Odatv davasında Tübitak tarafından hazırlanan ikinci rapor da sanıkların itirazlarını kesmedi. Sanıklar, ´Bilgisayarlarda virüs tespit edildi, öyleyse dijital deliller delil olarak kabul edilemez´ şeklinde teknoloji özürlü bir görüşü dillendirmekten çekinmiyorlar. Oysa bilgisayardan biraz anlayan kişiler de bilir ki, virüs bulunmayan bir bilgisayar hemen hemen hiç yoktur. İnternete bağlanıyorsa, cd ve usb gibi aygıtlarla dosya yüklemesi yapılıyorsa mutlaka her bilgisayara virüs bulaşır. Odatv davasındaki bu tartışmaların bir benzeri çarpıcı şekilde Ergenekon kapsamındaki ıslak imza davasında yaşanmıştı. Islak imzanın makineyle atıldığını iddia eden sanıklar, mahkemelerdeki tüm davaların çökmesi anlamına gelecek teknoloji özürlü o görüşü de ileri sürebilmişlerdi.
16.11.2012 14:01 Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi Ergenekon bağlantılı Odatv davasında da sanıklar delillerin sahte olduğunu, virüs yoluyla başkaları tarafından bilgisayarlarına yüklendiğini iddia ediyorlar. TÜBİTAK bilirkişileri tarafından iki kez hazırlanan raporlar da sanıkların itirazını kesmedi. Bilirkişiler bilgisayarlarda bazı virüslere rastlandığını, ancak delil olan dosyaların o virüslerden daha önce bilgisayarda bulunduğunu tespit ettiler.
Ergenekon ve Balyoz davalarında sanıklar savcılığın getirdiği delillerden bazılarının sahte olduğunu, polis tarafından üretildiğini iddia ediyorlar. Kritik delillerin hiçbirisini kabul etmiyorlar. Örneğin bir sanıktan elde edilen cd´lerden bazılarını kabul ederken içerisinde kritik bilgiler olduğunu iddia ettikleri bazılarını ise kabul etmiyorlar. Bu konuda oldukça komik gerekçeler de ileri sürebiliyorlar.
Örneğin Ergenekon sanığı Levent Bektaş´ın, Aramaya gelen polislere çay söylemek için bürodan çıktığımda onlar tarafından yerleştirilmiş demesi gibi. Diğer bir Ergenekon sanığı Mustafa Dönmez, evinden çıkan silahları arama esnasında polislerin yerleştirdiğini iddia etti. Aramaya katılan askeri yetkililer ise böyle bir şey olmadığını belirttiler. Ergenekon sanığı Dursun Çiçek´in hazırladığı ıslak imzalı belgenin fotokopisi için Kağıt parçası bu, hukuki değeri yok. Aslını bulun yoksa dünyayı başınıza yıkarız denildi. Aslı çıkınca da bu kez ıslak imza sahte denildi. Üzerinde parmak izi var mı bakılsın. Kağıt o dönem genelkurmayda kullanılan kağıtlardan mı bakılsın. Mürekkep de aynı şekilde kontrol edilsin. Herşey uygun olsa bile, imza ıslak imza makinesi ile atılmış olmalı. Ayrıca yazışma formatı resmi bir belgeye uymuyor.. gibi sürekli yeni bahaneler ileri sürüldü.
Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi Ergenekon bağlantılı Odatv davasında da sanıklar delillerin sahte olduğunu, virüs yoluyla başkaları tarafından bilgisayarlarına yüklendiğini iddia ediyorlar. TÜBİTAK bilirkişileri tarafından iki kez hazırlanan raporlar da sanıkların itirazını kesmedi. Bilirkişiler bilgisayarlarda bazı virüslere rastlandığını, ancak delil olan dosyaların o virüslerden daha önce bilgisayarda bulunduğunu tespit ettiler. Ayrıntılarını okuyabileceğiniz bu tespitlerin yer aldığı toplam 425 sayfalık iki TÜBİTAK raporunu tam metin olarak sayfanın en altında yer verdiğimiz linklerden indirip okuyabilirsiniz.
-´Bilgisayarda virüs var, o halde veriler delil olamaz!´-
Bilirkişinin çok sayıdaki tespitini görmezden gelen sanık ve avukatları, Bilgisayarlarda bazı virüslerin varlığının tespit edildiği konusunu ön plana çıkarıp diğerlerini görmezden geldiler. Böyle bir savunmanın kabul edilemeyeceği açıktır. Açıktır, çünkü bilgisayardan biraz anlayan kişi dahi, dünyadaki her bilgisayarda mutlaka az veya çok sayıda virüs bulunduğunu, virüs programlarının bunu engelleyemediğini bilir. Bunun teknik olarak ispatlanması da mümkündür. Virustotal.com adresini bilenler, bu site hakkında fikir sahibi olanlar yüzde yüz virüssüz bir bilgisayar olamayacağını bilirler. Odatv davasına dönersek önemli olan, o virüslerin sanıkların iddia ettiği işi, yani o delil dosyalarını bilgisayarlarına bırakma yeteneğine sahip olup olmadıkları. İşte TÜBİTAK raporu bu hususu kesin bir dille yalanlamaktadır. Üstelik sanıkların bilgisayarlarında ´teamviewer´ adlı uzaktan erişim programı bulundu. Yine bilgisayar kullanan lise çocukları dahi bu programın ne işe yaradığını bilir. Sanıkların kendi rızası dışında kurulamayan bu programlarla sanıklar odatv bilgisayarına dosya gönderip alabildikleri bilirkişilerce tespit edildi. Bu programı kuran sanıklar bir de utanmadan yabancı birilerinin odatv bilgisayarlarına o dosyaları gönderdiğini söyleyebiliyor alay edercesine ya, pes doğrusu!.. Mahkeme heyetini bilgisayar cahili görerek ve güya akıllarını karıştırarak delillerden kurtulabileceklerini düşünüyorlar. Ama nafile. Dediğimiz gibi lise çocukları dahi artık bu teknolojilerden haberdar..
Eğer sanıkların iddia ettiği mantıkla hareket edilecek olursa hiç bir dijital delil, mahkemelerde delil olarak kabul edilemez. Çünkü her bilgisayarda virüs vardır. Geçtiğimiz günlerde DHKP-C davasında bir sanık hakkında Yargıtay´ın verdiği onama kararı bu tartışmayı bitirecek emsal bir karardır. DHKP-C´li sanığı dijital verilere dayanarak 6 yıl hapse mahkum eden İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, Günümüzde bilgisayar verileriyle ilişkisi olmayan çok az suç kalmıştır. Suç işleyen kişilerin ya da suç örgütlerinin bu teknolojiden faydalanmayacağını düşünmek imkânsızdır demiş ve hükmünü vermiştir. Mahkemenin bu kararı Yargıtay tarafından da onanmış ve dijital veriler de delildir şeklinde emsal bir karar haline gelmiştir.
-Islak imzalar delil değerini yitirdi mi?-
Zaten olması gereken de buydu. Aksi halde mahkemelerde görülen davaların çoğu çökmek durumunda kalacaktır. Çünkü her davada dijital veriler hakimlerin önüne gelmektedir. Dijital verilerle ilgili tartışmanın bir benzeri, çarpıcı şekilde Ergenekon kapsamındaki ´Islak İmza´ davasında yaşandı. Dava konusu olan ve Albay Dursun Çiçek´in imzasını taşıyan ´İrtica ile Mücadele Eylem Planı´ Ergenekon sanık avukatlarından birisinin bürosunda fotokopi olarak elde edildi. Ancak hem Genelkurmay, hem de sanıklar ´o bir kağıt parçasıdır ve fotokopidir, dolayısıyla delil olamaz´ tartışması başlattılar. İlerleyen süreçte belgenin ıslak imzalı orjinali savcılara ulaştırıldı. Ancak tartışmalar bitmedi, şekil değiştirdi. Islak imzanın sahte olduğu, Albay Çiçek´e ait olmadığı iddia edildi. Jandarma, Emniyet ve Adli Tıp laboratuvarlarında toplam 7 kez yapılan ´O imza Albay Çiçek´in el ürünüdür´ tespiti dahi bu itirazları durduramadı. Bu kez, o imza ıslak imza makinesi ile atılmıştır denildi. Türkiye ilk kez bu makinenin varlığından haberdar oldu. Sanık avukatları duruşmalara ıslak imza makinesi getirerek ıslak imzaların taklit edilebileceğini hakimlerin huzurunda ispatlamaya çalıştılar. Ama başaramadılar. Çünkü makine ıslak imzayı şeklen kopyalayabilmekteydi. Laboratuvar incelemelerinde ise bir imzanın makineyle atılıp atılmadığı kolaylıkla ortaya çıkarılabilmekteydi. Çünkü makine imzayı atarken bir insanın uyguladığı basıncı taklit edemiyordu. Yani elle imza atılırken kağıtta oluşan çukurlar makineyle atılırken oluşmuyordu.
Makine şeklen bir imzayı benzetebiliyor, ancak gerçek imzanın bazı özelliklerini, özellikle de basınç sonucu kağıtta oluşan derinlikleri kesinlikle taklit edemiyordu. Oysa kriminal incelemelere tabi tutulan bir ıslak imza, o şahsa ait örnek imzalar ile çok farklı açılardan mukayese edilmektedir: Tersim tarzı, işleklik derecesi, istif, eğim, doğrultu, hız, seyir, alışkanlıklar ve baskı derecesi. Bu farklı açıların tamamını taklit etmek tüm uzmanların ortak kanaatiyle imkansızdır ve o belgedeki ıslak imzanın Albay Dursun Çiçek´in el ürünü olduğu, tüm bu mukayese kriterlerini karşılaması neticesinde kesin olarak belirlenmiştir.
Aksi zaten düşünülemezdi. Çünkü eğer imzayı taklit etmek mümkün olsaydı dünyadaki tüm davalar geçersiz hale gelirdi. Çünkü imzalar davalardaki en önemli delillerden biridir. Onlarda şüphe ortaya çıkarsa hiçbir dava yürütülemez. İşte dijital veriler de imza gibi artık her davada delil olarak yer almaktadır. Onların olmadığı bir dava neredeyse kalmamıştır ve giderek davalarda daha çok yer alacakları açıktır. Eğer Odatv sanık ve avukatlarının iddia ettiği gibi ´virüslerin bilgisayardaki varlığı delil bütünlüğünü bozmaktadır´ gibi ispat edilmeyen bir görüş ileri sürülerek delillerin dikkate alınmaması sonucu ortaya çıkarsa sadece Ergenekon ve benzeri davalar değil mahkemelerdeki tüm davaların çökmesi durumu ortaya çıkacaktır.
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(16 Kasım 2012, 14:01)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Tübitak bilirkişilerinin hazırladığı 84 sayfalık ek raporu indirmek/okumak için tıklayın (pdf)
Tübitak bilirkişilerinin hazırladığı 339 sayfalık ilk raporu indirmek/okumak için tıklayın (pdf)
Karanlık Oda´nın virüs iddiası çöktü
Belgeleri kaydeden virüs tespit edildi
Odatv´ye TÜBİTAK şoku
´Oda´ya bu rapor olmaz dedim´
OdaTV tahliyesine virüs reddi
Odatv virüs tahliyesi istedi
Virüs adı: Oda.. Hedefi: Ergenekon´u bozmak
Ergenekon medyası ´karanlık oda´da yapılandırıldı
Sabah Akşam ´Karanlık Oda´yı aydınlattı
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap
Odatv iddianamesinde ara
Odatv ile ilgili manşetlerimiz
Odatv davası duruşmaları
Kontrgerilla Medyası
Ergenekon davasını engelleme girişimleri
Flaş!!! Odatv´ye 2. baskın
Flaş!!! Odatv´ye baskın
ERGENEKON VE BALYOZ DAVALARINDA DELİL TARTIŞMALARI