Tam
EskidenYeniye
 

221 sanıklı Darbe Çatı davası

Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyelerinin de aralarında bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davanın görülmesine 3 aylık aradan sonra devam edildi.

Önceki haber title=Sonraki haber

Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişiminde Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyelerinin de aralarında bulunduğu 221 sanık hakkında açılan davanın görülmesine 3 aylık aradan sonra devam edildi.

30.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Bir numaralı sanığı FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in olduğu, geçtiğimiz haziranda bir ay süreyle görülen ve yaklaşık 3 ay ara verilen davanın görülmesine, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince yeniden başlandı. Davanın 21. celsesine başlamadan Mahkeme Başkanı Oğuz Dik sanıklar yönünde yoklama yaptı. Yoklamanın ardından Dik, önceki ara karar gereği dava dosyasına kazandırılan evrakları okudu. Davanın gizli tanıkları Şapka ve Kuzgun'un ifadelerinin dosyaya dahil edildiğini ifade eden Başkan Dik, olay günü güvenlik kameralarına yansıyan görüntülere ilişkin bilirkişi raporlarının da geldiğini belirterek, bilgi verdi. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Oğuz Dik, bilirkişi raporundaki görüntüler ve fotoğrafların sanıklara duruşma sırasında gösterilerek, teşhis yaptırılacağını açıkladı. Başkan Dik, ayrıca yaklaşık 70 terabayt tutan kamera kayıtlarından elde edilen sanıklarla ilgili görüntülerin avukatlara ulaştırılacağını kaydetti.

56 SANIĞIN SAVUNMASI ALINDI

Önceki celselerde sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyeleriyle birlikte 56 sanığın savunması tamamlanmıştı. Duruşmaya, sanık eski kurmay Binbaşı Ali Gültekin'in savunmasıyla devam edildi.

ALİ GÜLTEKİN

"Kime güveneceğimi bilmiyordum"

Kimseye ateş etmediğini ve halkla karşı karşıya gelmediğini söyleyen sanık Gültekin, olayın darbe teşebbüsü olduğunu sonradan öğrendiğini iddia etti. 16-17 Temmuz'da bayram için ailesini Ankara'ya getirmek üzere memlekete gitmeye karar verdiğini ifade eden Gültekin, buna ilişkin izin belgesinin de kayıtlarda olduğunu dile getirdi. 15 Temmuz Cuma günü sıradan geçen mesaisinin ardından henüz yola çıkmadığını ve eşine haber vermek üzere karargah bahçesine çıktığını belirten Gültekin, bahçede Özay Yılmaz'ı gördüğünü, kendisinin bir terör saldırısı olabileceğini söylediğini ifade etti. "Güney Nizamiyesi'ne ulaştığımda ışıkların kapalı olduğunu gördüm, saldırının başlamış olabileceğini düşündüm" diyen Gültekin, kendini koruyabileceğini düşündüğü Görüntü İzleme Merkezi'ne sığındığını, burada Gökhan Eski'yi gördüğünü, Eski'nin sığınmış olduğu binadan arada çıkıp geri girdiğini söyledi. Darbe teşebbüsünü odada bulunan televizyondan öğrendiğini iddia eden Gültekin, "Kime güveneceğimi bilmiyordum" dedi.

"Silahı kullanacak olsam sağ elimde olurdu"

İlerleyen saatlerde karargahın Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi'ne gittiğini, burada her şeyin normal seyrettiğini ifade eden Gültekin, daha sonrasında dışarı çıkarak polislere teslim olduğunu dile getirdi. Olay tarihinde kameralara yansıyan görüntülere ilişkin, "Görüldüğü üzere harekat merkezine girdiğim sırada silah sol elimde bulunuyor. Ancak ben o elimi kullanmıyorum, silahı kullanma kastım olsaydı, sağ elime alırdım" şeklinde kendini savundu.

Sanığın savunmasının tamamlanmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın vekili Hüseyin Aydın, "O gece kim kiminle çatışıyordu" diye sordu. Gültekin de, çatışma görmediğini sadece silah sesleri duyduğunu ifade etti. Bunun üzerine avukat Aydın neden silah seslerini duyduğunu herhangi birine iletmediğini sordu. Gültekin de bu konuda kendisinin herhangi bir sorumluluğu olmadığını, sorumlu olan makamların görevinin başında olduğunu belirterek "Müdahale etmenin bir anlamı yok. Benim vereceğim bilgilerin meşgul etmesinin bir anlamı yoktu" şeklinde yanıtladı.

Darbe girişiminden önce Genelkurmay Başkanlığı Hedef Belirleme Amiri olarak görev yaptığını belirten Gültekin, 15 Temmuz'da Milli Güvenlik Kurulu (MGK) çalışmaları nedeniyle Şube Müdürü Albay Özay Yılmaz'ın emriyle fazla mesaiye kaldığını söyledi.

Telefonunu almak için Güney Nizamiye'ye gittiği sırada karşılaştığı Yılmaz'ın bir terör saldırısı beklediklerini söylediğini aktaran Gültekin, görüştüğü başka rütbelilerin de benzer açıklamalar yaptığını ifade etti.

Bu görüşmelerden kısa bir süre sonra nizamiye bölgesinde karartma yapıldığını, bunun üzerine saldırının başlamış olabileceğini düşündüğünü anlatan Gültekin, güvenlik amacıyla bir binaya sığındığını, burada çok sayıda er ve erbaşın da bulunduğunu söyledi.

Görev yaptığı şubeye gitmek istediğini ancak şehit ve yaralı haberinin gelmesi üzerine bulunduğu yerden ayırılamadığını savunan Gültekin, odada bulunduğu sırada televizyonda darbe girişimine ilişkin haberi izlediği anlattı.

Bu gelişme karşısında daha güvenli olabileceğini düşündüğü görüntüleme merkezine gittiğini belirten Gültekin, burada olağandışı bir gelişmeye şahit olmadığını, ilerleyen saatlerde polislere teslim olduğunu iddia etti.

Karargahta kaldığı süre boyunca eski Genelkurmay Başkanlığı Emniyet Subayı yarbay Gökhan Eski'yi birçok kez gördüğünü belirten Gültekin, Eski'nin kışlanın güvenlik önlemini almak için ek tedbirler aldıklarını kendisine söylediğini aktardı.

"Silah sol elimde"

Harekat merkezinde kaldığı için darbe girişimini yönettiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını savunan Gültekin, harekat merkezine silahlı bir şekilde girmesine ilişkin, "Görüldüğü üzere harekat merkezine girdiğim sırada silah sol elimde bulunuyor. Ancak ben o elimi kullanmıyorum, silahı kullanma kastım olsaydı, sağ elime alırdım." iddiasında bulundu.

Çapraz sorgu sırasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın,
"Polisteki ifadenizde beyaz bir aracın nizamiyenin önünde durduğunu, araçtakilerin turnikelerden atlayarak içeri girdiklerini gördüğünüzü söylemişsiniz. Daha önce karargaha bu şekilde girenleri gördünüz mü? Bu anormal bir durum mu?" sorusuna Gültekin, "Hayır, anormal bir durum olmadığı için oradan ayrıldım." cevabını verdi.

Bunun üzerine avukat Aydın, "Siz anormal bir durum görünce oradan uzaklaşır mısınız, yoksa bunu bir yerlere bildirir misiniz? Çünkü bu durumu ilk gören sizsiniz. Askeri ve sivil makamlara bunu bildirmeniz gerekmiyor mu?" diye sordu.

Amiri tarafından terör saldırısı olabileceğine dair kendisine bilgilendirme yapıldığı için bu durumu bir yerlere bildirmesine gerek olmadığını öne süren Gültekin, "Ben amirime bağlıyım, o gerekenleri söylüyor, bu noktadan sonra benim bir sorumluluğum yok." savunmasını yaptı.

Bir başka soru üzerine Gültekin, silah seslerini duymasına rağmen herhangi bir şey yapmadığını belirterek, "Herhangi bir sorumluluğum yok, sorumlu olanlar da görevinin başındaydı. O kişileri de benim vereceğim bilgilerle meşgul etmenin anlamı yoktu." demekle yetindi.

ALİ FEYYAZ BEYDAĞ

"Emirlerini yerine getirdiğim komutanlarımdan şikayetçi değilim"

Duruşma bir diğer sanık eski Teğmen Ali Feyyaz Beydağ'ın savunmasıyla devam etti. Albay Murat Korkmaz'ın emriyle Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na tatbikat için geldiklerini, bu sırada Genelkurmay Kavşağında polislerin ateş ederek kendilerini durdurduklarını ifade eden Beydağ, yaklaşık yarım saat sonra polislerin bıraktıklarını ve Güney Nizamiyeden girdiklerini söyledi. Sabaha kadar nizamiyede dönüşümlü olarak nöbet tuttuğunu, olay günü kimseyi öldürmediğini iddia eden sanık, "Darbeyle ve darbecilerle uzaktan yakından alakam yok. Olay akşamı sadece nöbet tuttum" dedi.

Mahkeme Başkanı Dik sanığa kendisini kimin bu duruma düşürdüğünü ve düşürenlerden şikayetçi olup olmadığını sordu. Beydağ da komutanlarından aldığı emri yerine getirdiğini ve şikayetçi olmadığını belirtti.

ANIL KOÇ

"Ne olduğunu tank personeline sordum"

Savunmasına geçilen diğer sanık eski Astsubay Anıl Koç ise eski Tim Komutanı Mehmet Aytaç'ın sıradan bir koruma tatbikatı yapılacağını söylediğini ifade ederek, Akıncı Üssü'nde toplanılma emri verdiğini, bunun üzerine iki üç arkadaşıyla birlikte şahsi aracıyla Akıncı Üssü'ne gittiklerini söyledi. Üste eğitim kıyafetlerini giyerek teçhizatlarını aldıklarını ve Fırat Alakuş'un emriyle Genelkurmay Başkanlığı'na gittiklerini anlattı. Aytaç'ın yolda otobüsteyken kendisine koridorda güvenlik alma görevi verdiğini ifade den Koç, "Genelkurmay Başkanlığı'nda emir üzerine telefonlarını kapattık. Nizamiyede askerler bizi karşıladı ve içeri girdik. Bana gösterilen koridorda emniyet aldım. Gece boyunca alçak uçuş yapan uçak ve silah sesleri duydum. Güney Nizamiye'den gelen yoğun sesler üzerine o tarafa yöneldim ve tankların içeri girdiğini gördüm. Tank personeline ne olduğunu sordum, o da bilmediğini söyledi. Artık bir terör saldırısı olabileceğini anladım. Bilgi edinmek için Mehmet Aytaç'a bakındım ama göremedim. Daha sonrasında grupla birlikte karargaha gittik. Fırat Alakuş bir oyuna geldiğimizi söyledi" şeklinde konuştu.

Koç, ÖKK'da görevli olduğunu, askerlik hayatı boyunca mutlak itaat anlayışıyla hareket ettiğini belirterek, emirleri hiçbir şekilde sorgulamadığını savundu.

Darbe girişiminden bir gün önce görev yerindeki rutin işlerini yaptığını anlatan Koç, akşam saatlerinde tim komutanı Üsteğmen Mehmet Aytaç'ın bir gün sonra daha önce defalarca yaptıkları koruma tatbikatı icra edeceklerini söylediğini aktardı.

Daha önce Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantılarında güvenlik ve koruma personeli olarak görev yaptığı için bu emri yadırgamadığını belirten Koç, 15 Temmuz'da tatbikatın Akıncı Üssü'nde yapılacağının bilgisini aldıklarını, teçhizatlarını alarak buraya gittiklerini ifade etti.

Akıncı Üssü'nde görüştükleri tim komutanları Aytaç'ın, Albay Fırat Alakuş'un emriyle tatbikatın Genelkurmay Başkanlığında icra edileceğini anlattığını belirten Koç, "Komutanımız telefonları kapatmamızı istedi. Otobüsle hareket ettiğimizde Mehmet Aytaç bana koridorda emniyeti alacağımı söyledi. Fırat albayın emriyle Genelkurmay nizamiyesinden içeri girdik. Bizi asker kişiler karşıladı. Ben de Aytaç'ı takip ederek karargaha giriş yaptım. Aytaç bana diğer ÖKK mensuplarıyla hareket etmemi de anlattı. Ben de onlarla harekat ettim." ifadelerini kullandı.

Nöbette bulunduğu sırada Genelkurmay Başkanlığının ön tarafından silah ve helikopter seslerinin geldiğini anlatan Koç, bunun üzerine güney nizamiyeden baktığında tankların da içeri girdiğini ifade etti.

Karargahtaki televizyonda darbe girişiminin olduğunu sabah saatlerinde öğrendiğini belirten Koç, kendi rızasıyla polise teslim olduğunu savundu.

Darbe girişiminde yer almadığını iddia eden Koç, bu duruma düşmesine neden olan komutanlarından şikayetçi olup olmayacağına ilişkin soruya "Yargılama devam ediyor, suçlu olduğu kesinleşirse amirlerim hakkında şikayetçi olacağım." dedi.

Bir başka soru üzerine Koç, Akıncı Üssü'ne gittiklerinde kullanacakları silah ve teçhizatları orada hazır bulduklarını sözlerine ekledi.

Darbe girişimini karargahta bulunan televizyondan öğrendiğini, darbe girişimine gidilirken haberinin olmadığını iddia eden Koç, sonrasında polislere teslim olduğunu söyledi. Sanığın savunmasının tamamlanmasının ardından çapraz sorgusuna geçildi.

Duruşmaya öğle arası verildi.

EMİN ANAR

Öğleden önce 3 sanık savunması tamamlandı. Duruşmanın öğleden sonraki kısmında savunma yapan eski amiral Sinan Sürer'in emir astsubayı, sanık eski Başçavuş Emin Anar, 16 Temmuz akşamı evinde ders çalıştığını ve spor yaptığını söyledi. Komutanının tatbikat olacağını söylemesi ve Genelkurmay Başkanlığı'na çağırması üzerine kaldığı lojmanın yakınındaki bir taksi durağından taksiye binerek Genelkurmay Karargahına gittiğini ifade eden sanık Anar, burada Genelkurmay Başkanının aracını gördüğünü de iddia etti.

"Halkın bizi linç etmesinden korktuk"

Anar, Genelkurmay Başkanlığına geldiğini komutanına iletmek üzere yanına gittiğini belirtti, sonrasında da cep telefonuna baktığını ve bir kalkışma olduğu yönünde haberler gördüğünü aktardı. İlerleyen saatlerde insan ve uçak seslerinin artmaya başladığını, Genelkurmay'ın kapılarına vurulmaya başlandığını ve halkı sakinleştirmeye yönelik anonslar yapıldığını ifade eden Anar, halkın kendilerini linç etmelerinden korkup, beklemeye başladıklarını söyledi. Kimin kime neden ateş ettiğini bilmediğini iddia eden Anar, Mahkeme Başkanı Dik'in iddianamede bylock kullandığını bilgisinin yer aldığını hatırlatması üzerine, "Bylock kullanacak kadar saf değilim" dedi.

Sanık Anar savunmasını tamamladıktan sonra Başkan Dik, Sinan Sürer'in darbeye yönelik herhangi bir eylem ve faaliyetini görüp görmediğini sordu. Anar ayrı yerlerde olduğunu bildirince Başkan Dik, "Bak Sinan kızmayacak" dedi.

ABDÜRRAHİM AKSOY

Sanıklar birbirini suçladı

Savunma yapan bir diğer sanık Abdürrahim Aksoy da, tatildeyken Mehmet Akkurt'un kendisini Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in talimatı olduğunu belirterek çağırdığını iddia ederek, Akkurt tarafından kullanıldığını düşündüğünü söyledi. "Ne istedilerse verdik, kandırıldık. Allah affetsin diyerek yargılanmaktan kurtulanlar gibi benim de tek suçum Mehmet Akkurt'a kanmamdır. Allah affetsin diyerek, beraatimi istiyorum" diyen Aksoy'un savunmasının ardından çapraz sorgusunda tüm ifadeleri kabul etmemesi üzerine Başkan Dik, "Sen de hiçbir şey kabul etmiyorsun. Nasıl olacak? Ona itibar etmeyelim, buna etmeyelim. Sana niye edelim?" diye tepki gösterdi.

Aksoy'un, o gece 2. Başkanın makamında derdest edilen 4-5 askerin el, ayak ve gözlerini çözdüğünü, bazılarının da çözmesini istemediğini iddia etmesi üzerine bir sanık, "yalan söylüyor" diye bağırarak, "Ellerinde beyaz eldiven vardı. Haziran'da eldivenin ne işi vardı? dedi. Aksoy da sanığın hayal gördüğünü söyledi.

Tutuksuz sanık Hüseyin Yıldırım da Aksoy'un yalan söylediğini ifade ederek, "Elinde M16 veya M4 ve yarım parmaklı operasyon eldiveniyle beni etkisiz hale getirdi ve derdest etti" dedi. Aksoy bu durumu da öyle bir şey yapmadım diye reddetti.

31.10.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşmaya, sanıklar, müştekiler ve taraf avukatları katıldı.

BÜNYAMİN TUNER

Olay tarihinde Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Güler'in özel kalem müdürü olarak görev yapan eski kurmay yarbay Bünyamin Tuner, savunmasında, önceki ifadelerini kabul etmedi ve duruşmadaki açıklamalarının esas alınmasını talep etti.

Tuner, 15 Temmuz'un normal bir gün olarak başladığını ve öğleden sonra Yaşar Güler başkanlığında iç güvenlik toplantısı yapıldığını belirterek, kendisinin de toplantıda hazır bulunduğunu söyledi.

Toplantı sürerken saat 16.15'te Güler'e, MİT Müsteşarının emniyetli telefondan aradığı haberi geldiğini ve Güler'in odasına çıktığını anlatan Tuner, daha sonra MİT Müsteşar Yardımcısının geldiğini ve toplantıya dönmediklerini kaydetti.

Güler'in saat 20.30'da odasına döndüğünü, sorduğunda da bir emrinin olmadığını söylediğini ileri süren Tuner, Genelkurmay Başkanının çıkışını beklediklerini dile getirdi.

Emir komuta katında beklerken Güler'in emir astsubayı Mehmet Akkurt ve 4-5 kişilik özel kuvvet personelinin geldiğini, ne olduğunu sorduğunda "Komutanın bilgisi var, tatbikat yapılıyor." yanıtını aldığını savunan Tuner, neden kendisinin haberinin bulunmadığını sorduğunda ise "Terör tehdidi var." denildiğini iddia etti.

Daha sonra Güler'in elleri plastik kelepçeli halde çıkarıldığını, onun gitmesinin ardından bilgi akışının da kesildiğini öne süren Tuner, personeline kendi emniyetlerini alması talimatı verdiğini ifade etti.

İlerleyen saatlerde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın Tümgeneral Mehmet Dişli ile karargahtan çıktığını gördüğünü anlatan Tuner, etrafındakilerin Akar'ı koruduğunu düşündüğünü ve Akar'ın daha emniyetli bir karargaha gittiğini öğrendiğini ileri sürdü.

Kimsenin tam olarak ne olduğunu bilmediğini savunan Tuner, televizyonda gördüğü darbe haberinin kafasını daha da karıştırdığını iddia etti.

Ertesi gün polise teslim olduğunu belirten Tuner, Akar'ın yaveri Levent Türkkan'ın kendisinin FETÖ'cü olduğu yönündeki ifadeleri ile Mehmet Partigöç'e komuta katındaki toplantıyla ilgili bilgi verdiği ve Güler'in derdestine nezaret ettiği iddialarını reddetti.

Tuner, iddianame ekinde yer alan fotoğraflardan kendisini teşhis etti ancak tankların yanında göründüğü fotoğrafları kabul etmedi.

"Yürüyüş yapmak için komuta katından çıktım"

Başbakanlık avukatı Süleyman Ayhan'ın, aleyhine ifade veren kişilerle bir husumeti olup olmadığını sorduğu Tuner, kimseyle husumetinin bulunmadığını söyledi.

Dosyanın sanıklarından eski Tümgeneral Baki Kavun'un gece saat 03.30 civarında kendisini derdest edenler arasında Tuner'in de bulunduğu yönündeki ifadesinin hatırlatılması üzerine Tuner, "Orada yanlış anlaşılma var. Ben biraz yürüyüş yapmak için komuta katından dışarı çıkayım dedim. Özel kuvvet personeli de benimle aynı istikamete gidiyormuş. Baki Kavun generalimizin odasının önünde buluştuk. Tesadüf oldu. Bir şeyler yaptılar, müdahale edemedim." ifadelerini kullandı.

Mehmet Partigöç'e Yaşar Güler'in zorla götürüldüğünü neden söylemediği de sorulan Tuner, "Emir subayı kendisine en yakın kişilerden birisi. Güler götürülürken yanındaydı. Benim bilmediğim, onun bildiği bir durum olabilir. Onların bir tatbikatı için emir vermiş olabilir. Bana anormal geldi ama anlamadığım bir durum olduğunu ifade ediyorum zaten." diye konuştu.

Bu cevap üzerine Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, sanığa, "Kaç yıllık askersin, daha önce üst düzey komutanın bağlanarak götürüldüğü tatbikat gördün mü?" diye sordu.

Sanık Tuner ise "Görmedim. Ama olmayacağı anlamına gelmez." karşılığını verdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamalarını izlediği halde neden buna göre hareket etmediği sorusu üzerine Tuner, "Ben duyduğumla gördüğüm resmi maalesef örtüştüremedim." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Muhammet Aydın'ın, olayları öğrendikten sonra amiri Yaşar Güler'i neden aramadığını sorduğu Tuner, "Arayabileceğim kişi Mehmet Akkurt'tu. Onun da öldüğünü anladım. Başka arayacağım kimse yoktu." şeklinde savunma yaptı.

Sanık Baki Kavun da Tuner'e "Beni derdest eden grubun içinde bulunmanızın maksadı ve gerekçesi nedir?" sorusunu yöneltti. Tuner ise bunun bir tesadüf olduğunu, o grubun içinde bulunmadığını iddia ederek, "Oradan geçiyordum, onlar da arkamdan geldiler." sözleriyle kendini savundu.

"Anahtar, şifre sizde ama siz koymadınız öyle mi?"

Duruşma Savcısının, 2004 ve 2005 yıllarına ait Milli Güvenlik Siyaset Belgesi'nin makamındaki kasada neden bulunduğunu sorduğu Tuner, bunları oraya kendisinin koymadığını öne sürdü.

Tuner'in, kasanın anahtarının kimde olduğu sorusuna "Bende." karşılığını vermesi üzerine Savcı, "Anahtar, şifre sizde ama siz koymadınız, öyle mi?" sorusunu yöneltti. Sanık ise makamın çok yoğun olduğunu, göreve geldiğinde kasada neler bulunduğunu inceleme fırsatını yakalayamadığını, bunların önceden kalmış olabileceğini iddia etti.

Sanık Tuner'in bu belgelerde genel olarak ne olduğunu bilmediğini ileri sürmesi üzerine duruşma savcısı, "Bu belgelerde Fetullah Gülen yapılanmasıyla ilgili alınması gereken tedbirler var. Özel olarak bunları bulundurma nedenin sorulduğunda, bunların anahtarı ve şifresi senden başka kimsede bulunmayan bir kasaya bir başkası tarafından konulduğunu iddia ediyorsun. Üstelik 1,5 senedir oradasın." dedi.

Tuner ise bu belgelerin kasaya konmasının kendisinden önce burada görev yapanlara söylenmiş olabileceğini savundu.

ASIM ŞANÖZ

"Kalkışmanın bastırıldığını düşündüm"

Sanık eski binbaşı Asım Şanöz de olay tarihinde Genelkurmay Başkanlığı özel kalem müdürlüğünde yurt dışı plan subayı olarak görev yaptığını, 15 Temmuz'da rutin mesainin ardından evine gittiğini söyledi.

Evde dinlenirken saat 22.30 sıralarında komşusundan Genelkurmay'da çatışma çıktığını öğrendiğini ileri süren Şanöz, haber kanallarında olayları gördüğünü, bunun üzerine aradığı iş yerinde kimseye ulaşamadığı iddiasını paylaştı.

Sanık Şanöz, Başbakan Binali Yıldırım ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamalarını izleyince, kalkışmanın küçük bir grup tarafından yapıldığı ve bastırıldığını düşündüğünü iddia etti.

Birlikte çalıştığı sivil memurun saat 24.00 sıralarında aradığını ve karargah emniyet subayının vurulduğunu söylediğini aktaran Şanöz, bunun üzerine karargahı aradığını, konuştuğu kişinin, "Burası çok karışık." diyerek telefonu kapattığını dile getirdi.

Özel kalemde birlikte çalıştığı arkadaşının arayarak, mesaiye çağrıldıklarını bildirmesi üzerine, Genelkurmay Başkanının karargahta olduğunu ve ihtiyaç nedeniyle çağrıldığını düşündüğünü savunan Şanöz, saat 02.00 sıralarında Genelkurmay'a girdiğini kaydetti.

Şanöz, komuta katında gördüğü özel kuvvet personeline neler olduğunu sorduğunu ve saldırı ihtimalinden söz edilerek, herkesin kendi güvenliğini alması gerektiğinin söylendiğini savundu.

Daha sonra koridordan silah sesleri gelmeye başladığını, silahların başında duran personelin yerden bir silah alıp kendisine verdiğini öne süren Şanöz, askerlerin koşuşturduğunu görünce odasına girdiğini ifade etti.

Sanık Şanöz, silah sesleri ve bağrışmalardan sonra neler olduğunu merak ederek komuta katından çıktığını, bağrışmaların geldiği yönde kimseyi göremeyince odasına döndüğünü ve sabah saatlerine kadar başka bir yere ayrılmadığını ileri sürdü.

01.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde "yurtta sulh konseyi" üyelerinin de yer aldığı 221 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesinde görülen duruşmaya, sanıklar ve avukatları ile Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanlığı ve AK Parti'nin de aralarında bulunduğu müştekilerin avukatları ve bazı müştekiler katıldı.

DENİZ AYDIN

Duruşmada önce olay tarihinde yarbay rütbesiyle Genelkurmay Destek Grup Komutanlığı yapan ve iddianamede darbeci Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelinin karargahı işgal etmesinden sonra darbecilerce derdest edilmeden serbestçe dolaştığı, girişimi öğrendiği halde engellemeye yönelik çaba göstermediği, sabahleyin ise teçhizatlı ve silahlı olarak karargahın dış güvenliğini sağladığı belirtilen sanık Deniz Aydın'ın savunması alındı.

Aydın, mesleki geçmişinden bahsettikten sonra "Eli kanlı vatan hainlerinden oluşan FETÖ ile herhangi bir bağlantım asla olmadı. Çizgim daima Atatürk ve ilkeleri oldu." şeklindeki iddiasını paylaştı.

Genelkurmay Destek Grup Komutanlığına 11 Temmuz 2016'da katıldığını, 15 Temmuz akşamı ve gecesi Tabur Komutanı Yarbay Hasan Yücel ile hizmet faaliyetlerinin işleyişini öğrenmek üzere kışlada intibak eğitiminde olduğunu söyleyen Aydın, "Darbe veya ihanet maksadıyla kışlada bulunmuyordum. Olaylar sırasında emir komuta yetkim yoktu, kışlayı ve çevreyi tanımıyordum. Bir kısım sanıklar gibi başka birliğe gitmedim, sivil halkla karşı karşıya gelmedim, kimseye emir vermedim." diye konuştu.

Aydın, iddianamede saat 21.22'den önce karargahta serbestçe dolaştığının belirtildiğini anımsatarak, bu saatten önce karargahta dolaştığı sürenin toplam 3 dakika olduğunu savundu.

"Darbe girişimini öğrendiğim halde bunu engellemeye çalışmadığım doğru değildir." diyen Aydın, olaylar başlamadan önce Genelkurmay binası dışında Albay Cengiz Aydın ve Yarbay Hasan Yücel ile Genelkurmay İkinci Başkanının çıkışını beklediklerini, zira emir gereği Genelkurmay Başkanı ve İkinci Başkanı kışladan ayrılmadan kendilerinin de terk edemediğini dile getirdi.

Çıkışın gecikmesi üzerine Aydın ve Yücel'in içeri yöneldiğini, kendisinin de onları takip ettiğini anlatan Aydın, şöyle devam etti:

"Yücel, 'Beni takip edin.' dedi. Görüntü izleme odasına geldik. Burayı ilk defa o anda görmüştüm. Odada birçok ekran ve bölünmüş ekranlarda bina içerisindeki koridorları gösteren 300'e yakın görüntü vardı. İçeride bir uzman çavuş vardı, sonra bir üsteğmen geldi. Albay Aydın odada telefonla konuşuyordu, tatbikat yapılacağı bilgisini duydum. Ekranlardan gördüğüm kadarıyla koridorlarda silahlı askerler vardı, koşuşturma devam ediyordu. O anda ne yapılmaya çalışıldığını anlamadım. Şarjım azalmıştı, aileme tatbikat olduğunu ve gecikeceğimi bildiren mesaj attım. Bu sıralarda bir askerin silahını bir başka askere doğrulttuğunu gördüm. Albay Cengiz Aydın'ın 'Neden bu tatbikattan haberim yok?' diye bir yerleri aradığını gördüm. Dışarıdan silah ve helikopter sesleri gelmeye başladı. Sonra odaya bir tuğgeneral girdi, Aydın'ın yanına oturdu ve konuştular. Tuğgeneralin, 'Komutanımıza karşı saldırı girişimi olacak. Komutanımızı emniyetli bir yere götürecekler.' dediğini duydum. Sonradan bu generalin Mehmet Partigöç olduğunu öğrendim."

Sanık Aydın, odadan Mehmet Partigöç ve Cengiz Aydın'ın çıktığını, Hasan Yücel, o tarihte üsteğmen olan Fahri Kafkas ve kendisinin de onları takip ettiklerini kaydetti.

Bu kişilerin üst kata çıktığını, sonra kendisi ve Kafkas'a beklemelerinin söylendiğini aktaran Aydın, birkaç dakika sonra aşağı indikleri, binadan çıktıkları ve bir daha karargaha girmediğini ifade etti.

İlerleyen saatlerde Yücel'in personele koğuşlara gitme emri verdiğini, kendilerinin de tabur binasına geçtiğini öne süren Aydın, adına tahsisli odada ailesiyle telefonda görüştüğünü belirtti.

Aydın, saat 02.00 sıralarında tabur komutanı odasına girdiğini ve televizyondan darbe girişimi olduğunu öğrendiğini savunarak, şu bilgileri verdi:

"Hasan Yücel, bu askerlerin komutanımızı darbecilerden koruduğu yorumunu yaptı. Ben, gece boyu tabur komutanı odasında bekledim. Sabah Yücel'in emriyle açık alanda tüm personel toplandı. Albay Cengiz Aydın beni yanına çağırdı. 'Arkadaşlar maalesef tehdit içeride. Herkes silah ve teçhizat alsın, erleri dışarı alacağız.' dedi. Mehmetçikleri tek tek tahliye ettik. Darbe girişimini öğrendiğim halde bu kalkışmayı engellemeye yönelik çabam olmadığı doğru değil. Ertesi sabah Cengiz Aydın'ın emriyle suça karışanlara yönelik operasyon için silahlı ve teçhizatlı olarak hazırlık yaptım."

Aydın, Hasan Yücel'in 20 Temmuz 2016'da intihar ettiğini söyledi.

"Tatbikat olabileceğini değerlendirdim, mantıklı göründü"

"Gördüğüm olayların komutanımıza yönelik tehdide karşı emniyet tedbiri olduğunu düşünüyordum." diyen Aydın'a, Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "İnsanların yere yatırılıp, kelepçelendiğini ekrandan görüyorsun. 29 yıllık askersin, böyle bir tatbikat hiç gördün mü?" sorusunu yöneltti. Aydın, "Daha önce kışlaların korunmasına yönelik tatbikatları icra eden biriyim. Bunun tatbikat olabileceğini değerlendirdim, mantıklı göründü. Saat 02.00'den sonra Yarbay Yücel, Genelkurmay Başkanlığına saldırı olup, başkanın güvenli bir yere tahliye olduğunu düşünüyordu. Onun değerlendirmesine saygı duydum." şeklinde yanıt verdi.

EMRAH ILGAZ

Duruşmada daha sonra iddianamede, olay günü saat 19.12'de sanıklar Nahsen Fıstıkçı ve Murat Engin ile karargah binasından giren ve "Cemil Turhan'ın müdürlüğünü yaptığı general-amiral şubesinde, YAŞ toplantısı adı altında darbe girişimi öncesi örgütün atama listesindeki personelin durumu ile ilgili değerlendirme toplantısına katıldığı" belirtilen ve ByLock kullandığına yer verilen Emrah Ilgaz savunma yaptı.

Olay tarihine kadar Deniz Kurmay Subay olan Ilgaz, mesai sonrasında eşi Hatice Ilgaz ile Kızılay'a alışverişe gittikleri ve yemek yediklerini anlattı.

Daha sonra Mehmet Partigöç'ün emriyle saat 20.00'de düzenlenen YAŞ prova toplantısına katılmak üzere karargaha döndüğünü ifade eden Ilgaz, toplantıya, üzerinde çalıştıkları terfi sistemi projesi nedeniyle katıldığını bildirdi. Ilgaz, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Toplantının yapıldığı Çakmak Salonu'na Cemil Turhan geldi, toplantıyı başlattı ve ayrıldı. Yarım saat sonra tekrar gelerek, kendi şubesinden 3-4 kişinin kalmasını, kalanların şubelerine gitmelerini emretti. Ben ve Nahsen Fıstıkçı ayrıldık. Dışarı çıkınca Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) personelini gördük. Tim komutanı Genelkurmaya yönelik terör saldırısı olacağını, şu andan itibaren Genelkurmayın güvenliğinin ÖKK'da olduğu söyledi. Bu personel, tam teçhizatlı ve uzun namlulu silahlıydı. Bulunduğum yerden ayrılıp, odama gitmek istediysem de başımızdaki ÖKK personeli buna izin vermedi. Bu sırada Kara Kuvvetleri Komutanının makam aracı yanımızdan geçti. Koruma ekibi, bizim bulunduğumuz yerde arabalarını durdurup, yanımıza sığındılar. Çünkü ateş edilmişti. Sonra ÖKK mensuplarınca, Kara Kuvvetleri Komutanının koruma ekibiyle birlikte, silah doğrultulmuş vaziyette, rölyefli duvarın arkasında tutuldum. Sonra yaklaşık 200 metre yürüyerek, pide fırınının önüne, 40-50 rehinenin bulunduğu yere götürüldük. Burada yüzüstü yere yatırıldım, ellerim arkadan bağlandı. Sonra bir ÖKK üniformalı ve rütbeli personeli kaldırdı. Odalarımıza götürülerek, ofislere kilitlendik ve çıkmamamız için tehdit edildik."

Ofisteki televizyonu açınca Başbakan Binali Yıldırım'ın açıklamasından kalkışma olduğunu öğrendiğini savunan Ilgaz, "Eşimi, anne babamı arayarak, iyi olduğumu haber verdim. Sabaha kadar can güvenliğimiz için buradan ayrılmadık." şeklinde konuştu.

Sanık Ilgaz, "O gece boyunca Genelkurmay Başkanlığında tesadüfen bulunan herkes, derdest edilmeden kendi can güvenliklerini alacak şekilde davranmışlardır. Ben de öyle yaptım. Darbenin erkene alınmasıyla olayların ortasında kaldım. Zaten böyle menfur faaliyetin içinde olsam esir alınmam ve geceyi ölüm korkusuyla ofiste geçirmezdim. Bana da bir görev verilirdi." ifadelerini kullandı.

YAŞ prova toplantısında darbe ve atama listesinden bahsedilmediğini ileri süren Ilgaz, dosyadaki ByLock kullandığına ilişkin raporu kabul etmedi. Ilgaz, FETÖ ile bağlantısı olmadığını ve Atatürkçü olarak yetiştirildiğini iddia etti.

Ilgaz, müşteki avukatlarından Süleyman Ayhan'ın, "Darbecilerin seni serbest bırakmaları, onlardan olduğun için olabilir mi?" şeklindeki sorusu üzerine, "Saat 21.25'ten 23.17'ye kadar çökertilmiş ve üzerimize silah doğrultulmuş vaziyette bekletildik. O iki saat içinde iş birlikçileri çoktan öğrenmişlerdir." dedi.

Mahkeme Başkanı Dik'in, darbe teşebbüsünü kimin yaptığına ilişkin sorusunu Ilgaz, "Bu darbe teşebbüsünün içinde bir sürü unsur var. FETÖ'cüler var artık, söylemeye gerek yok. Ama yönlendiren kimler?" şeklinde yanıtladı.

Duruşmaya daha sonra öğle arası verildi.

Şehit annesinin tepkisi

Sanıklardan Deniz Aydın'ın avukatlarından Ceyhan Mumcu müvekkilinin tahliyesini talep ederken, darbe girişimi sırasında şehit edilen Astsubay Ziya Dağdaş'ın müşteki sıralarında bulunan annesi ayağa kalkarak, "Ziyamı kim öldürdü? Bir de gülüyorlar? Bir de sırıtıyorlar? Kim öldürdü, Genelkurmay önünde? Hikaye anlatmayın. Ben mi öldürdüm 250 kişiyi?" diye konuştu. Fenalaşan kadın, görevliler eşliğinde dışarı çıkarıldı.

Avukat Mumcu'ya bir başka müşteki de "Uğur Mumcu'yu da bunlar öldürdü." diye seslendi.

SERKAN CANDAN

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski Karargah Destek Kıtalarından Uzman Çavuş Serkan Candan, Genelkurmay Başkanlığının güvenliğinden sorumlu olduklarını, kendisinin de giriş kapılarındaki turnikelerden giriş çıkışı kontrol etmekle görevli olduğunu söyledi.

15 Temmuz günü, bir ay önce belirlenen rutin nöbet görevini devralarak "kale bir" bölgesinde nöbete başladığını anlatan Candan, göreve başladığı saatlerde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın toplantı halinde olduğunu, bir süre sonra telsizden MİT Müsteşarının çıktığı anonsunun geçildiğini bildirdi.

Saat 21.00 sularında Orgeneral Akar'ın emir subayı sanık eski Yarbay Levent Türkkan'ın, "Burayı boşaltın, burada nöbet tutulmayacak" emrini verdiğini dile getiren Candan, "Bu sırada özel kuvvetler daha kışlaya gelmemişti. Bunun öncesinde ise Genelkurmay Başkanının çıkış hazırlıkları vardı. Fakat araç boş çıktı. Muhtemelen onlar organize ettiler. Ben Türkkan'ın emrini tabur komutanıma ilettim." dedi.

Bir süre sonra komuta katına özel kuvvetlerden askerlerin geldiğinin anons edildiğini belirten Candan, "İçeriden 'Yat yere' diye sesler geldi. Bir iki el silah sesi duyuldu. Bize önce tatbikat denildi. Genelkurmay etrafında polis araçları vardı. Bu nasıl tatbikat diye düşündük." diye konuştu.

Genelkurmay Başkanı Akar'ın karargahtan ayrıldığı yönündeki telsiz anonsunun ardından neler olduğunu öğrenmek için komuta katına çıktıklarını söyleyen Candan, içeri girdiklerinde sanıklardan eski Binbaşı Abdurrahim Aksoy'un "Siz burada ne arıyorsunuz" diyerek kendilerini kovduğunu ifade etti.

Candan, şöyle devam etti:

"Neler olduğunu anlamak için görüntü izleme merkezine geçtik. Bir taraftan Genelkurmay Başkanının güvenli bir yere götürüldüğü, diğer yandan da rehin alındığı söyleniyordu. Televizyondan darbe girişimi olduğu yönünde haberler vardı. Kışlaya girmek isteyen vatandaşlar Genelkurmay Başkanının nerede olduğunu soruyordu. Komutanımız silah ve teçhizat almamızı söyledi. Kameradan Abdurrahim Aksoy ve bir kişinin vatandaşlara ateş ettiğini gördüm. Şeref salonunun penceresinden de vatandaşlara ateş edildi. Kale bölgesinde bir vatandaş vurulmuş yerde yatıyordu."

Sanık eski Yarbay Erdoğan Kurt'un yerde yatan bir vatandaşın kışladan dışarı atılması için kendilerine emir verdiğini belirten Candan, Genelkurmay emniyet subayı eski Yarbay Gökhan Eski'nin de sabah saatlerinde kendilerine, "Karargahı koruyacağız. İçeri girmeye çalışan sivil, asker, polis ayırt etmeyin, kim olursa olsun vurun." talimatı verdiğini, kanunsuz bu emre uymadıklarını dile getirdi.

Bu sırada bir tankta bulunan darbecileri etkisiz hale getirmek için emir aldıklarını savunan Serkan Candan, sanıklardan birinin, "Gökhan Eski'nin emrine uymazken, tankçıların etkisiz hale getirilmesine yönelik emre neden uydukları" yönündeki sorusu üzerine, her iki emrin verildiği saatlerde kimi ne tarafta bulunduğunun artık belli olduğunu, Eski'nin emrine uymazken tankta bulunan darbecilerin etkisiz hale getirilmesi için hazırlık yaptıklarını, bu sırada tank personelinin polise teslim olduğunu dile getirdi.

"Ne şahsımın ne de ailemin bu örgütle bir ilgisi yok. Nöbetçi olduğum için görev yerinde bulunuyordum. Gece boyunca bizi doğru bilgilendirecek bir komutan yoktu. Kanunsuz hiçbir emri yerine getirmedim. FETÖ'cülerin işlediği suçlarla yargılanmak zoruma gidiyor." diyen Candan, tahliye ve beraat istedi.

Candan, KHK ile meslekten ihraç edilmediğini, tutuklu bulunduğundan sözleşme yenileyemediği için mesleğine devam edemediğini söyledi.

DERVİŞ TAŞ

"Her şey normal gözüküyordu"

Genelkurmay Başkanlığı baskınına katılan eski Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli Astsubay Üstçavuş Derviş Taş ise savunmasında, 2009'da Özel Kuvvetler Komutanlığına tayin edildiğini, 15 Temmuz günü tatbikat düzenleneceğini belirten takım komutanının talimatıyla saat 19.00 sularında Akıncı Kışlası'na geldiğini belirtti.

143. filoda tim komutanının emriyle silah ve teçhizat kuşandıklarını anlatan Taş, tim komutanının tatbikatın Genelkurmay Başkanlığında yapılacağını söylemesi üzerine bir minibüsle kışlaya geçtiklerini söyledi.

Hiçbir engelleme olmadan Genelkurmay'a girdiklerini ifade eden Taş, "Her şey normal gözüküyordu. Tim komutanının emriyle iddianamede görülen bir numaralı fotoğraftaki gibi Fırat Albay komutasında Genelkurmay kapısından içeri girdik." dedi.

Sosyal tesisler ve MSB binası arasındaki yolun emniyetini almakla görevlendirildiğini anlatan Taş, "Bir süre sonra silah sesleri geldi. Bulunduğumuz yere mermi isabet etti. Kendimizi kanal gibi bir yere attık. Üstümüzde uçaklar uçtu. Ne olduğunu anlayamadık. Bahçeye helikopterin inip kalktığını, tankların geldiğini duyuyorduk. Bir subaya neler olduğunu sorduk, saldırı olduğunu söyledi. Sabaha kadar orada bekledim. Sabah 'Karargah binasında toplanıyoruz.' denildi. Toplandık. Neler olduğunu orada öğrendim. Televizyonda gece olanlar gösteriliyordu. Polise teslim olduk, Ankara emniyetine gittik." diye konuştu.

Darbe girişimiyle bir ilgisi olmadığını, verilen emirleri yerine getirdiğini savunan Taş, FETÖ ile lise yıllarında arkadaşları vasıtasıyla tanıştığı yönündeki emniyet ifadesini reddederek, "Öyle birşey demedim. Örgütü tanıyor musunuz diye soruldu. Ben de 'Lisede örgüte giden arkadaşlar vardı.' dedim. Bu şekilde yazılmış." dedi.

Taş, çapraz sorguda, "Senin görev yerin Gölbaşı'nda, toplanma yerin ise Akıncı. Bu sana garip gelmedi mi, sormadın mı 'Neden Gölbaşı değil de Akıncı'da toplanıyoruz?' diye." şeklindeki soru üzerine, "Bizde emir sorgulanmaz, emir bu şekilde geldi." dedi.

Taş'ın çapraz sorgusuna müdahale eden sanıklar Hakan Evrim ve Oktay Felekoğlu mahkeme başkanı tarafından solondan çıkarıldı.

Sanık eski Yüzbaşı Erdem Eraslan da hakkındaki iddiaları reddetti. Genelkurmay idari tahkikat raporunun savcılık makamını yanlış yönlendirdiğini savunan Eraslan, "Suç tarihinde YAŞ toplantısı için mesaiye kaldığını, geceyi odasında geçirdiğini ve ilk fırsatta kaçıp polise teslim olduğunu" öne sürdü.

ERHAN METİN

"Darbe girişimi olarak görmüyorum"

Sanıklardan eski Binbaşı Erhan Metin de Genelkurmay Başkanlığında Analiz ve Değerlendirme subayı olarak Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi'nde (SKKHM) görev yaptığını, yeni atandığı görevi için 15 Temmuz'da ilişik kesmek için kışlaya gittiğini öne sürdü.

İlişik kesme işleminin ardından mesai arkadaşlarıyla akşam yemeğine geçtiğini belirten Metin, hava sahasının kapatıldığı bilgisi üzerine komutanların görev yerine döndüğünü, kendisinin de bir süre sonra SKKHM'ye gittiğini söyledi.

Saat 20.00 sularında kameriye bölgesine geçtiklerini dile getiren Metin, bu sırada kışlaya saldırı olacağı yönünde bilgi geldiğini, bunun üzerine SKKHM'ye indiklerini ve tüm geceyi burada geçirdiklerini söyledi.

Metin, sabah ortalık sakinleşince karargahtan ayrıldığını, mehil iznine çıktığını, iznin ardından eşi ile yeni görev yeri olan İtalya'ya gideceklerini, kışladan gelen telefonla Çorum'da savcıya ifade vermeye gittiğini ve 20 Temmuz'da tutuklandığını anlattı.

Sıkıyönetim bildirisini mesaj merkezine iletmeye çalışırken güvenlik kameralarına yansıyan görüntüsünü kabul etmeyen Metin, o sırada mesaj merkezinde ne olduğunu öğrenmek için kapıya kulağını dayadığını, elindeki belgelerin de ilişik kesme belgesi olduğunu savundu.

"İlişiğini kesmişsin, neden oradaydın?" sorusuna karşılık Metin, "İlişik kesmiştim ama oradaydım. Bir birliğe katılıp geri gelmiş biri değilim. Bir iki saatin hesabını yapacak biri değilim. Ben orada uzun süre çalıştım." dedi.

Metin, bir avukatın darbe girişimi sırasında kimleri gördüğünü sorması üzerine, "Bunu darbe girişimi olarak görmüyorum. Darbe hükümete yapılır. Sadece Fahri Kasırga derdest edilmiş. Başka derdest edilen hükümet görevlisi yok. Onun dışında komutanlar derdest edilmiş." dedi. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, "Bunu yapanlara soracaksınız." diye konuştu.

Erhan Metin, darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığında kimseyi görmediğini iddia etti.

Savunmaların ardından söz alan savcı, Genelkurmay Karargah Destek Kıtasında görevli eski Uzman Çavuş Serkan Candan'ın "olay günü resmi görevli olduğu, kışladaki olayları doğru şekilde anlattığı ve kovuşturmanın geldiği aşama itibarıyla suç vasfının değişme ihtimali nedeniyle tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasını, diğer sanıkların tutukluluk halinin devamını" istedi.

Talebi değerlendiren mahkeme heyeti, sanık Candan'ı yurt dışı yasağı uygulayarak, tutuksuz yargılamak üzere tahliye etti.

Savunmaları dinlenen diğer sanıkların tutukluluk halinin devamına hükmeden mahkeme, duruşmayı yarın devam etmek üzere tamamladı.

02.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili aralarında sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de yer aldığı 221 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.

ERTAN ÖZMEN

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan sanık eski üsteğmen Ertan Özmen, 15 Temmuz'da Milli Savunma Bakanlığında görevli olduğunu, ayrıca Açıköğretim Fakültesinde 2 yıllık adalet bölümünde okuduğunu anlattı.

Unuttuğu ders notlarını çekmecesinden almak için iş yerine gittiği cuma akşamı havadaki helikopter seslerini duyduğunu öne süren Özmen, özel güvenlik görevlisine ne olduğunu sorduğunu, onun da Genelkurmay Başkanlığı'na bir terör saldırısı söylentisinden bahsettiğini ancak ne yaşandığını tam olarak anlayamadığını, hatta polis ve askerin birbirine girdiğini söylediğini bildirdi.

Gördüğü polislerin yanına gittiğini, asker olduğunu belirttikten sonra onların da ne olduğunu bilmediklerini, Genelkurmay'da bir karışıklık olduğu gerekçesiyle geldiklerini dile getirdiklerini öne süren Özmen, nizamiyeye yöneldiğinde kapıdaki askerlerin elleri tetikte silahlarını doğrultup bağırmaya başladığını, bu yüzden nizamiyeden uzaklaştığını anlatı.

Özmen, bunun üzerine yakında gördüğü askeri kobra aracının yanında duran iki uzman çavuşun yanına gittiğini ve "Ne yapıyorsunuz?" diye sorduğunu belirterek, onların da 28. Mekanize Tugayı personeli olduklarını ve bir albayın kendilerini "Genelkurmay'ın güvenliğini almaya gidiyoruz" diyerek buraya getirdiğini söylediklerini ifade etti.

Kendi telefonu yanında olmadığını, Celal isimli uzman çavuşun telefonundan darbe girişimi yaşandığını öğrendiklerini öne süren Özmen, bu sırada halkın da toplanmaya başladığını söyledi.

Özmen, bu arada bazı erlerin silahlarını dışarı doğru tuttuğunu gördüğü için yere doğrultmalarını söylediğini belirterek, karşılarında Türk polisi ve vatandaşların olduğunu dile getirdiğini savundu.

Linç edilmemek için askeri araca binmiş

Araçta iki er iki de uzman çavuş bulunduğunu, sürücü ere yaklaşıp buradan çıkıp çıkamayacağını sorduğunu ancak çok sayıda vatandaş olduğu için zarar verme endişesiyle bundan vazgeçtiklerini anlatan Özmen, gelen vatandaşlar tarafından yanlış anlaşılıp linç edilme endişesiyle kobra araca bindiğini öne sürdü.

Özmen, "Uzmanlardan darbeye yönelik bir hareket görmediğim, hatta darbeye karşı olduklarını gördüğüm için araca bindim." dedi.

Daha sonra tankların geldiğini ve bir vatandaşın tanka doğru gittiğini araç camından gördüğünü anlatan Özmen, erlerden birinin tanka doğru giden vatandaşın vurulduğunu söylediğini belirtti. Özmen, şöyle devam etti:

"Biz de vurulan vatandaşın tıbbi yardım görmesini sağlamak için araca aldık. Uzman Celal Taşkın'ın telefonundan 40 dakika boyunca 112'yi aradık ama ulaşamadık. Yaralı vatandaş benim kucağımdaydı. Vatandaşımız kan kaybettiği için Genelkurmay Başkanlığı içindeki revire götürelim dedik ama tanklar yolu kapatmıştı. İçeri giremedik. Sonra tanklar kapıyı kırdı. Yolunu bulup tankların arasından kobra ile revire doğru gittik. Ben kamuflajlı değildim. İki asker vatandaşı indirdi sonra ne oldu bilmiyorum."

Kobra aracını, görev yaptığı Milli Savunma Bakanlığı tarafına çektirdiğini dile getiren Özmen, Genelkurmay Başkanlığından 03.56'da demirlerden atlayarak kaçtığını ve sivil olduğu için hep vurulacağını düşündüğünü ileri sürdü.

Eve gidip televizyonu açtığını ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın badirenin atlatıldığına yönelik açıklamasını izlediğini ifade ede Özmen, "28. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'ndan gelen araca darbe faaliyeti için değil, vatandaşın suçlu suçsuz ayrımı yapamayacağından linç edilme tehlikesine karşı bindim. Araçtaki iki uzman serbest bırakılmıştır. İki uzman çavuş ve iki er yaşadıklarıma şahittir. Bu kişiler benim darbeye destek verdiğimi söylerse, ben bundan sonra hiçbir savunma yapmayıp kabul edeceğim." diye konuştu.

Özmen, FETÖ ile bir bağının olmadığını, ByLock kullanmadığını öne sürerek, "Tesadüf eseri yanlış zamanda yanlış yerde bulunmamdan dolayı tutuklu bulunuyorum. Kimseden emir almadım, emir vermedim. Kışlaya da çağrılmadım. Ders notlarını almak için giderken helikopterleri duydum ve gittim." dedi.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in, Milli Savunma Bakanlığında görevli olmasına rağmen Genelkurmay Başkanlığı'na neden gittiğini sorması üzerine sanık Özmen, "İnanın meraktan ilerledim." yanıtını verdi.

ERMAN CAN

Suçlamaları reddetti

Olay tarihine kadar yüzbaşı rütbesiyle Hava Pilot Kurmay Subay olan sanık Erman Can da savunmasına suçlamaların tümünü reddettiğini bildirerek başladı.

FETÖ ile hiçbir bağı olmadığını ileri süren Can, "Anayasa ve kanunlara, Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı bir subayım" dedi.

Genelkurmay Başkanlığında olay tarihine kadar proje subayı olarak görev yaptığını, görevi süresince sürekli geç saatlere kadar çalıştığını ifade eden Can, "Bence o gün neden mesaiye kalındığı değil, neden her gün mesaiye kalanların o gün mesaiye kalmadığı sorulmalı" diye konuştu.

Darbeden önceki hafta MGK hazırlıklarını sürdürürken, 19 Temmuz 2016'daki Pakistan Genelkurmay Başkanının ziyaretinde sunulacak brifing için de hazırlık yaptıklarını anlatan Can, 15 Temmuz'dan birkaç gün önce Tümgeneral Rafet Sevinç Şaşmaz'ın kendilerine brifingin son halini 16 Temmuz sabahı görme emri verdiğini kaydetti.

Bunun üzerine 15 Temmuz'da mesaiye gelmesinden itibaren MGK ve brifing ile ilgili hazırlıklarını sürdürdüğünü dile getiren Can, şöyle konuştu:

"Normal mesai gününde ne yaptıysam o gün de aynısını yapıyordum. Akşam Necati Binbaşı brifingi kontrol ediyordu. Bulunduğumuz katta hareketlenme başladı. Karargaha terör saldırısı olacağı söylentileri oldu. Panik halinde aşağı inenleri takip ettim. Bahçede bir grup vardı. Terör saldırısı olacağı, nizamiyedeki personele destek olmaya gitmemiz gerektiği söylendi. Bahçede dağıtılan MP-5 silahları alarak, kuzey nizamiyeye gittik. Kısa süre sonra diğer nizamiyeye yakın bir yerden silah sesleri geldi. Kendimi nizamiye binasına attım. İlk düşündüğüm terör saldırısının başladığıydı. Bizim bulunduğumuz nizamiyeye de saldırı olabileceği düşüncesiyle beklemeye başladık. Bir süre sonra üzerimizden uçak ve helikopterler geçti. İlerleyen saatlerde bir grup insan nizamiye önüne gelerek slogan atmaya başladı. Sabaha kadar bizim için en güvenli yer olduğunu düşündüğümüz nizamiyede bekledik."

Can, görev yaptığı dönemde cep telefonlarını içeri sokmadıklarını, girişte bıraktıklarını, olay günü bu sebeple cep telefonunun yanında olmadığını anlattı.

Kışla dışına çıkması halinde linç edileceğini düşündüğünü söyleyen Can, karargahtaki odasına dönemediğini, çünkü girişlerin güvenlik nedeniyle kapatıldığından bahsedildiğini anlattı.

Can, avukatının "kuzey nizamiye önünde toplanan vatandaşların nasıl tipler olduğu" sorusu üzerine, "IŞİD'den yakalananlar var ya, sakallı, onlardan vardı" dedi.

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, avukata, "Böyle soru mu sorulur? Doğru dürüst soru sorun" diye tepki gösterdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Muhammet Aydın'ın, "21.16'da doldur-boşalt istasyonuna girdiğinizin görüntüsü var?" sorusu üzerine, "Ben silah aldım, ama doldur-boşalttan mı aldım, bilmiyorum" dedi.

Avukat Aydın, bazı fotoğraflarda bilirkişilerin kendisini teşhis ettiğini bildirdi ve buna ilişkin fotoğrafı görevliler aracılığıyla bilgisayardan sanık Can'a gösterdi.

Can, fotoğraftaki kişinin kendisine benzediğini, ancak bu sorulara şu anda yanıt vermeyeceğini söyledi.

FATİH KOÇ

Sabaha kadar SSKHM'de "mahsur" kalmış

Sanık eski Genelkurmay Personel Başkanlığı İcra Subayı Binbaşı Fatih Koç da savunmasında iddianamede yöneltilen suçlamaları reddetti, ithamlarda bulunulduğunu öne sürdü.

Koç, 15 Temmuz günü Genelkurmay Personel Başkanı Korgeneral İlhan Talu karargahta bulunduğu için kendisinin de mesaiyi terk etmediğini belirterek, koridora çıktığı sırada silahlı bir timle karşılaştığını ve birinin kendisine silah doğrulttuğunu, ardından timin komuta katına geçtiğini söyledi.

Odasında sabit kaldığını, bir süre sonra emir astsubayının odasına gittiğini ancak odanın kilitlendiğini fark ettiğini anlatan Koç, ne olduğunu öğrenmek ve personel başkanına bilgi vermek için Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezi'ne (SKKHM) gitmeye karar verdiğini savundu.

"Darbe girişimi olduğu hiç aklıma gelmedi." iddiasında bulunan Koç, SKKHM'ye 21.29 gibi girdiğini, burada normal faaliyetin devam ettiğini dile getirdi. Koç, vardiya amiri Albay Armağan Ustael ile Albay Osman Kardal'ın SKKHM'de bulunduğunu belirterek, durumu anlatınca Ustael'in bazı telefon görüşmeleri yaptığını dile getirdi.

Bu görüşmelerin ardından 21.40'ta Osman Kardal'ın güvenlik tedbirleri kapsamında SKKHM'nin giriş çıkışa kapatıldığını duyurduğunu anlatan Koç, bir süre sonra da uçak ve helikopter seslerinin duyulmaya başladığını iddia etti

Koç, Başbakan Binali Yıldırım'ın televizyonda yaptığı konuşmayı izlediğini belirterek, geceyi SKKHM'de geçirdiğini dile getirdi.

Sabah olduğunda SKKHM'ye gaz dolduğunu, bu yüzden personelin kafeterya ve güvenlik odasında toplandığını ifade eden Koç, merkezin darbeciler tarafından ele geçirildiğine şahit olmadığını öne sürdü.

Koç, dış ortam emniyetli hale gelinceye kadar hiçbir personelin merkezden çıkmadığını, sabah ise çıkışların serbest olduğunun belirtilmesinin ardından personel başkanını aradığını dile getirerek, komutanıyla yaptığı görüşmede, ulaşamadıkları için kendisini darbecilerin aldığını düşündüğünü ilettiğini bildirdi.

İlhan Talu ile darbe gecesi irtibatı olmadığını öne süren Koç, 16 Temmuz'da gözaltına alındığını dile getirdi.

Koç, darbe girişimine karıştığına yönelik SKKHM'de görevli personelin bir beyanı bulunmadığını da belirterek bir terör örgütüne de üye olmadığını savundu.

FATİH MİSİR

Sanık eski Binbaşı Fatih Misir de darbe girişiminin yaşandığı gece mesaisinin bittiğini, ancak servislerin kalkmadığını, sabaha kadar yeni tayin olduğu yerde Binbaşı Sinan Yılmaz'ın odasında mahsur kaldığını anlattı.

Yılmaz ile birkaç kez çıkmak istemelerine rağmen dışarı çıkamadıklarını iddia eden Misir, darbe girişimiyle bir alakası olmadığını savundu. Misir, tahliyesini talep etti.

Duruşmanın öğleden sonraki bölümüne sanık savunmalarıyla devam edildi.

Savunmaların ardından söz alan savcı, olay tarihinde üsteğmen rütbesiyle Genelkurmay Destek Kıtaları Grup Komutanlığında Hizmet Taburu Nöbetçi Subayı olarak görev yapan sanık eski üsteğmen Fahri Kafkas'ın olayları doğru şekilde anlattığı, kovuşturmanın geldiği aşama itibarıyla suç vasfının değişme ihtimali ve mevcut delil durumu göz önünde bulundurularak adli kontrol şartıyla tahliyesini istedi.

Talebi değerlendiren mahkeme heyeti, sanık Kafkas ile savunmasında karargahtaki su patlağını gidermek için buraya gittiğini anlatan Genelkurmay Başkanlığı Destek Kıtaları Hizmet Taburu teknisyeni eski astsubay Murat Can Avtan'ın tutuksuz yargılanmak üzere tahliyesine hükmetti.

Savunmaları dinlenen diğer sanıkların tutukluluk halinin devamına hükmeden mahkeme, duruşmayı yarın devam etmek üzere tamamladı.

03.11.2017 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlerle ilgili, aralarında sözde "Yurtta Sulh Konseyi" üyelerinin de yer aldığı 221 kişinin yargılandığı davaya sanık savunmalarıyla devam edildi.

CAHİT KÜKEY

Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesince, Sincan Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen duruşma, sanıklardan Uzman Çavuş Cahit Kükey'in savunmasıyla başladı.

FETÖ ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını savunan Kükey, 15 Temmuz günü, bir ay önce yazılmış nöbet görevini yerine getirmek üzere kışlaya geldiğini, saat 17.30'da nöbeti devraldığını ve saat 21.00'e kadar "kale 1" ve "1 A" bölgesinde nöbet tuttuklarını söyledi.

Nöbete başladıktan sonra MİT Müsteşarı'nın kışlaya geldiğini, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar ile görüşüp yaklaşık 2 saat kaldıktan sonra ayrıldığını anlatan Kükey, bir süre sonra Orgeneral Akar'ın emir subayının, "Bu gece '1 A kapısında nöbet tutulmayacak, tatbikat yapılacak." dediğini belirtti.

Kükey, emir subayının söylediklerini tabur komutanına ilettiğini, tabur komutanının emriyle "1 A" kapısından ayrıldığını dile getirdi.

Bir süre sonra telsizden Özel Kuvvetler Komutanlığına bağlı askerlerin "1 A" kapısından içeri girdikleri anonsunun geçtiğini ifade eden Cahit Kükey, içeriye girenlerin komuta katına çıktıklarını, katlardan "Yat yere." şeklinde bağırma sesleri geldiğini söyledi.

Sanık Kükey, "Ardından Ahmet Yıldız, 5 kişilik özel harekat timiyle yanımıza geldi. Ne olduğunu sorduk. 'Tatbikat var. Sizlik bir şey yok, rahat olun.' dedi. Merdivenlerden aşağı indiler. Dışarıdan silah sesi geldi. Destek merkezine çağrı yaptık ama cevap alamadık. Anormal bir şey olsa bize bilgi verirler diye düşündük. Bir süre sonra dışarıdan uçak sesleri geldi, vatandaşlar toplanmaya başladı." diye konuştu.

Kükey, manga komutanının telsizden birinci başkanın çıktığını anons ettiğini, kendilerinin de kapıyı kapatıp başkanlık katına çıktıklarını, burada gördükleri koruma ekibinden eski Binbaşı Abdurrahim Aksoy'un bağırarak, "Siz burada ne arıyorsunuz?" dediğini ve kattan çıkardığını öne sürdü.

"Gelip sizi kurtarsınlar"

Buradan görüntü izleme merkezine geçtiklerini anlatan sanık Cahit Kükey, "Kameralardan Mehmet Partigöç'ü gördük. Dışarıda vatandaşlar toplandı. Televizyondan Başbakan açıklama yaptı. Nöbetçi amir yardımcısı Emir Kurt, 'Arkadaşlar, emir komuta bende.' dedi. 2 ve 4 numaralı kapılardan nöbetçiler görüntü izleme merkezine geldiler. Bir süre sonra sivil halk içeri girdi." ifadelerini kullandı.

Kükey, savunmasını şöyle sürdürdü:

"Bize 'Teçhizat alın, vatandaşları tahliye edin.' denildi. İçeri girince vatandaşları gördük. Darbecileri gösterip 'Gelin, gelin burdalar.' dediler ve bize komutanların odasını sordular. Vatandaşlara, 'Darbeci değiliz, biz de sizin gibiyiz.' dedik. Komutanların tahliye edildiğini anlattık. Bizimle kucaklaştılar. Bu sırada üst katlardan yoğun silah ve bağırma sesleri geliyordu. Abdurrahim Aksoy'un yerde yatan birini yumrukladığını gördüm.

Bize, 'Yukarıda leş var. Onu dışarıya atın.' dedi. Bunu duyunca oradan uzaklaştık. Kale 1 bölgesine çıktık. Birini el ve ayaklarından tutup dışarı çıkardıklarını gördüm. Yerde kan izleri vardı. Su patlağı oluşmuştu. Su patlağının sebebine bakmak için Genel Sekreterlik katına çıktık. Burada bir vatandaşın nabzına baktıklarını, ölmüş diye bıraktıklarını gördüm. Abdurrahim Aksoy'un, 'Bunların hepsini ben vurdum. Kafasını çıkarana ateş ettim.' dediğini duydum."

Sanıklar birbirine düştü

Teçhizat kuşanıp vatandaşları tahliye ettikten sonra "Kale 2" bölgesine çıktıklarını, burada eski Genelkurmay Emniyet Subayı yarbay Gökhan Eski'nin kendilerini "Ayyıldız bölgesine" götürdüğünü öne süren Kükey, "Gökhan, bize, 'Kışlayı koruyalım, asker, polis, sivil vurun.' dedi. Niyetini anlayıp buradan ayrıldık. İlerleyen saatlerde komutanlarımız içerideki askerleri tahliye etmemizi istedi. Beni içeride asker kalıp kalmadığına bakmam için görevlendirdiler. İçeriye geçtim. Bir astsubay başıma silah dayadı. Polisler de 'Silahını bırak, yanımıza gel.' dediler. Polisin yanına gittim." diye konuştu.

"Emir komuta zincirinin en altındayım. Emrimde kimse yoktur. Genelkurmay karargahında kendi irademle hareket etmem mümkün değil. Manga komutanı Doğanbilir'in emrinde hareket ettim. O, dışarıda ve görevine devam ediyor. Ben de onun gibi suçsuzum." şeklinde savunda yapan Kükey, tahliyesi ve beraatini istedi.

Kükey, darbe girişimine katıldığını bildiği kişileri anlatmasının istenmesi üzerine şunları kaydetti:

"Mehmet Partigöç ve Cengiz Aydın Albayı, birinci başkanın isimlerini bilmediğim koruma subaylarını gördüm. Gökhan Eski'nin emrinden dolayı girişime katıldığını düşünüyorum. Abdurrahim Aksoy'un konuşmalarını duydum. Özel Kuvvetçiler, sivil vatandaşlar bahçeye girip aslanlı kapıya yöneldiklerinde aslanlı kapıya doğru ateş ettiler. Kapının arkasına sandalyeler, masa yığdılar. Levent Türkkan, Genelkurmay Başkanı'nın emir astsubayların ikisi de. Ramazan Gözel... 1 A'da nöbeti devraldığında bir asker vardı. 'Ben Gözel'in habercisiyim. Beni sabah odaya almadı, kapıyı kapattı. Ben buraya geldim.' dedi. Demek ki darbe konuşuyorlardı. Ahmet Yıldız'ı gördüm. Eski tuğgeneral Arif Pazarlıoğlu'nun komuta katında gezdiğini gördüm."

Bu sırada izleyiciler arasında bulunan gazi Ufuk Yegin, ayağa kalkarak, "Komutanlık katında beni vuran kişi Cahit Kükey'dir." diye bağırdı.

Sanık Kükey, mahkeme başkanına, "Öyle bir şey yok." dedi.

Gazi Yegin, bunun üzerine, 'Bu, Mustafa Mengi ve Serkan Candan bize yaylım ateşi açtılar. Bu, beni vurdu. Mengi, 2. ve 3. katlardan bir vatandaşı vurdu. Su borusu neden patladı? 'Çapulcular' diye bize bağıran bu. Eminim. Beni MEBS Başkanlığının odasının orada vurdu." dedi.

Kükey, Yegin'in sözlerini yalanlayarak, "Ben o sırada orada bile değildim. Kimseye ateş etmedim." beyanında bulundu.

Daha sonra söz alan sanıklardan eski kurmay yarbay Bünyamin Tuner, sanık Kükey'e, "Benim aktif olduğumu söylediniz. Benimle ilgili ne gördünüz?" diye sordu.

Sanık Kükey'in, "Silahlıydınız." dediği Tuner, "Siz de silahlıydınız." karşılığını verdi. Bunun üzerine Kükey, "Biz nöbetçiydik. Sivilleri vuran sizsiniz, Bünyamin Tuner, (eski binbaşı) Recep Özkan... Sivillere ateş edildiği anda ben orada değildim. Abdurrahim Aksoy'un 'Bunları ben vurdum.' dediğini duydum. Abdurrahim Aksoy ve ekibinin öldürdüğü sivillerin hesabı benden soruluyor." diye konuştu.

Bu sırada gazi Ufuk Yegin, yeniden söz alarak, "Kükey, asansörde göğsüme MP 5 dayadı." dedi.

Bunun üzerine sanık avukatları, izleyicilerin bulunduğu tarafa doğru, "Haricen konuşmayın." diye bağırdı. İzleyiciler de avukatlara tepki gösterdi.

Daha sonra söz alan sanıklardan Ramazan Gözel, sanık Kükey'e, "Habercimi aşağıda gördüğünüzü mü söylediniz?" diye sordu. Kükey, Gözal'e, "Evet. Nöbeti devraldığımda haberciniz aşağıdaydı. Bize senin kendisini odadan çıkardığını, odanın kapısını kilitleyip, kendisini gönderdiğini." söyledi." diye konuştu.

FAZLI ÖZŞAHİN

Daha sonra savunma yapan sanıklardan Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli Fazlı Özşahin de 14 Temmuz'da eski yarbay Halit Kazancı'nın tatbikat için kendisini aradığını, taburdan Mehmet Aytaç ile görüştüklerini, tatbikatın Akıncı Üssü'nde yapılacağını öğrendiğini iddia etti.

15 Temmuz günü saat 19.00'da Akıncı Üssü'ne geldiğini belirten sanık Özşahin, faaliyetin detayını öğrenmek için eski yarbay Kazancı'yı bulduklarını, Kazancı'nın kendilerine Genelkurmay'a saldırı olacağını, koruma görevi yapacaklarını söylediğini öne sürdü.

Saat 21.00 sularında Genelkurmay Başkanlığına geldiklerini anlatan Özşahin, burada faaliyet alanlarına dağıtıldıklarını iddia etti.

Sanık Özşahin, şunları söyledi:

"Güney nizamiyeden silah sesleri geldi. Saldırganların nizamiyeden girmeye çalıştıklarını düşündüm. Bina hattı boyunca devriye gezmeye başladım. Bina yakınlarından da silah sesleri geliyordu. Mehmet Aytaç, bana nizamiyeyi takviye etmemi istedi. Buraya geçtim. Genelkurmay Başkanı'nın tahliye edildiğini gördüm fakat şüphe duyulacak bir tablo yoktu. Karargahın güneybatı köşesinde sivil hareketliliği gördüm. Ne olduğunu görmek için bu tarafa gittim. Toplumsal ayaklanma oluyor diye düşündüm. Darbe ve benim de bunun parçası olduğum aklıma bile gelmedi.

Bir grubun nizamiyenin diğer doğusundan içeri girdiği haberini aldık. Asker o tarafa ilerledi. Ben de o tarafa geçtim. Nereden geldiklerini bilmediğim askerler, sivilleri dışarı çıkarmaya çalışıyordu. Sivillerin nereden geldiğine bakmak istedim. Bu sırada üzerime taş atıldı. Başıma ve elime isabet eden taşların etkisiyle fenalaştım. Mehmet Emin Tüzel yanıma geldi. Ne olduğunu sordu. Bir ağacın altına çöktük. Biz bu haldeyken yanımıza ateş edildi. Bir asker omzundan yaralandı. Mehmet Emin ile kendimizi pasifize etmeye karar verdik. Karargah binasında bir odaya kendimizi attık. Gün ağırıncaya kadar burada kaldık. Sonra dışarı çıktık. Teslim alındık. Buradaki her askerin darbeden haberi vardı iddiasını kabul etmiyorum. Bu darbenin bilerek ve isteyerek parçası olmadım."

Subay Temel Askerlik ve Subaylık Anlayışı Kazandırma (SUTASAK) öğrencilerini silahlarını kullanmaya yönlendirdiği iddiasını kabul etmeyen Özşahin, Bülent Aydın'ın vurulmasıyla ilgili bilgisinin olmadığını öne sürdü.

FATİH SARIMEHMET

Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski Özel Kuvvetler Komutanlığı personeli sanık Fatih Sarımehmet, 15 Temmuz döneminde Hatay Serinyol'da görevli olmasına rağmen paraşüt atlayışı için Ankara'ya geldiğini söyledi.

15 Temmuz'da aynı birlikte görev yaptığı Astsubay Fevzi Sönmez'in arayıp Albay Murat Korkmaz tarafından koruma ve güvenlik tatbikatına katılmak üzere görevlendirildiğini ve bunun için Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'na gitmesini söylediğini öne süren Sarımehmet, 21.30'da alay nizamiyesinden giriş yapmak için geldiğini bildirdi.

Sarımehmet, alay personelinin de bir koşuşturmaca içinde olduğunu ifade ederek, burada kuşandığını, ilerleyen saatlerde Genelkurmay'a terör saldırısı planının olduğu ve takviyeye gideceklerinin söylendiğini dile getirdi.

Muhafız Alayı'ndan Genelkurmay'a şahsi aracıyla yanında Turgay astsubay ile hareket ettiğini, buraya giden araç konvoyunun arkasında olduğunu anlatan Sarımehmet, Genelkurmay kavşağı yakınında polislerce durdurulduklarını, ne olduğunu sormak için yanaştıklarında üzerlerine ateş açıldığını öne sürdü. Ateş edenin polis olduğunu iddia eden Sarımehmet, Turgay astsubayın elinden, kendisinin ise dizinden yaralandığını, bunun üzerine gaza basıp uzaklaştığını söyledi.

"Polis olduğu için elimizi silaha götürmedik." diyen Sarımehmet, Genelkurmay Başkanlığı nizamiyesinden 00.20 gibi giriş yapıp durumu bir albaya anlattığını ifade etti.

Sarımehmet, bunun üzerine albayın da polislere haber verilmemiş olduğunu belirterek, haber vereceklerini söylediğini ileri sürdü. Sarımehmet, öldürmek kastıyla ateş ettiğini öne sürdüğü polisten şikayetçi olduğunu bildirdi.

Genelkurmay Başkanlığı'nda elinden yaralı Turgay astsubay ile revire gittiklerini, sabaha kadar revirde kaldığını anlatan Sarımehmet, öğlen 13.30 civarında polis ekiplerince gözaltına alındığını dile getirdi.

Sarımehmet, darbe teşebbüsünün kimin tarafından yapıldığına dair bilgisi bulunmadığını, amiri tarafından verilen emri yerine getirdiğini, FETÖ ile de bir bağı olmadığını savunarak, tahliyesini talep etti.

FATİH ÜNER

Söylenti üzerine Genelkurmay'dan çıkamamış

Sanık eski Yüzbaşı Fatih Üner de savunmasında darbe girişimine yönelik ilgisi, bilgisi ve dahlinin olmadığını söyledi. FETÖ ile bir bağı bulunmadığını öne süren Üner, Genelkurmay karargahında Genel Plan Prensipler Başkanlığında karargah personeli olarak görev yaptığı 15 Temmuz döneminde, ayrıca başka üç göreve de vekaleten baktığını anlattı.

Üner, normal mesai çıkış saatinin bulunmadığını ifade ederek, 15 Temmuz'da Tuğgeneral Mehmet Partigöç'in odasının da bulunduğu koridorda devre arkadaşının odasına gittiğini, oda kilitli olduğu için kendi odasına geçtiğini söyledi.

Partigöç'ün odasına gitmediğini, o gün ya da öncesinde onu görmediğini savunan Üner, amiri ayrıldıktan sonra kendisinin de sivil kıyafetlerini giyip çıkmak üzere nizamiyeye gittiğini, ancak silahlı saldırı söylentisinden dolayı çıkış yapamadığını öne sürdü.

Üner, bu yüzden odasına geçip yanlış anlaşılmamak için sivil kıyafetlerini çıkarıp resmi elbisesini giydiğini iddia ederek, bir süre sonra da ne olduğunu anlayabilmek amacıyla Güvenlik Harekat Merkezi'ne geçtiğini söyledi.

Burada 20-30 dakika kadar kaldığını ve televizyondan cumhurbaşkanı, başbakan ve bazı komutanların açıklamasını izlediğini ve kalkışmadan haberdar olduğunu belirten Üner, amirlerini de cep telefonu yanında olmadığı için santralden aradığını ancak santralin cevap vermediğini ileri sürdü.

Üner, sabah saatlerinde Genelkurmay Başkanlığından çıktığını, polislerin yönlendirmesiyle kontrol noktasına gittiğinde gözaltına alındığını bildirdi. Üner, tahliye talebinde bulundu.

FATİH OKUTUR

Sivil sanık Okutur da savunma yaptı

Duruşmada, iddianamede bazı askeri sanıklarla birlikte eski ve yeni Genelkurmay bir ve ikinci başkanlarının makam odalarına cihazlar yerleştirmek suretiyle dinleme eylemlerine iştirak ettiği bildirilen sivil sanıklardan Fatih Okutur da savunma yaptı.

Okutur, sanık eski Yarbay Gökan Eski'nin ifadesinde kendisini "Nedim" kod adıyla tanıdığını söylediğini ancak bunun doğru olmadığını öne sürdü.

Bir kod ismi hiç kullanmadığını iddia eden Okutur, FETÖ/PDY'nin okullarında 2006-2012 yıllarında çalıştığını, ancak bu dönemde bu işletmelerin yasal olduğunu, başka iş olmadığı için de buralarda çalışmak zorunda kaldığını söyledi.

Kendi isteğiyle bu kurumlarla ilişiğini kestiğini öne süren Okutur, 16 aydır tutuklu olduğunu belirtti.

Okutur, ismi "Nedim" kod ismiyle irtibatlandırıldığı için burada bulunduğunu iddia ederek, bir terör örgütüne üye olmadığını savundu.

HAKİM: HİMMET VERİYOR MUYDUN?

Mahkeme Başkanı Oğuz Dik'in "Himmet veriyor muydun?" sorusuna da sanık Okutur, "Vermiyordum. Direk kesiyorlardı." yanıtını verdi.

Öte yandan Okutur'un duruşmada savunmasını yapan avukatı, başka bir avukata vekalet verildiği için davadan çekildi. Bunun üzerine Okutur'un tuttuğu ikinci avukatı müvekkilinin savunmasını yaptı.

Tahliye kararı

Duruşmanın sonunda Mahkeme Başkanı Oğuz Dik, ara karar açıklayarak sanık eski Uzman Çavuş Cahit Kükey'in tahliyesine hükmetti.

Duruşma, pazartesi gününe ertelendi.

SANIKLAR

Darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki eylemlere ilişkin dava, 22 Mayıs Pazartesi günü başladı. 15 Temmuz'un en kritik davasında ilk savunmayı, darbecilerin askeri kanattaki bir numarası olduğu iddia edilen eski YAŞ üyesi Akın Öztürk'ün yaptığı duruşmalarda, 4 haftada 56 kişinin savunması alındı. Son duruşmada, sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verilmişti.

Davanın, general rütbesindekiler ile eski Cumhurbaşkanı Başyaveri Ali Yazıcı, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın eski emir subayı Levent Türkkan ve eski Başbakanlık Özel Kalem Müdürlüğü görevlisi Muhammet Uslu'nun da arasında yer aldığı asker ve sivil sanıkları şunlar:

"Fetullah Gülen, Abdulkadir İlhan, Abdullah Şevki Güngör, Abdulvahap Berke, Abdurrahim Aksoy, Abdurrahman Aydoğan, Adem Özer, Ahmet Albayrak, Ahmet Durmaz, Ahmet Özçetin, Ahmet Yıldız, Ahmet Bican Kırker, Ahmet İlhan Ayşan, Akın Öztürk, Ali Çakır, Ali Gültekin, Ali Irmak, Ali Kalyoncu, Ali Yazıcı, Ali Emre Eral, Ali Feyyaz Beydağ, Ali Osman Gürcan, Alpaslan Çetin, Anıl Koç, Asım Şanöz, Ayhan Carık, Aziz Onur, Baki Kavun, Barış Erdemir, Bayram Akpan, Bayram Aydemir, Bilal Akyüz, Birol Kurubaş, Bünyamin Tuner, Cahit Kükey, Cemal Turğut, Cemil Turhan, Cengiz Aydın, Cihangir Şenlik, Deniz Aydın, Derviş Taş, Doğan Öztürk, Doğan Üstüntaş, Emin Anar, Emrah Ilgaz, Emre Karslı, Erdem Eraslan, Erhan Caha, Erhan Metin, Erman Can, Ersin Eker, Ersoy Öz, Ertan Özmen, Ertuğrul Terzi, Fahri Kafkas, Fatih Ekici, Fatih Koç, Fatih Misir, Fatih Okutur, Fatih Sarımehmet, Fatih Üner, Fatih Yanıkkaya, Fazlı Özşahin, Fevzi Sönmez, Fırat Alakuş, Furkan Akbenli, Furkan Çetiner, Gökhan Akdağ, Gökhan Balcı, Gökhan Çetin, Gökhan Eski, Gökhan Şahin Sönmezateş, Güven Keskin, Hakan Evrim, Hakan Toprak, Halil Gül, Halil İbrahim Ataalp, Halil İbrahim Karabal, Halis Ahmet Özer, Halit Kazancı, Hamza Er, Hasan Demirci, Hasan Sevimli, Hasan Hüseyin Sarıtarla, Hüseyin Ömür, Hüseyin Yıldırım, Hüseyin Yıldırım, Hüseyin Hakan Öcal, İbrahim Çölkesen, İbrahim Karadağ, İlhan Talu, İlker Çetinkaya, İlyas Akyar, İlyas Bilgiş, İsa Akın, İsmail Aydın, İsmail Yolaçıcı, Kadir Bozan, Kamil Ilgaz, Kenan Şimşek, Kenan Yıldırım, Kubilay Selçuk, Kübra Yavuz, Levent Türkkan, Lütfi Karaca, Lütfullah Taşyumruk, Mahmut Tuncer, Mehmet Emin Tüzel, Mehmet Adıgüzel, Mehmet Akçara, Mehmet Aytaç, Mehmet Demir, Mehmet Dişli, Mehmet Partigöç, Mehmet Şahin, Mehmet Uslu, Mehmet Arif Pazarlıoğlu, Mesut Ürkmez, Mete Kıçılarslan, Metin Demir, Metin Gümüşburun, Muhammet Uslu, Muhammet Yılmaz, Muhsin Kutsi Barış, Murat Aletirik, Murat Aygün, Murat Bingül, Murat Engin, Murat Ertaş, Murat Koçyiğit, Murat Korkmaz, Murat Mala, Murat Pekgüler, Murat Can Avtan, Mustafa Akyıldız, Mustafa Çakmaktaşı, Mustafa Çiçek, Mustafa Demir, Mustafa Duygulu, Mustafa Kocaaslan, Mustafa Mengi, Mustafa Özsoy, Mustafa Sözer, Mustafa Temir, Mustafa Barış Avıalan, Mutlu Burak Uyar, Muzaffer Çoban, Muzaffer Düzenli, Nahsen Fıstıkcı, Necati Güneş, Nejdet Eroğlu, Neşet Gülener, Nuri Gayır, Oğuz Serhad Habiboğlu, Oğuzhan Konuk, Okan Ataoğlu, Okan Kurt, Oktay Felekoğlu, Orhan Yıkılkan, Osman Aktaş, Osman Kardal, Osman Kılıç, Osman Ünlü, Ömer Faruk Harmancık, Ömer Gürsel Çetin, Özay Yılmaz, Özcan Karacan, Özcan Kurt, Özgür Solakoğlu, Özkan Aydoğdu, Ramazan Cömert, Ramazan Gözel, Recep Aktürk, Recep Özkan, Recep Yıldız, Sadık Kazancı, Salih Ulusoy, Samet Yıldız, Satı Bahadır Köse, Savaş Kabaklı, Sedat Taşkın, Selçuk Topal, Serdar Tekin, Serhat Pahsa, Serkan Candal, Serkan Coşkun, Serkan Kılıç, Serkan Sağ, Sinan Sürer, Sinan Yılmaz, Suat Sağlam, Suat Kürşat Gün, Şener Doğrugören, Şener Kısak, Şevket Samet Okyay, Talha Atlanel, Tayfun Özek, Temel Can Köroğlu, Tevfik Gök, Turgay Er, Turgay Sökmen, Turğay Perişan, Uğur Bostan, Uğur Kent, Uğur Şahin, Ümit Bayık, Ümit Keskin, Ünsal Coşkun, Vahap Kavaker, Vahit Güllü, Veysel Tokmak, Veysel Özmen, Vural Akyıldırım, Yalçın Gür, Yalçın Toker, Yener Yılmaz, Yusuf Akdemir, Yusuf Güleç, Yusuf Karşil, Yusuf Yalçın ve Yusuf Yedidağ."

GÖRÜNTÜLER

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığında işlenen suçlara ilişkin sözde 'Yurtta Sulh Konseyi' üyelerinin de aralarında yer aldığı 221 sanığın yargılandığı dava kapsamında, olay günü güvenlik kameraların kaydettiği görüntülere ilişkin bilirkişi raporu tamamlandı. Kurmay Albay Mustafa Çiçek'in olaya müdahale etmek yerine cep telefonuyla şehit edilen vatandaşın fotoğraflarını çekmesi de güvenlik kameralarına yansıyor.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Genelkurmay Başkanlığındaki kamera kayıtları üzerinde yapılan bilirkişi inceleme raporuna giren görüntülerde, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın, Karargah'tan Akıncı Üssü'ne götürülüş anları da yer alıyor.

Darbecilerin, başarısız olacaklarını anlayınca karargahtaki kamera kayıtları ile personel giriş çıkışlarının yer aldığı bilgileri içeren ana sunucuyu tank paletlerinin altına atarak imha ettikleri ortaya çıkmıştı. Ana sunucunun bir yedeğinin Genelkurmay Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanlığında tutulduğunun belirtilmesinin ardından Genelkurmay yetkilileri, sunucudaki bilgi ve görüntüleri, darbe girişimine yönelik soruşturmayı yürüten savcılara ulaştırdı.

Böylelikle ele geçirilen yedek görüntüler üzerinde yapılan bilirkişi incelemesi tamamlandı. 11 hard disk içindeki 24 klasörde, güvenlik kamera kayıtlarından elde edilen fotoğrafların incelendiği bilirkişi raporu, Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen Genelkurmay Çatı davası dosyasına girdi.

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Akar'ın, Karargah'tan Akıncı'ya götürülüş anları da fotoğraflara yansıdı.

Bilirkişi raporuna göre, darbe girişimi günü saat 21.22'de, 33 kişilik Özel Kuvvetler mensubu tam teçhizatlı askerlerin Genelkurmay Başkanlığı ana nizamiye kapısından girip, makam katına çıktıkları görülüyor.

Ardından darbe girişimi gecesi saat 23.03.57'de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, 5 özel kuvvetler personelinin arasında, yanında sanıklardan eski tümgeneral Mehmet Dişli ile merdivenlerden inerek bahçeye çıkarılıyor. Koyu renk takım elbiseli koruma olduğu değerlendirilen kişinin, tekrar merdivenlerden geri çıkarak komutanın şapkasını alarak geri döndüğü de görüntülere yansıyor.

Rapora göre, saat 23.04.30'da silahlı ve teçhizatlı, kamuflaj üniformalı askerlerin arasında eski tümgeneral Dişli'nin, Orgeneral Akar'a refakat ederek, çalışır vaziyetteki "10987" kuyruk numaralı Türk Kara Kuvvetleri helikopterine bindirdikleri, Dişli ile grubun içinde bulunan koyu renk takım elbiseli kişinin de helikoptere bindiği, helikopterin saat 23.05.27'de havalandığı görülüyor.

Darbe girişimini öğrenen halkın ellerinde Türk bayrakları ile Genelkurmay Karargahına akın ettiği görüntülere yansıdı. Türk bayrakları ile alanda olan halka aldırış etmeyen darbeciler, tanklar ile halkın üzerine yürüdü. Görüntülerde halkın tankların üzerine örtü örterek durdurmaya çalıştıkları görüldü.

Görüntülerde, hain darbe girişimi gecesi Genelkurmay Başkanlığı önünde toplanan vatandaşların protokol girişi önündeki demir kapıyı zorladıkları, ardından kapının kırıldığı ve vatandaşların karargah bahçesine girdiği görülüyor. Bir süre sonra vatandaşların içeriden çıktıkları, bazı darbecilerin yaralanan ve şehit olan vatandaşları taşıyarak Genelkurmay Başkanlığı önündeki yola bıraktıkları dikkati çekiyor.

Yaralanan bir kişinin devrilen kapının üzerinden sürünerek geçtiği, bu sırada darbeci askerlerin müdahale etmeden onu izledikleri de görüntülere yansıyor.

Yaralının zorlukla ayağa kalkarak Genelkurmay Başkanlığından ayrıldığı görüntülerde, şehit olan bir vatandaşın yerde kanlar içinde yattığı da görülüyor.

Kayıtlar üzerinden hazırlanan bilirkişi inceleme raporunda, vatandaşların darbecilere karşı karargahtaki tarihi mücadelesine ait kareler yer alıyor. Rapora göre saat 23.48'de tam teçhizatlı kalabalık asker grubu Genelkurmay kışlasının doğu cephesinde konuşlanıyor.

Hiçbir şey yapmayıp fotoğrafını çekmiş

Saat 02.23'te bir grup vatandaş, Milli Müdafaa Caddesi protokol giriş kapısından kışlaya girmeye çalışıyor. Kalabalığın zamanla artması üzerine Binbaşı Oğuzhan Konuk, silahlı askerlerle vatandaşlara müdahale ediyor.

Kurmay Binbaşı Veysel Özmen de aynı bölgeye gelerek vatandaşları engellemeye çalışıyor. Kalabalık asker grubunun, bir süre sonra hat düzeni alarak vatandaşları dışarıya çıkarmak için havaya ateş açtıkları kameralara yansıyor.

Saat 02.39'da protokol yolu kuzey istikametinden güneydeki nöbetçi kulübesine ilerleyen Kurmay Albay Mustafa Çiçek ve Kurmay Yarbay Erdoğan Kurt'un silahlı oldukları görülüyor.

Hiçbir şey yapmayıp fotoğrafını çekmiş

Karargaha girişleri engellendikleri için Milli Müdafaa Caddesi'nde bekleyen vatandaşlara askerlerce doğrudan ateş ediliyor ve bölgedeki askerler etrafa dağılarak mevzi alıyor.

SİVİLLERİ VURDUKTAN SONRA SÜRÜKLEDİLER

Genelkurmay nizamiyesinden darbecileri aşarak karargaha girmeyi başaran vatandaşlar, burada Tuğamiral Sinan Sürer'in de aralarında bulunduğu askerlerin ateşine maruz kalıyor. Saat 02.45'te Binbaşı Abdurrahim Aksoy, Binbaşı Gökhan Balcı, Tuğamiral Sürer ve bir özel kuvvetler personelinin, komuta katından gelerek koridorun sağ tarafına yöneldikleri ve vatandaşlara ateş ettikleri kameralara yansıyor.

Hiçbir şey yapmayıp fotoğrafını çekmiş

Görüntülerin devamında alt kata doğru nişan alarak ateş etmeye devam eden Balcı'nın sivil kıyafetli olması dikkati çekiyor. Tahkikat sonucunda Balcı'nın Tekirdağ'da görevli olmasına rağmen o gece Genelkurmay Karargahına darbecilere destek için geldiği görülüyor.

Saat 02.47'de Yarbay Bünyamin Tuner, Binbaşı Vahap Kavaker ve Asım Sanöz'ün silahlı olarak komuta katından gelmeleri ile bu esnada Tuğamiral Sürer'in ateş ettikten sonra tabancasını kontrol ettiği anlar, genel sekreterlik koridorundaki güvenlik kameralarınca kaydediliyor.

Hiçbir şey yapmayıp fotoğrafını çekmiş

Saat 02.55'te Uzman Çavuş Mustafa Mengi, şehit edilen sivil bir vatandaşı kolundan sürükleyerek merdiven başına getiriyor.

MÜDAHALE ETMEDİ, FOTOĞRAFINI ÇEKTİ

Bu sırada Kurmay Albay Mustafa Çiçek olduğu belirlenen kişi de olaya müdahale etmek yerine cep telefonuyla maktulün fotoğraflarını çekiyor. Saat 02.56'da maktul kolları ve bacaklarından tutularak tam teçhizatlı askerler tarafından merdivenlerden aşağı indiriliyor. Bu olaydan yaklaşık 15 dakika sonra 3 tam teçhizatlı asker, başka bir sivil maktulü sürükleyerek asansöre götürüyor.

Binbaşı Aksoy, Uzman Çavuş Serkan Candan, Murat Bingöl ve teşhis edilemeyen bir uzman çavuşun da bu anı izledikleri görülüyor.

Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-03 Mart (2017) 'Ankara 221 sanık Darbe Ana (Çatı) Yapılanması' davası
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri

(04 Kasım 2017, 12:09)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

PARALEL YAPI KONULU HABER GRUPLARINDAN KISA BİR BÖLÜM: (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)  
Paralel Yapıya yönelik hemen hemen tüm operasyonlar ve açılan davalar
Paralel yapıya açılan ve sonuçlanan davalar
Paralel yapı ve diğer kurum kuruluşlarla bağlantıları
Başbakan Erdoğan'ın paralel yapıyla ilgili açıklamaları
Paralel yapı-Abdullah Gül
Paralel yapı-Taksim Gezi Parkı olayları bağlantısı
Paralel yapı-Çeşitli davalardaki kumpaslar
Paralel yapı-Ergenekon
Paralel yapı-Behçet Oktay intiharı
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
Paralel yapı-Üzeyir Garih cinayeti
Paralel yapı-Cevzet Soysal cinayeti
Paralel yapı-Gaffar Okkan cinayeti
Paralel yapı-Paris cinayetleri
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti
Paralel yapı-15 Temmuz (2016) 'TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimine açılan davalar'
Paralel yapı-Fenerbahçe/Şike soruşturması
Paralel yapı-Ses kayıtları
Paralel yapı-Hanefi Avcı'nın cemaat iddiaları
Paralel yapı-Sabri Uzun'un cemaat iddiaları
Paralel yapı-28 Şubat süreci
Paralel yapı-Kaset olaylarıyla bağlantısı
Paralel yapı-Rusya Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov suikasti
Paralel yapı-1990 Uğur Mumcu vd. Laiklik suikastleri soruşturmasında kumpas
Paralel yapı-TSK'daki Fetö'cülerin 15 Temmuz askeri darbe girişimi ile bağlantısının delilleri
Paralel yapı-15 Temmuz askeri darbe girişimindeki rollerini saptırma gayretleri
Paralel yapı-Yargılandıkları davalarda Fetö'nün terör örgütü olduğunu kabul etmeyen sanıklar
Paralel yapıya karşı devlet kurumlarının attığı adımlar
Paralel yapı-Deşifreyi ve soruşturmaları engelleme çabaları
Paralel yapı-Kamikaze tahliye girişimleri
Paralel yapı-Teslim olmayıp saklanan ya da yurtdışına firar eden şüpheliler
Paralel yapıya dair hukuki deliller
Paralel yapı mensuplarından gelen itiraflar
Paralel yapı-Suç duyuruları
Paralel yapı-Abdullah Harun
Paralel yapı-Dış ülke bağlantıları
Paralel yapı-Vatana ihanet
Paralel yapı-Misyonerlik/Dinlerarası Diyalog Bağlantıları
Paralel yapı-İslami açıdan sapkın görüşleri
Paralel yapı-Fetullah Gülen'in bedduaları
Paralel yapı-Örgüt mensuplarının intiharları
Paralel yapı konulu kitaplar
Paralel yapı konulu filmler
Paralel yapı bahanesiyle kontrgerilla yapılanmalarının gözden kaçırılma çabaları ... (TÜMÜ ve LİNKLER İÇİN TIKLAYIN)

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=11630    yazdır/print

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
66.038.895