Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesine ilişkin 35 sanığın yargılandığı davaya devam edildi. Duruşmada tutuklanmasına karar verilen sanıklardan dönemin mülkiye başmüfettişi Mehmet Ali Özkılınç'ın çapraz sorgusu yapıldı. Özkılınç'ın çapraz sorgusunun ardından sanık ve müdahil avukatlarının talepleri alındı. Tutuklulukların devamına karar verildi. Dava 16 Ocak'a ertelendi.
24.12.2016 18:44 Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesine ilişkin 35 sanığın yargılandığı davaya devam edildi.
20.12.2016 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesine ilişkin eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, eski İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Coşgun Çakar ve eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ile Yargıtay'ın bozduğu ana davanın 8 sanığının da aralarında bulunduğu 35 kişinin yargılandığı davanın 28. duruşması başladı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, bu davanın yanı sıra FETÖ/PDY'ye yönelik soruşturmalarla davalarda tutuklu Ramazan Akyürek, başka suçtan tutuklu 2 sanık ve tutusuz sanıklardan eski Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay katıldı. Başka suçtan tutuklu bazı sanıkların Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlantı kurularak duruşmaya katılımları sağlandı. Müdahil Hrant Dink ailesini de duruşmada avukatları temsil etti.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesine ilişkin 35 kişinin yargılandığı davada savunma yapan başka suçtan tutuklu sanıklardan dönemin mülkiye başmüfettişi Şükrü Yıldız, suçlamaları kabul etmedi.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde devam eden duruşmada tutuklu sanık eski İstihbarat Dairesi Başkanı Ramazan Akyürek'in çapraz sorgusu sona erdi.
Akyürek'in sorgusunun ardından Dink'in öldürülmesinde sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin tespiti için ön inceleme ve araştırma raporları düzenlemekle görevlendirilen ve FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanmasına karar verilen dönemin mülkiye başmüfettişi Şükrü Yıldız'ın savunmasının alınmasına geçildi.
"Sadece Güler'i değil Cerrah'ı da görevden almak istedim"
Bir süredir duruşmaları takip ettiğini ve bir yanlış algılama oluştuğunu hissettiğini belirten Yıldız, "Sanki ben İstanbul'a gelir gelmez Ahmet İlhan Güler'i görevden almışım gibi bir algı oluşturulduğunu hissettim. İstanbul'a geldiğimde Güler'i görevden almadım. Başlangıçta kimseyi görevden almadım. Ancak ilerleyen süreçte İstanbul'da belge üretilmeye başlandı. İstanbul belge üreterek, eski tarihliymiş gibi bize sunmaya başladı. Bunu fark ettim. Sadece Ahmet İlhan Güler'i değil, Celalettin Cerrah'ı da görevden almak istedim. Güler'i görevden aldım, Cerrah'ın görevden alınması için ise rapor hazırlayıp Ankara'ya gönderdim." dedi.
Yıldız, Celalettin Cerrah'ın görevden alınmasını istemesine rağmen Ankara'nın onu görevden almadığını ve Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay hakkında da rapor hazırlayıp Ankara'ya gönderdiğini kaydederek, "Ancak Altay hakkındaki raporda, 'hemen almayın, daha yeni, biraz zaman tanıyalım' ifadesini kullandım. Ankara ise Altay'ı görevden aldı. Ali Öz hakkında da, 'soruşturmayı sağlıklı yürütemiyorum, jandarma komutanını buradan alın' dedim, ama almadılar. Yani İstanbul'a sadece Ahmet İlhan Güler'i görevden almak için gelmedim." diye konuştu.
"Hakkımda şikayetçi olan kişinin Cerrah olduğunu öğrendim"
Dink cinayetinde bütün sorumluluğu İstanbul'a yıkmakla suçlandığını ve kimseye suç atmadığını savunan Yıldız, "Hakkımda şikayet olduğu için ön inceleme başlatıldı. İçişleri Bakanlığı ön inceleme sonunda soruşturma izni vermedi. Yapılan itiraz da Danıştay tarafından reddedildi. Danıştay'ın verdiği kararın bir örneğini alınca hakkımda şikayetçi olan kişinin Celalettin Cerrah olduğunu öğrendim." ifadesini kullandı.
Cinayetten sonra 27 Ocak 2007'de görev aldığını, İstanbul'da iki terör savcısının yürüttüğü soruşturma kapsamında gizlilik kararı alındığını, bütün evrakların gizlendiğini ve müfettişlerin bu evraklara bakma yetkisinin bulunmadığını belirten Yıldız, şunları söyledi:
"Ancak elimde 248 sayılı yazı (Trabzon'dan İstanbul'a gönderilen, 'Dink'e yönelik ses getirecek eylem' yazısı), jandarma bağlantısına ilişkin bilgiler ve Erhan Tuncel'e ilişkin bilgiler vardı. Aslında bunlarla ilgilenmek istiyordum. Bakanlık da bunlarla ilgilenmek istiyordu. Soruşturma savcıları ile uzun bir görüşme yaptım, bu görüşmemin sonunda '248 sayılı belge, jandarma bağlantısı ve Erhan Tuncel'le ilgilenebilirim' dedim. 'Soruşturmanın gizliğini etkileyip etkilemeyeceğimi' sordum. Savcılar, 'hazırlık soruşturmasından bir evrak alma, bir evrak alacağın zaman bizden iste ya da bir yazıyla başvur. Biz soruşturmanın gizliğini ihlal edip etmeyeceğini değerlendirip öyle verelim evrakı' dediler. 248 sayılı evrakla ilgili soruşturmaya başlamam böyle oldu."
Yıldız, bilirkişiler Levent Yarımel ve Durmuş Demirbaş'a verdiğini dile getirerek, "Acil bir iş olduğunu belirterek, 'kaç günde bitirirsiniz?' diye sordum, '5 gün' diye cevap verdiler. Ancak beşinci günün sonunda raporu teslim etmeyince, 'niçin teslim etmediklerini' sordum. 'Sinyal bilgileri ve teknik takip bilgilerine ilişkin yazılar yazdıklarını, ancak cevap alamadıklarını, bu yazıların cevabını beklediklerini' söylediler. Ben de, 'yanlış olmuş, yanlış yapmışsınız, hazırlıkla ilgili bir ön incelemede teknik takip, fiziki takip bilgilerini kullanamazsınız. Bu yazının cevabını size hiç kimse veremez' dedim. Bundan sonra hiç karışmadım. 'Bize süre ver' dediler. 5 gün daha süre verdiğimi söyledim. 22 Şubat'ta raporu teslim ettiler. 'Yazının cevabını alamadık, yanlış yapmışız, siz haklıymışsınız' dediler. Yazıyı ne yaptıklarını sorduğumda, 'hallettik' dediler. Bundan 7 yıl sonra, bir mülkiye müfettişi Trabzon'a gidip Hrant Dink ile ilgili dosyayı incelemek istemiş. Dosyada bu yazıyı görünce, 'cevabı nerede' diye sormuş. 'Cevabı yok' denilmiş. Sebebini sorunca Levent Yarımel, 'Şükrü Yıldız bu yazının cevabını almamızı engelledi' demiş." şeklinde konuştu.
Bilirkişilerin yazısına müdahale etmediğini ve sadece uyardığını ileri süren Yıldız, soruşturma boyunca teknik takip, fiziki takip göremediğini, kanunun kendisine engel olduğunu, kendisine engel olunan şeyin bilirkişiler tarafından görülmesinin mümkün olmadığını kaydetti.
Duruşma 22 Aralık Perşembe gününe ertelendi.
22.12.2016 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesine ilişkin eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek, eski İstihbarat Daire Başkanlığı Personel Şube Müdürü Coşgun Çakar ve eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ile Yargıtay'ın bozduğu ana davanın 8 sanığının da aralarında bulunduğu 35 kişinin yargılandığı davanın 29. duruşması başladı.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, bu davanın yanı sıra FETÖ/PDY'ye yönelik soruşturmalarla davalarda tutuklu Ramazan Akyürek ve Ali Fuat Yılmazer ile başka suçtan tutuklu 2 sanık ve tutusuz sanıklardan dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler ve eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun katıldı.
Başka suçtan tutuklu bazı sanıkların Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile bağlantı kurularak duruşmaya katılımları sağlandı. Müdahil Hrant Dink ailesini de duruşmada avukatları temsil etti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, Dink'in öldürülmesinde sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin tespiti için ön inceleme ve araştırma raporları düzenlemekle görevlendirilen, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanmasına karar verilen dönemin mülkiye başmüfettişi Şükrü Yıldız'ın çapraz sorgusuna devam edildi.
Müdahil Dink ailesinin avukatlarından Hakan Bakırcıoğlu, Trabzon jandarma görevlileriyle ilgili raporda, "gereğinin savcılıkça yapılması" ifadesinin yer aldığını belirterek, Yıldız'a, "İstanbul'la ilgili raporda neden böyle bir ifade olmadığını" sordu.
"Jandarmanın bu işe dahil olduğundan emindim"
Yıldız da iki raporun farklı olduğunu öne sürerek, " Jandarma raporunda iki jandarma müfettişinin imzası var. Her cümle ve kelime üzerinde ayrılığa düştük. Jandarma raporu kaç defa yazıldı ve bozuldu bilmiyorum. Sadece benim görüşümü yansıtmıyor. Ben jandarmanın bu işe dahil olduğundan emindim ama onlar kesinlikle böyle düşünmüyorlardı. Jandarma evrak akışını kapatmıştı. Bu şartlar altında ortaya çıkmış bir rapordur." dedi.
Raporda, Trabzon Jandarma Alay Komutanı Albay Ali Öz ve jandarma görevlisi Murat Akçay hakkında neden soruşturma izni istemediği de sorulan Yıldız, "Yalnız hazırlamış olsaydım daha farklı bir yola gidebilirdim. Ali Öz'ün bence sorumluluğu var ama asgari müşterekte buluşmak zorundaydık ama yine de başarıdır. Albaylarla çalışmadığınız için anlayabileceğinizi sanmıyorum. Bu hale getirdiğimize şükrettik." diye konuştu.
Yasin Hayal'in eniştesi Coşkun İğci'nin kod isimle bir astsubaydan bahsettiğini aktaran Yıldız, "Komutan 'Böyle bir komutan yok.' diyor. Yüzleştirme yaptım bununla ilgili. O kadar zorlandım ki. Hepsini bir salonda topladım. İstihbarat görevlilerinin listesini çıkararak yoklama yaptım. Coşkun İğci gösterince ulaşabildik bu kişiye. Aşırı bir telaş gösterdiler ve Pelitli bölgesindeki anonslar yaparak 'Yabancılarla görüşmeyin, önce bize gelin.' dediler." ifadesini kullandı.
İğci'nin kendisine, "Yasin silah almak için bana para verdi. Ben de paraları jandarmaya verdim. Seri numaralarını alarak tutanak tuttular." dediğini anlatan Yıldız, bu tutanağa ulaşamadığını ve jandarma arşivini inceleyemediklerini kaydetti.
"Öz ve Yıldız'ın yargılanması yumruklu kavgaya sebep oldu"
Dink cinayetinin ardından Ali Öz ve Metin Yıldız'ın yargılanmasının jandarma bünyesinde yumruklu kavgaya sebep olduğunu iddia eden Yıldız, kavganın ardından birilerinin albayın birilerinin de astsubayın arkasında durduğunu söyledi.
Avukat Bakırcıoğlu'nun, "Dink cinayetiyle ilgili görevlendirilmenizde özel bir baskınız oldu mu?" sorusunu da yanıtlayan Yıldız, "Acil bir görevlendirme oldu bu. Mehmet Ali Bey ile çabucak hareket etmek durumundaydık. Hatta havalimanında buluştuk. Benden önce başka bir müfettişe teklif edilmiş. O da Ankara'da olmadığını söyleyince bana söylemişler." dedi.
"İlk araştırma raporunda neden Celalettin Cerrah ve Ahmet İlhan Güler'e yönelik ön inceleme raporu düzenlediği" sorulan Yıldız, bu raporun ilk raporları olduğuna dikkati çekti.
Raporun sadece İstanbul'la ilgili ön inceleme talep eden bir rapor olduğunu ve burada Dink'in hayatına yönelik somut bir tehlikenin bulunduğunu aktaran Yıldız, "Somut önlemlerle korunması gerekir. Devletin de yükümlülüğüdür bu. Burada İstanbul İstihbarat Şubeden koruma veya TEM Şube Müdürlüğüne talep gerekir. Yetki ve sorumluluk Ahmet İlhan Güler'dedir. Cerrah'ın da emniyet müdürü olması nedeniyle genel bir sorumluluğu var. Çabucak yargı mercine gelmesi için Cerrah ve Güler'i seçtim." diye konuştu.
Duruşma, yarına ertelendi.
23.12.2016 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesine ilişkin 35 kişinin yargılandığı davada savunma yapan başka suçtan tutuklu sanık Mehmet Ali Özkılınç, 'Coşkun İğci'nin Yasin Hayal ile olan yakın ilişkisiyle ilgili jandarmanın bilgiye sahip olduğunu düşünüyorduk. Ama evrak verme aşamasında bize yardımları söz konusu olmadı. Jandarmayla ilgili çalışmalar hep problemli oldu' dedi.
Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink'in 19 Ocak 2007'de öldürülmesine ilişkin 35 kişinin yargılandığı davada savunma yapan başka suçtan tutuklu sanık Mehmet Ali Özkılınç, "Coşkun İğci'nin Yasin Hayal ile olan yakın ilişkisiyle ilgili jandarmanın bilgiye sahip olduğunu düşünüyorduk.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, Dink'in öldürülmesinde sorumluluğu bulunan kamu görevlilerinin tespiti için ön inceleme ve araştırma raporları düzenlemekle görevlendirilen, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanmasına karar verilen dönemin mülkiye başmüfettişi Mehmet Ali Özkılınç'ın savunması alındı.
Özkılınç, Dink cinayetiyle ilgili 2007 'de hazırladığı raporların 2008'de iki mülkiye müfettişi tarafından incelendiğini ve eksik bulunmadığını belirterek, "8 yıl sonra bu konuda sanki hiç inceleme yapılmamış gibi üzerime kusur atılması haksız ve hukuksuzdur. Hakikatin ortaya çıkması için elimden gelen gayreti gösterdim." diye konuştu.
Gerek müfettiş gerek Devlet Denetleme Kurulu (DDK) üyesi olarak hiçbir grubu korumaya matuf bir eyleminin olmadığını, Ali Fuat Yılmazer veya Ramazan Akyürek'i daha önce hiç görmediğini öne süren Özkılınç, bu suçlamaları haksız bulduğunu dile getirerek, beraatini talep etti.
Savunmasının tamamlanmasının ardından çapraz sorgusuna geçilen Özkılınç, mahkeme heyeti, savcı, sanık ve Dink ailesi avukatlarının sorularını yanıtladı.
Mahkeme heyetinin soruları üzerine, Dink'in öldürülmesinde sorumluluğu olan kişilerin tespiti ve değerlendirilmesi konusunda dönemin mülkiye başmüfettişi Şükrü Yıldız'la birlikte görevlendirildiklerini aktaran Özkılınç, Dink cinayeti konusunda valilik ve Reşat Altay ile ilgili değerlendirmeler yaptığını, emniyetle ilgili incelemeyi ise yapmadığını açıkladı.
"F4 raporundan daha sonra haberim oldu"
Aralarındaki iş bölümünün mevzuat gereğince kıdemli sayılan Şükrü Yıldız tarafından yapıldığını ve kendilerinde sadece 248 numaralı yazı (Trabzon'dan İstanbul'a gönderilen, 'Dink'e yönelik ses getirecek eylem' yazısı) olduğunu iddia eden Özkılınç, "246 numaralı yazıdan ise (Trabzon'dan İstihbarat Daire Başkanlığına gönderilen, Dink'in öldürüleceğine ilişkin F4 raporu) daha sonra haberdar oldum. Emniyet boyutuna bakmadığım için elimizde hangi belgeler var, bilgim yoktu." diye konuştu.
Mahkeme üye hakiminin, "Bilgi, belgeye ulaşmakta sıkıntı yaşayıp yaşamadığı, fiili engellerle karşılaşıp karşılaşmadığını" sorduğu Özkılınç, " Jandarma boyutunda baştan itibaren oldu. Jandarma ile ilgili ciddi bir dirençle karşılaştık. Coşkun İğci'nin görüştüğü kod isimlerle ilgili bize yardımcı olunmadı. İğci'nin Yasin Hayal ile olan yakın ilişkisiyle ilgili jandarmanın bilgiye sahip olduğunu düşünüyorduk. Ama evrak verme aşamasında bize yardımları söz konusu olmadı. Jandarmayla ilgili çalışmalar hep problemli oldu." ifadelerini kullandı.
Daha sonra müdahil Dink ailesinin avukatı Hakan Bakırcıoğlu'nun sorularını yanıtlayan Özkılınç, "Elinizde sadece 248 nolu yazı yok. 2004'ten cinayetin işlendiği 2007'ye kadar Dink'e süren saldırılar silsilesi var. Celalettin Cerrah, İstanbul emniyetinin başında ve aynı zamanda Koruma Kurulu üyesi. Cerrah'ın sorumluluğuyla ilgili kanaatleri neden savcıya bırakmadınız?" sorusuna, "Celalettin Cerrah, 'Ben bu evrakı görmedim.' demişti. Ahmet İlhan Güler de 'Müdürüme vermedim bu evrakı.' demişti. Birbirlerini teyit ediyorlardı. 'Cerrah kesin sorumlu' demek için daha fazla veri gerekir diye düşündük." karşılığını verdi.
"2004'ten 2007 yılına kadar Hrant Dink'e tehdit havası söz konusuysa ve buna dair yazı bildirilmişse, bütün ilgililer tarafından sorumluluğun yerine getirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Yetkililere iletilmemesi noktasında tedbir alınmaması nedeniyle sorun oluştuğunu söyleyebilirim." diyen Özkılınç, FETÖ ile bağlantısı olmadığını ve buradaki dava nedeniyle FETÖ soruşturması kapsamında tutuklandığını savundu.
DURUŞMA SONA ERDİ
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından FETÖ soruşturmaları kapsamında tutuklanmasına karar verilen sanıklardan dönemin mülkiye başmüfettişi Mehmet Ali Özkılınç'ın çapraz sorgusu yapıldı.
Özkılınç'ın çapraz sorgusunun ardından sanık ve müdahil avukatlarının talepleri alındı.
Davaya ilişkin ara kararını açıklayan mahkeme heyeti, tutuklu sanıklar Ali Fuat Yılmazer ve Ramazan Akyürek'in, üzerine atılı suçların vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut kanıtlar bulunması, isnat edilen suçların katalog suçlardan sayılması, kaçma kuşkusu, verilmesi muhtemel cezalarla tutuklama tedbirinin ölçülü olması, tutuklama koşullarında değişiklik bulunmaması ve adli kontrol tedbirleriyle yeterli denetim sağlanamayacak olması gerekçeleriyle bu hallerinin devamına hükmetti.
Firari sanıklar Ahmet İskender, Coşgun Çakar, Yunus Yazar, Ömer Faruk Kartın, Serkan Şahan, Mehmet Akif Yılmaz ve Yılmaz Angın hakkında çıkarılan yakalama emrinin infazının beklenilmesine karar veren heyet, bir sonraki celse tutuklu sanıklardan Ali Fuat Yılmazer'in savunmasının alınmasını da hükme bağladı.
Mahkeme heyeti duruşmayı sıralı yapılmak üzere 16,17, 18 ve 20 Ocak 2017 tarihlerine erteledi.
İDDİANAMEDEN
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu tarafından hazırlanan 168 sayfalık iddianamede, Ramazan Akyürek ile Coşgun Çakar'ın "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı örgüt kurmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından da 23'er yıldan 44'er yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.
Sanıklardan Ali Fuat Yılmazer'in "tasarlayarak kasten öldürmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, "silahlı örgüt kurma, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından 19 yıldan 32 yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, dönemin Trabzon İstihbarat Şube Müdürü olan Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler'in "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi ve görevi kötüye kullanma" suçlarından 15 yıl altışar aydan 22'şer yıla kadar hapisle cezalandırılması öngörülüyor.
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un "görevi kötüye kullanma" suçundan 6 aydan ikişer yıla kadar hapisle cezalandırılması istenen iddianamede, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay ve eski Trabzon Emniyet Müdürlüğü İstihbarattan Sorumlu Müdür Yardımcısı Hasan Durmuşoğlu'nun "kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi, görevi kötüye kullanma ve resmi belgeyi yok etme" suçlarından 18 yıl altışar aydan 29 yıl altışar aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep ediliyor.
Cinayetin işlendiği dönemde İstihbarat Daire Başkanlığında görevli komiser Yılmaz Angın, İstihbarat Daire Başkanlığı C Büro Şube Müdür Yardımcılığı görevini yürüten Tamer Bülent Demirel ve Osman Gülbel, Trabzon'da polis memurluğu yapan Muhittin Zenit, Mehmet Ayhan, Onur Karakaya, komiser yardımcısı Özkan Mumcu, Trabzon İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı görevini yürüten Ercan Demir ve Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü yapan Faruk Sarı hakkında "tasarlayarak kasten öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edilen iddianamede, bu sanıklar hakkında ayrıca "silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından çeşitli hapis cezaları isteniyor.
İddianamede, dönemin İstihbarat Daire Başkanlığında görevli Şube Müdürü Yunus Yazar, eski İstihbarat Daire Başkanlığı C Şube Müdür Yardımcısı Ali Poyraz, o dönem komiser olan Hamdi Egbatan, Mehmet Akif Yılmaz, Serkan Şahan, Ömer Faruk Kartın, polis memuru Mehmet Uçar ve dönemin mülkiye müfettişi Şükrü Yıldız'ın ise "silahlı örgüte üye olmak, resmi belgede sahtecilik, resmi belgeyi yok etme ve görevi kötüye kullanma" suçlarından çeşitli hapis cezalarına çarptırılmaları talep ediliyor.
Süreç
Dönemin özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 19 sanığın yargılandığı davada 17 Ocak 2012'de verdiği kararla tutuklu sanık Yasin Hayal'in, "Hrant Dink'i tasarlayarak öldürmeye azmettirmek" suçundan ağırlaştırılmış müebbet, yazar Orhan Pamuk'u tehdit etmekten 3 ay ve "ruhsatsız silah bulundurmak" suçundan da 1 yıl hapisle cezalandırılmasını, "silahlı terör örgütü yöneticisi olmak" suçundan ise beraatını kararlaştırmıştı.
Tutuklu sanıklardan Erhan Tuncel'in de toplam 10 yıl 6 ay hapisle cezalandırılmasına hükmederek tahliyesine karar veren heyet, sanıklardan Ersin Yolcu'yu 12 yıl 6 ay, Ahmet İskender'i 13 yıl 4 ay ve Salih Hacısalihoğlu'nu 2 ay 15 gün hapisle cezalandırmış, bütün sanıkların "silahlı terör örgütü üyeliği" suçundan beraatına hükmetmişti.
Bozma kararı
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, "örgüt" yönünden verilen beraat kararını bozmuş, sanıkların "silahlı terör örgütü" değil, "suç işlemek amacıyla oluşturulan örgüt" üyesi oldukları gerekçesiyle yargılanmalarına hükmetmişti. "Kasten öldürmeye azmettirme" ve "Orhan Pamuk'u tehdit" suçlarından sanık Yasin Hayal'e verilen mahkumiyet kararını onayan daire, Yasin Hayal hakkında "silahlı terör örgütü kurma, yöneticisi olma" suçundan verilen beraat kararını ise "suç örgütü kurma ve yönetme" suçundan mahkumiyet gerektiği için bozmuştu.
Sanıklardan Erhan Tuncel'in "patlayıcı madde imal etme" suçundan mahkumiyet kararını onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, "kasten öldürmeye azmettirme" suçundan beraat hükmünü ise sanığın Dink'in öldürülmesi suçuna yardım suretiyle iştirak etmesi sebebiyle mahkumiyeti gerektiği için bozmuştu. "Silahlı terör örgütü yöneticisi olma" suçundan beraat kararı da "suç örgütü üyesi olma" suçundan mahkumiyeti gerektiği gerekçesiyle bozulan Tuncel hakkında, Trabzon'da 24 Ekim 2004'te McDonalds'ın bombalanması olayında, "genel güvenliği kasten tehlikeye sokma, mala zarar verme ve 6 ayrı kasten yaralama" suçlarından verilen mahkumiyet kararı da bozulmuş, bu eyleminin "6 ayrı kasten öldürmeye teşebbüs" suçunu oluşturacağına karar verilmişti.
Yargıtay'ın kararının ardından davanın yeniden görülmesine İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde başlanmış, bu mahkemede 6 duruşma yapıldıktan sonra dosya, Terörle Mücadele Kanunu'nun (TMK) 10. maddesiyle görevli ağır ceza mahkemelerinin kaldırılması üzerine İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmişti. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, kamu görevlilerine ilişkin iddianameyi kabul ettikten sonra dava dosyasını, Ogün Samast, Yasin Hayal ve Erhan Tuncel'in de aralarında bulunduğu, haklarındaki hükümler Yargıtay tarafından bozulan 8 sanıklı ana davayla birleştirilmesi için İstanbul 5. Ağır Ceza Mahkemesine göndermişti.
Bu mahkemenin heyeti, "Birleştirme kararında muvafakat talep edilmediği, mahkemenin terör suçlarına bakmakla görevli olmadığı, ana davada yargılamanın ileri aşamaya geldiği ve bu davada yargılananlarla yeni davada yargılanacak kamu görevlileri arasında ortak sanık bulunmadığı" gerekçeleriyle dosyayı İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine iade etmişti. Mahkemeler arasındaki uyuşmazlığın giderilmesi için dosyaların gönderildiği Yargıtay 5. Ceza Dairesi, iki davanın birleştirilmesini ve birleşen davanın İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesini karara bağlamıştı.
Paralel yapı-Hrant Dink cinayeti
(24 Aralık 2016, 18:44)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: