Yargıtay 9. Ceza Dairesi´ndeki 361 sanıklı, 405 klasörlük Balyoz davasının temyiz 7. duruşması saat 9.00´da başladı. Duruşmada sanık avukatları savunmalarını yapmaya devam ediyor. 117 avukattan 30´u önceki duruşmalarda savunmalarını tamamlamıştı.
24.07.2013 13:06 Aralarında eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan´ın da bulunduğu tarihi Balyoz davasının 7. temyiz duruşması bu sabah 09.00´da Yargıtay 9. Ceza Dairesi´nde başladı. Duruşmaya sanık avukatları ile aileleri katıldı.
Önceki duruşmalarda 361 sanıktan 92´sinin bireysel savunmaları sona erdi. Müvekkilleri olan sanıklar adına savunma yapan 117 avukattan 30´unun savunması, bugün savunmasına devam eden avukat Nevzat Güleşen hariç dün itibarıyla tamamlandı. Savunmalarda süre kısıtlaması bulunmuyor. Bazı avukatların savunması 10 dakika sürerken kimisinin ise saatlerce sürebiliyor.
SANIK AVUKATI NEVZAT GÜLEŞEN SAVUNMASINA DEVAM ETTİ
Duruşmada ilk olarak dün savunması yarım kalan ve Ahmet Dikmen, Aşkın Öztürk, Doğan Uysal, Erdinç Altıner, Fikret Güneş, Hasan Hoşgit, Haydar Mücahit Şişlioğlu, Hannan Şayan, Hüseyin Hoşgit, İsmail Taylan, Mehmet Baybars Küçükatay, Murat Özenalp, Onur Uluocak, Ökkeş Alp Kırıkkanat ve Yavuz Kılıç gibi 15 sanığın avukatı olan Nevzat Güleşen kürsüye geldi ve yarım kalan savunmasına devam etti. Avukat Güleşen, savunmasını tamamen siber saldırılar ve bilgisayar korsancılığı üzerine kurdu. Güleşen, dijital delillerin sahte olduğunu iddia etti.
Savunmasının başlangıcında (Balyoz davasında ifade veren, ancak iddialarına istinaden açılan soruşturmada delil bulunamayan, kendisini derin devletin adamı olarak tanıtan, hakkında çeşitli davalar açılan) Orhan Aykut´un iddialarını hatırlatan Güleşen; 7 iddianamenin hep dijital verilere dayandığını hatırlattı ve ?Çünkü aynı merkezde hazırlanıyor, bilirkişiler neden hep Ankara´dan, neden hep polis. Çünkü iddianameler Ankara´da hazırlanıyor, bilirkişiler de oradan çağırılıyor? dedi.
Güleşen, Yargıtay Başkanı Ali Alkan´ın duruşma öncesi hem Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hem de Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ile görüştüğünü hatırlatarak, Zımni olarak baskılar gelebilir, biz endişe ediyoruz. dedi.
-Avukat Güleşen: Yargıtay Başsavcılığı 90 günde nasıl tebliğname hazırlayabilir?-
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı´nın bu davayla ilgili hazırladığı tebliğnameyi ağır bir dille eleştiren Güleşen, toplam yarım milyon sayfa bu davanın belgelerinin incelenmesinin mümkün olmadığının vurguladı. Tebliğnamenin 11 sayfasının isimden oluştuğunu belirten Güleşen; ?buna karşılık 5300 yıllık hapis cezasına 12 sayfalık hukuki mütalaa verildi? dedi.
Tebliğnamede müvekkillerinden Doğan Uysal için beraat istendiğine dikkat çeken Güleşen şöyle devam etti: ?Polis fezlekeleri iddianame ve ek delil klasörleri diyor ki Doğan Uysal bu kanun değişikliğine en son 5 Nisan 2013´te kaydetti. İyi ki böyle bir sahtekarlığı ona yapmışlar. 15 Haziran 2005´te çıkmış ve Doğan Uysal, sözde 2003´te yazılmış bu belgede 2005´te çıkacak bir kanunu ?bu kanunun hangi resmî gazetede çıkacağını, sayısını ve 7. maddenin değişeceğini bilmiş? Uysal diyor ki ?Ben bir müneccim değilim, gerisi boş, bilirkişiye gitmeye gerek yok.? Torununuza böyle olmuş deseniz inanmaz, dedeciğim burada sahtekarlık var der. Tebliğname bari bu sahtekarlığı görseydi. Neden görmedi? Çünkü bir tek sahtekarlığın tespiti yapılsaydı tüm dosya bozulurdu. Bir bardak süte bir damla arsenik ya da siyanür koyup bunu çocuğunuza içirebilir misiniz? Bu sahtekarlığa göre bu dosyayı bozmazsanız ben üzerimden vicdan sorumluluğunu atmış olurum.?
Yine de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı´na şükranlarını sunan Güleşen şöyle devam etti; 67 kişinin beraatini isteyen savcı mahkemeye dedi ki ´sen haksız kararlar veriyorsun böylece Türk ordusunun başına geçirilen çuvalda savcı tebliğnamesiyle kocaman bir delik açıldı. Sonra ne oldu? Büyük fotoğrafı görelim.´ Seminere katılmayan havacılar, karacılar beraat ediliyor, darbenin ihalesi deniz kuvvetlerine kalıyor. Gemilerle Ankara´ya gelip mi darbe yapacaklardı, kanal Ankara projesi mi var? Ortaya çıkan bu fotoğrafla denizciler mağdur edilmeye başlandı. Bu görüş akılla dalga geçmektir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı´nın sadece yargılamanın nasıl yapıldığını izlemesinin 124 günü alacağını savunan Güleşen, Cumhuriyet Başsavcılığının sadece sesli ve görüntüleri izlemiş olması halinde 90 gün içinde tebliğnameyi hazırlamasının mümkün olamayacağını ileri sürdü. Denizcilerin sadece denizde manevra yapmayı bildiğini belirten Güleşen, denizcilerin Ankara´da darbe yapması görüşünün ise akıl ile dalga geçmek olduğunu iddia etti.
-Avukat Güleşen: Genelkurmay Başkanı Özel, kendi öğrencilerini kurtarıyor-
Güleşen savunmasında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı´nın beraatini istediği istediği 67 kişiden 13´ünün, o zaman Kara Harp Okulu öğrencisi olduğunu ve okul komutanının da bugünkü Genelkurmay Başkanı Necdet Özel olduğunu vurgulayan Güleşen; ?Tüm Kara Harp Okulu öğrencileri için beraat istendiğine dikkat çekti. Sonra Yargıtay Başsavcısı´nın, Genelkurmay Başkanı Özel ve Başbakan´la geçtiğimiz haftalarda yaptığı görüşmelere dair haberleri slayt şeklinde sundu.
Başsavcılığın beraatını istediği 67 sanıktan 13´ünün suç tarihinde öğrenci ve kurmay subayı adayı olduğunu savunan Güleşen, o dönem Kara Harp Akademisi´nin komutanının, şu anki Genelkurmay Başkanı Necdet Özel olduğunu söyledi. Özel´in komutan olduğu o tarihte orada öğrenci olup bu davada yargılanmakta olan herkes için beraat istendiğini ileri süren Güleşen, Necdet Özel´in kendi öğrencilerini bir şekilde kurtardığına yönelik dedikodular var, müvekkillerim bu dedikoduların önlenmesini istiyor. diye konuştu. Güleşen, dosyanın bozulması talebinde bulunarak müvekkillerinin tahliyesine karar verilmesini talep etti.
Güleşen, savunmasında ?Gölcük´teki 5 numaralı hard diskte tozlanma yöntemiyle yapılan parmak izi tespitinde 5 gün önceki bir iz saptandı.? dedi.
Daha sonra 15 müvekkilini tek tek anlatmaya başlayan Güleşen, ?Bir belgede ?word? dosyası yerine ?world? yazılmış, böyle bir dosya tipi yok. Hani (Balyoz davasında ifade veren, ancak iddialarına istinaden açılan soruşturmada delil bulunamayan, kendisini derin devletin adamı olarak tanıtan, hakkında çeşitli davalar açılan) Orhan Aykut, 50-60 kişinin Ankara Dikmen´de çalışarak bunları hazırladı demişti ya. Bu ?world? dosya hatası İzmir´deki fuhuş ve casusluk davasında da ortaya çıktı, işte yakaladık? dedi.
Eskişehir´de bulunan flaş belleğin bulunma sürecini detaylı anlatan Güleşen, mahkeme heyetine bir CD´nin nasıl yaratıldığını uygulamalı olarak gösterdi.
Listelerde adı geçtiği halde tutuklanmayan isimler olduğunu söyleyen Güleşen, ?İlahlar onları korudu, onlara bir şey olmadı? deyince bazı üyeler gülümsedi. Güleşen, tüm sözde belgelerin aynı bilgisayarda yazıldığını söyledi.
4 SANIĞIN AVUKATI EYÜP SABRİ GÜRSOY´UN SAVUNMASI
Güleşen´in 2 saate yakın süren savunmasını tamamlamasının ardından, Faruk Oktay Memioğlu, Mehmet Kemal Gönüldaş, Mehmet Yoleri ve Abdülkadir Eryılmaz gibi 4 sanığın avukatı olan Eyüp Sabri Gürsoy savunmasına başladı. Savunmasına müvekkili sanık Mehmet Yoleri´yle başlamak istediğini belirten Gürsoy, müvekkilinin uzun yıllar terörle mücadele ettiğini, son olarak bir üsteğmenin kucağında şehit olmasının karşısında harp psikozu ve psikolojik tedavi gördüğünü, günde 5 kez insülin vurduğunu ve iki kez kalp krizi geçirdiğini söyledi. Yoleri´nin ilk ifadesine gittiğinde bu sağlık sebeplerinden tutuklanmadığını, ancak toplu tutuklamalarda tutuklandığını vurguladı ve şunları anlattı:
?Tutuklanınca Bakırköy´e gönderilmesini istedik, biz oranın tedavi merkezi olduğunu sandık. Ancak hastanenin ucunda bir cezaevine tedavi değil tecrit amaçlı götürüldü. Gittim, gördüm. Bir hücreye kapatılmış, lambası sönmüş, yemeği bir kapının altından veriliyor. Tuvalet ihtiyacını pet şişeden gideriyor. Uyuşturulmuş, tecrit edilmiş. İsyan ettim, derhal gönderilmesini istedim, ancak Haberal´ı tedavi eden doktorlar tutuklandığı için doktorlar rapor vermekten korkar oldu. Şimdi onu koğuş arkadaşları ayakta tutuyor. Eşi kanser hastası, ona bakacak kimsesi yok. Onunla şimdi Nilgün Doğan ilgileniyor. Bir aile parçalandı. Yoleri´nin görevi neydi, bu hastalıklar nedeniyle rapor alan bu yüzden tali göreve verilmiş fotofilm subaylığı gibi işi olmayan bir yerde çalışıyor. Ama iddianameye göre listeleri o hazırladı. Listelerde Rıfat Hisarcıklıoğlu´nun da adı var o zaman onun da dahil edilmesi lazım.?
Yoleri, 15. Kolordu Komutanı veya kurmay başkanı da değil, dıdısının dıdısı, kime ne görevi verecek. Emrinde çay getir diyecek postası bile yok. Belgenin altındaki imzanın ona ait olmadığını kanıtladık ama Mahkeme Heyeti imza ona ait olmasa bile vekaleten imzalatmıştır diye ceza verdi. Kim imzaladıysa bulun. Bu adalet değil, bu adil yargılama değil? dedi.
Avukat Gürsoy, Yoleri´yle ilgili şu bilgileri de aktardı: ?Kızı evlendi, düğününe gidemedi. Bunun üzerine davetiyeyi Mahkeme Heyeti´ne gönderip, benim yerime gidin kızıma babalık yapın dedi. Herhalde bunun için olsa gerek hak etmediği bu cezadan indirim dahi yapmadılar.?
Yoleri´nin hazırladığı iddia edilen belgelerde imzasının olmadığını dile getiren Gürsoy, Biri suç işlemiştir onun yerine bunu cezalandıralım. Bu adalet değildir, bu yargılama değildir ifadesini kullandı. Müvekkili Memioğlu´nun Birinci Ordu ile bağlantısı olsa da seferberlikteki görevinin Ege Ordu Komutanlığı´na destek vermek olduğunu, kendisine görev verilmesinin mümkün olmadığını savundu. Memioğlu´nun evindeki arama ve ifadesinin alınması sırasında yaşadıkları sıkıntıları anlatan Gürsoy, stresten kolon kanseri olduğunu öne sürdü. Gürsoy, Memioğlu´nun, listede isminin yazdığı ve yanına artı işareti konulduğu için suçlandığını savundu. Müvekkilinin evinde bulunan ajandalarla suçlandığını, kendisinin de ajandalarını atmadığını notlar aldığını anlatan Gürsoy, ?Müvekkilim seminere katıldı notlar aldı, bu gayet normal. Kimse seminerde söylenenleri reddetmiyor ki. Seminerde müvekkilim sunum yapmadı, söylemediklerinden dolayı nasıl suçlanıyor? Asıllar bırakılıyor yan taraftakiler suçlanıyor. Müvekkilim ajandasına, ´müdahale olmayacak herkes emir komuta zinciri içinde olacak´ diye yazmış. EMASYA Planı doğrultusunda valilikler toplumsal olaylarda Silahlı Kuvvetler´den destek talep edebilir. Bu durumda Ordu Komutanı ´her şeyin kendi bilgisi dahilinde olmasını istiyor. Kendi ordusunda ne olup bittiğini bilmek istiyor? dedi.
TSK´nın sokağa çıkıp istihbarat yapacak tek bir biriminin bile bulunmadığını belirten Gürsoy, Yoleri´nin Adapazarı´nda sokağa çıkıp insanlara sağcı mısın veya solcu musun diye sormadığını, Genelkurmay´ın istihbari bilgileri MİT´ten talep ettiğini kaydetti. Jandarma´nın ve Polisin görevi gereği istihbari bilgiler toplayabileceğini ifade eden Gürsoy, dosyada yer alan bir belgede müvekkili Yoleri´ye ait olduğu iddia edilen bir imza bulunduğunu, ancak söz konusu imzanın müvekkiline ait olmadığının emniyette kanıtlandığını ancak gerekçeli kararda yer almadığını ifade etti. Gürsoy, Mahkeme Heyeti ´imza ona ait olmasa bile vekaleten imzalatmıştır´ diye ceza verdi. Kim imzaladıysa bulun. Bu adalet değil, bu adil yargılama değil? dedi.
Gürsoy, müvekkili Mehmet Kemal Gönültaş´ın MEBS Komutanlığı´nda görev yapmadığını, 1. Ordu Komutanlığı´nda Denetleme Kurulu´nda görevli olduğunu, başsavcılığın beraat talebinde bulunduğunu, talebe katıldığını kaydetti. Jandarma Bölge Komutanı Abdulkadir Eryılmaz´in Çetin Doğan ile bir münasebetinin olmadığını, Doğan´ın duruşmada müvekkiline Diyarbakır´da görev yapması nedeniyle AK Parti Milletvekili İhsan Arslan´ı tanıyıp tanımadığını sorduğunu belirterek, ?Müvekkilim tutuklanmadığı için Doğan, Arslan ile ilgili sorular yöneltti. Eryılmaz da Arslan´ı tanımadığını onunla oturup yemek dahi yemediğini söyledi. Ordu Komutanı Bölge Komutanı´na zaten güveniyor. Güvenmediği halde nasıl destekler. Eryılmaz, Jandarma Genel Komutanlığı´na bilgilendirerek seminere katıldı? dedi.
ÖĞLE ARASI VERİLDİ
Gürsoy´un savunmasını tamamlamasının ardından 12.15´te duruşmaya 13.30´a kadar öğle arası verildi.
2 SANIĞIN AVUKATI AYŞE GÜL HANYALOĞLU´NUN SAVUNMASI
Duruşmanın öğleden sonraki bölümünde ilk olarak, sanıklar Mustafa Aydın Gürül ve Ali Deniz Kutluk´un avukatı Ayşe Gül Hanyaloğlu savunmasını yaptı. Hanyaloğlu, savunmasında Lütfen davanın sonunu beklemeden bu gece toplanıp karar verin. Bu tutukluluklara son verin. Bu kara lekeyi temizleyelim. diye konuştu
SANIK ALİ YASİN TÜRKER´İN AVUKATI BURÇİN HEKİMOĞLU´NUN SAVUNMASI
Hanyaloğlu´nun 45 dakika süren savunmasının ardından saat 14.16´da kürsüye sanık Ali Yasin Türker´in avukatı Burçin Hekimoğlu geldi ve savunmasını yapmaya başladı.
-Mahkeme Başkanı avukatın mikrofonunu kapattırdı-
Avukat Burçin Hekimoğlu çok uzun bir süre davanın geneli hakkında konuşunca Mahkeme Başkanı müdahale etti: Bunlar defalarca anlatıldı, ben de not tuttum. Bana mı rastladı diyeceksiniz ama burada belki değindiğiniz, baştan beri dosyanın geneli üzerinde çok güzel savunmalar yapıldı. Tekrar yerine müvekkilinize geçerseniz daha iyi olur, siz bilirsiniz.
Avukat Burçin, Hiç olmazsa başlıklar halinde devam edeyim diyerek Silivri cezaevindeki şartları anlatmaya başladı. Bunun üzerine hakim, Mikrofonların sarkıtılması, sanıklarla aranıza masa konması diyerek Hekimoğlu´nun sözlerine katkıda bulundu. Bunun üzerine tüm heyet güldü.
Avukat Hekimoğlu yeniden konuşmaya başladı. Ancak konuyu yine müvekkiline getiremedi. Mahkeme heyeti Hekimoğlu´nu tekrar uyardı. Ardından tartışma yaşandı. Mahkeme Başkanı sesini sertleştirdi.
10 DAKİKA ARA
Avukat Hekimoğlu, tavrını sürdürüp teknik savunmaya geçince Mahkeme Başkanı ilk kez mikrofonu kapattırdı ve 10 dakika ara diyerek duruşmaya ara verdi.
Aradan sonra Avukat Burçin Hekimoğlu savunmasına devam etti. Hekimoğlu, müvekkilinin Ege adalarında yapılacak eylemlere ilişkin çalışma gruplarında görevlendirildiği, bazı belgeleri hazırladığı iddiasıyla cezalandırıldığını söyledi.
Yerel mahkemede yaşadıkları sıkıntıları dile getiren Hekimoğlu, mahkeme kararının yeterli gerekçeden yoksun olduğunu savundu.
Hekimoğlu, Bu planlar gerçekten bir darbe yapılmasına elverişli, yeterli de değil. Cumhurbaşkanlığı makamına ne olacak örneğin planda hiç geçmiyor. Birisi kalkıp ´Cumhurbaşkanını yakalayalım´ mı diyecek, yoksa Cumhurbaşkanı orada oturmaya devam mı edecek. İletişim, ulaştırma ile ilgili kurumlar ne olacak. Bu planlarda hiçbir açıklama yok. Ama önem gösterilen şey, bazı AVM´lerin kontrol altına alınacağı, sanki kritik nokta buymuş gibi. Bunun tamamen göstermelik olduğu ortada diye konuştu.
Yerel mahkemenin gerekçeli kararını da eleştiren Hekimoğlu, Yerel mahkemenin delilden suça gitmek yerine, suçun varlığını önkabul alarak hareket ettiği görülmektedir değerlendirmesinde bulundu.
Hekimoğlu, benzer mahiyette başka davalar da bulunduğunu belirterek, Mahkeme, mantıksızca kurulmuş başka davalardaki delilleri hükme esas alıyor. Burada bir komplo döngüsü var görüşünü savundu.
Dijital verilerin sahteliği şüphesinin sanıkların lehine değerlendirilmediğini öne süren Hekimoğlu, Yerel mahkemeye göre şüpheden sanık değil, iddia makamı faydalanmaktadır dedi.
12 SANIĞIN AVUKATI MAHİR IŞIKAY´IN SAVUNMASI
Avukat Hekimoğlu´nun savunamsını tamamlamasının ardından kürsüye, Ali Rıza Sözen, Ali Demir, Erdinç Atik, Yusuf Kelleli, Hakan Sargın, Hüseyin Özçoban, Hüseyin Topuz, Kahraman Dikmen, Murat Özçelik, Aziz Yılmaz, Nail İlbey ve Tuncay Küçük gibi 12 sanığın avukatı olan Mahir Işıkay geldi. Ancak slayt gösterimi yapacağı görülünce Mahkeme Başkanı Işıkay´a hazırlanması için 5 dakika ara verdi. Savunmasına başlayan Avukat Işıkay, Yorulduğunuzun farkındayım, ben sizi fazla yormayacağım, belki yarına sarkacak ama anlatacaklarım önemli dedi.
Işıkay bu davanın en kıdemsiz avukatı olduğunu belirterek, şunu söyledi: Aslında ben askerî hakimdim. Hakimin kötü yola düşenine avukat denir. Ben bu kötü yola 3 yıl önce düştüm, ama kötü düştüm. Bir sabah arkadaşım Hüseyin Özçoban´ın cami bombalayacağı haberini görünce bu davalara bulaştım.
Işıkay´ın bu sözleri Mahkeme Heyetini güldürdü. Araya giren Başkan, savunmanın bölünmemesi için gerekirse saat 19.00´a kadar Işıkay´ı dinleyeceklerini belirtti.
Işıkay, delillere ilişkin tespit ettikleri sahtelikleri resmi belgelerle ispatlayacağını belirtti. Plan kapsamında hazırlandığı öne sürülen belgelerdeki bazı ifadelerle ilgili resmi kurumlara yazılar yazdıklarını belirten Işıkay, bu yazılara verilen cevapları slayta yansıttı. Işıkay, belgelerde, hiç var olmayan cadde ve sokak isimlerinden, otobüs hatlarından söz edildiğini, zaman çelişkileri içeren unsurlar bulunduğunu savundu. Plan kapsamında bombalanacağı öne sürülen Fatih Camisi´ne ilişkin keşif raporunda MOBESE kayıtlarından söz edildiğini belirten Işıkay, Cami´de 2003 yılında MOBESE veya kamera sistemi olmadığına ilişkin emniyet yazılarını da slayta yansıttı. Zaman çelişkilerinin güncelleme ile açıklanmasına değinen Işıkay, Öyle güncelleme yapmışlar ki rütbelerini unutmuşlar, eski görevlerini, rütbelerini yazmışlar dedi. Müvekkili Erdinç Atik´in Fatih Camisi, Nail İlbey´in ise Eyüp Camisiyle ilgili keşif raporu hazırlamakla suçlandığını anlatan Işıkay, farklı kişiler tarafından, farklı tarihlerde hazırlandığı iddia edilen, birbirinden bağımsız bu iki raporda aynı yerde, aynı kelimelerde, aynı imla hatalarının yapıldığını, bunun normal olmadığını söyledi.
DURUŞMA SONA ERDİ
Saat 17.30´da duruşmaya yarın devam edilmek üzere ara verildi. Yarın sabah 09.00´da başlayacak duruşmada Avukat Işıkay, savunmasına devam edecek.
(24 Temmuz 2013, 13:06)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
BM´nin balyoz raporu çöktü
Balyoz temyiz duruşmaları manşetlerimiz
Yargıtay Başsavcılığı: Balyoz onansın
Flaş!!! Balyoz davası bitti
Balyoz Planı ve davasıyla ilgili manşetlerimiz
Balyoz ve diğer davalardaki delil tartışmaları
AİHM: Tutuklama ve deliller doğru
Sanıklara bir darbe de AİHM´den
Çetin Doğan´a AİHM balyozu
Yargıtay´dan Çetin Doğan´a ret
Ergenekon, Balyoz ve benzer davaları engelleme girişimleri
Ergenekon, Balyoz ve bağlantılı iddianamelerde arama yap