Sahte bir ihbar sonrası paralel savcı Zekeriya Öz tarafından başlatılan bir soruşturma yoluyla İstanbul'da 21 üst düzey komutan hakkında paralel kumpas kurulmaya çalışıldığı şüphesi ortaya çıktı. Dosyayı son olarak devralan yeni savcı Hasan Yılmaz'ın takipsizlik kararı verdiği soruşturmada yaşananlar film senaryolarını aratmayacak şekilde entrikalarla dolu. Soruşturma bir ihbar mektubuyla başladı. Ancak ihbarı yapan kişiye ulaşan yeni savcı onun böyle bir ihbarda bulunmadığını ortaya çıkardı. Takipsizlik kararı verildi. Yeni savcı dosyaya bakmasa ve Savcı Öz soruşturmaya devam etseydi aynı durumun yaşanmayabileceği, o kişilerin şüpheli delillerle suçlu gösterilebileceği dile getiriliyor. Bir diğer ihtimal ise; hedef alınan 21 kişinin en mahrem bilgilerinin elde edilmesi. Ayrıca bu yolla kumpas kurmak için o kişilerin açıklarına da ulaşılabileceği değerlendiriliyor. Bu şüphe; cemaat yapılanmasının hedef aldığı kişiler hakkında dinleme havuzu oluşturduğu, Selam-Tevhid ve benzeri soruşturmalarda bunu yaptığı, Fetullah Gülen'in bir vaazında bahsettiği 'kendisine telefonla gelen aşüfte ihbarı'nın da bu havuzla ilgili olduğu iddialarını akıllara getiriyor.
22.11.2014 23:05 Paralel yapının her gün yeni bir kumpası ortaya çıkıyor. İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hasan Yılmaz’ın “terör örgütüne üye oldukları” gerekçesiyle 21 askere yönelik yürütülen bir soruşturmada verdiği takipsizlik kararı korkunç şebekenin Hollywood entrika filmlerini aratmayacak “çalışma yöntemini” gözler önüne serdi.
Star'dan Kemal Gümüş'ün haberine göre; Savcı Yılmaz’ın sekiz sayfadan oluşan kararında askerlere yönelik soruşturmanın asılsız ihbarlarla başlatıldığı vurgulanarak komutanların imzasız ihbar mektuplarıyla Ergenekon ve Balyoz’la ilişkilendirilmeye çalışıldığı detaylı bir şekilde yer aldı.
Savcı Öz’e ihbar geldi!
Takipsizlik kararında medyaya sızdırılan yalan haberler, HSYK’ya gönderilen sahte şikayet mektupları, suçlanan insanlar aleyhine Başsavcıvekili Zekeriya Öz’e tam aynı dönemde gelen imzasız ihbar mektupları, yasal olarak en fazla 3 ay olan geçmiş HTS kayıtlarının geriye dönük 9 yıl süreyle alınması tek tek anlatılıyor. Paralel kumpasın tüm adımlarını deşifre eden İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hasan Yılmaz’ın kararında, “Şüphelilerin silahlı terör örgütü üyesi olduklarına ve örgüt üyeliği niteliğinde olduğu değerlendirilebilecek eylem ve işlemlerde bulunduklarına dair soyut iddia dışında gerek kamu davası açılmasını gerekse iletişim tespit kararı sonrası usuli işlemlerin yapılmasını gerektirir hiç bir somut bulgu ve emarelere ulaşılamadığı” vurgulandı.
Delil elde edilemedi
Kararda, “soruşturmada ismi geçen şüpheliler, Osman Eker, Mehmet Çörten, Ünal Karaosmanoğlu, Hasan Dönmez, Aycan Oktaylar, Ali Barış Sevindik, Serkan Özel, Sami Yüksekler, Şeref Ateş, Mikdat Özbek, Mustafa Küçük, Nurdan Çavuşoğlu, Musa Yıldırım, Hakan Kaptan, Rahmi Özer, Osman Kırçalı, Erdemir Özcan, Murat Bolat, Zeynep Kök ve Tuncay Aslan haklarında atılı silahlı terör örgütüne üye olmak suçu yönünden ve kişisel verilerin hukuka aykırı elde edilmesi ve kaydedilmesi suçunu işlediklerine dair deliller elde edilmediğinden şüpheliler Aycan Oktaylar, Mikdat Özbek ve Musa Yıldırım hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildi” ifadelerine yer verildi.
Yalan haberler, sahte imzalı mektuplar ve imzasız ihbarlar
Ümraniye İlçe Jandarma Komutanlığı Alemdağ Karakolu’nda 2006-2009 yılları arasında görev yapan müşteki Jandarma Uzman Çavuş F.K’nın eşi Y.K’nın Mersin İl Jandarma Komutanlığı’nca Hizbuttahrir örgütüyle ilişkisi olduğundan şüphelenilen M.E.Ö ile irtibatlı olabileceği iddia edildi. Bunun üzerine Y.K eşi F.K için önleme dinlemesi ve teknik izleme talebinde bulunuldu. İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nin 06.03.2007 tarihli kararı ile M.E.Ö ve Y. K. ile F. K’nin telefonları 3 ay süreyle dinlendi. Dosyalarına bu durum yansıtılmadı. İstihbari ve izleme tedbiri uygulanıp sonlandırıldıktan sonra F.K önce Burdur ardından Şanlıurfa İl Jandarma Komutanlığı’na tayin oldu. 2010 yılı Kasım ayında müşteki ve eşinin takip edildikleri, mağdurun başörtüsü taktığı gerekçesiyle jandarma komutanlığınca dinlendiği ve takip edildiğine dair medyada haberler çıktı.
2011 yılı Kasım ayında üst düzey kolluk görevlisinin soruşturulması için izin alınması gereken HSYK’ya F.K imzalı bir mektup gönderildi. F.K ağzından yazılan mektupta İstanbul İl Jandarma Komutanı Tuğgeneral Ünal Karaosmanoğlu’nun Y.K’nin başörtüsü takma ihtimaline binaen telefonlarını dinlettiğini ve kendilerini izlettiğini bu durumdan basında çıkan haberler dolayısı ile haberdar olduğunu ve psikolojilerinin bozulduğu belirtilerek şikayette bulundu. Şikayet üzerine HSYK 3’üncü Dairesi 24.11.2011 tarihli kararı ile dönemin en üst derecede kolluk amiri olan Ünal Karaosmanoğlu hakkında usulsüz dinleme ve takip iddiası nedeniyle inceleme izni vererek kararı İstanbul Başsavcılığı’na gönderdi.
İHBARI O YAPMAMIŞ!
Başsavcılığın açtığı soruşturma çerçevesinde F.K’nin ifadesine başvuruldu. Ancak F.K, HSYK’ya herhangi bir şikayette bulunmadığı ve kimseye mektup göndermediğini beyan etti.
Tuğgeneral Ünal Karaosmanoğlu hakkında bu soruşturma devam ederken, 01.03.2012 tarihinde dönemin İstanbul Başsavcıvekili Zekeriya Öz’e Karaosmanoğlu ile bir çok askerin Ergenekon ve Balyoz Darbe Planı içinde olduklarına dair imzasız ihbar mektubu geldi.
Bu mektupta İstihbarat Şube Müdürü Yarbay Aycan Oktaylar, Ali Barış Sevindik, ve Asaf Tim Komutanı Serkan Özel’in de bu dinlemelerde yetki ve inisiyatif sahibi olduğu, çavuş Rahmi Özer ile başçavuş Şeref Ateş’in dinlemeleri yaptığı, mahkeme kararı olmadan fiziki takip yapıldığı, bu soruşturmanın üst makamlara ulaşma ihtimali nedeni ile kapatılmaya çalışıldığı Ünal Karaosmanoğlu’nun bir çok hukuksuz eylem ve işlemlerde bulunduğu, bu hukuksuz eylem ve işlemlerin Ergenekon ve Balyoz Davaları’ndaki olay ve eylemlerle irtibatlı olduğu, Ünal Karaosmanoğlu’nun Cumhurbaşkanı, Başbakan ve milletvekillerini takip ettirdiği, AK Parti aleyhine parti kapatma davasına esas olabilecek delil ve belgeler temin etme gayretinde olduğu öne sürüldü. Bunun üzerine Başsavcıvekili Zekeriya Öz tarafından şikayette belirtilen hususların Ergenekon ve Balyoz ile bağlantılı olduğu gerekçesiyle soruşturma açıldı.
İhbardaki iddiaların araştırılması için 15.10.2012 tarihinde TMK ile yetkili savcılığın talebi doğrultusunda İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğüne yazı yazıldı. Ancak Terörle Mücadele 04.10.2013’e kadar hiç bir araştırma yapmadı. Terörle Mücadele bu tarihte TMK ile görevli 3 No’lu hakimliğe başvurarak ismi geçenlerin kullandıkları telefon numaraları ve şüphelilerin 01.01.2005 tarihinden başlanarak geçmişe dönük 9 yıllık iletişimlerine dair HTS kayıtlarına, hatların kullanıldığı cihazların İMEİ numaralarının tespitine ihtiyaç duyulduğunu belirtti. TMK ile görevli 3 No’lu hakimlik Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Dairesi’nden başlanarak, İstanbul İl Jandarma Komutanlığı’nda görevli en alt rütbedeki uzman çavuşlar dahil olmak üzere şüpheli sıfatı verilen Jandarma Genel Komutanlığı Kurmay Başkanı Korgeneral Osman Eker, Tümgeneral Mehmet Çörten, Tuğgeneral Ünal Karaosmanoğlu, Hasan Dönmez, Aycan Oktaylar, Ali Barış Sevindik, Serkan Yıldırım, Hakan Kaptan, Rahmi Özer, Osman Kırçalı, Erdemir Özcan, Murat Bolat, Zeynep Kök ve Tuncay Aslan hakkında terör örgütüne üye olma, örgüt adına eylem ve faaliyetlerde bulunmak iddiası üzerine yürütülen soruşturmada 9 yıllık iletişimin tespitine karar verdi.
Yani, CMK 135 maddesindeki 3 aylık sınırlayıcı süreye rağmen TMK 10 ile görevli 3 No’lu Hakimliğin 22.10.2013 tarihli kararı ile 01.01.2005 ile 22.10.2013 tarihleri arasında ki HTS dökümlerinin verilmesine hükmedildi. Bunun üzerine de 9 yıllık iletişimin tespiti için GSM operatörlükleri ile Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndan cevabi yazılar alındı.
AMAÇ, KUMPAS İÇİN AÇIK ARAMAK MI?
Star'ın haberinde dile getirilen 21 üst düzey komutan hakkında açılan terör soruşturmasına paralel yapı gölgesinin düşmesi akıllara "cemaat yapılanmasının oluşturduğu istihbarat ve dinleme havuzu" iddialarını getiriyor. Kısaca tekrar etmek gerekirse; Savcı Zekeriya Öz'ün soruşturmayı başlatması bir ihbar mektubuyla oldu. Ancak ihbarı yapan kişiye ulaşan yeni savcı onun böyle bir ihbarda bulunmadığını ortaya çıkardı. Hedef alındığı anlaşılan 21 kişi hakkında delil bulunamayınca yeni savcı doğal olarak takipsizlik kararı verdi.
Ancak, bu durum o 21 kişiye sürülen lekeyi ortadan kaldırmış olmuyor. Yeni savcı dosyayı devir almasaydı ve Savcı Öz soruşturmaya devam etmiş olsaydı aynı durumun yaşanmayabileceği, o kişilerin şüpheli delillerle suçlu gösterilebileceği dile getiriliyor.
Bir diğer ihtimal olarak; 21 kişinin 3 aylık yasal süre aşılarak yasadışı şekilde 9 yıllık geriye dönük telefon dökümlerinin çıkarılması, bu kişilerin ayrıntılı şekilde mercek altına alınması, hedef alınan bu kişilerin bu yolla en gizli bilgilerinin ele geçirilmesi ve aleyhlerine kullanılmış olabileceği değerlendiriliyor.
Kumpas kurulacak hedef kişilerin açıklarının bu şekilde öğrenilmeye çalışılmış olabileceği belirtiliyor. Bu şüphe, Selam-Tevhid ve benzer soruşturmalarda da gündeme gelmişti. Mahkemelerin yanıltılmasıyla ya da mahkeme aşamasının dahi yasadışı şekilde aşılmasıyla çok sayıda kişi çeşitli uydurma gerekçelerle terör örgütü ve benzeri şüpheler ileri sürülerek yıllarca dinlemeye alınmıştı. Bu süreçte elde edilen özel bilgilerin cemaat tabanlı paralel yapının dinleme havuzuna aktarıldığı ve şantaj amacıyla kullanıldığı şüphesi dile getirilmişti.
17 Aralık sonrası paralel yapıya karşı başlatılan mücadelede çok sayıda soruşturma başlatılmıştı. Yargı ve polis içindeki cemaat yapılanmasının binlerce kişiyi dinlediği ortaya çıkmıştı.
"GÜLEN İHBAR MERKEZİ"NE GELEN 11 TELEFON
İlginç bir başka bağlantılı gelişme de, bu cemaat yapılanmasının lideri olmakla itham edilen Fetullah Gülen'in bir vaazında dile getirdiği telefon görüşmesiydi. Gülen, kendisine bir gece yarısı Türkiye'den telefon geldiğini ve bir önemli bürokratın bir fahişe ile buluşmaya gittiğinin söylendiğini, kendisinden onu uyarmasının istendiğini dile getirmişti. Vaazdaki çarpıcı bir diğer detay ise, Gülen'in böyle 10 olay daha sayabileceğini belirtmesi olmuştu. Bu ifadeler üzerine çeşitli illerde çok sayıda suç duyuruları yapıldı. Suç duyurularında; Gülen'in, CHP lideri Deniz Baykal ve MHP'li milletvekillerine yönelik kasetli şantaj olaylarıyla yoğun şekilde tartışma gündemi olan "gizli dinleme çetesi"nin lideri olduğu şüphesinin ortaya çıktığı dile getirilmiş, çok çarpıcı başka somut deliller de gösterilerek soruşturma başlatılması istenmişti. Savcılıkların da bu şikayetleri dikkate alarak soruşturma başlattıkları basına yansımıştı. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(22 Kasım 2014, 23:05)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: