Ankara'da, kamuoyunda 'amirallerin Montrö bildirisi' olarak bilinen açıklamada imzası bulunan 103 emekli amiral hakkında açılan davaya başlandı.
22.03.2022 15:09 Ankara'da, kamuoyunda 'amirallerin Montrö bildirisi' olarak bilinen ve darbe imasında bulunulan açıklamada imzası bulunan 103 emekli amiralin, 'Devletin Güvenliğine veya Anayasal düzene karşı suç için anlaşma' suçundan 12'şer yıl hapis talebi ile yargılanmasına başlandı.
21.03.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesindeki ilk duruşmaya, sanıklardan bazılarıyla avukatları katıldı. Duruşmayı Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ve bazı milletvekilleriyle Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Erinç Sağkan da takip etti. Ayrıca Milli Savunma Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı da davaya müdahil olmak için dilekçe verdi.
Duruşmanın başında söz alan sanık avukatlarından Ümit Kocasakal, Montrö'ye sahip çıkan vatanseverlere bir yurttaş olarak sahip çıkmak için salonda bulunduğunu söyledi.
Sanıklarla ilgili toplanacak bir delil bulunmadığını belirtip, beraat isteyen Kocasakal, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun, unsurları oluşmadığı anlaşılan suçtan ötürü sanık beyanları alınmadan beraat kararı verilmesini hukuki bulduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanlığı ve Milli Savunma Bakanlığının (MSB) davaya müdahillik talebinde bulunduğunu hatırlatan Kocasakal, bu kurumların suçtan doğrudan zarar görmediklerini, bu nedenle davaya katılmalarının doğru olmayacağını ifade etti ve söz konusu kurumların müdahillik taleplerinin reddini istedi.
Mahkemenin müşteki kurumları duruşmaya çağırmasını eleştiren Kocasakal, atılı suçun şikayete bağlı olmadığını, bu nedenle söz konusu kurumların müşteki olamayacaklarını savundu.
Sanıkların, vatan sevgisi ve yurttaş sorumluluğu gereği yaptıkları açıklamadan dolayı üzerlerine atılan suçlamanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu öne süren Kocasakal, davanın kendisine Silivri mahkemelerinin acı hatıralarını çağrıştırdığını belirtti.
Sanıkların fikirlerini açıkladıklarını bildiren Ümit Kocasakal, 'Fikir açıklamak için birilerinden izin ve onay mı almak gerekiyor? Vatan sevgisinden, ülke için endişelenmekten emekli mi olunur?' diye konuştu.
Sanıkların suçu işleyecek vasıtalara da sahip olmadıklarını savunan Kocasakal, bir düşüncenin açıklanmasının suça kafi sayılamayacağını, tamamı emekli olan sanıkların yaptığı açıklamanın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
İddianameyi de eleştiren Kocasakal, 'Bu iddianame net biçimde savcılık tarafından hazırlanmamış. Hukuki niteleme ve delil değerlendirmesinden yoksun iddianamede sanıklara suç icat edilmiş. Bir fiile suç arayamazsınız, fiil bir suç tipine oturuyorsa oturuyordur. Aramışlar, taramışlar buna uydurmuşlar. Bu iddianame hukuksal açıdan kara bir lekedir.' diye konuştu.
Kocasakal, suça konu açıklamada yer alan 'aksi takdirde' ifadesinin tehdit unsuru içermediğini, bunun uyarı olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.
AVUKAT HALKA HAKARET ETTİ
Emekli askerlerin açıklamasıyla ilgili yurdun dört bir yanından gelen suç duyurusu olduğunu anımsatan Kocasakal, “Bu kadar insan suçu ve suç tipini tespit etmiş. Hukuk fakültelerine gerek yok o zaman” diye gelen dilekçelerin tek elden çıkmış gibi olduğunu ifade etti.
MAHKEMEDEN KOCASAKAL'A RET
Avukat Kocasakal'ın beyanının ardından ara kararı açıklayan mahkeme, sanıkların beyanları alınmadan beraat ettirilmesi yönündeki talebi reddetti. Heyet, katılma taleplerini ise sanıkların tamamının savunmasının alınmasının ardından değerlendireceğini bildirdi.
Ara karardan sonra savunma yapan sanıklardan emekli Tuğamiral Abdullah Akgül, hakkındaki suçlamayı kesinlikle reddettiğini ve beraat istediğini söyledi.
Mesleki geçmişini anlatan Akgül, emekli amirallerin kurduğu bir WhatsApp grubuna üye olduğunu, söz konusu grupta bir duyuru hazırlanacağını öğrendiğini, duyuruya imza attığını fakat içeriğe katkısının olmadığını anlattı.
Duyuruyu imzalamasının sebeplerini anlatan Akgül, ülkenin tapu senetlerinden biri olan Montrö Sözleşmesi'nin tartışmaya açılmasını doğru bulmadığını ifade etti.
Hazırladıkları duyurunun muhtıra olarak nitelenemeyeceğini aktaran Akgül, 'Muhtıralar bir güce dayanır. Yıllar önce emekli olmuş, emretme yetkisi bulunmayan, her biri farklı şehirlerde yaşayan kişilerin böyle bir gücü olabilir mi? Bu açıklamanın, hangi gerekçelerle muhtıra olarak adlandırıldığını anlamak mümkün değil.' diye konuştu.
İddianamede suç unsuru bulunmadığını savunan Akgül, iddiaların hukuki ve fiili dayanaktan yoksun asılsız değerlendirmelerden ibaret olduğunu öne sürdü.
Akgül, muvazzaf Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) mensuplarını hükümete karşı illegal şekilde harekete geçmeye çağırdıkları yönündeki suçlamanın da gerçeği yansıtmadığını, TSK tarihinde emekliler tarafından harekete geçirilmiş herhangi bir muvazzaf kuvvet bulunmadığını, hiçbir emeklinin görevdeki kişiye tavsiyede dahi bulunamayacağını, bunun hakaret kabul edileceğini dile getirdi.
'Darbeye direnen halkımızın arasında yer aldım'
Sanık Abdullah Can Erenoğlu da emekli bir koramiral olarak, Türkiye'nin anavatan ve mavi vatandaki hak ve çıkarlarını korumak maksadıyla devletin verdiği görevleri 40 yıl boyunca mutlak sadakatle yerine getirdiğini belirtti.
Bir ülkeye yapılabilecek en büyük ihanetin darbe olduğuna ve millet iradesinin üstünlüğüne inandığını aktaran Erenoğlu, emekli amirallerin duyurusunun yurttaşlık görevi ve sorumluluk duygusuyla hazırlandığını ve kamuoyuna yönelik bir düşünce açıklaması olduğunu ifade etti. Erenoğlu, duyuruda darbeye ilişkin en ufak bir ifade bulunmadığını savundu.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimi sırasında direnmek için sokağa çıkan ilk amiral olduğunu anlatan Erenoğlu, şunları kaydetti:
'Genelkurmay Başkanlığı önünde darbeye direnen halkımızın yanında yer aldım. Üzerimize helikopterden ateş edildi. Canım pahasına direndim. Vatan sevgisi emekli olunca bitmiyor. O nedenle gittim. Daha sonra Sahil Güvenlik Komutanlığının önüne geçtim. 3 yıl buranın komutanlığını yapmıştım. Burada direnenler olduğu söylendi. İçeri girmek istedim. Bana ateş edildi. Canım pahasına direndim ve bu kişilerin teslim olmalarını sağladım. Bunu kendi irademle yaptım.'
İddianamede delil olarak sunulan hususların, yakın tarihe dair yorumlar ve siyasilerce yapılan açıklamalardan ibaret olduğunu savunan sanık, iddianamede siyasi beyanlara, tek elden çıkmış tepkilere ve niyet okuma niteliğindeki değerlendirmelere yer verilmesinin adalete zarar vereceğini söyledi.
Suça konu metnin başlığının duyuru şeklinde olduğunu, metinde bildiri ifadesinin yer almadığını belirten Erenoğlu, 'Tüm bu yargısız infaz ve karalamalar, duyurunun bilgilendirme amaçlı mahiyetini değiştirmedi.' dedi.
Erenoğlu, sanıklardan hiçbirinin atılı suçu işleyecek gücünün ve niyetinin bulunmadığını kaydetti.
'Herkes aynı noktaya geldi'
Emekli Tuğamiral Ahmet Şenol da 70 yıllık yaşamı boyunca ilk kez mahkeme önüne çıkıp savunma yaptığını söyledi.
Siyasi demeçlerden ötürü adil yargılanma hakkının elinden alınmasından endişe duyduğunu belirten Şenol, duyurunun hazırlanmasında bir dahlinin olmadığını, suç unsuru taşımayan açıklamanın tamamen iyi niyetle saygı ve nezaket içinde yapılmış bir bilgilendirmeden ibaret olduğunu ifade etti.
Açıklamanın Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin tartışmaya açılmasının önüne geçmek amacıyla hazırlandığını aktaran Şenol, muvazzaf TSK mensuplarını hükümete karşı illegal biçimde harekete geçirme suçlamasının kendileri açısından hiçbir karşılığının bulunmadığını savundu.
Sanıklardan Emekli Koramiral Atilla Kezek de üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini söyledi. Duyuru yayınlanır yayınlanmaz daha içeriği anlaşılmadan yoğun saldırıya uğradıklarını ve linç edildiklerini öne süren Kezek, 'Gözaltına alındık, kelepçe takıldı ama savaştan dolayı şimdi herkes bizimle aynı noktaya geldi. Bu yazıda kimseyi incitecek bir söz yoktur. Biz Montrö'nün önemini vurguladık.' ifadelerini kullandı.
Sanıklardan emekli Tümamiral Emin Sami Örgüç, emekli amiraller arasında kurulan WhatsApp gurubuna üye olduğunu, açıklamayı burada gördüğünü ve suç unsuru taşımadığı için imzaladığını söyledi.
Duyurunun yayınlanma zamanında herhangi bir özel amaç güdülmediğini öne süren Örgüç, açıklamada yer alan kelimelere özel anlamlar yüklenerek haklarında suç üretilmek istendiğini savundu. Örgüç, açıklamanın düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Rusya-Ukrayna savaşının kamuoyuna sundukları düşüncelerin haklılığını ortaya çıkardığını dile getiren Örgüç, beraat talebinde bulundu.
DETAYLAR
Emekli asker Abdullah Akgül, iddianamedeki suçlamaları reddederek, daha önceki ifadesinin geçerli olduğunu belirtti. Akgül, askeri geçmişinden bahsettiği savunmasında, “Emekli amiraller Whatsapp grubunu üyeyim. 2 Nisan 2021 günü Montrö e sarıklı cübbeli amirale yönelik bildiri hazırlandığını gördüm. Emekli amiral Ergun Mengi’ye beni de ilave edebilirsin mesajı yazdım. İçeriğinde yer alan hususlara ilişkin katkım almadı. İmza koymama gelince Montrö anlaşması yazılı ve görsel basında doğru bilgiye dayanmadan tartışmaya açıldı. Montrö Anlaşması Lozan’ın tamamlayıcısı ve ülkemizin tapu senetlerinden biridir” diye konuştu.
Akgül, Montrö’nün bugün ve gelecekte ülke güvenliği açısından Deniz Harp Okulu’nda anlatıldığını kaydederek, “Daha önce de emekli büyükelçiler bu konuda kamuoyuna açıklama yayımlamışlardı” diye hatırlattı.
Akgül, muhtıra verebilmek için Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tüm imkanlarının ellerinde bulunması gerektiğini ifade ederek, “Yıllar önce emekli olan kişilerin böyle gücü ve imkanı olabilir mi? Hangi gerekçelerle muhtıra olarak kabul edilir anlamak mümkün değil” dedi.
Emekli asker Abdullah Can Erenoğlu, bütün darbe dönemlerini yaşadığını aktararak, “Bütün darbe dönemlerini yaşayan ve ülkemize verdiği zararların bilincinde olan bir kişi olarak bir ülkeye verilecek ön büyük zararın darbe olduğuna inanan birisiyim” dedi.
Yaptıkları duyurunun sadece düşünce açıklaması olduğunu kaydeden Erenoğlu, suçlamanın somut bir delile dayanmadığını belirterek, “Asrın iftirası balyoz davasında üç yıl hürriyetimden yoksun bırakıldım. Bu hürriyetimden yoksun bırakanlar Fetullahçı olduğu kesinleşti ve yargılanıyorlar… Devletin güvenliğine ve anayasal düzenine tehdit olan Fetullahçı terör örgütünün 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimine karşı direnmek için sokağa ilk çıkanlardan biri benim. Yanıma çakı bile almadım. Direnen halkımızın yanına katıldım. Genel Kurmayın orada masun Mehmetçiğin dışarı çıkarılmasını sağladım. Darbeyi kimin yapıp yapmadığı beni ilgilendirmiyor. Darbeler bu ülkeye ihanet” diye konuştu.
“Yıllarca terörle mücadele eden birisi olarak Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü’nde ifade verdim” diyen Erenoğlu, iddianameye ilişkin ise “Delil diye sunulan hususlar yakın tarihe dair yorumlar ve siyasi çevrelerce yapılan açıklamalardır. Adil yargılanma hakkının tüm unsurlarıyla korunması için herhangi bir beyanda bulunmamaları gerekirken iddianamede siyasi beyanlar, tek elden çıkmış gibi görünen beyanlara yer verilmesi adalete zarar verir. Adalete siyaset karışırsa adalet biter. Hukuki olduğu iddia edilen bir iddianamede siyasi beyanlara yer verilmemelidir” diye iddianameyi eleştirdi.
Komutanlıklar ve yüksek yargı organlarından gelen kendi açıklamalarına karşı yapılan açıklamalara ilişkin de “İtibar suikastlığı ve haysiyet cellatlığı yapılarak lekelenmeme hakkımız ihlal edildi” diyen Erenoğlu, temel hak ve özgürlüklerinin ihlal edildiğini kaydederek, Montrö’nün önemini “Bugünlerde Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı karşısında önemi çok daha iyi anlaşılan Montrö Sözleşmesinin korunmasına inandım” diye anımsattı.
“Onurumuz ve toplumsal saygınlığımızla oynandı” diyen Erenoğlu, “Vatan ve millet sevgisini yüreğinde yaşayan onurlu bir insan olarak vatanıma, milletime sadakat ile hizmet ettim. Buz gibi lekesiz, kar gibi beyaz olan üniformamı onurla taşıdım” diye sözlerine ekledi.
Emekli asker Ahmet Şenol, 70 yaşında olduğunu ve hayatı boyunca ilk defa böyle bir ağır suçlama ile mahkeme karşısına çıktığını belirterek, “Hayatım boyunca hiç ceza almadım, mahkeme ile karşılaşmadım. Yaşanılan kumpas davalarından, suçsuz meslektaşlarımın hapse atılmasından, siyasi parti mensuplarının demeçleri nedeniyle adil yargılanma hakkının korunamamasından, yargının tarafsızlığı ve bağımsızlığının olmuşuz etkilenmesinden endişe duymaktayım” dedi.
Şenol, açıklamalarının iyi niyetle bilgilendirmeden ibaret olduğunu kaydederek, “Beni en çok üzen Yargıtay’ın Balyoz davasını bozma kararındaki argümanların bu iddianamede referans alınarak emekli amirallerin açıklamasını suç ile ilişkilendirilmeye çalışılmasıdır” diye konuştu.
Şenol, açıklamalarının muhtıra özelliği taşımadığını ve önceki muhtıraların emekli değil görevli askerler tarafından verildiğini bildirerek, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamasını anımsattı ve “Sayın Cumhurbaşkanımızın beyan ettiği görüş ile davaya konuş açıklamamız arasında fark bulunmamaktadır” dedi.
Şenol, Millî Savunma Bakanlığı’nın da Montrö açıklamasının kendi açıklamalarıyla uyuştuğunu ifade ederek, şunları söyledi:
“Dava konusu basın duyurusunda suç için anlaşma ve anlaşmayı gösteren elverişli vasıtalar, kasıt söz konusu değildir… İddianamenin kendisi bir araya gelinmemiş telefon dinlemeleri ve HTS kayıtlarının incelemesinden de suç unsuru bulunmadığını belirmiştir.”
Sanık avukatlarının beyanının ardından mahkeme, yarın devam etmek üzere duruşmayı tamamladı.
22.03.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesindeki ikinci duruşmaya, sanıklardan bazılarıyla avukatları katıldı.
Davanın ikinci celsesinde savunma yapan sanıklardan Engin Heper, ilk görevinin, boğazlardan geçen yabancı gemilerin Montrö'nün şartlarına uyup uymadığını kontrol etmek olduğunu söyledi.
Daha sonra 3 yıl NATO karargahında görev aldığını belirten emekli amiral Heper, 'Burada da bana hep 'Bizim gemilerimizi neden Karadeniz'e sokmuyorsunuz' sorusu yöneltiliyordu. İşte ben bu görevlerde bulundum. Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin önemini, Montrö'nün feshi veya tadilinin Türkiye'nin aleyhinde olacağını bilen biri olarak, bu açıklamayı kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla imzalama ihtiyacı hissettim.' dedi.
Montrö'nün feshi yoluna girildiği an Türkiye'ye Birleşmiş Milletler (BM) deniz hukukunun dayatılacağını aktaran Heper, bu nedenle Montrö konusunda her türlü söylem ve eylemde dikkatli olunması gerektiğini ifade etti.
Sanıklardan Erdem Caner Bener de daha önce Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) kumpas davalarından olan Balyoz davasında yargılandığını, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında sokağa çıkıp darbecilere karşı halkın yanında yer aldığını bildirdi.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin, Lozan ile birlikte ülkenin temel kurucu anlaşmalarından biri olduğunu belirten Bener, son dönemde bu sözleşmeye yönelik küçümseyici açıklamalara karşı, sözleşmenin önemini bilen biri olarak duyuruyu imzalama ihtiyacı hissettiğini anlattı.
Rusya-Ukrayna savaşının, Montrö Sözleşmesi'nin Türkiye'nin güvenliği açısından ne kadar önemli olduğunu bir kez daha ortaya koyduğunu söyleyen Bener, 'Ülkemizin hak ve çıkarlarına katkı sunmak amacıyla iyi niyetli bir duyuru olan suça konu metni, Balyoz davasından sonra katıldığım WhatsApp grubunda görünce fikir özgürlüğü kapsamında imzaladım. Kamu yararına bulduğum söz konusu metinde devletimize, Cumhuriyetimize, birlik ve beraberliğimize zarar verecek en küçük bir ifade görmedim.' diye konuştu.
Haklarındaki iddianamenin hiçbir somut delile dayanmadığını, subjektif yorum ve değerlendirmeler üzerine kurulduğunu savunan Bener, duyuruda devletin güvenliği ve anayasal düzene karşı herhangi bir tehdit bulunmadığını öne sürdü.
'Hazırlık amacıyla özel bir toplantı ve planlama yapılmamıştır'
Sanıklardan Ergun Mengi de duyurunun amacının, Montrö Boğazlar Sözleşmesi'nin, Türkiye'nin güvenliği açısından önemini vurgulamak olduğunu savundu.
'Bu duyuru, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanıldığı ortak bir metindir. Duyuru WhatsApp grubu üzerinden hazırlanmış, hazırlık amacıyla özel bir toplantı ve planlama yapılmamıştır.' diyen Mengi, Türkiye ve yabancı ülkelerde farklı meslek grubundan uzmanların da benzeri açıklamalar yaparak kamuoyunu bilgilendirdiğini, bunun suç olarak görülemeyeceğini ifade etti.
Montrö tartışmasının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a da sorulduğunu ifade eden Mengi, 'Sayın Cumhurbaşkanımız tam olarak amirallerin basın duyurusundaki endişelerini kamuoyuyla paylaşmış, Montrö'nün korunması gerektiğini vurgulamıştır.' savunmasını yaptı.
Duyuruyu, TBMM Başkanının Montrö Sözleşmesi'ne ilişkin açıklaması üzerine hazırlama ihtiyacı hissettiklerini ve emekli büyükelçilerin daha önce yaptığı duyuruyu taslak metin olarak kullandıklarını bildiren Ergun Mengi, duyurudaki, 'Yüce Türk milleti' ve 'aksi halde' ifadelerinin bağlamından kopartılarak suç oluşturulmaya çalışıldığını öne sürdü. Mengi, 'Yüce Türk milleti ifadesi ilk taslakta bulunmamaktaydı. Bu ifade en son bir öneri olarak metne dahil edilmiş, herhangi bir itiraz gelmemesi üzerine yayınlanan metinde yer bulmuştur. Zaten Türk milletine yüce denmemesi uygun düşmezdi.' dedi.
Montrö'nün ülke açısından önemini anlatan Mengi, bu kadar hayati öneme sahip bir konuda emekli amirallerin endişelerini dile getirmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğunu belirtti.
Mengi, duyurunun yayınlanma saatine ilişkin bazı basın organlarında 'gece yarısı' olarak yapılan değerlendirmelerin de gerçeği yansıtmadığını, 5-6 günde bitirileceği düşünülerek yayınlama tarihi 6 Nisan olarak taslaklara yazılan duyurunun, 3 Nisan'da yeterli sayı sağlanınca yayınlandığını ve saat 19.14'te dağıtıldığını bildirdi.
Ergun Mengi, duyurunun saat 20.17'de televizyon kanalında yer bulduğunu, ilk olarak bir internet sitesinde 22.54'te tam halinin yayımlandığını anlattı.
'Haddini aşan bir ifade, bir seyahat öncesi hızlıca yazdım'
Avukatların sorularını da yanıtlayan Mengi, duyurunun gizli toplantılarla hazırlanmış, örgütlü, planlı ve programlı bir çalışmanın ürünü olmadığını söyledi.
Emekli amiraller arasında görevlendirme yapabilecek bir konumda bulunmadığını kaydeden Mengi, her değişiklikten sonra taslak metni WhatsApp grubunda paylaştığını belirtti.
Ergun Mengi, WhatsApp grubundaki 'Montrö'yü araç olarak kullandık' paylaşımının sorulması üzerine, 'Bu haddini aşan bir ifade, bir seyahat öncesi hızlıca yazdım. Burada kastım, sarıklı amiral ve harp okullarına giriş koşullarının değiştirilmesine ilişkin endişemizin açıklamaya eklenmesiyle ilgilidir.' dedi.
'Son yaşananlar haklılığımızı ortaya koymuştur'
Sanık Osman Nadir Kınay da duyuruyu 3 Nisan günü sabah saatlerinde WhatsApp grubunda gördüğünü, özel olarak kimsenin kendisini bilgilendirmediğini belirtti.
Diğer emekli amirallerin onayladığını görünce kendisinin de metni onayladığını bildiren Kınay, amacının Montrö'nün tartışmaya açılmasının önüne geçmek olduğunu söyledi.
Kınay, 'Zaten o günlerde Cumhurbaşkanımız da bizim gibi değerlendirme yapmış ve daha iyisi yapılıncaya kadar Montrö'ye sahip çıkılacağını bildirmiştir. Son yaşananlar da haklılığımızı ortaya koymuştur.' diye konuştu.
Sanık avukatlarının beyanının ardından mahkeme, yarın devam etmek üzere duruşmayı tamamladı.
23.03.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20'nci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın 3'üncü duruşmasında sanıklardan, Erol Adayaner, Gürkan İnan, Hasan Nihat Doğan, Hayati Bilgiç, Haluk Sayın ve Tanzar Dinçer savunma yaptı.
Sanıklardan Erol Adayener, duyurunun Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tartışmaya açılması ile kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla yapıldığını, anayasa ile güvence altına alınan düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini kullandıklarını bildirdi. Adayener, duyurunun içeriğinde herhangi bir tehdit unsuru bulunmadığını, haklarındaki iddiaların soyut ve mesnetsiz olduğunu savundu. Daha önce emekli büyükelçilerin Montrö ile ilgili yaptığı açıklamaya da imza koyduğunu ifade eden Adayener, “Birbirine benzer açıklamalardan ikincisi nedeniyle suçlu görülmemi kamuoyunun takdirine bırakıyorum” dedi.
Sanıklardan Gürkan İnan, duyuru metnini görmediğini, metnin oluşmasında dahli olmadığını söyledi. WhatsApp grubunda olmayan sanıklardan Ergun Mengi tarafından arandığını, bildiriye imza atmalarını rica ettiğini belirtti. 'Televizyonda, 'Emekli Amiraller darbe imalı bildiri yayımladı' haberlerini gördüğümde daha önce hiç okumadığım duyuru metnimizi okudum.' sözleri ile kendini savundu.
Tanzar Dinçer de amaçlarının Montrö sözleşmesinin önemini anlatmak olduğunu öne sürdü. Dinçer, 'Metin ile ilgili hiç kimseyle konuşup tartışmadım' dedi.
Sanıklar, haklarındaki suçlamaları reddetti, beraatlerini istedi.
Duruşmaya, sanıkların savunmasının tamamlanmasının ardından yarın devam edilmek üzere ara verildi.
24.03.2022 GÜNKÜ DURUŞMADA YAŞANANLAR
Ankara 20. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, bazı tutuksuz sanıklar ile avukatları katıldı.
Sanık emekli tuğamiraller İsmail Ruhsar Sümer, Mehmet Ali Çınar, Mehmet Ali Özgüven ile emekli tümamiral Ömer Vedat Ersin hakim karşısına çıktı.
Montrö Antlaşması'na ilişkin gündemdeki tartıştırmalar nedeniyle görüşlerini kamuoyuyla paylaşmak için dava konusu bildiriyi yayımladıklarını belirten sanıklar, bu eylemin fikir ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini savundu.
Suç işleme amacıyla hareket etmediklerini belirten sanıklar, suçlamaların soyut iddialara dayandığını, bu nedenle haklarında beraat kararı verilmesini talep etti.
Yarın görülecek duruşmada sanıklar Mühittin Aziz Öztürk, Mustafa Ültanur, Namık Kemal Çalışkan, Tanzar Dinçer ve Tufan Mimir savunma yapacak.
12'şer yıla kadar hapis cezası talep ediliyor
İddianamede, sanıklar hakkında 'Devletin Güvenliğine veya Anayasal Düzene Karşı Suç İşlemek için Anlaşma' suçundan 12'şer yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
(22 Mart 2022, 14:55), son güncel.: (24 Mart 2022)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER: