy'deki konutunun yakınlarına gitti.
Dink cinayetinin gerçekleşmesinden sonra saat 16.00'da Trabzon Jandarma İstihbarat görevlisi Okan Şimşek ile İstanbul Jandarma İstihbarat görevlisi Şeref Ateş, bir kez daha telefon görüşmesi yaptı.
İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Şeref Ateş, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Okan Şimşek ile 19 Ocak 2007'de saat 15.01 sıralarında işlenen Hrant Dink cinayetinden önce saat 11.49'da gerçekleştirdiği 10 dakika 28 saniye süren telefon görüşmesinden sonra, 12.23 - 05.58 saatleri arasında İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi Rahmi Özer ile 6 kez, Miktad Özbek ve Serkan Özer ile birer kez telefon görüşmesi yaptı.
Samast'ın yakalanışı
20 Ocak 2007'de cinayetin faili Ogün Samast, suikastı gerçekleştirdikten sonra Bayrampaşa'daki otogardan "Ogün Bey" adına düzenlenmiş otobüs bileti ile İstanbul'dan Trabzon'a doğru yola çıktı.
Samast, aynı gün saat 22.45 sıralarında Samsun otogarına varan otobüste, jandarma ve emniyet görevlilerince yakalandı. Samast'ın üzerinden çıkan suç aleti tabanca ve mermilere ilişkin düzenlenen tutanak, saat 23.00 sıralarında imzalandı.
Ogün Samast yakalanmadan 1 saat 13 dakika önce saat 21.32'de Bölge Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığına, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız, İstihbarat Görevlisi Gazi Günay ve İl Jandarma Komutanı Ali Öz imzalı Haber Kayıt ve Bildirim Formu gönderildi.
Samsun Emniyet Müdürlüğü TEM Şubesinde Ogün Samast'ın Türk bayrağı ve Atatürk'ün "Vatan toprağı kutsaldır, kaderine terk edilemez" sözünün yer aldığı poster önünde fotoğrafları çekildi.
24 Ocak 2007'de, Samast ile Yasin Hayal, Zeynel Abidin Yavuz, Ersin Yolcu ve Ahmet İskender tutuklandı. Soruşturma kapsamında, farklı tarihlerde Erhan Tuncel, Salih Hacısalihoğlu, Tuncay Uzundal, Veysel Toprak, Osman Alpay, İrfan Özkan ve Mustafa Öztürk'ün de tutuklanmasına karar verildi.
20 Nisan 2007'de dönemin özel yetkili İstanbul cumhuriyet savcıları Selim Berna Altay ve FETÖ soruşturması kapsamında meslekten ihraç edilen Fikret Seçen, 12'si tutuklu 18 şüpheli hakkında iddianame hazırladı. Özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, "terör örgütü konusundaki delillendirmenin yeterli olmadığı" gerekçesiyle iddianameyi reddetti. Savcıların bu karara itirazının kabul edilmesinin ardından, mahkeme iddianameyi kabul etti.
2 Temmuz 2007'de davanın ilk duruşması yapıldı. Davadaki sanık sayısı da Yasin Hayal'in eniştesi Coşkun İğci ve ağabeyi Osman Hayal hakkında hazırlanan iddianamelerin de birleştirilmesiyle 20 oldu. Ogün Samast'ın yaşının küçük olması nedeniyle davanın ilk duruşması kapalı gerçekleştirildi.
25 Ekim 2010'da mahkeme, Samast'ın dosyasını görevsizlikle çocuk mahkemesine gönderdi.
25 Temmuz 2011'de Samast, "tasarlayarak adam öldürmek" ve "ruhsatsız silah taşımak" suçlarından 22 yıl 10 ay hapis cezasına çarptırıldı. Karar, temyiz incelemesini yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince onandı.
17 Ocak 2012'de diğer sanıklar İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin açıkladığı kararda, "yeterli delil elde edilemediği" gerekçesiyle "terör örgütü" suçlamasından beraat etti. Sanık Yasin Hayal, "Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, Erhan Tuncel "patlayıcı madde imal etmek, kullanmak" suçlarından 10 yıl 6 ay hapis, Ersin Yolcu ve Ahmet İskender de "tasarlayarak adam öldürmeye yardım etmek" suçundan 12 yıl altışar ay hapis cezasına mahkum edildi. Mahkemenin "örgüt yok" şeklindeki kararı kamuoyunda yankı uyandırdı.
15 Mayıs 2013'te Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sanıkların silahlı terör örgütü değil suç işlemek için oluşturulan örgütün üyesi olduklarına hükmederek, mahkemenin "örgüt yoktur" yönünde verdiği kararı bozdu.
Samast'ın örgüt bağlantısıyla ilgili, diğer sanıkların da cinayete ilişkin yargılandığı dava, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde devam ediyor.
17/25 Aralık'tan sonraki süreç
Dava dosyasının yerel mahkemeye geldiği süreçte, İstanbul'da 2013'te 17 ve 25 Aralık kumpas operasyonları yaşandı, söz konusu operasyonların da "Paralel Yapı" tarafından yapıldığı dile getirilmeye başlandı. Bu sırada, Dink ailesinin avukatı Fethiye Çetin, operasyon kararı veren savcı ve hakimlerle ilgili gündeme getirilen Paralel Devlet Yapılanması (PDY) tartışmalarını hatırlatarak, dosyanın yeniden ele alınmasını istedi.
2014'te, cinayet döneminde görev alan kamu görevlisi şüphelilerin tek tek ifadeleri alındı. Savcı Doğan'ın Yargıtay'a atanmasının ardından, göreve gelen savcı Gökalp Kökçü, aralarında Ramazan Akyürek, Ali Fuat Yılmazer ve Coşkun Çakar'ın da bulunduğu 26 kamu görevlisi hakkında Aralık 2015'te iddianame hazırladı. Söz konusu jandarma personeli hakkındaki dosya ise ayrıldı.
Jandarma personeli hakkında soruşturma yürütüldüğü sırada FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi eylemi gerçekleşti. Başarısız olan darbe girişimi, Hrant Dink cinayeti soruşturmasına yön verdi. Darbe girişimine iştirak eden bir kısım kamu görevlilerinin Dink cinayetinde de aktif rol aldıkları tespit edildi.
Soruşturmayı genişleten savcılık, söz konusu jandarma personelinin cinayetin işlendiği sırada Ogün Samast'a nezaret ettiğini, eylemi takip ettiğini ve Dink'in evinde keşif yaptıklarını tespit etti.
28 Eylül 2016'da Hrant Dink cinayetine ilişkin devam eden soruşturma sürecinde Samast'ın Cumhuriyet Savcısı Gökalp Kökçü'nün talimatıyla, cinayetten sonra Samsun TEM Şube Müdürlüğünde çekilen görüntülerle ilgili ifadesine başvuruldu.
Samast, "cinayeti günü Agos gazetesi çevresinde keşif yaparak, cinayeti işlemek için bulunduğu sırada kendisini birden çok şahsın sürekli takip etmesi nedeniyle Trabzon'da bulunan Yasin Hayal ile ankesörlü telefondan görüştüğünü, cinayetin azmettiricisi Yasin Hayal'in kendisine, 'merak etme onlar bizden' demesi üzerine rahatladığını" beyan etti.
Ogün Samast, kendisine izlettirilen Saray Kumaşçılık ve Akbank Pangaltı Şubesine ait kamera görüntülerinden kendisini izleyerek takip eden şahısları teşhis etti. Ogün Samast'ın ifadeleri, güvenlik kamerası görüntüleri, şüphelilere ait HTS kayıtları ve sinyal bilgileri bu anlamda örtüştü.
Dink cinayetine ilişkin hazırlanan üçüncü iddianamede, Samast'ın, "Yapılan plan gereği öldürülen Hrant Dink'in cesedinin başında Türk bayrağı açacaktım. Çevrenin kalabalık olması ve öldürülmekten korktuğum için üzerimde taşıdığım Türk bayrağını açamadan kaçmak zorunda kaldım." şeklindeki ifadesi dikkate alındığında, kamuoyu etkisi ve algısı yaratabilmek amacıyla Samast'ın maktulün başında korkusundan açamadığı Türk bayrağının Samsun TEM Şube Müdürlüğünde eline tutuşturularak açtırıldığı belirtildi.
Söz konusu fotoğrafların daha sonra FETÖ/PDY terör örgütünce Dink cinayeti ile hedeflenen algının yaratılabilmesi amacıyla medya kuruluşlarına servis edildiği, hedeflenen algının oluşturulmasından sonra da FETÖ/PDY terör örgütünün amacı doğrultusunda asker ve emniyet bürokrasisini hedef alan tasfiyeye dönük soruşturmalara başlanıldığı kaydedildi.
İstihbaratçı Şüphelilerin Müşterek Planı: Dink Cinayeti
Hrant Dink cinayeti soruşturması kapsamında, aralarında Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen ve eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler ve jandarma görevlilerinin de bulunduğu 51 şüpheli hakkında hazırlanan iddianamede, "Coşgun İğci'den, Yasin Hayal'in Dink'i öldürmeyi planladığı bilgisini alan Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerinin, kontak kurdukları İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi şüphelilerle, cinayetin planlanması ve icrası noktasında müşterek hareket ettikleri" belirtildi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökalp Kökçü'nün hazırladığı iddianamede, Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in öldürüldüğü 19 Ocak 2007 tarihinde, şüphelilerin görevlerinin ne olduğu şöyle belirtildi:
"Üsteğmen Ali Barış Sevindik-İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğünde kısım amiri, Yüzbaşı Muharrem Demirkale-tim komutanı, Mustafa Küçük, Emre Cingöz, Yavuz Karakaya, Miktat Özbek, Şeref Ateş, Rahmi Özer, Ecevit Emir, Osman Kırçalı, Abdullah Dinç ve Eyüp Temil-İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğünde astsubay ve uzman çavuş, Albay Ali Öz-Trabzon İl Jandarma Komutanı, Yüzbaşı Metin Yıldız-Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü, Volkan Şahin, Ergün Yorulmaz, Okan Şimşek, Veysel Şahin, Önder Aras, Hüseyin Yılmaz, Ünsal Ürel, Gazi Günay ve Cevat Eser-Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü ve Jandarma KOM Şube Müdürlüğünde astsubay ve uzman çavuş, Metin Balta ve Ahmet Çetiner-Samsun Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde (TEM) emniyet amiri, Yakup Kurtaran-güvenlik şube müdürü, Atilla Güçlüoğlu-Samsun Jandarma Komutanlığı Asayiş Şube Müdürü, Yüksel Avan-Samsun Jandarma Komutanlığı Asayiş Şube Müdürlüğü olay yeri inceleme biriminde astsubay, Murat Bayrak-Samsun Jandarma Komutanlığı KOM Şube Müdürü, Birol Ustaoğlu- Samsun Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğünde astsubay, Muhammer Ay-İhlas Haber Ajansı Samsun muhabiri, Ercan Gün-TGRT-Fox TV muhabiri, halen FETÖ/PDY üyeliği, darbeye teşebbüs ve MİT tırları soruşturması nedeniyle de tutuklu bulunan Albay Hamza Celepoğlu-Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Değerlendirme ve Analiz Merkez Amiri."
İğci vasıtasıyla ulaşılan "Hayal'in Dink'i öldürüleceği" bilgisi
"Hrant Dink cinayetinin planlanması ve gerçekleştirilmesi aşamalarında aktif rol oynayan Trabzon ve İstanbul Jandarma İstihbarat görevlilerinin üzerinde üst amir olarak Hamza Celepoğlu bulunmaktadır." denilen iddianamede, şüpheli Metin Yıldız'ın da Dink cinayetinin planlandığı ve sonucunda icra edildiği tarihlerde, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü olarak görev yaptığı kaydedildi.
Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri olan şüpheliler Okan Şimşek ve Veysel Şahin'in, "Hrant Dink'in Yasin Hayal tarafından öldürüleceğinin planlandığı" bilgisine haber elemanı olan Yasin Hayal'in akrabası Coşgun İğci vasıtasıyla 2006 yılı Temmuz ayında ulaştığı bilgisi verilen iddianamede, " Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerince, İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlisi şüphelilerle bu noktada kontak kurularak, cinayetin planlanması ve icrası noktasında müşterek hareket etmişlerdir." denildi.
Samast'ın telefonunda "komutan" olarak kayıtlı
Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü haber elemanı olan Coşgun İğci'nin, silah ve para arayışı içine girerek, Hrant Dink cinayetini planlayan akrabası Yasin Hayal'in faaliyetlerini, irtibatlı olduğu Trabzon Jandarma İstihbarat Müdürlüğü görevlileri Veysel Şahin, Okan Şimşek ve Volkan Şahin'e bildirdiği, bu bilginin Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Yüzbaşı Metin Yıldız ile paylaşıldığı anlatılan iddianamede, şu bilgiler yer aldı:
"Yüzbaşı Metin Yıldız ise bu bilgileri Trabzon Jandarma Komutanı Albay Ali Öz'e aktarmıştır. Hrant Dink'in İstanbul'un Bakırköy İlçesinde bulunan konutu ve Beyaz Adam Yayıncılık unvanlı iş yeri çevresinde bir kısım Trabzon İl Jandarma Komutanlığı görevlileri ve beraberlerindeki haber elemanlarınca 9 Ağustos 2006 tarihinde yapılan keşif faaliyeti sonrasında, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri Okan Şimşek ve Veysel Şahin, bir süre sonra Coşgun İğci'ye, 'Yasin Hayal bu işi yapamaz, gözetimimiz altında, biz o işi hallettik' diyerek, planlanan Dink cinayeti ile ilgili istihbari çalışmalarda Coşgun İğci'yi devreden çıkarmışlardır.
Trabzon Jandarma görevlisi Ünsal Gürel ile Resul Kütükoğlu'nun, 15 Kasım 2006 tarihinde cinayetin tetikçisi Ogün Samast ile telefon irtibatlarının bulunduğu tespit edilmiştir. Trabzon Jandarma Komutanlığında görevli Ahmet Faruk Aydoğdu'nun kullanımındaki telefon numarasının Ogün Samast'ın telefon rehberinde 'komutan' olarak kayıtlı olduğu, bu görevlilerin Samast ile 15 Kasım 2006 tarihinde gece saat 00.04'de Karadeniz Teknik Üniversitesi çevresinde buluşma gerçekleştirdikleri, HTS kayıtları ile tespit edilmiştir."
-2013'teki ihbar değerlendirilmemiş
İstanbul Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdürlüğüne Galip Taşkın isimli bir şahıs tarafından, 14 Ocak 2013 tarihinde e-postayla ihbar gönderildiği, ihbar dilekçesinin soruşturma dosyasına gereği için gönderilmediği ve hiçbir işlem yapılmadan bekletildiğinin kolluk görevlilerince tespit edildiği anlatılan iddianamede, tanık Galip Taşkın'ın SEGBİS aracılığıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca 2 Ağustos 2016'da ifadesinin alındığı ve ifadesinde 14 Ocak 2013 tarihli İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü Elektronik Şube Müdürlüğüne e-posta ihbar hattına gönderdiği ihbar metni içeriğini tekrarladığı hatırlatılarak, tanığın şu beyanlarına yer verildi:
"Ben, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli Veysel Şahin ve Okan Şimşek'i önceden tanıyordum, Yasin Hayal'i de Mc Donalds bombalanması olaylarını duyduğum için simaen tanıyordum. İhbar metninde belirttiğim gibi, 2006 yılı Aralık ayı başlarında eniştem ve onun eniştesi ile birlikte Trabzon Maçka yolu üzerinde bir lokantaya gelmiştik. Buraya daha önceden tanıdığım Veysel uzman ve Başçavuş Okan Şimşek, beyaz renkli sivil bir araçla geldiler. Yemek yediğimiz iş yeri tenha bir yerdeydi. Müşteri olarak sadece biz ve onlar bulunuyorduk. Yasin Hayal ve yanında bulunan esmer çelimsiz çocuk, iş yerinin içinde bulunuyorlardı. Ellerimi yıkamak için lavaboya gittiğim sırada Yasin Hayal ve yanındaki şahsı gördüm. Veysel uzman ve Başçavuş Okan Şimşek, Yasin Hayal ve yanında bulunan esmer çelimsiz çocukla iş yeri içinde ayrı bir odaya geçtiler. Hrant Dink cinayetinden sonra, Ogün Samast'ın Samsun jandarmada çekilen fotoğrafları basında yayınlandıktan sonra ben Yasin Hayal'in yanında bulunan şahsın Ogün Samast olduğunu öğrendim, korktuğum için kimseye de bir şey söylemedim. Ancak daha sonra, 'generaller içeride yatıyorsa bu adamlar da yatsın' diyerek, vicdani bir sorumluluk duygusuyla bildiklerimi soruşturması için ihbara konu ettim ancak bugüne kadar bana hiçbir soruşturma makamınca bu konuda bir şey sorulmadı. Aynı konuyu içeren ihbar yazısını jandarmanın muhabere elektronik servisine de göndererek, jandarmaya da ihbar ettim ancak oradan da bugüne kadar bana herhangi bir dönüş olmadı."
"Jandarmanın bildiği Samast'ı, İstanbul soruşturma makamları bilmiyordu"
Tanığın anlatımı, ihbar dilekçesine konu olay, Veysel Şahin ve Okan Şimşek'in HTS kayıtları ile baz ve sinyal bilgilerinin uyumlu oldukları ve tanığın beyanlarının gerçeği yansıttığının tespit edildiği de aktarılan iddianamede, "19 Ocak 2007 tarihinde işlenen Hrant Dink cinayetinden sonra tetikçi Ogün Samast olay yerinden kaçmış, çevrede bulunan güvenlik kamera görüntülerinden beyaz bereli, eşkalini veren bir fotoğrafı elde edilmiş, kimliğine ilişkin herhangi bir bilgiye ulaşılamaması üzerine, 20 Ocak 2007 tarihinde fotoğrafı basın ve medya kuruluşlarına dağıtılmıştır. Ogün Samast, 20 Ocak 2007 tarihinde, Samsun otogarında Trabzon'a gitmek için içinde bulunduğu yolcu otobüsünün saat 22.45 sıralarında Samsun otogarına girmesi üzerine, otobüste yapılan arama ve kontroller sırasında yakalanmış, arama, yakalama ve şüphelinin üzerinden çıkan suç aleti tabanca ve mermilere ilişkin düzenlenen tutanak, saat 23.00 sıralarında imzalanmıştır." denildi.
İddianamede, Ogün Samast yakalanmadan 1 saat 13 dakika önce, saat 21.32'de Bölge Komutanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığına, Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürü Metin Yıldız, istihbarat görevlisi Gazi Günay ve İl Jandarma Komutanı Ali Öz imzalı Haber Kayıt ve Bildirim Formu gönderildiği de ifade edilerek, bu formda, "Hrant Dink isimli şahsın öldürülme eylemini Yasin Hayal'in organize ettiği, şahısların 4 kişi oldukları ve açık kimlik bilgilerinin tespit edilemediği, İstanbul'a gittikleri, ev ile Agos gazetesi arasındaki güzergahın keşfini yaparak krokilerini hazırladıkları, olayda kullanılan silahın temin edilmesi için Yasin Hayal'e 500 lira para gönderildiği, Ardeşen el yapımı silah temin ettiği, Hrant Dink'i öldüren şahsın Yasin Hayal'in yakın arkadaşı Ogün Samast olduğunun" belirtildiği anlatıldı. İddianamede bu bilgilerin, İstanbul'daki soruşturma makamları olan İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü, İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ve Milli İstihbarat Teşkilatı Bölge Başkanlığınca, Ogün Samast yakalanıp üst araması yapılıncaya ve İstanbul'da sorguya alınıncaya kadar bilinmediğine dikkati çekildi.
Dink'in konutu ve iş yerindeki keşif
Hrant Dink'in konutu ve iş yeri çevresinde yapılan keşif faaliyetinin ise soruşturmanın ileri evresinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan HTS, baz ve sinyal bilgilerine ilişkin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından, mahkeme kararına istinaden elde edilen verilerin uzun süren analizi sonucu tespit edilebildiği aktarılan iddianamede, "Hrant Dink cinayetinde kamu görevlilerinin sorumluluğu ile ilgili yürütülen soruşturma kapsamında düzenlenen iddianame ile açılan kamu davası, halen İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/32 esas sayısı ile derdest olup, bu davanın sanıklarından Engin Dinç ile şüpheli Metin Yıldız'ın Hrant Dink cinayetinin işlendiği 19 Ocak 2007 tarihinde saat 11.44 (307 saniye) ve saat 11.51'de (219 saniye) iki adet telefon irtibatı bulunmaktadır. Şüpheliler Metin Yıldız, Gazi Günay, Ali Öz, Veysel Şahin, Okan Şimşek ve Ergün Yorulmaz'ın Hrant Dink cinayeti ile ilgili bütün detay bilgilere cinayet öncesi vakıf oldukları anlaşılmaktadır." ifadesi yer buldu.
Cinayetin planlanması ve icrası noktasında müşterek hareket eden Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri olan Okan Şimşek, Ergün Yılmaz ve Gazi Günay'ın bu amaçla beraberlerinde bir kısım haber elemanlarıyla birlikte 7 Ağustos 2006 tarihinde Trabzon'dan İstanbul'a hareket ettikleri savunulan iddianamede, "9 Ağustos 2006 tarihinden itibaren Hrant Dink'i Bakırköy ilçesinde bulunan konutu ve sahibi olduğu Beyaz Adam Yayıncılık unvanlı iş yerinin çevresinde keşif faaliyetinde bulunmuşlar, keşif faaliyeti sırasında İstanbul Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğünde görevli Şeref Ateş, Tim Komutanı Muharrem Demirkale, Yavuz Karakaya ve tim komutanlarının bağlı bulunduğu kısım amiri Yüzbaşı Ali Barış Sevindik ile irtibatlı olarak hareket etmişlerdir. Bu husus baz bilgileri ve HTS kayıtlarıyla da tespit edilmiştir." değerlendirmesi yapıldı.
Maskeli şahısların saldırdığı bina görevlisi
İddianamede, Hrant Dink'in konutunun bulunduğu binanın görevlisi tanık Mithat Alkan'ın, konutunda maskeli ve silahlı şahıslarca, "Hrant Dink'in nerede olduğu" konusunda sorgulanıp tehdit edildiğine dair ifadesinin alındığı, ifade ile tespit edilen baz bilgileri ve HTS irtibatlarının örtüştüğü bildirilerek, şu ifadelere yer verildi:
"Şüpheli Ergün Yorulmaz'ın 'bir cinayet şüphelisi ile ilgili olarak çalışma yapmak amacıyla Trabzon Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlileri Okan Şimşek ve Gazi Günay ile birlikte İstanbul'a gelip Küçükçekmece'de çalışma yaptığı, sonra bir gece Tekirdağ'da kalarak, Trabzon'a geri döndükleri' yolundaki savunması gerçeği yansıtmamaktadır. Trabzon İl Jandarma Komutanlığından temin edilen görevlendirme kayıt defterinde 4 Ağustos 2006 - 14 Ağustos 2006 tarihleri arasında şüpheli Ergün Yorulmaz'ın il dışı herhangi bir görevlendirilmesinin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Şüpheli Hamza Celepoğlu'nun kendi ifadesiyle de genel komutanlığa bağlı illerin Jandarma İstihbarat Şubelerine, ASAF, ASOF, BÖF ve AÇAŞ birimlerinden gönderilen istihbarat haber ve değerlendirme formları görev yaptığı istihbarat değerlendirme ve analiz merkezinde kendisine sunulmaktadır. Trabzon İl Jandarma İstihbarat Şube Müdürlüğü görevlilerince beraberlerinde haber elamanları da olduğu halde, Hrant Dink cinayeti tasarısının olgunlaştırılması ve hazırlık evresinde, öldürülen Hrant Dink'in Bakırköy ilçesinde bulunan konutu ve Beyaz Adam Yayıncılık isimli iş yeri çevresinde bu amaçla keşif faaliyetinin yapıldığı 9 Ağustos 2006 tarihinde, şüpheli Hamza Celepoğlu, İstihbarat Değerlendirme ve Analiz Merkez Amiri olarak Jandarma Genel Komutanlığında görev yapmaktadır."
Suikast öncesi planlı transfer
01.05.2017 09:55 Fetullahçı Terör Örgütü'nün 14 yıl boyunca Zaman gazetesi bünyesinde çalışan muhabir Ercan Gün'ü, Hrant Dink cinayetinden 11 gün önce FOX TV'ye yerleştirdiği ortaya çıktı.
Zaman'da 14 yıl muhabirlik yapan Ercan Gün'ün, FETÖ tarafından Dink cinayetinden 11 gün önce FOX TV'ye yerleştirildiği ve Ogün Samast'ın Türk bayraklı görüntüsünü Gün üzerinden yayımlattığı ortaya çıktı. 1993'te Zaman'da çalışmaya başlayan Ercan Gün, 7 Ocak'ta ayrılıp 8 Ocak 2007'de FOX TV'ye geçti.
11 GÜN ÖNCE İŞE BAŞLAMIŞ
Hrant Dink cinayetinden 11 gün önce FOX'ta çalışmaya başlayan Ercan Gün, o dönemde Zaman Yayın Yönetmeni olan Ekrem Dumanlı, Bugün Haber Müdürü Adem Yavuz Arslan, Aksiyon Dergisi Editörü Faruk Mercan ve emniyet mensuplarının "abi"liğini yapan avukat Halil İbrahim Koca ile 30 Ocak'ta Zaman binasında buluştu. Gün'e 44 saniyelik görüntü verildi.
KIDEM TAZMİNATI YALANI
Gün, FETÖ tarafından, Samast'ın eline Türk bayrağı tutuşturulmuş görüntülerini yayımlamak için görevlendirildi. O dönemde FOX TV logosu kullanılmadığı için de söz konusu görüntüler aynı çatı altındaki başka bir kanalda yayımlandı.
Savcılık Ercan Gün'e Zaman gazetesine 30 Ocak'ta yaptığı ziyareti sordu. Gün, görüşmenin kıdem tazminatı alacağıyla ilgili olduğu savundu. Hrant Dink soruşturmasına bakan Savcı Gökalp Kökçü de kayyuma devredilen ve Zaman gazetesinin sahibi olduğu Feza Gazetecilik Anonim Şirketi'nden ilgili evrakları istedi. Kayyumlar da kıdem tazminatı bordrosu evrağını savcıya gönderdi. Bordroda Gün'ün kıdem tazminatını 12 Ocak 2007'de nakten aldığı, tazminat miktarına ve alacağının bulunduğuna dair itirazı kayıt şerh düşmediği bildirildi.
İDDİANAME SAVCILIĞA İADE EDİLDİ
10.05.2017 15:23 Hrant Dink cinayetine ilişkin hazırlanan üçüncü iddianame, ana davayla birleştirilme talebiyle gönderildiği İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, eksikler bulunduğu gerekçesiyle soruşturma savcısına iade edildi.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin açılan dava haricinde yürütülen soruşturmada 3’üncü iddianame geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet Savcısı Gökalp Kökçü tarafından tamamlanarak başsavcılığın onaylanmasının ardından İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti. İddianameyi inceleyen mahkeme, eksiklikler olduğu gerekçesiyle iddianameyi savcılığa iade etti.
Paralel yapı-21 Mart (2017) 'İstanbul Dink Cinayetinde Gülen Örgütü bağlantısı 51 sanık' davası
(29 Nisan 2017, 15:57), son güncel.: (10 Mayıs 2017, 15:23)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: