Ergenekon iddianamesi açıklanınca yaşanacaklar
16.06.2008 -
Türkiye, hapsedilmeye çalışıldığı tecrit ve yalnızlıktan kurtulmaya,
Ergenekon'dan bir kez daha çıkmaya çalışıyor. 2002'den itibaren Ayışığı ve
Sarıkız darbe teşebbüsleriyle başlayan Ergenekon terö örgütünün şiddet olayları
ve Cumhuriyet mitingleriyle gelişen ve en son AK Parti'ye yönelik kapatma
davasıyla devam eden bu süreçte yargı ne yazık ki, demokratik bir hukuk
devletinde oynaması gereken rolü oyna(ya)mıyor. Hatta tam aksi bir yöne dahi
savrulabiliyor; yargının bir harekât merkezinden bahsedilebiliyor.
Şemdinli iddianamesi sonrasında başlayan görevini yapan yargıç ve savcıları
sindirme ameliyesi, şimdi Ergenekon davası üzerinden yürütülmeye çalışılıyor.
Hatta öyle ki, basına akseden meslekten men tehditlerinin ötesinde, soruşturmayı
yürüten savcı ve ekibi ölümle tehdit edilebiliyor. Aslında başlı başına
Ergenekon soruşturması etrafında yaşananlar bile darbe sürecinde yargı,
demokratik hukuk devleti prensiplerinde çalışabilirse, demokrasinin
korunabileceğini gösteriyor. Bütün bu baskılara rağmen, Ergenekon
soruşturmasının başlatılabilmesi ve bugün iddianame hazırlanacak hale gelinmesi
demokrasi, sivil yönetim ve hukuk devleti namına kaydedilmesi gereken ciddi bir
başarıdır.
Ferhat Sarıkaya hatırlatmaları ile başlayan taciz
Basına akseden bilgilere göre, Ergenekon soruşturmasında iddianame mahkemeye
sunulmak üzere. Bir yılı aşkın bir süredir nabzı mahkemelerde atan bir ülkeye
dönüşen Türkiye için, Ergenekon davası hayatî bir önemde. İşte bu yüzden olsa
gerek, iddianame daha ortaya çıkmadan Ergenekon örgütünü korumak isteyen
çevreler ve belki de Ergenekon örgütünün lobi ve basın ayağı psikolojik bir
harekât yürütüyor. Türkiye tarihinde belki de hiçbir davada bu ölçüde psikolojik
harp vasıtaları kullanılmamıştır. Her şeyden evvel iddianameyi hazırlayan savcı
ve ekibi ile soruşturmayı yürüten emniyet görevlileri, bu kadar aleni bir
şekilde tehdit edilmemiştir. Birtakım emekli ve halen görevde bulunan üst düzey
yargı görevlileri, bilhassa soruşturmayı yürüten savcı ve ekibini, Şemdinli
iddianamesini hazırlayan Savcı Ferhat Sarıkaya'nın Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu kararıyla görevinden ve hukukçuluktan men edilme kararını hatırlatarak
açıkça tehdit ettiler. Bunların içinde Anayasa Mahkemesi'nin 367 kararı,
eğitimde eşitlik düzenlemelerinin iptali ve AK Parti'nin kapatılma
iddianamesinin açılmasında askerî-sivil bürokrasinin misyoneri olarak çalıştığı
belli olan Sabih Kanadoğlu gibi isimlerin yer alması tehdidin ciddiyetini
göstermektedir. Ancak bütün bu tehditlere rağmen, soruşturmayı yürüten ve
iddianameyi hazırlayan savcı ve ekibinin medenî ve meslekî cesaretleri
psikolojik harbin ve Ergenekon örgütünün gücünün kırıldığını gösteriyor.
Muhtemel senaryolar
İddianamenin mahkemeye sunulmasıyla tehdit ve yıldırma amacıyla yürütülen
psikolojik harekat, başka formlarda devam edecektir. Kendisine merkez medya
denilen ve cumhurbaşkanlığı seçimleriyle başlayan son darbe sürecinde,
psikolojik harbin aktif veya pasif ajanları olarak görev yaparak marjinalleşen
basın, önceleri Ergenekon soruşturmasını görmezden gelmeye çalıştı. İçlerinden
bazıları ise Ergenekon davasına yönelik dezenformasyon yayınlarına yöneldi.
Soruşturmayı magazinleştirmekten küçümsemeye, bilerek şişirilmiş haberlerden
sansasyonel isimlerle ilişkilendirmeye kadar birçok versiyonuyla yürütülen bu
yayınların, iddianameden sonra yeni bir ivme kazanarak devam edeceğini tahmin
edebiliriz. Esasen daha önceki yayınlar, iddianame sonrası düşünülerek
hazırlanan bir psikolojik harbin ürünleri. Bu sürecin iyi bir takip ve analizi,
kamuoyuna, Ergenekon soruşturmasının boyutlarını ve örgütün medya ayağının
nerelere kadar uzandığını gösterebilecektir. Bu meyanda iddianame sonrası
artacak bu psikolojik operasyon karşısında, kamuoyunun uyanık olması ve bilhassa
özgürlükçü medyanın basındaki Ergenekoncuları ve demokrasi düşmanlarını teşhir
etmesi elzemdir. Şimdi Ergenekon iddianamesine karşı yürütülecek psikolojik
harbin muhtemel senaryolarına bakalım.
1- "Dağ fare doğurdu" propagandası
Soruşturmaya yönelik şişirme ve sansasyonel haberlere atıfla iddianame, "dağ
fare doğurdu" şeklinde takdim edilmeye çalışılacaktır. Daha önce ısrarla
yayınlanan haberler hatırlatılarak bunlar iddianamede neden yok, iddianamede yer
almayacaksa bu haberlere neden yer verildi denilecektir. Böylece davanın
esasının üzeri örtülmeye çalışılacaktır. Örneğin Danıştay baskını faili
Alparslan Aslan ile Veli Küçük'ü beraber gösteren fotoğrafın yalanlanmasında
olduğu gibi. Sanki karanlık ilişkilerin tek karinesi bu fotoğrafmışçasına...
2- Cephanelikler bulunmadı, Danıştay'a saldırı olmadı
Mesela, Ümraniye ve Eskişehir'de bulunan cephanelikler, bu cephaneliklerde yer
alan malzeme ile aynı seri numaralara sahip bombaları Cumhuriyet gazetesinin
bombalamasında kullanan ekibin Danıştay baskınını gerçekleştirmesi de örtülmeye
çalışılacak. Daha da mühimi Ergenekon örgütünün ordu içerisinde cunta kurarak
Sarıkız ve Ayışığı darbelerini yapmaya çalışmış olduğu anlaşılan ekiple
ilişkileri karartılmak ve soruşturmanın bu istikamette derinleşmesi engellenmek
istenecektir.
3- Savcı beyin en çok izlediği televizyon kanalı
İddianameyi hazırlayan savcıya yönelik karalama haberlerinin çıkması
muhtemeldir. Savcının akrabalarından arkadaşlarına, seyrettiği televizyon
kanalından dini inançlarına kadar, savcıyı işini yapan bir hukukçu çizgisinden
farklı bir çizgide gösterecek hamleler denenecektir.
4- "Emniyeti cemaat ile dövme" klasiği
Bir başka konu ise Perinçek grubunun uzun bir süredir yaptığı gibi emniyet
içinde çetecilerle mücadele eden kişileri, bir cemaatle ilişkilendirmek
şeklindeki kara propagandanın devam ettirilmesidir. Esasen bu propaganda çete ve
cuntacılar, emniyet teşkilatına tamamen hakim olmadıkça devam edecektir.
Demokrasi, hukuk ve özgürlük isteyen bürokratları bu şekilde sindirmek
isteyenler, geçenlerde Yasemin Çongar'ın yazdığı gibi "birkaç iyi adam"ın
performansından dehşete kapılmaktadırlar. Asker-sivil bürokrasi içindeki birkaç
iyi adam, cuntalaşmanın, çeteleşmenin bütün hiyerarşisini ve fiyakasını
bozabilmektedir. Gizli kapaklı tertipleri kamuoyuna duyuran bu birkaç iyi adam
askerî-sivil bürokrasi içindeki demokrat, özgürlükçü ve hukuk devleti taraftarı
kesimlerin yıldırılmasını engelliyor ve onları kamuoyunun desteğiyle
buluşturuyor. Bu bakımdan hiç tahmin edilemeyen çevrelerden Ergenekon
soruşturması başta olmak üzere demokratikleşme, sivilleşme ve normalleşme
reformlarına ciddi katkıların gelmesi ihtimal dahilindedir. Dünyanın ve
Türkiye'nin değişen şartları içerisinde anti-demokratik müdahalelerin,
Türkiye'yi yalnızlaştıracak ve içine kapayacak teşebbüslerin Türkiye'ye yarar
getirmek bir yana, Türkiye'nin bölünmesine yol açabileceğini fark eden aklıselim
sahibi asker-sivil bürokratlar, cunta ve çetelere teslim olmayacaklardır.
Türkiye'yi Ergenekon'a hapsetmek isteyen çevreler karşısında Türkiye'yi
Ergenekon'dan çıkaracak modern Demirci ve Asenalar bürokrasiden burjuvaziye,
basından sivil topluma ciddi bir güç teşkil ediyorlar. Bu itibarla çete ve
cuntayla mücadele edenlerin tamamını bir cemaate hamletmenin gerçekçi olmadığı
ve artık insanları hiçbir şekilde ikna etmeyeceği açıktır.
Türkiye Ergenekon'dan çıkmak zorunda
Anti-demokratik müdahale peşinde olan cunta ve çeteciler, o derece dünyadan
ve Türkiye'den kopuk bir ruh hali içindekiler ki, başlarına gelen her şeyden
sorumlu, kurban edilecek bir günah keçisi veya yakılacak bir cadı arıyorlar.
Toplumdaki çeşitliliği, çoğulculaşmayı ve bu nispette gelişen özgürlük
taleplerini görmeyen bu çevreler, özgürlük talep edenlerin bu özgürlükler için
mücadele de edebileceklerini anlayamıyorlar. Kendileri, daima merkezî yapılar
içinde yer aldıkları için demokrasi ve özgürlük için mücadele eden kişi, kurum
ve sivil toplum kuruluşlarını düşman karargâhın ajanları olarak görmek
eğilimindeler. Zaten gerçeklikten bu derece kopmuş oldukları ve dünyayı
siyah-beyaz diye kutuplaşmış olarak gördükleri için de son tahlilde
kaybedecekler. Karşılarındakileri devamlı bir cemaate mensup olmakla suçlayan bu
çevreler, tam da eleştirdikleri türden ve hiçbir değer yargısına dayanmayan,
ilkel bir kabilecilikle benzeşen bir cemaate dönüşmüş haldeler. O yüzden de
artık kendilerini meşrulaştıracak muhakeme ve değer yargılarından tamamen
uzaklaşmış durumdalar. Artık ikna edemediklerini bildikleri saflarında
ittifaktaki dağılmayı engellemek amacıyla her an krizi derinleştirmek ve eli
artırmak eğilimindeler. Çünkü dururlarsa düşeceklerini, dururlarsa darmadağın
olacaklarını, dururlarsa birbirlerine gireceklerini çok iyi biliyorlar.
Ergenekon iddianamesi işte bu darbeci, cuntacı, çeteci cemaate akıbetlerini
gösterdiği için çok kızıyorlar, kızacaklar. Kendilerini çok güçlü zannettikleri
anda, milletin kahir ekseriyetinin karşılarında olduklarını, yalan ve imtiyaz
taleplerine artık kendi saflarında en iyi yetişmiş elemanların dahi
inanmadıklarını anladıkları için asabiyetleri giderek artıyor. Bu bakımdan
iddianame nasıl hazırlanırsa hazırlansın, bunun darbecilerin tasfiyesi için bir
başlangıç olduğunu bilerek konuya yaklaşmak gerekiyor. Türkiye, Ergenekon'dan
sadece bu iddianameyle değil, demokratik ve sivil kamuoyu baskısı ve reformlarla
çıkacaktır.
-Ergenekon soruşturmasına yönelik şişirme ve sansasyonel haberlere atıfla
iddianame, "dağ fare doğurdu" şeklinde takdim edilmeye çalışılacak. Daha önce
ısrarla yayınlanan haberler hatırlatılarak bunlar iddianamede neden yok,
iddianamede yer almayacaksa bu haberlere neden yer verildi denilecektir.
-Ergenekon iddianamesini hazırlayan savcıya yönelik karalama haberlerinin
çıkması oldukça muhtemeldir. Savcının akrabalarından arkadaşlarına, seyrettiği
televizyon kanalından dinî inançlarına kadar, savcıyı işini yapan bir hukukçu
çizgisinden farklı bir çizgide gösterecek hamleler denenecektir...
-Bir başka yöntem de uzun bir süredir yapıldığı gibi çetecilerle mücadele eden
emniyet mensuplarını bir cemaatle ilişkilendirmek şeklindeki kara propagandanın
devam ettirilmesidir. Esasen bu propaganda çete ve cuntacılar, emniyet
teşkilatına tamamen hâkim olmadıkça devam edecektir.
|