Ülkenin 'ilk'lere ihtiyacı var
DARBEYE KARŞI DİRENİŞİ BAŞLATIYORUM, VAR MISIN?
Kaç kişiyiz biz. Sayamadım. Ama bu yazıyı okuyan bir sen bir de ben kalalım,
hiç mühim değil. Darbeye direnişi başlatıyorum.Var mısın?
02.04.2008 - Yıldıray Oğur - Taraf
Bilmiyorum kaç kişiyiz biz. Sayamadım. Ama isterse bu yazıyı okuyan bir sen bir
de ben kalalım, hiç mühim değil. Şu saat itibariyle darbeye direnişi
başlatıyorum. Var mısın?
Ne mi yapacağız? Önce konforumuzu bozacağız. Birkaç ay fedakârlık yapacağız. Hiç
aklına gelir miydi bizim kuşağın da bu darbecilik meseleleriyle yıllarını
kaybedeceği. Bak işte oldu ama. Şoku çabucak atlatıp, bari gelecek nesli
kurtarmak için harekete geçmemiz gerek.
İkna oldun mu? O zaman somut koşuların somut analizine geçelim. Şimdilik sadece
iktidar partisini ve DTP’yi kapatıyorlar. Onlara oy verenler hâlâ açık.
Televizyonlar, gazeteler de açık. Sıkıyönetim kanunları yürürlükte değil. Yani
sivil bir direniş mümkün, demokratik ölçüler içinde yapılabilecek tonlarca şey
var. Durum çok kötü gözükmüyor.
Ama rehavete de kapılma, iktidar gizli, yani daha tehlikeli. Metin aralarına
sıkışmış darbeci şeytan. “Demokrasi diyor”, “Hukuk” diyor herkes. Kim dost kim
düşman belli değil. Kim mavi, kim kırmızı kuvvet belli değil. Şeytan sağdan
soldan yaklaşıyor. Hatta bazen “Ama onlar da kendine demokrat” diyor, “Sus bu
kavgada işin yok”. “Yani ama”lara çok dikkat önce. En çok “ama”lar suça ortak.
Yeter artık “Daha seçimlerin üzerinden kaç ay geçti” diye isyan etmeyi de bırak
lütfen. Pek umurlarında değil senin şikâyetlerin, bilesin. Amerikan filmi
repliği olacak ama “bu gerçeği kabul etsen artık iyi olacak dostum”.
Hem hatırlasana 27 Mayıs’ın kudretli generallerinden Cemal Madanoğlu “Demokrat
Parti iktidara geldiği gün darbe hazırlıkları da başlamıştı” demişti.
Anlaşılıyor ki AKP için de aynı şey geçerliymiş. Baksana daha 2004’te iki darbe
teşebbüsünden ucuz kurtulduğumuzu öğrendik geçenlerde.
AKP’den sonsuza kadar kurtulmayı kafalarına koymuşlar, Kürtleri de susturmayı.
Bu uğurda pek çok masum insanı öldürdüler biliyoruz. Gözlerini bayağı bir
karartmışlar yani. AB hedefi gitmiş, ekonomi batmış umurlarında değil. “Ya
statüko, ya ölüm” diyorlar. Böylece meşruiyetlerini kaybediyor, anlaşmayı
bozuyorlar. Ve bir de meydan okuyorlar; Ne yapacaksan yap bakalım. İşte ne
yapacaksak şimdi yapacağız.
Ama önce bir sakin olalım tabii. Paniğe mahal yok. İlk kez bir darbe olmuyor bu
ülkede. Tamam, her kuşağın kendine has darbeleri var, herkes için kendi
darbesinin yeri ayrı ama hikâyelerin hepsi aşağı yukarı da aynı. Onlar darbe
yapmakta tecrübeliyse biz de darbe yemekte tecrübeliyiz.
O yüzden de bu kez amatörce davranmayalım bari. “Ama”larımızı demokrasi rayına
oturuncaya kadar, siyasetin namusu kurtuluncaya kadar toprağa gömelim.
Darbeye direnirken karşımıza en çok “ama” engeli çıkacak. Ne çektiysek o
“ama”lardan çektik zaten. Hiç de ders almadık “ama”ların başımıza açtıklarından.
“Ama hiç huzur da kalmamıştı” demişti muhafazakâr halk 12 Eylül’de. Şimdi de 12
Eylül’de huzuru bozulanlar “Ama o AKP’lilerin babaları da bizi 6. Filo
mitinginde dövmüşlerdi” diyor çocukça bir kindarlıkla. “Şimdi onları döv devlet
amca, bizim için de iki tane vur.”
Bir de “ama”ları meşrulaştıran analizler var. Tanklar burnumuzun dibinde ama
“Ordu-AKP ittifak yaptı”. Boş ver, yesinler birbirini. “Ama” çünkü “AKP-MHP
muhafazakâr-otoriter ittifakı var”. “MHP kapatmacılarla ittifak içindeymiş nasıl
dersin bunu hâlâ?” diye üsteleme. “Analize gerek yok, AKP de faşistmiş zaten”
saadetlerini bozma!
Darbeye karşı çıktığın için seni AKP’lilikle suçlayacaklar. Onlara şöyle de:
“AKP demokrat olduğu için değil biz demokrat olduğumuz için darbeye karşı onu
destekliyoruz.” Çok zorda kalırsan, “Ama AKP de demokrat değil” diyenlere “12
Eylül’de işkence tezgâhlarından geçen devrimcilerin çoğu da pek demokrat
değildi” diye hatırlatılabilirsin, ama sahiden çok zorda kalırsan.
Hâlâ ikna olmadılarsa tecavüzcü-mini etekli kız hikâyesini anlat. Hep işe
yaramıştır. “Bu söylediğin tecavüzcü suçlu ama kız da mini etek giymeseydi
demeye benziyor” de, susacaktır. İkinci bir bildiriye kadar herkes görevinin
başına! Ben dememiş miydim?
Başörtüsü tartışmaları sırasında bu arka sayfada kendimi paraladım “İlhan Selçuk
ile ortak bir frekans tutturdunuz, dikkat edin” demekten. Şimdi ben dememiş
miydim hakkımı kullanmak istiyorum.
Bakın savcı, “Başörtüsüne üniversitede serbestlik getiren düzenleme yüzünden
açtım,” diyor “davayı”. Siz o tartışmalarda 3. yollara sapıp, sanki laiklik
başörtüsüyle tehlikedeymiş gibi “hem laiklik hem özgürlük” bildirileriyle
darbecilere entelektüel lojistik destek verdiniz, farkında mısınız? Onları
cesaretlendirdiniz. Sizin küçük laiklik kaygınız, onların “bakın bu liberal, sol
demokratlar bile kaygılı, laiklik sahiden elden gidiyor” darbesine dönüştü.
Hâlbuki AKP’nin meşruiyetini güç bela koruduğunu, her an siyaset dışı yolların
açılabileceğini, fanatik bir laiklik anlayışının demokrasiyi çabucak kurban
edebileceğini bilen insanlardınız. İçinize tam sinmese de bu olacakları tahmin
edip, temel bir insan hakkı olan başörtüsü için “ama”sız bir destek
vermeliydiniz. O zaman emin olun bu darbeciler de sizden yüz bulup bunları
yapamazdı. Gazete televizyon dolaşıp “AKP AB’yi unuttu, tek derdi türban”
demekle, AKP’nin meşruiyet krizine çalı, odun taşımış oldunuz ama o odunlar
şimdi Türkiye-AB ilişkilerinin altını fokur fokur kaynatıyor. Farkında mısınız?
Yoksa Olli Rehn de mi çok AKP’li olmuş görüşmeyeli? |