FORUM - SORU MESAJI
Bulunduğunuz bölüm: TARTIŞMA FORUMU > Susurluk olayı >
Susurluk olayı - Kontrgerilla bağlantısı
Bölümü Açan: Abdullah Harun, aharun@gmx.net
Tarih : 21 Kasım 2001, Çarşamba 15:25
Başlık : Susurluk olayı - Kontrgerilla bağlantısı Açıklama : Susurluk olayı Kontrgerilla iddialarını doğruladı.
Bu
bölüme mesaj yolla-
CEVAP MESAJLARI
abaz, coban_ziya@web.de
30 Haziran 2012, Cumartesi 19:31
Susurluk ile ergenekonun bariz baglantilari mevcut fakat iki olusum birbirleri ile mucadele halinde idiler.Perincekin icinde oldugu olusumla eymur ve agar gurubu ayni katagoride degerlendirilemez.Ortada bu iki karsit gurubu kontrol eden ucuncu bir irade var o ortadan kaldirildiginda bu olaylar son bulabilir yani tam bagimsiz Türkiye buda Nato konseptinden cikmadan mümkün degil.
recep yavuz,
28 Ekim 2008, Salı 07:27
Mehmet Eymür: Zamanında Susurluk'a gerekli önem verilseydi hatta birinci MİT raporunda belirtilen önlemler alınsaydı bugünkü manzara ortaya çıkmazdı. Susurluk bir organize suç örgütü idi. Bunlar hem devlet görevlisi idi hem de menfaat gruplarının içerisinde idiler. 'Sen ölüm listesindesin' deyip listede çıkartmak için para istiyorlardı. Susurluk kazası olmasaydı bu grubun varacağı nihai noktayı ikinci MİT raporunda da belirttik. Hedefleri devleti ve siyaseti ele geçirmekti. O yüzden bugünkü Ergenekon operasyonu önemli. Abdullah Çatlı MİT'e çalışıyordu ve aynı zamanda uyuşturucu işi içindeydi. Bu grup bizim kontrolümüz dışında idi. İstedikleri kişiyi öldürebiliyorlardı. Mehmet Ağar ile Tarık Ümit konusunda bir kez konuştuk. Ömer Lütfi Topal'ın öldürülmesinden sonra Ağar bana 'Bu tosunları Azerbaycan ve Güneydoğu'ya göndereceğiz' demişti. MİT'de çalışan Tarık Ümit'i yine devlet içindeki bir grup kandırarak götürdü. Kimlerin bu şi yaptığı sonra anlaşıldı. İbrahim Şahin'le görüştürülecek diye götürülmüştü. Ümit'in yaşadığını sanmıyorum. Yeşil'de öldü. Ümit'in öldürüldüğünden ne kadar eminsem Yeşil konusunda da o kadar eminim. İkisi de öldü. Yeşil, Jandarma ve polise çalıştı. Uyuşturucu kaçakçıları infaz ediliyordu. Bazılarından para alınıyordu. Bu paraların bir kısmını İbrahim Şahin'e verdiğini biliyorum. Yeşil yaşasaydı bir çok kişinin pisliğini ortaya çıkaracak bilgiye sahipti. Herkesin başı derde girebilirdi.(http://yenisafak.com.tr/Gundem/?t=28.10.2008&c=1&i=147143)
cemal ersever,
23 Ekim 2008, Perşembe 11:36
Vay be, ülkeye bak! Bir polis, görevi sırasında bin kişiden fazla adamı öldürmüş olabileceğini söylüyor! Öldürdüğü kişilerin sayısını bile bilmiyor. Kaç kişi öldürmüş hatırında tutmaya bile gerek görmemiş. Sadece "Ne yüz ne iki yüz, bini bulmuştur. Çok fazla..." diyor. Öyle olur zaten. Bir şeyi çok fazla yapmaya başladığınızda, eğer kimse size hesap sormuyorsa ve her yaptığınızdan sonra alkışlanıyorsanız... Yaptığınız şey alışkanlık haline gelir ve sürekli yaparsınız. Bir cellat bile 40 kafa kestikten ya da kırk idam gerçekleştirdikten sonra emekli ediliyor. Vay anam vay... Öldür öldürebildiğin kadar... Ayhan Çarkın kadar adamı da Oğuz Yorulmaz ve Ercan Aksoy da binlerce kişiyi öldürdüyse... Bir de adını bilmediğimiz, kamuoyunda tanınmayanların cinayetleri... Alın size polis eliyle işlenmiş binlerce faili meçhul cinayet. Kimi öldürüyor bu adamlar? Bu ülkenin vatandaşlarını... Niye öldürüyor? Kendilerince sebeplerle... Vatan millet Sakarya duygu ve düşünceleriyle... Her şeyi devlet için yapmışlar. Öyle diyorlar.
Abdullah Harun, aharun@gmx.net
23 Ekim 2008, Perşembe 05:29
Susurluk ekibinden Ayhan Çarkın: Terörle mücadele sırasında Ne 100'ü ne 200'ü, 1000 kişi öldürmüş olabilirim. Bu komplike bir mücadele. Çatlı, Ergenekon'un gerçek yüzünü gördükten sonra bunlara dikildi ve sonunu hazırladı. (bakınız: Susurluk)Hüseyin Kocadağ o kadar hızla gitmemiş olsa, o kamyonun altına girmese ileride başka bir kamyonun altına girerdi. Mutlaka girecekti. Kesinlikle emin olun. Bunu ancak Ergenekon gibi gizli güçler organize edebilir. Ama şu var. Diyelim ki bu oluşumun içindeyiz söz gelimi. Allah korusun, zaten de korudu da ortaya çıktı. Abdullah Çatlı'nın sonunu Ergenekon hazırladı. Çatlı'nın namuslu, onurlu bir adam olduğunu, başlarına bela olacağını anladıkları anda bu zihniyet. O şoför, Hasan Gökçe yok mu, o çok iyi biliyor. Ona o kamyon oradan çıkarken sen sola bakacaksın sağ serbest diyen de var. Gazeteci Uğur için ölüm emri verildi, Abdullah Çatlı'ya. Bir siyasetçi verdi. Benim için de var. Çatlı, Uğur Dündar vatanını seven biridir diye kabul etmedi. O zamandan sonra film koptu. Bana da Ergenekonsun diyorlar. Niye Ergenekon olayım? Ben devlet adına yaptım. Devlet açıklasın. Onlar da devlet adına yapmışsa benim de onların yanında olmam gerekmiyor mu? Devlet, millet adına başlayıp sonra menfaat adına dönen çok şey var ve ortada. Ne yapmışlar devlet adına? PKK ile işbirliği. Ergenekon iddianamesi doğru. Allah huzurunda yemin ederim ki doğru. Bu işin terörü yok. Hepsi Ergenekon olmuş bunların.
Sevilay Uğur, Büşra Erdal,
23 Ekim 2008, Perşembe 05:10
Susurluk dava hakimi: Dava sırasında devlet desteği alamadım, sorduğum sorulara, gönderdiğim yazılara devlet birimleri cevap vermedi. Bu nedenle dosya eksik kaldı ve Susurluk olayı aydınlatılamadı! Emekli Yarbay Korkut Eken, eski DYP milletvekili Sedat Bucak, Haluk Kırcı, Yaşar Öz ve bazı Özel Harekatçıların da aralarında bulunduğu 14 sanıklı Susurluk ana davasının hakimi Karagül, daha önce Zaman'a yaptığı açıklamalarda, Susurluk Davası sırasında devlet desteği alamadığını, sorduğu sorulara, gönderdiği yazılara devlet birimlerinin cevap vermediğini söylemişti. Bu nedenle dosyanın eksik kaldığını ve Susurluk olayının aydınlatılamadığını ifade etmişti.Sedat Karagül, 3,5 yıl süren Susurluk Davası, karar aşamasına geldiğinde Kasım 2000'de mahkeme başkanlığından alındı, yerine Metin Çetinbaş getirildi. Çetinbaş, yüzlerce klasörlük dosyayı 3 ay içinde inceleyip 12 Şubat 2001'de davayı karara bağladı. Çetinbaş, emekli olduktan sonra Ergenekon davası sanıklarından Kemal Alemdaroğlu'nun avukatlığını yapmaya başladı.
Hasan Cemal,
23 Ocak 2008, Çarşamba 07:57
Susurluk skandalı. Yaklaşık on yıl önce patlak veren şu korkunç skandal? İsterseniz bunu TBMM’deki Susurluk Komisyonu’na ifade veren o dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı’nın anlatımından öğrenelim:
Neticede PKK’nın ve diğer örgütlerin destekçisi aktif unsurların susturulduğunu, daha sonra faaliyet gösterilecek zemin kalmayınca resmi görevli ve sivil kişilerden teşekkül ettirilmiş olan bu grupların kendilerine menfaat temini uğruna mafya türü birtakım yasadışı faaliyetlere giriştiklerini...
Bu grupların Emniyet, MİT ve JİTEM içerisinde ayrı ayrı oluştuğunu, Emniyet içerisinde Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’a bağlı Özel Harekat Dairesi Başkan Vekili İbrahim Şahin’in başkanlığında özel harekatçılardan ve Korkut Eken’e bağlı sivillerden, MİT içerisinde Mehmet Eymür’e bağlı özel harpten geçmiş subaylar ile aşırı ülkücü ve mafya denen insanlardan, JİTEM içinde kendilerine bağlı kişilerden teşekkül ettiğini...
Güneydoğu’da eleman olarak kullanılırken daha sonra bu gruplar içinde en büyük para tahsilatçısına dönüştüğünü, Yeşil’in şu anda MİT içinde Mehmet EYMÜR ve arkadaşları tarafından resmen eleman olarak kullanıldığını, Ege Bölgesi’nde JİTEM’e bağlı Yüzbaşı Sinan Yaşar ve bazı astsubayların mafya ilişkilerine giriştiklerini, bunların ve Ankara Jandarma İstihbarat görevlisi binbaşı Ali YILDIZ’ın mafya örgütleriyle de görüşerek menfaat temin ettiklerini, Kocaeli Jandarma Alay Komutanı Veli KÜÇÜK’ün mafyacılarla sıkı diyaloğunun olduğunu...’
***
Dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı Hanefi Avcı’nın resmini çizdiği bu ‘Susurluk Skandalını’ dönemin cumhurbaşkanı nasıl değerlendiriyordu?
İsterseniz gene onu da TBMM’deki Susurluk Komisyon Raporu’ndaki bir belgeden öğrenelim:
3 Kasım 1996 günü Susurluk olayı patlak verir.
Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı, Necmettin Erbakan Başbakan ve Mesut Yılmaz anamuhalefet lideridir.
12 Kasım günü Mesut Yılmaz Cumhurbaşkanı’nı ziyaret eder.
13 Kasım 1996 günü Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Necmettin Erbakan’a ‘kişiye özel’ ibaresi ile bir mektup yazar.
Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, dönemin başbakanı Necmettin Erbakan’a yazdığı mektup aynen şöyledir:
‘Sayın Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Başbakan
Ankara 12 Kasım 1996 tarihinde ziyaretime gelen anamuhalefet partisi Genel Başkanı Mesut Yılmaz bana özetle aşağıdaki hususları intikal ettirmiştir:
‘Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Özel Harekat Dairesi vardır.
Aldığımız duyumlara göre bu dairenin bazı elemanları, ‘uyuşturucu, kumarhane, haraç ve adam öldürmesi’ gibi işlere karışmaktadır.
Son olay bunun vehim olmadığını, hatta sanıldığından da kötü olduğunu göstermiştir.
Ömer Lütfi Topal’ı öldürenlerin itirafı fevkalade enteresandır.
Bu kişiler suçu itiraf ettikleri halde Ankara’ya celbedilmişler, halen serbest gezmektedirler.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nde her türlü doküman hazırdır.
Aşiret reisi, devleti kullanmaktadır. Devlette görevli olan bazı kişilerin Özel Harekat Dairesi Başkanı İbrahim Şahin’den talimat aldıkları ve bunun İçişleri Bakanı dahil birtakım yüksek yerlerin bilgisi dahilinde olduğu söylenmektedir.
Suça karışan asgari 100120 kişi vardır. Bunlar, devlet emrinde çalışan katillerdir. Bu işin devlet çapında soruşturulması lazımdır.
Buna seyirci kalınırsa, demokrasinin işleyeceğinden şüphe ederim.
Bunların meydana çıkarılması halinde, devletin zarar göreceğinden de endişe ederim.
Normal devlet mekanizmasına güvenim yoktur.
Devlet Denetleme Kurulu böyle bir şeyi üstlenebilir.’
Bu sözler üzerine ben kendisine; ‘Devlet Denetleme Kurulu’nun bu çeşit iddiaları araştıracak bir yapıya ve kadroya sahip olmadığını, bunları hükümete intikal ettireceğimi, bir ülkede birden fazla hükümet varmış gibi bir durum olmaması icap ettiğini, benim devlet anlayışımın gereğinin bu olduğunu, varsa birtakım kötülüklerin ortaya çıkması gerekeceğini bunun devlete zarar vermeyeceğini, aksine devleti güçlendireceğini’ söyledim.
Anamuhalefet partisi Genel Başkanı tarafından ortaya atılan bu iddiaların çok ciddi olduğu kanaatindeyim.
Bunların tetkik ve tahkik ettirilerek gereğinin ifasını rica ederim. Süleyman Demirel’
***
Mektubun içeriği, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 1996 yılı itibariyle hangi vahim noktada olduğunu yoruma yer bırakmayacak kadar açık yansıtıyor.
Peki aradan bunca yıl geçtikten sonra durum nedir?
Devlet kendi içindeki çeteleşmeden arınmış, bunu doğuran bataklıkları kurutmuş ve bünyesindeki Susurluk Çetesi’ni tümüyle yakalamış mıdır?
Susurluk Çetesi’nin ne olup olmadığı, kimlerden oluştuğunu, ne gibi icraatlarda bulunduğu, kısacası çetenin tüm faaliyetleri, elemanlarının kimlikleri, devletin arşivinde duruyor.
Peki, buna rağmen neden tümüyle temizlenmiyor? Bu grubun temizlenmesini hangi güç engelliyor?
Devleti oluşturan yasama, yürütme ve yargı ne yapıyor?
Mesut Yılmaz’ın ‘meydana çıkarılması’ halinde ‘devletin zarar göreceğinden’ korktuğu, ‘devlet emrinde çalışan katiller’ hala herkesten daha güçlü olmaya devam mı ediyor?
***
Bu sorulara bugüne kadar maalesef hiç olumlu yanıt alamadık, bakalım bundan böyle alabilecek miyiz?
Susurluk yeniden gündeme gelince, insan yıllarını alıp götüren eski belgeleri ve soruları da adeta bir refleks olarak hatırlıyor.
mehmetaltan@stargazete.com (http://www.haber7.com/artikel.php?artikel_id=141149)
naz,
28 Mart 2007, Çarşamba 12:55
amerika bünyesinde kurulan gladyonun tetikçisi olmak mı milliyetçilik.kahramanlık anlatışınız bu kadar olsa gerek.başkasına bağlı eylemlerlemi bu ülke kurtulacak.
naz,
18 Şubat 2007, Pazar 16:12
illa kurtlar vadisini izlemene gerek yok aç uğur mumcu oku ne demişler söz uçar yazı kalır
can_rambo25@hotmail.com,
8 Ocak 2007, Pazartesi 02:35
ya bu insanlar bu kadar konuşuyolar 90 lı yıllarda savaş vardı bakın şunuda söyliyeyim ben ırk olarak KURMANCIM YANİ KÜRT DEVAM EDİYOM o zamanlarda terörün yoğun olduğu zaman bugün konuşanlar sayın çatlıya ağcaya çakıcıya vb insanlara laf atanlar 90 larda yatıyolardı sıcak yataklarında RAHMETLİ ÇATLI BU VATAN İÇİN KONTRGERİLLACILIK YAPIYODU YANİ VATANA HİZMET EDİYODU O ÇOK BİLMİŞLER EVLERİNDE RAHAT YATMANIN BEDELİNİ HALEN YATARAK VERİYOLAR VATANI HORTUMLIYARAK AMA ÇATLI VATAN İÇİN ÇALIŞTI DİDİNDİ YAPTIKLARIDA HERZAMAN KONUŞULUYOR BAKIN BEN KÜRDÜM AMA ONUN HİZMETLERİNE MİNNETTARIM BEN HERZAMAN ONUN VB İNSANLARIN YOLUNDAYIM YA O BİR KAHRAMAN POLİS ÖZEL HAREKATI YARTTILAR YA NE BİLİM BU KAHRAMANLAR İÇİN BÖYLE YANLIŞ KONUŞANLAR RAHATLAR ONDAN BU VATAN RAHMETLİ SAYIN Abdullah ÇATLIYA ÇOK AMA ÇOK BORÇLUDUR İSTERSENİZ BENİ ARAYIN KONUŞALIM YANİ ÇATLI İÇİN HERŞEKİLDE VARIM KONUŞMAYA 0537... BNM NUMARAM
efe,
15 Ağustos 2006, Salı 13:15
bana göre susurluk devlet sırrı. söylemem diyenlere söyle bir sesleniyorum. hadiiiiiiiiiiiiiii lan . susurluk tamam belki devlet sırır olabilir. ama bunu bilenlerin mutlak söylemesigerekir.kurtlar vadisinde oldugu gibi.
YUSUF ALPER,
11 Temmuz 2006, Salı 06:23
SUSURLUK "KAZASI" (OPERASYONU) KONTRGERILLA, DERIN DEVLET ICINDE BIR IC HESAPLASMADIR. PASTA KAVGASIDIR. BU KAVGADA M.AGAR EKIBI PASIFIZE EDILMISTIR. M EYMUR EKIBI ISE ABD YE SIGINMAK ZORUNDA KALMISTIR. BUTUN OLANLARI 28 SUBAT OLAYLARI ILE ILINTILENDIREREK DEGERLENDIRMEK GEREKIR.
Bu bölüme mesaj yolla
|