Eski Genelkurmay Başkanı emekli orgeneral Yaşar Büyükanıt, 27 Nisan 2007'deki 'e-muhtıra' olayında 'şüpheli' sıfatıyla ifadeye çağrıldı. Soruşturmanın başlatılmasına 4 yıl önce yaptığı suç duyurusuyla neden olan Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik, gelişmeyi olumlu olarak değerlendirdi.
04.12.2015 14:46 Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 27 Nisan "e-muhtırasına" ilişkin soruşturması kapsamında eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın 8 yıl sonra "Şüpheli" sıfatıyla ifadesi alınması için talimat yazdı.
Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu'nda görevli Savcı Selda Binboğa Kurtuluş'un gönderdiği talimat yazısında, Büyükanıt'a herhangi bir suçlamanın yöneltilmediği öğrenildi. Talimat yazısına, 27 Nisan "e-muhtırası" eklenerek Büyükanıt'ın bu kapsamda savunma yapması istendi.
Geçen hafta gönderildiği öğrenilen talimat yazısı kapsamında Büyükanıt'ın önümüzdeki hafta İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na giderek ifade vermesi bekleniyor.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, yapılan bir suç duyurusu üzerine TSK'nın internet sitesinde 27 Nisan 2007'de yayımlanan e-muhtıraya ilişkin soruşturma başlatmıştı.
Büyükanıt, basına yaptığı bir açıklamada Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde 27 Nisan 2007'deki "E-Muhtıra"yı kendisinin bizzat kaleme aldığını itiraf etmişti.
Bu muhtıra Türkiye gündemini sarsmış, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, hemen bir basın açıklaması yaparak bu muhtıraya direneceklerini açıklamıştı. Bu açıklama Türkiye tarihinde bir ilki teşkil etmiş, ilk kez bir hükümet askerlerden gelen bu tür muhtıra ve tehditlere karşı koymuştu. Bir kaç ay sonra gidilen seçimlerde AK Parti oy patlaması yapmış, muhtırada kendisine ima yollu tehdit yapılan Abdullah Gül de halk tarafından cumhurbaşkanı seçilmişti.
SORUŞTURMANIN GEÇMİŞİ
Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusu yapmış, 27 Nisan muhtıra açıklamasının sorumlularının soruşturulmalarını ve cezalandırılmalarını talep etmişti.
Suç duyurusunu işleme alan ve soruşturma başlatan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 27 Nisan açıklamasıyla ilgili olarak dönemin askeri sorumluları hakkındaki suç duyurusu evrakını ayırmış, ''Suç yeri Ankara olduğu'' gerekçesiyle dosyayı 2012'de ''Görevsizlik'' kararıyla özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine göndermişti.
Soruşturma başlatıldıktan 3 yıl sonra Adem Çevik'in, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 5 Haziran 2015'de ifadesi alınmıştı.
ADALET PLATFORMU'NDAN AÇIKLAMA
Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik, Yaşar Büyükanıt'ın ifadeye çağrılması konusunda 'Kontrgerilla.com'a açıklama yaptı. Büyükanıt'ın 'şüpheli' sıfatıyla ifade vermeye çağrılmasının geç de olsa olumlu bir gelişme olduğunu belirten Çevik, "millet iradesine meydan okuma ve el koyma girişimi" olan darbelerin en kapsamlı ve adi bir suç olduğunu, sorumluların mutlaka cezalandırılması gerektiğini dile getirdi.
Büyükanıt'ın e-muhtırayı kendisinin kaleme aldığını bizzat itiraf ettiğine dikkat çeken Çevik, 12 Eylül 1980 darbecilerine 32 yıl sonra 2012'de dava açıldığını ve darbecilerin yıllar sonra ceza aldıklarını, benzer ancak daha hızlı bir sürecin 27 Nisan muhtırası için de gerçekleşmesini beklediklerini ifade etti.
Paralel yargı döneminde, yaptıkları bir çok suç duyurusu gibi 27 Nisan'ın da sürüncemede bırakıldığını, dosyanın örtbas edilme endişesini taşıdıklarını belirtti. Çevik, muhtıra sorumlularının cezalandırılmasına kadar olayın takipçisi olacaklarını ifade etti.
Sürüncemede bırakılan şikayetlerine bir örnek olarak "Gezi Olaylarında Yabancı Vakıfların Rolü" konusunda verdikleri suç duyurusunu gösteren Çevik, suç duyurularında somut delillere yer vermeye özellikle dikkat ettiklerini, herkesin gördüğü ve duyduğu, ama gereken adımların atılmasına cesaret edilemeyen konularda "medeni cesaret" gösterip inisiyatif aldıklarını, yetkili makamları harekete geçirmeye çalıştıklarını dile getirdi.
Paralel yargının etkin olduğu yakın dönemde sürüncemede bırakılan şikayetlerin bu dönemde işleme konulacağı umudunda olduklarını belirten Çevik, son söz olarak; "Büyükanıt açık suç olan muhtırayı kabul etmiştir. Bu itibarla gerekli davanın açılarak en ağır şekilde cezalanadırılacağına olan inancımızı koruduğumuzu belirtmek istiyoruz" dedi.
İŞTE O SUÇ DUYURUSU
Adalet Platformu, Genelkurmay'ın 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine doğrudan müdahale ettiğini gösteren bir belgenin (367 belgesi) ortaya çıkması üzerine dönemin Genelkurmay yetkililerine suç duyurusunda bulunmuştu. Bir çok anayasa ve yasa maddesinin bu müdahaleyle ortadan kaldırılmak istendiğini savunan Platform, müdahalede rol alan eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, dönemin Genelkurmay Başkanı ve 27 Nisan Muhtırasını veren Orgeneral Yaşar Büyükanıt ile dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'un cezalandırılmasını talep etmişti. Adalet Platformu'nun suç duyurusu şu şekilde idi:
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞINA (250. Maddeye Göre Özel Yetkili)
MÜŞTEKİ: Adem ÇEVİK
ŞÜPHELİLER:
1-367 Darbecileri, 28 Şubat darbecisi Orgeneral İ.Hakkı Karadayı, 27 Nisan Muhtıracısı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, İrtica ve Islak imza Muhtıracısı Orgeneral İlker Başbuğ,Balyoz Muhtıracısı Orgeneral Işık Koşaner ve de 27 Mayıs ve 12 Eylül Darbecileri
2-Yapılacak hazırlık soruşturması sonunda tespit edilecek diğer tüm suç şerikleri.
SUÇLAR:
1- Anayasayı İhlal (TCK m.309)
2- Yasama organına karşı suç (TCK m.311)
3- Hükümete karşı suç (TCK m.312)
4- İnsanlığa Karşı suç (TCK M.77)
a-Suç Tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 765 Sayılı Mülga Türk Ceza Kanununun 147 nci maddesinde düzenlenen “Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren iskat veya vazife görmekten cebren men etmek, bunları teşvik eylemek”
b-Halen yürürlükte bulunan 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun “Hükûmete Karşı Suç” başlığını taşıyan 312 nci maddesinde düzenlenen “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmak veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek”
SUÇ TARİHİ: 28 Şubat 1997 postmodern darbesi, 27 Nisan 2007 e-muhtırası ve Balyoz Muhtırası 2011
OLAYLAR: 3 Haziran 2011 tarihli Zaman Gazetesi haberine göre; Genelkurmay'ın, 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesi belgelendi. Dönemin Genelkurmay İstihbarat Şube Müdürü Albay Turgut Ak'ın hazırladığı bilgi notuna göre, Org. İlker Başbuğ, Anavatan lideri Erkan Mumcu'ya şu mesajı göndermiş: Anayasa Mahkemesi'yle konuştuk, AKP'yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek.”
Savcılar 367'ye derhal soruşturma açmalı
Genelkurmay'ın 2007'deki cumhurbaşkanlığı seçimlerine müdahalesini ortaya koyan belge, hukukçuların tepkisini çekti. Emekli yargıtay savcısı Ahmet Gündel: Silahlı Kuvvetler'in siyasete müdahalesi anayasal suçtur. Dolayısıyla derhal özel yetkili savcılar bu konuda harekete geçmelidir. İddialar çok ciddi ve önemli.. Eski savcı Gültekin Avcı: Eğer milletvekillerine silahlı bir tehdit söz konusu ise Türk Ceza Kanunu'nun 311. ve 312. maddelerine göre soruşturma başlatılmalı. Şayet silahlı değil de sözlü bir müdahale yapılmışsa o zaman da Askeri Ceza Kanunu'nun 148. maddesine göre işlem yapılmalı. Sivil savcılar artık mecburen devreye girmek zorunda. DP Başkanı ZEYBEK'de habervaktim.com a verdiği mülakatta “Çetin DOĞAN ekibi 10milyon kişiyi öldüreceklerini duymuştum” dedi.
1-Şüpheliler: 28 Şubat darbecisi Orgeneral İ.Hakkı Karadayı, 27 Nisan Muhtıracısı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, İrtica ve Islak imza Muhtıracısı Orgeneral İlker Başbuğ,Balyoz Muhtıracısı Orgeneral Işık Koşaner ve de 27 Mayıs ve 12 Eylül Darbecileri
2-İnternet sitelerinde ve basın organlarında yer alan ve şüpheliye ait olduğu belirtilen ses kayıtlarında ve haberlerde aşağıdaki beyanlarda bulunduğu anlaşılmaktadır.
“Mumcu zaten teklifi yapan pezevenk kendisi, ben cumhurbaşkanlığı seçimine kesinlikle girme dedim, girmedi o olmadı, o girseydi seçiliyordu. Abdullah Gül olmadı, gaye oydu, Abdullah Gül olmayınca seçime gidecekti.”
“Ben bir iki kişiye daha telefon ettim sakın girmeyin diye. İşte bazı bir iki milletvekiline, Halk partiden oraya geçmiş olanlar.. Şimdi adam diyor ki; efendim bizim başkan diyor, tabi bu teklifi yapan bizim başkan diyor Mumcu için. Bu diyor gireceğine göre bizim de kesinlikle girmemiz lazım, işte anladığım kadarıyla girin diyor onu açık söylüyor falan, e gir kardeşim dedim ben de gir ve şey ver, çekimser ver, gir ve çekimser ver..”
“Genelkurmayın düşünmesi lazım artık, bu işi bir tek Silahlı Kuvvetler temizler artık. Eğer şu seçimlerden de başarılı olunmazsa Silahlı Kuvvetlerin bunu halletmesi lazım Bunlar yani cumhurbaşkanlığına kadar, kendi adamlarından biri gelir, gene seçimde de ekseriyetle başa geçerlerse o zaman asker temizler bunu.”
“Ondan sonra İstanbul Belediyesi'nden gelmiş imam kökenli adamın, oraya geçiyor imam, böyle şey olur mu?”
“Hocayı, Demirel ile konuştum. “Mutlaka gitmesi lazım, biliyorsunuz dev gazeteler verdi nizamiyeden döndük” dedim.. Nizamiyeden döndük lafı enteresandır yani, bu demektir ki bir halt olmasaydı biz... Ne dersem onu yaparlardı. Hoca'ya “Ayrıl” dedim ayrıldı. Daha ne olsun? Bunu cumhurbaşkanı dahil herkes kabul etti. Biz partiyi kapattık yav. Valla aynı kafadan gidiyorlar, kafaların değişmesi lazım.”
“28 Şubat'tan sonra Bodrum'a gitmiştim. Hatta gazeteler yazdı, manşet attılar “Karadayı yoruldu da Bodrum'a gitti” falan diye. Şimdi orada Mesut Yılmaz ile bir araya geldik. Berna hanım, benim hanım, dördümüz oturduk. Mesut Bey'e dedim ki; “Mesut Bey, size altın tepside bir iktidar teslim ediyoruz. Altın tepside önünüze kondu. Bunu iyi değerlendirin.” Kimin yanında, eşinin yanında. “Biz sizin arkanızdayız, sizi sonuna kadar destekleyeceğiz, ama benim bazı taleplerim var, Bunlar 1: Siyasi partiler kanunu değiştireceksiniz, 2: Seçim kanunu mutlaka değişeceksiniz, 3: Sekiz yıllık eğitimi mutlaka sağlayacaksınız, 4: Milletvekilliği dokunulmazlığını kürsü dokunulmazlığına çevireceksiniz.” Ondan sonra 7-8 şey söyledim. Hepsini sırıtarak dinledi... Şimdi Yılmaz da kaypak.”
“(...) Hemen gittim cumhurbaşkanına hepsini aynen anlattım, birinci sefer ne dediyse anlattım. Cumhurbaşkanı kalktı, “Ben deli miyim” dedi. “Bu adamların saçma saçma şeyiyle sizin emekliliğinizi nasıl onaylarım” falan dedi. Demirel cumhurbaşkanlığını fevkalade iyi yaptı, ilişkilerimiz de fevkalade iyiydi. Hatta bir gazeteye beyanat verdi, “Darbeyi Karadayı önledi” diye. Tabii çok iyi ilişkilerimiz vardı, ben ne dersem onu yapardı. Mesela Adana'ya gidecek efendim şu mesajı verirseniz iyi olur, kesinlikle, bir de bir birimizden hiçbir şeyi saklamazdık.”
3-Şüpheliler bu beyan ve benzeri söylemleri ve eylemleri yaptığı sırada Genel Kurmay başkanlarıdırlar, aşağıda belirtilen mevzuat kapsamına göre görev yapmaları gereklidir.
211 sayılı T.S.K. İç Hizmet K. Madde 43 :
“Türk Silahlı Kuvvetleri her türlü siyasi tesir ve düşüncelerin dışında ve üstündedir. ...Silahlı Kuvvetler mensupları..., her türlü siyasi ... nutuk ve beyanat vermeleri ve yazı yazmaları yasaktır.”
T.S.K. İç Hizmet Yönetmeliği Madde 127 : Silahlı Kuvvetler mensupları gazete ve risalelere iç ve dış siyaseti hakkında yazı yazamazlar. Hükümet... aleyhinde tenkitte bulunamazlar ...”
4-Yasa ve yönetmeliğe göre siyasi konularda ve özellikle sivil yönetim olan hükümete karşı genel kurmay eski ve yeni başkanlarının veya başka bir askerin açıklama yetkisinin olmadığı ve bu fiillerin yasak hallerden sayıldığı açıktır. Yasağa aykırı hareket edildiği alenen ve de ses kayıtları ile ve haberlerle sabit hale gelmiştir.
5-Bilindiği üzere Anayasanın 6. maddesi “ Egemenlik, kayıtsız şartsız Milletindir. Türk Milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır. Egemenliğin kullanılması, hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamaz. Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamaz.” denilmektedir.
Anayasa' da Cumhurbaşkanının nasıl seçileceği belirtili kurallara bağlanmış ve sadece TBMM'nin Cumhurbaşkanını seçeceği ve egemenliğin kullanılması hususu açıkça belirtilmiştir. Bunlar içerisinde Genel Kurmay başkanlığının seçime müdahale etmesi, kaynağını Anayasadan almayan bir fiili durumdur. Ayrıca, hükümeti temsil eden başbakan'a ayrıl şeklinde bir ifade de dahi bulunması, bulunduğu konum itibari ile oldukça tehlikeli ve milletin egemenlik yetkisine açık bir müdahale niteliğindedir. Ayrıca, dönemin Cumhurbaşkanı hakkında ifade edilen , “ben ne dersem onu yapardı” ve Anayasa Mahkemesi'yle konuştuk, AKP'yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç seçilirse TSK müdahale edecek.” şeklindeki beyanları da bu çerçevede ele alındığında suç unsurlarının tamamlandığı ortaya çıkmıştır.
6-Türk Ceza Kanunun 309. maddesi “Cebir ve şiddet kullanarak,Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü.... düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs edenler ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılırlar ” Şeklindedir.
Silahlı kuvvetlerin yegane görevi ülkeyi, savaşa ve yoğun silahlı şiddete karşı savunmaktır. Anayasal düzene karşı sivil, demokratik tepkilere karşı silahlı savunma, TSK'nın görevi değildir. Aksi halde silahı elinde bulunduran bu güç, beğenmediği her konuya karşı kendisine vazife çıkarıp kaos oluşturabilir. Bu durum Anayasanın özü ve ruhuna uymaz.
Şüpheliler, Anayasa'da; Cumhurbaşkanlığı seçimi ve Egemenliğin kullanılmasının hiçbir surette hiçbir kişiye, zümreye veya sınıfa bırakılamayacağı hususu ve hiçbir kimse veya organı kaynağını Anayasadan almayan bir Devlet yetkisi kullanamayacağı hükmüne karşı çıkarak suç işlemiş, taraf olarak müdahale etmiştir.
Anayasada kuvvetler ayrılığı prensibine göre gücün; yasama, yürütme ve yargı makamlarınca bağımsız bir halde kullanılacağı belirtilmektedir. Bu üç gücün dışında, TSK'nın da; egemenliğe ve Cumhurbaşkanlığı seçimine müdahale etme hakkı ve yetkisi olduğu belirtilmemiş, aksine müdahale etmemesi gerektiği yasayla açıklanmıştır. Genelkurmay'ın silahlı gücüyle,“taraf olduğu ve diğer beyanları”, atılı suçu oluşturmaktadır.
7-Türk Ceza Kanunun 311. maddesi , yasama organına karşı suçbaşlığında “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Büyük Millet Meclisini...nin görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs edenler .... cezalandırılırlar.” Şeklindedir.
Şüphelinin Cumhurbaşkanı seçilmesi görev ve yetkisi tamamen TBMM'ye ait iken muhalefet partisi lideri ve diğerleri ile görüşme yapması, ona telkin ve emir niteliğinde beyanlarda bulunması, başka milletvekillerine girme şeklinde beyanlarda bulunması yasama organının yaptığı seçime müdahale niteliğindedir. Milli iradenin tecelligahına tecavüz tüm Türkiye'ye ve insanlığa karşı bir suçtur.
8-Türk Ceza kanunun 312. maddesi “Cebir ve şiddet kullanarak TürkiyeCumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ....verilir.” şeklindedir. Şüpheli, hükümet lideri Başbakana ayrılması şeklinde beyanlarda bulunduğunu, muhalefet liderine altın tepsi için hükümeti verdiğini, ondan bazı yasaları çıkarması istediğini ve Cumhurbaşkanının her dediğini yaptığını beyan etmektedir. Bu durum, yukarıda belirtilen suçun unsurlarının oluştuğunu üstelik TCK 77 de belirtilen insanlığa karşı suçlar kapsamına girdiğini ortaya çıkarmaktadır.
9-Şüpheliler orgenerallerdir. Hukuk devletinde, ayrıcalıklı bir konum ve yargılama olamaz. Yasa önünde herkesin eşit olması gerekir. Şüphelilerin eylemleri anayasayı ihlal, yasamaya, hükümete, insanlığa karşı suç niteliğinde değerlendirildiğinden, sivil yargılama mercileri yetkilidir. Hatta Balyoz muhtırası da yargıya müdahaledir ve anayasa 138. madde ihlali.
10-Şüpheliye ait ses kaydının kendisine ait olup olmadığı öncelikle ele alınması gereken bir konu olup, Savcılığın bu konularda da inceleme yapması gereklidir. Ayrıca haberlerde ve konuşmalarda isimleri geçen tüm kişilerinde bu beyanların doğruluğu konusunda tanıklıklarına başvurulmasını talep ediyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devleti olup, hukukun üstünlüğü ilkesi gereğince, ceza yasalarında suç olarak düzenlenen ve müeyyidesi gösterilen bir suçu her kim işlerse işlesin, kanun önünde eşittir. Rütbesi, unvanı ne olursa olsun, suç işleme yetkisine ve cezadan muaf olma ve yargı dokunulmazlığı imtiyazlarına sahip olamaz.T.C.Anayasası gereği, Yargı bağımsızdır. Hiçbir baskı, telkin ve tesir altında kalmaksızın suçlar hakkında kamu adına re'sen soruşturma açar ve Türk Milleti adına yargı yetkisini kullanır.5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 158'nci maddesi gereğince bir suçun işlendiğini öğrenen özel ve tüzel kişiler, öğrendikleri suçu ihbarla mükelleftirler.İş bu nedenlerle şikayet başvurusunda bulunmak gerekmiştir.
DELİLLER:
Eski ve yeni Genelkurmay başkanlarından Emekli Orgeneral İsmail Hakkı KARADAYI'nın, 27 Nisan Muhtıracısı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, İrtica ve Islak imza Muhtıracısı Orgeneral İlker Başbuğ, Balyoz Muhtıracısı Orgeneral Işık Koşaner ve de 27 Mayıs ve 12 Eylül Darbecileri internete düşen ve tüm medya organlarınca deşifre edilerek yayınlanan 28 Şubat, 27 Nisan ve Balyoz Darbesine ilişkin açıklamaları, hatta 12 Eylül ve 27 Mayıs Darbelerinin ve süreçlerinin sene-i devriyesi tarihli özellikle Taraf , Zaman, Star, Şafak, Akit, Bugün Gazetelerinde, www.ergenekon.ws de (www.kontrgerilla.com) yayımlanan söz konusu darbeye ilişkin gizli belgeler, şüphelilerin ve yapılacak hazırlık soruşturması sonunda tespit edilecek ve soruşturma sonunda genişletilecek diğer kişiler,
www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=1142322&title=367-krizinin-perde-arkas%C4%B1
http://www.ergenekon.ws/mansetgoster.asp?haber_no=3394
www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=204769
aksiyon Dergisi 861.sayı 6/12 haziran
Mazlumder bir daha yaşanmaması için kitapçığı, darbeci kuşatma nesil yayınları, daha güçlü orduya asder yayınları.
http://www.haber7.com/haber/20090218/Karadayinin-ucuncu-ses-kaydi-VIDEO.php
http://haber.vatanim.com.tr/haberdetay.asp?Newsid=225485&Categoryid=1
zaman, taraf, star, akit, bugün ve yeni şafak gazetelerinin olaya ilişkin nüshaları ve sair tüm deliller.
NETİCE-İ TALEP: Arz ve izah edilen ve re'sen tespit edilecek nedenlerle,
Yukarıda adı ve açık kimliği yazılı şüpheliler ile yapılacak hazırlık soruşturması sonunda suça iştirak eden diğer kişiler hakkında;
1- Anayasayı İhlal (TCK m.309)
2- Yasama organına karşı suç (TCK m.311)
3- Hükümete karşı suç (TCK m.312)
4- İnsanlığa karşı suç (TCK m.77)
suçlarından ve soruşturma sonucunda tespit edilecek diğer suçlardan yasal işlem yapılmasını,kamu davası açılmasını ve cezalandırılmalarını talep ederiz. Millet iradesine ve tecelligahı Türkiye Büyük Millet Meclisini işgal eden ve halkımızn %99'una alenen ve topyekün savaş ilan eden Tüm darbecilerin ve darbeye teşebbüs edenlerin müşahede altına alınmalarını , görevlerinden açığa alınmayanların acilen açığa alınmalarını, tüm mal varlıklarına el konulmasını ve darbecilerin isimlerinin bulunduğu kurum ve kışla isimlerinin kaldırılmasını veya başlarına “LANET” kelimesinin eklenmesini, Cuntacı askerlerin emriyle açıldığı aşikar olan iktidar partisine kapatma davasının ve kararının düzeltilmesini 367 hokkabazlığının yok hükmünde olmasını, TSK'nın Millet Meclisini işgalden vazgeçmesi için anayasaya aykırı olan ve darbecilere işgal yolunu açan iç hizmet kanunu 35.maddenin kaldırılması için gereğinin yapılmasını, ŞÜPHELİLERİN MENFAAT OLUŞTURMAK İÇİN ORGANİZE ÇETE ÜYELİĞİNDEN CEZALANDIRILMALARINI arz ve taleb ederiz.
07 Haziran 2011 Adem ÇEVİK
(Abdullah Harun / kontrgerilla.com)
------------------------------------------------------------------------------
BÜYÜKANIT: EMEKLİLİKTEKİ HUZURUM BOZULMAK İSTENİYOR
16.12.2015 22:18 Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı Talimat Bürosu Savcısı Seyit Peker tarafından Fenerbahçe Orduevi'ndeki ikametinde talimatla "şüpheli" sıfatıyla ifadesi alınan Büyükanıt, savcılığa iki sayfalık yazılı savunma sundu.
Büyükanıt savunmasında, Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Genelkurmay Başkanlığı görevini ifa ettiği dönemde, TSK'nın özellikle laiklik konusundaki hassasiyetini vurgulama amacı taşıyan 27 Nisan 2007'deki basın açıklamasına yönelik birçok spekülasyon yapıldığını ve birtakım suçlamalarda bulunulmaya çalışıldığını belirtti.
Basın açıklamasına yönelik TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'na ayrıntılı olarak açıklamalarda bulunduğunu bildiren Büyükanıt, basın açıklamasını kendisinin kaleme aldığını, TSK içindeki hiçbir personelin katkısının bulunmadığını ve yayınlanıncaya kadar da bilgisinin olmadığını ifade etti.
-"Kamuoyunu da bilgilendirme saikiyle hareket edilmiştir"-
İfa ettiği görev sınırlarının Anayasa olmak üzere meri kanunlarla çizildiğini, o tarihte yürürlükte olan TSK İç Hizmet Kanun ve Yönetmeliğinin TSK'nın görevlerini belirleyen hükümleri çerçevesinde hareket edildiğini ileri süren Büyükanıt, şöyle devem etti:
"O tarihte içinde bulunduğumuz ortamda Atatürk ilke ve inkılaplarıyla, özellikle laiklik ilkesi ile bağdaştırılması bile olanaksız birtakım faaliyetler konusunda TSK'nın hassasiyetini belirtmek, bu konuda adli, mülki makamların gereken hassasiyeti göstermeleri gerekliliğine işaret etme amacına yöneliktir. Bir konuda kamuoyunu da bilgilendirme saikiyle hareket edilmiş, devletin temel niteliklerine yönelik bazı irticai faaliyetlerin geldiği boyutu ve konudaki TSK'nın hassasiyeti, TSK'nın en yüksek komuta kademesinde bulunmam hasebiyle vurgulanmak istenmiştir."
Büyükanıt, basın açıklamasında bulunulmasının yürürlükteki yasalar kapsamında Cumhuriyetin temel niteliklerini koruma ve kollama görevi ile mücehhez kılınmış TSK'nın bu görevi ifada gösterdiği veya gösterebileceği hassasiyete yönelik olduğunu belirtti.
"Bir kısım çevrelerce iddia edildiği şekliyle kesinlikle yürütme organına yönlendirilmiş bir muhtıra veya Anayasamız ile teminat altına alınmış Anayasal düzenimize yönelik bir girişim değildir" diyen Büyükanıt, açıklamanın muhtıra olmadığının da yargı kararlarıyla kesinleştiğine vurgu yaptı.
-"Askeri darbe şeklindeki nitelendirmeyi de kesinlikle kabul etmem olanaksızdır"-
Şikayetçinin suçlamalarının şahsı ile doğrudan bir ilgisinin bulunmadığını, Anayasayı ihlal etme şeklinde bir eylemde bulunmasının da söz konusu olmadığını savunan Büyükanıt, şunları kaydetti:
"Askeri darbe şeklindeki nitelendirmeyi de kesinlikle kabul etmem olanaksızdır. Zira sadece özellikle laiklik ilkesini zedeleyici, ortadan kaldırıcı birtakım çevrelerin faaliyetlerini, bu faaliyetlerine küçük çocuklarımızı, eğitim gören gençlerimizi alet ettiklerine yönelik tespitlerin iletilmesinden ibaret yazının bir Anayasal suç olarak tasnifine de olanak bulunmamaktadır."
Büyükanıt, basın açıklamasında bulunulmasının yürürlükteki yasalar kapsamında TSK'nın görevleri arasında yer aldığına işaret ederek, hassasiyetlerini göstermek açından TSK'nın en yüksek noktasında bulunan Genelkurmay Başkanının kamuoyunu bilgilendirme görevleri arasında olduğunu belirtti.
Hassasiyetlerinin Başbakana da iletildiğini, bunun kamuoyunu yanıltma amacıyla istismar edildiğini ve değişik yorumlarda bulunulduğunu ifade eden Büyükanıt, 57 yıllık askerlik yaşantısında TSK'nın en yüksek komuta merciine gelmiş personeli olarak hiçbir zaman Anayasal düzeni değiştirmek gibi bir faaliyet içinde olmadığını, böyle bir intiba uyandıracak emarede bulunmadığını vurguladı.
Büyükanıt, şöyle devam etti:
"Görevimi başarı ile ifa ettikten sonra emeklilik yaşantımda tüm yaşantımı etkileyebilecek, huzurlu ve rahat bir emeklilik dönemi geçirmemi bile engellemeye yönelik bu türden girişimlerin maksatlı ve bir takım mülahazalarla rahatsızlık vermeye yönelik olduğunu, asıl devletimizin organlarını töhmet altında bırakarak birtakım çıkarlar sağlayabilme arzusu olarak görmekteyim."
ADEM ÇEVİK: DOSYAYA İŞLEM YAPMAYAN SAVCILARA SUÇ DUYURUSU YAPACAĞIZ
Büyükanıt hakkında suç duyurusunda bulunan Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik'in avukatı Berrin Yeşilyurt, AA muhabirine yaptığı açıklamada, "27 Nisan e-muhtırası"nın darbe olduğunu savundu.
Yeşilyurt, "Bizim suç duyurumuz üzerine işlem başlatıldı. Bu dosya üç savcı değiştirdi. Üç savcıdan hiçbirinin ifade için yazı yazmaması da şüphe uyandırıyor. Bu hususta işlem yapmayan kimler varsa onla ilgili işlem başlatacağız, HSYK'ya suç duyurusunda bulunacağız" dedi.
-Soruşturmanın geçmişi-
Adalet Platformu Başkanı Adem Çevik, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına 12 Eylül darbesi, 28 Şubat ve 27 Nisan açıklamasının sorumluları hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, 27 Nisan açıklamasıyla ilgili olarak dönemin askeri sorumluları hakkındaki suç duyurusu evrakını ayırmış, ''suç yeri Ankara olduğu'' gerekçesiyle dosyayı 2012'de ''görevsizlik'' kararıyla özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine göndermişti.
"MUHTIRA SADECE BÜYÜKANIT'IN İŞİ DEĞİL, ERGİN SAYGUN DA İŞTİRAK ETTİ" İDDİASI
Öte yandan muhtırayı Büyükanıt'ın değil bir sivilin kaleme aldığı, muhtıra içeriğine ise Genelkurmay 2. Başkanı Ergin Saygun'un karar verdiği iddia edildi. Oysa 27 Nisan muhtırasına ilişkin başlatılan soruşturmada tek şüphelinin Yaşar Büyükanıt olduğu biliniyor.
Bugün gazetesindeki habere göre; Genelkurmay eski Başkanı Büyükanıt’ın bir sivile yazdırıldığı anlaşılan 27 Nisan e-muhtırasını “Ben yazdım” demesi akılları karıştırdı. Büyükanıt’ın tavrı akıllara “Birini mi koruyor” sorusunu getirdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 27 Nisan 2007’de TSK’nın internet sitesinde yayınlanan “e-muhtıra” ile ilgili önceki gün, Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın ifadesine başvurdu. Büyükanıt verdiği ifadede suçlamaları kabul etmedi. “Bildiriyi ben kaleme aldım. Bu bir muhtıra değildir” diyen Büyükanıt’ın ifadesi soruşturma dosyasına konuldu.
MUHTIRANIN BEYNİ SAYGUN
Ancak, o dönem “e-muhtıra”nın Büyükanıt tarafından kaleme alınmadığı belirtildi. Bir başka kişinin kaleme aldığı “e-muhtıra”nın içeriğine karar veren kişinin de o dönem Genelkurmay 2. Başkanı olan ve daha sonra Balyoz Davası kapsamında yargılanan Ergin Saygun olduğu belirtilmişti. Büyükanıt’ın o gün Harbiye Orduevi'nde iken, Saygun’un bildiriyi bir sivile yazdırarak gece yarısı Genelkurmay'ın web sitesine koydurttuğu gündeme gelmişti. Büyükanıt’ın “Muhtırayı ben yazdım, amacım ülke güvenliğini korumaktı” sözleri akıllara “Büyükanıt kimi koruyor” sorusunu getirdi.
Büyükanıt'tan tarihi itiraflar: 27 Nisan bildirisini ben yazdım
Flaş!!! 27 Nisan'a soruşturma
27 Nisan için suç duyurusu
Adalet Platformu ile ilgili manşetlerimiz
(04 Aralık 2015, 14:46), son güncel.: (16 Aralık 2015, 22:18)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
Büyükanıt'tan tarihi itiraflar: 27 Nisan bildirisini ben yazdım
Flaş!!! 27 Nisan'a soruşturma
27 Nisan için suç duyurusu
Adalet Platformu ile ilgili manşetlerimiz
27 Nisan bildirisi hala sitede
Askerin 367 krizindeki rolü belgelendi
Flaş ses kaydı: Karadayı'dan 367 krizi
Cumhurbaşkanlığı sürecinde kışkırtmalar
Genelkurmay o belgeyi 2 yıl önce kabul etmişti
27 Nisan muhtırasıyla ilgili bazı manşetlerimiz
367 müdahalesi belgesine dair manşetlerimiz