İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 'Futbolda şike soruşturması'nda kumpas iddialarına ilişkin haklarında dava açılan 4'ü tutuklu 107 sanığın yargılanmasına devam edildi.
04.07.2020 14:37 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 'Futbolda şike soruşturması'nda kumpas iddialarına ilişkin haklarında dava açılan 4'ü tutuklu 107 sanığın yargılanmasına devam edildi.
01.07.2020 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi karşısındaki duruşma salonlarında görülen duruşmaya başka suçtan tutuklu sanıklar Hidayet Karaca, Mehmet Baransu, İdris Çağatay Yıldırım ve Mesut Aydın Sesli ve Görüntülü Bilişim Sistemi'yle (SEGBİS) bağlandı. Duruşmaya Fenerbahçe Spor Kulübü Genel Sekreteri Burak Kızılhan, Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetim Kurulu Üyeleri Fethi Pekin, Sertaç Komsuoğlu ve Fenerbahçe Spor Kulübü'nün avukatları katıldı.
Duruşma, dosyaya gelen avukatların okunmasıyla devam etti.
Tutuklu sanık Mesut Aydın'ın avukatı ve 'Güneş' kod adlı gizli tanık duruşmaya gelemediği için duruşma yarın görülmek üzere ertelendi.
02.07.2020 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmada, önce tutuklu sanık Mesut Aydın'ın savunması alındı.
Aydın, FETÖ mensubu olmadığını ve ByLock kullanmadığını savunarak, yakalandığında tutuklanacağını bildiği için hakkında gözaltı kararı verilmesi üzerine kaçtığını söyledi.
Çocukluğundan beri muhafazakar olduğunu, bu nedenle çevresindekilerin kendisini örgüt üyesi gibi görmüş olabileceğini ifade eden Aydın, "Terör suçlamasını kabul etmiyorum. Şike soruşturması ben o büroya tayin olmadan 3-4 ay önce başlamıştır. Rütbemden dolayı dosyada parafım vardır. Başkaca bir suçum yoktur." diye konuştu.
"Şike kumpasının arkası daha derindir"
Aydın'ın ardından, "Güneş" kod adlı gizli tanığın dinlenilmesine geçildi.
Tanınmaması için sesi ve görüntüsü bozularak bulunduğu yerden Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile salona bağlanan tanık Güneş, 1990'lı yıllarda örgüte girdiğini, 2011 yılında ise ayrıldığını söyledi.
Güneş, örgüt içinde Adana'da "mahrem imam" konumuna kadar yükseldiğini belirterek, örgütün 2004 yılından sonra CIA usulü bir yapılanmaya gittiğini, mahalle, il, eyalet ve kainat imamı gibi paralel yapı içinde paralel bir sistem oluşturduğunu, mahalle imamından kıta imamına kadar hiç kimsenin masum olmadığını ifade etti.
Tanık Güneş, sanıklardan Ali Fuat Yılmazer, Ekrem Dumanlı, Hidayet Karaca, İlhan İşbilen, Nazmi Ardıç, İhsan Kalkavan ve Şerif Ali Tekalan'ı tanıdığını söyleyerek, FETÖ'nün futbol takımlarına neden önem verdiğini anlattı.
Futbol kulüplerinin, toplumsal kitlelere hitap etme kabiliyeti olduğunu vurgulayan Güneş, "FETÖ'ye bir grup çok sempatik baksa da bir grup temkinli yaklaşıyordu. Örgüt sohbetlerinde, bize sempatik bakmayan insanlara nasıl sempatik görünürüz diye beyin fırtınaları yapılırdı. Şike kumpasının arkası daha derindir. Sporda Şiddet Yasası öncesinde örgütte çok istişare yapıldı. Ankara'ya gidilip milletvekilleriyle görüşüldü. Ancak örgüt yasa çıkmadan futbolda şike iddialarını savcılığa taşıdı." dedi.
"Bunların dinle imanla alakası yok"
Güneş, sanıklardan Hidayet Karaca'nın "medya imamı", Osman Hilmi Özdil'in "emniyet imamı", Murat Karabulut'un ise "MİT imamı" olduğunu belirterek, "Bir gün bir CIA yetkilisiyle toplantımız vardı. Yetkili, 'Sizin sayenizde Orta Doğu'ya ve Türkiye'ye ajan gönderme ihtiyacı duymuyoruz.' deyip teşekkür etti. Ben bunun üzerine çok utandım. FETÖ elebaşının amacı kendisine ait bir rejim kurmaktı. Dini bir rejimden bahsetmiyorum, bunların dinle imanla alakası yok." şeklinde konuştu.
Şike kumpasının kollektif bir düşüncenin ürünü olduğunu aktaran tanık Güneş, "Şike operasyonu yapılması talimatı kainat imamı tarafından emniyet imamına verilir. Emniyet imamı mektup ya da zarfla talimatı götürüp şunu yapın demez. Bu talimat, 'muhabbet nizamnamesi' olarak geçer. Talimat, imam tarafından, il emniyet müdürüne bilgi vermeksizin direkt ilgili birime götürülür. Bununla ilgili toplantılar yapılır. 2010 yılı şubat ayında organizasyonlara başlamışlar. Kanun çıkmadan operasyon kapsamında dinlemeler yapmışlar." dedi.
"Operasyonun medya ayağını yönetme görevi Hidayet Karaca'nın"
Tanık Güneş, operasyonun hedefinde o dönemin Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı olan Aziz Yıldırım'ın bulunduğunu belirterek, "Aziz Yıldırım güçlü ve baskın bir karakter. Kendisini Fenerbahçe'ye adamış bir isim. Onu almak, ondan daha alttaki kişilere göz dağı vermek, örgütün ulaştığı gücü göstermek demekti. Onun üzerinden birçok spor kulübü ve başkanları da baskı altına alınmak istendi. Spor kulüpleri para aklama noktasında da örgüt için önemli bir kaynaktı." ifadelerini kullandı.
Şike operasyonundan birkaç hafta önce Zaman gazetesi binasında bir toplantı yapıldığını anlatan Güneş, "Bu toplantıda Hidayet Karaca, 'Bu spor camiasını nasıl ele geçiririz?' diye sordu. Bana da Adana'dan sorumlu olduğum ve Adalı ailesi de Adanalı olduğu için 'Serdal Adalı ile aran nasıl?' diye soruldu. Nabız yoklamak istediler. Sonrasında bir operasyon yapılacağını, başında da Fenerbahçe'nin olacağını söylediler. Bu operasyonun medya ayağını yönetme görevini Hidayet Karaca'ya verdiler. Karaca, 'Layıkıyla yaparız.' dedi. Birkaç hafta sonra şike operasyonu yapıldı, Serdal Adalı tutuklandı." diye konuştu.
"Serdal Adalı'nın tahliyesi için bir anlamda ara buluculuk yapmaya başladım"
Tanık Güneş, Adana'da o dönem Adana Büyükşehir Belediyesinde basın danışmanı olan Cengiz Dinçer ile asansörde karşılaştıklarını anlatarak, "Operasyon yapılmış, basına duyurulmuştu. Dinçer bana, 'Serdal ağabeyi de almışlar.' dedi. Ben de 'Boşuna uğraşmayın Serdal'ı tutuklayacaklar.' dedim. Konunun ciddiyetini anlayınca Cengiz ve o dönem Adana Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Zihni Aldırmaz ile bir araya geldik. Zihni Aldırmaz, örgüt içinde A Plus Mütevelli Heyetindedir. Bu konum örgüte himmette sınır tanımayanlara verilir. Adana Belediyesinin tüm kaynaklarını elinde tutan kişi olduğu için örgütte hürmet görürdü. Kendisini örgütten tanırım. Cengiz Dinçer örgütten değildir. Bu şekilde ben Serdal Adalı'nın tahliyesi için bir anlamda ara buluculuk yapmaya başladım." şeklinde konuştu.
Serdar Adalı'nın ağabeyi olan Hünkar Şevki Adalı'nın yanına örgütün İstanbul imamlarını götürdüğünü belirten Güneş, şöyle devam etti:
"Hünkar Bey'i örgüttekilerle kaynaştırmaya, örgüte sempatik görünmesini sağlamaya çalıştım Yapacağı himmetle kardeşini tahliye ettirmesini sağlamak istedim. Ben örgütün neyi sevip neyi sevmediğini bilirim. Adalı ailesi çok zengindir. Onun örgüte himmet vermesini sağlamak, benim örgüt içindeki konumum için de önemliydi. Adalı ailesinin dünya görüşü bize göre değildi, bizden hoşlanmazlardı. Hünkar Bey ve avukatını örgüttekilerle görüştürdükten sonra, benim yönlendirmelerimle 1500 koli gıda yardımında bulundular, 50 bin dolar bağış yaptılar. Ben bu parayı götürüp örgütün yurtlarından birindeki görevliye teslim ettim. Kendi görevim ve yetkim dışında hareket ettim. Tahliye çabam örgütte hoş karşılanmasa da Adalı ailesinin yurt içi ve yurt dışı bağlantılarının bize faydalı olacağını anlatmaya çalıştım."
Tanık Güneş, şike operasyonundan birkaç ay sonra da örgütün kendisine düzmece bir dava açıp tutuklanmasını sağladığını, 14 ay cezaevinde kaldıktan sonra tahliye olduğunu öne sürerek, "Bu işin kumpas olduğunu ciddi bir anlamda ortaya koyabilen ben, bu örgütle mücadele etmek için kendimi siper ediyorum. Bu örgüt FBI'nın, CIA'nın, Mossad'ın köpeği. Herkes bunlar yarın geri dönecek diye korkarak hareket etmek yerine gerçekleri konuşmalı. Hiç kimse hakikati konuşamıyor. Ben adaletin aydınlanması için bunları anlatıyorum." ifadesini kullandı.
03.07.2020 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza İnfaz Kurumu Yerleşkesi karşısındaki binada yapılan duruşmaya, tutuklu sanık Nazmi Ardıç ile başka suçtan tutuklu sanıklar Hidayet Karaca ve Mehmet Baransu katıldı. Bazı sanıklara Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yöntemiyle bağlanılırken, 3 tutuksuz sanık da duruşmada hazır bulundu. FETÖ mensuplarınca 3 Temmuz 2011'de yapılan şike operasyonunun yıl dönümüne denk gelen duruşmaya, müşteki Fenerbahçe Spor Kulübü Başkanı Ali Koç, Başkanvekili Semih Özsoy, Genel Sekreter Burak Kızılhan, Fenerbahçe Yönetim Kurulu üyeleri, müşteki Olgun Peker ile avukatları da geldi. Ali Koç ve beraberindeki yönetim kurulunun Fenerbahçe logolu maske taktıkları görüldü.
Duruşmada ifade veren Koç, Fenerbahçe Spor Kulübü'nün 37. Başkanı olarak mahkeme huzurunda bulunduğunu söyledi.
Koç, bugünün sadece Türk futbolunda değil, Türkiye tarihinde önemli bir dönüm noktası olduğunu belirterek, 3 Temmuz 2011'de Türk futbolunda sözde "temizlik" yapılacağı iddialarıyla Fenerbahçe Spor Kulübü, kulübün Başkanı Aziz Yıldırım, yöneticileri, profesyonel çalışanları ve bazı sporcularına yönelik bir dizi operasyon gerçekleştirildiğini ifade etti.
Bunların illegal bir örgütün, Fenerbahçe'yi ve futbol camiasını ele geçirmek için gerçekleştirdiği hukuksuz operasyonlar olduğunu anlatan Koç, bu durumun mahkeme kararlarıyla da tespit edildiğini kaydetti.
Koç, soruşturmanın henüz başında, henüz ifadeler dahi alınmadan, dönemin İstanbul İl Emniyet Müdürlüğünün haddini ve yetkisini aşarak, gözaltıların olduğu gün "19 maçta şike ve teşvik primi tespit ettik" şeklinde bir açıklama yaptığına dikkati çekti.
Bu açıklamanın tam da FETÖ'nün hedeflediği gibi "ateş olmayan yerden duman çıkmaz, bakın emniyet tespit etmiş" şeklindeki değerlendirmelerle basında yer aldığını anlatan Koç, şunları söyledi:
"Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım henüz ifade dahi vermeden, hastane kontrollerinde ev adresi olarak, sanki tutuklu yargılanmasına karar verilmiş gibi, Metris Cezaevi yazılmıştır. Bunlar daha soruşturmanın en başında yaşadığımız masumiyet karinesi gibi en temel hukuk kurallarının bile tamamen yok sayıldığının göstergelerinden sadece birkaçıdır. Türk sporunun en önemli değerlerinden biri olan Fenerbahçemiz, her aşaması nakış gibi işlenen büyük bir oyunla ele geçirilmeye çalışılmıştır. "
Ali Koç, kulübün, Aziz Yıldırım'ın ve kulüp yöneticilerinin medya önünde adeta linç edildiğini ve haksızlıkların gün geçtikçe daha da şiddetlendiğini belirterek, sadece yargı, emniyet ve medya üçgeninde değil, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) ve UEFA nezdinde uğradıkları haksız tavırların da senaryonun kusursuz birer parçası olarak tarihteki yerini aldığını vurguladı.
"TFF, oyunun bir paydaşı haline dönüşmüştür"
Buradan bir parantez de TFF'ye açmak gerektiğini anlatan Koç, şunları kaydetti:
"Asli görevlerinden bir tanesi Türk futbolunun marka değerini korumak ve daha yukarılara çıkarmak olan bu kurum, o dönem Avrupa futbolunun yükselen yıldızı olan Fenerbahçe'ye maruz görülen haksızlıklara göz yummakla kalmamış, üzerine bu büyük oyunun bir paydaşı haline dönüşmüştür. Dönemin TFF Başkanı ve Yönetim Kurulu Üyeleri de Fenerbahçemize karşı yapılan bu operasyonların kimi bilerek kimi de bilmeyerek parçası olmuşlardır."
Polis fezlekesinde her biri sadece iddia olarak yer alan tüm belge ve dokümanların anbean UEFA'ya rapor edildiğini belirten Koç, bu yönlendirmeler neticesinde UEFA'nın Fenerbahçe hakkında yanlış ve aleyhte kararlar tesis ettiğini söyledi.
Koç, federasyonun çabalarıyla davaya bakan savcıyla görüştürülmek üzere Türkiye'ye çağrılan UEFA müfettişi Pierre Cornu'nun ziyareti sırasında, "Fenerbahçe'nin yüzde 1 bile şike yapmama ihtimali var mıdır?" sorusuna TFF yetkililerinin "Fenerbahçe yüzde 100 şike yapmıştır" cevabını verdiğini aktardı.
"Asıl amaç, Süper Ligdeki Fenerbahçe Spor Kulübünü ele geçirmekti"
Koç, o dönemde Fenerbahçe'nin hukuksuzluk yaptığı iddiasıyla Avrupa'ya gönderilmediğini belirterek, "Madem öyle, şike yaptığımızı düşünüyorsanız bizi alt lige düşürün" şeklindeki meydan okumalarının ise reddedildiğini söyledi.
Ali Koç, o dönemde yürürlükte olan Türkiye Futbol Federasyonu Futbol Disiplin Talimatının 58. Maddesine göre müsabakanın sonucunun hukuka veya spor ahlakına aykırı şekilde etkilenmesi veya buna teşebbüs edilmesi halinde kulüplerin küme düşme ile cezalandırıldığına vurgu yaparak, başta Fenerbahçe olmak üzere neredeyse tüm spor camiasının karşı çıkmasına rağmen o süreçte söz konusu talimatın değiştirilip teşebbüs halinde kulüplere ceza verilmemesine hükmedildiğini ifade etti.
Burada açıkça Fenerbahçe'nin, Türkiye Cumhuriyeti sınırlarında yer alan en yüksek kademeli ligden düşmesinin istenmediğini belirten Koç, "Çünkü bu operasyonu yapanların asıl amacı Süper Ligdeki Fenerbahçe Spor Kulübünü ele geçirmekti. Zira Fenerbahçemizin bir alt lige düşürülmesi halinde futbol camiasına amaçlandığı şekilde etkin giriş yapılamayacaktı." dedi.
"Bir ayda 863 milyon 950 bin liralık değer kaybı"
Koç, Fenerbahçe'nin şike kumpası sürecinde telafi edilmesi imkansız maddi ve manevi zararlara uğratıldığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"UEFA Şampiyonlar Ligi'ne gidemediğimiz için katılım payı, performansa dayalı ödüller, bilet satış gelirleri, kombine kart satış hasılat gelirleri, reklam ve ürün satış hasılat gelirlerini kaybederek sadece o yıl için toplamda yaklaşık olarak 54 milyon avro zarara uğradık. Bu kayıplara ilave olarak kadromuzda yer alan ve pek çok üst düzey kulübün peşinden koştuğu uluslararası çapta 5 oyuncumuzu satmak zorunda kaldık. Zira, kulübe kaynak yaratılması gerekiyordu. Halka açık olan şirketimizin hisselerinde de yadsınamayacak şekilde düşüş yaşanmıştır."
Koç, Fenerbahçe Futbol AŞ'nin kumpas öncesi 1 Temmuz 2011'de piyasa değerinin 1 milyar 771 milyon 425 bin lira iken kumpastan bir ay sonra 10 Ağustos 2011'de piyasa değerinin 907 milyon 475 bin liraya düştüğünü anlattı.
Bu rakamlar ışığında Fenerbahçe Futbol AŞ'nin sadece bir aylık süreçte görmüş olduğu değer kaybının 863 milyon 950 bin lira olduğuna dikkati çeken Koç, "Bunun tek sebebi kumpastır." dedi.
Koç, tüm bunlar nedeniyle kulübün 2011-2012 sezonu başta olmak üzere devam eden sezonlardaki kayıplarının tarif edilemez boyutta olduğunu aktardı.
Şike kumpasından olumsuz etkilenen tek kulübün Fenerbahçe olmadığını dile getiren Koç, "3 Temmuz operasyonu Türk futbolu, hatta Türk sporu için kötü bir dönüm noktasıdır. Bu operasyonun Türk sporuna verdiği zararları o dönemde tüm spor kamuoyunu Fenerbahçe Spor Kulübü olarak defalarca 'Aynı gemideyiz' diyerek uyarmıştık. Bugün 3 Temmuz sürecinin spor kulüplerimiz, Türk futbolu ve taraftarlar yani milyonlarca vatandaşımız üzerinde yarattığı tahribatı onlarca yıl tamir etmek mümkün değildir." dedi.
"Fenerbahçe hakkında 'şikeci takım' imajı yaratılmaya çalışıldı"
Koç, Fenerbahçe'nin uğradığı manevi zararlara da yer verdiği ifadesinde, şunları söyledi:
"Camiamızın uğradığı manevi zararlar, ölçülmesi mümkün olmayan boyutlardadır. Her şeyden önemlisi Fenerbahçe ile 'şike' kelimesi kumpas ile yan yana getirilerek Fenerbahçe'nin tertemiz tarihine ve marka değerine zarar verilmiştir. Soruşturma üzerinde gizlilik kararı olmasına rağmen örgütün gazeteleri ve televizyonlarına kara propaganda amacıyla halihazırda yargılanan hakimlerden, savcılardan ve polislerden gelen belgeler servis edilip, Fenerbahçe hakkında 'şikeci takım' imajı yaratılmaya çalışılmıştır. O dönem kimse bu hukuksuzluğu durdurmamış ya da durduramamıştır. Kulübümüz henüz yargılama bile başlamamışken evvela kamuoyu nezdinde mahkum edilmeye çalışılmıştır. Fenerbahçemize gerçekleştirilen operasyon ile ayrıca toplumsal bir ayrışma amaçlanmış ve diğer camiaların Fenerbahçe'den nefret etmesi sağlanmaya çalışılmıştır."
Fenerbahçe Spor Kulübünün en büyük gücünün taraftarları olduğunu anlatan Koç, "Genci, yaşlısı ile yurt içinde ve yurt dışında yaklaşık 30 milyon taraftara sahip bir camia olup, medyada yaratılmış olan algı operasyonu sonucunda henüz belirli takımlara gönül vermemiş olan yeni nesillerin Fenerbahçe sevgisi taşımalarının önüne geçilmiştir." dedi.
Aziz Yıldırım'ın sözünü hatırlattı
Fenerbahçe camiasının tek başına 3 Temmuz kumpasına karşı dik durduğunu, belirten Ali Koç, şöyle konuştu:
"Başkanımız Aziz Yıldırım, Fetullahçı Terör Örgütü Fenerbahçe'yi tarumar etmek için tüm gücüyle saldırırken daha ilk günden tarihe geçen sözlerini söylemiştir. 'Ne şikesi memleket elden gidiyor' diyerek bu örgütün asıl amacını resmen ifşa etmiştir. O gün Başkanımızın uyarısını, Fenerbahçe'nin haykırışını dikkate almayanlar, rüzgara göre hareket edenler, daha sonra haklı olduğumuzu kabul etmek zorunda kalmışlardır. Bu kumpas, ülkemizin hukuk, adalet, polis teşkilatı, medya başta olmak üzere tüm damarlarına sızmış FETÖ tarafından devletin imkanları kullanılarak organize edilmiş ve hayata geçirilmiştir."
"FETÖ ilk hüsranını Fenerbahçe camiasının direnişiyle yaşamıştır"
"Camiamız, başkanımızın liderliğinde taraftarlarımız, sporcularımız ve yönetimimizle ülkemizin geleceğinde önemli yeri olan büyük bir direniş gerçekleştirmiştir" diyen Koç, ifadesinde şunları kaydetti:
"Bu direnişin önemi, FETÖ yapılanmasına karşı duran ilk camia olmamızdan kaynaklıdır. O gün camiamızın verdiği örnek mücadele, FETÖ'nün ilk defa başarısızlığa uğramasını sağlamıştır. FETÖ, kumpaslarındaki ilk hüsranını Fenerbahçe camiasının bu direnişiyle yaşamıştır. Bu başarısızlık, 2011 sonrasında teşebbüs ettiği Türkiye'yi tamamen ele geçirme operasyonu olan 17/25 Aralık ve 15 Temmuz darbe girişimi gibi hain saldırılarda da başarısız olmasının fitilini ateşlemiştir. 3 Temmuz direnişi, Türkiye'nin topyekün direnişinin kilometre taşı olmuştur. Biz Fenerbahçe camiası olarak FETÖ ile mücadelede milat olarak 3 Temmuz'u kabul etmekteyiz.
Geçmişte başkanımızı, yöneticilerimizi, kısacası Fenerbahçe ile alakalı kişileri soruşturan savcılar ve onlara ceza veren, cezayı onayan hakimler bugün ya firari konumdadır ya da soruşturulmakta, yargılanmaktadır."
Ali Koç, Fenerbahçe Spor Kulübünün 37. başkanı olarak, hem Fenerbahçe Spor Kulübü Derneği ve iştirakleri adına, hem de şahsı ve yönetim kurulu üyeleri adına sanıklardan şikayetçi olduklarını belirterek, "Sanıkların en ağır ceza ile cezalandırılmaları ile birlikte asılsız 'şike' iddialarıyla Fenerbahçemize sürülen kara lekenin temizlenebilmesini teminen, kurulan hain kumpasın, mahkemenizce verilecek karar yoluyla tarihe tescilini saygılarımla talep ederim. Fenerbahçe tertemiz bir tarihe sahiptir. Şike yapmamıştır, asla da yapmaz."
Ali Koç'un ardından, müşteki Olgun Aydın (Peker) söz aldı.
Bu davaya örgüt lideri olarak başladığını ve yüzlerce maçı manipüle etmekle suçlandığını belirten Aydın, "O davada bana ancak silahsız örgüt kurmaktan ceza verebildiler. Son mahkemede ondan da beraat ettim, kesinleşti. İnşallah 16 Temmuz'da haksız yargılanan tüm insanlar beraat edecektir." dedi.
Tutuklu sanık Baransu salondan çıkartıldı
Duruşmada daha sonra başka suçtan tutuklu sanık Mehmet Baransu, söz almak ve Ali Koç'un beyanına karşı beyanda bulunmak istedi.
Mahkeme Başkanı Ömer Yıldırım, Ali Koç'un müşteki Fenerbahçe'yi temsilen beyanda bulunduğunu, tüzel kişilik sayıldığını, bu nedenle onun ifadesine karşı sanıkların beyanda bulunamayacağını ve soru soramayacağını söyledi.
Sanık Baransu ise beyanda bulunmakta ısrar etmesi üzerine Mahkeme Başkanının talimatıyla duruşma salonundan çıkarıldı.
Mahkeme Başkanı Yıldırım da daha sonra duruşma salonundakilere hitaben şunları söyledi:
"Biz yargı olarak FETÖ ile her ne pahasına olursa olsun değil, hukuk sınırı içinde mücadele ediyoruz. Heyetimle 2 yıldır her türlü manipülasyona karşı bile hukukun dışına çıkmadan hakları korumaya gayret ediyoruz. Biz hiçbir zaman FETÖ'cülerin yaptığı gibi savunma hakkını kısıtlayacak eylemlere girmedik. Sayın Ali Koç her yönlü değerlendirme yaptı. Biz heyet olarak önümüzde oynanan oyunları görüyoruz. Ama kuruyu yaştan ayırmak da bizim görevimiz. Bizim amacımız masumu bulmak. Sonsuz tahammül göstererek yargılama yaptık bugüne kadar. Ciddi bir çaba içindeyiz. Bunun bilinmesini istiyorum."
'Kumpas Davası'nda' Baransu gerginliği!
Ali Koç'un ifadesi sonrası tutuklu sanık eski Taraf Gazetesi muhabiri Mehmet Baransu söz alarak Koç'un duruşmaya geleceğini duyduğunu belirterek, "Mahkemenizin duruşmaları bu tarihe atması bana manidar geldi" ifadelerini kullandı.
Nisan ayına gün verilmişti ama...
Mahkeme Başkanı Ömer Yıldırım, Baransu'nun bu sözü üzerine, "Biz biliyorsunuz daha önce duruşma tarihini nisan ayına vermiştik, Kovid-19 nedeniyle erteledik. Adli tatilden önce bir duruşma yapmamız gerekiyordu. Kalem personeline boş olan günlerden arka arkaya 5 gün ayarlamasını istedik. Sadece 3 gün boşmuş, bu günleri ayarlamışlar. Ben 3 Temmuz olduğunu burada öğrendim. Manidar mı değil mi herkes kendinden bilir. Benim için bir önemi yok. Durum sizin iddia ettiğiniz gibi değil. Sembollerle, 3 Temmuz- 5 Temmuz biz bunlarla ilgilenmiyoruz." dedi.
Baransu, Ali Koç ifadesini verdikten sonra karşı beyan vermek istedi. Ancak mahkeme başkanı, Koç'un kulüp adına şikayetçi olduğunu bu yüzden tüzel kişilerin beyanına karşılık veremeyeceğini hatırlattı. Baransu ısrarcı olunca mahkeme başkanı tarafından duruşma salonundan çıkarıldı.
Duruşmada, eski Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak'ın 2010 yılında görevden alınması üzerine 3,5 yıl başkan vekilliği görevi yapan Zihni Aldırmaz'ın "tanık" sıfatıyla ifadesi alındı.
Tanık Aldırmaz, FETÖ iltisakı iddiasıyla tutuklandığı, yargılandığını ve beraat ettiğini anlatarak, şu anda emeklilik hayatı yaşadığını söyledi.
Dün yapılan duruşmada dinlenilen gizli tanık "Güneş"in beyanlarını hatırlatan tanık Aldırmaz, "Anlattıkları doğru değil. Ben Serdal Adalı ve Hünkar Şevki Adalı ile 1980'li yıllarda tanıştım. Onun dışında Adalı Grubu ile bir bağlantım yok. Serdal Adalı tutuklanınca Şevki Adalı'ya geçmiş oldun ziyaretine gittim. Bu eve beni yeğenim olan Cengiz Dinçer götürdü. Gizli tanıkların beyanlarının hiçbiri doğru değil." dedi.
Tanık Aldırmaz, Serdal Adalı'nın tahliyesi için yardımcı olduğu iddialarını kabul etmeyerek, şunları söyledi:
"Bunlar doğru değil, böyle bir şey söyleme yetkim yok. Şevki Bey'e ziyaretimizde, herhangi bir talepte bulunmadı. Cengiz Dinçer ile Şevki Adalı'nın görüşmesi olmuş olabilir. 9 sene geçti, ben orada değildim. Hukuki açıdan bir yararı olur diye danışmış olabilir. Benim FETÖ ile hiçbir bağlantım olmamıştır. Ben başkan vekilliği dönemimde Altınkoza film festivallerini dahi Zaman grubuyla değil Turkuaz Medya ile yaptım. Bunlarla hiç işim olmadı."
Aldırmaz'ın ifadesinin ardından taleplerin alınmasına geçildi.
Fenerbahçe Kulübü avukatları, yargılamanın sonuna gelindiğini belirterek, dava dosyasının esasa ilişkin mütalaa için cumhuriyet savcısına gönderilmesini talep etti.
Cumhuriyet savcısı, firari 16 sanık ile haklarında yalnızca "örgüt üyeliği" suçlaması bulunan sanıkların dava dosyalarının ayrılmasını, 4 sanığın tutukluluk halinin devamına karar verilmesini istedi.
Bazı sanık avukatları, olay tarihinde Fenerbahçe Kulübü Başkanı olan müşteki Aziz Yıldırım'ın müşteki veya tanık olarak ifadesinin alınmasını talep ederken, bazı sanık avukatları da savcının dosyaların ayrılmasına ilişkin talebinin kabul edilmesini istedi.
Duruşmaya sabah saatlerinde katılan Fenerbahçe Kulübü Başkanı Ali Koç ve yönetim kurulu üyeleri, mahkemenin ara vermesi üzerine duruşmadan ayrıldı.
Ara karar
Taleplerin ardından müzakereye çekilen mahkeme heyeti, daha sonra ara kararlarını açıkladı.
Mahkeme heyeti, tutuklu sanık İbrahim Emre'nin, cezaevinde yattığı süre göz önüne alınarak tahliye edilmesine karar verdi. Heyet bu sanık hakkında yurt dışına çıkış yasağı koydu.
Diğer 3 sanığın tutukluluk halinin devamına karar veren heyet, firari sanıklar FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, Muammer İhsan Kalkavan, Mutlu Ekizoğlu, Furkan Durmaz, Cemalettin Mutlu, Mehmet Likoğlu, Halil İbrahim Koca, Şerif Ali Tekalan, Ekrem Dumanlı, Mehmet Ali Şengül, Muhammet Fatih Uğur, Osman Karakuş, Ahmet Davulcu, Suat Yıldırım, Rauf Atilla Polat ve Orhan Demirtaş'ın haklarındaki yakalama kararlarının infaz edilememiş olması nedeniyle yargılamanın sürüncemede kalmaması için dosyalarının ayrılmasına hükmetti.
Heyet, sanıklar Mehmet Baransu, Ali Çelik, Ali Fuat Yılmazer, Nazif Aktaş ve Orhan Erdemli hakkındaki suçlamanın yalnızca "silahlı terör örgütü üyeliği" olması sebebiyle bu sanıklar hakkındaki dosyanın da yargılamanın sürüncemede kalmaması için ayrılmasına karar verdi.
Mahkeme, Aziz Yıldırım'ın müşteki ya da tanık olarak ifadesinin alınması talebini de reddetti.
Bazı tanıklar hakkında zorla getirme kararı çıkaran heyet, duruşmayı 9-20 Kasım arasında Silivri'de yapılmak üzere erteledi.
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in 35 yıldan 85 yıla kadar, kapatılan Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı'nın 35 yıldan 78 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor. Eski milletvekili İlhan Başbilen ve iş adamı Muammer İhsan Kalkavan'ın 35 yıla kadar 85 yıla kadar hapis cezası istenen iddianamede, eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca hakkında da 35 yıldan 80 yıla kadar hapis cezası isteniyor. İddianamede dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Mutlu Ekizoğlu, İstanbul Organize Suçlar ile Mücadele Şube Müdürü Nazmi Ardıç, eski Emniyet Müdürü Ali Fuat Yılmazer, Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Şerif Ali Tekalan, Prof. Dr. Suat Yıldırım, avukat Cemalettin Mutlu, Avukat Orhan Erdemli ile diğer 95 sanık hakkında da çeşitli sürelerle hapis cezası talep ediliyor.
Paralel Yapı-06.02.2016-İstanbul 107 sanık (ilk 108) Futbolda Şike Soruşturmasında Kumpas davası
Paralel Yapı-Fenerbahçe/Şike soruşturması
(04 Temmuz 2020, 14:37)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: