Dün internette yayınlanan bir özel kuvvetler yarbayının ses kaydı gündemi sarstı. 12 sene Özel Kuvvetler´de aktif görev yapmış olan Yarbay NSD´nin açıklamaları kamuoyunda ´kontrgerilla´ olarak bilinen bu güçleri tekrar gündeme getirdi. Yarbay ses kaydında, Ergenekon yapılanmasının ve PKK terör örgütünün kontrgerilla ya da Gladyo olarak da bilinen Özel Kuvvetlerle ilişkisini anlatıyordu: ´Özel Kuvvetler´de maalesef Ergenekon diye bir şey var. Ergenekon´dan tutuklu olan herkesin nerde görev yaptıklarını, nerde ne şekilde kullanıldıklarını biliyorum. Abdullah Öcalan da Murat Karayılan da devletten gayri nizami harp eğitimi almış kişilerdir. Cem Ersever, Abdullah Çatlı´dan farkları 10 yıl görev yaptıktan sonra öldürülememiş olmalarıdır.´
01.02.2012 16:06 Dün internette yayınlanan bir özel kuvvetler yarbayının ses kaydı gündemi sarstı. 12 sene Özel Kuvvetler´de aktif görev yapmış olan Yarbay NSD´ye ait olduğu iddia edilen ses kaydı, Ergenekon yapılanmasına ve PKK terör örgütünün Gladio/kontrgerilla olarak da bilinen özel kuvvetlerle ilişkisine dair iddialar içeriyordu. PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan ile şu andaki yöneticisi Murat Karayılan´ın, gayri nizami harp eğitimi almış devletin adamları olduğunu belirten Yarbay NSD, Ergenekon tarzı yapılanmanın varlığını da doğruluyor.
Konuşmasında Ergenekon tarzı yapılanma maalesef var diyen NSD, bu yapılanma içinde görev alanların şu andaki görevinin ne olduğunu bilmediğini belirterek Ne işe yaradıklarını, ne yaptıklarını, daha önce nerede görev yaptıklarını, nasıl, nerde, ne şekilde kullandığımızı falan biliyorum diye konuşuyor. Kemal Burkay´ın mecliste Apo derin devletin ve Ergenekon´un adamı ifadelerini askerler de doğruladı. Biz neyle mücadele etmişiz? diye isyan eden ve gayri nizami harp usulleri hakkında bilgi veren NSD, yakın tarihin karanlık olaylarına ışık tutacak şu ifadeleri kullanıyor:
Ülkenin menfaati için adamı en üst noktalara kadar yetiştirirsin. Tehlikeli olacağı zaman imha edersin bu böyledir. Cem Ersever, Abdullah Çatlı imha edilmiştir. Korkut Eken sesi soluğu çıkıyor mu bu yakınlarda imha edilir. Bunun gibi belli başlı adamlar faydalanılır, istifade edilir, devletin başına bela olacağı zaman imha edilen adamlardır. NSD, konuşmasının bir bölümünde teröristbaşı Abdullah Öcalan ve terör örgütü PKK´nın lideri Murat Karayılan hakkında skandal sözler sarf ediyor. Öcalan ve Karayılan´ın gayri nizami harp eğitimi almış devlet adamları olduğunu dile getiren NSD, şöyle devam ediyor: Karayılan, Kara Harp Okulu 1988 devresindendir. Biz niye mücadele ediyoruz? Bu meslekte kaldıkça değer yargımı yiyorum. Mesela devletin gayrinizami harp yaptırtıp da öldüremediği adamlardan bir tanesi de Öcalan´dır. Devletin adamıdır, yetiştirdiği. Öcalan 10 sene kadar devlet için çalışmış bir adamdır. 10 seneden sonra imha edemiyorlar. Devletin başına bela oluyor..Özel kuvvetlerdeki adamlara çok farklı işler yaptırtıyorlar. Yani aklınıza gelmeyecek her türlü devletin bekası için gerekli olan her türlü şeyi yaptırtıyorlar. Şimdi bütün bunların hepsini bilirsen tehlikeli boyutlara geliyorsun demektir.
ÖZEL KUVVETLER YA DA KONTRGERİLLA NEDİR?
´Özel kuvvetler´ yarbayı NSD´nin ses kaydı, bu özel harp güçlerini, eski adıyla Özel Harp Dairesi´ni (ÖHD) ya da halk arasındaki meşhur adıyla ´kontrgerilla´yı tekrar gündeme getirdi. İkinci Dünya savaşı sonrası komünist Rusya´nın civarındaki ülkelere devrim ihraç etmesi, bazılarını kendi bünyesine alması ve bu tehdidin giderek tüm Avrupa´ya yayılması üzerine ABD öncülüğünde NATO savunma örgütü kuruldu. Ardından üye olacak her ülkeye koşulan bir şart ile çok gizli yarı askeri yarı sivil (paramiliter) örgütler kuruldu. Bunların amacı üye ülkelerdeki ABD karşıtı tarafların -o dönem için komünistlerin- faaliyetlerini ve iktidara gelmelerini engellemekti. Paravan örgütler kurarak ya da var olan örgütlere sızarak terör eylemleri yapacaklar, örtülü operasyon denilen bu eylemlerin sorumluluğunu komünistlerin üzerinde bırakacak, böylece halkın şiddet ve terör taraftarı gösterilen solculardan nefret etmesi sağlanacaktı.
Bu operasyonlarla solcuların halk tabanı engellenmeye, böylece iktidara yani hükümete gelmesi engellenmeye çalışılacaktı. Eğer herşeye rağmen bu başarılamazsa terör ve her türlü kaos çıkarıcı yöntemlerle sol hükümetler yıpratılacak, askeri darbeler teşvik edilecekti. 12 Eylül darbesine giden süreç hatırlanırsa bu yöntemlerin nasıl başarıyla uygulandığı görülebilir. Eğer yine herşeye rağmen başarısız olunur da sol hükümet ruslarla işbirliği yaparsa ve bunun sonucunda bir Rus işgali yaşanırsa özel kuvvetler bu kez cephe gerisinde faaliyete geçecekti. Öğretilen her türlü sabotaj ve terör eylemleri kullanılarak kaos çıkarılacak, işgal güçleri ve yönetim yıpratılacaktı.
İMHA EDİLEN ÖZEL KUVVET ELEMANLARI
İşte bu gizli grupların kurulma amacı tam olarak bunlardı. Açık bir savaş yerine gerilla savaşı yürüterek ülke yönetimlerini birer birer ele geçirmeye başlayan komünistlere karşı ´karşı-gerilla´ anlamına gelen ´kontr-gerilla´ savaşı yöntemleri geliştirildi. Bu özel savaşı yürütecek gruplar, çok özel eğitim alan komandolar ile sivil elemanlardan oluşturuldu. Şüphesiz hepsinin antikomünist olmasına dikkat edildi. Vatansever nitelikli ve sayıları binlerce olduğu ileri sürülen bu elemanlardan vicdanen rahatsızlık duyarak, ideoloji değiştirerek ya da diğer nedenlerle kontrol dışına çıkanlar, özel kuvvetler yarbayının ses kaydında da belirttiği gibi derhal imha ediliyordu.
ÜLKELERİ KİM YÖNETİYOR
Bu gruplar öyle gizliydi ki üye ülkelerin başbakanlarının, hükümetlerinin ve meclislerinin dahi haberi olmadı. ABD, CIA öncülüğünde üye ülkelerin askeri ve sivil istihbarat yöneticileriyle irtibata geçerek bu örgütlerin kurulmasını sağladı. NATO´ya üye olan Türkiye de bu şartı kabul ederek Seferberlik Tetkik Kurulu´nu kurdu. İlk adı bu olan yapılanmanın adı daha sonra Özel Harp Dairesi (ÖHD), son olarak da Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) şeklinde değiştirildi.
TÜRKİYE´DE İLK ORTAYA ÇIKIŞI
Türkiye´de varlığı ilk kez yine bir yarbay tarafından dile getirildi. Yargılandığı ´Bomba Davası´ adıyla ünlenen davada çok çarpıcı bir savunma yapan kurmay yarbay Talat Turhan, kontrgerilla adı verilen bu örgütün varlığına dair resmi belgeleri bir bir ortaya koydu. Ecevit´in Özel Harp Dairesi´nin varlığını tesadüfen öğrenmesi ve halka açıklayarak kontrgerilla iddialarına katılması ise daha sonra oldu. Yıllar boyu masrafları için ödeneğini ABD´den alan bu daire, Kıbrıs Barış Harekatı´nı protesto eden ABD tarafından parasız bırakılınca kontrgerilla örgütünün de bu kuruluş olduğu tesadüfen ortaya çıktı. Başlangıçta ABD finansmanıyla kurulan, başbakan Ecevit´in bile haberdar edilmediği özel kuvvetlerin varlığı işte ilk kez bu şekilde 1970´li yılların başlarında ortaya çıktı. Daha çarpıcı şekilde varlığının farkedilmesi ise yıllar sonra İtalya´da gerçekleşti.
GENELKURMAY´DAN KRİTİK İFADE
Nato ülkelerinde farklı adlarla anılan bu örgütlerin İtalya´dakinin adı ´gladio´, Türkiye´deki adı ´kontrgerilla´ idi. 1990 Kasım ayında İtalya´da Ergenekon soruşturmasının başlamasına benzer bir durum yaşandı. Bir terör olayının izini süren savcı, Gladio örgütünün izine ulaştı. Soruşturma genişleyerek sonunda tüm Nato üyelerini sarsan Gladio skandalının patlamasına yol açtı. Nato ülkeleri resmen bu örgütlerin varlığını kabul ettiler, Türkiye ise ısrarla reddetti. Oysa Rusya´ya komşu olan Türkiye Nato´nun en hassas kanadı idi ve en kanlı ve yoğun şüpheli terör olayları Türkiye´de yaşanmıştı. Yani örgütün en fazla Türkiye´de var olması mantıklı olurdu. İtalya´da skandalın patlayarak Gladio´nun açığa çıkarılması kimilerine göre bilinçli idi. Rusya´da çöken komünizmin Batı için artık tehdit olmaması nedeniyle bu örgütlere gerek kalmamıştı. Gayrı resmi açıklamalarda Nato´nun yeni hedefinin İslam olduğu dillendiriliyordu. Nato üyeleri arasında tek islam ülkesi Türkiye olduğuna göre onun varlığının Türkiye´de inkar edilmesi ve varlığının sürdürülmek istenmesi bu açıdan anlamlıydı. İtalya´da patlayan Gladio skandalı Türkiye´de de örgütün varlığına dair tartışmaları başlatınca, Genelkurmay 4 Aralık 1990 tarihinde bir basın bilgilendirme toplantısı düzenledi. Örgütün Türkiye´de olmadığını iddia eden Genelkurmay yetkilileri ağızlarından kritik bir cümleyi kaçırdı: ?..Özel Harp Dairesi yalnız antikomünist değildir. Din devrimine de karşıdır...? Açıklamada ´devrim´ kelimesi kullanılmıştı. Başörtüsü taleplerinin en fazla dikkat çektiği o dönemde, ?toplumsal hayatta İslam´ın gittikçe daha çok yer alması?nın, brifingi verenlerce din devrimi süreci olarak görüldüğü anlaşılıyordu. Türkiye´de bir din devrimi süreci yaşandığını ima eden Genelkurmay yetkilileri, örgütün gerekliliğini vurgulayarak varlığını dolaylı olarak kabul etmiş oldular.
GLADİO SKANDALI, LAİKLİK SUİKASTLERİNİ DURDURDU
Gladio skandalı İtalya´da 1990 Kasım ayında patladı. Türkiye´de ise o yılın içinde birkaç aylık aralarla peşpeşe 4 suikast gerçekleşti: 1990 Ocak: Prof. Dr. Muammer Aksoy, Mart: Gazeteci Çetin Emeç, Eylül: Gazeteci Turan Dursun, Ekim Doç. Dr. Bahriye Üçok. Kamuoyunca tanınan laik aydın ve gazeteciler bu suikastlerde öldürüldü. Profesyonelce işlenen bu cinayetlerin failleri bulunamadı. Cenaze törenlerinde hep islami kesim ve İran suçlandı. O dönem ABD İran´a saldırı hazırlığı yapmaktaydı ve Türkiye´nin de kendi tarafında yer alması için baskı yapıyordu. Bu cinayetler işte bu baskıyla paralel zamanlamayla gerçekleşti. Türkiye´de kendisi aleyhinde kamuoyu oluşması o dönem hiç işine gelmeyecek olan İran´ın bu suikastleri işlemiş olması ihtimali kimseye anlamlı gelmiyordu. 4´üncü cinayetten 1 ay sonra İtalya´da patlayan skandal dikkatleri birden kontrgerillaya çevirdi. Peşpeşe gelmiş olan laiklik suikastleri uzun süre kesildi. Çok anlamlı bulunan bu durum laik kesim de dahil olmak üzere kamuoyunda cinayetlerin Kontrgerilla´nın işi olduğuna dair görüşe neden oldu.
ÖZEL HARP´İN MUHTEŞEM ÖRGÜTLENMESİ
Bir işgal durumunda düşman kuvvetleri zayıflatmak için kendilerine cephe gerisinde terör ve karışıklık çıkarma yöntemleri öğretilen Özel Harp mensubu sivil uzantıların, bu yeteneklerini yurt içinde iç düşmana karşı da uygulayıp uygulamadıkları hep tartışıldı. Türkiye´de son 40 yıldır meydana gelen terör olaylarında Özel Harp´in ya da diğer adıyla kontrgerillanın adı hep gündeme geldi. Son olarak Bursa İnegöl ve Hatay´daki kitlesel kışkırtma olaylarının arkasında olmakla suçlanan Özel Harp Dairesi´ne bağlı sivil uzantıların, 6-7 Eylül 1955´te İstanbul´da meydana gelen, özellikle Rumlara yönelik taciz ve yağmalama olaylarının da arkasında olduğu ve dolayısıyla yurt içinde de kullanıldığı, konuyu bilen bir orgeneralin, ´Özel Harp Dairesi´nin (ÖHD) işiydi ve muhteşem bir örgütlenmeydi´ sözleriyle ortaya çıkmıştı.
ÖZEL KUVVETLERE ÖZEL HAKLAR
Öyle özel ayrıcalıkları vardı ki bu özel kuvvetlerin, mevcut kanunlara tabi olmayacak, yakalanırlarsa soruşturulmayacaklardı. Yıllarca öyle de oldu. Örneğin Başbakan Ecevit´e 1977´de düzenlenen ve ilk kez rastlanan bir silahla yapılan suikast girişimi kapatıldı. Ecevit 1978´de Başbakan olunca bu suikasti araştırdı. Karşısına kendisinin ifadesiyle ´Özel Harp Dairesi´ çıktı. Soruşturmasını sonuca ulaştıramadı. ´İzler bir noktadan sonra kayboluyordu´ dedi.
Başbakan olan Demirel´in muhalefetteki Ecevit´e Taksim´de konuşma yaparken suikast düzenleneceğine dair diğer bir ihbar da aynı şekilde aydınlatılamadı.
1987´de Başbakan Turgut Özal´a ANAP kongresinde silahlı saldırı yapıldı. Olayı savcı Uğur Tönük soruşturdu ancak tamamlayamadı. Şok eden sebebi Savcı Tönük TBMM´de kurulan Horzum Araştırma Komisyonu´na şöyle anlattı: Afyon Dazkırı´da 1974-77 seneleri arasında Ege´de meydana gelen sol hareketleri önlemek için bir kontrgerilla teşkilatı kurulduğunu, Kartal Demirağ´ın da bu teşkilatın yetişmiş bir elemanı olduğunu tespit ettik. Komisyon, Afyon´daki teşkilatın üzerine gitmeye karar verdi. Tam o aşamada, Ortaköy´de bir villaya davet edildim. MİT görevlisi olduğunu sandığım 3 kişi bana ´Tahkikatı kesin´ dedi. Bir generalin adını verdiler ve ´Paşa kararınızı bekliyor´ dediler. Soruşturmadan çekildim.
Savcı Tönük başına gelenleri bir tek Turgut Özal´a açıkladı. Özal´ın Harbiye Orduevi´ndeki odasında buluşmuşlar, diz dize oturmuşlar. Tönük, kendisini tehdit edenlerin adını verdiği generali açıklayacağı anda Özal odadaki büyük ekran televizyonun uzaktan kumandasına uzanmış ve sesi sonuna kadar açmış. Sonra da Tönük, Paşa´nın ismini Özal´ın kulağına fısıldamış: Sabri Yirmibeşoğlu!
Yıllar sonra 2005 yılında Şemdinli´de meydana gelen olay da kontrgerillanın varlığını ve sorumluların nasıl yargıdan kaçırılmaya çalışıldığı çok somut şekilde gösterdi. Sanıkları soruşturan, yargılayan ve suçlarını sabit gören savcı ve mahkeme üyeleri ya meslekten atıldı ya da sürgün edildi. Yerlerine atanan yeni üyeler ve Yargıtay işbirliği ile dava önce askeri mahkemeye aktarıldı, ilk duruşmada da sanıklar serbest bırakıldı.
Yine Danıştay saldırısı, müslümanların üzerine yıkılarak kapatılmaya çalışılan diğer bir çarpıcı örnek oldu. Kameraların karartılmasından davanın kapatılmasına kadar derin güçlerin nasıl işbirliği yaptığı Ergenekon davası sürecinde ortaya çıktı.
ERGENEKON İLE BAĞLANTILAR
2007 yılında İstanbul´da başlatılan Ergenekon soruşturması bu kontrgerilla örgütüne dair çok sayıda delili ortaya koydu. Ergenekon soruşturması başlamadan önce Ankara´da ortaya çıkarılmış olan ´Atabeyler grubu´, özel kuvvetler görevlilerinin yer aldığı bir örgüttü. Çok sayıda patlayıcı ve silahların ele geçirildiği bu grubun evinde Başbakan Erdoğan´ın ev krokisi de bulundu. Tıpkı Şemdinli davası gibi bu dava da mahkemede kapatılmaya çalışılıyor. Dava sürecinde ilginç gelişmeler yaşanıyor.
Yine Ankara´da Başbakan yardımcısı Bülent Arınç´ı adım adım takip eden ve suikast yapacakları şüphesiyle yakalanan subaylar özel kuvvetler görevlisi çıktı. Subaylar yakalanınca Arınç´ın adresinin yazılı olduğu kağıdı ağızlarında aceleyle yutmaya çalıştılar ancak başaramadılar. Çarpıcı gelişmelerin yaşandığı soruşturma Özel Kuvvetler´in merkezi olan Ankara´daki Seferberlik Tetkik Kurulu kozmik arşivine kadar uzandı. 1 aya yakın süreyle bir hakim tarafından incelemelerin yapıldığı arşivdeki kayıtlar ve soruşturmayla ilgili iki yıldır bir gelişme yaşanmadı. Arada bir iddianamenin yazıldığı iddia edilse de henüz ortaya çıkmış bir netice yok.
80 kişilik ´Uyandırılanlar´ listesi
Bülent Arınç´a yönelik suikast ve izleme iddialarıyla başlayan soruşturma kapsamında Özel Harp Dairesi´ne (ÖHD) bağlı Seferberlik Bölge Başkanlığı´nda yapılan aramada imajı alınan bilgisayarlarda ilginç bir listeye ulaşılmıştı. Arınç´ın evinin çevresinde gözaltına alınan Binbaşı İ.G.´nin bilgisayarında üç ayrı klasörde 80 kişilik bir liste bulunmuş, listedeki isimler için ´canlandırılanlar´ nitelemesinin yapıldığı öne sürülmüştü. Savcılığın soruşturmanın ilerleyen safhasında 80 kişinin ifadesini alacağı belirtilmişti. Arınç´a suikast iddianamesi henüz yazılmadığı için bu listenin içeriği bilinemiyor. Bu ´canlandırılanlar´ listesinin Özel Harp Dairesi´nin uykudaki sivil uzantılarının bir bölümü olduğu ve iç düşman denilen kendi halkına karşı eyleme geçmek üzere canlandırıldığı (uyandırıldığı, aktif göreve çağrıldığı) ileri sürülmüştü.
Yine bu operasyonda yakalanmış olan özel harpçi subayların Türkiye Gençlik Birliği isimli Ergenekon´un gençlik yapılanması denilen gençlik örgütüyle bağlantılı olduğu iddiaları ortaya atıldı. TGB´nin Ergenekon sürecindeki eylemleri ve iddianamelerde hakkındaki iddialar incelenirse Ergenekon Gençlik Birliği olarak görevini yaptığı görülecektir. Bu gençlik birliğinin Özel kuvvetlerle bağlantısına dair ayrıntıları Arınç´a suikast iddianamesi ortaya çıktığında belki görebileceğiz.
Yine Ergenekon operasyonlarında tutuklanan bazı sanıkların Özel kuvvetler görevlileriyle bağlantılı olduğu ortaya çıktı. Fikret Emek gibi Ergenekon´un en büyük cephaneliklerinden birinin evinde ele geçirildiği şahıslar ise doğrudan özel kuvvetler görevlisi çıktı.
Yine Ankara´da 2010 yılında ihbar üzerine durdurulan ve Özel Kuvvetler´ce kullanıldığı ortaya çıkan kamyondaki 940 el bombasından bazılarının Ergenekon soruşturması kapsamındaki 12 olayda ele geçen bombalarla aynı seriden olduğu kriminal incelemelerle ortaya çıkarıldı. Bombalar Ergenekon´un yanı sıra değişik zamanlarda polis kayıtlarına girmiş 59 olayla da bağlantılı çıktı. Bu durum, Özel Kuvvetler´e bağlı sivil uzantıların yurt içindeki teröre karıştığı iddialarıyla örtüştü. ´Adeta nerede terör olacaksa oraya bomba temin edilmiş´ dedirtti.
KONTRGERİLLA BİTTİ Mİ?
Şüphesiz bu örnekler daha da çoğaltılabilir. Haberal´ın tutuklanmasından sonra Ergenekon operasyonları durdu deniliyor. Peki Ergenekon ya da diğer bir deyişle kontrgerilla bitti mi, çöktü mü?.. Şu ana kadar sadece tetikçilere ya da orta düzey birimlere, onların da pek azına ulaşılabildiği söylenebilir. Danıştay saldırısında bir avukat. Malatya Zirve cinayetinde 2 genç. Dink cinayetinde 17 yaşında Ogün Samast. Ergenekon´da da 3-5 astsubay, o kadar.
Ama iddialara göre NATO´ya girmemiz sonrası kurulan özel kuvvetlerin sivil hayatta kullandığı yaklaşık 10 bin kişi var. Bunlardan 5 bini siyah kuvvet denilen, silah kullanan, her türlü saldırı ve savunma eğitimini almış paramiliter gruplar. Çok tehlikeliler. Her türlü provokasyonu yapabilecek, Taksim, Maraş, Gazi Mahallesi olayları gibi olayları kolaylıkla organize edebilecek adamlar. Her biri bir Yeşil ve Çatlı. Onlara henüz ulaşılamadı. Belki ´Arınç´a suikast´ soruşturmasının iki yıldır savsaklanmasının, kozmik arşivdeki kayıtlara polisin ve savcının sokulmamasının, hatta mahkeme hakiminin dahi ancak yazarak not almasına izin verilmesinin nedeni de bu. Ergenekon davalarında mahkemelere son derece gizli belgeler geldi. Bunlar yayın yasağı getirilerek incelendi. Ancak Kontrgerilla´nın kozmik arşivindeki belgeler ise herşeyin üstünde bir sır olarak tutuluyor.
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(01 Şubat 2012), son güncel.: (07 Şubat 2012)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Ses kaydını dinlemek için tıklayın
Ses kayıtları, parmak izi ve ıslak imza gibi doğrulanabilir mi?
Ergenekon soruşturma sürecindeki ses kayıtları
Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi sayfamız
Ergenekon hala diri, Bakıcı kaçabildi
Ergenekon Aydınlık´ta: Yeni belgeler
Ergenekon´un henüz ortaya çıkarılamayan yedek (idhar) kadroları
Ergenekon ve bağlantılı iddianamelerde arama yap