Can Dündar: Mehmet Ali Ağca´yı Sıkıyönetim ´e getirildiğinde sorgulayan askeri savcı Ahmet Koç ´la görüştüm. Ağca ´nın Emniyet ´teki sorgusundaki gecikme ve ihmalleri tarihleriyle ortaya koymuştu. Dünkü görüşmede ise bir başka önemli iddia ortaya attı: Olayın ayrı ayrı yakalanan iki failinin, yani Mehmet Ali Ağca ile Yavuz Çaylan ´ın, ilk başta ayrı ayrı sorgulanıp farklı ifadeler vermişken, bir aşamada Emniyet ´te buluşturulup ifade birliği sağladıklarını söyledi. Peki (bunları söyleyen) İpekçi davasının askeri savcısı (Ahmet Koç) neden Ağca ve ortaklarını etraflıca araştırıp konuyu bir örgüt eylemi olarak değil de, bireysel bir cinayet gibi ele aldı? ´İki nedenle´ diyor Ahmet Koç: ´Birincisi, işin örgüt bağlantısını ortaya koyabileceğimiz Mehmet Şener kaçmıştı. ´İkincisi, (bugünkü gibi) ´Cinayeti Ağca işlemedi´ lafları dolaşmaya başlamıştı. Gecikirsek Ağca´yı da yargılayamama ihtimali belirmişti. ´Buna rağmen iddianamede olayın derinlere inen köklerine dikkat çekmiş Koç: ´Türkiye´de gizli ya da örgütlü birçok örgüt, devlet içinde dal budak sarmıştır´ cümlesi esas hakkındaki mütalaasında var. İddianame ise cinayetin gerekçesini şöyle izah ediyor: ´Kitlelerde yılgınlık yaratmak ve zora dayalı, özgürlükleri yok eden rejimleri onaylamaya teşvik etmek...´ Yani darbeyi onaylatmak... 1970´lerin sonunda genç bir yüzbaşı yazdı bu satırları... 30 yıl sonra aynı şeyleri tartışmıyor muyuz? Ne yazık ki öyle!
Savcı: Ağca ile Çaylan´ı içeride görüştürdüler
Can Dündar: Mehmet Ali Ağca´yı Sıkıyönetim ´e getirildiğinde sorgulayan askeri savcı Ahmet Koç ´la görüştüm. Ağca ´nın Emniyet ´teki sorgusundaki gecikme ve ihmalleri tarihleriyle ortaya koymuştu. Dünkü görüşmede ise bir başka önemli iddia ortaya attı: Olayın ayrı ayrı yakalanan iki failinin, yani Mehmet Ali Ağca ile Yavuz Çaylan ´ın, ilk başta ayrı ayrı sorgulanıp farklı ifadeler vermişken, bir aşamada Emniyet ´te buluşturulup ifade birliği sağladıklarını söyledi. Peki (bunları söyleyen) İpekçi davasının askeri savcısı (Ahmet Koç) neden Ağca ve ortaklarını etraflıca araştırıp konuyu bir örgüt eylemi olarak değil de, bireysel bir cinayet gibi ele aldı? ´İki nedenle´ diyor Ahmet Koç: ´Birincisi, işin örgüt bağlantısını ortaya koyabileceğimiz Mehmet Şener kaçmıştı. ´İkincisi, (bugünkü gibi) ´Cinayeti Ağca işlemedi´ lafları dolaşmaya başlamıştı. Gecikirsek Ağca´yı da yargılayamama ihtimali belirmişti. ´Buna rağmen iddianamede olayın derinlere inen köklerine dikkat çekmiş Koç: ´Türkiye´de gizli ya da örgütlü birçok örgüt, devlet içinde dal budak sarmıştır´ cümlesi esas hakkındaki mütalaasında var. İddianame ise cinayetin gerekçesini şöyle izah ediyor: ´Kitlelerde yılgınlık yaratmak ve zora dayalı, özgürlükleri yok eden rejimleri onaylamaya teşvik etmek...´ Yani darbeyi onaylatmak... 1970´lerin sonunda genç bir yüzbaşı yazdı bu satırları... 30 yıl sonra aynı şeyleri tartışmıyor muyuz? Ne yazık ki öyle!
Mehmet Ali Ağca´yı Sıkıyönetim ´e getirildiğinde sorgulayan savcı Ahmet Koç ´la görüştüm dün... İpekçi ve Hrant Dink suikastları arasında birçok benzerlik görüyor: İkisi de gazetelerinin genel yayın yönetmenleri... İkisi de toplumsal uzlaşma yönündeki yazılarıyla tanınıyor. İkisi de yazılarıyla bazı kesimleri rahatsız ediyor. Öldürülme şekilleri ve zamanlaması da benzeşiyor; öldürenlerin siyasi eğilimleri, ekonomik, sosyal yapıları da... Bir başka benzerlik de soruşturmada ortaya çıkan ihmaller...
30 yıl sonra ilk kez konuştu
Belki de bu son nokta Ahmet Koç ´ta bardağı taşırmış. Soruşturduğu İpekçi dosyası hakkında 30 yıl boyunca hiç konuşmamış. Hep susmuş. 30 yıl sonra ?Sıkıyönetim soruşturmayı engelledi? iddiaları ortaya atılınca ve ?Tetikçi Ağca değildi? lafları çıkınca artık konuşması gerektiğine hükmetmiş. ?İlk kez size konuşuyorum? derken bazı bilgilerin tarihe yanlış kaydedilmesinden endişe ettiği belliydi. Ağca ´nın Emniyet ´teki sorgusundaki gecikme ve ihmalleri tarihleriyle ortaya koymuştu. (Bkz: Milliyet, 24 Ocak Pazar) Dünkü görüşmede ise bir başka önemli iddia ortaya attı: Olayın ayrı ayrı yakalanan iki failinin, yani Mehmet Ali Ağca ile Yavuz Çaylan ´ın, ilk başta ayrı ayrı sorgulanıp farklı ifadeler vermişken, bir aşamada Emniyet ´te buluşturulup ifade birliği sağladıklarını söyledi.
Silah MHP binasındaydı
?İpekçi dosyası?nı bilenler için şoke edici bir bilgi bu... Bilginin önemini ortaya koymak için kısa bir özet verelim: Ağca ´nın suç ortağı Yavuz Çaylan, 6 ve 8 Temmuz ´da verdiği ifadelerde ?cinayetten sonra MHP Aksaray ilçe başkanlığına gittiklerini? söylüyordu.. Orada Mehmet ™ener ´le Ağca´yı otururlarken bulmuştu. Şener kendisini takdir etmiş, Ağca da 1000 lira vermişti. Suikastta kullanılan silah, MHP binasında Mehmet Şener ´e teslim edilmişti. Çaylan, Ağca ´ya ?Silahı ne yapacaksınız? diye sormuş; o da Şener ´i kastederek ?Biz hallederiz, kafanı yorma sen? demişti. Oysa Ağca, 30 Haziran ´da verdiği ilk ifadesinde silahı boş bir araziye attığını söylemişti. 8 Temmuz ´da yeniden ifadesine başvurulduğunda ise ?Şu anda fazlasını anlatmayacağım? diye geçiştirmişti. O arada ne olduysa oldu; 12 Temmuz ´da yeniden ifadesi alınan Çaylan ?silahın Mehmet Şener ´e verildiği? yolundaki ifadesini geri aldı. O da Ağca gibi ?Silahı arabadan dışarı attık? dedi. Olayı araştıran Uğur Mumcu, ?Ağca Dosyası? kitabında ?Şu anda bilemediğimiz bir haberleşme kaynağından yararlanarak ifade birliği sağladıkları anlaşılıyor? diyordu (Tekin, 1982).
Şener´e vakit kazandırdılar
İşte ?bilemediğimiz o haberleşme kaynağı?, Savcı Koç´un açıklamasıyla ilk kez ortaya çıkıyor: Ağca ve Çaylan´ın tamamen ayrı tutulup, ayrı ayrı sorgulanıp, çapraz sorgudan sonuca gidilmesi gerekirken, (Koç´un daha sonra Çaylan´ın ifadesinden öğrendiğine göre) Çaylan ve Ağca İstanbul Emniyeti´nde aynı yerde, karşılıklı hücrelere konuluyorlar. Yüksek sesle konuşarak aynı ifadeyi vermekte anlaşıyorlar. Böylece sadece ifade birliği sağlanmış olmuyor, aynı zamanda MHP kurtarılıyor, Şener´e de kaçması için zaman kazandırılıyor.
Görgü tanığıyla görüştürmediler
Emekli savcı Ahmet Koç´un bir başka iddiası da emniyetin İpekçi suikastının bir tanığını Sıkıyönetim´e göndermekte (?direnmesi? demiyor) gecikmesi... Cinayet işlendiği anda, ?Alican? kod adlı mimar S.A. da arabasıyla parktan çıkıyor. Farının ışığı doğrudan suikastçının yüzüne düşüyor. O nedenle tetiği çekeni çok net görüyor. Onun verdiği ifadeyle Ağca´ya çok benzeyen bir robot resim çiziliyor. Ağca yakalandıktan sonra bu tanığı davet edip gösteriyorlar. Hemen teşhis ediyor. Emniyet ?Emin misiniz?? diye üsteliyor. ?Evet, eminim? diyor tanık... ?Ne kadar eminsiniz? Yüzde verin? deyince çekinip ?Yüzde 70? cevabını veriyor. Polis sorgusu bitip de Ağca Sıkıyönetim´e getirilince askeri savcı Ahmet Koç, Emniyet´e yazılı başvurup tanıkla görüşmek istediğini söylüyor. Emniyet cevap vermiyor. Başvurusuna cevap alamayınca Emniyet Müdürü Hayri Kozakçıoğlu´ndan randevu istiyor. Adli müşavirlik odasında görüşüyorlar. Koç, ?Tanığı neden vermediklerini? soruyor. ?Can güvenliği yok? diyor Kozakçıoğlu... ?Can güvenliği olmayan biri varsa, o da benim. Ben adamın idamını istiyorum? diye cevap veriyor Koç... Bu görüşmeden sonra tanık Sıkıyönetim´e ifadeye geliyor. Ve gördüğü kişinin Ağca olduğundan ?yüzde yüz? emin olduğunu söylüyor. Olayın bir tanığı daha var: S.İ. O da suikastı evinin penceresinden görüyor. Emniyet ´teki ilk ifadesinde kendisine gösterilen resme bakınca boyunu benzetiyor. Sonra yeniden ifadeye geldiğinde Emniyet, ?Dosyayı Sıkıyönetim´e gönderdik, oraya gidin? diyor. Sıkıyönetim´de verdiği ifade diğer tanığınkiyle çakışıyor.
İDDİANAME VE MÜTALAADAN
´Amaç, darbeyi onaylatmaktı´: Peki İpekçi davasının askeri savcısı neden Ağca ve ortaklarını etraflıca araştırıp konuyu bir örgüt eylemi olarak değil de, bireysel bir cinayet gibi ele aldı? ?İki nedenle? diyor Ahmet Koç: ?Birincisi, işin örgüt bağlantısını ortaya koyabileceğimiz Mehmet Şener kaçmıştı. ?İkincisi, (bugünkü gibi) ´Cinayeti Ağca işlemedi´ lafları dolaşmaya başlamıştı. Gecikirsek Ağca´yı da yargılayamama ihtimali belirmişti. ?Buna rağmen iddianamede olayın derinlere inen köklerine dikkat çekmiş Koç: ?Türkiye´de gizli ya da örgütlü birçok örgüt, devlet içinde dal budak sarmıştır? cümlesi esas hakkındaki mütalaasında var. İddianame ise cinayetin gerekçesini şöyle izah ediyor: ?Kitlelerde yılgınlık yaratmak ve zora dayalı, özgürlükleri yok eden rejimleri onaylamaya teşvik etmek...? Yani darbeyi onaylatmak... 1970´lerin sonunda genç bir yüzbaşı yazdı bu satırları... 30 yıl sonra aynı şeyleri tartışmıyor muyuz? Ne yazık ki öyle! ( Can Dündar, Milliyet)
(26 Ocak 2010, 18:41)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: