Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayındaki eylemlere ilişkin, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski başyaveri albay Ali Yazıcı ile eski alay komutanı albay Muhsin Kutsi Barış'ın da bulunduğu 534 kişinin yargılanmasına devam edildi.
10.03.2018 17:11 Ankara'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayındaki eylemlere ilişkin, aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın eski başyaveri albay Ali Yazıcı ile eski alay komutanı albay Muhsin Kutsi Barış'ın da bulunduğu 534 kişinin yargılanmasına devam edildi.
05.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde görülen duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Sanık Muhittin Yavaz, olay tarihinde veteriner uzman çavuş olarak görev yaptığını, darbe girişiminden birkaç gün önce tatbikat olacağını duyduğunu, 14 Temmuz'da komutanın emri ile tatbikata yönelik reaksiyon ölçme hazırlığı yaptıklarını anlattı.
Olay günü Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde nöbetçi olduğunu, tatbikat başlayınca sorumlu olduğu köpekleri bırakıp Muhafız Alayı'na gitmelerinin emredildiğini, bunun üzerine alaya gittiğini ifade eden Yavaz, "Osman Koltarla köpek aracını temizleterek ulaştırmaya gitmemizi emretti. Köpek aracına köpeklerle beraber 4 uzman çavuşu bindi. Öndeki araçları takip etmeye başladık." dedi.
Yavaz, araçla 3'nolu nizamiyeden çıkış yaptıklarını, tatbikatın gerçekleştirileceği bölgeye köpek götürdüklerini düşündüğünü, ancak TRT'ye gittiklerini söyledi. TRT yerleşkesine gittiklerinde nizamiye bölgesindeki ağaçlık bölgede 3 asker olarak beklediklerini anlatan Yavaz, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Anıl Aktaş'ın emriyle nizamiyeye yönlendirildik. Köpeğim yanımda değildi. TRT'de Cumhurbaşkanı ulusa sesleniş konuşması yapacak ve bizim de emniyet amaçlı geldiğimizi düşündüm. Vatandaşlar dışarıda tezahürat yapmaya başladı. Bir süre sonra ateş sesleri gelince saklandık. Helikopter geldi. 2 defa ateş açtığını gördüm. Arkadaki polisleri görünce yanlarına gittik. Recep Karabayır'ın ekibi de oradaydı. Oradan ayrılıp önce MSB lojmanına, sonra alaya döndük."
Alaya döndüklerinde yabancı personel olduğu anonsu duyulunca arama yaptıklarını ancak kimseyi bulamadıklarını ileri süren Yavaz, o gece nöbetçi olmasaydı, burada olmayacağını çünkü tatbikat için hazırlanan listelerde adının yer almadığını savundu.
Tatbikat planında görevi olmamasına rağmen sadece kendi birliğinde bulunan köpek aracını kullandığından tatbikata katılmak zorunda kaldığını öne süren Yavaz, ne polisle ne de halkla karşı karşıya geldiğini, TRT' ye götürülmek dışında bir eyleminin olmadığını savundu.
Sanık eski uzman çavuş İsmail Anıl Kökmen de darbe girişiminden önce askeri köpek eğiticisi olarak görev yaptığını anlattı.
Olay günü, komutanın emri üzerine uzman çavuş Muhittin Yavaz'ı nöbet tuttuğu yerden alarak köpek aracı ile alaya gittiğini ifade eden Kökmen, alaya gittiğinde binbaşı Osman Koltarla'nın köpek aracını temizletip ulaştırmaya gitmelerini emrettiğini kaydetti.
Muhafız Alayı'na gittikten kısa süre araçlara binerek TRT yerleşkesine götürüldüğünü ifade eden Kökmen, sözlerini şöyle sürdürdü:
"TRT nizamiyesinden içeriye girdik. Asker nizamiyeye barikat kurunca oraya halk toplanmaya başladı. Ben de bunun üzerine bir gariplik olduğunu anladım. Hemen yanımda olan telefonumu çıkardım. Haberlere baktım. O zaman halk ile askerin karşı karşıya kaldığını anladım. Bu esnada halk TRT binası bahçesine girmeye çalıştı. Bunun üzerine askerler havaya ateş etti."
Kökmen, daha sonra bulunduğu bölgeyi terkedip Muhafız Alayı'na döndüğünü, kimseye ateş etmediğini, darbe girişimine destek olmadığını savundu.
Eski uzman çavuş Şener Tosuner de Cumhurbaşkanlığı Alayı'nda Ulaştırma Bölük Komutanlığında şoför olarak görev yaptığını söyledi.
Olay günü rutin mesaisine geldiğinde ulaştırma kısım komutanı başçavuş Orhan Öksüm'ün gece alay komutanın alarm vereceğini söylemesi üzerine alayda kaldığını ileri süren Tosuner, "Diğer şoförlerle garajda beklemeye başladık. 21.30 sıralarında Olcay Duman geldi. 'Arkadaşlar alarm verildi, toplanıyoruz. Planlanan araçlar hazır olsun, çıkış yapılması gerekirse çıkacağız.' dedi. Kısa süre sonra da 3 no'lu nizamiyeden çıktık." diye konuştu.
Tosuner, TRT yerleşkesine konvoy halinde girdikleri, askerlerin girişte tertibat aldığını gördüğünü, getirdiği askerlerin indiğini kendisinin de araçta kaldığını iddia etti. Tosuner, TRT yerleşkesinde yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
"Sivil kıyafetliydim. Arabada 'bekle' dediler. Ben de bekledim. Daha sonra silah sesleri duydum, araçtan indim. Halk toplanmaya başlamıştı. 'FETÖ'nün köpekleri' diye bağırıyorlardı. Bir anlam veremedim. Halk kalabalıklaşınca üzerimize gelen bir helikopterin halkın bulunduğu nizamiyeye ateş açtığını gördüm. Oradaki kreşe askerlerle beraber girdik. İçeride yaralı bir asker vardı. Askerler çıkarken polisler geldi. Askerleri yere yatırdılar. Ben sivil kıyafetli olduğum için halk zannettiler. Halkın içine gönderdiler. Ben de halka karıştım."
Daha sonra evine gittiğini ifade eden Tosuner, darbeci ve FETÖ'cü olmadığını savunarak tahliye talebinde bulundu.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski üsteğmen Eşref Bozkurt, olay tarihinde Kara Harp Okulunda bölük komutanı olarak görev yaptığını anlattı.
TRT baskınını yönetenlerden olduğu ileri sürülen Ümit Gençer'in birinci sicil amiri olduğunu ifade eden Bozkurt, 15 Temmuz akşamı saat 17.30'dan sonra Gençer'in kendisini arayarak tanıtım filimi çekimi yapılacağını ve söylediği kişiyi TRT yerleşkesine getirmekle görevlendirdiğini anlattı.
Bozkurt, Gençer'in saat 19.30'da tekrar arayarak alacağı şahsın ismini söylediğini, bu nedenle Etimesgut' ta Serdar isimli bir şahsın evine gittiğini, oradan üç kişiyi aldığını ve hep beraber TRT'ye gittiklerini anlattı.
TRT girişi nizamiyesinde silahlı bir askerin kendilerine silah doğrulttuğunu, Gençer'in ismini söyleyince saat 23.20'de içeri alındıklarını aktaran Bozkurt, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Tanju Poshor, yanımıza gelerek, bizi stüdyoya götürdü. Terör tehdidi olduğunu söyleyerek telefonlarımızı aldı. Daha sonra Orkun isimli çalışan bizi Ümit Gençer'in yanına götürdü. Komutan üniformasını değiştireceğini söyledi. Üzerini değiştirene kadar silahı tutup, işi bitince kendisine geri verdim. Bunları görünce tedirgin oldum. Çıkmak istedim. Tanju Poshor beni durdurdu. Yerde kesilmiş kelepçeler gördüm. O sıra bir karışıklık oldu. Hemen orayı terk ettim."
Bozkurt, saat 23.40'da TRT'den ayrılıp eve gittiğini, eşinden ve Başbakanın açıklamalarından darbe girişimini öğrendiğini ve TRT'de bildiri okunduğunu gördükten sonra şoke olduğunu ifade etti.
Ümit Gençer'in verdiği göreve şahsi arabasıyla gitmesinin normal olduğunu savunan Bozkurt, daha önce de birçok göreve şahsi aracıyla gittiğini, TRT'ye götürdüğü şahısları ise o gece ilk kez gördüğünü iddia etti.
Eski TRT çalışanı sivil sanık Yaşar Yüce de olay tarihinde TRT'de başmühendis olarak görev yaptığı anlattı. Yüce, savunmasının 150 sayfa olduğunu söylemesi üzerine Mahkeme Başkanı Murat İlhan, savunma bütünlüğünün bozulmaması açısından sanığın savunmasına yarın devam etmesini teklif etti. Bunun üzerine sanık Yüce, savunmasına yarın devam etmek istediğini beyan etti.
Duruşmaya, yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
06.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde görülen duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Eski TRT çalışanı sanık Yaşar Yüce, olay tarihinde başmühendis olarak görev yaptığını söyledi. Üzerine atılı suçlamaları kabul etmeyen Yüce, FETÖ'cü olmadığı gibi TRT'deki örgüt yapılanmasının da mağdurları arasında yer aldığını ileri sürdü.
Olay günü hep yaptığı gibi ders çalışmak için mesaiden sonra iş yerinde kaldığını, geçmiş kayıtlara bakılırsa bunun görüleceğini savunan Yüce, dışardan gelen sesler üzerine odasını terk ederek bahçeye indiğini belirtti. Yüce, dışarıdaki askerlerin yanına gittiğinde, güvenlik görevlilerini neden kelepçelediklerini sorduğunu, askerlerin de TRT personeli arasına DEAŞ mensuplarının sızdığını söylediklerini kaydetti.
Askerler içerisinde bulunan albaya ne olduğunu sorması üzerine, terör örgütünün TRT binasına sızdığı ve binayı patlatacakları cevabını aldığını aktaran Yüce, "Bu arada oğlumdan gelen telefon üzerine, burada askerlerin olduğunu, daha sonra görüşelim dediğim esnada askerler telefonu kapatmamı istediler. (eski albay Tanju) Poshor albayın yanına götürdüler. Telefonumu teslim ettim." dedi.
Poshor'un haber stüdyosunu sorması üzerine bilmediğini söylediğini iddia eden Yüce, "(O zaman haber binası nerede?) diye sordu. Sonra 'Bu şahsı Ümit yarbayın yanına götürün.' dedi. İki askerle yaklaşık 23.20 sıralarında haber stüdyosuna girdik. Binanın asansörüne binip üst katına çıktık. Orada bir şahsı aldılar. Ben hala onların darbeci olduğunu düşünmüyordum." diye konuştu.
Yüce, haber stüdyosunun çevresinde yere yatırılmış çalışanları gördüğünü ancak simalarını tanımadığından aralarında teröristlerin olabileceğini düşündüğünü savundu.
Reji odasına geldiklerinde eski yarbay Ümit Gençer'in kendisini sorguladığını öne süren Yüce, savunmasına şöyle devam etti:
"(Bize nasıl yardımcı olabilirsin. Hangi birimde çalışıyorsun?) diye sordu. Muhasebede çalışıyorum desem başıma bir şey gelmeyecek. Stüdyolar dairesi deyince beni önlerine kattılar. Daha sonra personelin olduğu bölümde Ümit Gençer, niyetlerinin ne olduğunu, ülkede yönetime el koydukları anlamında bir konuşma yaptı. Sonra beni de yere yatırdılar. Kelepçe kalmadığından ellerimi bağlamadılar. Çıkmaya çalıştım, Yarbay Gençer bana sen oraya otur diye bağırdı. Monitörden bildiri okunduğunu gördüm."
Askerlerin saat 02.15 sıralarında kelepçeleri kestiklerini, akabinde reji ve stüdyo bölümünü terk ettiklerini bildiren Yüce, "Daha sonra dışarıda kalan TRT çalışanları, halk ve Bakan Süleyman Soylu stüdyonun bulduğu alana geldi. Saat 05.00'te de TRT'den çıkıp eve gittim." ifadelerini kullandı.
Yüce, olay akşamında kuruma gelen darbeci askerlere haber merkezine kadar refakat ettiği iddiasını reddederek, "Benim yaşım 60, ne yapabilirdim? Terör dediler ve silah zoruyla götürdüler." şeklinde savunma yaptı.
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde savunma yapan eski Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutan Yardımcısı yarbay Ekrem Işık, temmuz ayının başlarında alay komutanı Muhsin Kutsi Barış'ın baskın ve sabotajlara karşı bir alarm tatbikatı yapılacağını söylediğini ve bu tatbikatın amacının Beştepe'ye sabotaj olması halinde verilecek reaksiyonu ölçmek olduğunu söylediğini iddia etti.
12 Temmuz'da Barış'ın odasına gittiğini, 13-14 ve 15 Temmuz günlerini kapsayacak bir tatbikatın gerçekleştirileceğini söylediğini belirten Işık, Barış'ın bu tatbikatın Özel Kuvvet Komutanlığıyla müşterek bir tatbikat olacağı bilgisini verdiğini anlattı.
Işık, bunun üzerine tabur komutanları Fedakar Akça ve Osman Koltarla ile toplantı yaptığını, alay komutanının emrini kendilerine ilettiğini, tatbikatta kullanılacak personel ve silah listelerinin hazır olmasını emrettiğini söyledi.
Darbe girişiminin yaşandığı gün, sabah saatlerinde karargah subaylarının katıldığı toplantının ardından alay komutanının odasına geçtiklerini anlatan Işık, tatbikatta görevi olmayanların ayrılmasından sonra tatbikatın genel hususlarını görüştüklerini, alay komutanının saat 00.30'da da tatbikatın icra edileceğini emrini orada verdiğini kaydetti.
Evinde oturduğu sırada saat 21.30 civarında Haydar Aktaş'tan tatbikatın başladığını öğrendiğini, evden çıktığında alay komutanı ile karşılaştığını ve onun aracı ile alaya gittiklerini iddia eden Işık, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Kutsi Barış'la araçta bir şey konuşmadık. Ben makam odama geçtim. Daha sonra alay komutanının çağırması üzerine odasına gittim. Kendisi birliğin hazır olup olmadığını sordu. Alay komutanının odasında Tanju Poshor ve Ümit Gençer de vardı. Kutsi Barış orada DEAŞ terör örgütünün herhangi bir kamu kurumu ve askeri kışlaya saldırı yapabileceğini, buna yönelik tedbir alınacağını söyledi. Poshor albay personelin cep telefonunu toplamamı emretti."
- "Bu durumu sorgulayacak ilk kişi sensin"
Mahkeme Başkanı Murat İlhan'ın, "Poshor senin komutanın mı? Sana nasıl emir verebilir?" sorusuna Işık, "Efendim Poshor bir önceki alay komutanımızdı. O dönemde Kosova'ya tayini çıkmıştı ama o gece gelmişti. Poshor bana resmi olarak emir veremez ancak tatbikatta görevli diye düşündüm." şeklinde cevap verdi.
Alay komutanının "araç bin" emri üzerine Tanju Poshor'un himayesinde 3 No'lu nizamiyeden çıkış yapıp TRT yerleşkesine gittiklerini ifade eden Işık, TRT nizamiyesi girişinde kelepçelenen sivilleri gördüğünü, araçlardaki askerlerin bu duruma şaşırması üzerine Poshor'un oradaki askerlere dönerek "Terör örgütü, güvenlik görevlilerinin arasına da sızmış olabilir. Ben emirleri Genelkurmay'dan alıyorum." dediğini aktardı.
Mahkeme Başkanı İlhan'ın "Peki sen Poshor'a sormuyor musun polis varken biz niye buradayız?" şeklindeki sorusu üzerine sanık Işık, "Bir gariplik olduğunu anladım ama terör saldırısı olduğu söylenince..." dedi. Bunun üzerine Başkan İlhan, "Bu kadar uzman çavuşun olduğu bir yerde bunu orada bu durumu sorgulayacak birisi varsa ilk kişi sensin." diye konuştu.
Nizamiye bölgesinde beklediği sırada bir kargaşa olduğunu ardından silah sesi geldiğini anlatan Işık, "Nizamiyenin önünde birisi sivilleri yaklaştırmamak için ateş açıyordu. Daha sonra polis olduğunu söyleyen kişiler geldi. TRT'ye tatbikat maksatlı geldiğimizi söyledim. Ardından helikopter o bölgeye geldi. Helikopterden açılan ateş sonrasında Anıl Aktaş'la birlikte yaralandım." dedi.
Işık, ardından Tanju Poshor'a yaralandıkları ve ayrılacakları haberini gönderdiğini, makam aracı ile Aktaş'la beraber alaya döndüklerini ve revire gittiklerini, ardından oradan ambulansla GATA'ya sevk edildiklerini kaydetti.
İddia edildiği gibi 15 Temmuz öncesinde darbe hazırlığı değil tatbikat hazırlığı yaptığını, alenen yapılan toplantılar dışında hiçbir gizli toplantıya katılmadığını ileri süren Işık, TRT'de kimseye ateş açmadığını savundu.
Işık, evinde bulunan 3 adet "1 ABD doları"na ilişkin ise bunların ailesinin davetli olarak gittiği Hatay'daki düğünden kalan dolarlar olduğunu, terör örgütüyle alakası bulunmadığını iddia etti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
07.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde yapılan duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Duruşma, TRT baskınına katılan askerlere emir komuta ettiği iddia edilen sanık eski kurmay yarbay Ümit Gençer'in savunmasıyla başladı.
Gençer'in, savunmasında, tutuklanma sürecinden cezaevinde yaşadıklarından ve ailevi problemlerinden bahsetmesi üzerine, Mahkeme Başkanı Murat İlhan sanıktan, iddianamede geçen hakkındaki suçlamalara yönelik savunma yapmasını istedi.
Sanık Gençer, "Mahkeme, savunma hakkımı kesiyor. Savunma hakkımı kısıtlamayın. Sanıklar müştekiler bana hakaret etti. Bana 'vatan haini Ümit Gençer' dediler. Adil yargılanmak istiyorum." dedi.
Bunun üzerine Başkan İlhan, sanığa tepki göstererek şunları söyledi:
"Mahkeme olarak biz ne müştekilerin ne de sanıkların duruşma düzenini bozmasına izin vermiyoruz. Burada bir tane hakarete müsaade edildi mi? Öyle bir şey yok kardeşim, sanki burada müştekiler, sana her gün hakaret ediyorlarmış gibi anlatıyorsun. Gözümüzün içine baka baka yalan söylüyorsun. Gözünüze dursun. Eşinizin işsiz olması, bu davanın konusu değildir. Bir tane sanık söylemiyor senin söylediği. Aynı mahkemede yargılanıyorsunuz. Mahkemeyi itham edemezsin. Doğru olmayan şeyleri doğru gibi anlatamazsın. Sanık avukatları söylesin, bir kişiye mahkeme müdahale etmişse ben çekileceğim."
Sanık Ümit Gençer, olay tarihinde Kara Harp Okulu'nda tabur komutanı olduğunu, 13 Temmuz-4 Ağustos tarihleri arasında izinli olduğunu ancak dönemin Kara Harp Okulu Alay Komutanı kurmay albay Enver Topal'ın emriyle 15 Temmuz'da yapılacak korumalı konut tatbikatına dış denetçi ve gözlemci olarak görevlendirdiğini iddia etti.
TSK'da işlerin komutana güven prensibi ile yürütüldüğünü, bu kapsamda yazılı emir olmadan 14 Temmuz'da Muhafız Alay Komutanı Muhsin Kutsi Barış ile görüştüğünü ifade eden Gençer, görüşmede Barış'ın kendisine 15 Temmuz gecesi Genelkurmay 2. Başkanının emriyle tatbikat yapılacağını ve bunun Özel Kuvvetler Komutanlığı personeliyle birlikte alayda icra edileceğini söylediğini aktardı. Gençer, alay komutanı Kutsi Barış'ın uzman çavuşlardan bir "refakat timi" kurduğunu ve tatbikatta emrine verdiğini söyledi.
Gençer, darbe girişiminin yaşandığı gün Kutsi Barış'ın arayarak tatbikatın erken başladığını ve gelmesi gerektiğini söylemesi üzerine, durumu Enver Topal'a bildirerek Muhafız Alayına gittiğini ifade eden Gençer, savunmasını şöyle sürdürdü:
"Askeri kıyafetlerimi alarak Muhafız Alay Komutanlığına gittim. Saat 21.30'da albay Barış'ın odasına geçtim. Kutsi Barış odada, kamu kurum ve kuruluşlarına saldırı istihbaratı geldiğini, TRT'ye IŞİD militanlarının sızdığını ve bir bildiri okuyabileceklerini, emri Genelkurmay İstihbarat Başkanından aldığını söyledi. Tanju Poshor da geldi odaya. Benzer bir saldırının da Genelkurmayda olacağını söyledi. Benim emrime 9 uzman çavuş verildi."
Gençer, odada oturdukları sırada saat 22.00'ye doğru "Harekat Yıldırım" kodlu sıkıyönetim bildirisinin bir astsubay tarafından getirildiğini, albay Barış'tan gelen emri okuduktan sonra Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı albay Orhan Yıkılkan'ı aradığını söyledi.
Daha sonra, Barış'ın odada bulunanlara "Sıkıyönetim ilan edilmiştir. Bakanlıklara gönderilmiştir." dediğini aktaran Gençer, sıkıyönetim emri üzerine süratle TRT yerleşkesine gittiklerini ifade etti.
Okuyacağı metnin darbe bildirisi olduğunu fark etmemiş
"Ben askerim, elimdeki emre bakarım. Kanunsuz bir emir olarak algılamadım." diyen Gençer, TRT yerleşkesinde yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
"Yol boyunca TSK komuta merkezinden arandım. Albay Orhan Yıkılkan da aradı. TRT'ye vardık. Nizamiyedeki güvenlikçileri yere yatırdık. Derdest ettiğimiz personeli araca alıp yukarıdaki binaya gittik. Bina önündeki güvenlikçileri de yere yatırdık. Silahlarından ve telsizlerinden arındırdık. Daha sonra katlarda açık oda aramaya başladık. Emrimle uzman çavuşlar da benimle birlikte geldi. O sırada işini bitirmiş eve gitmekte olan kişiye rastladık. Ona da aynı açıklamayı yaparak bizi reji ve yayın odasına götürmesini istedik. Odadaki kişileri tesirsiz hale getirdikten sonra, oradakilere dost kuvvet olduğumuzu söyledik. Genelkurmay Başkanı başdanışmanı Orhan Yıkılkan beni aradı. Metni benim okumamı istemedi. Sıkıyönetim ilanını halkın bilgilendirilmesi açısından, WhatsApp üzerinden gönderecekleri mesajı sivil spikere okutmamı istedi. Bu mesajı okumadan Tijen hanıma verdim. Metnin yazı tipinin küçük olduğunu okuyamayacağını söyledi. Bunun üzerine mail atarak ekranda yansıtarak okudu."
Gençer, bildirinin kaydı yapılırken personelin emniyeti ile ilgilendiğini, bu yüzden okunan metnin darbe bildirisi olduğunu fark etmediğini öne sürdü. Bu süreçte darbe girişiminden şüphelenmediğini savunan Gençer, reji odasındaki televizyonları görmediğini, darbeye yönelik herhangi bir haber duymadığını ileri sürdü.
Metnin okutulmasından sonra darbe olduğunu anlamadığını, bunun bir sıkıyönetim olduğunu düşündüğünü öne süren Gençer, saat 01.00 civarı bina dışına çıktığını ve yanındaki uzman çavuşları nizamiyeye gönderdiğini söyledi. Gençer, kimsenin zarar görmemesi için geri çekildiklerini ve daha sonra oraya gelen grubun içerisinde sivil polislerin de olması üzerine silahıyla polise teslim olduğunu belirtti.
Akıncı Üssü'ne veda ziyareti için gitmiş
Çapraz sorgusunda sanığa, sivillere ateş açtığı yönündeki tanık beyanlarının hatırlatılması üzerine sanık Gençer, "Ben o gece insana ateş etmedim. Toplanan halkı korkutmak amacıyla uyarı amaçlı havaya ateş açtık." diye konuştu.
Gençer, 15 Temmuz günü saat 15.00 civarında Akıncı Üssü 143. Filo'da görüntülerinin olduğu ve orada darbe girişiminin sivil sanıklarından Kemal Batmaz'la görüştüğü yönünündeki iddiaları da reddederek, "Kara Harp Okulu'ndaki taburu bıraktığım için eski tanıdıklara veda ziyareti yaptım. Oradan da Ahmet Özçetin ve Mustafa Azimetli ile veda ziyareti amaçlı görüştüm. O görüntülerdeki kişi Bilal Akyüz'dür. Kemal Batmaz'ı tanımam." ifadelerini kullandı.
Evinde bulunan "1 ABD doları", oğlunun para koleksiyonundan kalan para olarak açıklayan Gençer, FETÖ ile ilgili bir bağlantısı olmadığını savunarak tahliye talebinde bulundu.
İddianameden
İddianameye göre, şüpheli Yarbay Ümit Gençer, darbenin planlayıcısı olan "yurtta sulh konseyi"nce, darbe bildirisini TRT'de okumakla görevlendirildi. 15 Temmuz günü saat 15.30 sıralarında Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığında FETÖ yöneticilerinden Kemal Batmaz'la görüşen Gençer, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında hiçbir görevi bulunmamasına rağmen, Muhafız Alayından TRT yerleşkesine geçen askerlerle birlikte TRT'ye gitti. Sanık Gençer, TRT binası D blokta bulunan TRT haber reji odasına, yanındaki uzman çavuşlarla birlikte girerek silah tehdidiyle içeride bulunanları yere yatırdı ve ellerine plastik kelepçe taktı. Daha sonra TRT spikerine darbe bildirisini zorla okutturdu.
Duruşmada savunma yapan Yüksel Budak, olay tarihinde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı Köşk Muhafız Komando Birliğinde ikmal astsubayı olarak görev yaptığını anlattı.
Darbe girişiminden iki gün önce birlik komutanı binbaşı Osman Koltarla'nın içtimada alay komutanın emriyle 15 Temmuz günü alarm tatbikatı yapılacağı söylediğini aktaran Budak, tatbikatta birliğin silah ve teçhizatını hazırlama ve dağıtım görevini kendisine verdiğini ifade etti.
Budak, 15 Temmuz'da Külliye'de nöbetçi olduğunu, Koltarla'nın yöneticisi olduğu "Köşk Birliği" WhatsApp grubundan gelen mesajla Çankaya yerleşkesine gittiğini, verilen talimat üzerine silah ve mühimmatları zimmetle tatbikata katılacak personele teslim ettiğini belirtti. Zimmet işlemlerini yaklaşık bir saatte tamamladığını, ardından tatbikat içtimasına katıldığını ifade eden Budak, "İçtimada IŞİD'in kamu binalarına saldıracağı yönünde konuşmalara şahit oldum. TRT binasına bizden önceki giden birlikte yaralıların olduğunu söylediler. Bizim yaralıları oradan çıkartacağımız emredildi." diye konuştu.
Budak, daha sonra birlik komutanının emriyle saat 00.50 civarında 3 Nolu nizamiyeden çıkarak TRT'nin yanındaki MSB Lojmanlarına gittiklerini anlattı.
Lojmanların içerisine girdikten sonra araçla Osman Koltarla ile bir ekibin dışarı çıkıp keşfe gittiğini, döndüklerinde TRT'nin girişinde kalabalık olduğunu söylediklerini aktaran Budak, sonrasında Koltarla'nın telefonu olanların tanıdıklarını arayıp ne olup bittiğini sormalarını söyleyince eşini aradığını ve kalkışmadan haberdar olduğunu söyledi.
Birlik komutanı Koltarla'nın "Arkadaşlar uçaklar geçiyor. Açık hedef olmayalım birliğin güvenliği için lojmanlar içerisinde bulunan okul tarafına doğru geçiyoruz." dediğini belirten Budak, saat 04.00 sıralarına kadar okul bölgesinde bekleyip daha sonra alaya döndüklerini ifade etti.
Budak, darbe girişiminin yaşandığı gece birlik komutanın emirleri üzerine hareket ettiğini, darbe girişimine bilerek isteyerek katılmadığını ve tahliye talebinde bulunduğunu kaydetti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
08.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde görülen duruşmaya sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Duruşmada savunma yapan eski astsubay Özden Ünal, olay tarihinde Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nda, Köşk Muhafız Komando Birliğinde keskin nişancı kısım komutanı olarak görev yaptığını anlattı.
14 Temmuz'da nöbetçi olduğu için ertesi gün izinli olduğunu, evde oturduğu sırada saat 21.00 sıralarında Birlik Komutanı eski binbaşı Osman Koltarla tarafından WhatsApp grubuna "alarm" mesajı atıldığını belirten Ünal, bunun üzerine astsubaylar Ali Demirer ve Tuncer Eren'le birlikte saat 21.30 gibi alaya giriş yaptıklarını anlattı. Ünal, alaya geldikten sonra 00.30 civarında içtimaya geçtiğini, orada Koltarla'nın kanun ve nizam çerçevesinde hareket edileceğini söylediğini, akabinde alaydan çıkarak MSB Oran lojmanlarına gittiklerini ifade etti.
Saat 01.15 sıralarında MSB Oran Lojmanlarına girdikleri esnada TRT'ye giden başka birlikte görevli bir yüzbaşının Koltarla'yı aradığını ve içeride yaralı askerler olduğunu söylediğini aktaran Ünal, "Osman binbaşı yaralı askerleri almak ve durumu aydınlatmak amacıyla piyade binbaşı Murat Şahin, başçavuş Mustafa Samur ve ben MSB Oran Lojmanlarıyla TRT binası arasındaki telden atlayarak içeri girdik." diye konuştu.
Ünal, TRT yerleşkesinde yaşadıklarına ilişkin şunları anlattı:
"Kreş bölgesi diye adlandırılan bir yer var. Oraya gittiğimizde bir askerin helikopter atışı ile vurulduğunu ve göğsünden yaralanmış vaziyette ambulansın içerisinde olduğunu gördüm. Bu sırada ambulansın yanında yaralı olarak Tanju Poshor'u gördüm. Poshor bize dönerek, 'Nizamiyeyi takviye edin. Ben yaralıları göndereceğim' dedi. Murat Şahin binbaşı Poshor'a 'Ben bu maksatla gelmedim, yaralıları almak için geldim' dedi. Ardından biz de lojman bölümüne geri döndük."
Koltarla'nın emriyle MSB Oran Lojmanları içerisindeki okulun olduğu bölgeye gittiklerini öne süren Ünal, daha sonra sabah 04.30 sıralarında birliğe dönmelerinin emredildiğini ve saat 05.00 sıralarında birliğe ulaştıklarını beyan etti.
- Muhsin Kutsi Barış ek savunma yaptı
Duruşmada Mahkeme Başkanı Murat İlhan, Muhsin Kutsi Barış hakkında birleşen dosyayla ilgili ikinci iddianamenin mahkemeye geldiğini ve bu kapsamda Barış'ın savunmasını alacaklarını bildirdi.
Sanık eski Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı kurmay albay Muhsin Kutsi Barış, TRT yerleşkesinin etrafında 15 vatandaşın yaralanmasıyla ilgili iddianameye ilişkin kısa bir savunma yapacağını söyledi. Barış, darbe girişiminden yaklaşık bir sene sonra Muhafız Alayı davası iddianamesinin kendisine tebliğ edildiğini, bu iddianameden sonra Ocak 2018'de de yaralanmalara ilişkin iddianamenin kendisine verildiğini iddia etti.
Barış, 18-19 Ekim 2017'de ana iddianameye ilişkin kapsamlı savunma yaptığını, bütün bildiklerini mahkemede anlattığını ileri sürdü. Savunma yapacağı ikinci iddianamede, TRT Oran bölgesinde 12 kişinin yaralandığı, 3 kişinin de darp edilerek zarar gördüğünün iddia edildiğini belirten Barış, "15 Temmuz'da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanı olarak albay rütbesinde görev yapan bir şahıstım. Olay bölgesinde hiç bulunmadım. Olay bölgesindeki birliğimden dolayı azmettirici olarak suçlanmaktayım." dedi.
Üzerine atılı suçları kabul etmediğini ifade eden Barış, savunmasını şöyle sürdürdü:
"12 şahsın öldürülme kastıyla yaralandığı söyleniyor. Bundan dolayı suç isnadında bulunuluyor. Ancak bu şahıslardan 10 kişinin raporu olaydan çok sonra aldığını görüyoruz. İddianamede mağdurların ifade ettiği şekilde yaralanmaları mümkün değil. Silahlı Kuvvetler envanterinde hiçbir silahın parça etkisi söz konusu değildir. Ancak bu kişiler, ateş edildiğini ve vücutlarının çeşitli yerlerine şarapnel saplandığını söylüyorlar. Alayda böyle bir silah yok."
Silahların balistik ve SWAP analizinin yapılmasını talep eden Barış, analizler gelmeden bu konuda başka savunma yapmak istemediğini bildirdi.
09.03.2018 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Cezaevi Yerleşkesi'nde görülen duruşmaya, sanıklar, avukatları ve yakınları ile TBMM, Başbakanlık, TRT ve diğer müşteki kurumların avukatları katıldı.
Duruşmanın başında ara karar için mütalaasını açıklayan Cumhuriyet savcısı, TRT baskınına katılan sanıkların FETÖ hiyerarşisinde bulunup bulunmadıklarının araştırılması için ilgili makamlara müzekkere yazılmasını ve sanıklar hakkında açılmış başka bir dava ve soruşturma olup olmadığının Ankara Cumhuriyet Başsavcılığından sorulmasını talep etti.
İddia makamı ayrıca, tutuklu sanıkların üzerlerine atılı suçları işlediğine dair somut delillerin bulunduğu ve kaçma şüpheleri olduğu gerekçesiyle tahliye taleplerinin reddine karar verilmesini istedi.
Mütalaanın ardından sanıklara değerlendirmeye karşı diyecekleri soruldu.
"Burada 536 sanık var, bunun tek sebebi sensin"
Sanık Fatih Gazel, 15 Temmuz'dan önce Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı'nın komutanı olan Muhsin Kutsi Barış'a yönelik, "Burada 536 sanık var, bunun tek sebebi sensin. Bu insanları kandırdı, kandırarak evinden çağırdı. Hileyle çağırdı, kışlada tuzak kurdu, 'Terör saldırısı' dedi. Kışlanın dışına gittiğinde insanlar nereye gittiğini bile bilmiyordu. Kimi kendini TRT'de, kimi de kendini Genelkurmay'da buldu. Burada gözü yaşlı ailelerin suçlusu Muhsin Kutsi Barış." ifadelerini kullandı.
Suçsuz olduğunu dile getiren sanık Gazel mahkeme heyetinden beraatini istedi.
Sanıklardan eski astsubay Ümit Yağmur da tahliye talebinde bulunduğu beyanlarında eski albay Barış'a yönelik, "Bir insan doğru söylediğinde doğru sözlerini sürdürebilir ama yalan söyleyen biri bunu sürdüremez. Bir sonraki konuşmasında, 'Ben ne yalan söylemiştim' diye düşünür. Ama Barış yalanlarını sürdürebiliyor. Yalan konusunda gerçekten bir yeteneği var, takdir ediyorum kendisini." diye konuştu.
Sanık Yağmur, Barış ile aynı cezaevinde bulunmak istemediğini beyan ederek mahkemeden tahliye talebinde bulundu.
"Ateşin içine atıldık"
Tutuklu sanık Harun Ulucan, "Terör saldırısı olduğu söylenerek sözde komutanlar tarafından ateşin içine atıldık. Onların yaptıklarını niye biz çekiyoruz? Tahliyemi talep ediyorum." dedi.
Mahkeme, sanıklar ve avukatların beyanlarının tamamlanmasının ardından ara kararlarını açıkladı.
Buna göre mahkeme, firari sanıkların yakalama kararlarının infazının beklenmesine, ByLock kullanıcısı olduğu belirtilen sanıklar yönünden kullanım içeriklerinin ilgili makamlardan beklenmesine karar verdi. Ayrıca alay içindeki dijital materyallerin inceleme raporlarının beklenilmesine karara bağlandı.
Olay gecesi Kızılay bölgesinde görev yapan polislerin dinlenilmesi için mahkemeye çağrılmalarına karar veren mahkeme, Bank Asya'da hesabı bulunduğu belirtilen sanıkların 2013 ve 2016 yıllarındaki hesap hareketlerinin Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonundan istenilmesini kararlaştırdı.
Mahkeme TRT'de inceleme yapacak
Mahkeme heyeti, 7 Mayıs'ta Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayında kullanılan telsizlerin alay ile Genelkurmay Başkanlığı ve TRT arasında haberleşmeyi sağlayıp sağlamadığının tespiti için belirtilen güzergahlarda keşif yapılmasına, 9 Mayıs'ta ise darbe bildirisinin okunduğu TRT stüdyosunun krokisi çıkarılarak burada da inceleme yapılmasına karar verdi.
TRT baskınına katıldığı belirtilen 145 sanık hakkında FETÖ bağlantısı olup olmadığının ilgili kurumlardan sorulmasına karar veren mahkeme heyeti, tutuklu sanıklardan Ahmet Şahin, Şener Tosuner, Levent Karakılıç, Sertan Çinier, Cihan Şengören, Turgut Erdoğan, Hasan Hacıköylü, Yakup Kılıçkaya, Hasan Çiçek, İlkay Günay, Ramazan Armağan, Yakup Tok ve Yaşar Demir hakkında tahliye kararı verdi.
Davanın görülmesine 14 Mayıs-8 Haziran tarihleri arasında devam edilecek.
Paralel yapı-15 Temmuz (2016)-08 Mayıs (2017) 'Ankara 534 sanık Cumhurb. Muhafız Alayı Darbe Yap.' davası
(10 Mart 2018, 17:11)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: