Mustafa Karaalioglu (Star): Avcı´nın bu analizlerinden -analiz çünkü bu yargıların delilleri ortaya konulmamıştır- ortaya çıkan sonuçlar şunlardır: Aslında bu ülkede bir askeri vesayet sorunu yoktur, darbeler ve darbe teşebbüsleri hiç vuku bulmamıştır, bunları temin için provokatif eylemler hiç yapılmamıştır, yıllar içerisinde bu tür süreçlerin tetikleyicisi olan suikastler tamamen sıradan nedenlere dayanmaktadır. Bu analizin bir adım sonrası, Hanefi Avcı´nın kariyerini var eden Susurluk´un da aslında ´fasa-fiso´ olduğuna varır! Susurluk´ta birkaç fotokopi belge, birkaç fotoğraftan başka bir şey yoktu. Bugün bavullar dolusu belge, dosyalar dolusu tutanak, telefon kayıtları, fotoğraflar, birçoğu asker şahıslara ait itiraflarla yürütülen davalara ´kurgu´ dediğine göre neredeyse belgesiz bir dosya olan Susurluk´ta hepimiz daha basit bir kurgu peşinde koşmuşuz demek ki! Avcı, özeleştirisinde devletin kutsallığına inanmanın bir hata olduğunu söyledikten sonra bugün demokratikleşme yolunda her biri çok önemli olan davaları boşa çıkarmak için ´devletin savcısını nasıl dinlersiniz´ türünden kutsallıklar atfetme çelişkisine düşüyor. Oysa, kendisi de ´devletin...´ diye başlayan sıfatları taşıyan birçok önemli kişinin sözümona ´devlet´ adına hukuk dışına çıkabildiğini çok iyi bilmektedir.
Hanefi Bey
Mustafa Karaalioglu (Star): Avcı´nın bu analizlerinden -analiz çünkü bu yargıların delilleri ortaya konulmamıştır- ortaya çıkan sonuçlar şunlardır: Aslında bu ülkede bir askeri vesayet sorunu yoktur, darbeler ve darbe teşebbüsleri hiç vuku bulmamıştır, bunları temin için provokatif eylemler hiç yapılmamıştır, yıllar içerisinde bu tür süreçlerin tetikleyicisi olan suikastler tamamen sıradan nedenlere dayanmaktadır. Bu analizin bir adım sonrası, Hanefi Avcı´nın kariyerini var eden Susurluk´un da aslında ´fasa-fiso´ olduğuna varır! Susurluk´ta birkaç fotokopi belge, birkaç fotoğraftan başka bir şey yoktu. Bugün bavullar dolusu belge, dosyalar dolusu tutanak, telefon kayıtları, fotoğraflar, birçoğu asker şahıslara ait itiraflarla yürütülen davalara ´kurgu´ dediğine göre neredeyse belgesiz bir dosya olan Susurluk´ta hepimiz daha basit bir kurgu peşinde koşmuşuz demek ki! Avcı, özeleştirisinde devletin kutsallığına inanmanın bir hata olduğunu söyledikten sonra bugün demokratikleşme yolunda her biri çok önemli olan davaları boşa çıkarmak için ´devletin savcısını nasıl dinlersiniz´ türünden kutsallıklar atfetme çelişkisine düşüyor. Oysa, kendisi de ´devletin...´ diye başlayan sıfatları taşıyan birçok önemli kişinin sözümona ´devlet´ adına hukuk dışına çıkabildiğini çok iyi bilmektedir.
Hanefi Avcı´nın büyük gürültüler kopartan ve esasen kopartmaması mümkün olmayan kitabını okudum. Dün de NTV´deki uzun mülakatı sonuna kadar dinledim. Avcı, Susurluk yıllarından itibaren medyayla iyi ilişkileri olan çok sayıda tanıdığa sahip bir emniyet mensubudur. Ben de onlardan birisiyim. Özellikle, 28 Şubat sürecinde kızağa alındığı günlerde sık görüşürdük. Kendisine saygım ve mesleki becerilerinden dolayı sempatim vardır. Hanefi Bey, uzun bir dönem kızak görevlerde kaldıktan sonra AK Parti iktidarında mesleki kariyerinin en üst pozisyonlarına yükseldi; önce Daire Başkanı ardından da emniyet müdürlüğü görevlerinde bulundu. Bu görevlerinde başarılı operasyonlara imza attı. Şimdi kendi ifadelerinden öğreniyoruz ki, iktidar tarafından kendisine başka üst düzey görevler de teklif edilmiş ama o kabul etmemiş. Hanefi Avcı´yı Hanefi Avcı yapan; meslektaşları içinde onu öne çıkaran Susurluk´ta takındığı tavırdır. O günün imkanları içinde cesaret göstererek ön plana çıkmış, ?derin devlet? kavramı içine sıkıştırılan birçok vak´anın aslında devlet çıkarlarıyla bir ilgisi olmadığını söyleyebilmiştir. Bugünün Ergenekoncuları o zaman 28 Şubat projesini yürütmekte ve acımasızca insanların hayatlarıyla oynamaktaydılar. Hanefi Avcı, şimdi kitabında ve konuşmalarında nasıl ?cemaat?i belgesiz, delilsiz hedefe koyuyorsa o günlerde de kendisi benzer şekilde hedefteydi. Hatta, malum cemaatçi polis listesinin de en başına konmuştu.
Zaman geldi, devir değişti; saflar da değişti. Avcı, özetle şunları diyor: Cemaat devleti ele geçirmiştir. Ergenekon ve dolayısıyla darbe davaları, andıçlar ve benzerleri birer kurgudur. Hrant Dink Cinayeti ve Danıştay katliamı derin bir yönü olmayan eylemlerdir ve tamamen faillerinin ifade ettiği gerekçelerle işlenmiştir. Erzincan olayı bir hukuk faciasıdır vs. Avcı´nın bu analizlerinden -analiz çünkü bu yargıların delilleri ortaya konulmamıştır- ortaya çıkan sonuçlar şunlardır: Aslında bu ülkede bir askeri vesayet sorunu yoktur, darbeler ve darbe teşebbüsleri hiç vuku bulmamıştır, bunları temin için provokatif eylemler hiç yapılmamıştır, yıllar içerisinde bu tür süreçlerin tetikleyicisi olan suikastler tamamen sıradan nedenlere dayanmaktadır. Bu analizin bir adım sonrası, Hanefi Avcı´nın kariyerini var eden Susurluk´un da aslında ?fasa-fiso? olduğuna varır! Susurluk´ta birkaç fotokopi belge, birkaç fotoğraftan başka bir şey yoktu. Bugün bavullar dolusu belge, dosyalar dolusu tutanak, telefon kayıtları, fotoğraflar, birçoğu asker şahıslara ait itiraflarla yürütülen davalara ?kurgu? dediğine göre neredeyse belgesiz bir dosya olan Susurluk´ta hepimiz daha basit bir kurgu peşinde koşmuşuz demek ki! Avcı, özeleştirisinde devletin kutsallığına inanmanın bir hata olduğunu söyledikten sonra bugün demokratikleşme yolunda her biri çok önemli olan davaları boşa çıkarmak için ?devletin savcısını nasıl dinlersiniz? türünden kutsallıklar atfetme çelişkisine düşüyor. Oysa, kendisi de ?devletin...? diye başlayan sıfatları taşıyan birçok önemli kişinin sözümona ?devlet? adına hukuk dışına çıkabildiğini çok iyi bilmektedir.
Çelişkiler bir yana Hanefi Bey´in bu yaklaşımı ilk değildir. Ergenekon davalarının başladığı günden itibaren; özellikle de bu süreç daha derinlere daha ciddi dosyalara ve dolayısıyla daha üst düzey isimlere ulaşmaya başladığında sık sık tekrarlanan tez bütün bunların uydurma olduğuydu. Susurluk döneminde aynı gruplar, o gün suçlanan isimleri ?Vatanlarına hizmet etmekten başka hiçbir gayeleri olmayan insanlar karalanıyor? diyerek koruyorlardı. ?Ergenekon medyası? ile bizatihi Ergenekoncu kadrolar ortaya aksine bir delil koymaksızın, bazı basit usül hataları üzerinden süreci sulandırmaya çalışıyorlar. En ateşli Ergenekon müdafaası şimdi Avcı´nın kitabında ileri sürdüğü tezlere dayanıyordu. Bütün bunları şimdi; ?cemaat?ten ?hükümet?e kadar kitapta görüyoruz. Hanefi Avcı´dan büyük mesleki tecrübesi ve istihbaratçı perspektifine yaraşır daha iyi bir çalışma beklenirdi, diyelim noktalayalım. ( Mustafa Karaalioğlu / Star)
(27 Ağustos 2010, 14:26)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Hanefi Avcı´nın iddiaları konulu manşetlerimiz
Ergenekon davasını engelleme girişimleri