FORUM - SORU MESAJI
Bulunduğunuz bölüm: TARTIŞMA FORUMU > AK Parti'nin kapatılması için darbe girişimi >
AKP kapatma Davası -Ergenekon Operasyonu
Bölümü Açan: Abdullah Harun, aharun@gmx.net
Tarih : 28 Temmuz 2008, Pazartesi 05:08
Başlık : AKP kapatma Davası -Ergenekon Operasyonu Açıklama : Her ne kadar Ergenekon operasyonu çok önce başlamış olsa da bu operasyon, AK Parti'nin kapatılmak istenmesine misillemedir iddiaları var.
Bu
bölüme mesaj yolla-
CEVAP MESAJLARI
yavuz bayraktar,
31 Ocak 2009, Cumartesi 09:55
yanlış bölüme yazmışsam mazur görün. tayyipin davostaki öfkeli hareketini olumlu, hatta çok olumlu buluyorum. bir tv tartışma programında doğu ergil hocanın 'Ben olsam Erdoğan'ın yerinde, Peres'in anlatttıklarına karşın, 'Aaa evet 3 yaşındaki çocuk İsrail'in güvenliğini tehdit ediyor, bir de soba borusundan yapılmış füzeler sizin fosfor bombalarınızdan daha tehlikeli' diyerek onunla dalga geçerdim. Elbette Erdoğan baştan sona haklıydı. Ama bunu aşırı tepkiye dökmesinde hatalıydı' sözlerine kısmen katılıyorum. Belki de tayyip daha farklı hiç hata içermeyen bir tepki verebilirdi, bu nasıl oluyorsa(!!!) Doğu errgil hocanın dediği gibi peresle dalga geçebilirdi keşke yapabilseydi. eminim daha iyi olurdu. Ama işte herşey öyle arzu edildiği gibi cereyan etmiyor. anlık gelişen olaylara anlık tepkiler vermek gerekiyor. tayyip bu açıdan bakıldığında bence mükemmel (hatasız olağanüstü süper demiyorum ama mükemmel) bir tepki vermiştir o an. Onu öfkelendi diye nasıl eleştiriyorlar ki o zaten hep kasımpaşanın öfkeli delşikanlısı değil miiydi.ç istanbul belediye başkanlığı seçöim sürecinde star tv idi yanlış hatırlamıyorsam belki de show idi. bayan spikerin imam ...yaparsa cemaat ... yapar diye takılmasına nasıl sinirlendiğini hiç unutmuyorum. Spikerin ağzının payını nasıl da vermişti. imamlara hakaret ettirmem bu şekilde aşağılayıcı ifadeyi nasıl kullanırsınız şeklindeki öfke dolu tepkisiyle spiker kadını şoke etmişti. ben onun bu öfkeli tepkilerini seviyorum. kendimden birşeyler buluyorum. tayyip bence hiç değişmedi. belediye başkanıyken de başbakanken de hep aynı sinirlendi mi taşı gediğine koymaktan hiç çekinmez. dolayısıyla davostaki tavrı şaşırtıcı değil asıl şaşırtıcı olan bence bu son derece doğru tepkisine gösterilen olumsuz tepkiler. hatta bunun bir seçim yatırımı olduğunu söyleyenler yok mu, yuh diyorum yani bu kadar da mı insan saçmalar? orada tepki göstermeseydi bu kez de peres parmağını salladı gözlerinin içine bakarak bağırarak konuştu ne oldu kasımpaşalı niye sustun diyeceklerdi. tayyipin sinirlenmemesi tayyipi tanıyanları şaşırtırdı. gösterdiği o tepkiyi göstermeseydi hele moderatörün o elini omzuna bastırarak müdahalesine haksız yere sözünü kesmeye çalışmasına sessizce boyun eğseydi işte o zaman şaşırtırdı. Öyle olsaydı, böyle olurdu vs... Bunların hepsi faraziye... Gerçek olan ne sizsiniz ne de ben; orada biz oturmuyorduk; Recep Tayyip Erdoğan oturuyordu. Türkiye'nin Başbakan'ı öyle biriydi... O gece Sky Türk'e tesadüfen konuk olan Erkan Mumcu çok önemli bir ifade kullandı: 'Uzun zamandır ilk defa gerçek Tayyip Erdoğan'ı gördüm bu gece!' Şimdi etrafınıza bir bakın. Kimler 'Helal olsun!' diyor, kimler Başbakan'ın davranışını 'yakışıksız' buluyor. Sonra da kimlerle aynı fotoğraf karesinde olmak istediğinize kendiniz karar verin. Bu da insanın görüşlerini sınaması için iyi bir yoldur. Ben diyorum ki, 'Ya Tayyip Erdoğan, panel süresinin tamamının neredeyse yarısını kullanmasına izin verilen Şimon Peres'in zeytinyağı gibi üste çıkan tavrı ve direkt kendisini (Türkiye'yi) hedef alan saldırıları karşısında, modaratör paneli nihayetlendirdiği için susup otursaydı ve hiç tepki vermeseydi, acaba şu anda kendisini eleştirmekte olan takım tarafından nasıl yerdeÖyle olsaydı, böyle olurdu vs... Bunların hepsi faraziye... Gerçek olan ne sizsiniz ne de ben; orada biz oturmuyorduk; Recep Tayyip Erdoğan oturuyordu. Türkiye'nin Başbakan'ı öyle biriydi... O gece Sky Türk'e tesadüfen konuk olan Erkan Mumcu çok önemli bir ifade kullandı: 'Uzun zamandır ilk defa gerçek Tayyip Erdoğan'ı gördüm bu gece!'
Şimdi etrafınıza bir bakın. Kimler 'Helal olsun!' diyor, kimler Başbakan'ın davranışını 'yakışıksız' buluyor. Sonra da kimlerle aynı fotoğraf karesinde olmak istediğinize kendiniz karar verin. Bu da insanın görüşlerini sınaması için iyi bir yoldur.
Ben mi ne düşünüyorum? Söyleyeyim. Ben diyorum ki, 'Ya Tayyip Erdoğan, panel süresinin tamamının neredeyse yarısını kullanmasına izin verilen Şimon Peres'in zeytinyağı gibi üste çıkan tavrı ve direkt kendisini (Türkiye'yi) hedef alan saldırıları karşısında, modaratör paneli nihayetlendirdiği için susup otursaydı ve hiç tepki vermeseydi, acaba şu anda kendisini eleştirmekte olan takım tarafından nasıl yerden yere çalınırdı?'
Abdullah Harun - Bekir L. Yıldırım'dan alıntı,
28 Temmuz 2008, Pazartesi 05:21
Ak Parti Kapatma Davası – Ergenekon İlişkisi: Apturaman Ak Parti’yi kapatma davasını açtığı anda bunun bir Sıtmaya Razı Etme Operasyonu olduğunu söylemiştim. O zamandan beri köşe kadılarının çoğu ya “bu işin bittiğini” yazdılar ya da her günkü rüzgarın esiş yönüne göre borsa gibi görüşleri inip çıktı ve kapanırsa ne olur kapanmazsa ne olur türü yorumlar yaptılar. Bu gün nerede ise tamamı artık kapatmanın “fizibil” olmadığı noktasına gelmiş vaziyetteler. Ben hala başlangıçtaki görüşümü koruyorum.
“Ama ne bilsinler Ergenekon faktörü henüz araya girmemişti” falan dersek o köşe kadılığı, kanaat önderliği,duayenlik” pozisyonlarını sadece laf salatası yapma kabiliyeti ve eş-dost cemaat ilişkileri vasıtası ile tuttuklarını, feraset basiret gibi melekelerinin bununla alakası olmadığını kabul etmek zorunda kalırız; ayrı mesele.
Dün başbakan Parti’nin kapatılması davası ile Ergenekon meselesini ilişkilendirerek kendisini tuzağa düşürmek isteyen bir uyanık hanım gazeteciye “haşa” diyerek cevapladı. Tabii ki başı giyotinin önünde olan bir başbakan ve parti başkanının karar arifesinde bu politikasını anlamak hiç te zor değil. Ama bizler, dışarıdan içeriyi seyreden, ve Başbakan’ın tabi olduğu sınırlamaların bir çoğundan muaf gözlemciler için tabii ki bu bağlantı “haşa” denilecek bir durum değildir hatta iki mesele pek çok bakımdan iç içedir. Bu iç içelik tabii ki Ertuğrul kahverengiburun ve diğer Ergenekon düzeninin parazitlerinin formüle ettiği ve Nuray Mert gibi “demokratlığımı baş örtüsüne destek vererek ispatladığıma göre artık mahalleme dönebilirim” diye düşünenlerin, yanlış ata oynayanların satmaya çalıştığı türden değildir.
Tabii ki ırz düşmanı veya kapkaççı, çevre zehirleyicisi ile mücadele etmek te Ergenekon türü çetelerle mücadele etmek te dahil halkın can ve mal güvenliğini sağlamak kolluk kuvvetlerinin yani Yürütme’nin görevidir. Az gelişmiş zihinler, ahlaki kompasını kaybetmiş olanlar Demirel’in aile mensupları, Cem Uzangiller banka boşalttıklarında TMSF ve gene kolluk kuvvetleri kanunlarda kendilerine verilen görevi yaptıklarında da olayı siyasi revanşizm olrak okudular. Hatırlarsanız Cem Uzan’ın Star TV’si TMSF ele koymak üzere iken “Cumhuriyeti Koruma” kampanyası başlatmış idi ve Deniz Baykal gene şeytanın avukatlığına soyunmuş idi. Ne tesadüf di mi? Sahi medya küçük hırsızlık, cinayet, banka soygunculuğu, tecavüz vakıalarında da faillerin, şüphelilerin hangi partili olduğunu ve Ataturk’ü ne kadar sevdiklerini bildirse de Akepe’nin “revanşizminin” boyutlarını daha iyi idrak etsek iyi olmaz mı?
Bu mantığa göre bir siyasi parti iktidarda iken ona bağlı kolluk kuvvetleri yani polis ve jandarma halkın güvenliğini koruma adına adımlar atarken suçlar ne kadar dehşet verici olursa olsun failler karşı siyasi tarafta iseler veya Atatürk’ü çok seviyorlar ise onlara dokunmamalıdır zira bunun adını revanşizm koyacaktır birileri ve Nuray Mert dahi utanıp sıkılmadan “oricınal demokrasi” gastesinde ve ekranlarda kelime cambazlığı ile bunu tedavüle sürecektir.
Coğu laikçiler için zor gelecek, oysa Yurttaşlık Bilgisi ders kitaplarını birinci sayfasındaki bir bilgiye dönelim. Devletin üç erki olan Yürütme, Yasama ve Yargı birbirinden emir almaz. Polis Ergenekon Çetesini de Drej Ali’nin çetesini Alaatin Cakıcı’nınkini diğer çeteleri araştırdığı gibi araştırır, bilgi toplar suçluları yakalar ve Adalate teslim eder. Adalet yargı eli ile tesis edilir.
Onun içindir ki CHP’li Adalet Bakanlarından Mehmet Moğultay “5 bin tane CHP’li hakim atadım, ya MHP’li mi atayacaktım” diye böbürlenmiştir (hoş biraz feraset olsa idi fazla da fark etmeyeceğini anlardı ama o da ayrı mesele). Yani adalet mekanizmasını kendi militanlarının eline teslim etmek sureti ile yargıyı adalet dağıtan değil kendi kesiminin menfaatlerini koruyan neferler haline getirme projesinin ne derece başarılı olduğunu bu gün Yüksek Yargı Kurumları’ndaki Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu’ndaki kompozisyondan ve mahkemelerde zaman aşımı veya benzer mekanizmalarla düşen Demirel Uzan, Cağlar Aksoy ve diğer soyguncuların davalarından görüyoruz. Arada Sacit Kayasu, Ferhat Sarıkaya ve Zekeriya Öz gibi “çürük elmalar” çıkabildiği için şeytanın avukatı Deniz ve adamları “yargı siyasallaşıyor” diye figan ediyorlar.
O çürük elmalardan bir tanesi, Ferhat Sarıkayalaştırırız ha” tehditlerine aldırmadan İtalyadaki “temiz eller” savcısı Felice Casson’unkinden çok daha büyük bir başarı göstererek bir şer çetesini çokertti. (tamam en azından manen çökertti diyelim burası İtalya olmadığı hasabı ile).
Nihai tahlilde bu gün, ezelden ebede kadar devam edecek iyi-kötü savaşında iyinin galebe çaldığı gündür. Ergenekon Ak Parti’nin kapanma davası ilişkisi de bu temel bağlamdadır. Bu iyi kötü ilişkisini daha somut bazda ortaya koyalım ihtiyaç duyanlar için:
- Ergenekon neyin peşinde idi? Tek kelime ile ifade etmek gerekirse: Darbe. Peki kapatma davası nedir?
Evet iyi bildiniz: Darbe. “Hukuk eli ile”, “yargı eli ile” gibi tavsifler dahi yemeğin hangi tencerede pişirildiği kadar tali ve fuzulidir. Bu saatten sonra kimse bana “yargı bağımsızdır; vereceği karar Cephe’nin hakim iradesinden bağımsız olabilir” teraneleri okunmasın. Cephe’nin gücü askerdir ve askerin onayını almadan karar veremezler. Nokta.
- Peki Ergenekon’un kullandığı metodlarla iş görmeye alışık olanlar ve bunların ortaya çıkmasından zarar görecekler ile Kapatma Davası’nın başarısızlığından zarar görecekler kimlerdir?
Sadece her iki dava ile ilgili isimlere bakmak ta yeterlidir cevap için. Ergenekon savcısına “Ferhat Sarıkaya’nın akibeti seni de bekliyor” diyen 367 Sabih’ten tutun Apturaman’a “erkeksen açma kapatma davasını” diyen İlhan Selçuk’a ve her zaman şeytanın avukatlığını yapmış olan ve Ergenekon İddianamesinde adı geçen Deniz Baykal’a işaret etmek yeterlidir. Ergenekon Çetesi’nin resmi üyeleri, bombacılarının, eroin kaçakçıları, kara para aklayıcıları, maddi destekçilerinin Apturaman veya Ergenekoncu kaçak Turan Çömez ile alengirli ilişkilerinin ortaya çıkmasına gerek yoktur. Organik bağlar ve suça iştirak meselesi hukuki meseledir. Burada bizler mantık ve ahlakımızı kullanarak bazı yargılara varıyoruz. Görünen köyün mahkemeden çıkacak veya çıkamayacak mahkumiyet kararlarının kılavuzluğuna ihtiyacı yoktur. “Durun bakalım henüz herkes suçsuz” diyen Zeki Sezer gibi solun demagogları Nitekim Paşa’nın suçsuz Sacit Kayasu’nun suçlu bulunduğunu hatırlatmak yeter. Burada akıl izan ışığında vicdani muhakeme yapıyoruz. Hepsi de aynı havuzdan beslenen aynı metodlardan medet uman süfli emelleri için tüm süfli yolları mubah gören çetedendirler. Resmi mensup, destekçi, işbirlikçi veya sempatizan olmaları bu bağlantıyı ortadan kaldırmaz.
“Merdi kıptı secaatin arzederken sirkatin söyler” hesabı “bu revanşizmdir” diyenler kendilerini kaybediyor gözüken tarafta konumlandırıyorlar. Siyah ve beyaz kadar açık bu iyi kötü savaşında hala “ama sabahın 6’sında 83 yaşındaki “saygın gazeteci”…. Kuddusi Okkır’ın kanserine niye çare bulunmadı” kıvamında pervazdaki tozları odadaki filden fazla önem atfederek göz boyamaya çalışan omurgasızlar Nuray Mert, Fuat Keyman, Ahmet İnsel, Ragıp Duran kadar kelime cambazı olsalar da vicdanı sorumluluktan hayat boyu azad olmazlar.
Evet Ak Parti’nin kapatılması davası da hukuken değilse vicdanen, aklen bir Ergenekoncu faaliyettir. Ve bizim patentçilik günlerimizden hatırladığım ifade ile “they stand or fall together” (ikisi de beraber ayakta kalır veya düşer). Daha açık ifade ile Erenekon kaybederse meşruiyet kazanır, demokrasi kazanır, millet kazanır, insanlık kazanır. Haa bir de Ak Parti kazanır. “Ak Parti de kazanacağına göre karşı çıkmalıyız” diyen şeytanın aptal çocuğu muhakemesi ahlaken, aklen iflas etmiş bir zihin ve yürek ürünüdür. Nokta. (Yazı, http://bekirlyildirim.wordpress.com/2008/07/27/ak-parti-kapatma-davasi-–-ergenekon-iliskisi/ adresinden alıntılanmıştır.)
Bu bölüme mesaj yolla
|