Ankara'da, eski MİT personeli Enver Altaylı'nın da arasında bulunduğu 4 şüpheli hakkında yürüttüğü FETÖ soruşturması tamamlandı. Şüpheliler eski MİT personeli Enver Altaylı, damadı Metin Can Yılmaz, eski MİT personeli Mehmet Barıner ve Seda Chamatzoglou şeklinde. İddianamede, Altaylı'nın bir mektubu da delil olarak yer alıyor. Güncel gelişmeler hakkında FETÖ elebaşına bilgiler veren Altaylı'nın mektubun sonuç kısmında, 'Muhterem Efendim, lütfen bizi dualarınızdan mahrum bırakmayınız. Burada şu hususu tekrar ifade etmek isterim. Gönlümde zatı alilerinize karşı garazsız ve coşkun bir sevgi kaynaması var. Efendim ellerinizden öper huzurunuzda saygı ile eğilirim' ifadeleri bulunuyor. İddianamede, Altaylı'nın örgütün tepe yöneticileriyle irtibatlı olduğu, FETÖ/PDY'nin Türkiye sorumlusu firari Mustafa Özcan ile sık sık görüştüğü, özellikle 17-25 Aralık 2013 operasyonları sonrasında defalarca görüştüğünün tespit edildiği belirtiliyor. Ayrıca 15 Temmuz darbe girişiminden 2 gün önce FETÖ'nün ABD'deki Uzak Doğu İmamı Hüseyin Kara ile görüşme kaydının bulunduğu vurgulanıyor.
08.02.2020 13:06 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığınca, eski MİT personeli Enver Altaylı, damadı Metin Can Yılmaz, eski MİT personeli Mehmet Barıner ve Seda Chamatzoglou hakkında yürüttüğü soruşturmayı tamamlanarak, iddianame hazırlandı.
21 Ocak'taki gelişmeye göre, iddianamede, Altaylı'nın örgütün tepe yöneticileriyle irtibatlı olduğu, FETÖ/PDY'nin Türkiye sorumlusu firari Mustafa Özcan ile sık sık görüştüğü, özellikle 17-25 Aralık 2013 operasyonları sonrasında defalarca görüştüğünün tespit edildiği belirtildi. Ayrıca 15 Temmuz darbe girişiminden 2 gün önce FETÖ'nün ABD'deki Uzak Doğu İmamı Hüseyin Kara görüşme kaydının bulunduğu vurgulandı.
GÜLEN'E MEKTUPLAR
İddianamede, şüphelilere ait dijital incelemelerde Altaylı'nın örgüt elebaşı Fetullah Gülen'e 'Muhterem Efendim' başlığıyla mektup yazdığının tespit edildiği belirtilerek, mektuptaki yazı içeriğinde iç karışıklık ve kan döküleceğinden bahisle ülkeye dış müdahalenin arzu edildiği intibası uyandırdığı belirtildi.
Altaylı'nın mektubunda 'Kötüler, peşin hükümlüler, art niyetliler elbette yalan ve iftiralarını devam ettireceklerdir' diyerek FETÖ/PDY'ye destek verdiği, 'Ergenekon Davası Üzerine Bazı Düşünceler' kısmında da Ergenekon davası sanıklarının Rus istihbarat yetkilileri ile ilişkilendirildiği belirtildi.
Mektupta Altaylı'nın 'Necip Hablemitoğlu cinayetinin akabinde temasta olduğum kardeşimize cinayetin bu malum çete tarafından işlendiğini söylemiştim' ifadelerini de kullandığı belirtildi.
Güncel gelişmeler hakkında FETÖ elebaşına bilgiler veren Altaylı'nın mektubun sonuç kısmında, 'Muhterem Efendim, lütfen bizi dualarınızdan mahrum bırakmayınız. Burada şu hususu tekrar ifade etmek isterim. Gönlümde zatı alilerinize karşı garazsız ve coşkun bir sevgi kaynaması var. Efendim ellerinizden öper huzurunuzda saygı ile eğilirim' ifadeleri yer aldı.
KAŞİF KOZİNOĞLU İÇİN UYARMIŞ
İddianamede, ele geçirilen dijital verilerde şüpheli Enver Altaylı'nın, kumpas davaları sırasında tutuklanan ve Silivri Cezaevi'nde hayatını kaybeden Kaşif Kozinoğlu'nun Ergenekon konusunda istihbarata bilgi verdiğini ve yönlendirme yaptığını, MİT içinde MİT müsteşarı veya müsteşar yardımcısı olmaya çalıştığını, o da olmaz ise operasyon daire başkanı olmak için çaba harcadığını iddia ettiği ve yazıştığı kişiye 'Eğer böyle bir şey olursa Allah memleketi, devleti, Fetullah Hoca efendiyi, cemaatin önde gelenlerini korusun. Bu bir felaket olur' dediği anlatıldı.
İLKER BAŞBUĞ İÇİN MEKTUP YAZMIŞ
Altaylı'nın yine başka bir mektupta Gülen'e, İlker Başbuğ'un Genelkurmay Başkanı olması ardından bilgiler vererek, 'Yeni Genelkurmay Başkanı'nın zatıalinize ve yapılan hizmetlere bakışı son derece menfidir. Yeni görevine başlar başlamaz bazı generallerin yakın takip ve dinlemeye alınmaları konusunda verdiği talimat son derece üzücüdür. Bu 7 generalin izlemeye alınmalarının gerekçesi zatı alilerinize taraftar oldukları iddiasıdır. Ancak ben hakikatin şu olduğu kanaatindeyim; Herhalde bunlar inanç sahibi ve yakın çevrelerinde şahsınız ve hizmetler hakkında müsbet mütalaalarda bulunan kimselerdir. Ancak burada dikkati çeken durum; 20 MİT görevlisi ve 7 generalin aynı zamanda, aynı muameleye maruz kalmalarıdır' diye ifade kullandığı belirtildi. İddianamede bu mektupların, 2008 tarihinde yeni atanan Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un örgüt üyeleri tarafından gözaltına alınıp, cezaevine atılması kumpasının bir başlangıcı olduğu yönünde değerlendirmede bulunuldu.
42,5 YILA KADAR HAPSİ İSTENDİ
İddianamede, Altaylı'nın, 'silahlı terör örgütü kurma veya yönetme', 'devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme' suçlarından 42,5 yıla kadar, Metin Can Yılmaz ve Mehmet Barıner'in 'silahlı terör örgütüne üye olma' ve 'devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme' suçlarından 35 yıla kadar, Seda Chamatzoglou'nun ise 'silahlı terör örgütüne yardım etme' suçundan 15 yıla kadar hapsi istendi.
HTS kayıtları 'Hablemitoğlu' yalanını ortaya çıkardı
İddianamenin detayları da ortaya çıkmaya devam ediyor. Hakkında FETÖ yöneticiliği ve casusluk suçlarından dava açılan eski MİT mensubu Enver Altaylı'nın, öldürülmesinden 3 ay önce Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu ile birden fazla görüştüğü belirtiliyor.
Altaylı, 21 Ekim 2016 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nda verdiği ifadede eski bir siyasetçinin ofisinde Hablemitoğlu ile FETÖ'nün Türkiye imamı Mustafa Özcan'ın bir araya geldiğini öğrendiğini ama kendisinin orada olmadığını iddia etti. Ancak Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili Ankara Cumhuriyet Savcısı Zafer Ergün tarafından yürütülen soruşturmada, FETÖ'cü Altaylı'nın bu konuda yalan ifade verdiği, HTS kayıtları ve tanık anlatımlarıyla ortaya çıkarıldı. Altaylı'nın eski bir siyasetçi aracılığıyla, Hablemitoğlu ile 3 ayda birden fazla kez görüştüğü belirlendi. Görüşmelerde Türkiye imamı Mustafa Özcan'la birlikte oldukları da yine yoğun HTS trafiği kayıtlarından tespit edildi. Hablemitoğlu'nun Alman Vakıfları ve FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile ilgili çalışmaları nedeniyle bu görüşmelerin gerçekleştirildiği değerlendiriliyor.
FETÖ'cü eski MİT görevlisi Enver Altaylı'nın, 'silahlı terör örgütü kurucu ve yöneticisi ile casusluk' suçlarından hakkında açılan davanın iddianamesinde, Hablemitoğlu soruşturmasında, dönemin Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Necip Cem İşçimen tarafından, 21 Ekim 2016 tarihinde tanık olarak alınan ifadesi de yer aldı. Altaylı'nın ifadesinde FETÖ ve Hablemitoğlu ile arasındaki ilişkinin açığa çıkmaması için yalan söylediği ortaya çıktı.
'HİÇ GÖRÜŞMEDİM'
Altaylı, eski bir siyasetçinin Ankara'daki ofisinde, Doç.Dr. Hablemitoğlu ile FETÖ'nün Türkiye imamı Mustafa Özcan'ın görüştüğünü öğrendiğini söyledi. Hablemitoğlu'yla hiç görüşmediğini ileri süren Altaylı, FETÖ imamı Mustafa Özcan'la 'Orta Asya'daki Türk öğrencilerin Türkiye'de barınmalarının sağlanması' amacıyla temas kurduğunu savundu. Altaylı ifadesinde şunları söyledi: 'Mustafa Özcan ile Necip Hablemitoğlu'nu görüştürmek için bir girişimim olmadı. Eski siyasetçinin bürosunda Necip Hablemitoğlu ve Ramazan Toprak (eski askeri hakim) ile karşılaşmadım. Necip Hablemitoğlu ile hiç görüşmedim. 1993-1994 yılından bu yana (…) numaralı hattı kullandım. Almanya ve ABD'de bir GSM hattım var. Mustafa Özcan ve eski siyasetçi ile ayrı ayrı görüştüğümde Necip Hablemitoğlu ile olan görüşmeyi yaptıklarını öğrendim. Görüşmenin Necip Hablemitoğlu'nun Alman Vakıfları ile ilgili yazmış olduğu kitabın yayınlanmasından sonra, öldürülmesinden kısa süre önce gerçekleştiğini hatırlıyorum.'
HTS KAYITLARI YALANI ORTAYA ÇIKARDI
DHA'nın edindiği bilgilere göre Altaylı'nın yalan ifadesini, Ankara Cumhuriyet Savcılığı'nın Hablemitoğlu cinayetiyle ilgili yürütülen soruşturma ortaya çıkardı. Hablemitoğlu'nun öldürüldüğü tarih ve öncesindeki aylarda çıkartılan HTS kayıtlarında, bu görüşmelerin de izleri tespit edildi. Teknik analizden çıkan sonuçlar sonrası ifadesi alınan Altaylı'nın, Özcan ve Hablemitoğlu ile yoğun HTS kayıtları belirlendi. Altaylı'nın yalan söylediği tespit edildikten sonra yakın takibe alındığı ve sonrasında FETÖ bağlantısının ortaya çıkartılarak gözaltına alındığı belirtildi.
CIA'nın soğuk savaş stratejilerini Türkiye'de uygulamaya çalışmış
İddianamede, CIA'in soğuk savaş stratejilerini, Türkiye'de uygulama girişiminin arkasında olduğu tespiti yapıldı. Enver Altaylı'nın FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ve örgütün iki numarası kabul edilen Mustafa Özcan ile birlikteliğinin sadece örgüt bağlantısıyla izah edilemeyeceği, örgütün tüm karanlık planlarının stratejisti olduğu değerlendirilmesi yapıldı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan kapsamlı iddianamede önemli tespitler yer aldı. Altaylı'nın, FETÖ'nün, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı dünya kamuoyunda karalamak ve darbe girişimi de dahil tüm faaliyetlerinin arkasındaki isim olduğu değerlendirmesi yapıldı. İddianamede Altaylı'nın FETÖ ile 'alelade bir bağlantısının' bulunmadığı vurgulandı.
TÜRKİYE MUHALİFLERİ İÇİN ORTAK SÖYLEM GELİŞTİRDİ
Altaylı'nın FETÖ adına yürüttüğü faaliyetlerin anlatıldığı iddianamede şöyle denildi; 'Enver Altaylı, Necip Hablemitoğlu ile yazacağı (Köstebek) kitaptan önce Mustafa Özcan'ın talebi üzerine görüşme arayışlarına girdi. FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütünün Orta Asya Türk Cumhuriyetlerindeki menfaatlerine, ABD'nin Orta Asya faaliyetlerine zarar verdiği düşünülen Kaşif Kozinoğlu'nun tasfiyesine yönelik raporlar hazırladı. Ancak MİT veya askeri üst düzey bürokrasi tarafından bilinebilecek konularla ilgili raporlar düzenledi, etkili sonuçlar aldı. Dünya kamuoyunu etkilemeye yönelik dezenformatif raporlar hazırladı. Bu uydurma raporlarda belirtilen söylemler, gerek ülke içinde ve gerekse Türkiye Cumhuriyeti muhalifi ülkeler nezdinde ortak söyleme götürdüğü açıkça görüldü.'
'EKONOMİK KRİZ ŞART'
İddianamede yer verilen 17 Ağustos 2017 tarihli araştırma tutanağı içeriğinde Altaylı'nın FETÖ'nün kullandığı argümanlara paralel şekilde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan aleyhinde yürüttüğü faaliyetlerini sürdürdüğü belirtildi. Bu araştırma tutanağında, '2017 yılı Temmuz ve Ağustos aylarında ABD'de çeşitli temaslarda bulunduğu, ABD'de FETÖ elebaşı Fetullah Gülen ile doğrudan irtibatı bulunan örgüt mensubu Bilal Ekşili ile buluşarak; 'Türkiye'de muhalif güçlerin tamamının birlikte hareket ederek halkın sokaklara indirilmesinin önemli olduğu, ancak gelişmelerin halkın cebine dokunması gerektiği, sokak hareketinin başarılı olabilmesi için ekonomik krizin şart olduğu, Almanların bu yönde çalışmaya başladıkları ve her türlü tedbiri almaya devam edecekleri, bu bilgiyi Almanlardan aldığı' şeklinde beyanlarda bulunduğu tespit edildi.
ESKİ MİT'ÇİYİ HALKBANK DAVASINDA GİZLİ TANIK YAPMAK İSTEDİLER
İddianamede dikkat çeken önemli bir tespit de ABD'de görülen Halkbank davasıyla ilgili yapıldı. ABD'ye kaçırmaya çalıştıkları İran masasında görevli MİT'çi Mehmet Barıner'i, Halkbank davasında gizli tanık yapmaya çalıştıkları tespiti yapıldı. ABD'de görülen Halkbank davası için hazırlanan uyduruk raporların Enver Altaylı'dan ele geçirilen dijital materyallerde ortaya çıktığı da belirtilen iddianamede şöyle denildi; 'Bu bağlamda ABD'de görülen dava için hazırlanan uydurma raporun da yine şüpheliden ele geçirilen dijital materyallerde ele geçirildiği, yine aynı konuyla ilgili olarak daha etkili sonuç alınacağı düşüncesiyle MİT mensubu iken İran masasında çalışmış bulunan Mehmet Barıner'i istedikleri gibi kullanabilecekleri, düzmece ifadelerle Türkiye'yi daha da sıkıştırmak amaçlı olarak ABD ülkesine kaçırmak üzere iken suçüstü yakalandılar.'
İRAN MASASINDA ÇALIŞTIĞINI KANITLAMASINI İSTEDİLER
İddianamede gizli tanık olarak kullanılmak istenen Barıner ile Enver Altaylı'nın damadı, şüpheli Metin Can Yılmaz arasındaki görüşme de aktarıldı. Şüpheli Metin Can Yılmaz'ın, kaçırılmak istenen MİT'in İran masasında çalışmış olan eski personeli Mehmet Barıner'e 'Sen yurt dışına çıkıp nihai olarak bir ülkeye yerleştikten sonra kayınpederim seni arayarak bir teklifte bulunacak, bunu kabul edersin veya etmezsin onu bilemem, ama etmediğin takdirde orada hayatını sürdürürsün, yollarımız ayrılır' dediği bildirildi. İddianamede şu değerlendirme yapıldı;
'Bu sözler ile şüpheli Mehmet Barıner'i ABD ülkesine kaçırmayı amaçladıkları, o tarihte ABD ülkesinde devam eden ve kamuoyunda Halkbank davası olarak bilinen yargılamayı dezenformatif şekilde etkilemeyi amaçladıkları, 'Senin çalıştığın yerle ilgili orada çalıştığına dair bir belge elinde var mı?' şeklindeki sözlerinden açıkça anlaşıldığı, ayrıca bu durumun tüm dosya kapsamında toplanan deliller, yazışmalar ve ikrarlarla da sabit olduğu, nitekim şüphelinin de bu hususa ilişkin tevil yollu ikrar sayılabilecek açıklamalarda bulunduğu anlaşıldı.'
(08 Şubat 2020, 13:06)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: