BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu´nun geçtiğimiz günlerde açıkladığı ´Balyoz davasındaki tutukluluklar haksız´ içerikli rapora BM´den tepki geldi. Birleşmiş Milletler genel sekreter sözcüsü, Grubun BM adına açıklama yapma yetkisine sahip olmadığını, söz konusu haberi yapan medya organlarının bu gerçeği çarpıttığını söyledi. Balyoz çevrelerinde; bu raporla Balyoz davasının çöktüğü dahi ileri sürülmüş, sanıkların derhal tahliye edilmesinin gerektiği savunulmuştu. Sanık avukatı Murat Ergün´ün Yargıtay´daki temyiz duruşmasında dün dile getirdiği bir cümle, ulusalcıların çarpıklığını çarpıcı şekilde ortaya koyuyor: ´Atatürk´ün büstü olan mahkeme değil, kıtalar ötesi karar verdi.´
24.07.2013 10:01 ´BM´den Balyoz Gibi Karar´ başlıklı haberin gerçekleri yansıtmadığı açıklandı. TRT Haber´e özel açıklamalar yapan Birleşmiş Milletler genel sekreter sözcüsü, BM Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu´nun BM adına açıklama yapma yetkisine sahip olmadığını, söz konusu haberi yapan medya organlarının bu gerçeği çarpıttığını söyledi. BM İnsan Hakları Konseyi bünyesinde 48 değişik konuda görevli ´Özel Usuller´ bulunduğunu açıklayan BM Sözcülüğü, Konsey ile birlikte çalışan ve üye ülkelerin iştirakiyle oluşturulan 4 grup yer aldığını kaydetti. Söz konusu grupların üye ülkelerden oluştuğunu ve BM´nin görüşlerini yansıtmadığını vurgulayan sözcü ofisi, bu grupların ancak İnsan Hakları Konseyi´ne tavsiye niteliğinde raporlar sunabildiğini ve bu raporların da BM´nin görüşlerini yansıtmadığını duyurdu. Balyoz davası için İnsan Hakları Konseyi´ne sunulan rapor hakkında BM´nin yorum yapmayacağını dile getiren sözcü ofisi, çalışmanın ancak grup üyelerince değerlendirilebileceğini bildirdi. Grubun, Balyoz davası konusunda yaptığı söylenen açıklamayı henüz görmediklerini belirten BM sözcüsü, “Raporun BM raporu olarak lanse edilmesi kabul edilemez. BM´yi veya BM İnsan Hakları Konseyi´ni hiçbir şekilde bağlamaz. Böyle bir rapor BM belgesi de değildir. Çünkü bu grup BM´den bağımsızdır.” değerlendirmesini yaptı.
BM KEYFİ TUTUKLAMALAR GRUBU RAPORU
Birleşmiş Milletler Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu (UNGWAD), geçtiğimiz günlerde Balyoz sanıklarının başvurusu üzerine hazırladığı raporu açıklamıştı. Grup, Balyoz davasındaki tutuklulukların keyfi olduğuna hükmederek Türkiye Hükümeti´nden hakkında başvuru yapılan 250 tutuklunun durumunun düzeltilmesini talep etmişti.
250 sanık hakkında Balyoz sanıklarının yakınlarından oluşan Vardiya Bizde adına yapılan başvuru Grup tarafından incelemeye alınmıştı. Bu girişim üzerine harekete geçen hükümetin, halen AİHM´de incelenmekte olan derdest dosyaların olduğuna ve davanın halen Yargıtay´da temyiz aşamasında olduğuna vurgu yaptığı itirazı ise Grup tarafından reddedilmişti. AİHM´e başvuru ile farklı standartlara sahip olduğunu ifade eden Grup, Temyiz aşamasının devam etmekte olmasının kendi incelemesine bir engel oluşturmadığını belirtiyordu.
Grup kararını önceki gün taraflara tebliğ etti. 16 sayfalık kararda, Türkiye´nin Balyoz yargılamasında İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi´nin keyfi tutuklama, âdil yargılama ve savunma hakkına dair üç maddesini ihlal ettiğine hükmediliyordu. Raporda, Türkiye´den sanıkların durumlarının telafi edilmesi de isteniyordu.
Raporda Grubun (UNWGAD) görüşü şöyle açıklanıyordu:
Yukarıda aktarılanların ışığında, Keyfi Tutuklamalar Çalışma Grubu aşağıdaki görüşü oluşturmuştur:
Balyoz ya da Sledgehammer davalarında özgürlüğünden alıkonulan 250 sanığın tutuklulukları keyfidir, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesi´nin 9 ve 14ncu maddeleri ile İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin 9,10, ve 11nci maddelerinin ihlalidir; Keyfi tutuklamalar kategorisinde, Çalışma Grubu ´nun başvuru incelemelerinde referans verdigi III kategorisine düşmektedir.
Oluşturulan görüş akabinde, Çalışma Grubu Türkiye Hukumeti´nden 250 kişinin durumunun İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşmesinin hükümlerine uygun olarak duzeltilmesini talep eder. Davanın tüm koşulları dikkate alındığında, Çalışma Grubu bir uygun çözümün, Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme´nin 9ncu madde, 5nci paragrafındaki yaptırılabilir bir tazminat hakkı olduğunu takdir etmektedir.
BALYOZ DAVASI DEĞİL KEYFİ RAPOR ÇÖKTÜ
Bu rapor, Balyoz sanık ve avukatları ile o kesime mensup çevrelerde büyük etki yaptı. ´BM´den Balyoz gibi karar!´ başlığıyla verilen haberler ve yapılan yorumlarda; bu raporla Balyoz davasının çöktüğü, sanıkların derhal tahliye edilmesinin gerektiği savunuldu. Bu görüş Yargıtay´da devam eden temyiz duruşmalarında sanık avukatlarınca sık sık dile getirildi.
Balyoz sanık yakınları, avukatları ve diğer kesimlerce dile getirilen görüşler şu şekildeydi:
Balyoz sanıklarından emekli Orgeneral Ergin Saygun´un kızı Ece Saygun: “Bana göre bu ailelerin zaferi ve kadınların zaferi. Bana göre bu dava çok uzun soluklu bir dava. Biz hayatlarımızı adadık bu davaya. Adım adım, emek emek haklılığımızı herkese anlatacağız.”
Kara Harp Akademisi Komutanı Tümgeneral Ahmet Yavuz´un oğlu ve avukatı Selim Yavuz: “Artık mızrak çuvala sığmamaktadır. BM bile böyle bir karar alabildiğine göre konu uluslararası kamuoyunda da ciddi anlamda tartışmalı haldedir. Yargıtay´ın artık bu ayıbı temizlemesi gerekir.”
Balyoz davasındaki 6 sanığın avukatı Hüseyin Ersöz: “Her ne kadar Çalışma Grubunun verdiği kararların, tıpkı AİHM Kararları gibi bir bağlayıcılığı olmasa da ülkelerin demokratik gelişmişlik göstergelerinde önemli bir kriter olduklarını da göz önüne almak gerekiyor. Bu kararın uygulanması da, Türkiye´nin insan haklarına ne kadar saygılı bir ülke olduğunun göstergesi olacak. Hükümet yetkililerinin kamuoyuna yönelik açıklamalarının yönü demokrasimiz ve uluslararası saygınlığımızın, Yargıtay´ın vereceği karar ise ne kadar Hukuk Devleti olduğumuzun ölçütünü ortaya koyacak.”
Balyoz davasındaki 5 sanığın avukatı Murat Ergün: “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak neden Birleşmiş Milletler´den gelen bir karara seviniyoruz? Atatürk´ün büstü olan bir mahkemeden gelen bir karara neden sevinemiyoruz da kıtalar ötesi, bizden tamamen yabancı insanların verdiği kararlara seviniyoruz? Neden bu topraklarda güller hep kırmızı açıyor?”
CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran: “Balyoz davası bu kararla iflas etmiştir. Bu utancın büyümemesi ve hukuk devletini güçlendirmek için, hükümetin acilen atması gereken adımlar bulunmaktadır. Davada hukuk ihlallerine neden olan personel soruşturulmalıdır, bu hataların neden yapıldığı ortaya çıkartılmalıdır. Tutuklu sanıklar bir an önce serbest bırakılmalıdır ve bu zamana kadar uğradıkları zararlar mutlaka tazmin edilmelidir.”
ÇÖKEN BALYOZ DAVASI DEĞİL KEYFİ RAPOR
Görüldüğü gibi Balyoz çevrelerinde; bu raporla Balyoz davasının çöktüğü ileri sürülebilmekte, sanıkların derhal tahliye edilmesinin gerektiği savunulmakta. Balyoz sanıklarının defalarca yaptığı başvurular Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi´nden ve Yargıtay´dan dönmüşken, bu kurumlar, tutuklamaların yerinde, delillerin hukuka uygun olduğunu belirtmişken ve bu kurumların bağlayıcılığı da bulunmakta iken, keyfi bir raporla Balyoz davasının çöktüğü ileri sürülebilmekte.
VALLA BİLLA BEN YAPMADIM!
Aslında Ergenekon ve Balyoz davaları üzerinde kafa karışıklığı oluşturma gayretleri yeni değil. Bunları sık sık haberleştirdik. Ergenekon sanığı Hurşit Tolon´un cezaevinden sahte raporla kaçırılmaya kalkışılması.. Ergenekon sanığı Mehmet Haberal´ın sahte raporlarla hastanede hasta gösterilmeye ve cezaevine girmekten korunmaya çalışılması.. Haberal´ın, kurduğu telsizli haberalma sistemi ile hastaneye yapılabilecek savcı ve polis baskınlarını önceden haber almaya çalışması.. Ergenekon sanığı Mustafa Dönmez´in, evinde ve arazisinde çok sayıdaki silahları arama yapan polislerin koyduğu iddiası.. Bu iddianın aramalara katılan askeri görevlilerce yalanlanması.. Dönmez´in duruşmalarda sık sık Atatürkçülükten bahsetmesi, polislerin Atatürk´e suikast düzenlediğini, bu nedenle de TSK düşmanı olduklarını iddia edecek kadar seviye kaybetmesi. Yine Dönmez´in eşini başka bir kadınla aldattığının askeri mahkemedeki o tartışmalarda ortaya çıkması, eşinin şok geçirmesi.. Ergenekon sanığı Serdar Öztürk´ün, yoldan geçen bir kişinin belgeleri ofisine koymuş olabileceği iddiası.. Sanık Levent Bektaş´ın, aramaya gelen polislere çay söylemek için dışarı çıktığında polislerin cd´leri bürosuna yerleştirdiği iddiası.. Duruşmalara sanık avukatlarınca getirilen ıslak imza makinesi ile imzanın sahteliğini kanıtlama fiyaskosu.. Duruşmaya buzdolabı getirerek polis aramalarının usulsüzlüğünü ispatlama planları.. Sanık avukatlarının, delillerin sahteliğini ispatlama adına mahkeme heyetinin evrakları arasına duruşma arasında cd yerleştirip buldurma tiyatrosu. Bu nedenle de haklarında dava açılması.. Odatv davasında delillerin virüsle dışarıdan yüklendiği tartışmaları.. Tüm bunları sık sık haberleştirdik, özenle takip ettik. Hepsini toplasak ilginç bir albüm olurdu. Bir de ´ıslak imza´ tartışmaları var ki, başlı başına bir alem. TÜBİTAK´ın bilirkişiliği bu çevrelerce makbul görülmedi. Defalarca yapılan ve hepsi aynı sonucu veren Adli Tıp, Jandarma ve Emniyet Kriminal´inkiler de. Bu çevreler o kadar ileri gittiler ki, imza incelemelerinin yurtdışında yapılması gerektiğini, çünkü TÜBİTAK´ın Başbakanlığa bağlı olduğunu dahi ileri sürebildiler. Bir tek ´valla billa ben yapmadım´ demedikleri kaldı.
HARİKA AVUKATLAR!
Dünkü temyiz duruşmasında sanık avukatlarından Murat Ergün, 2010 yılı sonunda ihbar üzerine Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü´nün zemin karolarının altında ele geçirilen çuvallarca belgeye dahi bir kulp buldu. ´Yok artık!´ dedirtti. Ancak 3 yıl sonra ileri sürülen bu kulp sanıklara fayda değil zarar getirecek.
Ergün şöyle diyor: Gölcük´te Donanma binasındaki İstihbarata Karşı Koruma biriminin zeminindeki kablo kanallarında bulunan işleri bitmiş ama devlet malı olduğu için atılamayan, kullanılmayan, boş duran hardiski kim girip alır yükleme yapıp geri koyabilir?
Deillerin sahteliğini savunma adına bir avukatın bu sözleri hukuk adına içler acısı. O çuvallarca belge acaba orada ne arıyordu? İşleri bittiği ve atılamadığı için oraya konulmuş diyor avukat Ergün. Ya, böyle bir saçmalık olabilir mi?.. Ergün, TSK´yı savunayım derken ona nasıl bir hakarette bulunduğunun farkında değil. Halı altına süpürme işlemini hatırlatır şekilde, TSK da işe yaramayan atılacak evrakları zemin karolarının altına mı saklıyor yani? O çuvalların içinden suç içeren belgeler çıktı. ´Devlet malı olduğu için atılamayan´ diye bir avukat o belgelerin orada bulunmasını nasıl açıklayabilir. O belgelerin vehametini nasıl gözlerden kaçırmaya çalışabilir. Bu nasıl bir savunma stratejisi böyle?.. En azından sus, o konuya girme..
Balyoz davasında duruşmaları boykot eden avukatlar, sanıkların daha fazla ceza almasına neden olmuşlardı. Aslında şimdi de aynı hata sürüyor. Aklı başında avukatların söylememesi gereken saçma gerekçeler dile getiriliyor, müvekkillerini savunduklarını zanneden bu kişiler aslında yine onlara zarar veriyor.
´KITALAR ÖTESİ KARAR VERDİ!´
Aynı sanık avukatı Murat Ergün´ün, BM Keyfi kararı üzerine Yargıtay´daki temyiz duruşmasında dün dile getirdiği tepkisindeki bir cümle, ulusalcıların içine düştüğü çarpıklığı çarpıcı şekilde ortaya seren bir niteliğe sahip: “Atatürk´ün büstü olan mahkeme değil, kıtalar ötesi karar verdi.” (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(23 Temmuz 2013, 10:01)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Balyoz temyiz duruşmaları manşetlerimiz
Yargıtay Başsavcılığı: Balyoz onansın
Flaş!!! Balyoz davası bitti
Balyoz Planı ve davasıyla ilgili manşetlerimiz
Balyoz ve diğer davalardaki delil tartışmaları
AİHM: Tutuklama ve deliller doğru
Sanıklara bir darbe de AİHM´den
Çetin Doğan´a AİHM balyozu
Yargıtay´dan Çetin Doğan´a ret
Ergenekon, Balyoz ve benzer davaları engelleme girişimleri
Ergenekon, Balyoz ve bağlantılı iddianamelerde arama yap