Tam
EskidenYeniye
 

Şemdin Sakık gizli tanık

Ergenekon davasına 255. duruşma ile devam ediliyor. Duruşmada gizli tanık Deniz dinleniyor. Kimliğini açıklayan Deniz´in eski PKK yöneticisi Şemdin Sakık olduğu anlaşıldı.

Önceki haber title=Sonraki haber

06.11.2012 10:45 Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük´ün de aralarında bulunduğu 65´i tutuklu 274 sanıklı ?Ergenekon? davasının 255. duruşması başladı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´nce, Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi´nde oluşturulan salonda görülen duruşmaya, emekli Tuğgeneral Veli Küçük, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ve gazeteci Tuncay Özkan´ın da aralarında bulunduğu 33 tutuklu sanık katıldı. Duruşmaya, CHP Zonguldak Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, annesinin cenazesine katılması için izin verilen emekli Orgeneral Hasan Iğsız, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek´in de aralarında bulunduğu 32 tutuklu sanık gelmedi. Bu davadan tutuksuz yargılanan ´Odatv´ davasının tutuklu sanığı Yalçın Küçük de duruşmada hazır bulundu.

GİZLİ TANIK ´DENİZ´ KİMLİĞİNİ AÇIKLADI: ŞEMDİN SAKIK!

Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese, duruşmada gizli tanık ´Deniz´in dinleneceğini belirtti. Gizli Tanık Deniz´in sesi ve görüntüsü bozularak duruşma salonunda bulunan ekranlara yansıtıldı. Gizli Tanık Deniz, açık kimliğiyle ifade vermek istediğini ve orijinal görüntüsünün duruşma salonuna yansıtılmasını talep etti. Mahkeme duruşmaya kısa bir ara verdi. Aranın ardından kararını açıklayan Mahkeme heyeti, Gizli Tanık Deniz´in talebini oybirliğiyle kabul ettiğini açıkladı. Gizli Tanık Odası´nda ifade veren Gizli Tanık Deniz´in, Şemdin Sakık olduğu anlaşıldı. Duruşma Şemdin Sakık´ın tanık olarak dinlenmesi ile devam ediyor.

İŞTE ŞEMDİN SAKIK´IN MAHKEMEDEKİ İFADESİ

´Ergenekon´ davasında tanık olarak dinlenilen PKK itirafçısı Şemdin Sakık, ´Bu olayın (Bingöl´de 1993´te 33 askerin şehit edilmesi) tetikçisi, PKK´dır. Örgüt liderinin ´eylem yapın´ talimatına karşın bu askerler tedbirsiz yola çıkarılmıştır. Neden tedbir alınmadı?´ dedi.

-Öcalan ve Perinçek görüşmesi-

1979 yılında PKK´ya sempati duyduğunu, 12 Eylül darbesinden sonra kendi başına dağa çıkmak zorunda kaldığını anlatan Sakık, Yurt dışına çıkmam nedeniyle PKK´ya bizzat katıldım. 1978´deki kuruluşunu, sonradan aldığım eğitim neticesinde öğrendim. O sürece ilişkin bildiklerim PKK´nın bize öğrettikleriyle sınırlıdır. Doğruluğu konusunda kuşkularım vardır. Hem Abdulah Öcalan kendisi ifade etmiştir. Ancak yapılanları, gelişmeleri değerlendirdiğimde, Öcalan´ın kullandığı ifadeler, sarf ettiği sözler değerlendirildiğinde özgücüne dayanmadığını, gerçek bir Kürt hareketi olarak ortaya çıkmadığını örgütten ayrıldıktan yıllar sonra daha iyi anladım diye konuştu. Bekaa Vadisi´nde tanık olduklarımdan sonraki süreçte yaşananların bazı konuların aydınlatılmasında mahkemeye yarayabileceğini umuyorum diyen Sakık, Doğu Perinçek´in PKK ile daha doğrusu Abdullah Öcalan ile olan ilişkilerinden sonra, Perinçek´in çekilmesi üzerine Yalçın Küçük ile ilişkilerinin geliştirildiğini belirtti. Sakık, Perinçek, ´Gazeteci kimliği ile geldim´ dedi. Perinçek´in Bekaa´yı ziyaretinde ortaya çıkanlar dikkat çekiciydi. İnsanlarla tokalaşmayı bile otoritesine bir leke olarak gören Öcalan´ın Doğu Perinçek ile öpüşmesi, günlerce baş başa bir odada görüşmesi, sonra onu kitaplaştırıp, yayınlaması gibi bir çalışma oldu. Barış elçisi olarak, kardeşlik elçisi olarak geldiğini söyledi. O güne kadar pos bıyığı, sesi, ifadeleriyle köylü görümünü ile tanınıyor olmasına rağmen Doğu Periçek ile yayınlanan fotoğrafları sayesinde, elinde çiçek, yüzünde gülücük hoş bir önder kişilik olarak kamuoyuna yansıtıldı. Öcalan, bir lider imajıyla sunularak kabul ettirilmeye çalışıldı dedi.

Çekilmesinden sonra Doğu Perinçek´in yerini ´Ergenekon´ davası sanıklarından Yalçın Küçük´ün doldurduğunu anlatan Sakık, ´Doğu Perinçek´in Abdullah Öcalan ile ilişkisi ne ise Yalçın Küçük´ün ilişkisi daha fazlaydı. Küçük bize, silahlı eğitim veriyordu. İkinci başkanımız mı diye düşünüyorduk. ´Rüzgara tutunmuş adam´ başlıklı bir makale yazmıştı. Bu yazı, örgütün güçlendirilmesini ve savaşın kızışmasını isteyen bir yapıdaydı. Abdullah Öcalan bize Yalçın Küçük´ün Türkler için bir şans, örgüt için Allah´ın lütfu olduğunu söylerdi´ şeklinde konuştu.

O dönemlerde Abdullah Öcalan ile konuşmalarında, silahlı mücadelenin bir çıkmaza girdiğini söylediğini aktaran Sakık, bu nedenle ayrı düştüklerini ve örgütten kaçtığını anlattı.

´Aslında 1993´te en büyük darbe oldu. Bu ülke bir değişime uğradı´ diyen Sakık, PKK´nın, silah olarak kullanıldığını savundu. Sakık, ´PKK´nın gerektiğinde Türklere, gerektiğinde ise devlet içindeki dinamiklere yöneltildiğini´ söyledi.

-33 askerin öldürülmesi-

Sakık, Bingöl´de 25 Mayıs 1993´te 33 askerin şehit edilmesine ilişkin şu açıklamalarda bulundu:

´33 asker şehit edildi, direkt üzerime atıldı. Olayı üzerime yığdılar. Devlet, o dönemde Kulp kırsalında olduğumu biliyordu. Ruh halimi bile biliyordu. Benim hakkımda, istihbarat almış, ´Yeşil ile ilgisi var´ dediler. O dönem örgüt tek taraflı ateşkes ilan etmişti. Devlet de bu ateşkesi bozmak için her gün operasyon yapıyordu. Örgüt lideri, ´herkes birbirini korumak için misilleme yapabilir´ diye talimat verdi. Öyle karakol basmak, büyük eylem yapmak imkanı yoktu. Kimlik sorma, yol kesme, mayın döşeme gibi eylemler yapıyorduk. Büyük silahlarımız yoktu. Küçük silahlarımız vardı. Askere yol kesme yapıldı. Götürelim mi, vuralım mı, tartışması yapıldı. Güvenlik kuvvetleri olay yerine gidince 2´si öldürülüyor. Ayak üstü karar veriliyor. Kimi öldürülüyor kimini de yanlarında götürüyorlar. Bu olayın tetikçisi, PKK´dır. Örgüt liderinin ´eylem yapın´ talimatına karşın bu askerler tedbirsiz yola çıkarılmıştır. Neden tedbir alınmadı? Bu planlanmış bir şeydir. Bu olayda insani olarak sorumluluk kabul ediyorum. Her gün telsizleri dinleyen, nerede ne kadar kişi olduğumuzu bilen, 200 kişi olduğumuzu bilen güvenlik güçleri, bu taburu çıkarırken, eylem yapılacağını bildiği halde neden tedbir almadı?´

Bu sürecin planlama olduğunu ileri süren Sakık, ´Öncesinde Özal, onun öncesinde Cem Ersever, onun öncesinde Eşref Bitlis gitmiştir. Kilit noktaları tutanlar tasfiye edildi. Güçlü bir savaş için bu bahaneyi yaratmaları gerekiyordu. Tek başına 33 asker olsaydı ´kazadır´, ´kana susamış timin işidir´ derdik. Ama bu zincirin halkasıydı. Türk halkını titretecek eyleme gerek vardı. Savaş talimatı da aynı yıla denk geldi. 1993´te gerçek anlamıyla 12 Eylül´den daha kanlı, daha köklü, daha korkunç bir darbe oldu. Sayı olarak, nitelik olarak da daha kanlıdır. Devletin en kilit noktalarındaki insanlar götürüldü´ diye konuştu.

-Gaffar Okkan cinayeti-

Sakık, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan´ın öldürülmesi olayına değinmek istediğini belirterek, ´Ergenekon davasıyla ne kadar ilgilidir bilmiyorum. Bu ölçüde faili meçhul olarak kalan, gizlenen olayların hepsi birbirine bağlıdır. Bir gücün işidir´ dedi.

Yeni yakalandığında, Diyarbakır valisi ve emniyet müdürünün kendilerine hitap eden bir toplantı yaptığını, isteği üzerine dönemin Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ile 5 dakika görüşerek, eşya, yiyecek gibi sorunlarını bildirdiğini anlattı.

Okkan´ın kendisine ilgi göstererek, ´Ülkeye zarar verdin, hizmet de etmelisin´ dediğini ifade eden Sakık, ´Böyle bir sıcak ilişkiyle başlayan, saygı duyduğum insanın ölümü gerçekleşti´ dedi.

Şemdin Sakık, 1994´te Tunceli kırsalındayken militanlar tarafından alınan 2 ormancıdan birini yanına aldığını, aralarında baba-oğul ilişkisi oluştuğunu söyledi.

Sakık, 1998´de örgütten ayrılınca, bu kişinin de 1 yıl sonra Diyarbakır´da yakalanıp itirafçı olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

´Başvurdum, beni görüştürdüler. Zaman zaman göreve çıkıyordu. Dicle´de bir yüzbaşının yanında kalıyordu. Gaffar Okkan, şehit düşünce ona sordum. Okkan´a yapılan eyleme bakıldığında, dünyanın hiç bir yerinde bu kadar yağdan kıl çekercesine, hedefi yüzde yüz vuran eylem görülmemiştir. ´Bunlar Lübnan´da eğitilen Hizbullah olsa bomba kullanırlar´ dedim. ´İran´daki Hizbullah olsa hiç bir zaman sonuca gitmezler´ dedim. ´Bu kesinlike Hizbullah işi değil´ dedim. Cezaevinde yan koğuşumda Hizbullah lideri kalırdı. Havalandırmadan konuşurduk. ´Bilmiyoruz´ diyorlardı. Bunlar bunun çeyreğini bile yapamazlar. PKK´nın bile bu kadar başarılı bir eylemi olmamıştır. Her faili meçhul cinayet, yüzde yüz devlet desteklidir. Gaffar Okkan´a, askeri, siyasi, istihbarat açısından bakarsanız, kesinlikle Hizbullah işi değildir. Bu bölgede, bütün silahlar karışıktır. PKK silahları, ordunun elindedir. Silahlardan çıkan mermiye bakarsanız, tetikçisini bilmek mümkün değildir.´

-´Beni öldürmek istediler´-

Örgütten ayrılmak istediğini, ayrılmanın da ya öldürülme ya da kaçmakla olduğunu belirten Sakık, Beni öldürmek istediler. Ben kaçıp cezaevine girdim. Ben bir tane bile örgütçü yakalatmadım. Dava sanıklarından Yalçın Küçük bana ´kahraman´ diyordu, şimdi ise ´hain´ diyor. Bir insan 2 gün önce kahraman, sonra nasıl hain olur. Bu insanın yaptığı birşey olmalı. O zaman, silahlı mücadeleyi üst noktaya götürtmekti. Silahlı mücadelenin devam etmesini istediği için Abdullah Öcalan´a her zaman ´Kardeşim´ dedi. Bu yaklaşım hala da devam ediyor diye konuştu.

-´Açlık grevlerinin ölüm grevlerine dönüşebileceğini söyledim´-

Sakık, Açlık grevlerinin ölüm grevlerine dönüşebileceğini söyledim. PKK şiddetinin bir boyutunu da böyle algılamamız gerekiyor. Elbette inkar edilen hakların bunda rolü var. Ben çıkışıyla ilgili değil, gelişimiyle ilgiliyim. Bu günlere getirilmesinde dış güçlerin, Amerika, komşu ülkeler hep vardı. Bunların rolü kadar solcu geçinen, liberal solcu etiketi takanlar, altanlar buna girer. Bunların hepsinin bir biçimde bu şiddetin sürmesinde katkısı vardır. Bunlar benim yorumun değildir dedi.

-Bahtiyar Aydın´ın ölümü-

Sakık, Tuğgeneral Bahtiyar Aydın´ın ölümüne ilişkin de şunları söyledi: 1993 yılında Mumcu cinayetiyle başlayan Bahtiyar Aydın cinayetiyle son bulan, 1994´e de yansıyan cinayetleri ve Türkiye´de yönetim değiştiğini dile getirmiştim. Bu cinayetlerin bir sahibi olması gerekir. Bahtiyar Aydın cinayetini örgütün üzerine attılar. Lice´de helikopterden iner inmez vuruldu. O zaman Lice yakınlarındaydım. Etrafımız kuşatılmıştı. Adeta bitiş seviyesindeydik. Telsizler vardı. Askerin telsizleri de vardı. Birbirimizi dinler ona göre hareketlerimizi planlardık. Bir anda telsizden paşa vuruldu diye bir anons geçti. Telsizden Lice´deki dağlık grubu aradım. Yapmadıklarını söylediler. Askerin telsizine girerek bizim ilgimizin olmadığını söyledim. ´Bir tuğgenerali vursak bunu dünyaya yayınlarız. Örgütün burada herhangi bir rolü yoktur,´ dedim. Bu olay üzerine operasyonu sona erdirdiler. Bunun sayesinde ben o zaman kurtuldum. Olay üzerime yıkıldı. Direkt olarak ben sorumlu tutuldum. Bu olay aydınlatılmadı. Birileri cinayet işliyor, birileri de azabını yaşıyor. Paşayı devletin içinde bir ekip vurdu. Şüphem yok. Paşayı devlet vurdu. Hatta duyduğuma göre vuran asker de öldürüldü. Lice´de çatışma süsü verdiler. Derin devlet vardır. kimi Ergenekon, kimi derin devlet dedi. Bence ayrımı yok. Öteden beri sol çevreler bütün hayellerinin ordu üzerinde kuruyorlar.

-´Yeşil, CASA uçağı düşünce öldü´-

´Ergenekon´ davasında tanık olarak dinlenilen Şemdin Sakık, ´2001´de Malatya´da düşen casa tipi uçakta ölenler arasında ´Yeşil´ olarak bilinen Mahmut Yıldırım da olduğunu´ iddia etti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi´ndeki duruşmada konuşan Şemdin Sakık, Gaffar Okkan suikastinden sonra 2001´de Diyarbakır´dan havalanan içinde bordo berelilerin bulunduğu casa tipi uçağın Malatya´da düştüğünü anımsattı.

´Öldürüldüler´ diyen Sakık, örgütteyken yanında olan ve cezaevinde görüştüğü gencin kendisine ´İyi ki benim yüzbaşım o uçağa binmedi. İşi çıktığı için binmedi. Binseydi ben de onunla gidecektim. Ben de kurtuldum´ dediğini aktardı.

Sakık, bu uçakta bulunan iki kişinin adının üstünün çizili olduğunu iddia ederek, ´O kasa uçakta ölenlerden birisi Mahmut Yıldırım´mış (Yeşil). İsmi çizilenlerden birisi oymuş. Bir devlet bu kadar olayın faili olan kişinin yaşayıp yaşamadığını bilmiyorsa, o artık devlet değildir´ dedi.

Şemdin Sakık, Kuzey Irak´tan kendisini getiren 5 kişilik ekibin başında da Mahmut Yıldırım´ın olduğunu ifade ederek, ´Demek ki bu Yıldırım 1998 yılında da kullanılan bir insandı. Bir kişi ´düşman´ denilen adamı getiriyor, JİTEM, MİT, emniyetin haberi yok. Bana, kimin getirdiğini sordular. ´Başıma bir iş gelir´ diye söylemedim´ diye konuştu.

-´Yeşil kimin emrinde çalıştı?´-

Yıldırım´ın, Tunceli ve Bingöl sorumlusu olduğunu iddia eden Sakık, ´Demirel döneminde Yıldırım, Çankaya´ya gitti mi, Çiller ile görüştü mü? Beni getirmek için kimden emir aldı? Kimin emrinde çalıştırıldı? Bilemiyoruz. 1993´te yıldızı parlayan Yıldırım´dır´ dedi.

Şemdin Sakık, Mahkeme Heyeti Başkanı Hasan Hüseyin Özese tarafından daha önce alınan ifadesi okunduğu sırada da açıklamalarda bulundu.

Kürtler´in bazı hakları olduğunu ve bu haklara saygı gösterilmesi gerektiğini dile getiren Sakık, ´Ama mücadelemiz sırasında bazı güçler tarafından piyon olarak kullanıldığım için utanç duyuyorum´ ifadesini kullandı.

Sakık, 18 yıl PKK´da kaldığını, hamal olarak girdiği örgütten birinci komutan olarak ayrıldığını ifade ederek, ´Örgüt liderine en yakın olması gereken isimlerden bir tanesiydim. Ancak benim Abdullah Öcalan ile bütün konuşmalarımı toplasanız Yalçın Küçük´ün bir kere konuşması kadar olmaz. Zaman açısından söylüyorum. Bunun saklanacak bir yanı yoktur. Artık ´Gazeteci sıfatıyla görüştüm, ikna etmek için oraya gittim´ ifadeleri kimseyi inandırmıyor´ şeklinde konuştu.

Başkan Özese´nin ´Yalçın Küçük ile Abdullah Öcalan biraya geldiklerinde ne görüşüyorlardı?´ sorusu üzerine Sakık, baş başa görüştüklerini, kendilerini yanlarına almadıklarını söyledi.

Sakık, ´Tahminin baş başa iken Yalçın Küçük Türkiye ve Avrupa´daki gelişmeler hakkında Öcalan´ı bilgilendiriyordu. Yalçın Küçük, Avrupa´da örgüt faaliyetinin içindeydi. Hatta, Öcalan´a, Yaşar Kaya hakkında istihbarat getiriyordu´ dedi.

-PKK´nın gelir kaynağı-

Sakık, 1993´te Şam´a, Abdullah Öcalan´ın yanına gittiğini dile getirerek, kendisine Lübnan´daki faaliyetleri denetleme talimatı verdiğini, ardından Lübnan´a gittiğini anlattı.

Orada örgütten Rıza Altun´un bulunduğunu ifade eden Sakık, ´Evinde balya balya, günlerce saysak bitiremeyeceğimiz dolar vardı. Benim gözlerim fal taşı gibi açıldı. O günlerde para sıkıntısı çekiyorduk. Paranın kaynağını sorunca ´Buradaki kaçakçıları gözetliyoruz. Denetliyoruz, bu bizim mücadelemizin amacı değil, aracı´ dedi. Halbuki Kürtler´in kurtuluşunun mücadelesini veriyorduk. Diyarbakır Lice´de bir köyde uyuşturucu ekimini yasaklamıştım. Döndüğümde olayı Öcalan´a anlattım, o da bana ´Bu örgütü nasıl idare ediyorsun. Arkamızda devlet mi var?´ dedi. Ben de köylüye yasağı kaldırdım. Örgütün geliri, ilk yıllarda Avrupa´daki işçilerin bağışıydı, 1990 sonrası uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı oldu´ şeklinde konuştu.

Sakık, İran´ın neredeyse örgüte uçak vereceğini, 1993´te, ateşkes öncesinde örgüte bir kamyon silah veren İran´ın, ateşkesten sonra ´Bunları size yerde çürütesiniz veya bakasınız, satasınız diye değil, kullanasınız diye verdik´ dediğini anlattı.

-´Birdal suikastinde Yeşil kullanıldı´-

Sakık, andıç (gazetecilere yönelik) olayında kendisine aşırı yüklenilerek listeler yapıldığını belirterek, ´Ben de gücüm oranında bunlara direndim. Direnişimin bedeli de 15 yıldır hücrede tek başına kalmamdır. Önüme getirilen listeyi birşey bildiğim için değil, hiçbir şey bilmediğim için reddettim´ dedi.

Akın Birdal suikastine de değinen Sakık, ´Bu işte Mahmut Yıldırım kullanıldı. Benim üstlenmemi istediler. Kabul etmedim, hücreye attılar. Yaşar Büyükanıt´ın da haberi vardı. TİT´i yönlendirdiğimi söylememi istediler. Bunu da kabul etmedim. Zaten sonra gerçekler anlaşıldı´ iddiasında bulundu.

-Sanıklar tepki gösterdi-

Tutuklu sanık Aydınlık Gazetesi yazarı Hikmet Çiçek de söz almadan Propaganda yapıyor diye bağırdı. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese, Dışarı çıkarmak zorunda kalacağım diyerek Çiçek´i uyardı. Zekeriya Öztürk de tanık Sakık´ın anlattıklarına tepki göstermesi üzerine duruşma salonundan çıkarıldı. Duruşmaya öğle arası verildi.

-´İran neredeyse örgüte uçak verecekti´-

1993´te Şam´a Öcalan´ın yanına gittiğini anlatan Sakık, Öcalan´ın kendisine Lübnan´daki faaliyetleri denetleme talimatı verdiğini, ardından Lübnan´a gittiğini söyledi. Sakık, Orada örgütten Rıza Altun vardı. Evinde balya balya günlerce saysak bitiremeyeceğimiz dolar vardı. Benim gözlerim fal taşı gibi açıldı. Biz o günlerde para sıkıntısı çekiyorduk. Paranın kaynağını sorunca ´buradaki kaçakçıları gözetliyoruz. Denetliyoruz, bu bizim mücadelemizin amacı değil, aracı´ dedi. Halbuki biz Kürtlerin kurtuluşunun mücadelesini veriyorduk. Diyarbakır Lice´de bir köyde uyuşturucu ekimini yasaklamıştım. Döndüğümde olayı Öcalan´a anlattım, o da bana ´bu örgütü nasıl idare ediyorsun. Arkamızda devlet mi var?´ dedi. Ben de köylüye yasağı kaldırdım. Örgütün geliri ilk yıllarda Avrupa´daki işçilerin bağışıydı. 1990 sonrası uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığından oldu dedi. Sakık, İran´ın neredeyse örgüte uçak vereceğini, 1993´te ateşkes öncesinde bir kamyon silah veren İran´ın ateşkesten sonra Biz bunları size yerde çürütesiniz veya bakasınız, satasınız diye değil, kullanasınız, diye verdik dediğini iddia etti.

-´Röportaj neden biz örgüt yöneticilerinden saklanıyor´-

Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, sanıklardan Doğu Perinçek ve terör örgütü lideri Abdullah Öcalan´ın Bekaa vadisinde çektirdikleri fotoğrafları tanığa gösterip soru sordu. Fotoğrafların, örgütün spor ve eğitim yaptığı alanda çekildiğini anlatan Sakık, Perinçek ile Öcalan´ın görüşmeleri gece geç saatlere kadar sürüyordu. Görüşmeler başbaşaydı. Ben içeri alınmadım. Bu görüşme sadece gazetecilik faaliyeti ise dünyaya duyurulacak röportaj, neden biz örgüt yöneticilerinden saklanıyor? Öcalan´ın yanına gelen hiçbir gazeteci yalnızca gazeteci değildir. Hasan Cemal, Cengiz Çandar, Altan kardeşler, Yasemin Çongar gazetecilik için gelmediler. Onların görüşme amacının örgütün askeri gücünü kullanmak olarak düşünüyorum ve gözlemliyorum dedi.

Taraf Gazetesi´ni de eleştiren Sakık, ?Taraf Gazetesi´nin, örgüt bülteni mi yoksa ulusal bir gazete mi o olduğu anlaşılmamaktadır. Öcalan´ın her sözü manşetten veriliyor. 2007′den günümüze kadar süren şiddette her kişinin isminin altında Taraf Gazetesi vardır? diye konuştu.

-´PKK bir terör örgütüdür´-

Örgüte katıldığı ilk dönemde faaliyetlerini Silahlı mücadele olarak tanımladığını belirten Sakık, Daha sonra mücadeleye savaş dedim. Şimdi ise terör diyorum. PKK bir terör örgütüdür. Biz başta haklı ilerici insanlığa hizmet yürüttüğümüze sanıyorduk ama 1999´da Abdullah Öcalan yakalanınca ´Silahlı Mücadeleye son veriyorum demesi ile PKK´nın yürüttüğü savaş, savaş olmaktan çıktı. Çünkü siyasi hedefi kalmadı. Öcalan tek başına örgütü yönetiyordu dedi. Örgütün tüm faaliyetlerini Öcalan´ın kontrol ettiğini anlatan Sakık, Eğer gerçek anlamda sorarsanız PKK´nın birinci dönem gerçek koordinatörü Doğu Perinçek´tir. İkinci dönem koordinatörü ise Yalçın Küçük´tür. Bu iki isim PKK´yı kullandı. Ben bu işin içinden geldiğim için söylüyorum dedi.

-´Kürtlerin yüzde 99´u savaşın bitmesini istiyor´-

Dağdaki insanlar inmek istiyor diyen Sakık, Ancak kanla beslenenler bunu istemiyor. Bunlar mecliste milletvekili, belediyede başkanlık gibi kademelerde bulunmakta. Bir de Kürtlerin yüzde 99´u bu savaşın bitmesini istiyor. Ölümden beslenenler için kimin öldüğünün önemi yok. Apo´yu tanrılaştırıyorlar. PKK´nın olumsuz yanını gizleyerek dokunulur yanını öne çıkarıyorlar. Sorun düşünülenden daha derin. 20 yıl önce dağda ölen kızkardeşimin hala oyu kullanılıyor. Öcalan´ı, Karayılan´ı gazete köşelerinde analiz ediyorlar. Çok sempatik bir diye yazıyorlar. Bu maceracı gençlere yol gösteriyor. Örgütü bu kadar çok işlemeleri ´Oralara gidin´ anlamına geliyor dedi.

-´Perinçek ve Küçük, Öcalan´ı kullandı´-

Savcı Pekgüzel, Doğu Perinçek ve Öcalan´a ait fotoğrafların göstererek, Çiçek verme söz konusu. Nasıl oldu bu olay? diye sordu. Tanık Sakık, Bu fotoğraf ilişkilerin ne kadar sevgi ve sıcak dolu olduğunu gösterir. Çiçek sevgi olduğunu ortaya koyuyor. Perinçek ve Öcalan çok samimidirler. Benim kimse ile şahsi sorunum yok. Kimseye iftira atma dersim de yoktur. Doğu Perinçek ve Yalçın Küçük, Öcalan´ı kullandılar. Arkalarında kimler var bilemem dedi. Bu sırada Yalçın Küçük oturduğu yerden Sakık´ın iddialarına tepki gösterdi.

-´Günde 100 tane fotoğraf çekilirdiler´-

Savcı Pekgüzel, daha sonra Doğu Perinçek ile Öcalan´ın birlikte çekildiği fotoğrafları göstererek sorular sordu. Sakık ise, Günde 100 tane fotoğraf çekilirdiler. Fotoğrafçıların biri önlerinde biri arkalarından takip ederdi dedi. Savcı Pekgüzel, Öcalan ile görüşmeye gelen diğer gazeteciler de bu şekilde militanlar ile tek tek tokalaşır mıydı? Tören yapılır mıydı? diye sordu. Gülerek cevap veren Sakık da Gelen her gazeteciye böyle törenler düzenlenseydi örgüt, bütün günlerini törenlerle geçirmesi gerekir. O dönemde Öcalan ile yabancı ve Türk gazetecilere hep mülakat verirdi diye cevap verdi.

-´Öcalan´a suikast´-

Abdullah Öcalan´a 1996 yılı bahar ayında Şam´da suikast yapıldığını anlatan Sakık, Bomba patlatıldığı saatte benimle uydu telefonuyla konuşuyordu. Bir ara telefondan uzaklaştı kaldığı yerin yakınındaki Türkçe okulunun önünde patlama olmuş. 15 dakkaka kadar telefondan uzaklaştı. Sonra ´siz savaşmadığınız için düşman gelip beni Şam´da vurmaya çalışıyor´ dedi. Okulun kırılan camlarından da Cemil Bayık hafif yaralandı. Öcalan tedbirini almış. Ya Öcalan bilgi aldı, böyle birşey olmadı. Ya da, bombacılar Şam yönetiminden bu icazeti alamadılar. Önce öldürmek için planlanan eylem birilerinin müdahalesiyle korkutmaya dönüştü dedi.

Şemdin Sakık´ın yorulduğunu söylemesi üzerine, mahkeme heyeti duruşmayı yarın saat 09.00´a erteledi.

SAKIK KİMDİR

Terör örgütü PKK´nın iki numaralı adamı Şemdin Sakık ile kardeşi Arif Sakık, 13 Nisan 1998 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Özel Kuvvetler Komutanlığının Yarasa Operasyonu ile yakalanıp, Türkiye´ye getirildi. 20 Mayıs 1999´da Sakık ile kardeşi, ölüm cezasına çarptırıldılar. İdam cezasının kaldırılmasıyla Sakık ömür boyu hapse mahkum edildi.

DURUŞMAYLA İLGİLİ DİĞER GELİŞMELER

CHP´Lİ İNCE´DEN SAKIK´IN TANIKLIĞINA TEPKİ

CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce, ´Ergenekon´ davasında gizli tanık ´Deniz´ kimliğinin Şemdin Sakık´ın olması ile ilgili olarak açıklamalarda bulundu. İnce, Bu ülkenin yurtseverlerini, aydınlarını, gazetecilerini, milletvekillerini PKK´lıların gizli tanık olarak verdikleri ifadelerle yargılıyorlar dedi.

BAŞBUĞ´DAN SAKIK´IN TANIKLIĞINA TEPKİ

Eski Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğu, PKK terör örgütünün eski sorumlularından Şemdin Sakık´ın Ergenekon davasında ifade vermesine ve ileriye sürdüğü iddialara tepki gösterdi. İlker Başbuğ, avukatı İlker Sezer aracılığıyla yaptığı yazılı açıklamada şu ifadeleri yer verdi: Bir tarafta ömürlerini PKK terör örgütüne karşı mücadele ile geçiren ancak bugün haksız ve mesnetsiz suçlamalarla Ergenekon davasında sanık sandalyelerine oturtulan Türk ordusunun komutanı ve karargahı, diğer tarafta bir dönem PKK terör örgütünün iki numaralı adamı konumunda olan Bingöl´de 1993 yılında 33 erimizin şehit edilmesi için emir veren, ancak bugün tanık sandalyesine oturtulan bir terörist. Bir tarafta Türk Silahlı Kuvvvetlerine komutanlık yapmış 26´ncı Genelkurmay Başkanının ´Terör örgütü kurmak ve yönetmekten suçlanması ve yargılanması´ diğer tarafta Türkiye Cumhuriyeti devleti ile ve sanıklarla hasım durumunda olan eli kanlı bir teröristin Türkiye Cumhuriyeti mahkemesinde dinlenen tanık olması. Takdir yüce Türk milletinindir.

ORG. TUNCER KILINÇ: SAKIK DÜRÜST BİR ADAM

Ergenekon davasının tutuklu sanığı emekli Orgeneral Hasan Iğsız´ın vefat eden annesinin cenaze törenine emekli Org. Tuncer Kılınç da katıldı. Ergenekon Davası´nda gizli tanık olduğu ortaya çıkan Şemdin Sakık ile ilgili bir soruya Kılınç, Tabi onu bilemiyorum. Uzaktan tanıdığım kadarıyla dürüst bir adam. Ne biliyorsan onu zannediyorum ki tüm çıplaklığıyla söyleyecektir. Nitekim bugünkü gizli tanıklıktan sahaya çıkmış olması bunu göstermiştir. Eğrisi büğrüsü olmayan bir insandır diye yanıt verdi.

SAKIK: ÖCALAN 12 EYLÜL´Ü ÖĞRENİNCE TÜRKİYE´DEN AYRILDI

Sakık, 2008´de soruşturma savcılığına gönderdiği ifadesinde, Öcalan´ın 12 Eylül darbesinden haberdar olduğu için Türkiye´yi terk ettiğini söyledi.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılığa iletilmek üzere 4 Haziran 2008 tarihinde ifade veren Şemdin Sakık, PKK terör örgütü ve Öcalan ile ilgili çarpıcı iddiaları gündeme getirdi. Ergenekon iddianamesinde de yer alan ifadelere göre Sakık, Öcalan ile istihbarat örgütleri arasındaki ilişkileri açıklayacağını ifade etti.

Şemdin Sakık´ın, Abdullah Öcalan liderliğindeki PKK örgütünün 1980 ihtilali öncesinde Türkiye´yi terk etmesinin nedeni; kendi ifadelerinde de yer aldığı gibi darbenin olacağından haberdar olmasıdır. Ben de sempatizanı olduğum örgüte Bekaa Vadisi´nde katıldım. Örgütün ilk yayınlarında ´Maraş katliamı üzerine´ başlıklı broşürde de 12 Eylül darbesinin olacağı yazılmıştı. Örgüt ve lideri, bu darbeyi önceden haber aldıkları için en etkin önlem olarak yurt dışına gitmeyi kararlaştırmışlardı. ifadeleri dikkat çekti.

ŞEMDİN SAKIK´IN GİZLİ TANIK DENİZ KOD ADIYLA VERDİĞİ SAVCILIK İFADESİ

PKK terör örgütü içinde uzun süre faaliyet gösteren Gizli Tanık DENİZ alınan ifadesinde;

1986-1987 yıllarında Abdullah ÖCALAN´ın Bekaa Vadisinde bulunan Helve kampında bulunduğu sırada gazeteci ve siyasi kimliği olan Doğu PERİNÇEK´in röportaj adı altında geldiğini, ilgisi çeken ilk olayın Doğu PERİNÇEK´in Abdullah ÖCALAN tarafından bizzat karşılanması ve askeri tören yapılması olduğunu, Doğu PERİNÇEK´e kampta bir oda tahsis edildiğini, Doğu PERİNÇEK´in kampta 10 gün kadar kaldığını, Abdullah ÖCALAN hiçbir misafiri ile bir defadan fazla birlikte yemek yemediği halde Doğu PERİNÇEK ile kaldığı süre boyunca bütün yemekleri birlikte yediklerini, Abdullah ÖCALAN´ın kendisi ile görüşmeye gelen herkesle görüştüğünü ve gelenlerin yüzüne karşı güzel sözler söylediğini, ancak gittikten sonra da arkasından ajan, işbirlikçi ya da benden yararlanmaya geldi şeklinde sözler söylediğini, fakat Doğu PERİNÇEK hakkında övücü sözler söylediğini, Doğu PERİNÇEK´in PKK terör örgütü elebaşısı Abdullah ÖCALAN´la görüşmesinin ardından bu görüşmesini bir kitap haline getirip yayınlatması ve Aydınlık dergisinde dizi halinde yayınlamak suretiyle varlığı yokluğu çok fazla hissedilmeyen Abdullah ÖCALAN ve PKK örgütünün Türkiye siyasetinde gündemleşmesini ve ülke içerisinde örgütün taban bulmasını sağladığını, 15 Ağustos 1984 olayları ile örgütün adını Türkiye´de hissettirmişse de daha sonra yapılan operasyonlarla örgütün ağır darbeler aldığını, örgütün o dönemde siyasi olarak ta sıkışmış bir durumda olduğunu ve yayınlanan bu görüşmenin adeta örgüt için bir can simidi haline geldiğini, bu röportajın yayınlanması ile Doğu PERİNÇEK´in örgütün adeta ikinci lideri konumuna geldiğini ve yayınladığı bu kitabın örgüt mensuplarının evlerindeki kitaplıklarda yerini aldığını, Doğu PERİNÇEK´in Abdullah ÖCALAN´ın Türkiye ve Türk askerine karşı silahlı mücadele ettiği dönemlerde Abdullah ÖCALAN´la görüşüp hatta bu görüşmelerini yayınlamak suretiyle örgütün propagandasını yaptığı halde, bugün her ne kadar Abdullah ÖCALAN´ın samimiyetsizlikle suçlansa bile bir barış ortamından bahsetmekte ve çözümün diyalog ile olabileceğini söylediğini, ancak Doğu PERİNÇEK´in ise tam da bu dönemde Abdullah ÖCALAN ve PKK´ya karşı çok ciddi söylemler ve yayınlar yaptığını ve Doğu PERİNÇEK´te ki bu değişimi anlamakta güçlük çektiğini... beyan etmiştir.

Gizli Tanık DENİZ´in ifadesinde; Abdullah ÖCALAN liderliğindeki PKK örgütünün 1980 ihtilali öncesinde Türkiye´ye terk etmesinin nedeni darbenin olacağından haberdar olması olduğunu, kendisinin örgüte Bekaa vadisinde katıldığını, örgütün ilk yayınlarından Maraş Katliamı üzerine başlıklı broşürde de 12 Eylül Darbesinin olacağı yazıldığını, örgüt ve lideri bu darbeyi önceden haber aldıkları için en etkin önlem olarak yurt dışına gitmeyi kararlaştırdığını Abdullah ÖCALAN´ın örgütte yapmış olduğu birçok konuşmasında bu durumu şu şekilde açıkladığını; Bir yanda Pilot diğer yanda Kesire ajanı vardı, günlük olarak beni denetleyerek devlete bilgi veriyorlardı, bende kendilerini kullanıyordum, onlar benden bilgi almaya çalışırken ben onlardan bilgi alıyordum, onlar sayesinde devlet içindeki gelişmeleri öğreniyordum, darbenin olacağını biraz bunların anlatımlarından biraz da kendi yorumlarımdan çıkarttım diye anlattığını, Öcalan´ın, Pilot Necati ve Kesire Yıldırım için sürekli MİT ajanı dediğini, MİT ajanı olarak söylediği Kesire YILDIRIM ile evlenmesini de onun kendisi üzerinde denetim kurduğunu düşünmesini sağlayıp örgütü oluşturduğu şeklinde açıkladığını,beyan ettiği görülmüştür.

Gizli Tanık Deniz ifadesinde eylem ile ilgili olarak;

Bildiği bir konuyu da burada açıklamak istediğini söyleyerek ŞEMDİN SAKIK YAKALANDIKTAN SONRA KENDİSİNE YETKİLİLER TÜRKİYE´DE TANINMIŞ ARALARINDA AKIN BİRDAL İSİMLİ GAZETECİ, YAZAR VE SİYASETÇİLERİN ÖRGÜTLE NE TÜR İLİŞKİLERİNİN OLDUĞUNU SORMUŞ OLDUKLARINI, ONU BU KİŞİLER HAKKINDA İFADE VERMEYE ZORLADIKLARINI, Şemdin SAKIK´ın bu kişileri tanımadığını, bu kişilerin örgütle olan irtibatları konusunda bir bilgisinin olmadığını söylediğini, bu görüşmeden iki veya üç gün sonra Akın BİRDAL´ın suikasta uğradığını, Bu olaydan sonra yine Şemdin SAKIK´ı sorguya alarak yine aynı içerikli evrakı tehdit yoluyla imzalatmaya çalıştıklarını Ancak kendisi bilgisi olmadığı bir konuda kimseye suç yükleyemeyeceğini beyan ederek imzalamadığını beyan etmiştir.

Yalçın KÜÇÜK, Haymana Zindanı, 8 Mayıs başlıklı, Doğu ya selam ibareleri ile başlayan 2 sayfalık belge ile ilgili olarak; Yalçın KÜÇÜK´ün Haymana cezaevinden Aydınlık Dergisi gönderdiği bir mektup olduğunu beyan ettiği, Gizli Tanık DENİZ 04.06.2008 tarihinde alman ifadesinde; 1986-1987 yıllarında Abdullah ÖCALAN´m Bekaa Vadisinde bulunan Helve kampında bulunduğu sırada gazeteci ve siyasi kimliği olan Doğu PERİNÇEK´in röportaj adı altında geldiğini, Doğu PERİNÇEK´in Abdullah OCALAN´la görüşmesinin ardından bu görüşmesini bir kitap haline getirip yayınlatması ve Aydınlık dergisinde dizi halinde yayınlamak suretiyle varlığı yokluğu çok fazla hissedilmeyen Abdullah ÖCALAN ve PKK örgütünün Türkiye siyasetinde gündemleşmesini ve Türkiye içerisinde örgütün taban bulmasını sağladığını, 15 Ağustos 1984 olayları ile örgüt adım Türkiye´de hissettirmişse de daha sonra yapılan operasyonlarla ağır darbeler aldığını, siyaseten de sıkışmış bir durumda olduğunu, yayınlanan bu görüşmenin adeta örgüt için bir can simidi haline geldiğini, bu röportajın yayınlanması ile Doğu PERİNÇEK´in örgütün adeta ikinci lideri konumuna geldiğini ve yayınladığı kitabın örgüt mensuplarının evlerindeki kitaplıklarda yerini aldığını. Ferit İLSEVER isimli şahsı İşçi Partisi genel sekreteri olarak bildiğini, Yazar olarak tanıdığı Yalçın KÜÇÜK´ü 1993 ve 1996 yıllarında Şam´da yukarıda anlattığı gelişmeler sonrasında kurulan kampta Abdullah OCALAN´la görüşmek için geldiğini gördüğünü, bu tarihlerden önce de geldiğini Abdullah OCALAN´la görüşmelerinin yayınlanması nedeniyle bildiğini, Yalçın KÜÇÜK´ün daha sonra örgütün yayın organı olan MED TV´de Atölye isminde bir program sunduğunu, bu programda telefonla Abbullah ÖCALAN´m katılımını sağlayıp o dönemde programı sürdürmekte olduğunu, Yalçın KÜÇÜK´ün PKK örgütü nezdindeki rolünün, örgütü silahlı eyleme teşvik etmek konusunda Abdullah ÖCALAN´ı yönlendirmek olduğunu. Abdullah ÖCALAN´m da Yalçın KÜÇÜK hakkında Senin her cümlen benim beynimde bir kıvılcım meydana getiriyor şeklinde söylemlerde bulunduğunu bildiğini, Abdullah ÖCALAN´m üst düzey örgüt mensupları ile teknik mevzuları konuştuğunu, ancak durum değerlendirmesi yapmadığını, bunu Yalçın KÜÇÜK ile yaptığını, Yalçın KÜÇÜK´ün adeta Abdullah ÖCALAN´m beyni olduğunu. Abdullah OCALAN´a 1996 yılında gerçekleştirilen daha doğrusu Şam´da ki okulun önünde patlatılan bombayı gerek Yalçın KÜÇÜK´ün gerekse Abdullah ÖCALAN´m haberdar olduklarını kendi beyanları ile açıklamışlardır dediği, bu açıklamalarda Yalçın KÜÇÜK´ün yurtdışında bulunduğu bir sırada Abdullah ÖCALAN´ı arayarak sana suikast girişiminde bulunulacak, Şam´ı terk et şeklinde haber verdiğini, Abdullah ÖCALAN´m da buna rağmen Şam´dan ayrılmayacağını ama tedbir alacağını söylediğini bildiğini, Bu açıklamaların örgütün yayın organlarında da yer aldığım, Abdullah ÖCALAN´m Şam´da bulunduğu dönemlerde 199O´lı yıllardan sonra Yalçın KÜÇÜK´ün kendisi ile görüşmeye başladığını, bu dönemden sonra Yalçın KÜÇÜK´ün yurtdışında Fransa, Brüksel gibi Avrupa ülkelerinde kaldığını, Abdullah ÖCALAN´m Suriye´den çıktıktan sonra ise Türkiye´ye döndüğünü, bunun da oldukça dikkat çekici bir durum olduğunu. Kendisinin Ergenekon soruşturmasında ismi geçip de tanıdığı şahıslar ile ilgili beyanlarının bunlardan ibaret olduğunu, ayrıca bu kapsamda olabileceğini düşündüğü konular ile ilgili de beyanlarda bulunduğunu, genel olarak bilgi sahibi olduğu Ergenekon yapılanması ile PKK´nın hem kuruluşu, hem Yalçın KÜÇÜK Doğu PERİNÇEK ilişkisi ve yukarıda anlattığı konular göz önünde bulundurulduğunda ilişkili olduğunu düşündüğünü beyan etmiştir. Gizli Tanık GALİP´in alman ifadesinde; Örgütte Pilot Necati olarak bilinen şahıstan ve bu şahsın Abdullah ÖCALAN ile olan ilişkisinden bahsetmek istediğini, Plot Necati´nin mesleğinin pilotluk olduğunu, Ağrılı olduğunu bildiğini, Abdullah ÖCALAN´m pilot Necatinin devletin adamı olduğunu, kendisini kontrol etmek üzere görevlendirildiğini, kendisine Ankaradayken para yardımı yaptığını, fakat pilot Necatinin kendisini kontrol edemediğini, kendisinin onu kullandığını ve bir takım bilgileri aldığını, bundan dolayı da devletin kendileri üzerine gelmediğini beyan ettiğini, Pilot Necati´nin Abdullah ÖCALAN´a üstü kapalı olarak sen bir kuşsun istediğimiz zaman seni pişirip yeriz´ dediğini söylediğini, Abdullah ÖCALAN ile Pilot Necati´nin ilişkisinin 1976-1977 yıllarında başladığını ve Abdullah ÖCALAN´ın yurt dışına çıkana kadar devam ettiğini, Abdullah ÖCALAN´ın Pilot Necati´nin bir uçak kazasında öldüğünü Yalçın KÜÇÜK´ün kendisine söylediğini beyan etmiştir. Gizli Tanık Emek alman ifadesinde; kendisinin PKK örgütü içerisinde Mahsum Korkmaz Akademisinin bulunduğu kampta ve Suriye´deki örgüt evlerinde kaldığı dönem içerisinde Abdullah ÖCALAN´ı Türkiye´den ve değişik ülkelerden birçok kişinin görüşmek üzere geldiğini, gelenler arasında Doğu PERİNÇEK´in de olduğunu, Doğu PERİNÇEK´in kampa ve Suriyede bulunan evlere gelmesinin nedenlerinden biride Türkiye Ti sol örgütler ile PKK arasında amaç birliği sağlayacak bir devrimci platform oluşturmak amacıyla geldiğini bildiğini, görüşmelerin gizli yapıldığı için başka hangi konularda görüştüklerini bilmediğini, Abdullah ÖCALANT Mahsum Korkmaz Akademisinde ziyaret etmeye Cengiz Ç AND AR ile Mehmet Ali BİRAND´m geldiğini gördüğünü, ayrıca Yalçın KÜÇÜK, Yunan İstihbarat Subayı ve Suriye İstihbarat Subaylarının geldiğini duyduğunu, bu gelen şahısların Abdullah ÖCALAN´ın yanına niçin geldiklerini ve amaçlarının ne olduğunu bilmediğini beyan etmiştir. Gizli tanık SON TEZGAH alman ifadesinde; 198O´de Türkiye İşçi Partisi´nin gençlik örgütü olan GENÇ ÖNCÜ yapılanmasının merkez yöneticilerinin şimdi TKP´nin yöneticileri olduklarım, Aydemir GÜLER´in başkanlığını yaptığını, 1980´den sonra TİP´e muhalefet eden, TİP-TKP birleşmesine karşı çıkanların Gelenek diye bir dergi çıkarmaya başladıklarını, daha sonra Sosyalist İktidar Partisini örgütlediklerini ve en sonunda TKP olduklarını, halen TKP olarak devam ettiklerini o dönem bunların devlet içinde karanlık bağlantılarının olduğunun hep konuşulduğunu, Yalçın KÜÇÜK´ün, 1980´de TİP in muhalif kanadında yer aldığını, GENÇ ÖNCÜ ile birlikte hareket ettiğini GENÇ ÖNCÜ´nün ağa babasının Yalçın KÜÇÜK olduğunu, Yalçın KÜÇÜK´ün Sosyalist İktidar Partisi kurulunca Abdullah ÖCALAN´ı desteklemek üzere PKK´nm peşine takıldığım, PKK terör örgütünün ideolojik olarak desteklenmesi ve yönlendirilmesini Yalçın KÜÇÜK´ün yaptığını, Abdullah ÖCALAN´a yapılacak olan operasyonu deşifre edecek kadar gözü kara bir PKK yanlısı olduğunu, Terör örgütü üyesi olup 1997 yılında yakalanan Şahin ARAŞ (Nevzat K) isimli şahısın 18.09.1997 yılında alman ifadesinde; Eğitim yaptıkları Suriye´deki kampa, birçok gazeteci yazarların gelmekte olduğunu, bunlardan hatırladığı kadarı ile Gazeteci Yalçın KÜÇÜK, ÖDP partisi Başkan Yardımcısı Mahir SAYAN, Pakistan SİNDİ örgütüne mensup iki Pakistanlının Abdullah ÖCALAN´ın faaliyetleri ile eğitim hakkında bilgi almak için geldiklerini, Yunanistan´dan sivil giyimli daha sonra subay olduklarını öğrendiği şahısların ve Rus gazetecinin geldiğini, burada Abdullah ÖCALAN ile konuşup kendisi ile röportaj yaptıklarını, KDP´nin Türkiye temsilcisi olan Siraç BİLGİN ´in de bulundukları kampa geldiğini, yine bu kampta MET Tv nin yöneticilerinin sürekli olarak kendileri ile kalmakta olduklarını, bunlardan gazeteci Yalçın KÜÇÜK´ün kendilerini toplayarak Kürdistan ve Abdullah ÖCALAN hakkında ders verdiğini, kendilerine Kürtleri ve Kürdistanı anlattığını, Abdullah ÖCALAN´ı siz tam olarak tanımıyorsunuz, o iyi bir liderdir, bu kendiliğinden çıkmadı, dediğini ve Kürdistanm gelişmesinden Abdullah ÖCALAN oluşumunun olduğunu anlattığını beyan etmiştir. Bilgi sahibi Ümüt FIRAT´m 31.12.2008 günü İstanbul Emniyet Müdürlüğünde alınan ifadesinde; Yalçın KÜÇÜK´ün 1971 öncesinde Türkiye İşçi Partisi içerisinde bulunan bir kişi olduğunu, 1975 yılında kurulan sol parti olan Türkiye İşçi Partisi içerisinde de yer aldığını, daha sonra oradan ayrılarak 1987 yılından sonra da Toplumsal Kurtuluş adı altında bir dergi çıkardığını ve sol sosyalist düşüncelerini topluma anlatmaya çalıştığım, 1988 yılı sonrası PKK ile ilgili haberler, yorumlar yayınlamaya başladığını, daha sonra Yalçın KÜÇÜK´ün bizzat 1990 yıllarda Şam´a ve Bekaa´ya giderek Abdullah ÖCALAN ile temas kurduğunu, 1994-1995 sonrası Avrupa´ya giderek o zamanki MED TV´de programlara katıldığını, amacının Abdullah ÖCALAN´ın liderliğinde Ortadoğu´da bir Kürt statüsünün oluşacağını düşündüğünü ve kendisi de bu yapı içerisinde yer almak istediğini Geçmişte komünizmin merkezi Moskova olduğunu, artık Bekaa olduğu şeklinde ifadeler kullandığını, ancak gerçek maksadı hakkında somut bilgi sahibi olmadığını, Bilgi sahibi Mehmet Ali ÖZALTIN´m 17.10.2008 tarihinde alman ifadesinde; Türk Metal Sendikası Başkanı olan Mustafa ÖZBEK´in ülkücü görüşe sahip olduğunu, sendika yönetiminin de yine aynı görüşten kişilerden oluştuğunu, DEHAP´m 2. Olağanüstü kongresi 09.06.2003 tarihinde Türk Metal sendikasına ait Büyük Anadolu Otelinin kapalı spor salonunda yapıldığını, sendika üyelerinin olağanüstü kongrenin burada yapılmasından ve burada Türk bayrağına yapılan hakaret ve İstiklal Marşının okunmaması nedeniyle tepki gösterdiğini, kendisinin öğrendiği kadarıyla DEHAP´m kongre yapabilecek bir yer bulamadığını ve Büyük Anadolu Otelini de Yalçın KÜÇÜK´ün ayarladığını, Yalçın KÜÇÜK´ün şu anda sürekli ART televizyonunda program yapmakta olduğunu beyan etmiştir. Bilgi Sahibi Mehmet EYMÜR´ün alınan ifadesinde; 1994 yılında Milli İstihbarat Teşkilatına geri döndüğünü, Tansu ÇİLLER´in dönemin başbakanı, Sönmez KOKSAL´ın MİT Müsteşarlığı görevinde bulunduğunu, başında bulunduğu Özel İstihbarat Dairesinin ana hedeflerinden birinin PKK terör örgütünün başı Abdullah ÖCALAN olduğunu, Abdullah ÖCALAN´m Şam´da ikamet ettiğini öğrenmeleri üzerine Abdullah ÖCALAN´ı etkisiz hale getirmek için üst makamların oluru ile MİT´in kontrolündeki bölgede asker ve polisin katılımı ile operasyon için müşterek grup kurduklarını, basında çıkan haberlerden sonra polisin gruptan ayrıldığım, netice olarak 1 ton C4 patlayıcı yerleştirilmiş minibüsü illegal olarak Suriyeye soktuklarını, aracın planlanan şekilde Abdullah ÖCALAN´ın bulunduğu kampın önüne bırakılmadığı için eylemin tam olarak hedefine ulaşmadığını, Bütün bu süreç içerisinde hem kendi teşkilatı içerisinde hemde teşkilat dışındaki bazı kurumlarda çalışan görevlilerin Ocalan´a yönelik bu faaliyeti sabote etmek için engellemelerde bulunduğunu, Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik BİR´in özel olarak kurulan birlikteki elemanları eğitim zamanları geldiği gerekçesiyle geri çektiğini, bu engellemelerin dış istihbarat servislerinin etkisinde olan bazı görevlilerce yapıldığı kanaatinde olduğunu, Genelkurmay Başkanlığı kanalıyla Gölcük´ten aldıkları patlayıcı malzemelerin birkaç gün sonra Cumhuriyet Gazetesinde Mit bir ton patlayıcıyı ne yapacak, neden verildi şeklinde habere konu olduğunu, buradaki amacın bir yerlere mesaj vermek olduğunu, PKK terör örgütünü bitirmek için yaptıkları bu çalışmalarda, takiplerinde bulunan yurtdışı telefonunda (1996-97) dönemin Genelkurmay İstihbarat Başkanı ve Şam´daki askeri ateşe arasındaki görüşmede; Suriye´ye ekipler yollandığının, Abdullah ÖCALAN´ı ipe bağlayıp sürükleye sürükleye getireceklerinin konuşulduğunu, dönemin müsteşarı Sönmez KOKSAL´ın bu konuşmayı hayretle karşılayarak bildiği kadarıyla Genelkurmay Başkanına bildirdiğini, Yalçın KÜÇÜK´ün bir zamanlar PKK´ya ve özellikle Abdullah ÖCALAN´a danışmanlık yaptığını, daha sonra aralarının açıldığını, Yalçın KÜÇÜK´ün PKK´yı yönlendiren, taktik ve strateji veren bir durumda olduğunu, teşkilat olarak PKK´yla bağlantılı yurtdışındaki bir hedef olarak kendilerine verildiğini, faaliyetlerini izlediklerini beyan etmiştir. PKK Terör Örgütü elebaşısı Abdullah ÖCALAN´ın İmralı Cezaevinde alınan ifadesinde; Suriye´de meydana gelen bombalama eylemlerinden sonra Hafız Esat´ın kendisine Ağa isimli şahısla haber göndererek bu eylemlerin kendi yüzünden olduğunu söylediğini, 06 Mayıs 1996 tarihinde kendisine suikast yapılacağını Yalçın KÜÇÜK´ün söylediğini, bunu nereden öğrendiğini sorduğunda ANAP´lı üst düzey biri tarafından kendisine sızdırıldığını belirttiğini beyan etmiştir

Gizli tanık DENİZ ifadesinde; PKK terör örgütüyle olan ilişkilerinden bahsettikten sonra, Yalçın KÜÇÜK´ün 1993 ve 1996 yıllarında ve daha öncesinde Suriye-Şam´daki kampta Abdullah ÖCALAN´la görüşmek için geldiğini, Abdullah ÖCALAN´la görüşmelerini yayınladığını, daha sonra örgütün yayın organı olan MED TV´de, Atölye isminde bir program sunduğunu, bu programda telefonla Abbullah ÖCALAN´ın katılımını sağladığını, Abdullah ÖCALAN´ı yönlendirerek, PKK örgütünü silahlı eyleme teşvik ettiğini, Abdullah ÖCALAN´ın da Yalçın KÜÇÜK´e Senin her cümlen benim beynimde bir kıvılcım meydana getiriyor dediğini, Abdullah ÖCALAN´ın üst düzey örgüt mensupları ile teknik mevzuları konuştuğunu, ancak durum değerlendirmesini Yalçın KÜÇÜK ile yaptığım, Yalçın KÜÇÜK´ün adeta Abdullah ÖCALAN´ın beyni olduğunu beyan etmesinden de şüpheli Yalçın KÜÇÜK´ün Ergenekon silahlı terör örgütü amaçları doğrultusunda PKK terör örgütünün eylem ve stratejilerinin belirlenmesinde önemli bir görev üstlendiği anlaşılmaktadır.

Tuncay GÜNEY, PKK terör örgütü üyesi Şahin ARAŞ, DENİZ isimli gizli tanık beyanlarında, Yalçın KÜÇÜK´ün Terör örgütü elebaşısı Abdullah ÖCALAN´ın BEYNİ olduğunu, onu silahlı eylem yapması konusunda yönlendirdiğini, teorisyeni olduğunu, danışmanlığını yaptığını söylemişlerdir.

Gizli Tanık Deniz ifadelerinde özetle; Doğu PERİNÇEK´ in 1986-1987 yıllarında Bekaa Vadisinde bulunan Helve kampına geldiğinde Abdullah ÖCALAN tarafından bizzat ve askeri törenle karşılandığını, 10 gün kadar kaldığı kampta kendisine bir oda tahsis edildiğini, Abdullah ÖCALAN´ ın hiçbir misafiri ile bir defadan fazla yemek yemediği halde bütün yemeklerde Doğu PERİNÇEK ile birlikte olduğunu, Abdullah ÖCALAN´ ın kendisi ile görüşenlerin arkasından ajan, işbirlikçi, benden yararlanmaya geldi şeklinde sözler söylediği halde Doğu PERİNÇEK hakkında övücü sözler söylediğini, Doğu PERİNÇEK´ in Abdullah ÖCALAN´ la görüşmesini yayınlamasının o dönemde varlığı yokluğu hissedilmeyen Abdullah ÖCALAN ve PKK örgütünün Türkiye siyasetinde gündeme gelmesini ve örgütün taban bulmasını sağladığını, örgütün 15 Ağustos 1984 olayları ile adını duyurmuş ise de daha sonra yapılan operasyonlarla ağır darbeler aldığını, o dönemde siyasi olarak da sıkışmış durumda olan örgüt için yayınlanan bu röportajın adeta bir can simidi haline geldiğini, bu röportajın yayınlanması ile Doğu PERİNÇEK´ in adeta örgütün ikinci lideri konumuna geldiğini, 1990´lı yılların başlarından itibaren PKK - Hizbullah çatışması olduğunu, hatta bundan dolayı PKK´nın şehirlerde barınamaz hale geldiğini, Hizbullah´ın yapmış olduğu eylemlerin çok sayıda ve profesyonelce olduğunu, o dönemde kendisinin örgüt içerisinde aktif olarak faaliyet yürüttüğünü, yurtdışında bulunan birçok örgüt kampını gezdiğini ve yerlerini bildiğini, Türkiye´de faaliyet yürüten örgütlerin de yurtdışında eğitim aldıkları kamplar bulunduğunu, Hizbullah örgütü mensuplarını bu kamplarda hiç görmediğini, eğitimsiz örgüt mensuplarının yukarıda bahsettiği tarzda eylem yapmalarının mümkün olmadığını, 1993 yılında Türk Silahlı Kuvvetlerinin PKK militanlarına karşı Diyarbakır kırsalında büyük çaplı bir operasyon başlattığını, kendisinin de o bölgede PKK militanı olduğunu, bu operasyonlarda PKK militanlarının imha sürecinde olduğu anda Türk askerlerinin telsiz konuşmalarında geri çekiliyoruz, paşa vuruldu sözlerini duyduğunu, paşanın örgüt mensupları tarafından vurulup vurulmadığı konusunda o bölgede bulunan PKK militanları ile görüşmeler yaptığını, Lice´de PKK´nın büyük bir baskını olduğu söylenerek paşanın Lice´ye gelmesinin sağlanıp helikopterden iner inmez bir asker tarafından vurulduğunu, vuran askerin de başka bir asker tarafından vurularak ikisinin birlikte helikopter ile Diyarbakır´a getirildiğini öğrendiğini, bu olayı PKK´nın yapmadığını en üst düzey örgüt mensuplarından bizzat öğrendiğini, Aydın BAHTİYAR isimli paşanın ne amaçla ve kim tarafından öldürüldüğünü bilmediğini, örgütün en önemli birimlerinin bu kadar sıkıştırıldığı ve hatta örgütün en üst düzey mensuplarından bazılarının da imha edilmesi aşamasına gelindiği bir esnada böyle bir hadise olmasının karanlık bir nokta olarak kaldığını, söylemiştir.

(06 Kasım 2012, 10:45)

HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN

HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:

Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikasti manşetlerimiz

Albay: Bitlis´in ekibi öldürülecek

Fotoğraftaki 10 subaydan 7´si öldü

Komutan dosyaları tehlikede

Özal ve komutan cinayetleri bağlantılı

Kanlı ve Kara Yıl: 1993.. PKK´nın tasfiyesi durduruldu

PKK´nın bitirilememesi gücünden değil ihanetten

Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz

Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap

http://www.kontrgerilla.com/mnsetgoster.asp?haber_no=4923    yazdır/print

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
66.036.430