Kamuoyunda ´Amirallere suikast girişimi´ davası olarak bilinen ve 9´u tutuklu 19 sanık hakkında açılan davanın 2. duruşması bugün Beşiktaş´taki İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nde yapıldı. Davanın amirallere suikast değil örgüt üyeliği ve uyuşturucu suçlaması iddialı bir dava olduğu vurgulandı.
Amirallere Suikast değil uyuşturucu ve örgüt davası
Kamuoyunda ´Amirallere suikast girişimi´ davası olarak bilinen ve 9´u tutuklu 19 sanık hakkında açılan davanın 2. duruşması bugün Beşiktaş´taki İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nde yapıldı. Davanın amirallere suikast değil örgüt üyeliği ve uyuşturucu suçlaması iddialı bir dava olduğu vurgulandı.
İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki duruşmada savunması sorulan Düzalan, suçlamalarda adının geçmesinin bile kendisi için ceza olduğunu ve suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Hakkındaki iddiaları ortaya atanları lanetlediğini belirten Düzalan, kendileri hakkında gönderilen isimsiz ihbar mektubunu dikkate alan polislerin, ihbar mektubunun üzerinden 53 saat geçtikten sonra evlerine apar topar baskın yaptığını belirterek, bunun düşündürücü olduğunu dile getirdi. Toplam 12 eve eş zamanlı baskın yapan polislerin ihbar mektubuyla şüpheli duruma düşmüş kişileri öncelikle teknik takibe alması gerektiğini öne süren Düzalan, bir ihbar mektubuyla büyük bir operasyona başlanmasının normal olmadığını ve polislerin Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensubu olan kendilerine silahlarını teşhir ederek operasyon yaptıklarını iddia etti. Düzalan, evlerinde uyuşturucu partileri yapıldığı ihbarlarının asılsız olduğunu ve evlerde ele geçirilen uyuşturucu paketleri üzerinde parmak izlerinin bulunmadığını ifade etti. İftira yüklü olan ihbar mektubuna doğruluk payı katmak için evlerimize uyuşturucu yerleştirilmiştir diye konuşan Burak Düzalan, ihbarı yapan teğmenin sanal bir varlık olduğuna inandığını ve TSK´da uyuşturucu batağına giren bir teğmenin görevi gereği barınamayacağını düşündüğünü dile getirdi. Düzalan, Dijital terör olarak adlandırdığım bir kurumun kurbanları durumundayız. Somut hiçbir bulgu olmadan silahlı terör örgütüne üye olmak gibi onur kırıcı bir suçlamaya maruz kaldık. Aleyhimize delil olan her şey, bize ait olmadığını belirttiğimiz flash bellekten çıkmıştır. Bu da bize komplo kurulduğunu gösterir dedi. Aramalarda bulunan 2 flash belleğin kendilerine ait olduğunu kabul eden Düzalan, bunlarda da suç unsuru bulunmadığını, bir arkadaşına soru sorulduğu sırada 3. flash belleğin birden bire ortaya çıktığını ve bulunduğuna dair bir kamera kaydının olmadığını iddia etti. Evleri yatılı ortamdan uzaklaşıp rahat etmek için kiraladıklarını ve kiralarını her ay ev sahibinin hesabına düzenli olarak yatırdıklarını anlatan Düzalan, flash bellekte iddia edilen listelerdeki isimler ve evlerin yalan yanlış olarak yer aldığını ve isimlerin gerçek olmaması nedeniyle dokümanların da gerçek olamayacağını ifade etti. Düzalan, Listeler komplocular tarafından yanlış hazırlanmıştır. Resmi ikametgah olan bir ev nasıl örgüt evi olabilir? Ayrıca listede yer aldığı iddia edilen 12 evden altısında oturanlar hiçbir şekilde sorgulanmamıştır. Evlerde oturdukları belirtilen 35-40 kişinin hepsinin sorgulanması gerekirdi dedi.
Sanık teğmen: Türk Solu ve Aydınlık dergisini okumamız normal
İddianamede ´Ergenekon´ isimli davayı takip ettiklerini gösteren sanık savunmaları gibi çeşitli belgeler ve Türk Solu Dergisi ile Aydınlık Dergisi abonelik formlarının evlerinde bulunduğu bilgisinin yer aldığını anlatan Düzalan, bu belgelerin kendilerinde olmadığını, ancak normal bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak da takip edebilmelerinin bir engeli bulunmadığını aktardı. Evinde bebek katili terörist başı Abdullah Öcalana ait kitap bulunduğunun da iddia edildiğini hatırlatan Düzalan, Evimize kitapları koyan haysiyet cellatları kim bilir ne vaatlerle bunları yapmışlardır? Vicdansızlık sınır tanımamıştır. Ben bu gibilerin Müslüman olabileceğine inanmıyorum. Bunlar insan olamaz diye konuştu. Kendini iyi yetiştiren ve okulundan başarılı şekilde mezun olan bir teğmen olduğunu söyleyen Düzalan, Lütfen içimizdeki bu yangını söndürün. Yoksa bu insanlar bizim gibi insanlara kahpece tuzaklar kurmaya devam edecek diye konuştu.
Yarbay Ali Tatar´ın vasiyeti
Soruşturma aşamasında intihar eden Deniz Yarbay Ali Tatar´ın vasiyetini yerine getirmek istediğini de belirten Burak Düzalan, soruşturma nedeniyle tutuklu bulundukları cezaevinde konuştukları Tatar´ın psikolojik olarak çöküntü yaşadığını ve kendisine moral vermeye çalıştıklarını dile getirdi. Düzalan, Tatar´ın gözyaşlarıyla kendilerine, Ben burada yaşayamam. Siz nasıl tahammül edebiliyorsunuz bu haksızlığa? Kızım kalp ameliyatı geçirdi. Ya üzüntüden ona bir şey olursa? Bu iftiraları niçin atıyorlar? Bana burada bir şey olursa, sizlerden istediğim mahkemede benim de hakkımı savunmanız dediğini anlattı. Tatar´ın intihar etmeden önce yazdığı mektuptan bazı ifadeleri okuyan Düzalan, kendilerini komploya kurban eden kişilerin, bir kişinin ölebileceğini düşünüp düşünmediklerini merak ettiğini ve Tatar´ın ailesine başsağlığı dilediğini söyledi. Tutuklu bulunduğu 10 aylık sürede çok sevdiği mesleğinden ve ailesinden uzak kaldığını söyleyen Düzalan, mahkemenin adaletli davranarak geleceğini kurtarmasını istediğini belirterek, arkadaşları kıdem atlayıp üsteğmen olurken teğmen olarak kalmak istemediğini ifade etti. Düzalan, Bembeyaz üniformamızı akıl dışı düzeneklerle lekelemeye çalışanlara ´Bu üniforma leke tutmaz´ diyorum. Bize bu iftiraları atanların bulunmasını ve tahliyemi talep ediyorum dedi.
Mahkeme başkanının ve savcıların sorularına yetersiz cevaplar
Mahkeme Heyeti Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu´nun, İhbar mektubunda sizinle ilgili detaylı bilgiler var. Bu kadar bilgiyi nasıl bilebilirler? diye sorduğu Düzalan, bunun ancak sistemli bir çalışma ile yapılmış olabileceğini ifade etti. Yılmazabdurrahmanoğlu´nun, Teğmenlerle ilgili değerlendirme yapılmış, bunların dışardan bilinme durumları var mı? diye sorduğu Düzalan, isimler elde edildikten sonra bunların üzerine kurma bilgiler eklendiğini ve bunların gerçeklik payı barındırmadığını söyledi. Cumhuriyet Savcısı Ahmet Nuri Saraç´ın, Eve taşındığınızda evin kilidinin anahtarını değiştirdiniz mi? diye sorduğu Düzalan, taşındıktan bir hafta sonra yeni bir anahtar alıp kopyasını çıkardıklarını ve anahtarı ev arkadaşları dışında kimselere vermediklerini belirtti. Evlerine bazı arkadaşlarının gelip gittiğini ve anahtarların sadece kendilerinde bulunduğunu söyleyen Düzalan, başka evlerde kendilerine ait anahtarların bulunması durumuyla ilgili de, Anahtarların o evlerde düşürüldüğünü ya da unutulduğunu düşündüğünü kaydetti. 7 Mayıs günü yapılan ilk duruşmada da sanıklar çapraz sorgularında açıklar vermişti. Örneğin, patlayıcı eğitimi almadıklarını, evlerinde bulunan patlayıcıların kendilerine ait olmadığını belirten sanık Teğmen Faruk Akın´ın, buzdolabına saklanan patlayıcının da patlamayacağını kendisi saklasa böyle birşey yapmayacağını anlatmasına itiraz eden Savcı Saraç, ´Patlayıcı dersi almadım diyorsunuz ancak verdiğiniz ifade bir bilgi değil mi´ diye sorunca salondaki sanık yakınları savcıya tepki göstermişti.
Tutuklu sanık Aksoy´un anlattıkları
Davanın tutuklu sanıklarından Teğmen Yakup Aksoy da kaldığı evde hiçbir yasa dışı faaliyette bulunmadığını, ev arkadaşlarının da herhangi bir suç teşkil edecek eylemde bulunmadığına emin olduğunu söyledi. Ele geçirilen dokümanda kendi isminin karşısında şıh, Halit Ergün´ün PKK´lı, Tarık Ayabakan´ın ise ulusalcı ibarelerinin yer aldığını belirten Aksoy, Yan yana gelmesi bile imkansız olan bu üç insan nasıl oluyor da aynı evde kalıyor? dedi. Aksoy, 2000 yılından beri Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde vatanın selameti için çalışmaktayım. Maalesef, tutukluluk halimin uzaması nedeniyle meslekteki tek idealimden vazgeçmek zorunda kaldım. İddianamedeki hukuksuzluktan dolayı canına kıyan bir subayın intiharına tanık oldum diye konuştu.
Mahkeme Başkanı: Sizinle ilgili detaylı bilgileri kim flash belleğe koydu?
Başkan Yılmazabdurrahmanoğlu´nun, Evinizdeki aramada ele geçirilen flash bellekte, gerek sizler, gerek öğrenciler, gerekse subaylarla ilgili detaylı bilgiler var. Sizce bu flash belleği birileri mi eve getirdi, yoksa aramada görevli memurlar mı koydu? diye sorduğu Aksoy, Daha önceden de konulmuş olabilir, görevli polisler de bırakmış olabilir dedi. Cumhuriyet Savcısı Saraç´ın, Savunman içinde, yapılan ihbarın TSK´yı yıpratmaya yönelik olduğunu söyledin. İhbarlar, TSK´ya yönelik değil. Bu kanıya nereden vardın? diye sorduğu Aksoy, Biz de TSK mensubuyuz. Kişiler üzerinden TSK yıpratılmaya çalışılıyor. Bu benim kişisel görüşüm yanıtını verdi.
Dava amiraller suikast değil örgüt üyeliği ve uyuşturucu davası
Savcı Saraç´ın, Sizin hakkınızda amirallere suikast girişimi iddiası yok. Siz örgüt üyeliğinden ve uyuşturucudan yargılanıyorsunuz. Neden savunmanızda bu yönde ifade verdiniz? diye sorduğu Aksoy, Kamuoyunda amirallere suikast davası olarak bilinen bir iddianame var. Sürekli gazete ve televizyonlarda bunları duyduk. Bizi bununla suçluyorlar. Biz de böyle savunma yapma gereğini hissettik dedi. Bunun üzerine Savcı Saraç da, Biz de TSK ile gurur duyuyoruz. Siz örgüt üyeliğinden ve uyuşturucudan yargılanıyorsunuz diye karşılık verdi.
Savunmalar tamamlandı
Amirallere suikast davasında bir kişi dışındaki 18 sanığın savunması tamamlandı. Duruşmaya 17 Mayıs günü devam edilecek. Tutuklu sanıkların tahliye talepleri ve davanın Poyrazköy´de ele geçirilen mühimmata ilişkin davayla birleştirilmesi talebi pazartesi günü değerlendirilecek. İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nde bugün görülen duruşmada 15 sanığın ifadesi tamamlandı. Tutuksuz sanık Levent Çakın ise avukatı olmadığı için savunmasını yapamadı.
Tarık Ayabakan
Tutuklu sanık Tarık Ayabakan arama görüntülerinde, misafir olarak yaşadığı evde bulunan flash bellek hakkında Tarık Ayabakan´a ait olabilir kullanıldığını ancak bunun tutanaklara aittir olarak geçirildiğini söyledi. Flash belleğin bulunmasına ilişkin görüntü kaydı olmadığını belirterek Tutanaklara sehven geçilen bir kelime, hayatımın bir yılını alıp götürmüştür dedi. Ülküden gelen adlı belgede fişlendiğini anlatan Ayabakan, Aslında mağdur olduğum bir davada sanık olarak bulunuyorum. dedi.
Ülkü Öztürk
Tutuklu sanık Ülkü Öztürk, hakkındaki iddiaların yalanlardan ibaret olduğunu söyleyerek Bu ihbar mektupları Türkiye Cumhuriyeti´nin düşmanları tarafından yazılmıştır dedi. 27 Nisan 2009´da Bostancı´da meydana gelen çatışmada öldürülen teröristin adıyla kayıtlı bir belgeyle ilgili olarak Öztürk, O belgede Orhan Yılmazkaya´nın çatışma anında polis telsizinden söyledikleri yazıyor. Ancak belgenin oluşturulma tarihi 15 Mart 2009. Bu belgede gelecekte söylenecek sözler yer almaktadır. Bunun takdirini size bırakıyorum. Ne Ergenekon ne de Karargah evleri isimli bir örgütle ilişkim vardır. Mesleki kariyerim daha başlamadan baltalanmıştır. Tahliyemi istiyorum. diye konuştu.
Ali Seyhur Güçlü
Tutuklu sanık Ali Seyhur Güçlü, ortada bir örgüt olduğuna inanmadığını anlatarak TSK dışında hiçbir yere üye değilim. Can kod adını hiçbir zaman kullanmadım. Benim için ´alevi dostlarımızdan´ fişlemesi yapılmış. Ben alevi değilim. Bugüne kadar hiçbir alevi ile de problemim olmadı. Kaldı ki alevi olmak suç değil. şeklinde kendini savundu.
Sezgin Demirel
Tutuklu sanık Sezgin Demirel, suçlamaları kabul etmeyerek elektronik bir cihazın içinde adının 3 kez geçmesinden dolayı tutuklu olduğunu söyledi. Belgelerde yazan ´Aylin Duruoğlu´nun tahliye kampanyalarını Sezgin Demirel organize edecek´ ifadeleriyle ilgili olarak, Aylin Duruoğlu´nu tanımam. Göreceğiniz üzere bu konuya ilişkin bu cümle dışında dosyaya başka bir delil de konmamış. Zaten TSK, kimseye destek vermez. Bırakın böyle bir şey olmasını böyle bir kişi derhal askeriyeden ihraç edilir. dedi. Teröristlerle aynı kefeye konmanın ruhunu yaktığını ifade eden Demiral, Ben şerefli bir Türk subayıyım, terörist değilim diyerek elini sanık sandalyelerinin önündeki parmaklıklara vurdu. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu, Burada yargılanan TSK değil, TSK´ya hepimiz saygı duyuyoruz. Hakkınızdaki iddialarla ilgili yargılıyoruz. dedi.
Koray Kemiksiz
Tutuksuz sanıklardan Koray Kemiksiz, Ben terörist olmak isteseydim, bu makama gelmek için bu kadar emek harcamazdım. Güney Doğu´da bir dağa çıkar, kendi askerlerime kurşun sıkardım. Sonra da sınırdan girip çiçek atardım ve adım da barış elçisi olurdu. Onlar barış elçisi bizlerse terörist oluyoruz diye konuştu.
Mehmet Orhan Yücel
Tutuksuz sanık Kurmay Kıdemli Albay Mehmet Orhan Yücel, 6 yıl boyunca SAT grup komutanlığında patlayıcı madde üzerine eğitim aldığını söyledi. Tayfun Duman ve Levent Bektaş ile görev nedeniyle tanıdığını söyleyen Yücel, yapılanların TSK´ya karşı psikolojik bir harekat olduğunu öne sürdü. Yücel, Neden başka bir albay değil de benim adım kondu diye sorarsanız, ben birçok önemli göreve katılan, Kardak harekatında tek bir kurşun kullanmadan karşı tarafa geri adım attırmış ve birçok uluslar arası harekatta fiilen görev almış grubun başında bulundum. Bu nedenle hedef alınmam gayet doğaldır. iddiasında bulundu. Albay Yücel, muvazzaf asker olduğu ve göreve gittiği için duruşmalara katılmaması yönünde karar verilmesini talep etti. Avukat İrfan Sütlüoğlu, Albay Yücel´e Polis Kriminal raporunda aramalarda ele geçirilen patlayıcı için ´tehlikeli olduğu için imha edilmesi gerektiği´ yönünde bilgi yer aldığı belirtiliyor. Siz uzmansınız. Bu rapor doğru mu? diye sordu. Yücel, raporda patlayıcının detaşit olduğu tespit olduğu yönünde tespit yapıldığını söyleyerek Bu tür patlayıcı 4 yıl boyunca eksi 64 ve artı 64 derecelerde bir rafta saklanabilir. Bu patlayıcı yangın çıktığında da patlamaz, sadece yanar. Patlayabilmesi için yüksek bir şoka maruz kalması gerekir. dedi. Bunun üzerine Hakim Oktay Kuban, Elde edilen patlayıcı, askeri amaçlı olarak mı üretilmiştir? Bu patlayıcılar el bombası yapımında kullanılabilir mi? diye sordu. Yücel ise, Tüm patlayıcılar askeri amaçlı olarak üretilir. Dolayısıyla el bombası yapımında kullanılabilir. Ancak bombanın patlaması için fünye ve infilak fitili gerekli dedi. Savcı Nuri Ahmet Saraç´ın Deniz Harp Okulu´nda patlayıcı eğitimi veriliyor mu? sorusuna Yücel Teğmen olarak mezun olduktan sonra 1 yıllık kursun sonunda bu eğitim veriliyor diye cevap verdi. Savcının Bu tür patlayıcının patlaması için buzdolabı motorunun sıcaklığı yeterli midir? sorusunu ise Yücel, Eğer 175 dereceyi geçerse ve 15 saniye kalırsa patlar. Kitap bilgileri bu şekilde yer alıyor şeklinde yanıtladı. Sanıkların savunmalarını tamamlamasının ardından duruşma 17 Mayıs´a bırakıldı. Tutuklu sanıkların tahliye talepleri ve davanın Poyrazköy´de ele geçirilen mühimmata ilişkin davayla birleştirilmesi talebi pazartesi günü değerlendirilecek. ( Cihan)
Duruşmadan notlar
Beşiktaş´taki İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi´nde görülen davanın bugünkü duruşmasına, tutuklu sanıklar Faruk Akın, Sinan Efe Noyan, Alperen Erdoğan, Burak Düzalan, Yakup Aksoy, Tarık Ayabakan, Ülkü Öztürk, Ali Seyhur Güçlü ve Sezgin Demirel ile tutuksuz sanıklar Halit Mehmet Ergül, Barbaros Mercan, Fatih Göktaş, Burak Amaç, Burak Özkan, Yiğithan Göksu, Oğuz Dağnık, Koray Kemiksiz, Levent Çakın ve Mehmet Orhan Yücel katıldı. Duruşmada, sanıkların yakınlarının yanı sıra davanın soruşturma aşamasında intihar eden Yarbay Ali Tatar´ın eşi Nilüfer Tatar ile ağabeyi Ahmet Tatar da hazır bulundu. Bu arada, adliye önünde bekleyen tutuklu sanıkların yakınları, cezaevi aracından indikleri sırada sanıklara alkışlarla destek verdi. ( Cnnturk)
İddianameden...
166 sayfalık iddianamede, tutuklu sanıklar Alperen Erdoğan, Burak Düzalan, Yakut Aksoy ve Tarık Ayabakan´ın silahlı terör örgütüne üye olmak, kişisel kullanım amacı dışında uyuşturucu madde bulundurmak ve aynı suçu işleme kararıyla birçok kişiye ait kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmek suçlarından 13 ile 34´er yıl arasında hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor. Tutuklu sanıklardan Faruk Akın´ın silahlı terör örgütüne üye olmak, örgüt amacı doğrultusunda patlayıcı madde ve mermi bulundurmak, aynı suç işleme kararıyla birçok kişiye ait kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmek suçlarından 13 yıl 8 ay ile 33 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması talep edilen iddianamede, tutuklu sanık Sinan Efe Noyan ile tutuksuz sanıklar Barbaros Mercan ve Yiğithan Göksu´nun ise silahlı terör örgütüne üye olmak ve örgüt amacı doğrultusunda patlayıcı madde ve mermi bulundurmak suçlarından 13 ile 29 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması öngörülüyor. Tutuklu sanıklar Ülkü Öztürk ve Sezgin Demirel ile tutuksuz sanık Koray Kemiksiz´in silahlı terör örgütüne üye olmak ve aynı suçu işleme kararıyla birçok kişiye ait kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetmek suçlarından 8 ile 19´ar yıl arasında hapisle cezalandırılmaları istenen iddianamede, tutuklu sanık Ali Seyhur Güçlü ile tutuksuz sanıklar Halit Mehmet Ergül, Fatih Göktaş, Burak Amaç, Burak Özkan, Oğuz Dağnık ve Mehmet Orhan Yücel´in silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan 7,5 ile 15´er yıl arasında hapisle cezalandırılmaları talep ediliyor. İddianamede, tutuksuz sanık Levent Çakın´ın da uyuşturucu veya uyarıcı madde temin etmek, ticaretini yapmak veya sağlamak, 6136 sayılı Ateşli Silahlar Kanunu kapsamında mermi bulundurmak suçlarından 5 ile 15,5 yıl arasında hapisle cezalandırılması isteniyor.
(14 Mayıs 2010, 15:04)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Amirallere suikast planı manşetlerimiz
´Amirallere suikast´ iddianamesinde arama yap