Ergenekon davasında 3 yeni gelişme yaşandı. Ana dava dosyasıyla birleştirilen 12 sanıklı Danıştay saldırısı dosyasıyla ilgili görevsizlik, kapatılan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce beraat kararı verilen 21 sanıklı dosyayla ilgili beraat ve yargılama sürecinde hayatını kaybeden 11 sanıklı dosyayla ilgili de düşme kararı verildi.
08.07.2017 18:15 Ergenekon davasında 3 yeni gelişme yaşandı. Ana dava dosyasıyla birleştirilen 12 sanıklı Danıştay saldırısı dosyasıyla ilgili görevsizlik, kapatılan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce beraat kararı verilen 21 sanıklı dosyayla ilgili beraat ve yargılama sürecinde hayatını kaybeden 11 sanıklı dosyayla ilgili de düşme kararı verildi.
6 Temmuz'daki gelişmeye göre, Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin bozma kararı sonrası İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından görülmeye başlanan ve bu mahkemenin 21 Haziran 2017'de gerçekleşen ilk duruşmada ayırma kararları verdiği 274 sanıklı Ergenekon davasında, yeni kararlar alındı.
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile Dursun Çiçek, Hasan Iğsız ve Nusret Taşdeler'in de aralarında bulunduğu 19 sanık hakkındaki dosyanın Yüce Divan sıfatıyla yetkili ve görevli Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesine hükmeden mahkeme heyeti, kapatılmasına karar verilen dönemin özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce haklarında beraat kararı verilen 21 sanığın beraatini kararlaştırdı.
Mahkeme heyeti, Yargıtay'ın bozma kararından önce kurulan hükümle beraatlerine karar verilen ve makul sürede yargılama hakkı çerçevesinde haklarında başkaca yargılama işlemi gerekmediği anlaşılan sanıklardan Adem Uzun, Ayhan Çelik, Bahadır Berk, Bekir Çelik, Coşkun Çalık, Erdal İrten, Eren Mumcu, Fuat Ermiş, Garip İrfan Torun, Hakan Akdoğan, Halis Yavuz Işıklar, İlhami Ümit Handan, Kenan Temur, Maruf Şinik, Muhterem Bağcı, Onur Özdemir, Önder Koç, Recep Taylan, Satılmış Balkaş ve Tuncay Hacıbektaşoğlu'nun, 'yüklenen suçları işledikleri sabit olmadığı' gerekçesiyle beraatine hükmetti. Sanıklardan Ali Yiğit'in ise, 'yüklenen suçun öğeleri itibariyle oluşmadığı sonucuna varıldığı' gerekçesiyle beraatine karar verildi.
Yargılama sürecinde hayatlarını kaybettikleri anlaşılan sanıklar Arif Doğan, Ayşe Asuman Özdemir, Emcet Olcaytu, Fatih Derdiyok, Hüseyin Görüm, Mehmet Koral, Muzaffer Tekin, Münür Kemal Yavuz, Oğuz Alpaslan Abdülkadir, Sami Hoştan ve Ünal İnanç ile ilgili dosyayı da beraatine karar verilen sanıklarla birlikte değerlendiren heyet, 11 sanığın dosyasının düşürülmesini karara bağladı.
-Danıştay saldırısına görevsizlik-
Mahkeme heyeti, ilk olarak 22 Haziran 2017'de ise, daha önce Ergenekon ana dava dosyasıyla birleştirilmesine karar verilen Danıştay saldırısı davasının 12 sanığıyla ilgili hüküm kurdu.
Bu kapsamda, 'terör örgütü kurmak, yönetmek, üye olmak, anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs ve nitelikli kasten öldürme' gibi suçlardan yargılanan tutuklu sanık Alparslan Arslan ile Osman Yıldırım, Erhan Timuroğlu, Aykut Metin Şükre, Salih Kurter, Süleyman Esen, İsmail Sağır ve Tekin İrşi, silah temin ettikleri iddia edilen sanıklar Kenan Özay, Selçuk Özkan, Erkan Akyıldız ve Mahmut Güzel hakkındaki dosyayla ilgili görevsizlik kararı veren heyet, dosyanın yetkili Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesini kararlaştırdı.
Danıştay saldırısı sanıklarından Salih Kurter'in hayatını kaybettiği belirtilirken, mahkemenin bu sanıkla ilgili düşme kararını Ankara'daki yetkili mahkemeye bıraktığı öğrenildi.
İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi, kalan sanıklarla ilgili yargılamanın ikinci duruşmasını 7 Eylül'de gerçekleştirecek.
Süreç
Yasayla kapatılan dönemin özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 5 Ağustos 2013'te verilen kararda, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ müebbet, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ağırlaştırılmış müebbet, emekli Tuğgeneral Veli Küçük 2 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 99 yıl hapis, Tuncay Özkan ağırlaştırılmış müebbet ve diğer suçlardan 22 yıl 6 ay hapis, emekli Orgeneral Hurşit Tolon müebbet, Danıştay saldırısının faili Alpaslan Arslan 2 kez ağırlaştırılmış müebbet, avukat Kemal Kerinçsiz ağırlaştırılmış müebbet, Mehmet Haberal 12 yıl 6 ay, Mustafa Balbay 34 yıl 8 ay hapis, Sinan Aygün 13 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştı. Diğer sanıklar da çeşitli oranlarda hapis cezasına mahkum edilmişti.
Bazı sanıklar, davaya bakan ve kapatılan özel yetkili mahkemenin gerekçeli kararını yazmasının 7 ay sürmesi nedeniyle Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuruda bulunmuş ve yüksek mahkeme de 'sanıkların haklarının ihlal edildiğine' karar vermişti. İhlal kararı üzerine, yasayla kaldırılan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi yerine başvuruları inceleyen nöbetçi mahkemeler, tutuklu sanıkları tahliye etmişti.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin karardan 7 ay sonra 16 bin 600 sayfadan oluşan gerekçeli kararının taraflara tebliğ edilmesinin ardından dosya, temyiz incelemesi için Yargıtay 16. Ceza Dairesi'ne gönderilmişti. Temyiz duruşmaları, 6 Ekim 2015'ten itibaren yapılmaya başlanmıştı.
Yargıtay 16. Ceza Dairesi, 21 Nisan 2016'da verdiği kararla, 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını, 'eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ'un Yüce Divan'da yargılanması gerektiği yönündeki itirazının haklı olması, Danıştay saldırısı davası ile Ergenekon davası arasındaki hukuki ve fiili irtibatın somut delillerle gösterilememesi ve soruşturma, yargılama, delil toplama aşamalarında adil yargılanma ilkelerine aykırılık bulunması' gibi gerekçelerle bozmuştu.
Dosyaya hangi mahkemenin bakacağına ilişkin yaşanan yetki karmaşasının ardından, HSYK tarafından alınan kararla dosya, İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti.
Eski hakim ve savcılar FETÖ'den tutuklu veya firari
'Ergenekon' soruşturmasını yürüten ve meslekten ihraç edilen savcılar Zekeriya Öz ve Fikret Seçen, FETÖ soruşturmaları kapsamında firari olarak aranıyor. Bir dönem soruşturmaya bakan firari sanık Cihan Kansız hakkında da FETÖ üyeliğinden dava açıldı.
Dönemin özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dosyaya bakan hakimler Hüseyin Özese, Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu hakkında FETÖ üyeliği suçundan dava açıldı. Özese ve Çalmuk tutuklu bulunurken, Haşıloğlu hala firari olarak aranıyor.
Davaya duruşma savcısı olarak giren Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın da FETÖ davaları kapsamında tutuklu bulunuyor.
EMNİYET MÜDÜRÜNDEN BAŞBUĞ İTİRAFI
Öte yandan, Ergenekon, Balyoz operasyonları döneminde İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nde Güvenlik Şube Müdürü olarak görev yapan, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Erzurum'da gözaltına alınan ve OHAL kapsamında hazırlanan Kanun Hükmünde Kararname ile meslekten ihraç edilen Yunus Dolar'ın şüpheli sıfatıyla verdiği ifadeler ortaya çıktı.
Ergenekon döneminde şahit olduğu kumpasları en ince ayrıntısına kadar anlatan Yunus Dolar, o ifadelerde, dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanmasını Fetullah Gülen'in istediğini söyledi.
İddiaya göre, Yunus Dolar'ı, 1980'li yıllarda FETÖ Terör Örgütü ile henüz askeri lise öğrencisi olan dayısının oğlu Yurdakul Akkuş tanıştırdı. Bursa İl Jandarma İl Alay Komutanı Yurdakul Akkuş, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra sıkıyönetim görevlendirme listeleri ile yakalanıp tutuklandı. Yunus Dolar, FETÖ soruşturmasına yön veren ifadelerinde, yıllar önce kurulan kumpasları anlattı:
İLHAN CİHANER'E KUMPAS
“2005'te Erzincan Polis Okulu'na şark tayini için gittim. Erzincan'da Erzincan Ergenekonu diye bir operasyon oldu. Erzincan'a atanan İlhan Cihaner göreve başladıktan sonra Terör, İstihbarat ve Güvenlik Müdürlerini yanına çağırarak, irticai oluşumlar hakkında ellerinde ne kadar bilgi olduğunu sordu. O görüşmeye giden 3 emniyetçi de cemaatçiydi. Bu görüşmeyi cemaate aktardılar. Daha sonra, Başsavcı İlhan Cihaner, emniyetten özellikle Fetullah Gülen grubuna yönelik operasyon konusunda olumlu yaklaşım alamayınca İl Jandarma Komutanlığı'nı bu konuda görevlendirdi. Cemaatin bu durumu öğrenmesi üzerine İstihbarat Dairesi ve Erzurum DGM'den yardım alınarak Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner ve diğer kamu görevlilerine operasyon yapıldı. (Yunus Dolar, ifadesinde bu gelişmeleri Erzincan imamı Kemal adlı kişiden öğrendiğini söylüyor.)
FENERBAHÇE OPERASYONU
İstanbul Güvenlik Şube Müdürü olduğum dönemde, Organize Şube Müdürü Nazmi Ardıç ile Fenerbahçe operasyonu ile ilgili sohbet yaptık. Kendisine Fenerbahçeli bir Başbakanı, Fenerbahçe'ye operasyon konusunda nasıl ikna ettiniz diye sordum. O da bana gülerek ‘Mutlu Ekizoğlu'nun (Dönemin Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nden sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı. Şu anda firar) ikna edemeyeceği kimse yok' dedi. O görüşmeden ve zaman içindeki edindiğim izlenim Fenerbahçe Kulübüne operasyonun, Genelkurmay Başkanları'nın belirlenmesindeki rolünü kırmak için tasarlandığını değerlendirdim.
TALİMAT FETULLAH GÜLEN KAYNAKLI
Ankara'dayken Erzurum Lisesinde beraber cemaat evlerine gittiğimiz ve cemaatin yönlendirmesi ile GATA'yı kazanan ve halen GATA üroloji bölümünde Tabip Albay olan Emin Aydur bana, “Hocaefendiyi neden kızdırdınız, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'u emniyet olarak neden tutuklatmadınız?” şeklinde bir şey söyledi. Ben de, “Nasıl yani?” dedim. O da Fetullah Gülen'in emniyet hizmetine bu yönde bir talep ilettiğini, aradan geçen belli bir sürede gerçekleşmeyince bu sefer sitemkar bir mesaj daha gönderdiğini söyledi. Ben de, “Haberim yok” dedim. Aradan belli bir süre geçtikten sonra Genelkurmay Başkanımız tutuklanınca kastedilen konunun bu olduğunu ve talimatın Fetullah Gülen kaynaklı olduğunu anladım. Gecikme süresi olarak kastedilen zaman dilimi içerisinde hem delillerin üretildiği hem de cemaate yakın basın yayın organları aracılığı ile kamuoyunun hazırlandığını değerlendirdim.
DİYARBAKIR'DAKİ KUMPASI MÜDÜRÜN VİCDANI ENGELLEDİ
Diyarbakır Terörle Mücadele Müdürü olan cemaat mensubu Sedat Selim Ay, Diyarbakır'da KCK Türkiye meclisine operasyon yapmaya başladığında, Diyarbakır İstihbarat Şubesi'nin bu operasyona sıcak bakmadığını kendisinin de Diyarbakır Kaçakçılık Şubesi'nden destek alarak KCK Türkiye meclisine ilk operasyon çalışmasını yaptı. Operasyonu başlatacağı esnada Diyarbakır İstihbarat Şubesi'ndeki cemaatçi müdürlerin kendisine, “Madem operasyonu yapıyorsun, İstihbarat Daire Başkanlığı'nın Ergenekonla PKK'yı irtibatlandıracak bir silah bir kroki ve bombanın hedef adreslere konularak daha sonra aramalarda bulunup tutanaklara geçirilmesini böylece Ergenekon yapılanması ile PKK'nın birlikte hareket ettiği ve krokinin de Başbakanımıza (O dönem Recep Tayyip Erdoğan) suikast içerikli olacağı fikrinin kamuoyuna lanse edileceği” şeklinde bir telkinde bulunulduğunu fakat kendisinin bunu ret ettiğini söyledi. Daha sonra İstihbarat Dairesi'ne çağrılarak aynı telkini Daire Başkan Yardımcısı Recep Güven'in de aralarında bulunduğu cemaatçiler tarafından ısrar edilince kabul etmiş. Krokiyi, silah ve bombayı alarak karayolu ile Diyarbakır'a gittiğini, operasyon günü uygun adreslere bu materyallerin konulup tutanaklara da orada bulunmuş gibi geçirildiğini, fakat vicdani muhasebesinin aşamayarak ilgili adres ve adreslerde arama yapıp o materyalleri tutanağa geçiren ekiplerle toplantı yapmış. Bu 3 materyalin bu operasyonun ana mantığı ile uyuşmadığından yeni bir tutanak tutularak bu 3 materyalin çıkartılmasını istemiş. Riskli bir durum olduğundan kendisine güvenip güvenmediklerini sorduğunda cemaate mensup alt rütbeliler odayı terk etmiş, sadece 2 polis memuru kalmış ve “Biz size güveniyoruz nasıl isterseniz o şekilde tutanak tutarız” demiş. Bunun ardından 3 materyali çıkartarak yeni bir tutanak tutup çalışmalarına vicdani ölçüsünde devam etmiş. Bu olaydan sonra ise cemaat tarafından hedefe koyulmuş. İstanbul Emniyetine ataması yapıldığında, Ergenekon vb operasyonların yapıldığı birimlerde çalışmaması için gayret gösterilmiş. Hüseyin Çapkın'ın kendisini Terörden Sorumlu Emniyet Müdür Yardımcısı atamasından sonra cemaatçilerin bundan çok rahatsız olduğunu, bu esnada Taraf Gazetesi'nin kendisi hakkında tecavüzcü ve işkenceci müdür olarak Türkiye'de az rastlanır bir tavırla 20 gün boyunca haber yaptığını kendisi bana söyledi.”
GAZETECİ ÇAĞDAŞ ULUS'U BÖYLE TUTUKLATTILAR
Bir görüşme esnasındayken Erol Demirhan bir ara dışarı çıkıp gelerek TEM müdürü Yurt Atayün'e hitaben, “Ağabey şimdi abiler söyledi, Kandil, Fırat Haber Ajansı aracılığı ile Vatan Gazetesi'nde çalışan Çağdaş Ulus isimli bir gazeteciden Vatan Caddesi'ndeki Fetullahçı polislerin isim listesini istemişler. Bu gazetecinin acele tutuklanması gerekiyor” dedi ve oradan ayrıldılar. Kısa bir süre sonra da adı geçen gazetecinin terör örgütüne yardım yataklıktan tutuklandığını duydum.
HEDEFTEKİ GAZETECİLER
2010 yılında şark görevim biterek İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne tayinim çıktı. Bayrampaşa İlçe Emniyet Müdürü olarak göreve başladım. Polis Kolejinden beri cemaatin içerisinde olan devrem Erol Demirhan (O dönem İstanbul İstihbarat Şube Müdürü) benim komiser yardımcılığı dönemimden beri tanıştığım ve polis muhabirleri olan gazeteciler Nihat Uludağ (Habertürk), Toygun Atilla (Hürriyet) ve Milliyet gazetesi muhabiri olan Erdal soyadını hatırlayamadığım (O dönem Milliyet muhabiri Erdal Kılınç) şahısların Ergenekon operasyonları ile ilgili olumsuz haberler yaptıkları için görüşmememi bu şahısların kendilerinin hedefleri konumunda olduğunu söyleyince operasyonlarla ilgili kuşkularım iyice arttı.”
Paralel yapı-Ergenekon davasında kumpas
(08 Temmuz 2017, 18:15)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: