İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı: ´Yürütme organı tarafından terörün önlenmesi, bitirilmesi, ülkemizin her yerinde huzur ve güvenin temin edilmesi amacıyla yürütülen iyi niyetli girişimlerin savcılığımızca soruşturma konusu yapıldığı iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Soruşturma, KCK terör örgütüne yönelik olarak yapılan bir soruşturma sırasında, bazı devlet görevlilerinin kendilerine yürütme organı tarafından verilen görevinin dışına çıkarak hareket ettikleri, bu suretle örgütün eylemlerini gerçekleştirilmesine yardım ettikleri şüphesini doğuracak deliller elde edilmesi nedeniyle başlatılmış olup, sadece bu görevlilerin eylemlerine yöneliktir.´
13.02.2012 11:08 Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensuplarının ifadeye çağırılması ile ilgili açıklama yapan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, KCK terör örgütüne yönelik soruşturma sırasında, bazı devlet görevlilerinin kendilerine yürütme organı tarafından verilen görevin dışına çıktığını belirtti. Açıklamada örgütün eylemlerini gerçekleştirilmesine yardım ettikleri şüphesini doğuracak deliller de elde edildiği bildirildi. İfadeye çağırılma işleminin sadece görevlilerin bu eylemlerine yönelik olduğuna dikkat çekildi.
İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekili Fikret Seçen, KCK soruşturması kapsamında MİT´çilerin ifadeye çağırılması ile ilgili yazılı açıklama yaptı. Seçen, bir soruşturma sırasında bazı kamu görevlilerinin ifadeye çağırılmaları sonrasında bir kısım yazılı ve görsel basında gerçek dışı haber ve yorumlara yer verilmesi sebebiyle kamuoyunu doğru bilgilendirmek için açıklama yapılmasına ihtiyaç duyulduğunu kaydetti. Başsavcı Vekili Seçen açıklamasında, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu´nun 250. maddesi uyarınca terör suçlarını da soruşturmakla görevlendirilen Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği´miz, uzun yıllardan beri sürmekte olan terörün devletimize ve milletimize vermekte olduğu zararları çok yakından bilmekte ve izlemektedir. ifadesini kullandı. Bu nedenle terörle mücadelenin hukuksal boyutunu diğer kurumlarla birlikte Başsavcı Vekilliği´nin de aktif bir şekilde yürüttüğünü dile getiren Seçen, Bu çerçevede, Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği´miz yasal zeminle ve yasaların verdiği yetki çerçevesinde adli görevini yürütürken elinde dosya ve soruşturmadan elde edilen delillerle bağlı olup, yapılan her işleme karşı yasal yollara başvurulabileceğini ve ayrıca bunların yasalar çerçevesinde denetime tabi olduğu bilincinde olarak görevini yapmaktadır. ifadelerini kullandı.
Fikret Seçen açıklamasına şöyle devam etti: Cumhuriyet Başsavcılığı Vekilliği´mizce yürütülmekte olan bir soruşturmaya son günlerde yanlış anlamlar yükletilmeye çalışıldığı görülmekte ve bu tutum üzüntü ile karşılanmaktadır. Sözü edilen soruşturma kapsamında, yasama ve yargı ile birlikte devletin 3 temek erkinden biri olan yürütme organı tarafından terörün önlenmesi, bitirilmesi, ülkemizin her yerinde huzur ve güvenin temin edilmesi amacıyla yürütülen iyi niyetli girişimlerin Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği´mizce soruşturma konusu yapıldığı iddiası gerçeği yansıtmamaktadır. Yürütme organı tarafından terörün sona erdirilmesi amacıyla belirlenen ve icra edilen tercih ve politikaların soruşturma konusu yapılması hiçbir şekilde söz konusu değildir. Bu soruşturma, Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği´mizce KCK terör örgütüne yönelik olarak yapılan bir soruşturma sırasında, bazı devlet görevlilerinin kendilerine yürütme organı tarafından verilen görevinin dışına çıkarak hareket ettikleri, bu suretle örgütün eylemlerini gerçekleştirilmesine yardım ettikleri şüphesini doğuracak deliller elde edilmesi nedeniyle başlatılmış olup, sadece bu görevlerin eylemlerine yöneliktir. ( Cihan)
ŞAMİL TAYYAR: MİT AYIKLANMALI |
Tv8´de Erkan Tan´ın konuğu olan AK Parti Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Terör örgütü KCK operasyonlarına ilişkin, Kürt sorununun çözümüne dair MİT ile Emniyet arasında bir görüş ayrılığı olduğunu savunan Tayyar, şunları ifade etti: Bu sürece dahil olan kurumların sorunun çözümüne ilişkin farklı çözüm önerileri mutlaka olur, ters de düşebilirler. Sonuçta bütün bu önerileri harmanlayacak olan siyaset kurumudur. Geldiğimiz nokta, siyaset kurumunun görev alanına müdahale tarzında. Yapılan son operasyon bunu çok açık gösteriyor. MİT içerisinde pis işlere bulaşmış eleman var. Devletin birçok kurumu temizlendi. Niye MİT temizlenmiyor, dokunulmazlığı mı var gibi bir iddia da gündeme geliyor. Biz başından beri tüm devlet kurumlarının, MİT de dahil ayıklanması gerektiğini söylüyoruz. PKK, MİT içerisindeki bazı unsurlar tarafından kurulmuş, örtülü ödenekten kaynak aktarılmış, söylüyoruz bunu. Ancak MİT içerisindeki bağın da tümden yok olmadığını ifade ettik. PKK ile halen iş tutan bu unsurların ortaya çıkarılması gerekiyor. Bu konuda itiraz etmek mümkün değildir. Karanlık odaklar ile ilgili olarak ortaya konmuş tek isim var mı, yok. Temel hadise, MİT´teki kötü adamları temizlemek olsaydı soruşturma Hakan Fidan´dan başlamazdı.
KİŞİSEL HESAPLARINI DA BU İŞE KARIŞTIRMAYA BAŞLADILAR
Kişisel hesapların da bu işe karışmaya başladığını öne süren Tayyar, Burada MİT operasyonunu destekleyen arkadaşlardan istirham ediyorum, bana kötü adamların eylemlerini anlatarak MİT müsteşarını suçlamaya kalkmasınlar. Ne yapmışlar, kimin emri ile yapmışlar? Bunları koyun ortaya, hep beraber mücadele edelim. Sözüm ona bu hesabı görenler kişisel hesaplarını da bu işe karıştırmaya başladılar. diye konuştu.
Başbakan´ın, KCK davasını örtmeye çalıştığı iddiasına yönelik Tayyar, Bu kadar adilik ve şerefsizliği hiç kimsenin yapmaya hakkı yok. Bu ülkede Balyoz ile mücadele etmiş, Sarıkız ile mücadele etmiş, Ay ışığı ile Yakamoz ile mücadele etmiş, 27 Nisan ile mücadele etmiş sadece Türkiye´nin değil, dünyanın tanıdığı ve önemsediği bir dünya liderine kalkıp bu suçlamayı yapacaksınız. Hiç kimse kusura bakmasın. Bu kadar mücadele olmasaydı, bugün efelik yapanlar evlerinin önündeki jandarma karakolunun önünden geçemezlerdi. Dün yatağın altına saklanıp sonra AK Parti´nin sağladığı özgürlük ortamında nefes alınca efelenip özgürlük ortamını sağlayanlara posta koyacaksın. O kadar iradeliyseniz 28 Şubat sürecinde bunu yapacaktınız. Hiç kimsenin bunu yapmaya hakkı yok. dedi.
HOCAEFENDİ´NİN AÇIKLAMALARINA BAKARIM, BUNU ÖNEMSERİM
Bazı gazeteciler üzerinden cemaat okuması yapıldığını, bunun yanlış olduğunu vurgulayan Tayyar, MİT´e yapılan bu müdahalenin uluslar arası bir boyutu olduğunu düşünüyorum. Bu fotoğraf büyük bir fotoğraf. Asıl ona bakmak lazım. Suriye´de ve dünyanın her yerinde Türkiye´yi zor durumda bıraktı bu iş. Mehmet Baransu, Emre Uslu gibi şahıslar üzerinden bir cemaat okuması yapmanın da yanlış olduğunu düşünüyorum. Bu şahısları cemaatle ilişkilendirerek bir okuma yapmak doğru değil. Bir cemaat okuması yapılacaksa ben sadece Hocaefendi´nin açıklamalarına bakarım, bunu önemserim. açıklamasında bulundu. ( Cihan)
ULUDERE´DE DAĞ KADROSUNA MİT OLAYINDA KCK´YA NEFES ALDIRDILAR |
SONUCA BAKILMALI
MİT olayında kafama yatmayan bazı şeyler, mantık hataları var. Dünyada bu tür terör örgütleriyle mücadele eden istihbarat birimlerinin çalışma şeklini iyi analiz etmemiz lazım. Bunun hukuki dayanağı, siyasi sorumlulukları nedir? Bunu anladığımızda bu yapılan operasyonun da ne olduğunu çok rahat ortaya koyabiliriz. Dünyada bunu en fazla uygulayan üç ülke var. ABD, İngiltere ve İspanya. Herkesin bildiği ETA, IRA ve El Kaide örgütleri. En son CIA´nin Usame Bin Ladin´in öldürülmesiyle ilgili bir operasyonu vardı. Ladin´in ele geçirilmesiyle ilgili içeri sızdırılan bir doktordan bahsedildi. Bu operasyon sonuca kadar getirildi. CIA´nin terör örgütü listesinde yer alan ve şu an çatışma yaşadığı bir Taliban var. Taliban´la CIA´nin görüşmeler yaptığı, hatta İstanbul´da bu görüşmelerin yapılacağını sağır sultan bile biliyor. Ama ABD´de hiç kimse, ´Bizim askerlerimizi öldüren Taliban´la neden görüşülüyor´ denilmiyor. Bunu kimse sorgulamıyor. İstihbarat operasyonları planlanırken, başlangıç ile sonuçlar arasında bir fark yoktur. Ama ilk başlangıçta izlenilen yol bir çok kişi için aykırı olabilir. Amaç sona bakmaktır.
KOORDİNASYON EKSİKLİĞİ VAR
Devlet içinde koordinasyon bozulduğu zaman büyük sıkıntılar olur. Emniyet, yargı, güvenlik birimleri koordineli çalışmak durumundadır. Hepsinin farklı yöntemleri var. Ancak amaçları ortak. Koordinasyon eksiklikleri var. Yargının önüne gelen evraklar çok önemli. Bence bu evrakların nasıl geldiğini iyi irdelemek gerekir. Oslo görüşmelerinin nasıl yapıldığını herkes biliyor. MİT görev aldı, Başbakan´ın bilgisi dahilinde yapıldı. MİT, ´Ben bu görüşmeleri yaptım´ dedi. Bunu emniyette, yargı da biliyor. Burada ilk yapılması gereken, emniyetin eline gelen belgeleri üstleri olan siyasi erk, yani İçişleri Bakanlığı. Bu bilgiler ilk önce bu erke teslim edilmeliydi. KCK´nın içine sızan bazı MİT görevlileri, ´Biz bu nedenler için sızdık´ dediler. Emniyet, İçişleri Bakanı´na, ´Bu görevlilerin başı, sorumlusu kimse bununla konuşmak istiyoruz´ demeleri gerekiyordu. MİT yetkilileri iyi dinlenmeliydi. Ona göre evrak savcılığa gönderilirken, ´Bu görüşmeler kapsamında MİT´in ilgili birimleriyle görüşmeler yapıldı. Amaç böyle bir fotoğraftı´ dersiniz. Kimse emniyete, ´Bu evrakları yok edin´ demiyor. Bütün bunlar tam olarak yapılsaydı Hakan Fidan şüpheli olarak değil, bilgisine başvurulmak için çağrılırdı. Burada emniyetten başlayan bir eksiklik var. Savcı evrak üzerinden hareket etti. Başsavcının haberi yok. Burada bazı eksiklikler, rahatsız edici unsurlar var.
PKK, TAŞERON ÖRGÜT
PKK terör örgütü, Ortadoğu´nun kullanılabileceği tek taşeron örgütü. Bu örgütü İsrail, Irak, İran, Suriye zaman zaman kullandı. Bazı Avrupa ülkeleri de kullandı. Dolayısıyla bu örgütün kaldırılmasını istemiyorlar. Son aylarda başarılı operasyonlar yapıldı. Ele geçirilen militanlar üst düzey. Böyle bir operasyon yapısını güden bir devlet yapısı, KCK´nın içine sızmış bir MİT. Uludere olayı ile Hava Kuvvetleri ile Kara Kuvvetleri´nin ortak operasyon yapma kabiliyetini ortadan kaldırdılar. Hava ve Kara Kuvvetleri´ne darbe vuruldu. Şu an da MİT ile KCK içindeki operasyona darbe vuruldu. Uludere olayı ile PKK´nın dağ kadrosuna nefes aldırıldı. Bununla KCK´ya nefes aldırılıyor. Uludere´de yapılan yönlendirme, manipülasyonla devleti yönlendirdiler. Kendi halkını, ´öldürme´ pozisyonuna düşürdüler. Devletin en üst düzey istihbarat örgütü MİT´i devlet aleyhine hareket ediyor noktasına getirdiler. Ancak bu işten hem Başbakan, hem de siyaset güçlenerek çıkacak.
´SİYASET BASKI ALTINDA´
Görüntü, istenmese dahi AK Parti´nin sorgulandığını çağrıştırıyor. Emniyet ve savcılığın böyle bir nihai amacı olmayabilir. Ama çıkan tablo maalesef böyle. MİT´in KCK´nın içine sızmasını akıl okuması olarak yorumladılar. İstenmese dahi çıkan tablo bu. Devlette sistem birbiriyle çekişmek üzerine değil, koordinasyon içinde ortak hareket etmekle gerçekleşmeli. Siyasi otorite Fidan´a ´Gidip Osla´da PKK´nın silah bırakıp, müzakere yapmasını sağlayacaksın´ demiş. MİT başkanına şüpheli yaftası yapıştırılması, geri dönülmesi zor bir olay. Bilgi vermesi için çağırırsınız. Memnun kalmazsanız, ´Seni tanık değil, sanık olarak dinleyeceğim´ dersiniz. Böyle bir şahsiteyi hırsızlıktan, yolsuzluktan, vatan hainliğinden sorgulamıyorsunuz. Siyasetin emir verdiği konuda soruşturma açtığınızda, siyasetin kararlarını sorguluyorsunuz. En tehlikelisi de bu.
MİT 10 YIL GERİYE GİDER
Bugüne kadar MİT başkanı dış istihbarata yönelmemişti. MİT yapması gereken görevi yapmadığı için hiçbir ülke rahatsızlık duymadı. Hep iç istihbarat yapıldı. Eski Müsteşar Emre Taner ile başlayan dış istihbarat çalışması Fidan´la devam etti. Taner´le başlayan sürece kadar dış istihbarat hiç rahatsız olmamıştı. Taner, ´Ulus devletin yaşaması için Türkiye´nin önleyici istihbarat yapmasının yanında, dış istihbarata da yönelik dönüşümler, çalışmalar yapılmalı´ demişti. MİT bir dönüşüm içinde. Bu kararı destekleyen ve arkasında duran bir siyasi otorite var. Ortadoğu´da gelişen olayları takip etmek için güçlü bir istihbarat yapılmalı. Bunu emniyetle, silahlı kuvvetlerle değil MİT´le yapabiliriz. Bu olay MİT´e en az on yıl kaybettirir. Ama doğru yönetirseniz güçlenerek çıkar MİT. Arap dünyasında güçlenen Türkiye istemiyorlar. İstihbaratı olmayanlar, bölgede yarı kördür. Politika üretilmesi için MİT, bölgede en önemli katalizör güçtür. Bize karşı bütün komplo ve eylemleri öğrenmeliyiz. Casusluk faaliyetini önleyecek MİT. Komplo teorilerini, komploları ortadan kaldıracak olan MİT. Türkiye´de manipülasyon engellenirse, siyasete müdahale edilemez. Bu şekilde yapılan olayları yurt dışı kullanmak istiyor. Bunu yaparken siyaseti baskı altına alıyorlar. Şu anda siyaset baskı altına alındı. ( Sabah)
İHANET VARSA ÖRTBAS ETMEYİN
15.02.2012 15:21 Nazlı Ilıcak (Sabah): Oslo barış süreci, koordinatör ülke temsilcisinin girişimiyle, 2005-2006´da başladığında, Tayyip Erdoğan´ın devrede olduğunu sanmıyorum. Zaten, Afet Güneş´in PKK temsilcilerine yönelik sözlerinden de anlaşılıyor: Muhataplarımızın zaman zaman beklentilerini alıyoruz. Bizi daha farklı bir profilde görmek istediklerini söylüyorlar. Zaman zaman rencide etti neden bu güvensizlik diye. Ancak zamanı geldiğinde, siyasi iradeye daha yakın kişilerin bu platformda yer alabileceğini belirtmiştik... Sayın Fidan bizimle birlikte bu toplantıya katıldı. Kendileri Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı; onun da ötesinde Başbakan´a en yakın kişilerden biri.
Açıkça görülüyor, temaslar, önce siyasetin dışında gelişmiş ve Hakan Fidan ancak 5. Oslo (12- 13 Mayıs 2011) toplantısına iştirak etmiş. İktidarının ilk yılları, Erdoğan ve AK Parti için çok zor geçen yıllardı. Terör tırmanıyordu. Yakalanmasından sonra Öcalan, süresiz ateşkes talimatını vermişken, AK Parti´yle birlikte yeniden şiddet eylemlerini başlatmıştı. AK Parti´nin iktidara gelmesiyle, PKK´nın aynı anda hareketlenmesini bir kenara yazın. Cumhurbaşkanlığı seçimi arefesinde (2007), şehitler üzerinden siyaset hesapları yapıldığını, cenazeye katılan AK Partili milletvekillerinin, bakanların nasıl yuhalandığını ve bu olayların gazetelerde manşet olduğunu hatırlayın. Hesap, ele geçen Ergenekon belgelerinde de görüldüğü gibi, terör eylemleriyle milliyetçi partilerin tabanını genişletmek, AK Parti´yi yıpratmak, sonunda yargı darbesiyle kapatmaktı. Aynı tarihlerde, azınlıklara yönelik suikastlar (Rahip Santoro, Hrant Dink, Zirve Yayınevi katliamı) işleniyor, Danıştay saldırısıyla, irtica tehdidinin ulaştığı boyutlar anlatılmak isteniyordu.
Oslo süreciyle nasıl bir mutabakata varıldığı ortada: Ya uzun vadede Irak ve Suriye´yi de içine alacak olan, sonuç itibariyle Misak-ı Milli sınırlarını aşan bir büyük özerk Kürdistan´ın kurulması çabalarına onay vereceksiniz, ya da, Halk savaşı başlayacak. Öcalan´ın bu mektubunu MİT mensupları elleriyle Kandil´e götürüp, Murat Karayılan´a teslim ediyor. Öcalan´ın mektubunun son satırlarında yer alan cümlelerine dikkat çekmek isterim: Ya demokratik çözüm ve barış, ya da Halk Savaşı... Heyetin, yeni teşkil olunan hükümet ve Meclis Başkanlığı üzerinde geliştireceği çalışmalar bu konuda belirleyici olacaktır. (6 Temmuz 2011)
Silâh ve şiddetten güç alan bir dayatmayla karşı karşıya bırakıldığımız ortada. Savcı Fikret Seçen, tahkikatın mahiyetini açıkladı: Hükümetin barış politikalarının soruşturulmaya tâbi tutulması söz konusu değildir. Bazı devlet görevlilerinin (MİT´çilerin) kendilerine yürütme organı tarafından verilen görevin dışına çıktıkları, örgütün eylemlerini gerçekleştirmesine yardım ettikleri şüphesini doğuracak deliller ele geçmiş, soruşturma bu sebepten başlatılmıştır. Kimse, olayların üstünü örtmeye gayret etmesin. Bir ihanet varsa bu ortaya mutlaka çıkmalı. ( Sabah)
(13 Şubat 2012), son güncel.: (15 Şubat 2012)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
MİT BAŞKAN VE GÖREVLİLERİNİN İFADEYE ÇAĞRILMASI KRİZİYLE İLGİLİ MANŞETLERİMİZ
KCK savcısı görevden alındı
MİT kanunu Perşembe çıkıyor
MİT´çilere yakalama kararı
MİT müsteşarı Fidan hedefte
Odatv-Aydınlık-İsrail´in hedefi: Fidan
´Mesaja mesaj´ ses kaydı