FORUM - SORU MESAJI
Bulunduğunuz bölüm: TARTIŞMA FORUMU > Cumhurbaşkanlığı seçimine doğru provokasyonlar >
Malatya misyoner katliamı
Bölümü Açan: Abdullah Harun,
Tarih : 20 Nisan 2007, Cuma 03:43
Başlık : Malatya misyoner katliamı Açıklama : Malatya'da 18 Nisan 2007'de meydana gelen ve üç misyonerin vahşice öldürülmesi provokasyonu ile amaçlananlar ne ve arka planda kimler var?
Bu
bölüme mesaj yolla-
CEVAP MESAJLARI
BİNGÖL KALDAN, bingol_kaldan_1965@hotmail.com
10 Mayıs 2007, Perşembe 11:59
Sayın büyüklerim ben Malatya`daki olayın basit bir dini olay olduğuna inanmıyorum.Ben de malatyalıyım ve daha önce o gençlerin kaldığı yurtlarda kaldım malatyada bulunan hiç bir cemaat, tarikat ya da kitlesel kült bu tip olayları hale de bu şekilde yapmaz.Ben malatyanın bu tip siyası olaylar açısından en karmasık yer olduğunu düşünüyorum.Daha öncelerde Hamido olayı ardından pkk ya ardındanda kominist gruplara bunlardan sonrada en başta hizbullah olmak üzere bir çok karışık yapıya ev sahipliği yapmıştır.
Malatya`daki olay için öncelikle meydana geliş zamanını ele almalıyız, bu olay tam cumhurbaşkanlığı şeçiminin olduğu döneme gelmiş ve Türkiye`deki bütün gündemi uzun bir süre değiştirmiştir.Öncelikle bu olayın bizim devletimize yararı olum olmadığını düşünmeliyiz.Eğer yararı yaksa bu olayla kazanç sağlayan bütün iç ve dış mihrapları düşünerek bu olayın çözümünü aramalıyız hangi ülkeler bundan çıkar sağlar ve bu olay Türkiye`nin bu devlete yararı olmayacağı halde girmek istediği avrupa birliğinin Türkiye`ye bakış açılarını hangi yönden değiştirmiştir.Evet belki bu olay soğumuştur ama bu bu tip olayların tekrarlanmayacağı anlamına gelmez bundan dolayıdır ki bu düşmanların etkisiz hale getirilmesi için ne gerekiyorsa yapılmalıdır.
Sizce bütün bu olaylar yalnızca birkaç gencin planladığı bir olaymıdır yoksa yine arkasında karanlık güçlerin bulunduğu bir dram mıdır?
Sayın büyüğüm ben İstanbul Üniversitesinin İng İşletme bölümünde okuyorum.Siyasi meselelere yalnızca konuşacak kadar ilgiliyim, ne yazık ki elimden daha fazlası gelmiyor,tek amacım eğitimimi tamamlayım aileme, devletime karşı görevlerimi yerine getirmektir.Bügünün gençliğine baktığınızda çoğunda yalnızca eğlence yada üniversiteye bir şekilde bitirme amacı var hepsi gelecekte yalnızca kendileri için çalışacakları bir eğitim sisteminden mezun oluyorlar.
Sizce bu gençlik nasıl kontrol altında tutulabilir ve bu sistem içerisinde bizim üzerimize düşen nedir?
Eğer sizden bir cevap alabilirsem çok mutlu olurum.
Saygılarımla
Abdullah Harun,
20 Nisan 2007, Cuma 04:41
ASIL HEDEF AVRUPA. Türkiye'nin gündemine damgasını vuran cinayetlerin ortak bir noktası var. Bu katiller sadece Türkiye'de korku ve güvensizlik yaratmaya çalışmıyor, Batı ile Türkiye'nin arasını açmayı, Türkiye'yi Batı'dan tamamen koparmayı da hedefliyor. Önce bir Katolik rahibin öldürülmesi, ardından Ermeni Soykırımı'nı savunan bir Ermeni gazetecinin gazete kapısı önünde ensesinden vurulması, şimdi de Malatya'da üç Evangelist'in hunharca öldürülmesi... Hepsi hem ülke sınırları içinde, hem de Avrupa'da geniş yankı uyandıran olaylar. Son cinayet işleniş tarzı itibariyle, Taliban'ın kafa kesme eylemlerini hatırlatır nitelikte olduğu için Batı basınında büyük yankı buldu.
Önceki gece biz "Son Baskı" programını yaparken İtalyanlar RAI'de hararetle bu konuyu tartışıyordu. Tartışmaya da devam edecekler. Çünkü amaç özellikle Avrupa'daki Türkiye karşıtı havayı yoğunlaştırmak. Eylemler bu hedef doğrultusunda devam edebilir, hiç kuşkunuz olmasın. Asıl korku Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olması kadar, Türkiye'nin AB sürecine devam etmesi.
O zaman kendi güçlerinin sona ereceğini açık biçimde görüyorlar. Türkiye'de gerek etnik, gerek inanca ilişkin farklılıkların bir arada var olmasından rahatsızlar. Devletin etnik köken ve inanç açısından tertemiz olması gerektiğine inanıyorlar. Dışa açılan, büyüyen, gelişen, kalkınan bir Türkiye'nin kendi hedefleriyle çeliştiğini net biçimde görüyorlar.
Bunun için mesajı net eylemler yapıyorlar. Geçmişte Ermeni nüfusunun yoğunluğu bilinen Malatya'nın eylem yeri olarak seçilmesi bu yüzden.
Papa'yı vuran Ağca'nın Malatyalılığı'na tüm dünya basınının vurgu yapacağının farkındalar. Eylemin tabanca veya bir başka aletle değil de, kurbanların boğazları kesilerek yapılması da bu yüzden. Batı'nın gözünde Türkiye'yi Taliban'la, El Kaide ile özdeşleştirmek, ülkeyi koyu bir yalnızlığa itmek istiyorlar. Sonra kendileri gibi düşünmeyen, kendilerinden farklı olanlarla hesaplaşmaya gelecek sıra. Bu cinayetler, bazılarının ileri sürdüğü gibi üç-beş lümpen gencin bir araya gelip gerçekleştirdiği eylemler değil.
Bu gençler 28 Şubat'ın Aczmendiler'i gibi kullanılıyor. Dünyaya "Türkiye şeriata gidiyor. Bunların aramızda yeri yok" dedirtmenin maşaları onlar.
Bu cinayetler belirli bir merkezden yönetilen, hesabı ve amacı kesin olan eylemler. Her eylemde kurbanın bir dış bağlantısı olması tesadüfi değil.
Her seferinde tetikçilerin yakalanması bile görülen o ki, bir planın açık parçası. Kurbanlar ve öldürülüş biçimleri değişse de, amaç aynı gelişimi durdurmak. Oysa dünya tarihi bunun imkansız olduğunu bize gösteriyor. Ergun Babahan, Sabah, 20 Nisan 2007, "Asıl hedef Avrupa" başlıklı yazısı, http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/20/haber,7BAE931CD1574FCAA59CD277526AC7C8.html
Abdullah Harun,
20 Nisan 2007, Cuma 04:04
Rahip Santora, Hrant Dink ve Malatya misyoner cinayetleri öncelikle AB sürecini baltalamaya yönelik. AB vatandaşları ile Türk halkı arasındaki soğukluk olabildiğince arttırılmaya, medeniyetler barışı baltalanmaya çalışılıyor. Birileri medeniyetler çatışmasını engellemeye çalışırken karşıtları da amansızca, vargüçleriyle çatışmayı körüklemeye çalışıyor. Asırlarca çeşitli azınlıklarla barış içinde yaşamışız. Türkiye'nin AB'ye yaklaşması, içte ve dışta gerilimden medet uman ergenekoncuları kontrgerillacıları fena ürkütüyor. AB'ye yakın ve sıcak bakılan bir süreçte kapalı bir rejim sürdüremeyebileceklerini biliyorlar. Bu katliam da onların işi. İnşallah başaramayacaklar. Küreselleşmenin kötü tarafları var kabul, istemesek de zaten bunlar gerçekleşiyor. Ama iyi tarafları da var. Dünya gittikçe küçülüyor, adeta küçük bir köy haline geliyor. Farklı ülke insanları turizm yoluyla, internet ve uydu televizyon yayınları yoluyla birbirlerini giderek daha fazla tanımakta, anlamakta. Bir müslüman olarak bundan niye korkayım, çünkü inancım sağlam kendime güveniyorum. Gelen yabancıların bir çoğu İslamı seçiyor, İslam hakkında bilgi ediniyor. Öyleyse bunu niye istemeyeyim. Ama tabi bunu istemeyenler, fanatikler herzaman var ama azınlıktalar. Doğrudan provokasyonlarıyla Türkiye'yi kendilerini korkutan, çıkarlarını gittikçe tehdit eden rotasından çıkarmayı başaramayınca böyle dolaylı provokatif eylemlere başvuruyorlar. Bu provokasyonun arkasında sadece yerli maşalar değil yabancılar da var. İki tarafın fanatikleri masum insanları vahşice boğazlamakta birlikte hareket ediyor. Kubilay olayında olduğu gibi masum insanları ya da kendi insanlarını amaçları için feda etmekten zerre kadar çekinmiyorlar. Başarabileceklerine kesinlikle inanmıyorum. Medeniyetler çatışması olasılığını da görmüyorum, çünkü iletişim çağında yanlış anlamaların önüne geçileceği aşikar. Buna çok büyük bir delil son Papa ziyareti öncesi söylenenlerle sonrası söylenenler. Heriki kesim de birbiri gayet iyi anladı. Çatışmadan değil barıştan bahsedilir oldu, en yüksek dini otoriteler tarafından da. Papa o kadar memnun kaldı ki diyanet işleri başkanını hemen davet etti vatikan'a. İnsanlar konuştukça birbirlerini anlar. 12 Eylül öncesi ve sonrası da buna güzel diğer bir örnek. 12 Eylül sonrası sağ sol vuruşma yerine tartışmaya başladı ve başladıkça da üzerlerine oyun oynayanları görmeye. Ama tekrar etmek gerekirse bunu istemeyenler, fanatikler herzaman var ama azınlıktalar.
Bu bölüme mesaj yolla
|