FORUM - SORU MESAJI
Bulunduğunuz bölüm: TARTIŞMA FORUMU > Kontrgerilla'nın geleceği >
Kontrgerilla'nın geleceği
Bölümü Açan: Abdullah Harun, aharun@gmx.net
Tarih : 21 Kasım 2001, Çarşamba 15:25
Başlık : Kontrgerilla'nın geleceği Açıklama : 90'li yılların ortalarına kadar konuşulan Kontrgerilla konusu uzun zamandır gündeme gelmiyor.
Bu
bölüme mesaj yolla-
CEVAP MESAJLARI
Abdullah Harun, aharun@gmx.net
28 Şubat 2008, Perşembe 07:50
Kontrgerilla'nın kafası acayip karışmış! Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Doç. Ümit Sayın, generallerden 17. Türk devletinin yıkılması için yardım istiyor! ERGENEKON soruşturması kapsamında tutuklanan İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Öğretim Üyesi Doç. Ümit Sayın’ın bilgisayarında yapılan incelemelerde, ilginç bağlantılar ve yazışmalar ele geçirilmiş. PKK saldırılarının artmasından sonra Sayın’ın, emekli generaller Hurşit Tolon, Şener Eruygur ve Tümgeneral Reha Taşkesen’e gönderdiği mesajlarda, ‘17’inci Türk devletinin yıkılışını desteklemenizi bekliyorum. Ben umutsuzluk içindeyim. Türkiye’nin gidişinden, PKK ile mücadeleden endişeliyim. Bir an önce kara harekatı yapılmalı’ dediği öğrenildi. Star Gazetesi, 28 Şubat 2008. (http://www.stargazete.com/index.asp?haberID=144764)
Recep Yavuz,
21 Şubat 2008, Perşembe 05:50
Sayın Başbakanım, Ergenekon'da sonuna kadar gitmeyi engelleyen kişileri lütfen cımbızla tutup ayıklayınız. Bunu sizden demokrasi adına talep ediyorum. Nazlı ILICAK
Başbakan'dan talebim
Başbakan Tayyip Erdoğan, pazar günü ATV'de Ergenekon konusuna da değindi ve devlet içinde direnen bazı kişilerin varlığından söz etti. Sonradan pek anlayamadığımız bir cümle sarf etti: "Talep olursa, bu kişileri cımbızla ayıklayabileceğimiz bir düzenlemeyi gerçekleştirebiliriz."
Başbakan, kimden talep beklediğini söylemediğine göre, doğrusu konuyu üzerime alındım.
Başbakandan talebimdir:
* Danıştay davasının görüldüğü Ankara 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi, Cumhuriyet'e atılan bombalarla, Ümraniye'deki bombaların seri numarası aynı olmakla birlikte, Ergenekon'u içine alacak şekilde dava dosyasını genişletmedi.
* Şemdinli davasında savcı Ferhat Sarıkaya'ya, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, meslekten ihraç cezası verdi.
* Nokta dergisinin 29 Mart-4 Nisan 2007 tarihli nüshasında Sarıkız ve Ayışığı darbe teşebbüslerinden söz edilerek, emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek'e ait günlüklerin bir bölümü yayınlandı. Emekli Yargıtay Cumhuriyet Savcısı avukat Ahmet Gündel, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na "anayasayı ihlâl"den suç duyurusunda bulundu. (9 Nisan 2007) Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, evrakı Askeri Başsavcılığa gönderdi ve daha sonra bu dosyanın akıbetinden bilgi alınmadı.
Sayın Başbakanım, sonuna kadar gitmeyi engelleyen kişileri lütfen cımbızla tutup ayıklayınız. Bunu sizden demokrasi adına talep ediyorum. NAZLI ILICAK (http://www.sabah.com.tr/haber,9D7ADB80C83240518CA5D495786CD4A7.html)
Recep Yavuz,
15 Şubat 2008, Cuma 03:16
Emniyet'in ya da yargının içinden bir Allah'ın kulu çıkıp da, adı geçen kişilere, "Gelin buraya bakalım, siz neler yaptınız" diye sormuyor; ifadelerini bile almıyor: Öyle garip bir ülke ki burası, herhangi bir Avrupa ülkesinde bir tanesi yaşansa yıllarca gündemden düşmeyecek olayları, skandalları birkaç ay içinde yaşıyor, bazen yazmaya yetişemiyoruz.
Aslında Türkiye, çoktan yaşaması gereken bir süreci; Gladio'nun açığa çıkışı sürecini yaşıyor. Gün geçmiyor ki, basında dudak uçuklatan bir ifşaat, yeri göğü yerinden oynatacak bir iddia yer almasın. Ama öyle hızlı bir süreç ki bu, o dehşet verici açıklamaların birçoğu güme gidiyor; kamuoyunda yeteri kadar konuşulamadan, anlaşılamadan yerini başka vahim açıklamalara bırakıyor.
Ne Emniyet, ne yargı, ne de siyaset harekete geçemeden olay küllenip gidiyor. Nokta Dergisi'nin kapatılmasıyla sonuçlanan şu meşhur "Sarıkız ve Ayışığı" kod adlı darbe planlarını hatırlayın mesela... Bir emekli general uzun uzun, isim ve yer vererek zamanın kuvvet komutanlarının darbe planlarını, toplantılarını vs anlatıyor; Emniyet'in ya da yargının içinden bir Allah'ın kulu çıkıp da, adı geçen kişilere, "Gelin buraya bakalım, siz neler yaptınız" diye sormuyor; ifadelerini bile almıyor.
Ya da, Neşe Düzel'in 11 Şubat tarihli Taraf Gazetesi'nde Star Gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar'la yaptığı söyleşiyi ele alın... Bu söyleşi başlı başına bir bomba! Normal bir ülkeyi ayağa kaldıracak ve aylarca ayakta tutacak kadar sansasyonel bir olay. Ne diyor o söyleşide Şamil Tayyar? Ergenekon'un 1 Numara'sı Veli küçük değil, emekli bir orgeneral, diyor.
1 Numara'nın da 2 Numara'nın da kim olduğunu ben biliyorum, Başbakan da biliyor, Emniyet de biliyor; ama ben adını açıklayamam, diyor. 1 Numara'nın Genelkurmay Başkanı'na bizzat kendi el yazısıyla yaptığı uyarıyı gördüm, diyor. Bu açıklamanın üzerinden bir haftaya yakın bir zaman geçiyor; ne Emniyet'ten ne de Başbakanlık'tan bir açıklama yok!
Hadi Şamil Tayyar, bir gazeteci olarak kaynağına verdiği sözü tutuyor diyelim; diğerleri nasıl oluyor da illegal bir suç örgütünün başında kimin olduğunu bildikleri halde susmaya devam edebiliyorlar?
Nasıl oluyor da devlet, doğrudan Anayasal nizamı hedef alan bir örgütün elebaşının elini okulu sallaya sallaya dolaşmasına razı olabiliyor? Aynı günlerde bir başka "skandal" açıklama da Emniyet İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu'ndan geliyor. Orakoğlu, Turgut Özal'ın öldürüldüğünü ileri sürerek 'Suikastı tezgahlayan üst düzey bir devlet görevlisi.
Adını da biliyorum' diyor. Ama o da isim açıklamıyor. Orakoğlu ayrıca Abdi İpekçi, Uğur Mumcu, Eşref Bitlis ve Turgut Özal'ın öldürülmeleri arasında sıkı bir ilişkinin bulunduğunu; bu dört cinayet arasındaki ortak paydanın da "PKK ve derin devlet ilişkisine yer verilen bir dosya" olduğunu; söz konusu "dosya"nın kapağını kim kaldırsa, kısa zamanda öldürüldüğünü söylüyor. Ama bakıyoruz, Orakoğlu'nu bildiklerini anlatması için ifadeye çağıran bir savcı bile yok.
Sözün kısası; önümüzde, son 30 yıldır demokratik parlamenter rejimi hedef almış, Türkiye'yi destabilize etmek için seri cinayetler işlemiş, parlamentoya karşı darbelere kalkışmış yaygın köklü bir illegal suç örgütü dururken, bu örgüte ait bilgiler ortalığa saçılırken, biz bütün bunları sıradan gazete haberleri olarak okuyup geçiyoruz.
Bütün enerjimizle rejim için gerçek bir tehlike olan bu örgütün üstüne gitmek yerine, hayali rejim tehlikeleri yaratıp onlarla boğuşuyoruz.
Asıl gaflet bu değil mi? (Nuray Mert, Bugün, 15 Şubat 2008, http://www.bugun.com.tr/yazar.asp?yaziID=15856)
timyuzbasi@gmail.com, timyuzbasi@gmail.com
11 Şubat 2008, Pazartesi 04:04
timyuzbasi@gmail.com - 8/2/2007 8:39:23 AM, turkiyede karanlık olaylarda gizli ellerin hep karanşlıkta yer alan yuzlerini hep kapı açan bilinmeyen hakın merak uyıran kimilerine göre kahraman kimilerine göre hainleri işte bunları tanımlayan guzel bir site saygılar yuzbaşı murat
efe_chatin@hotmail.com, efe_chatin@hotmail.com
11 Şubat 2008, Pazartesi 04:03
1/19/2008 5:15:43 PM, ülkemizin bekası iç ve dış tehtitler için mit ve emniyet teşkilatının yeterli plmadığını düşünüyor ve kontrgerilayı tam olarak destekliyorum ve yeniden böyle milleyetci bir oluşumdan şahsım adına gurur duyar ve iyi çalışmalar dilerim bu vatan kolay kazanılmadı ve üç beş çapulcuya meydan bırakmayız
saesa@netbulmail.com, saesa@netbulmail.com
11 Şubat 2008, Pazartesi 04:02
saesa@netbulmail.com - 10/13/2007 12:42:32 PM, kontrgerilla denilen ve ıspatlamaya çalıştığınız bu örghütün asıl ismini ve varlığını anlayan ve bilen pek az insan vardır bi takım şeyleri bilmeden konuşmak çok saçma helede bunları yapan ülkenin önde gelen yazarları . bu tür kendini sansasyona adamış insanlara aldanmak bundan da saçma bilen birinde bundan 10 yıl öncesini 5 yıl süren süreci açıklaması ölüm fermanını imzalaması demektir. bu durumda bırakın konuşacak biri ortaya çıksın ve onu dinleyin .. sözlerimi anlamak isterseniz ufak noktalara dikkat edin
ozgurguvencilgin@hotmail.com, ozgurguvencilgin@hotmail.com
11 Şubat 2008, Pazartesi 04:01
ozgurguvencilgin@hotmail.com - 1/19/2008 5:15:43 PM, merhabalar ben tsk da gorevlı bır astsubayım.ben cok partılı sısteme gecısten buyana turkıyede gelısen olayları ve bugune kadar gelısımızı kısa bır belgesel halınde gorev yaptıgım yerde ve askerlerımıze sunmak ıstıyorum.ozellıle 1960 ıhtılalıne nasıl gelındıgı,demokrat partı ıktıdarının neler yaptıgı,1960-1980 arasında gecen olaylar,1980 ıhtılalı,devlet-mafya-sıyaset ılıskısının temelden bugune gelısımı,sıyası cınayetler ve katlıamlar,yesıl sermaye baglantıları ve bunları kahramanlastıran dızılere kadar bırbıne cok guzel baglanmıs bır slayt sunusu veya anlatımlı,gosterımlı bır calısma yapmak ıstıyorum.cunku etrafımda kendıne polat alemdarı kahraman secmıs ınsanlar cok sayıda ve ben artık bunların gercek yuzlerını haykırmak ıstıyorum yardımcı olursanız turkıyedekı gerceklerı mehmetcıklerımızede anlatıp kurtarılmıs bır kıtle ve bır artık hayata baska acıyla bakacak bır gozluk takmak ıstıyorum onlara.tesekkur ederım.
Hasan Cemal,
23 Ocak 2008, Çarşamba 07:27
"Asıl coşkulu yazılarımı operasyonun daha ileri aşamalarına bırakarak, şimdilik "Cesur olun, devam edin, bütün toplumu arkanızda bulacaksınız" demek istiyorum operasyonu yürütenlere.. Ve tabii ki hükümete...(Gülay Göktürk)"
Hiç gündemden düşmüyor ki kontrgerilla konusu. Arada bir belki tartışılmıyor ama derinlerde iş çevirmeye devam ediyor. Gülay Göktürk'ün son yapılan Ümraniye çetesi devamı operasyonlarıyla ilgili Bugün gazetesindeki yazısını burada sizlere iletmek istiyorum.
Gülay Göktürk: Sabahtan beri "Büyük operasyon" haberlerini izlerken fazla heyecanlanmamaya çalışıyorum. Böyle müthiş tantanayla başlatılan nice operasyonun fos çıktığını çok gördüm çünkü.
Bazı kurumların kendi içindeki çürükleri koruma, saklama refleksinin ne kadar güçlü olduğunu gördüm. Her çete içinde birkaç devlet görevlisinin bulunması, devletin "kendini koruma" refleksiyle birleştiğinde, müthiş bir tantanayla başlayan bu tip operasyonlar, bir süre sonra tavsatılıp unutturularak sönüp gidiyor. Daha önce de dediğim gibi, her şey az buçuk da olsa değişiyor Türkiye'de. Toplum değişiyor, siyasi güçler dengesi değişiyor, ekonomik durum değişiyor, hatta ordu değişiyor...
Ama çeteler hiç değişmiyor. Onlar, onları ilk keşfettiğimiz zamandan bu yana, aynı yöntemlerle, aynı şekilde cinayetler işliyor ve işletiyor; toplumu en hassas noktalarından vurarak provoke etme faaliyetlerini aynen sürdürüyorlar. Hani neredeyse, şu anda yürürlükte olan rejimin en istikrarlı unsurunu oluşturuyorlar.
Benim ilk kez kontrgerilla lafını duyuşumun üstünden otuz küsur yıl geçti. Bülent Ecevit toplumda 12 Eylül rejimine karşı yükselen muhalefet dalgasının üstüne binmiş dört nala yükselirken bir yandan da Kontrgerillanın çanına ot tıkayacaklarını vaat ediyordu halka. Ama yapamadı...
Paçayı kurtaran gizli örgütün adı 1977'de yeniden Kanlı 1 Mayıs'ta gündeme geldi. Daha sonraki yıllarda değişik isimlerle adım başı izine rastladık bu gizli örgütün...
Kimi zaman Özel Harp oldu, kimi zaman JİTEM oldu, daha genel olarak 'derin devlet' oldu; bazen ülkücü faşist artıklarını, bazen silah külah meraklısı sokak serserilerini kullanarak, bazen SKT kılığında para militer örgütler kurarak bugüne kadar geldi. İşin garibi, Susurluk'tan bu yana her seferinde aynı isimlerin, aynı ilişkilerin karşımıza çıkması; bütün ipuçlarının bizi, otuz yıldır Türkiye'nin siyasi hayatını kontrol altında tutmaya çalışan, ülkeyi istikrarsızlaştırmak, hükümetleri dize getirmek için provokasyonlar düzenlemeyi meslek edinmiş bir örgütlenmeye doğru götürmesi...
Peki neden bir türlü ensesinden tutulup aydınlığa çıkarılamıyor bu örgüt? Aslında çetelerin aydınlanmasından şahsen zarara uğrayacak çok küçük bir kesim var devlet içinde. Ama sahip olduğu ideolojik formasyon gereği geniş kesim de son derece tutucu davranıyor. Bu geniş kesim eski köye yeni adet gelmesinden korkuyor. Gizlilik silahını, devletin sırları kavramını, "gereğini yapıyoruz, gerisine karışmayın" küstahlığını elinde tutmak istiyor. Devletin bilgisini toplumla paylaşmaktan çekiniyor.
Çünkü bu bilgi tekeli; siyasi şantaja, rakipleri sıkıştırmaya, güçler dengesini kollayarak otoriteyi sürdürmeye olanak veriyor. Açıklık politikasının, bütün bu silahları geçersiz hale dönüştürmesinden korkuyor. Hissediyor ki, çeteler kamuoyu baskısıyla aydınlanırsa, sadece üç beş çete dağıtılmış, bir düzine adam cezasını bulmuş olmayacak.
Devletin gizli kapaklılık geleneği açısından geri dönüşü olmayan bir süreç de başlamış olacak. İşte sabahtan beri akan güzel haberlere bütün bunları bildiğim için şöyle gönül rahatlığıyla sevinemiyorum. Ama yine de umut etmek istiyorum. Susurluk'tan bu yana, bütün karanlık işlerde adına rastladığımız Veli Küçük - ki bu devlet kendisini Susurluk Davası'nda ifade vermeye bile getirtememişti - ilk kez gözaltına alınıyor.
Danıştay Baskını'ndan Hrant Dink Cinayeti'ne, Cumhuriyet Gazetesi bombalanmasından Ümraniye Operasyonu'na kadar her çete işinde karşımıza çıkan malum isimlerin topu birden sorguya alınıyor. Ehh, göz altı emrini veren savcılığın, artık ortaya saçılan, herkesin diline düşen somut bağlantıları, biraz olsun derinleştirilebildiğini, biraz olsun delillendirebildiğini varsayarsak, hiç değilse bu defa, "temiz devlet-temiz toplum"a doğru önemli birkaç adım atılabileceğini umabiliriz.
Asıl coşkulu yazılarımı operasyonun daha ileri aşamalarına bırakarak, şimdilik "Cesur olun, devam edin, bütün toplumu arkanızda bulacaksınız" demek istiyorum operasyonu yürütenlere.. Ve tabii ki hükümete...
yazıyı bu linkten alıntıladım: http://www.haber7.com/artikel.php?artikel_id=141141
memet dinc,
5 Temmuz 2004, Pazartesi 02:39
öncekiler tümüyle hesap vermediler, bizim aydınlarda, sivil toplum, Barolar, Kamu Hukukumuz ve demokrasi güçlerimizde fikr-i takip eksiği var
Bu bölüme mesaj yolla
|