FORUM - SORU MESAJI
Bulunduğunuz bölüm: TARTIŞMA FORUMU > Başörtüsü özgürlüğünü engelleme provokasyonları >
Başörtüsü özgürlüğünü engelleme provokasyonları
Bölümü Açan: Abdullah Harun, aharun@gmx.net
Tarih : 11 Şubat 2008, Pazartesi 03:49
Başlık : Başörtüsü özgürlüğünü engelleme provokasyonları Açıklama : Birileri çok açık şekilde türbanın üniversitelerde serbest bırakılması sürecini baltalamak ve askerleri darbeye kışkırtmak için gayret ediyorlar.
Bu
bölüme mesaj yolla-
CEVAP MESAJLARI
Abdullah Harun, aharun@gmx.net
12 Kasım 2008, Çarşamba 04:46
68'den 40'a düştü. Ha gayret! 28 Şubat fırtınasının daha dinmediği günler. 'Eşleriniz ve çocuklarınız da istihbarat elemanı gibi çalışacaktır' emirleri yeni yayınlanmış. Kışlalarda eskiden mescit olarak kullanılan binalar da bir bir yıkılıyor. Gelibolu'nun ünlü Hamzakoy tesislerinin nizamiyesindeki telefon çalar. Nöbetçi subay hazır ol vaziyette 'emredersiniz' cevabını verir ama yüzü asılmıştır. Telefondaki komutan 'Filan albayın annesi geliyor. Başını açmazsa içeri sokmayın' talimatı vermiştir. Nöbetçi subay 'Efendim kadın 68 yaşında. Torununu sahile gezmeye getiriyor. Annem yaşında kadın. Üstelik örtüsü tavşan kulağı şeklinde' diyemiyor. Ezile büzüle yaşlı kadına komutanın emri var deyince kadın biz parka gidelim deyip ayrılıyor. Yani Manisa'da yaşananlar tekil bir hadise değil. Oğlunun yemin törenine gelen başörtülü anne nizamiyeden geri çevrildi, tel örgüler ardından izledi. Eğer çocuğu omuzlar üzerinde gittiği askerden yine omuzlar üzerinde fakat tabutta gelirse başındaki örtü tehlike olmayacak, nizamiyeden içeri girebilecekti. İnsan böyle bir durumda ne düşünebilir ki? Maalesef Genelkurmay bu haberleri tekzip etmedi. Uygulama sürüyor. Gerçi eskiden 68 yaşındakileri de almıyorlardı. En azından 40 yaş üstünü tehlikesiz bulmuşlar. Ne mutlu ki başörtülü Türk annesi 40 yaş üzeriyse askeri tesislere girebilecek! Genelkurmay'ın 'Doğal müttefikimiz olan, milliyetçi-muhafazakar kesim bize neden küstü?" sorusunu kendine sorması lazım. Cevabı bulmak için zorlanmayacakları kesin. (Adem Yavuz Arslan'ın Bugün gazetesindeki 12 Kasım 2008 tarihli yazısından alıntılanmıştır)
A.T.A., genç sivil
4 Kasım 2008, Salı 04:57
Arkadaşlar merhaba, dün, Ayvalık'ta 29 Ekim törenlerinin mağduru arkadaşlarımıza Genç Siviller'in hediyelerini ulaştırdım. Yani emanetleriniz tam adresine ulaştırıldı. Üç arkadaştan biri okulundan diğeri ise çalıştığı iş yerinden izin alamadığı için ödüllerini almaya gelemediler. Ancak olayın asıl kahramanı Nuriye ödülünü almak için geldi. Benim de diğer arkadaşları beklemek için fazla vakim yoktu. Tam bir gerilla eylemi
oldu yani, vurdum kaçtım :) Diğerlerinin hediyelerini Nuriye ulaştıracak. Şunu söyleyebilirim ki Nuriye, onu sadece hatırladığımız ve destek olduğumuz için kaç defa teşekkür etti, hatırlamıyorum. Ama çok mutlu olduğunu ve heyecanlandığını söyleyebilirm. Gerçekten onun gözlerindeki pırıltıyı görmeliydiniz. Tüm gençsivillere selam söylememi ve teşekkürlerini iletmemi sıkı sıkı tembihledi. Ayvalık Cumhuriyet meydanında Atatürk heykelinin önünde yapılan ödül teslimi için yer seçimi, olayın saçmalığına atıf yapmak için cuk oturdu. Eeee "Cumhuriyet ve Ata'ya Saygı Koşusu"nu kazanan sporculardan biri türbanlı diye sporculara verilmeyen ödüller, en iyi Cumhuriyet Meydanı'nda Atatürk Heykeli'nin önünde verilir diye düşündüm. Fotoğrafları gazeteci arkadaştan aldım. Sanırım haberi bugün servise koyar. Herşey süperdi yani. Hepinize ve özellikle emeği geçen herkese teşekkür ederim arkadaşlar. nOt: Bu arada "Süper Sivil" tişörtümü beğendiğinizi umuyorum. :)
(NOT: Teslimatı gösteren iki adet resim moderatör tarafından sitemize yerleştirilmiştir. resim-1, resim-2)
A.T.A., genç siviller
31 Ekim 2008, Cuma 15:43
Anladım. Kargoları cumartesi vericekseniz, pazartesi izmir bornova yurtiçi kargo şubesinden gidip alabilirim. İzmir'de y.lisans dersim var da pazartesileri orada oluyorum. Yok eğer biz kargoları Pazartesi göndeririz diyorsanız Balıkesir'deki yurtiçi
kargo şubesinden de yine alabilirim. Ama bana mutlaka
kargoları hangi gün verdiğinizi söylemeniz gerekiyor. Ahmet Tuğrul Aydın, Garanti Bankası, 5893 1848 3198 1908 nolu kart hesabı
Onur MERAL onurmeral@hotmail.com, gencsiviller@yahoogroups.com
31 Ekim 2008, Cuma 14:31
Ben ayakkabilari yarin kargoya verebilirim. Tugrul Bey Balikesir'de mi? Bir adres alabilirsem yarin kargo detaylarini bildiririm. Gulsun o guzel yuzleri... Selamlar, Onur
sümeyye ertekin, Genç Sivil, sumeyyeertekin@gmail.com
31 Ekim 2008, Cuma 13:45
eğer yerel televizyon kanalları haber yaparsa ve görüntüyü bizimle paylaşırlarsa ben de kanalda haberini yaparım. böylece daha geniş bir kitleye ulaştırırız. hatta o görüntüyü başka kanallara da dağıtabiliriz.
Turgay Ogur, turgayogur@yahoo.com,gencsiviller@yahoogroups.com
31 Ekim 2008, Cuma 13:33
Cok iyi, Onur Meral ayakabi alacakti. Ayrica yapilan bagislarla birer tane yarim altin alacagiz. Siz BANA ev adresinizi ve hesap numaranizi gonderirseniz onur bey alacagi ayakkabilari adresinize gondersin. Biz de topladigimiz 3 yarim altin parasini hesabiniza gondereyim. Balikesirde bir kuyumcudan alip kizlara Genc Siviller adina armagan ederseniz harika bir is olmus olur.
Haberi yapan yerel gazeteciye de haber verirseniz bu olayi tum turkiye duyar ve vicdani rahatrsiz olan insanlarin yureklerine biraz olsun su serpilmis olur. Selamlar, Turgay.
A.T.A., Genç Siviller
31 Ekim 2008, Cuma 10:31
Arkadaşlar, Kızlara ulaştım. Nuriye, Bilge ve Fikriye. İkisi 38 numara 1 tanesi de 39 numara giyiyor. Bundan sonra nasıl bir yol izleyeceğiz, beni bilgilendirir misiniz? Ahmet Tuğrul Aydın, 0505 695 05 49
Osman Ergün,
31 Ekim 2008, Cuma 07:25
Turgay bey Merhabalar. Çok güzel düşünmüşsünüz tebrik ederim. Bu üç kıza mutlaka maddi ödül olarak birileri bişeyler göndereceklerdir diye düşündüm ve ben onlara, üçüne ayrı ayrı olmak üzere SABIR, AZİM, KARARLILIK'la birlikte yine herbirine ayrı ayrı SEVGİLERİMİ gönderiyorum. Onların adına, o münasebetsiz ve korkak subaya da protestolarımı gönderiyorum. Saygılarımla. Osman Ergün
Onur,
31 Ekim 2008, Cuma 07:24
Ben 3'une de kosu ayakkabisi almak istiyorum. Numaralarini ogrenme sansimiz var mi Turgay? Balikesir'deki o albaya da hiyar soyacagi almak istiyorum, kese niyetine kullansin. Onur
cemile bayraktar, cemilebayraktarx@gmail.com
31 Ekim 2008, Cuma 05:36
Ah güzelceler, daha koşmaya ilk başladığınızda vurmaya başlar bunlar sizi başörtülü olmak zordur bu ülke de koşmak daha da zor... Ben üç ayrı paket (3+3+3)üstleniyorum, süremiz nedir? sevgiler.
malveko,
31 Ekim 2008, Cuma 05:30
Ayvalık’ta coşkulu başlayan Cumhuriyet Bayramı, Cumhuriyet Koşusu’nda dereceye giren başörtülü bir öğrencinin madalya töreniyle skandala dönüştü. Yengün gazetesinin haberine göre, Ayvalık Hüsnü Uğural Stadı’nı dolduran Ayvalıklılar, töreni coşku ile izlerken önceki gün yapılan kros yarışmasının madalya törenine geçildi. Yarışmada dereceye girenlere madalyalarını vermek üzere kürsüye çağrılan Garnizon Komutanı Albay Gürsel Işık, 5 bin metre Bayanlar Yarışması’nda ikinci olan Nuriye Memiş’in başörtülü olduğunu görünce madalya takmaktan vazgeçti. Garnizon Komutanı Işık, başörtülüöğrenciye madalya takmayı protesto ettikten sonra protokoldeki yerine yerel basın mensuplarının "bravo komutanım" sözleri ve alkışları arasında döndü. Ayvalık Belediyespor Atletizm sporcusu olduğu öne sürülen Nuriye Memiş; ’’Balıkesir Anadolu İlahiyat Lisesi mezunuyum. Atatürk ilke ve inkılâplarına sonuna kadar bağlıyım. Ancak başörtülü oluşum en büyük şansızlığım oldu bugün. Bence yaşananlar çok büyük bir saçmalık’’ derken, Ayvalık Kaymakamı Nihat Nalbant konuyla ilgili açıklamada bulunmadı.
Ayvalık Belediye Başkanının suçluları değil mağdurları suçlayan faşizan sözleri:
Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen, kriz sonrasında Milli Eğitim Müdürlüğü ve İlçe Spor Müdürlüğü’nü sorumlu tutarak, “Böylesi bir günde, Cumhuriyetimizin 85. yılını kutladığımız bu günde bu çocuğumuzu bilinçli olarak kullandıklarını düşündüğüm tertip komitesi ile sorumlulara bunun hesabını soracağım. Bu konu burada kalmayacak. Burada o sporcunun kürsüye o kıyafetle çıkmasına göz yumanlar bu olayın tek sorumlularıdır. Eğer Bu öğrenci Ayvalıkgücü Belediyespor Atletizm sporcusuysa da bunun içinde gereken yapılacaktır. Hiç kimse Halkımın Cumhuriyet Coşkusuna gölge düşüremez’’ diyerek sert açıklamada bulundu. Faşist uygulamanın sahibi Ayvalık Garnizon Komutanı Albay Gürsel Işık; ’’Konuyla ilgili yapması gerekeni yaptığını’’ söyleyerek başka bir açıklama da bulunmadı. Ayvalık Milli Eğitim Müdürü Latif Korkmaz, ’’Buradaki organizasyonda tek yetkili biz değiliz’’ diyerek başka bir açıklama yapmadı. Konuyla ilgili daha geniş açıklamaların yapılacağı belirtildi.
A.T.A., atugrulaydin@gmail.com
31 Ekim 2008, Cuma 05:00
Merhaba, Balıkesir'de yaşayan biri olarak kargo masraflarını ve kızların adreslerinin
tespit edilmesini üstlenebilirim.
Turgay Oğur, turgayogur@yahoo.com
31 Ekim 2008, Cuma 03:53
Bugün Tarafın manşetinde yer alan haberi okuyanlarımız olmuştur. Cumhuriyet bayramı münasebetiyle düzenlenen bir koşu yarışmasında ikinci olan kız başörtülü olduğu için Albay hiç birine ödül vermedi. Kızlar ağlayarak kürsüyü terk ettiler.. Acaba bu üç kıza birer hediye paketi yapmaya ne dersiniz.
Daha önce adanada Tevhide isimli kıza yapılan tekrarlandı. Paketlere katkı sağlamak isteyenler (aynı eşyadan 3 adet) lütfen bana haber versin. Selamlar. Turgay Oğur, Genç Siviller, gencsiviller@yahoogroups.com, turgayogur@yahoo.com
murat öztürk,
30 Ekim 2008, Perşembe 05:54
az önce yazmış olduğum Manisa'daki askerlerin başörtüsüne tepkisi ve belediye başkanının da buna tepkisi olayı 30 ekim tarihli -bugünkü- gaztelerde geçmekteydi. bilgilerinize.
murat öztürk , GÜLE GÜLE...
30 Ekim 2008, Perşembe 05:47
'Ben bu saatten sonra eşimi değiştiremem, bu benim sorunum değil onların sorunu.' Askerlerin başörtüsü tepkisine Manisa Belediye başkanı böyle tepki göstermiş. Manisa'da düzenlenen Cumhuriyet Bayramı resepsiyonunda gerginlik yaşanmış. Manisa belediye başkanı başı örtülü eşi ile resepsiyona gelince piyade tugay ve il jandarma alay komutanlıklarından Cumhuriyet balosuna katılan üst düzey rütbeliler eşleri ile birlikte salonu aşamalı bir şekilde ve 'sigara molasına gidiyoruz' bahanesiyle terk etmişler. GÜLE GÜLE... askere alıp şehit olmak için gönderirken annen yada eşin başörtülü mü diye sormazsınız dimi? yada şehit anası başörtüsüyle gelince numaradan elini öpersiniz dimi? delinkanlı olun be... bune bir öyle bir böyle..
bozkurt uluyol,
24 Ekim 2008, Cuma 15:32
MHP LİDERİ: BİZ DE MAHKEMEYİ ESASTAN BOZALIM! Anayasa Mahkemesi’nin Meclis’i kelepçeleyen başörtüsü kararına Bahçeli’nin tepkisi sert oldu: Mahkemenin görev ve yetkilerini azaltmak dahil her değişikliğe biz hazırız. MHP Genel Başkanı yapıtığı açıklamayla Anayasa Mahkemesi’nin sahip olmadığı yetkiyi kullanıp Meclis’in hukukuna müdahale ettiğini, bunu düzeltmek için 70 MHP’linin katkıya hazır olduğunu söyledi. Bahçeli parlamentoyu korumak için mahkemenin görev ve yetkilerine ilişkin Anayasa’nın 148 ve 153. maddelerinin hemen değiştirilmesini önerdi.
selma başer,
24 Ekim 2008, Cuma 07:32
Başörtüsüne yasak yok! Anayasa Mahkemesi'nin tali kurucu iktidar yetkisini üstlendiğini belirten hukukçular, gerekçedeki yorumların üniversitelerde başörtüsüne yasak getirmediğinin altını çiziyor. Anayasa Hukukçusu Prof. Zühtü Arslan, Meclis 'yasak' demedikçe başörtüsü yasağının zemininin bulunmadığını kaydetti. Arslan, "Ne Anayasa Mahkemesi ne de başka bir organ bu yasağı koyma hakkına sahiptir. Temel haklar ancak kanunla sınırlanabilir. Başörtüsü din ve vicdan özgürlüğüyle ilgili bir konu. Kanunu iptal ederken yasa koyucu gibi hareket ederek yeni bir hüküm ihdas edemez. Dolayısıyla iptal ederken yasak koyamaz." Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Levent Köker de, başörtüsünü yasaklayan bir yasa bulunmadığını belirtti.
recep yavuz, murat belge, taraf,
24 Ekim 2008, Cuma 07:26
Mahkeme’nin bu müdahalesini “siyaset”e yapılmış bir müdahale olarak görüyorum. Bu elbette Anayasa Mahkemesi’nin yetkisi dahilinde olabilirdi: siyaset kadrolarının kendilerine özgü birtakım gerekçelerle uluslararası hukukun ilkelerine aykırı düşen bir siyasî uygulamasını durdurmak. Ama olan bu değil. Ortada uluslararası hukukun ilkelerine aykırı düşen bir uygulama, hukukî temeli olmayan bir yasak var; siyaset, bu yasağı kaldırmak üzere harekete geçiyor ve Mahkeme bu girişime müdahale ediyor. Böyle bir davranış, siyasîlerin bir tasarrufunu durdurmanın ötesinde, devletin ülkede siyaseti durdurması gibi bir anlam taşıyor. İkide bir karşımıza çıkarılan bir yalan var: “AİHM bizim bu yasağımızı onayladı.” Hayır, bunu yapmadı. Bir ülke böyle bir tehlikeden çekiniyorsa, bunu önlemek için bazı tedbirler alabilir, demiş oldu. Bu karara bayıldığımı söyleyemeyeceğim, ama bu, karşımıza çıkarılan “onayladı”dan farklı bir şey. Bir toplum neyi sakıncalı, neyi sakıncasız bulduğunu nasıl açıklar? Bunun çeşitli “minör” yolları olabilir de (var zaten), “genel oy”dan daha “majör” bir anlatımı, bildirimi olabilir mi? Bu irade dile geldi, yüzde 47 oy alan parti de ülkede kendi boyunun ötesinde birçok ciddi soruna yol açan bir haksızlığı düzeltmek üzere, siyasetin kullanması için kurulmuş mekanizmaları çalıştırdı. Durdurulan bu. Peki, bir toplumun neyi iyi, neyi kötü bulduğu, neyi istediği, neyi istemediği başka nasıl anlaşılacak? Neyi istememiz, neyi istemememiz gerektiğine kim karar verecek? Anayasa Mahkemesi mi? Hattâ, ne istemeyi teklif edeceğimize de o ve arkasındaki güçler mi karar verecek? Böyle rejimlere ne ad koyuyorlar?
i.berkan,
24 Ekim 2008, Cuma 04:09
Kamu hizmetlerinden yararlanmada herkes eşit olamaz. Belki herkes eşit olabilir ama bazıları daha eşittir. Genç kızlar özgürlüğüne uygun şekilde örtünerek üniversiteye girerse, yani halkı özgür bırakırsanız, vatandaşlar huzursuz olacak. 1940'lı yılların İstanbul'da Moda plajındaki kalabalığı anlatan bir meşhur gazete manşeti: "Halk plajlara hücum etti, vatandaşlar denize giremedi." Mao'nun dul eşi koca bir koruluğun ortasında saray gibi bir evde yaşıyormuş. Sabahları erken saatte öten kuşlar onun uykusunu bölüp rahatsız ediyormuş. Hanımefendi'nin huzuru için basit bir çözüm bulunmuş: Koruluktaki bütün kuşlar öldürülmüş.
i.berkan,
23 Ekim 2008, Perşembe 11:45
Biz halkın yönetimi anlamında bir cumhuriyete sahibiz ama yönetici olarak halka hiç güvenmedik. Bundan 200 küsur yıl önce Amerikan Devrimi’nin yapıcılarından Thomas Jefferson’un söylediği söz hala geçerliğini koruyor: İki parti var; halktan korkanlar partisi ve halktan korkmayanlar partisi. Halktan korkanlar cumhuriyetimiz, halkın bir gün gelip demokrasiyi, laikliği, hukuk devletini, sosyal devleti ve hatta cumhuriyeti ortadan kaldıracağına inanıyor. Ve halkı halktan korumak için de kendince dogmalar yaratıyor.
Meselenin özü budur.
sevilay uğur,
23 Ekim 2008, Perşembe 10:59
Demirel mahkeme kararına destek verdi. "Başörtülü okumak isteyenler Arabistan'a gitsin." Mahkemenin 411 kişiyle verdiği anayasa değişikliğini iptal kararının yoruma ihtiyaç bırakmayacak kadar açık olduğunu, başörtüsüyle okumak isteyenlerin Arabistan'a gitmesi gerektiğini söyledi.
s. tuncer,
23 Ekim 2008, Perşembe 10:54
Yeni bir anayasaya kadar Meclis kapalıdır!..
Anayasa Mahkemesi, üniversitelerde başörtüsünü serbest bırakacak değişikliği iptal eden kararıyla Meclis’e iki seçenek bıraktı: Ya 1982 Anayasası’nı sil baştan değiştirecek ya da kapısına kilit vuracak.
recep yavuz,
23 Ekim 2008, Perşembe 10:23
arkadaşlar, anayasa mahkemesinin türbanı yasaklayan kararını veren 9 üye şöyle: osman alifeyyaz paksüt, fulya kantarcıoğlu, ahmet akyalçın, mehmet erten, necmi özler, serdar özgüldür, şevket apalak, serruh kaleli ve zehra ayla perktaş. bu şahısları protesto için anayasa mahkemesine bir telgraf gönderelim veya benzeri bir protesto eylemi yapalım derim.
recep yavuz, nazlı ılıcak, sabah,
23 Ekim 2008, Perşembe 10:20
Anayasa Mahkemesi, başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılmasının, özetle 1) Kamu düzenini bozacağını, 2) Din istismarı olduğunu, 3) Cumhuriyetin niteliklerinden birini işlevsiz hale getireceğini belirtti. Anayasa Mahkemesi'ne cevaben diyorum ki: 1) Türkiye'de başı örtülü ve başı açıklar bir arada yaşıyor. Kamu düzeni bozuldu mu? Başörtüsüne göz yumulan bazı üniversitelerde farklı tercihi olan kızlar birbirine mi düştü? 2) Başörtüsünü serbest bırakan bir düzenleme neden din istismarı sayılıyor? Başörtüsüyle üniversitede okumak isteyen bir kızın önünü kesmek ve bunu, sözde laiklik adına yapmak, olsa olsa Atatürkçülük ve laiklik istismarıdır. 3) Başörtülü kızların okuması ile cumhuriyetin niteliklerinden biri, laiklik, niçin işlevsiz hale gelsin? Laiklik, bir din kuralının zorla dayatılması neticesinde ancak zedelenir. Ama, dindar bir bireyin önünü açmak, onu özgürleştirmek, aksine laikliğin gereğidir.
recep yavuz, emre aköz, sabah,
23 Ekim 2008, Perşembe 10:18
Vetoyasa mahkemesi üyelerinin cezalandırılması gerekir. Devlet, elemanı olmayan, reşit insanların giyimine kuşamına karışamaz. Sokaktaki türbanlı kadın laikliği zedelemiyor da, üniversitedeki öğrenci mi zedeliyor? aym'nin üyeleri bu kararı alırken Anayasa'yı çiğnedi. Çünkü Anayasa, tartışmaya yer vermeyecek biçimde aym'nin Anayasa değişikliklerini ancak şeklen inceleyebileceğini, içeriğe ise dokunamayacağını belirtiyor. Bunları yazan 148'inci madde çiğnenmiştir. Bu suçtur . Üyelerin cezalandırılması gerekir.
Hasan Cemal,
23 Ekim 2008, Perşembe 10:11
Milletin iradesi bastırılmıştır. Yönetimde bir savcılar denetimi başlamıştır. Prof. Dr. Hüdaverdi Adam, halkın kendisine vekaleten temsil etmek için vekillerini seçtiğini belirterek, Anayasa Mahkemesi'nin verdiği gerekçeli kararın vekillerine yetki veren milletin onurunu zedelediğini kaydetti. Verilen kararla milletin incitildiğini ve yanlış yapıldığını vurgulayan Adam, "Milletin iradesi bastırılmıştır. Yönetimde bir savcılar denetimi başlamıştır." ifadelerini kullandı. Toplumun büyük çoğunluğunun kendi yaşam tarzına göre vekillerinin kendilerine tercüman olmasını istediğini dile getiren Adam, "Milletvekillerine sorunları çözmeyi de vekaleten vermiştir. Vekiller bunu yerine getirmeye çalışmışlardır. Bu durumda acaba sokakta, evinde, günlük hayat alanlarında başları örtülü anneler, kızlar, halalar, teyzeler, gelinler suç mu işlemekte ve laikliği tehdit mi etmektedirler? Bu çarpık anlayış çok yanlıştır."
mehmet dağlıgil,
23 Ekim 2008, Perşembe 09:36
Başbakan: Şunu açık, net söylemek zorundayım. Anayasa Mahkemesi Anayasa'nın üstünde değildir. Anayasamızın amir hükmü noktasında, biliyorsunuz temel hak ve özgürlükler, bütün bunlar hep kanunla belirlenir, yorumla değil. Bu Anayasa'nın bir amir hükmüdür. Bunları da görüyoruz, biliyoruz. Hiç kimse fikirlerinden dolayı kınanmamalı, farklı inanç ve yaşam tarzları nedeniyle dışlanmamalı. İşte ancak bu şekilde Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ifadesiyle 'fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür' bireyler yetiştirebiliriz. İşte o zaman üniversitelerimiz asli görevlerini yerine getirebilir. İşte o zaman geleceğin özgür ve kalkınmış Türkiyesini inşa edebiliriz. Sanal korkularla, afaki yorumlarla, niyet okumalarla Türkiye'nin hangi noktaya gelebildiğini 2002 öncesinde çok net olarak gördük, tecrübe ettik. Hele hele biz üniversite yıllarımızda bunu çok açık, net yaşadık. Aynı sanal korkularla, niyet okumalarla çağın gerisinde kalan bir tahammülsüzlükle Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak mümkün olamaz.
Sevilay Uğur, Hamza Erdoğan, Ayşegül Doğan, Kontrgerilla'ya geç, başörtülüye dur!
23 Ekim 2008, Perşembe 06:00
Kontrgerilla'ya geç, başörtülüye dur! Başörtüsü düzenlemesi sebebiyle AK partiye kapatma davası açan yargıtay başsavcısı ergenekon davasında sanıklara tanık. Ona ve ergenekonculara geç, en büyük tehdit başörtülüye dur! Yetki gasbı Türkiye'yi ayağa kaldırdı, Türkiye kaynamaya başladı.
CHP dışındaki partilerin yöneticileri, hukukçular, sivil toplum kuruluşları, Meclis'i yok sayan, Anayasa'yı değiştirilemez hale getiren gerekçelere sert tepki gösterdi. En büyük eleştiri, karara muhalefet şerhi düşen Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'tan geldi. Yüksek Mahkeme'nin Meclis'in yetkisini daraltamayacağını vurgulayan Kılıç, Anayasa'nın 'esastan denetim' izni vermediğini hatırlattı. Mahkemenin, sınırını genişleterek siyasal işleyişi yargı vesayetine bağladığını dile getiren Kılıç, Anayasa'ya ek madde konulduğuna dikkat çekti. Haşim Kılıç, "Karar vahim bir hatadır. Halka ait olan egemenlik yetkisinin göz ardı edilmesidir. Mahkeme Anayasa'yı işlevsiz hale getirmiştir.'' dedi. Üye Sacit Adalı da, muhalefet şerhinde benzer uyarılarda bulundu: "Artık Meclis, bırakın Anayasa'yı yeniden yapmayı, en küçük değişiklikte dahi karşısında değiştirilemez üç maddeyi bulacaktır."
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin: Karardaki yorumların siyasetin gündemine ve Türk anayasa hukukunun önüne yeni bir sorun getirdiğini söyledi. Şahin, "Acaba Anayasa koyucu, yani TBMM, bundan sonra Anayasa'da veya yasalarda herhangi bir değişiklik yaparken yetki ve görevleriyle ilgili artık bir sınırlamaya mı tabidir? Yani artık yasama organı, hür ve bağımsız iradesiyle anayasa değişikliği yapamaz mı?" diye sordu.
BBP lideri Muhsin Yazıcıoğlu: Türkiye'de herkesin inandığı gibi yaşamasına ve eğitim hakkını kullanmasına fırsat tanınmasını istedi.
En sert tepki ise düzenlemeye destek veren MHP'den geldi: Mahkemenin "zorlama" yorumlar yaptığına işaret eden Şandır, kararın millet vicdanında rahatsızlığa sebep olacağının altını çizdi. Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, "Mahkeme kendinde olmayan yetkiyi kullandı. Siyasi işleyiş, yargı
vesayetine bağlandı." sözlerine destek veren Şandır, toplumun bir kesimini
başörtüsü üzerinden kimlikleştirerek ayrıştırmanın, bu ayrışmayı Anayasa
kararlarıyla derinleştirmenin topluma fayda getirmeyeceğini anlattı. Ardından şu uyarıları yaptı: "Herkes Anayasa'dan kaynaklanan yetkisini millet adına
kullanmaktadır. Milleti huzursuz edecek, milletin vicdanında tartışılacak bir yetki kullanımı anayasal sınırları aşan bir yetki kullanımıdır. Herkes kendini bu noktada sorgulamak mecburiyetindedir. Korkular bizi kuşatmasın. Başını örten çocukları bu rejime tehdit olarak görmek rejime de haksızlık olur. Başörtüsünden dolayı okuma özgürlüğü elinden alınan çocukların insanlarımızın dışlanmasına, rejime, hukuka, devlete, toplum düzenine karşı kinlenmesine sebep olacak olan bu kararı faydalı bulmamaktayız. Yargı, Türk milleti adına karar vermektedir. Türk milletinin vicdanını yaralamayan kararlar faydalı olacaktır. Adalet duygusunu geliştirecektir. Endişemiz ve korkumuz yargının bu kararından sonra toplumdaki bir inanç değeri üzerinden ayrışma daha da derinleşecektir. Toplumsal huzursuzluklara karşı herkes sorumluluğunu ve gereğini yerine getirmelidir." Mehmet Şandır, gerekçeli kararın açıklanmasının ardından televizyonları takip ettiğini, bir görüntünün kendisini çok etkilediğini de aktardı. Şandır, "Başı
açık ve kapalı iki kız çocuğu üniversite kampüsüne kadar geliyor. Başı kapalı olanı ayrı bir odaya alıyorlar. Başını açtıktan sonra içeriye bırakıyorlar. Bu kız çocuğunun psikolojisini kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Dışlanmışlığı yaşayan bir genç insan ruhunun isyan edeceğinden endişe duyuyorum." dedi.
Prof. Ergun Özbudun (Anayasa hukukçusu): Sürpriz olmadı, minareyi çalan
kılıfını hazırlar. Gerekçeli karar, beni hiçbir şekilde tatmin etmedi. Ne şekil ne de içerik bakımından hukukun temel ilkeleriyle bağdaşan bir tarafı var. Zaten iptal kararından sonra bu şekilde bir gerekçenin hazırlanacağı belliydi. Benim için sürpriz olmadı. Çünkü minareyi çalan kılıfını hazırlar. Bu değerlendirmeyi adil bulmuyorum. Tamamen varsayımlar üzerine kurulmuş bir gerekçe var karşımızda. Varsayımlar ve önyargılardan yola çıkılırsa her şey imkân dâhilinde değerlendirilebilir. Hukukun içi hiç bu kadar boşaltılmamıştı.
Prof. Yavuz Atar (Anayasa hukukçusu): Anayasa ihlal edildi, eşitlik hakkı çiğnendi. Anayasa Mahkemesi, anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından denetleyebilir. Bu açıkça belirtilmiştir. Burada bir yetki gasbı var. Laiklik bir yaşam biçimi olarak yorumlanıyor. Bu son derece sorunlu ve hiçbir hukuki
dayanağı olmayan bir yorum. Varsayımlarla öğrencilerin hakları ellerinden alındı. Eşitlik ilkesi bir kez daha çiğnendi. Yasama organının yetki alanına müdahale edildi. Bu gerekçeyle, Anayasa'nın laiklik ilkesi dahil birçok hükmü ihlal edilmiş oldu.
Hikmet Sami Türk (Eski Adalet Bakanı): Yeni bir ilke getirildi. Mahkeme, 61 Anayasası'nda olduğu gibi yeni bir ilke getirmiş oldu. Zira, daha önce verilen kararlarda şekil ve içerik karıştırılıyordu. Onun için 82 Anayasası bunu netleştirdi. Buna göre yasalar için, teklif, karar yeter sayısı ve iki defa oylama şartı getirdi. Ancak Anayasa Mahkemesi türban düzenlemesini sadece içerik
kapsamında değil Anayasa'nın teklif bile edilemez maddeleri kapsamında
değerlendirdi.
Hülya Şekerci (Özgür Der Başkanı): Gerekçe hukuka aykırı. Gerekçedeki ifadeler hukuken ve ahlaken suçtur. Başkan Haşim Kılıç'ın da ifade ettiği gibi mahkeme, kendini kurucu iktidar yerine koymuştur. Üniversiteleri kışla olarak algıladığını göstermiştir. Üniversitelerde başörtüsü yasağını tahkim etmek için toplumsal talepleri, hukuku ve Meclis'i hiçe sayan ve gerekçeli kararları esas alan yeni bir usul icat etmiştir. Mahkeme, toplumsal gerçeği inkâr eden, hak ve
özgürlüklere blokaj koyan bir kurum niteliğine bürünmüştür.
Neslihan Akbulut (AKDER Genel Sekreteri): 97'den önce yasak yoktu. Bu değişikliklerin hangisi laikliğe aykırı? Tüm vatandaşların devlet hizmetlerinden
eşit yararlanması mı? Yoksa başörtülü ya da herhangi bir dine mensup
vatandaşların eşit vatandaş muamelesi görmesi mi? Başörtülü kadınların eğitim
hakkının tanındığı takdirde başı açık kadınlar üzerinde baskı oluşturacağı
varsayımı ile desteklenen gerekçeli karar, reel bir hukuk normuna dayanmaktan öte geleceğe yönelik tahminlerle hak kısıtlamasına gitmektedir. Hâlbuki bu ülkede 1997 askerî müdahalesi öncesi binlerce başörtülü kadın aynı üniversitelerde eğitim gördü ve mezun oldu. Yasağın uygulanmaya başladığı 1998 yılı öncesine dair yasağa dayanak teşkil edecek herhangi bir baskı, şiddet ya da
dışlama olayı yaşanmadı.
Ömer Faruk Gergerlioğlu (Mazlumder Başkanı): Siyasi yorum yapıldı. Gerekçede hukuki bir yorumdan ziyade siyasi yorumlar yapılmış. Hukuk dışı bir yorumla 4. iptale 4. maddeyi dayanak yapmak büyük bir zorlamadır. Anayasa Mahkemesi kesinlikle yetkisini aşmıştır. Gerekçede gayrimeşruluk hakimdir. Zaten
böyle hukuk dışı bir metin bekliyorduk.
Hüsnü Öndül (İHD Başkanı): İnsan haklarına aykırı. Biz bu karara katılmıyoruz. İnsan haklarına aykırı bir karar alınmıştır. Yasama organının elinden anayasa değişikliği yapma yetkisi alınmıştır. Yetki Parlamento'ya aittir başka hiçbir mercinin böyle bir hakkı yoktur.
yildiray ogur, genç siviller,
22 Ekim 2008, Çarşamba 11:51
bu gerekçeli kararla tek yol sivil anayasa olarak kaldı, bunun dışında meclisin bir anlamı kalmadı.
ozlem y,
22 Ekim 2008, Çarşamba 10:56
Bu ulkede yasanan fasizmin en haddini bilmez, cirkin yuzudur basortusu yasagi. Dolayısı ile de bu konuda yapilacak hicbir protesto, itiraz faso fiso degildir. Ve hicbir protesto simdi ya da daha sonra yapılabileceklere engel de degildir. 10 yildir bu ulkenin vatandaslari cok uslu durdu. Cok sabretti. Hakkini hep sandiklarda aradi. Anayasa mahkemesinin gerekceli karari tam anlamiyla "tas dusebilur ayi cikabilur kararidir." Bu karar bizlere %99.5 le de gelseniz iktidar olamazsiniz diyen rektorlerin rektorlerin akil hastasi olmadiginin ilanidir. Yarin saat 12.30 da basortulu kadinlar hic kimseyi grup olarak beklemiyor. Uzun uzun dusunmeye gerek yok. İsteyen dudugunu,isteyen bir kartona yazacagi iki anlamli cumleyi isteyen duasini alsin gelsin. Bizler fert olarak ve vicdanlarimizla oradayiz. Sizleri de yarın 23 Ekim 2008 Taksim meydanı'na basın açıklamasına bekliyoruz.
Sevilay Uğur, Turgay Oğur - Genç Siviller,
22 Ekim 2008, Çarşamba 09:05
Merhaba, Anayasa Mahkemesi basortusuyle ilgili anayasa degisikligini iptal eden gerekceli kararini acikladi. Aciklanan karar buyuk bir rezalet. Tam anlamıyla kepazelik. Baska kelime bulamiyorum. Bunu protesto etmek icin AKDER bir eylem aciklamasi yapiyor. Hep birlikte eyleme destek verelim. Selamlar. Taksim Tramvay Duragi. 12.30. 23 Ekim Persembe
Recep Yavuz,
11 Şubat 2008, Pazartesi 03:52
Başörtüsü yasağının kalkmasıyla birlikte provokasyon endişeleri de arttı. Kargaşa çıkarmak isteyenler suikast düzenleyebilir, dikkat! Başörtüsü yasağının kalkmasıyla birlikte provokasyon endişeleri de arttı. Uzmanlar, marjinal örgütlerin suikast dahil bazı provokatif eylemlerde bulunabilecekleri uyarısında bulundu.
Halktan tahriklere karşı dikkatli olması istendi. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) Başkanı Sedat Laçiner, "Bazıları suçlu pozisyonlarından kurtulup hükümeti suçlayacak eylemler içine girebilir. Herkes dikkatli olmalı. Başörtüsü çok ciddi bir konu değildir. Ancak böyle ortamlar hep tehlikeli olmuştur. Hiç kimsenin provokasyonlara gelmemesi, sokağa çıkmaması lazım." dedi. Başörtüsü ve laiklik konusunda hiçbir aşırı hareketlenmenin içinde yer alınmaması gerektiğini vurgulayan Laçiner, şer odaklarının "bir kargaşa, bir çatışma olsa da eski pozisyonumu kazansam" diye fırsat kolladığına işaret etti. Stratejist Laçiner, YÖK ya da Üniversitelerarası Kurul üyelerinden birinin suikasta kurban gidebileceğini de ileri sürdü. Laçiner, şöyle devam etti: "Kargaşa ortamını suistimal etmek isteyenlere altın tepside sunulmuş bir ortam. Başörtüsü bir bahane. Zaten cumhuriyet ve laiklik mitingleri ile ortam gerildi. Bunları herkesin görmesi lazım. Başörtüsü özgürlüğünü ya da yasağını savunan bir kişi yarın Kızılay'da öldürülse işin içinden nasıl çıkarız? Suikastlar Türkiye'de yeni değil. Bu ülkede gelişmeleri yönlendirmek isteyen çevreler hep hassas noktalardaki insanlara suikastlar gerçekleştirerek amaçlarına ulaştı." Ergenekon Operasyonu ile çetelerin kuyruğundan tutulduğunu dile getiren Laçiner, hükümetin çeteleri tamamen bitirmesi gerektiğini sözlerine ekledi. İstanbul, Zaman, 11 Şubat 2008, Pazartesi (http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=650398)
Bu bölüme mesaj yolla
|