Terörü bitirmek için müzakereler yeniden başlarken derin PKK ve ona destek veren güçlerden süreci sabote etme amacı taşıdığı açık olan saldırılar peşpeşe geliyor. 1993 yılındaki Bingöl saldırısını hatırlatırcasına derin PKK birkaç gün önce 100 kişi ile Çukurca´da saldırdı. Dün de Fransa´da 1´i kurucusu olmak üzere 3 PKK yöneticisi suikastle öldürüldü. PKK´nın Avrupa sorumlusu Zübeyir Baydar dahi olayın süreci sabote etmeye çalışan derin güçlerin işi olduğu görüşünde. Zaman yazarları Mümtazer Türköne ile Hüseyin Gülerce, yazılarında barış sürecinin önemine, sabotaj gayretlerine ve Balyoz subaylarının hapse atılması sayesinde derin güçlerin yüzeye çıktığına dikkat çekiyorlar. Bir açıklama yapan PKK da, suikastlerin müzakere sürecini baltalamak isteyen Türk Gladiosu ve uluslararası güçlerin ortak işi olduğunu iddia etti.
11.01.2013 10:08 Mümtazer Türköne (Zaman): Silivri ve İmralı.. Çukurca saldırısının ardından, Paris´te üç tanınmış Kürt siyasetçiye yönelik suikast PKK´nın içindeki ?derin örgüt?ün panik halinde harekete geçtiğini gösteriyor. Demek ki İsrail ve İran, taşeronlarını sıkıştırıyor.
Şu iki olay bile Türkiye´nin doğru adımlar attığını göstermek için yeterli değil mi? Sürece muhalefet edenler, kimlerle aynı çuvala girdiklerini görmeli. İster istemez ?Bahoz´dan farkınız ne?? türünden sorulara muhatap olacaklar.
Sakin, soğukkanlı ve sabırlı olmalıyız. Mayınlarla, tuzaklarla dolu bir yolda ilerliyoruz. Balyoz davasının gerekçeli kararına, politika yapıcıların geçmişte ve bugün ne belalı bir zeminde ilerlediğini anlamak için müracaat edebiliriz. Gerekçeli karar metni sağlam bir hukuk metni; çok dikkatli ve özenli kaleme alınmış. Hukuk fakültelerinde ?olay incelemesi? olarak okutulmalı. Bu arada bizler de Türkiye´nin geçmişte ne badirelerden geçtiğini, ne ihanetlere maruz kaldığını ibretle hatırlamalıyız.
Bu ülke açıkça ihanete uğramış. PKK terörünü sona erdirmek için altın fırsatlarla dolu bir yılı, askerlerinin bir kısmı darbe hazırlıkları ile harcamış. PKK´nın değil, İstanbul´un üzerine nasıl ?çökecekleri?ni planlayan, tankları Kandil´e giden yollara değil İstanbul´un meydanlarına yerleştirmek için hazırlık yapan, PKK´lı teröristleri değil sıradan vatandaşları stadyumlara doldurup tutuklamaya niyetlenen hainlerden bahsediyoruz. İhanetin çapını kavrayabilmek için şöyle düşünün: Allah korusun bu darbe 2003 yılında gerçekleşseydi, Türkiye bugün ne durumda olurdu? En hafifinden tek parça halinde kalabilir miydi?
Tam yüz yıl önce bu günler, Balkan Savaşı´nda darmadağın olan ordumuzun Trakya´nın sert kışında aç-sefil perişan olduğu günler. Neden? Çünkü subaylarımız askerlikle değil siyasetle meşguldü. Bir subayın ak dediğine diğeri kara diyordu. Düşmana karşı ateş emri alan subayın, ?komutan öbür fırkadan? diyerek emri yerine getirmediği bir savaşı hangi ordu kazanabilir? Balyoz planını yapanları, Balkan savaşlarındaki zabitan kadrosundan farklı kılan tek özelliği var: Uygulamaya geçmemesi. Bugün her şey yoluna girmiş vaziyette. Darbeciler temizlendikten sonra askerimiz daha iyi savaşıyor. Bu sene Şemdinli´de güvenlik güçleri bir destan yazdı. Yargının tepesindeki isimlerden birinden dinledim. Generallerimiz dağda yatıp kalkıyormuş. Yüksek komuta kademesi büyük fedakârlıkla canını dişine takarak, elde silah savaşıyormuş. Pamukoğlu´nu kaynak gösterip, eskiden Güneydoğu´ya tayini çıkan generallerin emekliliğini istediğini hatırlayalım. Demek ki darbeciler, savaşmayı beceremeyen askerlerden çıkıyormuş.
İmralı ile yürütülen müzakerelere bir de bu gözle bakmak lâzım. İmralı´nın önünü Balyoz kararı açtı. Darbeciler Silivri´de olmasaydı İmralı´da müzakere yürütülebilir miydi? ?Derin Devlet? takatsiz, mecalsiz bırakılmasaydı, ?derin PKK? köşeye sıkışmış kedi gibi sağa sola saldırır mıydı? Devlet-i Âliyye derin aklının eseri olan kendi hükmünü yürütebiliyor; çünkü sırtındaki parazitlerden kurtuldu. PKK ise taşeronlaşmış haliyle kendi varlık amacına değil, başkalarına hizmet ediyor. Neden? Çünkü Kürtler henüz böyle bir hesaplaşma içine giremediler. Zaman lazım, fırsat lazım. Dışarı ile bağlantısı olmayan bir adamla müzakere yürütmek, Kürtler için de parazitlerden kurtulma fırsatı değil mi?
PKK Öcalan´ı dinler mi? Bu soru, ?darbe planı yapan subaylar hükümeti dinler mi?? tarzında anlamsız bir soru. Çünkü silahın sağladığı iktidardan kimse vazgeçmez. Önemli olan bu gücün zapt u rapt altına alınması. İktidar uğruna içinden çıkıp geldikleri topluma ihanet etmelerine engel olunması. Müzakerelerin geleceğini ne Öcalan, ne de PKK belirleyecek. Bu iş çözülecekse, açık müzakereleri takip eden halkın tavrı ve kararı sonucu belirleyecek. İmralı bugün Kürtlerin Balyoz´una karşı Silivri´ye yüklenen rolü üstleniyor. (Mümtazer Türköne / Zaman)
-Paris suikastı ve İmralı süreci-
Hüseyin Gülerce (Zaman): Paris´te PKK üst yöneticisi üç kadının öldürülmesi, Öcalan´la başlayan görüşmelerin işaret ettiği yeni ?barış süreci?nin zorluğunu bir daha hatırlatıyor. Avrupa´nın başkentinde, hem de üç kadının profesyonelce katledilmesi, uğraştığımız problemin uluslararası boyutunu işaret etmesi açısından da ayrıca anlamlıdır.
?Bir tane PKK yok? gerçeği yeni süreci çok zorlayacak. Tamam PKK, Kürt sorunu ile bağlantılıdır. Ama temelde Kürt sorunu, içerinin ve dışarının işbirliği ile Türkiye´nin geleceğini karartma, bu milletin önünün kesilmesi adına ayağımıza takılmış bir prangadır. Türkiye´nin, bölgesinde güçlenmesi istenmiyor. Türkiye´nin İslam coğrafyasında, Türk dünyasında parlayan bir yıldız olarak küresel bir aktör olması istenmiyor. Bu işin içerisinde Amerika´nın güçlü lobileri de, Avrupa´nın Hıristiyan Birliği olduğunda ısrarcı güç odakları da, İsrail, İran ve Suriye de var...
Tam da bu yüzden, İmralı´da Öcalan ile başlayan görüşmelerden hareketle, ?artık silahlar susacak? diye büyük umutlar yaymak, hayal kırıklığı doğurabilir. Çünkü zorlardan zor bir mesele ile karşı karşıyayız. Paris´teki cinayetler, akla gelmeyen provokasyonların da devreye gireceğini anlatıyor. Şunu da söyleyeyim; eğer Hakkâri´nin Çukurca ilçesindeki Karataş Jandarma Karakolu´na 7 Ocak´ta, saat 19.00 sularında sayıları yüz civarındaki teröristlerin saldırı hazırlığı önceden fark edilmeseydi, 14 terörist öldürülerek bu saldırı püskürtülmeseydi, yeni süreç, çoktan bitmiş olurdu. Zira bu provokasyonun sonucu, 1993´te 33 erin otobüslerden indirilip şehit edilmesinden daha ağır olurdu.
Çukurca ve Paris provokasyonlarına rağmen evet, yeni süreç kararlılıkla devam ettirilmelidir. Ancak provokasyonların vereceği zarar kadar bir tehlike de, sürecin aktörlerinin üslubudur. Üsluptan kastımız sadece laf değil. Duruş, tavır, beyan hepsi üsluba dâhil. Şimdi birileri çıkıp diyor ki, ?bizimle de konuşulsun, falanlar da konuşulsun, şöyle yapılsın, böyle edilsin...? Barış için mi uğraşacağız, rol kapmaya çalışanlar mı tatmin edilecek?
İkincisi, hükümetin tutumuyla hiç alakası olmayan kırık plakları kimse yeniden çalmaya kalkışmasın. Hükümet, Habur´dan da, Oslo sürecinden de farklı yeni bir zeminden, yeni bir hedeften söz ediyor. İşte Sayın Başbakan, önceki gün Nijer´de; ?bölücü terör örgütü kadroları, silahı bırakmak suretiyle Türkiye´yi terk etsin? dedi. Bundan daha net bir hedef olur mu? Buna karşılık BDP kalkıp, ?herkes elini tetikten çeksin? diye tutturuyor. Kırık plaklardan biri bu.
Şu anda şehit ailelerinin bir bölümü de dâhil, kamuoyunun büyük bir kesiminde yeni sürece destek var. İktidarıyla, muhalefetiyle herkes samimi ve sorumlu hareket edebilmelidir. Siyasi hesapları bir kenara koyarak bu yeni fırsatı değerlendirmemiz lazım. Provokasyonlara inat, Muhterem Fethullah Gülen Hocaefendi´nin işaret ettiği gibi, geleceğimiz adına, istikrar ve huzurumuz adına, kan kusup kızılcık şerbeti içtim deme tahammülü ile yapılması gerekeni yapmak lazım.
Ancak unutmamak gerekiyor, temelde eksiğimiz barış, uzlaşma ve hoşgörü kültürüne dönemeyişimizdir. Bu ülkede birbirimizin boğazına sarılmayı gerektiren makul bir sebep yok. Ama devleti yöneten vesayetçi zihniyet iki asırdır, ?ille de bizim dediğimiz olacak, herkes bize benzeyecek, ya sev, ya terk et? diyerek işlediği ötekileştirme zulmü ile ne müsamaha bıraktı bu topraklarda, ne hoşgörü, ne uzlaşma, ne muhabbet... Asıl, kaybettiklerimizi hatırlayarak, olumsuzlukları unutarak barış ve sulh çizgisine dönebilmeliyiz. (Hüseyin Gülerce / Zaman)
SAKİNE CANSIZ HEDEF OLACAK İLK KİŞİYDİ
Sevilay Yükselir´in A Haber´de hazırlayıp sunduğu canlı olarak yayınlanan Yüzde 100 Siyaset programında İmralı görüşmelerinin yol haritası ve gündemdeki konular masaya yatırıldı. Suikastler ilgili görüşlerini açıklayan KCK yönetim kurulu üyesi Zübeyir Aydar olay ile ilgili çapıcı açıklamalarda bulundu. Bu olayın meydana geliş biçimi ve zamanlaması da dikkat çekici olduğunu vurgulayan Aydar: Bugüne kadar böyle bir olay olmadı. Tam da İmralı´da müzakerelerin başladığı bu konuda tartışmaların yürüdüğü bir dönemde... ister istemez insanın aklına, bu sürece yönelik bir girişim olduğu gelir. Ve biz böyle yorumluyoruz. Bu süreci baltalamak isteyen birilerin işidir. Bu saldırıda devlet dışı güçlerin etkisi sözkonusudur. Paris´teki saldırıda ilk hedef Sakine Cansız´dı. Bunların hedef alınmasının başlıca sebebi ise; Sakine Cansız.. Sıradan bir kadın değildi, 40 yıldır PKK´daydı.Aslına bakarsanız bu suikastı iç infaz olarak değerlendiriyorum. (Star)
Oslo ve İmralı görüşmelerinde rol aldığı idda edilen Sakine Cansız´ın çözüm sürecini baltalamak için ´ses getireceği´ bilindiği için suikast yapılacaklar listesinin başında yer aldığı belirtiliyor. PKK´NIN kurucularından Sakine Cansız ile 2 kadının öldürülmesi, çözüm sürecine provokasyon olarak nitelendirildi. Amacın silah bırakma görüşmelerini sekteye uğratmak olduğu belirtildi.
Fransa çözer ama açıklar mı!
ÜMİT FIRAT (Kürt Yazar): Sakine Cansız, PKK´nın kurucusu. Diyarbakır cezaevine ilişkin çok şey anlatılır ama bir de Sakine anlatsaydı. İşkencelerin en ağırını o yaşamıştı orada. Örgüt emrinde öne çıkmayan ama sembol olduğu için de varlığını koruyan bir insandı. İsmi büyüktü. Onu öldürenler büyük ses getireceğinin farkında idi. Suikasta uğrayacak ilk isimlerden biriydi. Savaş cephesinde değildi. Fransız polisi bu işi çözer ama açıklar mı bakarız.
PKK´nın dışişleri bakanıydı
FEHİM IŞIK (Yazar): İlk duyduğumda da bu süreci baltalamak isteyenlerin girişimleridir diye düşündüm. 1993´ten başlayıp günümüze kadar gelen süreçte bu tür görüşmelere katılmış, rol almış, etkili olmuş biri. Büyük olasılıkla bugünkü durumda da aktif rol alan biriydi. PKK´nın Avrupa alanında çalışma yürüten bir insandı. PKK´nın dışişleri bakanı gibiydi. Sorun çözülürken bu tür provokasyonlar istenilen etkiyi yaratmadı. Bu mesajı alanlar direnerek süreci daha sağlıklı yürüteceklerdir diye düşünüyorum.
Hakkari gibi sürece yönelik
ENVER SEZGİN (Yazar): Suikastın kimler tarafından yapılığına yorum getirmek erken. İmralı ile yapılan görüşmelerle ilgili olduğunu düşünüyorum. Bir ucu oraya dayanıyor. PKK içindeki Cansız´ın bugünkü konumunu bilmiyorum, tartışmalarda hangi konumda onu da bilmiyorum. Derin görüş ayrılıkları olsa idi su yüzüne çıkardı. Yeni sürece bağlı olarak değerlendiriyorum. Örgüt içi infaz mıdır bu da masada duruyor. Kim tarafından yapılırsa yapılsın yeni süreçle ilgilidir.
AVNİ ÖZGÜREL (Gazeteci): Çok açık, doğrudan doğruya örgüt içinde Suriye kavgası. Suriyeli Fehman Hüseyin´in giriştiği bir iktidar mücadelesi. Almanya sorumluluğuna Sakine Cansız´ı tayin eden Murat Karayılan. Onun tayin ettiği kadının öldürülmüş olması ve bunun da daha evvelden Fehman´ın adamlarıyla kavgalı olması, ´Seni öldürenceğiz´ demeleri bakımından bu olayın arkasında böyle bir hesaplaşmanın olduğunu gösteriyor... İmralı sürecini baltalamaya yönelik bir hareket... Hakkari saldırısı da buna yönelikti.
Paris´te olursa her yerde olur
SEDAT YURTTAŞ (Eski DEP Milletvekili) : Herkesin işaret ettiği gibi bu sürecin provokasyonlara çok açık olduğu söyleniyordu. Doğrusu provokasyon Paris gibi bir yerde üç kadının cinayetiyle mi ortaya çıkacak diye de beklenmiyordu. Bu Paris´te yapılıyorsa, çok daha başka yerde sarsıcı gelişmeler beklemek lazım. (Star)
PKK: SÜRECİ BALTALAMAK İSTEYEN TÜRK GLADIOSU VE ULUSLARARASI GÜÇLERİN İŞİ
Terör örgütünün kurucularından Sakine Cansız ile Fidan Doğan ve Leyla Söylemez´in Paris´te öldürülmesini kınayan teör örgütü PKK, suikastın yeni çözüm sürecini baltalamaya yönelik olduğu savundu. Cinayetleri gerçekleştiren güçlerin amaçlarına ulaşamayacaklarını belirten PKK, olay tüm boyutlarıyla ortaya çıkartılıp failler bulununcaya kadar Fransa devletinin sorumluluk altında olacağını kaydetti. Örgüt, suikastin, uluslararası güçlerin ve Türk gladiyosunun ortaklaşa ve profesyonel bir tarzda planlayıp gerçekleştirdiği bir eylem olduğunu savundu. (Cihan/Star)
SAKİNE CANSIZ MİT´LE İKİ DEFA GÖRÜŞMÜŞ
12.01.2013 11:35 Paris´te öldürülen Sakine Cansız´ın Oslo görüşmelerine katıldığı ve MİT´le Köln´de iki kez buluştuğu iddia edildi. Paris´teki ´derin infaz´ın, İmralı ile başlatılan görüşmelere yönelik bir sabotaj olduğunu gösteren ayrıntılar ortaya çıktı. Öcalan´ın çözüm için mektup göndereceği isimler arasında adı geçen Sakine Cansız, Silvan saldırısıyla kesintiye uğrayan Oslo görüşmelerine katıldı. Yeni Şafak´ın haberine göre; Kasım ve aralıkta da ´Oslo-Habur´ sürecinin tekrar başlatılması için MİT görevlileriyle Köln´de biraraya geldi.
Paris´te infaz edilen PKK´lı Sakine Cansız´ın kesintiye uğrayan Oslo görüşmelerine katıldığı öğrenildi. Cansız´ın Oslo sürecinin yeniden başlatılması için Almanya´nın Köln kentinde Milli İstihbarat teşkilatı (MİT) görevlileriyle geçtiğimiz kasım ve aralık aylarında iki kez bir araya geldiği ortaya çıktı. Cansız´ın, İmralı´dan kendisine ulaşacak mektubu aldıktan sonra tüm Avrupa´daki PKK unsurlarını bilgilendirmekle görevli olduğu belirtildi. Oslo-Habur sürecini tekrar başlatmak için MİT Müsteşarı Hakan Fidan´ın daha önce Almanya´da tedavi gören Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani´yi ziyaret ettiği günlerde PKK kurucularından Sakine Cansız ile MİT görevlilerinin buluştuğu ifade edildi. Bu buluşmada Oslo-Habur sürecinin tekrar nasıl başlatılabileceğinin masaya yatırıldığı kaydedildi. Oslo görüşmelerine katılan bir PKK´lının da ölümle tehdit edildiği öğrenildi.
2012 yılının son aylarında Almanya´da bir araya gelen PKK´lı Sakine Cansız ile MİT mensupları öncelikli olarak bir buçuk yılın ardından tekrar başlayan İmralı görüşmeleri hakkında bilgi alışverişinde bulundu. Habur olayı ve Silvan saldırısının ardından kesintiye uğrayan Oslo-Habur sürecinin tekrar başlatılmasına yönelik İmralı´nın görüşmelere tekrar açıldığının anlatıldığı toplantıda, sürece katkı verilmesi istenildi. İmralı´da 2013 Ocak´tan itibaren başlanacak görüşmelerin Kandil ve Avrupa ayağına dikkatleri çeken istihbarat elemanları, sürecin sağlıklı bir şekilde işlemesi için bilgi alışverişinin doğru yapılması ve her türlü provokasyona karşı dikkatli olunması gerektiği üzerinde duruldu.
PKK bünyesinde bulunan yaklaşık 1000 kadının durumu da masaya yatırıldı. Sakine Cansız´ın PKK´lı kadınların durumunu en iyi bilen isim olduğu ve silahların bırakılması sürecinde kadınların topluma kazandırılması konusunu çok önemsediği elde edilen bilgiler arasında yer aldı. Bugüne kadar birçok kadını örgüte kazandıran Sakine´nin bunların akıbeti konusunda endişe taşıdığı ve bunu görüşmede dile getirdiği kaydedildi.
Görüşmede öne çıkan unsurlardan biri de Cansız´ın, Öcalan´ın talimatıyla 1990´lardan itibaren gittiği Avrupa´da PKK´nın yapılanmasına yönelik çalışmaları oldu. Kandil-Şam-Beyrut hattında bulunan PKK kurucularından Cansız, gittiği Avrupa´da özellikle Hollanda-Belçika-Fransa ve Almanya´da PKK adına önemli yapılanmaların içinde oldu. PKK´nın ´Avrupa hafızası´ olan Cansız´ın örgütün Avrupa´da 1990-2010 yılları arasında kurulan 200´e yakın derneğin bizzat kurucuları arasında yer aldı. PKK´nın silahsızlandırılmasına ve toplumsal hayata kazandırılmasına yönelik yeni süreçte Kandil´deki 50 kadar yöneticinin Avrupa´ya geçişi ve silah bırakanların topluma kazandırılmasıyla ilgili süreci en iyi okuyabilecek isim olduğu için MİT, Cansız ile görüşmeyi tercih etti.
Paris´te infaz edilen Sakine Cansız ile ilgili önemli bir ayrıntı da kendisinin silahların bırakılmasına yönelik işletilen Oslo sürecinin bizzat içinde olmasıydı. Norveç´in başkenti Oslo´da gerçekleşen Hakan Fidan´ın da katıldığı MİT-PKK görüşmelerinde Sakine Cansız´ın iki defa yer aldığı öğrenildi. 1.Oslo ve 4.Oslo görüşmelerinde yer alan Cansız´ın, silahların bırakılması ve PKK´lıların sosyal hayata kazandırılmasından yana olduğu dile getirildi.
-Şahin kanat rahatsızdı-
Sakine Cansız´dan Kandil´deki barış sürecine ve silah bırakmaya karşı olan grubun rahatsızlık duyduğu öğrenildi. 2010 yılında Bahoz kod adlı Fehman Hüseyin´in kanlı eylemlerinden duyduğu rahatsızlığı açık bir şekilde dile getiren Sakine Cansız´ın Almanya´da ayrıca örgüt üyesi Zübeyir Yılmaz tarafından Kandil´deki şahin kanadın isteği doğrultusunda tehdit edildiği ifade edildi. (Yenişafak)
(11 Ocak 2013), son güncel.: (12 Ocak 2013)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Kanlı ve Kara Yıl: 1993.. PKK´nın tasfiyesi durduruldu
PKK´nın bitirilememesi gücünden değil ihanetten
Ergenekon-PKK bağlantısıyla ilgili manşetlerimiz
Ergenekon, Balyoz ve diğer iddianamelerde arama yap