Hürriyet gazetesi son günlerdeki yayınlarıyla dikkat çekiyor.. Okmeydanı'nda meydana gelen ve 2 kişinin hayatını kaybettiği olaylar, hükümet ve polisin suçlu gösterildiği, eylemcilerin ise adeta kahramanlaştırıldığı bir yayın politikasıyla kamuoyuna yansıtılıyor. Sabah yazarı Mahmut Övür yazısında, geçmişten bugüne çarpıcı örnekler vererek aslında bu durumun hep yaşandığını, bazı durumlarda Hürriyet gazetesinin derin bir misyon üstlendiğini belirtiyor. Övür, Türkiye'nin çok kritik bir eşikte olduğunu, bir kaç ay sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi birilerinin Türkiye'yi karıştırmak için devrede olduğunu savunuyor. Övür'ü haklı kılabilecek şekilde bir başka benzer süreç 7 yıl önce, Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına seçilmesinde yaşanmıştı.
24.05.2014 13:34 Hürriyet gazetesi son günlerdeki yayınlarıyla dikkat çekiyor.. Okmeydanı'nda meydana gelen ve 2 kişinin hayatını kaybettiği olaylar, hükümet ve polisin suçlu gösterildiği, eylemcilerin ise adeta kahramanlaştırıldığı bir yayın politikasıyla kamuoyuna yansıtılıyor. Gezi olaylarının yıldönümündeyiz. Geçtiğimiz yıl meydana gelen ve haftalarca Türkiye'yi etkileyen olaylar da tıpkı Okmeydanındakiler gibi aynı bakış açısıyla kamuoyuna sunulmuştu. Sabah yazarı Mahmut Övür yazısında, geçmişten bugüne çarpıcı örnekler vererek aslında bu durumun sürekli yaşandığını, bazı durumlarda Hürriyet gazetesinin derin bir misyon üstlendiğini belirtiyor. Övür, Türkiye'nin çok kritik bir eşikte olduğunu, bir kaç ay sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi birilerinin Türkiye'yi karıştırmak için devrede olduğunu savunuyor.
Övür'ü haklı kılabilecek benzer bir süreç 7 yıl önce yaşanmıştı. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına seçilmesiyle sonuçlanan 1,5 yıllık süreçte toplumu germeyi amaçlayan çok sayıda kitlesel kışkırtma olayı meydana gelmişti. O süreçte yaşananları hatırlamak bugünlerde gerçekleşen olayları daha iyi anlamaya da yardımcı olabilir.
Mahmut Övür'ün Sabah'ta bugün yayınlanan yazısı aynen şu şekilde:
“Hürriyet sadece bir gazete değil Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin iktidar değişimlerinden daha sancılı ve gerilimli geçtiğini yakın tarihimizden biliyoruz. O makam sistemin merkezi... Onun için değişmesi istenmiyor. Ama ilk kez değişme olasılığı olduğu için kavga çok daha büyütülerek sürdürülüyor. İçeriden ve dışarıdan her türlü saldırı yapılıyor. Bu yüzden "milat" bu seçim.
İlginçtir böyle zamanlarda Hürriyet gazetesi özel bir misyon üstleniyor. Eskilerin deyimiyle zarfa değil mazrufa bakınca bu misyonun ne anlama geldiğini görmek mümkün. Patron veya genel yayın yönetmeni değişse de Hürriyet'in bu misyonu değişmiyor.
Ne zaman siyaset, Türkiye'nin temel bir sorununa dokunsa veya sistemde köklü bir değişim öngörse o gazete devreye giriyor ve "basın özgürlüğü" havarisi kesilerek amansız bir mücadele başlatıyor.
Oysa o gazetenin tarihi derin devletin tarihinden, misyonu da o derin yapının siyasetinden ayrı düşünülemez. Geçmişte, derin yapıların sola, dindarlara, Kürt siyasetine, azınlıklara yönelik kirli politikaları ağırlıkla onun üzerinden hayata geçirildi. Darbelerin makulleşmesinde de katkısı büyüktü.
Son 60 yıllık tarihimizin önemli olaylarını hatırlayın, 6-7 Eylül olaylarından, Ahmet Kaya'nın maruz kaldığı linç girişimine, "Hayata Dönüş" operasyonundan, 17 Aralık darbe sürecine, hepsinde misyonunun gereğini yaptı.
Bunlar birer manşet hatası değil, düpedüz derin siyasetti. Şimdi biraz geriye, rahmetli Turgut Özal dönemine gidelim ve bugünle kıyaslayalım. Yıl 1988. Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir yıl var. Özal'ın önemsediği konulara bakın; sivil cumhurbaşkanı, sivil MİT ve Kürt meselesinin çözülmesi... Tıpkı bugünkü gibi.
Bir de olanlara bakın: Fazla bilinmeyen tuzakları bir yana bırakıyorum, en önemlisi 18 Haziran 1988'de Anavatan kongresinde Özal'a düzenlenen suikasttı. Özal, suikasttan kurtulduktan sonra olayı Savcı Uğur Tonik'in araştırmasını ister. Daha önce de yazdım, Tonik araştırmayı sürdürürken kızı kaçırılır ve Ortaköy'de bir binaya çağrılır.
Ulaştığı sonuç ilginçtir, suikastın arkasında bir işadamı, bir gazete patronu ve bir general var.
Sonradan yazıldı, gazete patronu Hürriyet'in o zamanki sahibi Erol Simavi, general de Özel Harpçi Sabri Yirmibeşoğlu'ydu... O olay hâlâ yargı açısından bir sonuca ulaştırılmış değil ama şu biliniyor: 1988 suikastı öncesi gazete patronu Erol Simavi, Özal'a savaş açmış, hatta Hürriyet'in manşetinden yayınlanan hakaret ve tehdit içeren mektubunda Özal'a "çomar" diyecek kadar pervasızlaşmıştı.
Gazete, bu çizgisini hiç değiştirmedi. Farklı gerekçelerle de olsa 90'larda da 2007 öncesinde de hep siyasilere karşı tavır aldı, onları itibarsızlaştırmak için elinden geleni yaptı. Ve hiçbir zaman dönüp, mesela savcı Uğur Tonik'in başına gelenlerin ve yazdıklarının üzerine gitmedi.
Şimdi de aynı misyonunu sürdürüyor. Yine bir cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyoruz, yine Kürt barışı önemini koruyor ve yine MİT'in sivilleşme çabası sürüyor. O günleri analiz eden Prof. Dr. Cevdet Akbay, Hürhaber.com'daki yazısında şöyle diyor: 'Bugün şunu çok net olarak görebiliyoruz artık; renkleri, kimlikleri, bahaneleri farklı olsa da, Barış Süreci'ni sürdüren Erdoğan'ı bugün hedef alanlarla dün Özal'ı hedef alanlar; dün Hiram Abas'ı ortadan kaldıranlar ile bugün Hakan Fidan'ı hedef alanlar aslında aynı merkezden (ulusal ve uluslararası Derin Devletler) yönetiliyorlar, yönlendiriliyorlar.'”
7 YIL ÖNCEKİ CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİM KAMPANYASI DA KANLIYDI
Görüldüğü gibi; Mahmut Övür yazısında, bugünlerdeki olayların asıl nedeninin bir kaç ay sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri olduğunu vurguluyor. Türkiye'nin bir kez daha kritik bir eşikte olduğunu, bir kaç ay sonra yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi birilerinin Türkiye'yi karıştırmak için devrede olduğunu savunuyor.
Övür'ü haklı kılabilecek benzer bir süreç 7 yıl önce yaşanmıştı. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına seçilmesiyle sonuçlanan 1,5 yıllık süreçte toplumu germeyi amaçlayan çok sayıda kitlesel kışkırtma olayı meydana gelmişti. O süreçte yaşananları hatırlamak bugünlerde gerçekleşen olayları daha iyi anlamaya da yardımcı olabilir.
-Cumhurbaşkanlığı sürecinde peşpeşe yaşanan kışkırtmalar-
Abdullah Gül´den önceki Cumhurbaşkanı Necdet Sezer´in görev süresinin 15 Mayıs 2007 tarihinde bitmesine 1 yıl kadar varken, Türkiye´de peşpeşe bir takım hareketlenmeler gerçekleşmeye başladı. Cumhurbaşkanlığı makamının kale olduğunu ve AK Parti´ye kaptırılmaması gerektiğini başlangıçta sağda solda dillendirilmekle yetinen çevreler, bir adım daha ileri gittiler ve Mayıs ayının başlamasıyla birlikte toplumsal boyutta ´kışkırtmalar´ sürecini başlattılar. 1 Mayıs 2006 tarihinde Süleyman Demirel´in, ´Başörtüsüyle okumak isteyen Arabistan´a gitsin´ diyerek birden ortaya çıkmasıyla başlayan ve 1 yılı aşan "AK Parti´nin cumhurbaşkanı seçmesini engelleme" sürecinde, bizim o günlerdeki tespitlerimize göre, 29 kışkırtma eylemi gerçekleşti. Bu eylemlerden ikincisi Cumhuriyet gazetesinin bahçesine üç kez gerçekleşen el bombası atılması olayı, üçüncüsü Danıştay saldırısı olayı ve dördüncüsü Atabeyler grubunun suikast girişimi olayıydı.
Bir kaç olay sonrası bu kışkırtmaların peşpeşe geleceğini hissederek o günlerde bir canlı yayın başlatmıştık. Sitemizin 1 nolu haberi olan bu canlı yayında, meydana geldikçe her bir kışkırtmayı o listeye eklemiştik. Sonuçta 1,5 yıl içinde 29 olay alt alta sıralandı. Ve bizim o süreçteki bulgularımız, yıllar sonra, 2012 sonunda TBMM Araştırma komisyonuna ulaşan ihbar mektuplarındaki bilgilerle örtüştü. Buna göre Özel Harp Dairesi'nin (ÖHD) kontrolünde cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi bir kaos harekatı yürütülmüştü.
2007 Cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşananlara dikkatle ve derli toplu bu liste ışığında bakıldığında olayların birbirinden bağımsız olmadığı kolayca görülebilecektir. Anayasa Mahkemesinin dahi son aşamada engelleme görevi yaptığı o süreç başarısızlıkla sonuçlanıp Abdullah Gül herşeye rağmen cumhurbaşkanı seçildiğinde ise ortalığın nasıl sakinleştiği hatırlanacaktır. İşte tek başına bu süreç ve sonuçta gelen sakinliği farketmek dahi, olayların arkasında kimlerin olduğunu görmek için yeterli olabilir. Bugünlerde yaşananların da birbirinden bağımsız olmadığı ve bir plan dahilinde hemen hemen aynı güçlerce organize edildiği söylenebilir. (Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
(24 Mayıs 2014, 13:34)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Okmeydanı (Mayıs 2014) olaylarıyla ilgili manşetlerimiz
Okmeydanı'ndan Almanya mesajı
İşte Okmeydanı provokatörleri
Spiegel Kazim nereye gitti?
2007 cumhurbaşkanlığı sürecinde yaşanan kışkırtmalar
TBMM'ye gelen ihbar mektubu: 2007 kaos süreci Özel Harp işi
Ergenekon, Balyoz ve diğer iddianamelerde arama yap
İşte kontrgerilla.com´un da katkı sunduğu Özel Harp Dairesi konulu TBMM raporu
Özel Harp´ten MİT´e, oradan da Meclis´e gönderilen ihbar mektupları
Özel Harp Dairesi ile ilgili manşetlerimiz
Özel Harp Dairesi sayfamız
Kontrgerilla Medyası
Taksim Gezi olaylarıyla ilgili manşetlerimiz
Belgeleriyle Gezi´nin Ardındakiler