Ankara Gölbaşı´nda 1994´te kafasından vurularak öldürülen avukat Yusuf Ekinci cinayeti 17 yıl sonra aydınlanıyor. Eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın´ın tutuklanmasına da neden olan itiraflarının ayrıntıları giderek netleşiyor. Susurluk dosyasın raftan indirtecek itiraflarında Çarkın çok çarpıcı bir iddiada bulunuyor: ´Baskın, Candan ve Ekinci MGK ve devletin bilgisi dahilinde öldürüldüler.´
Ekinci cinayeti 17 yıl sonra aydınlanıyor
Ankara Gölbaşı´nda 1994´te kafasından vurularak öldürülen avukat Yusuf Ekinci cinayeti 17 yıl sonra aydınlanıyor. Eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın´ın tutuklanmasına da neden olan itiraflarının ayrıntıları giderek netleşiyor. Susurluk dosyasın raftan indirtecek itiraflarında Çarkın çok çarpıcı bir iddiada bulunuyor: ´Baskın, Candan ve Ekinci MGK ve devletin bilgisi dahilinde öldürüldüler.´
4 yıl önce başlayan ve şok gelişmelerle hemen hiç kesintisiz devam eden Ergenekon soruşturması, faili meçhullerin aydınlatılması sürecini beraberinde getirdi. Bu olumlu gelişme, gönüllü itirafları da beraberinde getiriyor. JİTEM elemanı PKK itirafçısı Abdulkadir Aygan´la başlayan itiraflar sürecinde son halka eski özel harekat polisi Ayhan Çarkın oldu. Vicdan azabına dayanamadığı gerekçesiyle yaptığını belirttiği şok açıklamalar bir çok faili meçhul dosyanın tekrar açılmasına neden oldu. Çarkın özellikle 4 cinayetle ilgili somut bilgiler verdi, olay yerlerinde tatbikat yaptırıldı. Tutuklanmasına da neden olan bu cinayetlerden biri Ankara Gölbaşı´nda 1994´te kafasından vurularak öldürülen avukat Yusuf Ekinci cinayeti oldu.
Ankara Gölbaşı´nda 1994´te kafasından vurularak öldürülen avukat Yusuf Ekinci cinayeti 17 yıl sonra aydınlanıyor. Ekinci´nin yanı sıra Namık Erdoğan, Faik Candan ve Macit Baskın suikastlarını itiraf eden eski Özel Harekat polisi Ayhan Çarkın´ın önceki gün tutuklanması faili meçhul yakınlarını sevindirdi. Bu isimlerin başında Ekinci´nin kendisi gibi avukat olan eşi ve oğlu geliyor. Ülkü Ekinci, ifadelerin o döneme ait cinayetlere ışık tutacağını belirtiyor. Acılı eş, Önemli olan, infaz emrini kimlerin verdiğidir. Biz onların peşindeyiz. diyor. Avukat Sertaç Kamil Ekinci de, babasıyla ilgili itirafların başlangıç olmasını diliyor: Soruşturma tetikçilerle sınırlı kalmamalı.
Ekinci´nin eşi: Emri verenlerin peşindeyiz
Türkiye, karanlık geçmişiyle yüzleşiyor. Faili meçhuller tek tek aydınlanıyor. Susurluk davası hükümlüsü eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın´ın 1994-95 yılları arasında işlenen faili meçhul cinayetlere ilişkin itirafları gündeme damgasını vurdu. Özel yetkili savcıya ifade veren Çarkın, Nüfus Müdürü Macit Baskın, avukatlar Yusuf Ekinci ve Faik Candan cinayetlerine bizzat katıldığını itiraf etmişti. Ayhan Çarkın, açılan soruşturma kapsamında önceki gün tutuklanarak cezaevine konuldu. Çarkın´ın yıllar sonra gelen itirafları en çok maktul yakınlarını sevindirdi. Faili meçhul cinayetler arasında ismi gündeme gelen avukat Yusuf Ekinci´nin cesedi, Ankara´nın Gölbaşı ilçesi yakınlarında 25 Şubat 1994 tarihinde E-90 çevreyolunun 3. kilometresinde bulunmuştu. Ekinci´nin ölümüne sebep olan kurşunların İsrail yapımı Uzi marka makineli tabancadan çıktığı belirtilmişti. Yusuf Ekinci´nin eşi Ülkü Ekinci ve oğlu avukat Sertaç Kamil Ekinci, faili meçhul cinayetin işlendiği tarihte görev yapan yetkililer hakkında geçtiğimiz şubat ayında suç duyurusunda bulunmuştu.
Sertaç Kamil Ekinci, itirafların yeni bir başlangıç olmasını umuyor. Ekinci, Beklentimiz, soruşturmanın yalnızca tetikçilerle sınırlı kalmaması ve 1990´lı yıllarda, ülkemizde hukuku rafa kaldıran yönetim anlayışının gerçek sorumlularının ortaya çıkarılarak cezalandırılmasıdır. Sorumlular ortaya çıkarıldığı takdirde, faili meçhul cinayetlerin üzerindeki sis perdesi kalkacak. Gerçekler geç de olsa ortaya çıkacak ve toplumun vicdanı bir ölçüde rahatlayacaktır. ifadelerini kullanıyor. Ekinci, aksi durumda sadece bir tetikçinin ortaya atılarak konunun kapatılması durumunda bu sürecin hiç kimseyi tatmin etmeyeceğini ve cinayetin toplumda açtığı yaranın kanamaya devam edeceğini söylüyor.
Kendisi de avukat olan Ülkü Ekinci, yıllar sonra gelen bu itirafın, hayatında aldığı en güzel haberlerden biri olduğunu söylüyor. Bu suç duyurusunun ardından Ayhan Çarkın´ın itiraflarının o döneme ait cinayetlere ışık tutacağını belirten Ülkü Ekinci, Önemli olan, infaz emrinin kimler tarafından verildiğidir. Biz asıl onların peşinde olacağız. İbrahim Şahin ve Mehmet Ağar´ın ifadesinin alınacağı günü bekliyorum. diyor.
Çarkın: ´Milli ol´ deyip elime silah verdiler
Dört faili meçhul cinayetle ilgili özel yetkili savcıya yaptığı itirafların ardından tutuklanan Susurluk hükümlüsü ve eski Özel Harekat polisi Ayhan Çarkın´ın mahkeme ifadesinde çarpıcı ayrıntılar bulunuyor. İlk kez cinayet işlenmesine Özel Harekatçıların ´milli olma´ diye baktıkları söyleyen Çarkın, operasyon öncesinde Ayhan Akça´nın kendisine Bacanak seni göreyim, al bir siftahın olsun. Sen de milli ol. dediğini ve Uzi marka silah verdiğini anlattı. ´Vicdan azabı´ duyduğu için itirafta bulunduğunu belirten Çarkın, avukat Yusuf Ekinci´nin öldürülmesinde MGK kararlarının etkili olduğunu ve bundan da Korkut Eken´in sorumlu olduğunu öne sürdü. Çarkın, Yusuf Ekinci, Faik Candan, Necip Baskın ve Yılmaz Erdoğan cinayetlerinin Özel Harekat Daire Başkan Vekili İbrahim Şahin´in bilgisi dahilinde işlendiğini iddia etti. Çarkın, Sağlık Bakanlığı eski müfettişi Namık Erdoğan´ın öldürülmesiyle ilgili olarak da Erdoğan´ın öldürülmesine ilişkin herhangi bir bilgim yoktur. dedi.
´Babam, uyuşturucu trafiğini deşifre ettiği için öldürüldü´
Eski Özel Harekatçı Ayhan Çarkın´ın infazını itiraf ettiği isimler arasında Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu başkan yardımcısı olan Namık Erdoğan da vardı. Erdoğan´ın kızı Begüm Erdoğan, babasının öldürülmesiyle ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Erdoğan, şu ifadeleri kullandı: Babam öldürüldüğünden beri, olayın arkasında Ergenekon benzeri derin yapıların olduğundan şüpheleniyorduk. Ergenekon sanığı Veli Küçük´ün evinde ele geçirilen belgeler, babamın neden öldürüldüğüne dair önemli ipuçları veriyor. Çarkın´ın yaptığı açıklamayla, Küçük´te ele geçirilen belgeler örtüşüyor. O zaman uyuşturucu için gerekli maddeler, sağlık sektörü üzerinden ülkemize getiriliyordu. Babam, bunu biliyordu ve birilerinin çıkarlarını önlediği için öldürüldü. ( Zaman)
ÇARKIN´DAN ŞOK İDDİA: O CİNAYETLERİ MGK BİLİYORDU
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesince ?Suç işlemek amacıyla kurulan silahlı suç örgütünün faaliyeti çerçevesinde tasarlayarak kasten birden fazla adam öldürme? suçundan tutuklanan eski Özel Harekat Polisi Ayhan Çarkın, şok itiraflarda bulundu. Mecit Baskın, Avukat Faik Candan ve Avukat Yusuf Ekinci cinayetleri konusunda ´somut bilgiye´ sahip olduğunu anlatan Çarkın, bu cinayetlerin Milli Güvenlik Kurulu ve devletin bilgisiyle gerçekleştiğinin kendisine söylendiğini iddia etti. 5 Haziran günü Ankara´da 11. Ağır Ceza Mahkemesi´nde tutuklanan Çarkın´ın hakimlik ifadesinde çarpıcı itiraflarda bulunduğu öğrenildi.
Vicdanen rahatsızım
İddiaya göre Çarkın şöyle dedi: ?Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı´na 13 sayfa ifade verdim. Ben tamamen kendi içimde oluşan vicdan sonucunda yılların birikimi olan, bu gerçeklerin açığa çıkmasını istediğimden dolayı bu ifademi veriyorum. Geçmişe ilişkin gerçeklerin üstünün örtülmesini istemiyorum, tamamen gerçeklerin ortaya çıkmasına yardımcısı olmak istiyorum, adaletin de bana yardım etmesini istiyorum.?
Polis Özel Harekat´ta Siirt grubu
Özel Harekat grubu içinde bir Siirt grubu bulunduğunu kaydeden Çarkın, ?Ben Yusuf Ekinci´nin ne amaçla öldürüldüğünü bilmiyorum. Ben bazen sorduğumda ´Milli Güvenlik Kurulu ve devletin bilgisi dahilinde oluyor´ diye bir şeyler söyleniyordu. Korkut Eken danışman olarak görev yapıyordu? diye konuştu.
Candan´ı vuran Sakarya
Çarkın, hakimlik ifadesinde sanatçı Yılmaz Erdoğan´ın amcası Namık Erdoğan´ın öldürülmesiyle ilgilisi olmadığını belirtirken Avukat Faik Candan öldürülmesiyle ilgili olarak da şu ifadeyi verdi: ?Faik Candan´ın bürosundan alındıktan sonra Oğuz, ben ve Ercan Ersoy bizim kullandığımız arabayla gittik. Biz avukatın bulunduğu aracı takiben peş peşe 4 veya 5 araçla gittik. Gölbaşı´ndan sonra biz araçla devam ettik. Konya yolunda sol tarafta açık arazide Ahmet Sakarya´nın öldürdüğünü kendi beyanıyla duydum. Ondan sonra ben aylarca göreve gitmedim, ihraç edilmek istedim. Silahı da bıraktım, sonra peşimi bırakmadılar. Abdullah Çatlı´nın yardımıyla İstanbul´a gittik.?
Çarkın somut olarak üç eylem hakkında ifade verdi
Ankara´da görev yaptığı süre içerisinde somut olarak söz konusu üç eylem hakkında bilgisi olduğunu ifade eden Çarkın, ?Takip ettiğim kadarıyla 1996 yılına kadar Ankara´da bulunan grubun birçok olayları olmuştur? dedi.
Ekip birer birer öldü
Çarkın ifadesinde, Susurluk olaylarını soruşturma amacıyla kurulan Meclis Komisyonu´na bilgi verdiğini de ifade ederek, ?Komisyonda bunları detaylı şekilde olmasa da dönemine göre anlaşılacağı bir dille anlattım, biz o zaman yetkililerden yardım istedik, bize destek olun bu iş böyle devam etmesin dedim. Fakat sonra arkadaşlarımızdan Oğuz Yorulmaz vuruldu. Ahmet Sakarya´da kanser ve Sami Gece´nin ölümüne de kanser dediler. Buna inanmıyorum? dedi.
Savcı Namık Erdoğan ve Susurluk dosyalarını istedi
Bu olaylar nedeniyle mağdur olduğunu ve çok üzgün olduğunu anlatan Çarkın, ´fakir aile çocuğu´ olduğunu söyleyerek, ?Tutuklanırsam da İstanbul´ a sevkimin sağlanmasını istiyorum? dedi. Özel Yetkili Ankara Cumhuriyet Savcısı Hakan Yüksel tarafından sürdürülen soruşturmada, Susurluk dava dosyası ile Namık Erdoğan cinayetinin dosyasının istenildiği öğrenildi.
Gittiği yere kadar gidecek
Savcılık kaynakları Çarkın´ın ifadesi kapsamında soruşturmanın genişleyeceğini belirtti. Mahkeme kararıyla dosyaya gizlilik kararı konulduğunu belirten Savcılık kaynakları, ?Soruşturma gittiği yere kadar gidecek? değerlendirmesi yaptı. Savcılık kaynakları, soruşturmanın, Mehmet Ağar´ın yargılandığı davayla birleştirilip birleştirilmeyeceğinin soruşturma sonucuna göre belirleneceğini ifade etti.
İtirafları Mehmet Ağar´ı da etkileyebilir
Ayhan Çarkın´ın adı, 1990´larda Terörle Mücadele ekibi içindeyken yargısız infaz olaylarına karıştı. Bir dönem Susurluk kazasından yaralı kurtulan eski milletvekili Sedat Bucak´ın koruması olan Çarkın, Susurluk davasında yargılandı, 4 yıla hüküm giydi. Çıktıktan sonra bir süre adı unutulan ve çay bahçesi işletmeye başlayan Çarkın, Bu yıl Kazlıçeşme´de BDP´nin Nevruz alanında kürsüye çıkmaya çalışınca yeniden gündeme geldi. 22 Mart´ta Radikal´e Pınarcık katliamı, faili meçhuller, devlet ve Ergenekon ilişkileriyle ilgili çarpıcı itiraflarda bulunan Çarkın önce İstanbul özel yetkili savcısınca sorgulandı. 5 Haziran´da faili meçhullerin Ankara ayağı kapsamında tutuklandı. Çarkın´ın itirafları, dokunulmazlığı nedeniyle 1996´da meydana gelen Susurluk kazasıyla ilgili olarak ancak 2008´de yargılanmaya başlanan ve ´görevi ihmal´le suçlanan Mehmet Ağar´ın durumunu etkileyebilir.
´Bacanak al sen de milli ol´
Avukat Yusuf Ekinci´nin öldürülmesiyle ilgili olarak da Çarkın şu itiraflarda bulundu: ?Yusuf, Yüksel isimli komiserin kullandığı arabayla bürosunun önünde gündüz vakti alındı. Ayhan Akça, Ziya Bandırmalıoğlu, Enver Ulu, Ahmet Sakarya, Ayhan Özkan, Şahin, Sait ve sivil insan vardı. Gölbaşı´na giderken, Ümitköy yolu sapağında sağa dönüldü. Yakın bir mesafeden Ayhan Akça bana ´Bacanak seni göreyim al bir siftahın olsun, sen de milli ol´ diye Uzi marka silah verdi. Ben de silahı fırlatıp attım. Aramızda tartışma çıktı. Sonra İbrahim Şahin ile aramızda sorun çıktı. Yumruklaştık, ben kendimi polislikten ihraç ettirmek istedim...?
4 yıl içinde 184 kişi öldürüldü
Susurluk hükümlüsü eski özel harekatçı Ayhan Çarkın´ın tutuklanması Türkiye´nin karanlık dönemi olan 1990´lı yılların mağdurlarını ve derin devletten hesap sorulmasını isteyenleri umutlandırdı.
Eski DEP Genel Sekreteri Murat Bozlak (1994´te ölümden kıl payı kurtuldu): İbrahim Şahin, Mehmet Ağar, Tansu Çiller, Doğan Güreş zamanında bu cinayetler zirve yaptı. Yöneticilerimiz milletvekillerimiz aynı ekipçe yok edildi. 4 yılda 184 arkadaşımız öldürüldü.
Yazar Tarık Ziya Ekinci: (Öldürülen avukat Yusuf Ekinci´nin ağabeyi): Çarkın ifadelerin arkasında durursa Süleyman Demirel´e kadar pek çok isim yargılanabilir. Çarkın´ın ortadan kaldırılmasından da endişe ediyorum.
Avukat Ergin Cinmen: Yusuf Ekinci ve Namık Erdoğan cinayeti gibi hususlar o zaman da biliniyordu. Şimdi işte bu suçlar yargı önüne çıkarılabilir. Böylesi bir tanık ortaya çıkmış.
Avukat Turgut Kazan: Ayhan Çarkın gerçekten tüm bildiklerini söylerse gerçekten yapılması gereken temizliğe doğru gidilebilir. Susurluk davasının tek başına yargılanan tek sanığıdır Mehmet Ağar; orada zaten bir soru işareti duruyor.
Şahin´e Diyarbakır Cezaevi sorgusu
2. Ergenekon davasının tutuklu sanığı, eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin´in, 1980-1984 arasındaki Diyarbakır Cezaevi´nde işkence iddialarına ilişkin Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´nca yürütülen soruşturma kapsamında, 27 Mayıs´ta şüpheli olarak talimatla ifadesinin alındığı anlaşıldı. Şüpheliler: Evren, Ulusu, Yamak... Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı´nın yürüttüğü soruşturmanın 12 şüphelisi arasında Kenan Evren, Bülent Ulusu, Haydar Saltık, Kemal Yamak da yer alıyor. Soruşturma ´işkence´, ´darbe´, ´anayasayı değiştirmek´, ´hükümeti değiştirmek´, ´eziyet etmek´, ´cinsel saldırıda bulunmak´ ve ´hürriyeti tahdit etmek´ suçlarından yürütüldüğü belirtildi. ( Radikal)
22 ÖLÜM ÇARKIN´IN DOSYASINA GİREBİLİR
08 Haziran 2011 - Susurluk sanığı Ayhan Çarkın, soruşturma kapsamında 6 olaydan sorumlu tutulacak. Sivil toplum örgütleri, hukukçular ve öldürülen isimlerin yakınları tarafından mahkemelere iletilen suç duyurusu dilekçelerinde de yer alan olayların başında 13 Ağustos 1994 tarihinde gerçekleşen ve 5 kişinin öldürüldüğü Perpa katliamı geliyor. Bunun dışında ise 12 Temmuz 1991 tarihinde İstanbul´da düzenlenen operasyonda 9 kişinin öldürülmesi, 13 Temmuz 1992´de İstanbul Kasımpaşa´da Nurten Demir ve İsmail Akarçeşme´nin öldürülmesi, 24 Mart 1993´te İstanbul Bahçelievler´de İbrahim Yalçın Arıkan, Avni Turan ve Recai Dinçel´in öldürülmesi, 23 Nisan 1993 tarihinde İbrahim Yalçın´ın Rahmanlar´da öldürülmesi, 10 Nisan 1996 tarihindeki İstanbul Göztepe´de İbrahim Karakuş ve Mustafa Bektaş´ın infaz edilmesi olaylarından sorumlu tutulması bekleniyor. Tüm bu olaylarda 22 kişi öldürülmüştü. Çarkın´ın ifadeleri, geçmişte yaşanan bazı olayların aydınlatılması için yol gösterici olacak.
ÖLÜMLERE MGK´A KARAR VERİLDİ |
Necmettin Erbakan´ın Refah Partisi´yle Tansu Çiller´in başkanlığını yaptığı Doğru Yol Partisi´nin koalisyon hükümeti olarak iktidarda oldukları dönemde patlayan Susurluk skandalı, Meclis´te kurulan bir komisyonla araştırılmaya çalışılmıştı. Susurluk Araştırma Komisyonu´nun başkanlığına da Refah Partisi milletvekili Mehmet Elkatmış seçilmişti. Elkatmış, bugün Susurluk dosyası açıldıkça hangi gizli olayların ortaya saçılacağını ilginç bilgiler vererek anlattı.
Susurluk soruşturmaları ve cinayet itirafları arttı son zamanlarda. Siz Ayhan Çarkın´ın ifadesini almış mıydınız?
Aldık. İşin kritik noktası da bu zaten. Biz, muhtıranın verildiği gün cezaevine gittik. 28 Şubat 1997´de, İbrahim Şahin, Korkut Eken, Ayhan Çarkın, uyuşturucu kaçakçısı Hurşit Han dâhil olmak üzere İstanbul´da cezaevinde herkesin ifadelerini aldık. Her şeyi inkâr ettiler. Mesela Ayhan Çarkın ve İbrahim Şahin, bugün anlattıklarının hiçbirini o gün anlatmadılar. ?Biz devletin bize verdiği görevlerin dışına çıkmadık? dediler. O görevlerin ne olduğu da belli değil zaten!
Peki, Çarkın´ın bu son itiraflarının ne tür gelişmelere yol açacağını düşünüyorsunuz?
Bu açıklamalar başka itirafları getirecek. Çarkın´ın suçladıkları da başkalarını suçlayacak. Nitekim İbrahim Şahin, Mehmet Ağar´ı suçladı. Önce Çarkın, ?Biz operasyonlar yaptık, şu, şu cinayetlerin içinde yer aldık. Bütün bunlardan üstteki kişilerin bilgisi var. Mesela o dönemde Emniyet Özel Harekât Daire Başkanvekili İbrahim Şahin´in emriyle biz bu işleri yaptık? dedi. Bunun üzerine Şahin´in ifadesi alındı. O da, ?Ben bu işleri kendiliğimden yapmadım. Benim de üstüm var. Daha yukarıda insanlar var? dedi ve dönemin İçişleri Bakanı eski Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar´ı işaret etti.
Mehmet Ağar´ın ifadesi alınır mı sizce?
Savcılık bu ifadeleri dikkate alıp harekete geçecek mi bilmiyoruz. Çarkın ve Şahin bildiklerini daha da açıklayabilirler. Hâlbuki yargı daha önceki dönemlerde bütün bu olayları örtbas etti. Yüzeysel bir soruşturmayla yetinip, delil yetersizliğinden takipsizlik kararları verdi, suikastların üstünü kapattı. Mesela yargı, Susurlukçuların Mehmet Ali Yaprak´ı kaçırmasıyla ilgili dosyayı kapattı. Ortadoğu ve Balkanlar´da en büyük uyuşturucu hammaddesi ve Captagon hapları dağıtıcısı olan Mehmet Ali Yaprak´ı Haluk Kırcı, Müfit Samet gibi Abdullah Çatlı´yla irtibatı olan bir grup kaçırmıştı. Olayda parmak izleri de vardı.
Susurluk Komisyonu olarak siz Yaprak´ın ifadesini almadınız mı?
Aldık. Yaprak muhtemelen PKK´ya da para vermişti. Çünkü PKK, Güneydoğu´da yapılan bütün bu işlerden payını, rüşvetini alıyor. Susurlukçular bunu kaçırıyor ve ?Biz bu memleket, millet için canımızı ortaya koyuyoruz. Sen ise bu kirli işlerden para kazanıyorsun. Bize de şu kadar para vereceksin? diyorlar. O da, ?Şimdi hepsini veremem. Beni bırakın, size parayı taksitle ödeyeyim? diyor. Nitekim serbest bırakılıyor ve ama parayı kendisini kaçıranlara değil de, bu işleri organize eden daha üsttekine ödüyor. O kişi de, parayı alttakilere vermiyor.
Üstteki o Susurlukçu kişi kim?
Bu dosya daha açılmadı. Bunlar, Yaprak´ı sözünde durmadı diye tekrar kaçırıyorlar ve o da ödeme yaptığı kişinin ismini söylüyor. Savcılık bütün bu net bilgilere rağmen hem kaçıranları, hem de Yaprak´ın parayı ödediği kişiyi koruyor. Dosyayı takipsizlik kararıyla kapatıyor. O sırada Refahyol hükümetinin Adalet Bakanı Şevket Kazan, savcılığa ?Dosyayı tekrar açın? diye bizzat yazılı emir veriyor. Açtılar ama gene takipsizlik kararı verdiler.
Peki, 28 Şubat günü size ifade verirken rahatlar mıydı? Devletin kendilerini koruyacağından eminler miydi?
Çok rahatlardı. Başlarına bir şey geleceği endişesi yoktu. Zaten kısa süre yatıp çıktılar ve bu sürede de hiç seslerini çıkarmadılar. Ama Ergenekon soruşturmaları ve davalarından sonra Türkiye´de olaylar başka bir mecrada ilerliyor artık.
Ayhan Çarkın da, İbrahim Şahin de ifadelerinde Mehmet Ağar´ı işaret ettiler. İkisi de Ağar´ın emrinde çalışan yakın adamlarıydı. Neden Ağar´ı işaret ediyorlar şimdi?
Amirleriydi. Devlet yapısı içinde İbrahim Şahin, Özel Harekât Daire Başkanvekili... Amiri kim? Emniyet Genel Müdürü. O kim? Mehmet Ağar. Sonra İçişleri Bakanı oldu Ağar. Topal cinayetini örnek vereyim.
Topal cinayetinde ne oluyor?
Susurluk olayı patlayınca, Mesut Yılmaz, ana muhalefet partisinin başkanı olarak Cumhurbaşkanı Demirel´e gidiyor. ?Devletin içinde sayısı 100-120 olan bir çete var. Bütün cinayetleri onlar işliyorlar, haraç topluyorlar. Bunun ortaya çıkarılması lazım. Ama bundan, devletin zarar göreceğinden de endişe ederim? diyor. Anlayacağınız ANAP´ın başkanı, hem ?bu işler ortaya çıkarılsın? diyor, hem de ?bu işler ortaya çıkarsa devlet zarar görür? diyor. Devlet ancak bu işleri organize etmişse zarar görür. Yoksa devlet neden zarar görsün ki?
Demirel, kendi emrindeki Devlet Denetleme Kurulu´nu çalıştırmıyor mu?
Çalıştırmıyor. Demirel, bu konuyu görüşmek üzere siyasi partilerin liderlerini topluyor. İşte o toplantının zabıtları açıklanmadı. Ne karar verildi belli değil. 72 sayfalık tutanak tutuluyor o toplantıda.
Komisyon olarak siz Topal cinayetiyle ilgili neler biliyorsunuz?
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu bu işe el atıyor. Topal cinayetinin şüphelileri Ayhan Çarkın, Sami Hoştan gibi birçok insanı gözaltına alıyor. Biz Yazıcıoğlu´nu Komisyon´a çağırdık. ?Ben Topal cinayetini tam çözeceğim sırada telefon geldi, bana, ´Topal cinayetinden gözaltına aldığın bu kişileri Özel Harekât Daire Başkanvekili İbrahim Şahin´e teslim et´ dendi? dedi. İçişleri Bakanı Ağar talimat vermiş, Emniyet Genel Müdür Yardımcısı da Bakan´ın talimatını Yazıcıoğlu´na iletmiş. O da İstanbul çıkışındaki turnikelerde bu kişileri teslim etmiş. Suç yeri İstanbul. Kanuna göre, İstanbul Emniyeti delilleri toplayıp bu şüphelileri savcılığa götürecek. Ama bu şüphelileri savcılığa gitmeden, kanunsuz olarak Ankara´ya götürüyorlar ve serbest bırakıyorlar. ?Zaten sonra da görevden alındım ben? dedi Yazıcıoğlu. Tarık Ümit cinayeti de böyle oldu.
MİT muhbiri Tarık Ümit´in cinayeti nasıl örtbas edildi?
Olay Jandarma bölgesinde işlendiği için Jandarma İstihbarat Astsubayı Ahmet Altıntaş cinayeti soruşturuyordu. Komisyon´a onu da çağırdık. O da, ?Cinayeti tam çözmek üzereyken, beni görevden aldılar? dedi. Onu da görevden, Jandarma Genel Komutanlığı alıyor. Tarık Ümit, Mehmet Ali Yaprak, Topal cinayetlerinin çözülmesi istenmedi.
Tarık Ümit cinayeti çözüldüğü takdirde ortaya ne çıkacaktı?
Tarık Ümit yeraltında serbestçe iş yapan biri. Önce Emniyet İstihbarat´a, daha sonra da MİT´e çalışıyor. Zaten bu konuda devletin içinde bir garabet var. Jandarma ayrı bir âlem. MİT ayrı bir âlem. Emniyet ayrı bir âlem. Hepsi birbirine güç gösterisi yapıyor. Tarık Ümit, Emniyet´e çalışırken, Mehmet Eymür bunu MİT´e transfer ediyor. Abdullah Çatlı ve Korkut Eken MİT´e çalışırlarken de, Mehmet Ağar bunları Emniyet´e alıyor. İddiaya göre Çatlı´nın ekibi Tarık Ümit´i kaçırıp yok ediyor. Yanı Tarık Ümit, bazı bilgilerin ortaya dökülmemesi için MİT´le Emniyet´in çekişmesinde öldürülüyor. Çatlı´nın ölümü de, Susurluk kazası da bir suikast zaten.
Niye böyle düşünüyorsunuz?
Susurluk kazasında arabadan canlı çıkan DYP Milletvekili Sedat Bucak´ın korumalığını yapan Ayhan Akça ve arkadaşlarını Komisyon´da biz dinledik. ?O gün takip ediliyorduk. Bundan şüphelendik ve endişelendik. Kuşadası´nda biraz daha kalacaktık, bu yüzden kalmadık, oradan ayrıldık? dediler.
Kimden şüpheleniyorlar?
Bunların ifadeleri tekrar alınırsa şimdi kimden ve neden şüphelendiklerini söyleyebilirler. Yolda Çatlı´nın arabasının peşinden giderken bir rampada bir arabayı sollamak zorunda kalıyorlar! Çatlı´yı ve bunları yolda birileri takip ediyor. Zaten Çatlı´nın eşi Meral Çatlı da Komisyon´da bize ?Abdullah son zamanlarda korku içindeydi. Kazadan birkaç ay evvel bir sabah, evimizin önünde park ettiği arabanın altında bomba buldu. Emniyet gelip bombayı tesirsiz hale getirdi? dedi. İlk suikast evinin önünde planlanmış. Bir de kamyon arabaya önden sol taraftan çarptı. Önde sağda oturan Sedat Bucak kurtuldu. Arkada sağda oturan Çatlı öldü. Çatlı´nın kazadan sonra öldürüldüğü iddiaları var. Anlayacağınız Çatlı´nın ölümü de bir muamma.
Topal neden öldürüldü?
Topal çok enteresan biri. Herkesle ilişkisi var ve bunların hepsini besliyor. Adamın VİP kartı var, bütün havaalanlarından aranmadan geçiyor. Topal´ın, ismini ?ölüm listesi?nden sildirmek için birine çok büyük paralar verdiği ve buna rağmen öldürüldüğü söyleniyor. Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş raporunda, ?Eğer bu adam öldürülmeseydi, devlet içinde devlet olacaktı? diyor. Topal sadece kumarhaneci değil. Dünya çapında bir uyuşturucu tüccarı o. Amerika´da yedi-sekiz yıl hapis yatıyor. Buna rağmen HAVAŞ ihalesine giriyor ve bunu duyan ABD, Türk Dışişleri´ne, ?Eğer HAVAŞ´ı alırsa, uyuşturucu ticaretini çok kolay yapar ve biz de bundan Türkiye´yi sorumlu tutarız? diye nota veriyor. Topal ihaleden çekiliyor ama, bir süre sonra İstanbul´da bir limanın özelleştirilmesi ihalesine giriyor ve o limanın işletmesini alıyor. Ondan sonra da zaten öldürülüyor. Avukatı Ekrem Marakoğlu Komisyon´a geldi.
Ne anlattı?
?Topal´ın kumarhanelerinde VİP bölümü vardı. Bu bölüme, o yerin üst düzey bürokrasisi, hâkimler, savcılar gelir giderlerdi. İstanbul Emniyeti´nden valisine, siyasetçisine, hâkiminden savcısına orada yemeklerini yerler, orada bütün ihtiyaçlarını görürlerdi. Karşılığında da Topal´ı koruma görevini yerine getirirlerdi. Bunların hepsini Topal kameraya alırdı. Gerektiğinde tehdit için kullanırdı. Oğlumla Topal´ın oteline tatile gitmiştik. ?Hâkim, savcı, Emniyet müdürü herkes burada. Baba devlet burada? dedi oğlum bana. Evet öyleydi. ?Topal hepsini besledi? dedi.
Neden öldürüldü peki?
Ya parayı Ahmet´e vereceği yerde Mehmet´e verdi. Mehmet de bu parayı sakladı ve ötekilere paylarını vermedi. Ya da ismi ölüm listesinde olduğu için öldürüldü.
Kim öldürttü Topal´ı?
Yargı ortaya çıkaracak. Yorum yok. Ben olayları anlatıyorum. Telefon trafiğinden ve itiraflardan Çarkın ve arkadaşlarının öldürdüğü anlaşılıyor. Çatlı ve Özel Harekât´ın adamları Veli Küçük´le o sırada defalarca görüşüyorlar. O dönemde Topal cinayetiyle ilgili Veli Küçük hakkında da soruşturma izni istendi ama Genelkurmay izin vermedi. Topal´ın devlette açmadığı kapı yok. Sabıkası var ama, silah ruhsatı, kumarhane açma izni için defalarca iyi hâl kâğıdı alıyor. Koca kumarhane makineleri izinsiz gümrükten geçiyor. Birinde yakalanıyor. Yüklü bir ceza ödemesi gerekirken, Topal için yönetmelik değiştiriliyor ve küçük bir para cezasıyla kurtuluyor. Zaten sonradan Topal´a ait bir liste ele geçirildi, ismi şifreli yazılan pek çok kişiye paralar, silahlar dağıtmış. Mesela Kuşadası´nda Sit alanında otel yapıyor. Anıtlar Yüksek Kurulu buna izin veriyor.
Susurluk çetesi hangi gruplardan oluşuyordu?
Susurluk´un içinde asker, jandarma, özel tim, özel harekât, özel kuvvetler, polis, mafya, siyasetçi, yargı, bürokrasi, işadamı, üniversite, medya herkes var. Medya bazı olayları örtbas ediyor. Kurtlar Vadisi dizisindeki gibi işin içinde olan patronlar var. Susurluk bir kokteyl. Zaten bütün bu ayaklar olmasaydı, bu yapı bu kadar pervasızca hareket edemezdi. Susurluk´un bir kolu da bugünkü Ergenekon´dur.
Çetenin yöneticisi kimdi? Ya da kimlerdi?
Görünüşte Abdullah Çatlı. Ama Çatlı bu kadar işi kendi inisiyatifiyle yapamaz. Çatlı´ya imkânlar veriliyor. Ondan fazla pasaportu var. Bunlarda Mehmet Ağar´ın imzası var. Maliye Bakanlığı´nda ve Emniyet´te uzman diye kimlikleri var. Çatlı´nın, İbrahim Şahin´e bağlı olduğu iddia ediliyor. Mesut Yılmaz da, Cumhurbaşkanı Demirel´e ?İbrahim Şahin bu işin başında? diyor. Şahin de şimdi ?Benim de üstüm var? deyip Ağar´ı işaret ediyor. ?Her şeyden Ağar´ın da haberi vardı? diyor.
Mehmet Ağar´ın üstü yok mu?
Onun da üstü vardır tabii. Bunu hiyerarşik olarak yukarıya kadar götürün artık. Yarın belki Ağar da çıkıp, ?benim de üstümde şu, şu kişiler var? diyecek. Ya da hiçbir söylemeyecek. Ağar belki yine korunur. İş sürüncemeye bırakılır ve zamanaşımına girer. Biliyorsunuz, Ceza Kanunu´nda belli suçlar belli sürelerde zamanaşımına uğruyor.
Bu çetenin amacı neydi?
Güya amaç, ayrılıkçı PKK´yı yok etmek, ona destek verenleri ortadan kaldırmak, zayıflatmak. Ama bunu yaparken de rant ve güç sağlamak. Öyle ki, bu çeteler, DYP ve ANAP gibi siyasi partilerin içine de girmeye çalıştılar. Çatlı, ANAP´ın kongresinde rol aldı.
Susurluk çetesinin uyuşturucu işlerine ve cinayet girişimlerine devlet mi karar vermişti?
Susurluk çetesinin bir amacı da ölüm listesini gerçekleştirmekti. Dönemin Başbakanı Tansu Çiller, ?PKK´ya yardım ve yataklık yapan kişilerin isimlerini biliyoruz. Listesini hazırladık? diye bir açıklama yaptı ve 50-70 kişilik bir listeden bahsetti. Bu işe Milli Güvenlik Kurulu´nda karar verildiği kanaatindeyim ben. Ayrıca İbrahim Şahin´in ve Mehmet Ağar´ın da her işi kendi başlarına yaptıklarını, talimatlar verdiklerini düşünmüyorum. Bu işlere de Milli Güvenlik Kurulu´nda karar verildiğini düşünüyorum.
Devletin, Kürt işadamlarını alt alta dizdiği suikast listesine mi MGK´da karar verildi?
Tabii. Liste MGK´da hazırlanmadı, listeyi hazırlaması için birine görev verildi belki ama... ?Ayrılıkçılara yardım eden kişilerin hesabı görülsün. Böyle bir yöntem uygulayalım? gibi kararlar MGK´da verildi bence. Nitekim bunu Kutlu Savaş da hazırladığı Susurluk Raporu´nda doğruluyor. ?Devlet adam öldürebilir ama bunun da bir yöntemi olması lazım? diyor.
Siz Ağar´ı Komisyon´da dinlediniz değil mi? Ona listeyi sormadınız mı?
Komisyon´a ifadeye geldiğinde ben Ağar´a listeyle ilgili olarak ?MGK´da birtakım kararlar alınmış, doğru mu? diye sordum. ?Bir karar değil, birçok karar alındı? dedi. Bu konularla ilgili olarak MGK´da kararların verildiğini ve kendisinin de bu kararları uyguladığını açıkça ima etti. Anladım ki bu işler MGK´da kararlaştırılmış. Zaten faili meçhul cinayete kurban giden kişilere baktığınızda, adı o listede geçen kişiler oldukları görülüyor. Yani o ölüm listesinin uygulandığı ortaya çıkıyor. Şimdi Ayhan Çarkın´ın açıklamalarıyla da bu iş netleşiyor. Ağar, Ertuğrul Özkök´e ?Biz bin tane operasyon yaptık? demişti. Bu bin operasyon nedir? Nerelerde yapıldı? Sonuç ne oldu hâlâ bilmiyoruz. Ama bu listeden ismini sildiren insanlar olduğunu biliyoruz.
Kim bunlar?
İsim vermeyeceğim. Mesela o dönemde Kürt kökenli bir siyasetçi-işadamı bana geldi ve ?Benim de o listede ismim vardı. Ben ismimi listeden sildirdim? dedi.
Milletvekili miydi o sırada?
Tabii... ?Ama beni Komisyon´a çağırırsanız bunu söylemem? dedi. İsmini, Çiller´in yakınındaki önemli bir siyasetçi vasıtasıyla sildirmiş.
Çillerin partisinden miydi bu siyasetçi?
Yok... O kadar detaya girmeyeyim...
Susurluk Milli Güvenlik Kurulu´nun kararıyla mı kuruldu?
Bunu söylemek biraz uç bir şey olur ama bilgisi vardır. MGK´da her şey görüşülüyor, kararlar alınıyor. Zaten biz Susurluk´u araştırdıktan sonra, vardığımız sonuç şu oldu: ?Bu devleti yönetenlerin hepsinin bundan bilgisi var? dedik. Çatlı´yı tetikçi olarak kullanmışlar. Mesela bir de kayıp silahlar meselesi var. Başbakan Ecevit, ilk öğrendiğinde ?Vahim silahlar bunlar? demişti.
Suikast silahları da vardı aralarında değil mi? O silahlar hâlâ bulunmadı mı?
Bir kısmı hâlâ kayıp. Milyonlarca dolarlık silahın kime dağıtıldığı belli değil. Bu işle Batman Valisi suçlandı. Adam, işin kendi üstüne yıkılacağını anlayınca konuşmaya başladı. ?Bu silahlar askerî havaalanına geldi ve oradan dağıtıldı. Dağıtım yaptığımız yerler belli. Niye ben suçlanıyorum?? deyince, Demirel baktı ki olay büyüyecek, bütün işler ortaya dökülecek hemen o noktada bir düğüm attı ve ?Devlet rutinin dışına çıkabilir? dedi. Bu cümle çok önemli! Demirel´in bu sözü, bütün Susurluk´u açıklıyor. Susurluk´un devletin işi olduğunu bize bu söz açıklıyor!
Susurluk ile Ergenekon arasında nasıl bir bağ var?
Aynı mekanizmanın içinde ayrı bölümler bunlar. Bazısı faili meçhullerde, bazısı soygun, vurgun, ihalelerde, bazısı da hükümete karşı kullanılıyor. Aynı sistem bu. Derin devletin kolları bunlar ve iç içe geçmişler.
Siz soruşturma yaptığınız halde sonuç alamadınız. Sizi engellediler mi? Sizin başında bulunduğunuz Susurluk Komisyonu, bu çeteyle ilgili bütün bilgileri toplayabilmiş miydi?
Hayır toplayamadı. Zaten işin özü de burada. Komisyon, ?devlet sırrı? duvarına çarptı. Türkiye Büyük Millet Meclisi´nin içtüzüğünün 105. maddesinin son fıkrasında ?Devlet sırları ve ticari sırlar araştırma kapsamı dışındadır? diyor. Kendi içtüzüğümüz zaten bize sen bu konuyu araştıramazsın diyor. Ayrıca 105. Madde, Meclis Araştırma Komisyonu´nun nerelerden bilgi alabileceğini de söylüyor. Buna göre, Silahlı Kuvvetler´den bilgi alınamıyor. Meclis, Anayasa´dan evvel, içtüzüğünü değiştirsin. Çünkü Anayasa değişse bile, bu içtüzüğün üçüncü ve son fıkrası durdukça Meclis güçlenemez.
Devlet sırrı tanımı değişmedi mi?
Hayır. Hâlâ her şey devlet sırrına giriyor. Nedir devlet sırrı? Bu sırları kim bilecek? Belge ve tutanaklar ne kadar süreyle sır olarak kalacak? Bunlar belli değil. Bir konuda bilgi istediğin makam, sana ?bu devlet sırrıdır? dese, o konuyu öğrenme imkânın yok. Devlet sırrının bir tarifinin yapılması şart. Ayrıca bir de ticari sır var. Bizim karşımıza bu da çıktı. Bize gelip, ?Ben Yeşil adına şu hesaba para yatırdım? diyenler oldu ama biz tetikçi Yeşil´in banka hesabını bile öğrenemedik. Bankalar, ?ticari sır? diye cevap vermediler. Oysa hesap hareketleri birçok gerçeği daha o gün çözerdi. Bir de biz dönemin Jandarma Komutanı Teoman Koman´ı da Komisyon´a ifadeye çağırdık.
Gelmedi ama. Teoman Koman´ı Komisyon´a niye getiremediniz?
Koman o sırada Jandarma Genel Komutanı´ydı. O dönemde bütün faili meçhuller onun bölgesinde Sapanca-İzmit-Sakarya üçgeninde oluyor. Koman´a sormayıp da kime soracağız? Kendisini çağırdık. Tam o sırada Komisyon´un ANAP´lı üyesi Yaşar Topçu devreye girdi. ?Koman Paşa, beni MİT Müsteşarı sıfatıyla çağırsınlar, gelip bildiklerimizi anlatalım diyor? dedi. Ben de, ?Ama şimdi MİT Müsteşarı değil ki. Ayrıca ona sadece MİT´teki dönemini değil, her şeyi soracağız? dedim. Topçu, ?Olsun,? dedi ?sen öyle yaz? dedi. Meğer beni kandırmışlar.
Sizi nasıl kandırdılar?
Ben MİT Müsteşarı sıfatıyla Koman´a Komisyon´a davet yazısı yazdım. Ertesi gün Koman´dan, ?MİT Kanunu´na göre, Meclis Araştırma Komisyonu olarak MİT Müsteşarı´ndan bilgi alamazsınız? diye tehditkâr bir cevap geldi. Bana o yazıyı yazdırarak, Yaşar Topçu´yla birlikte Komisyon´u işte böyle oyuna getirdiler! ( Taraf)
(07 Haziran 2011), son güncel.: (24 Ekim 2011)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Ayhan Çarkın´ın şok itirafları ve gözaltına alınışı manşetlerimiz