FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve Alman Vakıfları davalarının raporlarını hazırlayan ve kısa süre sonra faili meçhul silahlı saldırıda hayatını kaybeden Necip Hablemitoğlu'nun katil zanlısı Nuri Gökhan Bozkır'ın (45) Ukrayna'da yakalandığı öğrenildi. Öte yandan Bozkır'ın adının 2009'daki Ergenekon soruşturmasıyla ilgili bir Zaman gazetesi haberinde geçtiği de tespit edildi. Sauna çetesi konulu haberde ilginç satırlar yer alıyor.
22.12.2019 10:12 FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve Alman Vakıfları davalarının raporlarını hazırlayan, 18 Aralık 2002'de faili meçhul silahlı bir saldırıda hayatını kaybeden Necip Hablemitoğlu'nun katil zanlısı Nuri Gökhan Bozkır'ın (45) Ukrayna'da yakalandığı öğrenildi.
16 Aralık'taki gelişmeye göre, Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda yüzbaşı rütbesiyle görev yaptığı sırada TSK'dan ihraç edilen Nuri Gökhan Bozkır'ın, titiz bir çalışmayla yürütülen Hablemitoğlu soruşturmasında HTS kayıtlarından tespit edildiği öğrenildi. Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergün'ün yakalama kararı ve Interpol'ün kırmızı bülten çıkartması sonrası Ukrayna güvenlik güçlerinin özel operasyonla 10 Temmuz'da gözaltına aldığı Nuri Gökhan Bozkır'ın iadesi için mahkeme süreci devam ediyor.
Şüpheli Bozkır hakkında Ukrayna'da yaklaşık 3 ay süren tutukluluğunun ardından mahkemeden ev hapsi kararı verildi. Nuri Gökhan Bozkır'ın Türkiye'ye iade edilmesi için Adalet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'nın en üst seviyede devrede olduğu öğrenildi. Hablemitoğlu'nun suikast şüphelisinin Ukrayna'dan iade edilmesi sonrası, 17 yıldır karanlıkta kalan cinayetin tüm şüphelilerine ulaşılması bekleniyor.
HTS KAYITLARINDAN ÇIKTI
Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu, 17 yıl önce evinin önünde uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirmişti. Soğukkanlı şekilde işlendiği tespit edilen cinayetle ilgili yapılan soruşturmalar ilerleyememiş, dosya rafa kaldırılmıştı. FETÖ çatı iddianamesine de giren Hablemitoğlu suikastı soruşturmasının, örgüt üyesi polisler tarafından bilinçli olarak karartıldığı tespitleri yapılmıştı. Soruşturma Ankara Başsavcılığı tarafından kurulan özel ekiple yeniden başlatılmıştı. Hablemitoğlu'nun ölümünden önceki 6 ay boyunca katil ya da katilleri tarafından takip edilmiş olabileceği değerlendirilerek, suikasttan önce gittiği her adresteki baz istasyonlarından alınan kayıtlar, numaralar ve sahipleri tespit edildi. Olay anında ve yerinde baz kayıtları olan telefonların kim ya da kimlerin olduğu belirlendi. İşte bu çalışmada TSK'dan ihraç edilmiş eski asker Nuri Gökhan Bozkır'ın ismi belirlendi.
ÖZEL OPERASYONLA GÖZALTI
Hablemitoğlu suikastının şüphelisi Bozkır, Ukrayna'nın başkenti Kiev'in merkezinde bir Türk restoranına Ukrayna güvenlik güçlerince düzenlenen özel operasyonda gözaltına alındı. Bozkır, Ukrayna'da çıkarıldığı ilk mahkemede uluslararası adli yardım ve ev hapsi talep etti. Ancak bu talepleri reddedilen Bozkır'ın avukatları karara itiraz ederek, temyiz başvurusunda bulundu. Kiev Temyiz Mahkemesi'nde 31 Temmuz'da görülen ilk duruşma Nuri Gökhan Bozkır'ın avukatları ve tercüman, 8 Ağustos'taki ikinci duruşma ise savcı gelmediği için ertelendi.
İlerleyen süreçte Ukrayna mahkemesi, yaklaşık 3 ay cezaevinde kalan Bozkır'ın tutukluluğunu, avukatlarının talebi üzerine ev hapsine çevirdi. Ancak Kiev Savcılığı'nın başvurusu üzerine 2 aydır ev hapsinde bulunan şüpheli Bozkır'ın yeniden tutuklanması talebiyle dava açıldı. Davanın Kasım ve Aralık aylarındaki duruşmaları, dava dosyası mahkemeye ulaştırılamadığı gerekçesiyle ertelendi. Mahkeme dava dosyasının gönderilmesi için bir sonraki duruşma tarihini 10 Ocak 2020 olarak belirlendi. Böylece 5 aylık süreçte 10'a yakın duruşmanın çoğu çeşitli gerekçelerle ertelenmiş oldu.
SİYASİ SIĞINMA TALEP ETTİ
Öte yandan Bozkır, Türkiye'ye iade edilmemek için Ukrayna'dan siyasi sığınma talebinde bulundu. Bozkır'ın hakkında çıkan haberleri de Ukrayna basınından kaldırttığı öğrenildi.
'SAUNA DAVASI'NIN SANIKLARINDAN
TSK Özel Kuvvetler Komutanlığında yüzbaşı rütbesiyle görev yaparken ihraç edildiği öğrenilen Nuri Gökhan Bozkır ismi, kamuoyunda 'sauna çetesi davası' olarak bilinen davada da geçiyor. Bozkır, ayrıca Şanlıurfa Akçakale'de soğan kamuflajlı bir TIR'ın içinde patlayıcı madde yakalanması olayının soruşturulduğu davanın da sanıklarındandı.
ÇELİŞKİLİ İFADELER
DHA muhabirine bilgi veren Ukrayna savcısı, zanlının Kiev'de görülen ilk duruşmada yaptığı savunmada, kendine yöneltilen suçlamalarda FETÖ'nün rolü olduğu iddiasında bulunduğunu söyledi. Savcı, ayrıca, Bozkır'ın eskiden askeri operasyonlara katıldığını ve 'Türkiye'de devlet yetkilileri ile yakın ilişkileri olduğunu' iddia ettiğini aktardı.
Kiev Temyiz Mahkemesi'nde görülen duruşmada, Türkiye'de 14 sene Özel Kuvvetler Komutanlığı'nda tim komutanı olarak görev yaptığını belirten Bozkır, 'Türkiye'de terör operasyonlarına katıldım. PKK'nın ilk 10 hedefindeyim' dedi. Bozkır'ın Ukraynalı avukatı ise, müvekkilinin Türkiye'ye iade edilmesi halinde 'öldürülme riski' bulunduğunu ileri sürdü.
KOMUTAN LAKABIYLA TANINIYOR
Yaklaşık beş yıldır Ukrayna'da yaşayan Nuri Gökhan Bozkır, Kiev'in merkezinde ortağı olduğu belirtilen ünlü Türk restoranında gözaltına alındı. Ukrayna vatandaşı ile evli ve bir çocuğu olan Bozkır'ın, Ukrayna'da daimi oturum izni bulunduğu ve çevresinde 'komutan' lakabıyla tanındığı öğrenildi.
Çankaya'daki evinin önünde 18 Aralık 2002'de uğradığı silahlı saldırıyla, 48 yaşında yaşamını yitiren Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu suikastının kırımızı bültenle aranan şüphelisi Nuri Gökhan Bozkır, Ukrayna'da 10 Temmuz'da yakalandıktan sonra 12 Temmuz'da Türkiye'ye iadesi yönünde karar verildi. Bozkır, avukatlarıyla bu kararı temyiz etti ve Ukrayna'ya sığınma talebinde bulundu. Temyiz mahkemesi, iade kararını veren mahkemenin usul hatası yaptığı gerekçesiyle iptal kararı verdi. Bu süreçte Ukrayna Göç İdaresi Bozkır'ın sığınma başvurusunu incelemeye aldı. Bu nedenle de Kiev savcılığının Bozkır'ın Türkiye'ye iadesi için ikinci kez dava açması durumu ortadan kalktı. Bozkır'ın Ağustos ayında yaptığı sığınma başvurusunun sonuçlanması için yasal süre Şubat 2020'de bitecek. Göç İdaresi sığınma başvurusunu reddederse Bozkır'ın bu karara da itiraz etme hakkı var. Kiev savcılık yetkilileri DHA'ya yaptığı açıklamada, 10 Ocak'ta duruşması görülecek Bozkır'ın ev hapsi süresinin 11 Ocak 2020 tarihinde sona erdiğini belirterek, duruşmada öncelikle bu sürenin uzatılması için başvuru yapılacağını bildirdi. Kiev Şevçenko Mahkemesi'nde 16 Aralık'ta görülen duruşmada savcı Bozkır'ın ev hapsi süresinin 2 ay daha uzatılmasını talep etmiş, mahkeme ise yaklaşık bir ay uzatma kararı vermişti.
İADE EDERSENİZ BENİ İNFAZ EDERLER!
Bozkır'ın Türkiye'ye iade kararı verilmemesi için kara propaganda da yaptığı öğrenildi. Bozkır'ın, yurt dışından iadesi istenen FETÖ'cülerin Türkiye'deki adalet sistemini ve cezaevi şartlarını kötüleme taktiğini uygulayarak, 'Türkiye'ye iade edilirsem bana yargısız infaz yapılacak ve öldürüleceğim. Beni de Kaşif Kozinoğlu gibi öldürecekler' dediği öğrenildi.
'İADE EDİLMEZDE BAŞKA ÜLKEYE GİDEBİLİR'
Öte yandan Ukrayna'nın şüpheliyi Türkiye'ye iade etmemesi halinde, Bozkır'ın bu ülkede yasa dışı konuma geleceği ve sınır dışı edilme ihtimalinin ortaya çıkacağı öğrenildi. Kiev Savcılık yetkilileri, Ukrayna yargısının daha önce bir Avusturya vatandaşını, suçun zaman aşımına uğradığı gerekçesiyle ülkesine iade etmeyi reddettiği, bu kişinin sınır dışı edildiği bilgisini aktardı. Yetkililer, Bozkır'ın Ukrayna'da siyasi sığınma hakkı alamaması ancak Türkiye'ye iade de edilmemesi durumunda, hakkındaki kırmızı bülten kararı olmasına rağmen üçüncü bir ülkeye gitmesinin önünün açılabileceğini belirtti.
'YENİDEN CEZAEVİ ZOR GÖRÜNÜYOR'
Savcılık yetkilileri, suikast şüphelisi Bozkır'ın yeniden tutuklanarak cezaevine girmesinin ise zayıf bir ihtimal olduğunu ifade etti. Ev hapsi kararına karşı yapılan itirazın Kiev Temyiz Mahkemesi'nde görüşüldüğünü belirten savcılık yetkilileri, duruşmaların usul eksiklikleri gerekçe gösterilerek 5 kez ertelendiğini, bu sürede de davanın süre aşımına uğraması nedeniyle ret kararı çıkmasının beklendiği bildirildi.
YAKALANMASI ZAMAN AŞIMINI DA KESTİ
Türkiye'de Hablemitoğlu suikastı ile ilgili 17 yıldır süren soruşturma, 2022 yılında zaman aşımına uğrayacaktı. Ancak kilit şüpheli Bozkır'ın yakalanması zaman aşımı süresini kesti ve yarı oranında uzattı. Böylece Bozkır yönünde soruşturmadaki zaman aşımı süresi 2032 yılına kadar uzadı.
NECİP HABLEMİTOĞLU KİMDİR?
Necip Hablemitoğlu 28 Kasım 1954 Ankara doğumludur. Evinin önünde uğradığı suikast sonucu 18 Aralık 2002 tarihinde hayatını kaybetmiştir.
Hablemitoğlu, 1977 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. 1977-1978 yıllarında 'Dilde, Fikirde, İşde Birlik' adlı aylık bir dergi yayımladı. Uzun yıllar çeşitli kuruluşlarda basın müşaviri olarak çalıştıktan sonra Ankara Üniversitesi Türk İnkılap Tarihi Enstitüsü'nde yüksek lisans ve doktora yaptı.
Evli ve iki kız çocuğu babası olan Necip Hablemitoğlu Türkiye dışındaki Türk topluluklarının yakın tarihi ile ilgili olarak çalışmalar yapmıştır. Orta Avrupa ve Balkanlar'da Türk eserleri, Türk azınlıkları ve Türk şehitlikleri konularında alan çalışmaları yürütmüş, ve bu konularda çeşitli projelerde aktif rol almıştır. Çalışma alanına ilişkin çok sayıda kitap ve makalesi bulunan Hablemitoğlu, öldürüldüğü 18 Aralık 2002 tarihine kadar Ankara Üniversitesi'nde doçent doktor öğretim görevlisi olarak yirmi yıl süresince Atatürk ilkeleri ve devrim tarihi derslerini verdi.
Kendisi gibi öğretim üyesi olan Prof. Dr. Şengül Hablemitoğlu ile evli, Kanije (Kanije, Osmanlı devletinin en batıdaki kalesi) ve Uyvar (Uyvar, Osmanlı'nın en kuzeydeki kalesi) adında iki kız çocuk babası idi.
HABLEMİTOĞLU AİLESİNİN AVUKATINDAN AÇIKLAMA
18 Aralık'ta Hablemitoğlu'nun eşi Şengül Hablemitoğlu ve ailenin avukatı Ersan Barkın, Ankara'da düzenledikleri basın toplantısıyla bu konuda açıklamalarda bulundu.
Barkın, Hablemitoğlu suikastı soruşturmasının kimliği belli grupları koruma güdüsüyle 14 yıl kaybedildikten sonra görevini hakkıyla yapmaya çalışan bir savcılık kurumunun 3 yıllık çalışması sayesinde belli bir noktaya geldiğini söyledi. FETÖ'nün 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden hemen önce hazırlanan FETÖ çatı iddianamesinin eklerinde gizlenmiş bir ayrıntının peşine düştüklerini, bu ayrıntıyı savcılık makamına iletmeleri üzerine ilk kez tetikçi olabileceği ihtimaliyle bir kişinin yakalandığını kaydeden Barkın, 'Zira, FETÖ çatı davası iddianamesi eklerinde Hablemitoğlu suikastının failine dair yer alan ancak mahkemece değer verilmeyen bir ifade sahibinin soruşturma dosyası kapsamında yeniden ifadesinin alınması ve sahip olduğu bilgilerin kaynağı olarak işaret ettiği kişinin teknik incelemesi savcılık makamını önceden öngörülmeyen bir ihtimalle karşı karşıya getirmiştir' diye konuştu.
Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergün'ün bu bilgi üzerine Nuri Gökhan B. hakkında kırmızı bülten çıkarttığını dile getiren Barkın, şahsın 11 Temmuz 2019'da Ukrayna'da yakalandığını bildirdi. Savcının 3 yıldır soruşturmayı derinleştirdiğini, bu kapsamda adı geçen kişi ya da kamuoyunda ismi bilinen başka şüphelilerin HTS analizlerinin, baz istasyonu sinyallerinin incelendiğini anlatan Barkın, Ukrayna'daki şüphelinin yakalanmasından da başından itibaren haberdar olduklarını söyledi. Barkın, olayın failinin ve ardındaki gücün aydınlanıp aydınlanmayacağının zamanla anlaşılacağını anlatarak, 'Ancak bu sürecin görülebilmesi öncelikle adı geçen kişinin yakalandığı Ukrayna'dan ülkemize iadesiyle mümkün olabilecektir. Her ne kadar ülkemizin Adalet ve Dışişleri Bakanlıkları eliyle iade dosyasının Ukrayna'ya sunulduğu ifade edilse de aynı ülkede başka dosyalardan daha sonra yakalanan kişilerin ülkemize iade edilmesine karşın, dosyamız şüphelisinin tutukluluk halinin ev hapsine dönüşmesi, siyasi sığınma talebinin değerlendirilmesinin beş ayı aşkın süredir sonuçlandırılmaması ailemizi endişeye sevk etmektedir' şeklinde konuştu.
'ŞÜPHELİNİN ÜLKEMİZE İADESİNİ DE İÇEREN ETKİLİ BİR SORUŞTURMA SONUCUNDA ORTAYA ÇIKACAKTIR'
Bozkır'ın Türkiye'ye iadesinin önemli olduğunu vurgulayan Barkın, 'Bu aşamada şüphelinin fail olup olmadığı, olaya dair bilgisinin ne olduğu, hangi odaklarca kullanılmış olabileceği, ideolojik ekseninin ne olduğu ve faille iletişim içinde olabilecek kişilerin kimlikleri, kimin için bu aracılığı gerçekleştirdikleri tartışmalarının hiçbir anlamı bulunmamaktadır. Aynı biçimde son günlerde medyada adı geçen eski cumhurbaşkanlarının, bakanların, milletvekillerinin ya da FETÖ'cü oldukları bilinen resmi görevlilerin sürecin neresinde oldukları da henüz bizim açımızdan anlam taşımamaktadır. Suikastı kim işledi? Arkasındaki güç neydi? Necip Hablemitoğlu niçin hedef alındı? Bu soruların tamamı, adı geçen şüphelinin ülkemize iadesini de içeren etkili bir soruşturma sonucunda ortaya çıkacaktır. O zaman hazırlık soruşturmasında görev yapan ve neredeyse tamamı FETÖ nedeniyle ihraç edilen, mahkum edilen emniyet görevlilerinin, savcılık çalışanlarının varlık ve görevleri de anlaşılabilir olacaktır' ifadelerini kullandı.
'HAKKIMIZ OLAN ADALETİ İSTİYORUZ'
Necip Hablemitoğlu'nun eşi Şengül Hablemitoğlu ise bilgiyi bükmeden paylaşan aydınların hakikatleri göstermeye devam ettikçe toplumun hafızasında ve kalbinde kalacaklarını, bunu engellemeye kimsenin gücünün yetmeyeceğini kaydetti. Devletin vatandaşlarının yaşama hakkını korumakla yükümlü olduğunu ifade eden Hablemitoğlu, 'Biz hakkımızın korunmasını istiyoruz. Adaleti de dilenmiyoruz. Hakkımız olan adaleti istiyoruz' dedi.
Açıklamaların ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan avukat Barkın, 'FETÖ çatı iddianamesinin eklerinde suikastla ilgili ifadeyi siz fark etmemiş olsaydınız bu soruşturma açılmamış mı olacaktı?' şeklindeki soruya şu cevabı verdi:
ZANLIYA NASIL ULAŞILDI?
'İddianamenin hiçbir sayfasında Hablemitoğlu suikastının FETÖ'cü emniyet mensupları tarafından bilinmesine rağmen önlenemediği suçlaması dışında tek bir satır suçlama yok. Ama iddianamenin eklerinde var olan bilgilerden biri gazeteci Zihni Çakır'ın ifadeleri. İddianamenin eklerinde Zihni Çakır'ın Hablemitoğlu'nun katilinin kim olduğuna dair ifadeleri var. Bu isim hala muvazzaf T.M. isimli devlet görevlisi. Bunun üzerine biz Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesine dedik ki 'iddianamenin ekleri eğer çöplük değilse, bir anlam ifade ediyorsa, o taktirde adı geçenlerin tamamının bu suikast bağlamında sual etmek için mahkemeye çağırın.' Ama mahkemenin, kişinin hala muvazzaf devlet görevlisi olması hasebiyle ve o tarihlerde Kazakistan'da görevli olduğuna dair şifahi bilgilendirmeyle yetinerek taleplerimizi kabul etmemesi üzerine Hablemitoğlu suikastı soruşturmasını yürüten savcıdan ilgili kişinin ifadesinin alınmasını talep ettik. Yani Zihni Çakır'ın ifadesinin savcılık tarafından yeniden alınması sonucunda adı geçen failden nasıl haberdar olduğu sorusuna Çakır, 'Nuri Gökhan B.'den öğrendim bunları' şeklinde yanıt verdi. İşte cumhuriyet savcılığının, Ukrayna'da yakalanan kişinin izini sürmesi bu bilgiyle gerçekleşti.'
ERDOĞAN UKRAYNA YETKİLİLERİ İLE GÖRÜŞÜYOR
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Necip Habletimoğlu suikastı ile ilgili, 'Bu cinayetin zanlısı olarak tespit edilen Nuri Gökhan Bozkır isimli şahıs hakkında kırmızı bülten talebi çıkartıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yapmış olduğu soruşturma neticesinde bu kişiyi zanlı ve şüpheli olarak tespit etmesi üzerine kırmızı bülten talebi ilgili mercilere iletilmiş ve bu bülten yayınlanmıştı' dedi.
19 Aralık'ta Adalet Bakanı Gül, TBMM Genel Kurulunda milletvekillerinin sorularını cevapladı. Gül, Necip Habletimoğlu suikastı ile ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturmada bazı gelişmelerin yaşandığını belirterek, 'Bu cinayetin zanlısı olarak tespit edilen Nuri Gökhan Bozkır isimli şahıs hakkında kırmızı bülten talebi çıkartıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yapmış olduğu soruşturma neticesinde bu kişiyi zanlı ve şüpheli olarak tespit etmesi üzerine kırmızı bülten talebi ilgili mercilere iletilmiş ve bu bülten yayınlanmıştı. Bunun üzerine Ukrayna'da adı geçen zanlı tutuklanmıştır, tutuklanma üzerine derhal iade talepnamesi Bakanlığımızca Ukrayna makamlarına iletilmiştir. Ülkemize iade edilerek, yargı mercii önüne çıkartılması için tüm bu çabalar yapılmıştır. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız Ukrayna Devlet Başkanı yetkilileri düzeyinde konuyu yakinen takip etmektedir. Önceki dün mevkidaşım Adalet Bakanı ile görüşme yaptım' ifadelerini kullandı.
Ukrayna başsavcısı ile de görüştüklerini söyleyen Bakan Gül, 'Bu konuda Türkiye kamuoyu ve adaletin tecellisi anlamında zanlının ülkemiz yargı mercilerine teslimi konusunda hassasiyetimizi bir kez daha şifaen ifade etmek istediğimizi ve talebimizi yineledik. Daha önce hem resmi yazışmalar hem bu konudaki iadeye ilişkin Türkiye açısından önemli bir akademisyenin, insanın hayatının söz konusu olduğu bu süreçte iadenin önemine ilişkin mektupla da talepte bulunmuştuk. Bu kişinin Türkiye'ye iadesi konusunda her türlü tedbirin alınması, kişinin yine kaçmadan Ukrayna yetkili mercileri tarafından gecikmeksizin Türk yargısına teslim edilmesi hususunda taleplerimizi yineledik. Tüm kurumlarımız, bakanlıklarımız bu konuda muhataplarıyla görüşme yapmaktadırlar. Faili meçhul anlamında tespit edilemeyen başlıklar, suikastlardan birisidir. Bunun da aydınlatılması hepimizin ortak dileğidir. İrade olarak, yürütme olarak sonuna kadar soruşturmayı sürdüreceğiz' diye konuştu.
TBMM Başkanvekili Levent Gök ise, Hablemitoğlu suikastına ilişkin olarak, 'Sayın Hablemitoğlu, 2000'li yıllarda FETÖ ile ilgili yaptığı araştırmalar, basın toplantıları, konferanslar bu konuyu çok cesurca dile getiren, herkesi uyaran çok önemli bir aydınımızdı. Benim de katıldığım konferanslarda şema ile FETÖ meselesini anlatmaya çalışıyordu ve o günlerde Hablemitoğlu'nun sesi çok önemli bir değer olarak önümüzde duruyor. Sayın Hablemitoğlu'nun 17 yıl önce uğramış olduğu saldırıda hayatını kaybetmesinden dolayı tekrar kendisine Allah'tan rahmet diliyorum ve inşallah sayın bakanın ifade ettiği gibi yakalanan sanık bir an önce Türkiye'ye iade edilir' şeklinde konuştu.
AK Parti Grup Başkanvekili Cahit Özkan da konuyla ilgili, 'Her şeyden önce 2002 Haziran ayında yayınladığı 'Köstebek' isimli kitap, FETÖ terör örgütüne karşı herhangi bir siyasi ihtiras, rekabet olmaksızın Meclisin topyekün birlikte hareket etmesi gerektiğinin en güzel göstergesidir. 'Köstebek' isimli kitapta Haziran 2002, henüz AK Parti hükümeti kurulmamış, seçimler gündemde değil. Ne diyor? 'FETÖ terör örgütü, Fetullahçı yapı 1960-1970'lerden bugüne kadar devletin her kademesinde mevzilenmiş. Emniyet, asker, yargı. Belirli mevzileri ele geçirmiş'' şeklinde konuştu.
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç, konuyla ilgili olarak devletin yanında olduklarını ifade etti.
NURİ GÖKHAN BOZKIR'IN ADININ GEÇTİĞİ 2009'DAKİ HABER
Öte yandan Hablemitoğlu'nun katil zanlısı Nuri Gökhan Bozkır'ın adının geçtiği bir haber dikkatleri çekiyor.
Sitemizde de alıntılanan haber 'Sauna çete liderinden şok itiraflar' başlığını taşıyor. Haber Zaman gazetesinde Ergenekon soruşturmalarının ve davalarının yürütüldüğü 2009 yılı başında, 25 Ocak'ta yayımlanmış. 'Zaman´ın sorularını cevaplayan Sauna operasyonunun kilit isimlerinden Kasım Zengin, Levent Göktaş´ı geçmişteki yapılanmanın üst halkası olarak tanımlıyor. Özel Kuvvetler Komutanlığı´ndan emekli olan Göktaş´ı, ´muhabere arama kurtarma alayında görev yapan biri´ olarak duyduğunu anlatan Zengin, Nuri Bozkır da bunun talebesi, yüzbaşısı... Kamuya açık kayıtlarda memuriyeti gözükmeyen Kasım Zengin, devlete 11 yıl hizmet ettiğinin altını çiziyor. Yüzbaşı Nuri Bozkır´ın yasadışı faaliyetlerini ortaya çıkarmak için söz konusu yapılanmaya sızdığını ileri sürüyor...' şeklinde satırların yer aldığı, ilginç iddiaların bulunduğu haberin kaynağı Fetö'nün en önemli medya organı olduğu ortaya çıkan Zaman gazetesi. Bu nedenle Fetö bu iddialarda olayın neresinde yer alıyor sorusu da akıllara geliyor. Fetö'nün Emniyet, TSK, yargı, bürokrasi ve diğer tüm devlet kurumlarına sızdığı 2009 gibi bir dönemde bu haberin Zaman'da yayımlanmış olması iddialarda bu detayların da dikkate alınması gerekliliğini ortaya koyuyor.
PARALEL YAPININ İLK SUİKASTİ Mİ?
Ankara Üniversitesi öğretim görevlisi olan Hablemitoğlu, 18 Aralık 2002 tarihinde evinin önünde uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirmişti. Hablemitoğlu öldürülmeden kısa süre önce Gülen cemaati hakkında hazırladığı raporlarla gündeme gelmişti. Hablemitoğlu'nun tehdit edildiği öne sürülmüş ancak herhangi bir ciddi soruşturma yapılmamıştı. Hablemitoğlu öldürüldüğü günlerde tamamlamaya çalıştığı 'Köstebek' kitabı ise suikasttan sonra 2003'te basılmıştı.
FETULLAHÇILAR RAPORU
Hablemitoğlu, hazırladığı 'Etki Ajanları-Nüfuz Casusları ve Fetullahçılar' isimli raporda, Gülen'in CIA'ya gönüllü ajanlık yaptığını belirtmiş ve devleti ele geçirme çalışmalarını anlatmıştı. Gülen'in çarpık ilişkilerinin MİT ve TSK tarafından fark edildiğini ifade eden Hablemitoğlu, Fetullahçılar'ın, Humeyni bir gün nasıl İran'a dönmüşse, hoca efendilerinin de öyle dönüp Çankaya'ya oturacağına inandığını aktarmıştı.
Necip Hablemitoğlu, Ankara Üniversitesi'nde İnkılap Tarihi dersleri veriyordu. Paralel yapıyı “casusluk' ekseninde inceleyen ilk kişiydi. Mesaisinin büyük bölümünü Alman vakıflarını izlemeye ayırmıştı. Bu vakıfların Türkiye'de kirli işler çevirdiğini yazıp duruyordu. Görünürde hiç istihbaratçı geçmişi olmamasına rağmen, kendisine MİT Müsteşarlığının vaat edildiği söyleniyordu. 18 Aralık 2002'de Çankaya'daki evinin önünde oldukça profesyonel bir suikastla öldürüldü. Aradan 17 yıl geçti. Yakın zamana kadar polisin elinde kayda değer bir şüpheli bile yoktu ve dosya artık kapanmıştı.
“Köstebek' yazılamadan öldürüldü
Derin yapının belki de ilk güç gösterisi yaptığı suikast olarak değerlendirilen suikast Hablemitoğlu'nun piyasaya çıkarmak üzere olduğu kitabının arefesine denk geldi. Öldürülmeden hemen önce bazı Alman vakıflarının Türkiye'de illegal faaliyetler içerisinde olduklarına dair tezleri ve Fetullah Gülen cemaatinin CIA destekli Moon tarikatı benzeri bir yapılanmayla tüm devlet kurumlarını kendi gizli gündemi doğrultusunda ele geçirmeye çalıştığı, önüne geçen isimleri de ezip geçtiğini anlatan çalışmaları ulaşılan bilgiler arasında… Bu konuyu “Köstebek' isimli kitabında yayınlamak üzere yazmaya başlamıştı ki suikast gerçekleştirildi. Kitap tamamlanmamış haliyle suikasttan sonra yayınlandı. “Köstebek' paralel yapıyı casusluk çerçevesinde ele alan ilk kitap olması sebebiyle suikastın neden sümenaltı edilişini anlatmaya yetiyor.
Hablemitoğlu'nun Fetö ile ilgili yazdıkları o kadar önemli ki, aşağıda linkleri de verilen iki çalışması okunduğunda 2013'ten beri Fetö ile mücadele sürecinde karşımıza çıkan detayların adeta 2002'de Hablemitoğlu tarafından anlatıldığı görülür. Yine Hablemitoğlu'nun verdiği bu bilgiler o kadar önemlidir ki, 2000 yılında Fetullah Gülen aleyhine DGM'de açılan ilk davanın da delilleri arasına girmiştir bu raporlar. Ve bu dava açılmadan kısa süre önce Gülen'in tedavi amacıyla ABD'ye gittiği de hatırlandığında Hablemitoğlu'nun adeta arı kovanına çomak soktuğu anlaşılacaktır.
Fetö'nün silahlı eylemleri
2011 yılında kaçırılıp, Düzce açıklarında denizde domuzbağı ile bağlanmış olarak ölü bulunan Gazeteci Haydar Meriç'in Fetö polisleri tarafından organize şekilde öldürüldüğünü konu alan bir soruşturma başlatılmıştı. Meriç'in Fetullah Gülen'in 'Eşcinsel' olduğuna dair kitap yazacağının anlaşılması üzerine düzmece bir raporla terör örgütü mensubu gösterilerek dinlemeye alındığı ortaya çıktı. Olayın gizli dinleme yönüne dair bir dava açıldı. Kırklareli'de 40 sanığın ayrı ayrı dosyalara ayrılarak yargılandığı bu davalardan takip edilebildiği kadarıyla dördü sonuçlandı. Sanık polislerden 2'si 23'er yıl, 1'i 159 yıl ve 1'i de 126 yıl hapis cezası aldı. Yine takip edilebildiği kadarıyla bizzat cinayeti konu alan ayrı bir soruşturma yürütülüyor. Bu soruşturma Fetö'nün Hrant Dink cinayetinde olduğu gibi suikastten haberdar olup göz yumulduğu iddiasının ötesine geçtiği ve cinayetin bizzat Fetö mensubu polislerce örgüt talimatları doğrultusunda işlendiğini konu alıyor.
Bir başka soruşturma dosyası Cevzet Soysal cinayeti. Güneydoğu'da Gülen grubu karşıtı çalışmalar yapan bir isim olan bu şahsın Hizbullah perdelemesi yapılarak bizzat Fetö tarafından öldürüldüğü ileri sürülüyor.
Bir başka soruşturma İstanbul Florya'da Fetö'nün silahlı mafya çek-senet tahsilinde gerçekleştirdiği silahlı yaralama olayı.
Gülen karşıtı Tahşiye Cemaati'nin evine günlerce gözledikleri, boş olduğu zamanda eve girerek el bombaları ve silahları bıraktıkları iddiası görülen davada belgelendi. Sonuçlanan davada sanıklar mahkumiyetler aldılar.
Ergenekon, Balyoz ve diğer benzer davalarda da gerçek deliller arasına sahtelerini aynı şekilde yerleştirdiler.
Ve son olay 15 Temmuz'daki alçak darbe girişimi. Meclis'e atılan bombalar, uçak ve helikopterlerden halkın üzerine bomba ve kurşunlar atılması, bu darbeye direnen 250 civarında insanın Fetö tarafından kutsal bir amaç düşüncesiyle acımasızca şehit edilmesi.
Bunlar bu örgütün 'hoşgörü ödülleri' dağıtarak maskelediği asıl kanlı yüzünü açığa vuran en çarpıcı deliller. Yakın zamana kadar "biz adı hoşgörü ile anılan bir cemaatiz, bizim silahla terörle ne işimiz olur, bunlar iftira" diyen bu örgütün en tehlikeli bir silahlı terör örgütü olduğunu ve bizzat organize cinayetler işlediğini veya örtbas ettiğini ya da soruşturmaları kararttığını, saptırdığını gösteriyor.
Geriye dönüp tekrar bakıldığında Fetö açısından en acil şekilde ortadan kaldırılması hedefin o dönem için Hablemitoğlu olacağı izahtan varestedir. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
Paralel yapı-Hablemitoğlu cinayeti
Hablemitoğlu'nun Gülen cemaatini konu edindiği 'Köstebek' kitabı (pdf) için tıklayın
Hablemitoğlu'nun 'Etki Ajanları, Nüfuz Casusları ve Fethullahçılar' raporu (pdf) için tıklayın
Atayün, Hablemitoğlu şüphelisi
Paralel yapı-Haydar Meriç cinayeti
(22 Aralık 2019, 10:12), son güncel.: (24 Aralık 2019)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: