Tam
EskidenYeniye
 

Albay Cemal Temizöz iddianamesi


Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Albay Cemal Temizöz hakkında hazırlanan 111 sayfalık iddianame, Güneydoğu'da uzun yıllardan beri üstü örtülmeye çalışılan 'faili meçhul cinayetler' gerçeğini tüm çıplaklığı ile gözler önüne serdi. Kurmay Albay Cemal Temizöz ismini Türkiye ilk kez 1992-1994 arasında duydu. Temizöz, ölüm kuyularına insanların atıldığı iddialarının gündeme geldiği bu yıllarda Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı görevini yürütüyordu. İddianamede, Albay Cemal Temizöz'ün ölüm timi silah arkadaşları tarafından anlatılıyor. İddianame tamamlanma tarihi: 15 Temmuz 2009,  Basında yayınlanma tarihi: 18 Temmuz 2009.

T.C. DİYARBAKIR CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞI
(CMK’nun 250. Maddesinde Belirtilen Suçlara Bakmakla Yetkili)

TUTUKLU İŞ
Soruşturma No : 2009/906 …/…/2009
Esas No : 2009/
İddianame No : 2009/

İ D D İ A N A M E
( ) AĞIR CEZA MAHKEMESİNE
(CMK’nun 250. Maddesinde Belirtilen Suçlara Bakmakla Yetkili)
DİYARBAKIR

DAVACI : K.H.

MAKTÜLLER :1- Ramazan ELÇİ: Hasan ve Gazal oğlu 22.04.1965 Cizre doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Hisar nfk.
2- Ramazan UYKUR: Mehmet ve Nirgiz oğlu 02.03.1946 Mehmedi doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Bozalan nfk.
3- Abdullah EFELTİ: Ömer ve Rihan oğlu 01.02.1949 Rihani doğumlu, Şırnak ili Silopi ilçesi Bostancı nfk.
4- İbrahim ADAK: Mehmet ve Cevahir oğlu 01.03.1966 Cizre doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Dağkapı nfk.
5- Mehmet Gürri ÖZER: Muhsin ve Alya oğlu 02.03.1952 Cizre doğumlu Şırnak ili Cizre ilçesi Kale mahallesi nfk.
6- İbrahim DANIŞ: Mehmet ve Lali oğlu 19.04.1968 Şırnak doğumlu, Şırnak Merkez Alkemer nfk.
7- Abdurrahman AFŞAR: Resul ve Hazar oğlu 01.01.1958 Düdiran doğumlu, Şırnak ili İdil ilçesi Sırtköy nfk.
8- Abdurrahman AKYOL: Süleyman ve Düre oğlu 16.03.1946 Kürün doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Kale nfk.
9- İhsan ARSLAN: Mehmet ve Halim oğlu 01.04.1963 Şırnak doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Dağkapı mahallesi nfk.
10- Beşir BAYAR: Ahmet ve Fatım oğlu 15.09.1967 Eruh doğumlu, Şırnak ili Güçlükonak ilçesi Özbaşoğlu köyü nfk
11- Abdurrazak BİNZET: Abdulaziz ve Narinç oğlu 01.01.1949 Tayyan doğumlu Şırnak ili Cizre ilçesi Tayyan Keravan Aşireti köy nfk.
12- İzzet PADIR : Salih ve Hanımı oğlu 01.01.1956 Tayyan doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Tayyan Keravan Aşireti nfk.
13- Abdullah ÖZDEMİR: Ömer ve Delali oğlu 01.01.1962 Heym doğumlu Şırnak ili Cizre ilçesi Tayyan Keravan Aşireti nfk.
14- Mustafa AYDIN: Mahmut ve Hanım oğlu 16.12.1959 Tayyan doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Tayyan Keravan Aşireti nfk.
15- Süleyman GASYAK: Haci ve Huri oğlu 01.01.1969 Cizre doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Keççan Hesinan Aşireti nfk.
16- Abdulaziz GASYAK: Mehmet ve Zelih oğlu 01.10.1981 Cizre doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçsei Keççan Hesinan Aşireti nfk.
17- Ömer CANDORUK: Osman ve Dirri oğlu 01.04.1956 Keççan Ömeran doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Keççan Ömeran Aşireti nfk.
18- Yahya AKMAN: İsa ve Bedri oğlu 13.04.1977 Cizre doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Keççan Hesinan Aşireti nfk.
19- Abdulhamit DÜDÜK: Abdullatif ve Adle oğlu 01.02.1961 Mardin doğumlu, Mardin ili Merkez Kabala Kayacan nfk.
20- Yabancı uyruklu erkek şahıs: Kimliği belirsiz

MAĞDUR
MÜŞTEKİLER :1- Kerime ELÇİ: Abdulkerim ve Emine kızı 01.01.1960 Hebler doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Hisar nfk. Halen Nur Mahallesi Aşut sokak no:5 Cizre/Şırnak adresinde ikamet eder.
2- İsmet UYKUR: Ramazan ve Huri oğlu 21.04.1976 cizre doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Bozalan nfk. Halen Nur Mahallesi Gün sokak No:1 Cizre/Şırnak adresinde ikamet eder.
3- Mesut EFELTİ: Abdullah ve Besna oğlu 03.02.1979 Silopi doğumlu, Şırnak ili Silopi ilçesi Bostancı nfk. Halen Bostancı köyü Güven mezrası Silopi/Şırnak adresinde ikamet eder.
4- Besna EFELTİ: Abdullah ve Ayşi kızı 01.01.1959 Rihani doğumlu, Şırnak ili Silopi ilçesi Bostancı nfk. Halen Bostancı köyü Güven mezrası Silopi/Şırnak adresinde ikamet eder.
5- Emine ÖZER: Mehmet Zeki ve Hayriye kızı 11.07.1952 Estel doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Kale nfk. Halen Canlı sokak Kale mahallesi No:15/1 Cizre/Şırnak adresinde ikamet eder.
6- Abdurrahman DANIŞ: Mehmet ve Lali oğlu 01.02.1962 Şırnak doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Dağkapı nfk. Halen Özkan Caddesi Nur Mahallesi no:43/2 Cizre/Şırnak adresinde ikamet eder.
7- Hazni AFŞAR: Tahir ve Berfi kızı 01.01.1955 İdil doğumlu, Şırnak ili İdil ilçesi Sırtköy nfk. Halen Sur mahallesi Uğun sokak No:10 Cizre/Şırnak adresinde ikamet eder.
8- Selahattin AFŞAR: Resul ve Hazar oğlu 08.06.1963 İdil doğumlu, Şırnak ili İdil ilçesi Sırtköy nfk. Halen Sur mahallesi Uğun sokak No:7 Cizre/Şırnak adresinde ikamet eder.
9- Ayşe AKYOL: Süleyman ve Fatma kızı 01.02.1941 Şırnak doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Kale nfk. Nur mahallesi Ersin sokak no:25 Cizre/Şırnak adresinde ikamet eder.
10- Şevkiye ARSLAN: Kasım ve Fatma kızı 02.01.1952 Deştalelan doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Dağkapı nfk. Halen Nur mahallesi Meçhul sokak no:11 Cizre/Şırnak adresinde ikamet eder.
11- Hediye BAŞKAK: Ali ve Hatun kızı Eruh 1967 doğumlu, Halen Emek mahallesi no:5 Ceyhan/Adresinde ikamet eder.
12- Fatın BAYAR: Hamo ve Türkan kızı 01.07.1925 Eruh doğumlu, Şırnak ili Güçlükonak ilçesi Özbaşoğlu nfk. Halen 312. Sokak Emek Mahallesi No:7/2 Ceyhan/Adana adresinde ikamet eder.
13- Abdulselam BİNZET: Abdulkadir ve Narinç oğlu 01.01.1968 Cizre doğumlu Şırnak ili Cizre ilçesi tayan Keravan Aşireti nfk. Halen Cudi mahallesi Mazbaha sokak no:98 Silopi/Şırnak adresinde ikamet eder.
14- Harun PADIR: İzzet ve Leyla oğlu 10.12.1977 Cizre doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Tayyan Keravan Aşireti nfk. Halen Ziristan mezrası Üçağaç köyü Silopi/Şırnak adresinde ikamet eder.
15- Tahir ÖZDEMİR: ömer ve Delali oğlu 26.06.1970 Cizre doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Tayyan Keravan Aşireti nfk. Halen Halen Üçağaç köyü Ziristen mezrası Silopi/Şırnak adresinde ikamet eder.
16- Sabri GASYAK: Mehmet ve Zelih oğlu 22.09.1975 Cizre doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Keççan Hesinan Aşireti nfk. Halen Konak mahallesiŞırnak Caddesi no:9 Cizre/Şırnak adresinde ikamet eder.
17- Hanım CANDORUK: Mehmet Edip ve Hediye oğlu 10.02.1972 Cizre doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Keççan Ömeran Aşireti nfk. Halen Reyhan sokak no:8 Cizre/Şırnak adresinde ikamet eder.
18- İsa AKMAN: Cangir ve Huru oğlu 01.01.1961 Heym doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Keççan Hesinan Aşireti Köyü nfk. Kanak mahallesi Şırnak Caddesi No:4 Cizre/Şırnak adresinde ikamet eder.
19- Arafat AYDIN: Mehmet Ali ve Hizni oğlu 15.11.1968 Cizre doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Tayyan Keravan Aşireti nfk. Havuzlu köyü Cizre/Şırnak adresinde ikamet eder.
20- Nuri DÜDÜK:Abdullatif ve Adle oğlu 01.01.1951 Kabala doğumlu, Mardin ili Merkez Kabala Kayacan nfk. Halen Valilik karşısı Konak apartmanı kat:3 no:12 Yenişehir/Mardin adresinde ikamet eder.


ŞÜPHELİLER :1- Cemal TEMİZÖZ: Kemal ve Sevim oğlu 04.09.1958 Çorum doğumlu, Çorum ili Merkez Bahçelievler nfk. Diyarbakır Askeri Cezaevinde TUTUKLU
2- Kamil ATAĞ : Said ve Esmer oğlu 03.02.1952 Heym doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Tayyan Keravan Aşireti nfk. Diyarbakır D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda TUTUKLU
3- Temer ATAĞ: Kamil ve Güli oğlu 01.01.1974 Cizre doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Tayyan Keravan Aşireti nfk. Diyarbakır D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda TUTUKLU
4- Adem YAKİN: Hasan ve Ayşe oğlu 15.03.1969 Batman doğumlu, Batman ili Merkez kesmeköprü nfk. Diyarbakır D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda TUTUKLU
5- Hıdır ALTUĞ: Süleyman ve Azime oğlu 25.10.1968 Çemişgezek doğumlu, Tunceli ili Çemişgezek ilçesi Toratlı nfk. Diyarbakır D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda TUTUKLU
6- Fırat ALTIN (Abdulhakim GÜVEN): Hüseyin ve Fatma oğlu 01.04.1962 Ankara doğumlu, Ankara ili Çankaya ilçesi Seyranbağları nfk. D Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda TUTUKLU
7- Kukel ATAĞ: Said ve Esmer oğlu 10.11.1964 Cizre doğumlu, Şırnak ili Cizre ilçesi Teyan Keravan Aşireti nfk. Cudi mahallesi Arıcan sokak No:10 Cizre/Şırnak adresinde ikamet eder.

SUÇ : CÜRÜM İŞLEMEK İÇİN TEŞEKKÜL OLUŞTURMAK VE BU TEŞEKKÜLE KATILARAK MENSUBU OLMAK, ADAM ÖLDÜRMEYE AZMETTİRMEK, ADAM ÖLDÜRMEK

SUÇ TARİHİ : 1993 ve sonrası

TUT. TARİHİ : 20.03.2009 (Temer ATAĞ için)
22.03.2009 (Adem YAKİN için)
24.03.2009 (Kamil ATAĞ için)
25.03.2009 (Cemal TEMİZÖZ için)
01.04.2009 (Fırat ALTIN, Hıdır ALTUĞ için)

SORUŞTURMA EVRAKI İNCELENDİ:

Mersin ilinde işlediği hürriyeti tahdit suçundan dolayı Midyat M Tipi Cezaevinde hükümlü olan Mehmet Nuri BİNZET’in Midyat Cumhuriyet Başsavcılığına, Cezaevine girmeden önce yaşadığı Cizre ilçesinde 1990 yıllarda şahit olduğu bir kısım suç teşkil eden konuları tanık olarak anlatacağını söylediği,
Midyat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan Mehmet Nuri BİNZET’in 27.01.2009 ve 30.01.2009 tarihli beyanlarında;
Cizre ilçesinde 2 dönem belediye başkanlığı yapıp halen korucu başı olan Kamil ATAĞ’ın kendisinin ağabeyi olduğunu, kendisinin ağabeyi Kamil’in yardımları ile 1993 yılından itibaren Geçici Köy Korucusu olarak Cizre ilçesinde göreve başladığını, ağabeyleri Kamil ve Kukel’e ait Cizre ilçesi Cudi mahallesinde bulunan evlerin alt katlarında nezarethane olarak kullanılan odaların bulunduğunu, bu yıllarda buraya yasadışı PKK terör örgütüne yardım ettiği düşünülen kişilerin alınarak sorgulandığını, kendisinin de bir çok defa bu sorgulara katıldığını, sorgu sırasında kişilere fiziki şiddet uygulandığını, ağabeyi Kamil ATAĞ’ın Cizre ilçe jandarma bölük komutanı olan şüpheli Cemal TEMİZÖZ ile çok yakın ilişki içerisinde olduğunu, sürekli birlikte hareket ettiklerini, şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün ağabeyine yardım ederek 1994 yılında belediye başkanı olmasını sağladığını, 1993 yılı aralık ayında babasının evleri içerisinde yasadışı PKK terör örgütü mensuplarının roketli saldırısı neticesi ölmesinden sonra mahallede ve bölgede ağabeyi Kamil’in daha sert hareket edip mahallede kontrollerini arttırdığını,
Bu dönemde Cizre ilçe jandarma komutanı olan binbaşı Cemal TEMİZÖZ’ün emri ile ağabeyi şüpheli Kamil ATAĞ’ın İskan ARSLAN, Nadir NEYCİ gibi kişileri gözaltı yaparak evinde bulunan nezarethaneye götürdüğünü, burada bu kişilerin sorgulandığını, bilahare infaz edildiklerini detaylı şekilde anlattığı,
1993-1995 yıllarında ilçe jandarma bölük komutanı olan şüpheli Cemal TEMİZÖZ ile ağabeyi şüpheli Kamil ATAĞ’ın aşağıda detayları yazılacak kişilerin infazı hususunda kararlar alarak uygulattıklarını, infaz işlerinin koruculardan bir kısım kişiler ile ilçe jandarmada bulunan Yavuz, Selim Hoca, Tunay, Ferit, Tayfun ve Bedran kod isimli kişilerin gerçekleştirdiğini ifade ederek benzer detaylı anlatımlarda bulunduğu,
Söz konusu beyanların Midyat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Cumhuriyet Başsavcılığımıza görevsizlik kararıyla gönderilmesi üzerine Mehmet Nuri BİNZET’in tanık olarak detaylı beyanının tespit edildiği,
Tanık Mehmet Nuri BİNZET’in 13.03.2009 tarihli Cumhuriyet Başsavcılığımızdaki beyanında;
“Ben Cizre ilçesinde doğduktan sonra bölgesel şartlar nedeniyle babam kendi üzerine kayıt ettirmemiş babamın amca çocukları olan Abdulhamit BİNZET beni kendi üzerine kayıt ettirmiş, benim gerçek babam Sait ATAK’dır o yüzden olayları anlatırken yanlış anlamayı gidermek istiyorum, nüfus kaydım halen bu yanlışlıkla devam etmektedir.
1993 yılında resmi olarak 12 yaşında iken ağabeyim Kamil ATAK kendisi GKK olduğu için beni de resmi olarak Cizre jandarma komutanlığı kanalıyla kayıt ettirmiş bende 1993 yılının kasım ayından itibaren GKK olarak resmen maaş almaya başladım. O tarih de maaşlarımızı Ziraat bankasından alıyordur. Bu sebeple Cizre ziraat bankası şubesine benim adıma bir hesap açtırıldı. Korucu başları bizim hesaplarımızdan paraları toplu olarak alıp bizlere dağıtıyorlardı.
Benim öz ağabeyim olan Kamil ATAK 1985’li yıllarda kaçak durumdaydı çünkü benim duyduğum 2 suçtan dolayı aranıyordu. Bildiğim kadarıyla bu suçlardan bir tanesi Suriye’den aldığı para karşılığı Cizre Silopi arasındaki petrol boru hattını yani BOTAŞ’a ait boru hattını patlatmaktı. Bir tanesi de Van ilinde bir kişiyi öldürmekti. Bu nedenle bu yıllarda hep kırsalda gezinirdi. Köye iner yeniden kırsala çıkardı. Benim başka bir ağabeyim olan Rauf ATAK 1986 Ya da 1987 yıllarında Cizre ve Silopi kırsalında PKK adına faaliyet yürüten Abdulhamit MONGAN ve oğlu Reşat MONGAN’ın da aralarında bulunduğu 7 adet örgüt üyesini öldürmüşlerdi. Daha sonra ağabeyim bu husus da TRT de açıklama yapınca PKK örgütü bizim ailemize düşman oldu.
1987 yılında ağabeyim Kamil ATAK Silopi bölgesinde görev yapan Cem ERSEVER isimli jandarma görevlisi ile bir araya gelmiş ve Cem ERSEVER ağabeyimi ve aile büyüklerimi toplayarak siz korucu olun PKK’nın bölgede faaliyetleri çok onlarla mücadele edin demiş bunun üzerine Kamil ağabeyim ve ailedeki bir çok kişi GKK olup terörle mücadele konusunda devlette görev yapmaya başladılar. Aynı dönemde ağabeyim Kukel, Rauf, Mahmut, Ahmet, Abdullah, Musa, Ebubekir ve amcalarım Abdulhamit, Berces, Abdulkerim, Adil de olduğu halde amca çocuklarım olan Lezgin POLAT, Nadir POLAT, Abdül POLAT, Ali POLAT, Havi POLAT v.b isimli kişilerde GKK oldular. Bu süreçten sonra hepsi Cizre merkez ve civarında özellikle Üçağaç köyü kırsalında görevlerine başlamışlar.
Bizim aşiretimizin adı Tayankerevan aşiretidir. Bizim ailenin GKK olmasından dolayı bu aşiretten biraz dışlandık. Bundan dolayı bizim tek çaremiz bölgede terörle mücadele eden askerlerle bir arada olmaktı. Bundan dolayı yakın ilişkilerimiz oluştu.
Bizim aşiret daha ziyade hayvancılık ile uğraştığı ve yaylalarının Hakkari civarına kadar devam ettiği için 1988 yılında bahsettiğim bir çok aile yakınım ve aşiret üyesi GKK olarak silahlanım hayvancılık amacıyla yaylalara gittiler, fakat bu dönemde kırsalda çok miktarda örgüt üyesi olduğu için problemler oluştur. Fakat ATRENK denilen yaylada PKK adına faaliyet yürüten Hogir kod ve Doktor Baran kod isimli örgüt üyeleri bu alandaki mezralarda yaşayan aşiret üyesi olan kişilere silahlı baskın yaptılar. Mahmut AYDIN isimli aşiret üyesi ile ailesine ait 450 adet küçük baş hayvanını katlettiler. Bu olaylar 1988 yılında yaşandı ayrıca iki tane çobanını öldürdüler. Bu dönemde bir çok başka örgütsel tehditler olmaya başladı. Bunün üzerine 1988 yılının son baharında aşiret Cizre ilçesine ve civarındaki Çalyan köyünün Serap bölgesine yerleştiler, bu sırada ben Pınarönü köyünde öğrenci idim, duyduğuma göre aşiret o günlerde toplanıp bu örgütsel tehditlerden dolayı Kamil ağabeyimin kırsalda faaliyet yürüten örgüt mensupları ile anlaşması için karar almış, ağabeyim Kamil ATAK yanına silahlı 5 kişi alarak Hogir ile görüşmek için kırsala gitmiş, onlara giderken biraz para ile 5 tanede kaleşnikof silah götürmüşler, düşümüye vadisinde Hogir kod isimli örgüt mensubunun bulunduğu kırsal gurubu ile kampta görüşüp silah ve parayı vermişler, ağabeyim Kamil ATAK’ın yanında giden kişiler Abdulhamit BİNZET, İbrahim NERGİZ, Ömer PAGEH, Lezgin POLAT’dır. Ben bu konuları bu hususların tamamı babam Sait ATAK’a bizzat yaşayan kişiler rapor şeklinde anlatırken bende babamın yanında olduğum için duydum. Bu nedenle detaylı olarak anlatabiliyorum.
Ağabeyim Kamil ATAK 5 kişi ile beraber söz konusu kampta 5-6 gün kalmışlar, bu dönem Hogir Kod Abdullah ÖCALAN’ ile sürekli temas kurarak aşiretle anlaşma yapılıp yapılmayacağını öğrenerek ağabeyim ile anlaşma yapmışlar, anlaşmaya göre ağabeyim Kamil dışındaki yukarda bahsettim 4 kişi yeniden döneceklermiş, onların yerine ağabeylerim Rauf, Kukel ve Mahmut’un kampa gidecekmiş, bunlarlada görüşülüp böylece anlaşmaya varılacakmış, ağabeyim Kamil kardeşlerimi ancak ben getirebilirim diyerek dönmüş, dönüş sırasında örgüt ile bağlantıyı sağlayan kişi ağabeyim Kamil’e bundan sonra ben sorumluluk almam dördünüzü de öldürebilirler demesi üzerine bizimkiler bir daha gitmemişler. Bu olaydan kısa bir süre sonra yani 1989 yılının başlarında Çağlayan köyüne PKK örgütü tarafından baskın yapıldı ve korucu olan Tellibeginoğullarından Mehmet ve Kadri isimlerini hatırladığım 4 tane kardeşin başını keserek katletmişler,
Bu dönemde kırsal alanda barınamayacağımızı anladığımız için ailece Cizre merkeze yerleştik ve ağabeyim Kamil ailedeki diğer GKK’lar ile beraber Cudi mahallesinde nöbet tutmaya ve güvenliği sağlamaya başladılar. Bu dönemde 1993 yılına kadar PKK ile bir anlaşma yapılıp ne onlar bize karıştı, nede bizler onlara zarar verdik şeklinde bir gizli anlaşma yapıldı. Yine bu hususların hepsini ben babam Sait’in yanında duyduğum ve bizzat yaşadığım olaylardan biliyorum. 1993 yılının Mart ayında Resul isimli bir PKK örgüt üyesi Çelebi SOLMAZ isimli aşiretimiz mensubu GKK tarafından yakalarak jandarmaya teslim edildi, bundan sonra bizim PKK örgütü ile anlaşmamız bozuldu,
1993 yılının aralık ayınan 13’ ünde evimize roketli saldırı yapıldı, babam ve ağabeyim Musa şehit oldular, bu dönemde bende GKK idim ve PKK ile daha sert şekilde mücadele etmeye başladık.
Babamın şehit edilmesinden bir gün sonra Hasan KUNDAKÇI paşa bizim evimize geldi, tüm aileyi topladılar, yani ben ağabeyim Kamil ATAK, ağabeyim Kukel ve diğer ağabeylerim ile bir kısım amcalarımın olduğu toplantı yapıldı. Bu toplantı kamil ağabeyimin evinde yapıldı. Hasan paşa ağabeyimden ne istediğini sorması üzerine ağabeyim Kamil bana Cizre ilçesinde arama yetkesi ver dedi. Hasan paşada askerle beraber bu işi yapabilirsin dedi. Bundan sonra biz şehir merkezinde yani Cizre şehir merkezinde daha rahat olmaya başladık. Şehir merkezinde arama, kimlik sorma ve gözaltı yapmaya başladık. Yanımızda asker olmadan dahi bu işlemleri yapabiliyorduk.
1992 yılında Cizre’nin yakınında bulunan Kuştepe isimli köyde bu köyde oturan Yusuf TANRIVERDİ isimli kişi Hizbullah örgütü adına faaliyet yürütüyordu. PKK örgütü tarafından bu kişinin öldürülmesi üzerine şehir merkezinde bulunan Hizbullah adına faaliyet yürüten Ahmet, Yusuf, Mahmut, Ömer isimli kardeşler sorumluları olan Şeyh Zeki ATAK ile beraber Kuştepe köyüne gidip yerleştiler zaten bu dönemde Şeyh Zeki ATAK’ da Cizre şehir merkezinde örgüt tarafından vurularak öldürüldü, onun yerine sorumlu olarak Ahmet isimli kardeş geçti.
1993 yılının aralık soyundan itibaren yani yukarda bahsettiğim görüşme sonrasında Cizre ilçesinde evlerin alt kısımlarında sığınak diye isimlendirdiğimiz yerler yapmaya başladık. Buralara gözaltına aldığımız kişileri getiriyorduk. Bu şekilde benim bildiğim ağabeyim Kamil ATAK’ın Cudi mahallesinde bulunan iki katlı evinin alt katında bir tane sığınak nezarethane vardı. Buranın pencerelerini kapatmıştık. Sadece bir odadan ibaretti. Yine aynı mahallede ağabeyim Kukel’e ait 2 katlı evinde alt katındaki bir odayı aynı şekilde nezarethane haline getirmiştik. Biz buralara sığınak diyorduk. Bunun dışında benim bildiğim başka yer yoktu. Ama gözaltına aldığımız yani sorgulayacağımız kişi sayısı artarsa başka odaları da kullanıyorduk.
1993 yılının aralık ayından itibaren bu sığınaklara PKK adına faaliyet yürüten, bildiri dağıtan Ya da örgütle bağlantısı olduğunu düşündüğümüz kişileri ağabeyim Kamil ATAK’ın talimatı ile alıp bu nezarethanelere getiriyorduk. Benimle birlikte amca çocuklarım Mehmet Şefik BİNZET ve Mehmet Şirin BİNZET’ de GKK olmuştu. Bu nezarethanelerin civarında kaleşnikof marka silah taşıyan aileden GKK olan kişiler nöbet tutup koruma yapıyorlardı. Bu sığınakların kapılarına ve pencerelerine ses çıkmasını engellemek için kısmen kapatmıştık, zaten bunlar taş odalardı. Zemini topraktı ve zeminden bir metre civarında aşağıdaydı.
Ben bu nezarethanelerin her ikisinde de çok uzun zaman nöbetçi olarak kaldım.
Yine Cudi mahallesinde nergiz sokağın üst kısmında Mustafa olarak bildiğim ve şu anda Cezaevinde olan Hizbullah örgütü mensubu bir kişiye ait bir tane daha sığınak nezarethane vardı, bazen orayı da kullanıyorduk. Genellikle nitelikli sorgusu yapılacak Ya da infaz edilecek kişiler buraya götürülürdü. Bu yıllarda gerek Kamil ağabeyimin gerekse Kukel ağabeyimin nezarethanelerde çok miktarda askeri cephane, uçak savar silahı ve mühimmatı, bixi silah ve mühimmatı, RPG 7 silah ve mühimmat, kanas, keleş gibi silahlar ve mühimmatı bulunuyordu. Bunları genellikle Kamil ağabeyim getiriyordu, ayrıca el bombası da çok miktarda vardı.
Ağabeyim Kamil’in evinin altında bulunan sığına nezarethanede ses çıkmaması için kapılara kalın sünger yapıştırılmıştı. Buraya getirilen kişiler bir haftaya kadar burada tutulurdu. Biz ağabeyim Kamil dışında kimseye bilgi vermezdik. Oda o dönem Cizre jandarma bölük komutanı olan Cemal TEMİZÖZ ile görüşürdü. Ayrıca Selçuk Yarbayla da görüştüğünü biliyorum. Nezarethaneye aldığımız PKK örgüt mensuplarına gerek biz gerekse oraya gelen askeri personel örgüt faaliyetleri ve eylemleri ile alakalı sorular soruluyordu, bu şahıslara kaba dayak şeklinde yani dövmek suretiyle eziyet edildiğini biliyorum. Bu nezarethanelere genellikle Selim Hoca isimli, Yavuz isimli, Faruk astsubay isimli, Taner uzman isimli rütbeli askeri personel gelir sorgulama yaparlardı. Yanlarında da genellikle itirafçılar olurdu. Benim hatırladığım Adem YAKIN, Abdulhakim GÜVEN isimli itirafçılarda askeri personel ile birlikte gelirler sorguya katılırlardı, bunlar bildiğim kadarıyla itirafçıların sorumlularıydı,
Ağabeyim Kamil’in sorumlu olduğu sığınak’a getirilen kişileri değişik şekilde işkence yapıldığını biliyorum, zaten süngerler ses çıkmasın diye takılmıştı, nezarethaneye alınan kişilerden bir kısmına yemek veriliyor, bir kısmına yemek verilmiyordu, bu yıllarda Cizre ilçe jandarma komutanlığına ve Cizre ilçe emniyet müdürlüğüne rahatça girip çıkabiliyordum, tüm GKK’larda öyleydi.
1994 yılında bir gün Cizre ilçe jandarma komutanlığına gittiğimde ifade alınan bir odada bir kadının çırıl çıplak ellerinden bağlı olarak durduğunu gördüm, üzerindeki puşi ile kadının göğüs kısmını kapattım, o sırada itirafçı olan Abdulhakim GÜVEN de oradaydı, bana niye kapattın deyince bende öyle durması uygun değil dedim. Daha sonra bu durumu Abdulhakim GÜVEN komutan olan Cemal TEMİZÖZ’e anlatmış, oda beni çağırdı ve iyi yaptığımı söyledi. Hatta benim yanımda askeri personeli çağırıp benim olduğum sorgularda sorguya aldığı kişilere kötü muamele yapmamalarını çünkü benim çocuk olduğumu söyledi.
1993 yılında yukarda bahsettiğim nergiz sokakdaki adrese Mustafa ve Abdurrahman isimli iki tane genç imam gelmişti, bunlar Hizbullah adına faaliyet yürütüyorlardı. Bunların bulunduğu eve her akşam yaklaşık 100 civarında öğrenci geliyordu, bazen bende geliyordum, Abdurrahman ve Mustafa bunlara ders anlatıyordu, anlatılan derslerde genellikle dini ve rejimle ilgili anlatıyorlardı ve ülke rejminin kötü olduğunu, dini yönetim olması gerektiğini anlatıyorlardı. Bunların silahlı faaliyetleri de vardı. Kuştepe köyü Hizbullah’ın civar bölgeleri de kapsayacak şekilde askeri merkezi haline gelmişti. Ben oraya çok gittim, gittiğimde askeri kanattan sorumlu olan kişileri gördüm, onlarında bizim gibi kullandığı kaleşnikof, bixi, roket ve tabanca şeklinde silahları vardı. Bu köyün tamamı Hizbullah örgütüne aitti, çünkü köy sakinlerinin tamamını Hizbullah örgütü zorla köyden uzaklaştırmıştı. Köyün tamamını Hizbullah örgütü kullanıyordu. O yıllarda o köyde öldürülen Yusuf’un aile bireyleri ile ekmek yapmak için tutulan bir iki kadın dışında kimse yoktu, hepsi erkekti. Burada bulunan Hizbullah mensuplarının ağabeyim Kamil ile sürekli diyalogları vardı, çok sık görüşürlerdi. Benimde bulunduğum birçok arkadaşımız bu köye silah ve mühimmat çok götürdük. Genellikle taksiyle ya da yürüyerek malzeme götürürdük. Çünkü bizim mahallemiz şehrin dışındaydı karşı tepeden PKK’lılar bize ateş ederdi. Bize ettiği zaman bu köy bizim ile dağ arasında olduğu için onlarada yani Kuştepe köyüne de ederlerdi. Hizbullah mensupları böylece bize destek olurlardı.
Ağabeyim Kamil 1994 yılında Refah partisinden Cizre belediye başkanı adayı oldu 1999 yılına kadar bu görevini sürdürdü. 2000 yılında sahte diploma kullandığı için hakkında soruşturma yapıldı. Yine belediye başkanlığını kazanmıştı. Fakat bu dönemde rakip aday Emin DİNDAR’ın ihbarı ile Van bölgesinde Halilan aşireti mensubu iki çobanın öldürülmesi ile alakalı soruşturma yeniden canlandı. Ağabeyim Kamil 3 ay civarında ilçeden kaçıp Ankara ve değişik yerlerde gizlendi. Daha sonra tanıklara 60’a milyar para verilerek dosyadan beraat etmesi sağlandı.

Bizim bu dönemde gözaltına alıp infaz ettiğimiz ya da sorguladığımız birçok kişi vardı, hatırladığım kadarıyla anlatmak isterim:

1- 1993 yılı aralık ayının 12-13‘ünde Beşir isimli kişinin infazı;
Babam Sait’in şehit edildiği günün ertesi Cudi mahallesinde oturan Beşir isimli bir kişinin PKK örgütüne yardım ettiği gerekçesiyle GKK olan ve akrabam olan Bayram POLAT mahalle içerisinde evinde çıkararak Beşir isimli kişiyi götürüp 200 metre ilerde kaleşnikof silahı ile benim 100 metre yakınımda yaklaşık 10 metreden ateş ederek göğüs tarafından iki kurşunla öldürdü. Sabaha kadar ceset orada kaldı, çünkü olay sabah erken saatlerinde gerçekleştirildi. Güneş doğana kadar ceset orada bekledi. Sonra emniyetten gelip gerekli adli işlemler yapıldı. Ama sanki PKK ile çatışma yapılmış gibi evraklar tanzim edildi. Oysaki herkes Bayram POLAT’ın Beşir’i öldürdüğünü biliyordu.

2- 1994 yılı Ocak-Şubat aylarında İskan ASLAN isimli kişinin öldürülmesi;
1994 yılının başlarında PKK’yı şehir merkezinden temizlemek için sabaha karşı Cudi mahallesinde askeri personel ile beraber bir operasyon yapıldı. Ağabeyim Kamil, ben ve ismini hatırlayamadığım kalabalık bir GKK grub ile beraber İskan ASLAN’ın evine gittik, sabah saat 08:00 civarında evinden alındı, Kamil ağabeyim şahsı önüne alıp götürürken biz arkasındaydık bu sırada İskan ASLAN’ın karısı arkamızdan geldi nereye götürüyorsun diye ağlayarak yalvarmaya başladı. Bu sırada Kamil ağabeyim bana kadını evine götür dedi. Ben yanımdaki bir iki arkadaşım ile beraber kadını iteliyerek evine götürdük daha sonra İskan’ın geleceğini söyledik. Daha sonra bizde Kamil’in peşinden gittik, Kamil ağabeyim İskan ASLAN’ı Kukel ağabeyimin sığınak nezarethanesine götürmüştü, bu sırada operasyonlar devam etti, bir çok kişi gözaltı yapılmıştı. Bizim nezarethanelerde de alınan Birkaç kişi vardı. Fakat bu nezarethanede sadece İskan ASLAN vardı, ben ve Bayram POLAT bu nezarethanede yani Kukel ağabeyime ait nezarethanede nöbet tutmaya başladık. Ertesi gün Ayintirp tepesinde silahlı bir şahıs GKK’lar tarafından yakalanmıştı. O şahıs da getirilip İskan ASLAN’ın yanına verdik, bu şahsın adının Emin TANRIVERDİ olduğunu sonradan öğrendim.
Bu Emin TANRIVERDİ öldürülen Yusuf TANRIVERDİ’nin amcasıydı. Sonra öğrendik ki Kuştepe sakini olan Emin köyün boşaltılması sırasında silahını bir yere gömmüş bu silahını alıp dönmek isterken yakalanmış. Buda İskan ile aynı odada kalmaya başladı. Bu sırada Emin TANRIVERDİ’nin bıyıkları çok pala olduğu için ve PKK militanlarına benzettiğim için gıcık olup makas ile bıyıklarını kestim, birazda dövdüm, bu sırada şahıs da bıyığının diğer tarağını kesti, Emin sigara kullanıyordu benden birçok defa sigara istediği bende tabakamdan sigara verdim. Emin TANRIVERDİ bir gün İskan ile aynı nezarethanede kaldıktan sonra onu bıraktık, çünkü Bayram POLAT bırakılması gerektiğini bana söyledi, bu nedenle bıraktık.
Emin TANRIVERDİ’yi İskan ASLAN ile aynı nezarethaneye koyduğumuz için Kamil ağabeyimden ve itirafçılardan çok tepki aldım, çünkü İskan ASLAN’ın infaz edilme durumu vardı, İskan ASLAN 4 gün boyunca bu nezarethanede kilitli kaldı. Nezarethaneye 2 veya 3 . gün sorgulamak üzere Selim Hoca olarak bildiğim astsubay ile Yavuz isimli JİTEM’in grup lideri olduğunu bildiğim ancak rütbesini bilmediğim kişiler geldiler onlar sorguladılar. Bu sırada itirafçılar Abdulhakim GÜVEN ve Bedran kod Adem YAKIN’da gelip gidiyordu.
4. gün İskan ASLAN Abdulhakim GÜVEN, Adem YAKIN ve Selim Hoca isimli kişiler tarafından bizim beklediğimiz nezarethaneden alındı. Kuştepe köyünde Hizbullahçılara ait bir sığına götürüldü. Bu sırada bende yanlarındaydım koruma olarak bulunuyordum. İskan ASLAN’ı köyün içinde bulunan ve yerini bildiğim hatta fotoğraflarını çektirdiğim sığınağa bıraktık, ben Ahmet PAGE ve Şahin PÜRNEK ile birlikte dışarda kaldım, çünkü İskan’ın burada infaz edileceğini biliyordum. Bir süre sonra bir el ateş edildi. Sığınaktan Abdulhakim GÜVEN, Adem YANIK ve Selim hoca birlikte çıktılar, kimin öldürdüğünü kimse söylemedi ancak Adem’in yüzünün halinden ve silahını toplamasından silahı onun sıktığını anladım. Ben arkadaşlarımla İskan’ı sığınağa indirdiğimizde içerde bir kişi daha vardı. Ben daha önceki ifademde o kişinin Nadir NEYCİ olduğunu söylemişsem de o kişinin Nadir NEYCİ olduğunu bilmiyorum, ama o günlerde Nadir NEYCİ’nin Hizbullahçılar tarafından gözaltına alındığını ve Kamil ağabeyimden öldürmek için emir aldıklarını ve Nadir NEYCİ’nin atının bulunması hususunda bana talimat verildiğini iyi hatırlıyorum. Benim daha sonra duyduğum kadarıyla İskan ASLAN aslında PKK militanı değilmiş eşi öyleymiş ama töre gereğince kadın öldürülmeyeceği için İskan öldürüldü. Çünkü babamın şehit edilmesi hadisesinde de İskan ASLAN’ın davetinin olduğu bize söylenmişti.

3-……….


4- 1994 yılı Yaz aylarında Mustafa AYDIN ve Mehmet İLBASAN isimli kişilerin öldürülmesi;
Yukarda anlattığım ağabeyim Kamil’in 5 tane kaleşnikof silah ile para götürerek PKK örgüt üyesi Hogir kod isimli kişi ile görüşmesi sonrasında 1991 yılında Cizre tank tabur komutanı ağabeyimi odasına çağırmış ağabeyime sen PKK’ya 5 tane kaleşnikof silah ve para vermişsin demiş, ağabeyim öyle bir şey olmadığını söyleyince şahidim var diyerek kapıdan birini çağırmış, içeri giren kişi askeri üniformalı ve rütbeleri olan subaymış ağabeyim görünce bu kişinin Hogir kod isimli kişi olduğunu anlamış, bunun üzerine biraz konuşmuşlar komutan ağabeyime sen evine git ama bugün panzerle gitme yürüyerek git demiş, ağabeyim tank taburundan evimize doğru yürüyerek gelirken kendisine pusu kurulduğunu anlamış, çünkü bu konuda çok deneyimli birisiydi, bu nedenle şehir merkezine doğru koşarak evimize gelmiş eve geldiğinde bu durumu babam Sait’e anlattı. Hatta tüm aile olarak biz panik olduk. Ağabeyimin anlattığı sırada bende babamın yanındaydım. Bu olay civarda da duyuldu. 450 hayvanın öldürülmesi hadisesinde Hogir’in eylemi olduğu için bu 450 hayvanın sahibi de Mustafa AYDIN olduğundan dolayı bu olayı karıştırmak için savcılığa dilekçeler vermeye başlamış sağda solda konuşmaya başlamış hatta bir kardeşi de o olay sırasında öldürülmüştü. Çünkü çobanlardan birisi kardeşiymiş, havuzlu köyünde yaşayan bu kişinin Zuran Radyolink karakoluna ait yola antitank mayını döşendiği iddiasıyla gözaltına asker ve GKK tarafından alınmış. Bu sırada Mustafa’nın amcasının oğlu olan Arafat AYDIN ve Mehmet İLBASAN’da gözaltına alınmıştı. Bu üç kişiyi bu gün Hisar taburu olarak kullanılan fakat o yıllarda sadece arazi olarak bulunan herhangi bir inşaatın olmadığı alanda Mustafa AYDIN, Arafat AYDIN, Mehmet İLBASAN kelepçeli vaziyette yerde oturuyorlardı, üzerlerinde elbise vardı, Mustafa AYDIN tamamen soyulmuş vaziyette idi, ben arafatı tanıdığım için orada sadece su verdim, bu sırada orada ilçe jandarma komutanı binbaşı Cemal TEMİZÖZ, alt rütbeden sivil kıyafetli bir kısım kişiler, ağabeyim Kamil ATAK, Abdulcabbar ÖZKAN, Abdullah AŞAN ve yine bayağı bir korucu vardı. Ayrıca askerde vardı. Ayrıca itirafçılar Abdulhakim GÜVEN, Adem YAKIN da oradaydı, bu sırada sürekli bir hareket vardı, ekipler gidip sürekli operasyonu devam ettiriyorlardı, bu operasyonlar yaklaşık 15 gün sürdü, bu bahsettiğim 3 kişi burada kaç gündür bekletiyordu ben bilmiyorum, ben oradayken yukarda bahsettiğim kişiler vardı, zannediyorum Temmuz ya da Ağustos ayıydı çünkü yaz mevsimiydi. Burada şahısları özellikle Mustafa sorguluyorlardı. Ben üç gün boyunca bu noktaya her gidip geldiğimde bu üç şahsı arazide gördüm, sorgulamanın ve dövmenin devam ettiğini gördüm, Mustafa yiyecek hiçbir şey verilmiyordu. Abdulcabbar ÖZKAN ve Abdullah AŞAN ve Kamil ağabeyime Mustafa sürekli küfür ediyordu. Sonra üçüncü gün ben gittiğimde yukarda bahsettiği grup infazın edildiği, günde oradayı. Arafatı oradan gönderdiler, Mehmet İLBASAN ben gittiğimde ölü bir halde kenarda yatıyordu. Nasıl öldürüldüğünü bilmiyorum, Mustafa AYDIN ise çıplak halde el ve ayakları bağlı karınca yuvasının üstüne oturtulmuştu. Hatta olay yerindeki korucular burada kaç tane ağa var bu adama bu reva görülmemeli öldürülecekse öldürülsün bu adama böyle işkence yapılmasın diye konuşuyordu. Binbaşı Cemal TEMİZÖZ karınca yuvasının üstüne oturtulan Mustafa’nın yanına yaklaşarak üzerinden tabancayı alıp, tabanca ile Mustafa’yı işaret ederek Adem YAKIN’a gösterirken bir el ateş etti. Ama Mustafa deyip demediğini ben o an görmedim, Mustafa bağırdı, bunun üzerine Adem ile Adulhakim Mustafa’yı öldürdüler. Bu sırada ben Cemal binbaşı ile beraber ben ayrılıyordum, çünkü ağabeyimin tabanca ve ajandalarını taşıyordum, ama öldürüldüğünü gördüm.
Bu sırada Mehmet İLBASAN’ın cenazesini bir traktöre koyup Cizre ilçesine doğru hareket ettiler. Mustafa’nın ise cesedinin ailesine teslim edilmesini Cemal binbaşı Abdulcebbar ÖZKAN’a söyledi o da tamam dedi. Daha sonra biz oradan ayrıldık. Mustafa’nın ailesine Hesneremo denilmektedir. Daha sonra Mustafa ve Mehmet’in cesetleri ile ne yapıldığı ben bilmiyorum.

5- 1995 yılı Şubat ya da Mart aylarında Almasigi köyünden Abdurrahman isimli kişinin öldürülmesi;
1995 yılı Şubat ya da Mart ayında Cizre ilçesinin Almasigi köyün mensubu olup Cizre ilçesinden oturan Abdurrahman isimli kişi PKK örgütü sempatizanı olmaktan dolayı ağabeyim Kamil ATAK tarafından öldürülmesi talimatı verildi, bunun üzerine Kamil ağabeyim oğlu Tamer ATAK ve Mehmet NERGİZ tarafından evi civarında Cizre ilçe merkezinde kaleşnikof silahla taranarak öldürüldü. Ben Tamer ve Mehmet’e talimat verildiğinde yanındaydım. Ağabeyim Kamil Abdurrahman’ın öldürülmesini söyledi.
O dönem yani 1995 yılında Cizre ilçesinde nevruz törenleri şenlik olarak ilk defa resmi olarak kutlanacaktı, hatta komutan Cemal TEMİZÖZ, Çorumdan bir halk oyunları ekibi davet etmişti, devlet yanlısı aşiretlerde bir halk oyunu ekibi hazırlıyorlardı. Abdurrahman’ın kızı da Cizre ilçesinde halk oyunları ekibindeydi fakat babası Abdurrahman nevruz kutlamalarında bombalar patlayacağını söylemiş, kızını göndermek istememiş, çünkü kızımın katili olmak istemem demiş, sanırım bu durum istihbarata ulaşınca Abdurrahman’ın örgütle bağlantılı olduğu ve bombalanacak konular hakkında bilgi sahibi olduğu düşünülerek infazına karar verilmişti. Babasının kırkı çıkmadan kızı nevruz şenliklerine katıldı. Bunu iyi hatırlıyorum.

6- 1994-1995 yıllarında Ramazan UYKUR isimli kişinin öldürülmesi;
1994 yada 1995 yıllarında ben Kamil ağabeyimin oğlu Tamer ve Mehmet Nergiz ile birlikte İpekyolu cami civarında gezerken Ramazan UYKUR ile karşılaştık, bu sırada kırmızı renkli doğan slx marka kamil ağabeyim tarafından silah karşılığı alınan chenc marka bir aracı yeğenim Tamer kullanıyordu. Ramazan’ın yanında kimse yoktu. Tamer Ramazan’ın arandığını bildiği için arabaya çağırdı ve Babam Kamil seninle görüşmek istiyor arabaya bin dedi Ramazan araca binmek istemedi, bunun üzerine yeğenim Tamer arabadan inerek üzerinde taşıdığı, ruhsatsız tabancayı çıkartıp Ramazan’ın yüz kısmına dayayarak zorlamaya çalıştı. Ramazan Tamer’e hitaben senin silahından mı korkacam dedi ve silahı Tamer’in elinden almaya çalıştı. Bu sırada silah ateş aldı. Ramazan’ın yüzünden kan akmaya başladı ve Ramazan ile Tamer boğuşmaya başladılar. Bende kaleşnikof silah vardı. Tamer’e vurmadan Ramazan’ı ayırmaya çalıştım. Ramazan’ın karın kısmına doğru sıkmaya çalışırken Ramazan ayağı ile engel oldu. Ramazan’ın ayağına doğru bir kez ateş ettim. Bunun üzerine Ramazan boğuşmayı bırakıp yere düştü, daha sonra yeğenim Tamer bendeki silahı yani kaleşnikofu alıp seriye bağlayıp bir çok defa Ramazan’a ateş etti. Zannediyorum 20-30 civarında mermi sıktı. Daha sonra Ramazan’ı orada bıraktık ve araçla olay yerinden uzaklaştık, bu sırada Mehmet Nergiz herhangi bir şey yapmadı.
Olay sırasında kullandığım kaleşnikof tüfek bana zimmetli olarak verilen görev silahım değildi. Kamil ağabeyim de seyyar dipçikli rus yapımı C 11 diye isimlendirdiğimiz kaleşnikof tüfekler vardı. Bu tip olaylarda biz kullanımı ve taşınması kolay olduğu için genelde bunları alırdık ve bu silahlar özel yapım 75 adet mermi alan şarjörlerle taşınırdı. O günde öyle bir silah kullanıyordum. Bu silahı olaydan sonra yeniden Kamil ağabeyime verdim.

7- …………….

8- 1997 yılı Temmuz ayının son 15 gününde Abdurrezzak BİNZET’in öldürülmesi;
1993 yılında babam Sait’in şehit edilmesinden sonra akrabamız olan ve ağabeyim Kamil’in danışmanlığını yapan Bercest BİNZET’in halasının oğlu olan Abdurrezak BİNZET’in gerek bize yakın davranmaması, gerekse PKK’lara tavır koymayıp bize destek olmaması nedeniyle ağabeyim Kamil ATAK aile meclisinde bu şahsın öldürülmesine karar verdi, ama bunu hemen yapmayalım belli olur dedi. Bunun üzerine Bercest karşı çıktı ve sürekli beklememiz konusunda görüş bildirdi. Bunun üzerine Kamil ağabeyim bu yıla kadar bekledi. Ağabeyim Kamil 1997 yılında Birkaç kere bana bu işi dillendirdi. Ben biraz geri kaldım zaten bu yıllarda ben ağabeyim Kamil’in korumalığını yapıyordum, beni sürekli onun yerinde Ankara’ya ve gittiği yerlere götürüyordu. 1997 yılı 15 Temmuz günü belediyeden dönerken ağabeyim bana Ankara’ya gitmem gerektiğini söyledi,
Ben otobüsle Ankara gittim, Yalnız başıma gidip ağabeyim Kamil ATAK’ın Ankara da bulunana NECATİBEY CADDESİ NO:102 DAİRE:3 VEYA 4 ÇANKAYA/ANKARA ADRESİNDEKİ evine gittim. Bu bina 5 katlı bir binadır. Ağabeyimin evi ikinci kattır. Binada asansör vardır. Her katta 2 daire var. merdivenle çıkarken sağdaki dairedir. Üç odadan ve bir salondan oluşur. Ben bu evde gece kaldım. Ertesi gün ağabeyim Yalnız başına arabayla geldi. Orada bana seni yeniden Cizre’ye gönderecem, ama Cizrede kendini kimseye göstermeyeceksin, bir olay var birini öldürüp gere geleceksin dedi. Ben kim olduğunu sorunca Abdurrezak olduğunu söyledi. Bende içimden neden çocuklarına yaptırmıyor diye düşündüm. Ben bir şey demedim. Akşam gezmek için evden çıktım ve orada Esenlerdeki otogar içerisindeki Lider otelde kaldım. Orada iki gece kaldım amacım kaçmaktı. Ben bilahare otelin telefonundan kendisini aradım. Ben bunalımda olduğumu ve intihar edeceğimi söyledim. O da bana Ankara’ya dönmemi söyledi ben Ankara’ya döndüm. Ankara da Menekşe 2 sokakta bulunan Erk otelde kaldım. Ertesi gün yeniden ağabeyimi aradım, geleceğimi söylemeyince ağabeyim Kamil bana gel olay bitti dedi. Beni otelten almak için iki tane adem gönderdi. O adamları tanımıyorum, eve gittiğimde senin çocuklarımdan ayrı tutmuyorum. Çocuklarıma bu işi yaptırmadığı için üzüldüğümü ve kaçtığımı anladı. Sen daha tecrübeli olduğun için sana yaptırmak istiyordum dedi. Olay bitti Abdurrezak öldü dedi. Ama kimin öldürüldüğünü bana söylemedi. Ben evi aradım akrabam olan bir kadınla görüştüm ve araçla ezilerek Abdurrezak’ın öldürüldüğünü öğrendim. Ben Birkaç gün daha Ankara da kaldım, sonra Cizre’ye gittim, sonra bir çok kişi Abdurrezak’ın neden ve kim tarafından öldürüldüğünü öğrenmeye çalışıyordu. Bir gün Bayram POLAT yanıma geldi bana Abdurrezak’ın öldürülmesi ile bilgisi olduğunu söyledi, bende dinledim. O zaman bizim korucumuz olan şu anda Cizre MHP ilçe başkanı olan Şakir NAYIR’ın babası daha önce domuz bağı ile bağlanarak faili meçhul olarak öldürülmüştü. Ali isimli arkadaşı Şakir’e sen halen babanın failini bulamadın mı deyince o ben failin başından araba geçirdim demiş bunun üzerine bu olay bize dokununca ben Bayram POLAT ve Mahmut ile beraber Şakir’i kaçırdık işkence ile konuşturmak istedik, bunu öğrenen ağabeyim Kamil sen bu olayın peşini bırak biz öldürecektik birileri yapmış, bu olayı sen araştırma deyince ben bu olayın ağabeyimin yaptırdığını anladım.

Benim hatırladığım olaylar bunlardır. Bunun dışında söylemek istediğim şeylerde var.
1995 yılına kadar Cizre ilçe jandarma komutanlığını yapan binbaşı Cemal TEMİZÖZ oradan bilahare Diyarbakır JİTEM bölge komutanlığına atandı, zannediyorum 1998 yılıydı ve bu dönemde Metin kod ismini kullandığını kendisi söyledi. Çünkü sık sık Cizre’ye geliyordu yanında itirafçılar Abdulharim GÜVEN ve Bedran kod Adem YANIK’da bulunurdu. Sadece Birkaç tane de sivil asker koruması vardı, kendisi Cizre’de çalıştığı dönemde yine bu iki itirafçı hep yanındaydı ve Kamil ağabeyimle hep görüşürlerdi, 1998 yılında da geldiğide ağabeyimle görüşmeye deva ettiler.
………….

Benim yukarda anlattığım olayların tamamı doğrudur. Ben küçük yaştan itibaren korucu olduğum için bu dönemde bir çok kişiden değişik branşlarda askeri eğitim aldım. Bölgeyi tanıdığım için gerek istihbarat gerek korucu olarak görev yaptım. 2006 yılında Mersin de bir grup kişi ile hürriyeti tahdit suçundan dolayı yakalandım ve ceza aldım, üç yıldır cezaevindeyim. Vicdani olarak yaşadığım olayları anlatmak istedim. Ayrıca benim bu anlattıklarımı belgeleyecek bir kısım belgelerle annemin oturduğu, Cizrede bulunan Cudi mahallesi Arıcak sokak no:2 sayılı evde bulunan çantam içerisindedir. Bunu öz annem Hazne ÖZKAN’a teslim etmiştim.
Yukarda bahsettiğim olaylara ilişkin olarak sığınakları istenildiği taktirde yerinde gösterebilirim, göstermek istiyorum.” Şeklinde ifadeler kullandığı,

Bu beyanlar üzerine 18.03.2009 tarihinde Cizre ilçe merkezinde gelinerek gerekli güvenlik önlemleri icra edilerek şüpheliler Kamil ATAĞ ve Kukel ATAĞ’ın evleri ile Cizre ilçesi Kuştepe köyünde delil tespiti yönü ile keşif icra olunduğu,
Şüpheliler Kamil ATAĞ ve Kukel ATAĞ’ın evlerinin alt bölümlerinde tanık Mehmet Nuri BİNZET’in nezarethane olduğunu ilişkin anlatımlarına uygun mekanların tespit edilerek atanan bilirkişiler tarafından gerekli fotoğraflamalarının yaptırılıp dosyamıza eklendiği,
Tanık Mehmet Nuri BİNZET’in Kuştepe köyünde yer göstermesi ile öldürüldüğü iddia olunan İskan ARSLAN isimli kişinin cesedinin bulunması için yapılan kazı çalışması sonucunda 13 parça kemiğin bulunduğu, söz konusu kemiklerin rapor temini için gönderildiği İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığı tarafından tanzim olunan 06.04.2009 tarihli raporda söz konusu kemik parçalarının insana ait olmadığı hususunun tespit edildiği,
Söz konusu soruşturma ile alakalı olarak 1993-1995 yıllarında işlenen faili meçhul cinayetlerle alakalı iki kişinin, Cumhuriyet Başsavcılığımıza kimlik bilgilerinin gizli kalması kaydı ile beyanda bulunacaklarını bildirdikleri,
5726 sayılı tanık koruma kanunu kapsamında ilgili yasanın 5/1-a, 10/2 maddesi uyarınca tarafımızca TÜKENMEZ KALEM ve SOKAK LAMBASI farklı ismi verilen bu iki kişinin tanık sıfatında beyanlarının tespit edildiği,

TÜKENMEZ KALEM farklı isminde beyanı tespit edilen tanığın 21.03.2009 tarihli beyanında;
“Ben yaşadığım dönemlerde tanık olduğum bir kısım konularla alakalı detaylı beyanda bulunmak istiyorum, beyanda bulunmamın amacı doğruların ortaya çıkması, ülkemde yaşanan bir kısım karanlık olayların aydınlanarak toplumun huzurlu bir şekilde yaşamasını sağlamak, aynı zamanda kamu görevini yaparken suç işleyen ve böylece devletimize zarar veren kişilerin açığa çıkmasını sağlamaktır.
Yine söylemek isterim ki önce devletimizin sonra halkımızın huzurlu ve barış içinde yaşaması için vereceğim beyanların bu yaşanan sürece katkı sunabileceğimi yürekten inandığım için açıklamalarımı bu bağlamda yapmak istiyorum, inşallah hayırlı olur.
………..
Ben alaya getirildikten sonra alay komutanı Eşref HATİPOĞLU Cizre ile irtibata geçti ve 1-2 gün içerisinde Yavuz diye bir uzman çavuş yanındaki bir kişiyle beraber beni mavi renkli concort marka bir araçla Diyarbakır’dan alıp Cizre ilçesine götürdüler. Oraya gittiğimde, ilçe jandarma komutanı yüzbaşı Cemal TEMİZÖZ’dü, beni huzuruna çıkarttılar, kendisi bana ilçe ile alakalı ne bildiğimi ve kimleri tanıdığımı, kimlerin örgütle alakası olduğunu sordu, bende kendisine anlattım. Daha sonra kendisi bana kendisinin emrinde olan Yavuz ve Tuna isimli uzman çavuşlarla birlikte görev yapacağımı ayrıca orada asker olarak bulunan ama sivil kıyafetle gezen Adem YAKİN ile ortak hareket edeceğimi söyledi, bu sırada Yavuz ve Tuna oradaydı, ama Adem oradamıydı hatırlamıyorum,
Ben 1994 yılının başında Cizre ilçesine gittim. İlk zamanlar Diyarbakır’a gelip çağırdıkları zaman Cizre’ye gidiyordum, birkaç ay sonra daha uzun süre Cizre ilçesinde kalmaya başladım.
Ben Yavuz isimli uzman çavuşun emrindeydim, ayrıca Adem ve Tuna’da sürekli bizimleydi. Ayrıca bizim grup da Hıdır ALTUĞ diye bir çocuk da vardı ama onun asker olup olmadığını ben bilmiyorum. yine bizim bu grupla ile birlikte çalışan sorgu ekibi içerisinde Selim Hoca isimli birisi vardı. O ifade alma ve yazı çizi işleriyle uğraşırdı.
Ben önce grup ile birlikte ilçe merkezine çok çıkmak istemedim, çünkü tanıdığımız insanlar olabilir diye düşündüm, ama daha sonra bende grupla birlikte olaylara katılmaya başladım.
Bu sırada burada korucu başı olarak görev yapan Tayyan Kerevan aşiretinden Kamil ATAĞ ilçe komutanımız Cemal TEMİZÖZ ile çok yakın ilişkiler içerisindeydi, sürekli iki kişilik toplantılar yapar, bazen bizi de toplantının sonuna doğru çağırırlardı, çağırdıklarında kendi aralarında örgütle irtibatı olduğunu düşündükleri kişileri ya bize teyid ettirir yada bu konuda bize empoze yaparlardı. Yani bizi yönlendirirlerdi. Kamil ATAĞ sanki bir komutan gibiydi. Yani Cemal TEMİZÖZ ile yetkileri paylaşmış gibiydiler o kadar samimi ve araları çok iyi idi.
Komutanımız Cemal TEMİZÖZ bahsettiğim Kamil ATAĞ ile de irtibatı ve aldığı bilgilerle örgüte yardım ettiği düşünülen kişileri benimde içinde bulunduğum grubun sorumlusu olan Yavuz’a talimat olarak vererek o kişilerin ilçe jandarma komutanlığına getirilmesini istiyordu, genellikle Yavuz, Tuna, Adem ile birlikte gidip bu kişileri alıp ilçe jandarma komutanlığına getiriyorduk. Ben bir çok defada gitmemişimdir, çünkü benim resmi sıfatım olmadığı için beni çoğu zaman bırakıyorlardı. Ama kişileri ilçe jandarma komutanlığına getirdiklerini ben her zaman görüyordum, çünkü oradaydım, zaten yazma işlerini de Selim hoca isimli askeri personel yapardı.
Adem YAKİN’in kod ismi BEDRAN idi ben Yavuz isminin de bir kod isim olduğunu zannediyorum. Tuna isminin ise gerçek mi yoksa sahte isimli olduğunu bilmiyorum.
Yavuz isimli kişi 35-40 yaşlarında İç Anadolu aksanlı kumral, biraz kilolu, 1,70 boylarında, uzun saçlı, zaman zaman kirli sakallı, genelde bıyıklı, evli, bir kız çocuğu vardı.
Adem YAKİN isimli kişi 25-30 yaşlarında, Batmanlı, itirafçı olmasına rağmen askerlik yapan, 1,70 boylarında, esmer, minyon tipli bir kişiydi.
Selim hoca isimli kişi 35 yaşlarında uzun boylu, zayıf, kısa saçlı, sakalsız fakat ince bıyıklı, Erzurum yada Karslı, Evli bir kişiydi,
Tuna isimli kişi 1995’li yıllarda Cizre ile Nusaybin arasındaki karayolunda trafik kazasında vefat etmiştir. Ben sonradan duydum.
Hıdır ALTUĞ isimli kişi TAYFUN KOD ismini kullanırdı, bu şahıs 25-30 yaşlarında, 165-1,70 boylarında, etine dolgun, esmer, Tuncelili, itirafçı bir kişiydi.

İlçe jandarma komutanlığına getirilen ve örgütle bağlantısı olduğu düşünülen kişiler ya haber elemanı olarak ikna edilip gönderildi. Ya evrak tanzim edilerek adliyeye götürülürdü. Yada talimat gereğince infaz edilirdi. Benim bu dönemde infaz edilen kişilerle alakalı bir çok görgü ve bilgiye dayalı tespitlerim oldu.

Bu konuda hatırlayabildiğim kadarını yine zaman sıralamasına göre mümkün olduğunca anlatmaya çalışayım;

1- 1994 yılı yaz aylarında Ramazan ELÇİ isimli şahsın öldürülmesi,
İlçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ Ramazan ELÇİ isimli kişinin örgüte yardım ettiğine dair bilgi edinmiş ve bu şahsın alınması ve ifnası hususunda Yavuz isimli uzman ile Tuna isimli uzman çavuşa talimat vermiş, bunun üzerine Yavuz, Tuna ve Ben birlikte beyaz renkli bir toros marka araçla gündüz vakti, aracı Yavuz’un kullandığı halde içecek bir şeyler almak için ilçe jandarma komutanlığından ilçe merkezine doğru giderken köprüde Yavuz aracı durdurdu Ramazan ELÇİ isimli şahıs köprünün üzerinden geçiş yapıyordu, şahıs kısa kol giyinmişti, zannediyorum gömlek vardı, rengini hatırlamıyorum, şahıs 1,70 boylarında, sarışın birisiydi. Yavuz araçtan inip şahsı kolundan tutup aracın arkasına konuşarak bindirdi. Önde Yavuz oturuyordu. Yani şoför mahallindeydi onun yanında Tuna oturuyordu. Ama Ramazan ELÇİ’yi araca alınca Tuna arkaya geçti benimle birlikte oturmaya başladı. Ramazan ise şoförün yanındaki koltuğa oturdu. Yavuz aracı hareket ettirdi. Silopi yoluna doğru harekete geçtik, bu sırada Yavuz Ramazan’a gülerek ne haber bu sıralar bize bir şeyler yok mu diyerek bize hiç haber vermiyorsun diyerek sohbet ediyordu. Yolda senin ne yaptığını biliyoruz sen örgüte çalışıyorsun gibi imalarda da bulunuyordu. Bu sırada Ramazan’ın kimliğini istedi ve aldı. Yaklaşık 10 km gittik, güzeller karakolunu geçtik yaklaşık 4 km daha gittikten sonra sol tarafta lokanta gibi çalıştırılmış fakat terk edilmiş bir yerde durduk. Sonra Tuna araçtan inip Ramazan’ı kolundan çekip aşağıya indirdi. Ramazan gel dedi. Duvarın kenarına götürdü. Duvarın arka kısmından bir el silah sesi geldi sonra Tuna tek başına elinde silah olduğu halde gelip aracın önüne bindi. Pezebeng gitti dedi. Sonra Yavuz aracı hareket ettirip birlikte ilçe jandarma komutanlığına gittik, ben ve Tuna aşağıda beklerken Yavuz ilçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ’ün odasına çıktı, giderken kimlik de elindeydi, sonra inişte hiçbir şey olmamış gibi günlük faaliyetimize devam ettik.

2- 1994 yılında Zeristan köyünden Abdullah ve İzzet isimli şahısların öldürülmeleri,
Bu hadise günlerinde Kamil ATAĞ her zamanki gibi sık sık ilçe jandarma komutanlığına geliyordu o günlerde Kamil ATAĞ ve korucuları iki tane örgüt üyesini almışlardı. Zannediyorum onların beyanında Abdullah ve İzzet isimli kişilerin kendilerine silahlarını saklamaları ve yardımları hususunda beyanlarının geçtiğini anlatmış. Bundan dolayı da ilçe jandarma komutanımız kendi bünyesindeki komando birliğine bu teslim olan yada yakalanan örgüt üyelerinin silahlarını göstererek alıp getirmeleri ve bu örgüt üyelerine yardım eden Zeristan köyünden Abdullah ve İzzet isimli şahısların ilçe jandarma karakoluna getirilmeleri talimatını vermiş, bizde iki tim komando ile birlikte ben, Yavuz, Tuna ve Adem birlikte gittik, köye vardıktan sonra örgüt üyelerinden bir tanesi 20 yaşlarında zayıf, kısa boylu, kumral olan kişi tim ile gidip arazideki silahını gösterdi. Alıp geldiler. Bu sırada Abdullah ve İzzet’in evine bakıldı ve olmadıkları görüldü, ben orada gördüğüm Hasan ve Hacı Cemil diye bilinen kişilere sonradan ifade vermeye gelsinler dedim. Çünkü şu anda oradalar ise bir zarar görebileceklerini düşündüm. Biz araçlara binip dönerken yolda Abdullah ve İzzet’in araçla köye doğru geldiklerini gördüm. Bunun üzerine komanda birliği şahısların önünü kesip araçlarını alıp birlikte ilçe jandarma komutanlığına geldik. İzzet ve Abdullah nezarethaneye alındı, ondan sonra biz normal işlerimize alındık, fakat 1 gün sonra bu şahısların kaybolduğunu duydum, bana göre bu şahıslar Cemal komutanın talimatı ile infaz edilmişlerdir. Ama orada bir süre bu şahısları resmi olarak aradılar. Fakat bulundular mı bilmiyorum.

3- 1994 yılı Şubat aylarında Ramazan UYKUR isimli şahsın öldürülmesi,
Ramazan UYKUR isimli kişi PKK örgütü adına Cizre ilçesinde aktif şekilde çalıştığı konusunda güvenlik güçlerinin tespitleri ve bilgileri vardı. Bu şahsın eylemlerini engellemek için çalışmalar yapılıyordu ve bu kişinin öldürüldüğünü biz duyduk, ilçe jandarma komutanlığının alt katında bulunan ve bizim sorgu dediğimiz odada otururken zannediyorum Yavuz, Ramazan UYKUR’u Kamil’in oğlu Temer infaz etmiş yanında biri daha varmış, hatta açık açık yapmış diye bize anlattı. Fakat benim görgüye dayalı bir bilgim yoktur.

4- 1995 yılında Salih ŞIK isimli kişinin arazisini ekmek isteyen bir kişinin öldürülmesi.
Bu yıl ben ilçe jandarma komutanlığında bulunduğum bir sırada ilçe jandarma komutanımız Cemal TEMİZÖZ Salih ŞIK isimli ve belediye başkanı adayı olan kişiyi makamına çağırdı ben yukarı çıkıyordum, komutanın odası açıktı ve Cemal TEMİZÖZ Salih ŞIK’a sen öleceksin, sen seçime girmeyeceksin diye bağırıyordu. Sonra bu şahıs boynunu büküp gitti. Aradan bir zaman geçti, bizim bulunduğumuz grup da ki kişiler Cemal TEMİZÖZ ve Kamil ATAĞ’ın bu Salih ŞIK’a ait araziyi ektirmemek için bir şahsı önce ölümle tehdit edip sonra infaz ettirdiğini konuşuyorlardı, ama ben bu kişinin isminin kim olduğunu bilmiyorum. dedi.

5- 1994 ya da 1995 yıllarında İbrahim ADAK yada Murat ADAK isimli kişi ile bir muhasebecinin öldürülmesi,
Bu şahıs Cizre ilçesinde o yıllarda inşaat işi yapan bir kişiydi. Güvenlik güçleri tarafından bu şahsın örgüte maddi katkı sağladığı hususunda düşünceler vardı. Komutanımız Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile Yavuz, Tuna, Hıdır ALTUĞ ile Adem ve ben birlikte Cizre ilçesindeki bir parka gittik, amacımız bu şahsı almaktı, Cizre suyunun kenarında bulunan parkta bir inşaat alanı vardı. Zannediyorum bir devlet kurumu yapılıyordu, orada şahsı inşaat alanından aldık. Oradan ilçe merkezine uğrayıp zannediyorum muhasebecilik yapan bir kişiyi daha yine örgüte yardım ettiği düşüncesiyle talimat gereğince aldık, geldiğimiz araçlara bindirerek Silopi yoluna doğru devam ettik, oradan İnci köyü yol ayrımından ayrılıp kırsala doğru devam eden stabilize yola girdik, zannediyorum 1-2 km kadar gittik. burada yolun hemen kenarında küçük bir dere yatağı vardı, ama o tarihte dereden su akmıyordu. Hep beraber araçtan indik, bahsettiğim İbrahim ya da Murat ADAK isimli kişi ile ismini hatırlayamadığım muhasebeci olan kişi’yi araçtan indirdik. Dere yatağına indirdikten sonra Hıdır ALTUĞ elindeki kaleşnikof marka silahla her ikisine de yaklaşık 2-3 metre mesafeden ateş edip ikisini de öldürdü, her iki cesedi de olay yerinde bıraktık, herhangi bir şekilde üzerlerine kapatmadık, cesetleri de götürmedik. Sonra hep beraber araçlara bindik ve ilçe jandarma komutanlığına geldik. Bu tip hadiselerde zaten götürülen kişinin infaz edileceğini herkes bilirdi, o sırada kimin infaz ettiği önemli değildi.
Ben şu anda bu olayları anlatırken rahatsız oluyorum çünkü yaşadığım olaylar aklıma geliyor ve öldürülen insanların görüntüsü gözümde canlanıyor, ben pişmanlık yasasından yararlandıktan sonra amacım devletime yardım etmek iken başıma böyle bir dolu olay geliyor, dün akşam sizle konuştuktan sonra düşündüm ve PKK örgütü içerisinde seminerlerde ve konferanslarda yani eğitim çalışmalarında sürekli devletin gayri resmi özel savaş diye örgüt içerisinde tabir ettiğimiz yöntemleri ile kürt insanın üzerine gidildiği ve imha edildiği hususlarını konuştuğumu, ayrıca JİTEM’in isminin sık sık örgüt konuşmalarında geçtiğini hatırladım ve o zaman konuşulanların doğru olduğunu bu yaşadığım süreçten sonra anlamaya başladım. PKK terör örgütü de bu JİTEM’in ne olduğunu en az bizler kadar belki daha fazla biliyor, neden ve nasıl bildiğini ben çözemiyorum.
Ben Diyarbakır’dan Cizre’ye giderken Mardin’e uğradığımızda oradaki alay komutanlığındaki bağımsız bir JİTEM diye tabir edilen biriminde de bulunan insanlarda aynı pervarsızlıkla infazlardan öldürmelerden bahsedildiğini gördüm ve duydum. Aynı şekilde Silopi’ye gittiğimde de JİTEM grup komutanlığında yüzbaşı olan Muhtar Ali diye tabir edilen kişi ile Yusuf isimli üst teğmen’in de aynı şekilde bizim yanımızda infazlardan bahsettiğini, “bu şerefsizleri durdurmanın yolu buradaki milis yapılanmasını temizlemekten geçer” şeklinde konuştuklarını duydum. Ayrıca orada KOÇERO diye tabir edilen bir kişide vardı. Fakat ben kendisini görmedim.

6- ………….

7- Cizre ilçesinde çalıştığım dönem içerisinde Kurtuluş Mahallesi mevkiinde soy ismini bilmediğim İbrahim isimli şahsın öldürülmesi olayı,
PKK terör örgütünün Mardin eyalet komutanı Agit kod Faysal KURT kendiliğinden teslim olarak itirafçı olup Cizre’ye gönderilmiş, burada Kamil ATAĞ’ın korucularını örgütün hareket tarzlarını anlatarak onlara eğitim veren bir kişidir. Bu kişi ilçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ’e Kurtuluş mahallesinde örgütün şehir sorumlusu aynı zamanda örgüt adına aktif faaliyette bulunan milislerin güvenlik güçlerine karşı müdahalesini engellemek amacıyla nöbet tutmalarını koordine eden İbrahim isimli şahsın isminin bildirilerek Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile komando timleri ve birlikte görev yaptığım birimdeki yukarıda anlattığım olaylarda isimleri geçen şahıslarla ilçe merkezindeki Kurtuluş mahallesi mevkiine gittik. bize bildirilen evin etrafını sardık. Hıdır ile ben bahçenin avlu duvarından içeriye atlayıp, komando timine kapıyı açacaktık, bahçe duvarından atlayınca elinde kaleşnikof silah bulunan bir şahıs gördük. Üzerine doğru yürüyünce panikledi silahı kullanamayınca Hıdır ile birlikte şahsı etkisiz hale getirdik. Kapıyı timlere açtığımızda İbrahim isimli şahsın komando timleri tarafından yakalanmış olduğunu gördük. Her iki şahsı alarak ilçe jandarma komutanlık binasına götürdük. Burada Yavuz bu şahısları sorgularken Faysal KURT’da örgütü tanıdığı için o da sorguda bulundu, sorgu sırasında İbrahim isimli ve diğer örgüt mensubu şahıs örgütün Kurtuluş mahallesi mevkiinde beyanları ile krokilerle örgüte ait sığınakların olduğunu söylediler. Bu bilgiler Cemal TEMİZÖZ’e arz edildi, komutanın talimatı ile sığınaklara gidilip tespit yapılması talimatı üzerine, komando timleri Yavuz, Faysal, Tuna, Adem, Hıdır ve ben birlikte bu şahısları da alarak belirtilen sığınakların bulunduğu yerlere gittik, komando timleri güvenliği aldılar. Bizde bu şahıslarla birlikte sığınakların bulunduğu yere geçtik, Faysal İbrahim isimli çocuğu sığınağa girip içindeki eşyalar varsa onları dışarı çıkarmasını yada kişiler varsa onları dışarı çıkarmasını söyleyerek sığınağa soktu, kısa bir süre sonra sığınağa giren çocuk gelmeyince Faysal sığınağın içerisine önce el bombası atıp arkasından keleşle içeriye ateş etti. Ancak bu olay adliyeye sığınakta tuzaklama var hikayesi ile iletildi, savcı olay yerine gelip cesedi sığınaktan çıkardılar. Bu anlattığım olaylar sırasında bize ateş etmeye çalışırken paniklediği için ateş edemeden yakaladığımız diğer şahıs bu yer göstermeye götürülmedi, daha sonradan hakkında adli soruşturma yapılarak Cumhuriyet Savcılığına gönderildi. İbrahim isimli bu şahıs yer gösterme işlemi bitince komutanın öldürün talimatı doğrultusunda sığınağa sokularak sığınak içerisinde öldürülmesi sağlanmıştır.

8- ……………

9- Cizre de görev yaptığım 1994 -1995 yıllarında tarihini tam olarak hatırlamıyorum, PKK terör örgütüne katılmak için giden 4-5 kişinin Bozalan köyünün yakınında küçük bir mezranın ilerisinde öldürülerek gömülmesi olayı,
Cizre ilçesinde benimde yer aldığım çalışma grubu ile ilçe jandarma binasında bulunduğum sırada Yavuz bizim yanımıza gelerek hadi görev var dedi. Bunun üzerine ben, Yavuz, Tuna, Tayfun kod Hıdır, Adem ve yanlış hatırlamıyorsam bir Cabbar isimli uzman çavuşla sivil beyaz renkli toros marka iki araca, birinde Tuna’nın kullandığı ben, ve Tayfun kod Hıdır bulunuyorduk, Ademin kullandığı diğer araca Yavuz ve Cabbar uzman çavuş bindiler. Silopi yoluna hareket ettik, Silopi yolunun yaklaşık 10-15 km’sin de beyaz bir toros araç durduruldu, içinde yanlış hatırlamıyorsam sürücüsü ile birlikte 4-5 kişi vardı. Araç içerisindeki bu şahısları araçlarından indirip kendi araçlarımıza bindirerek Cizre yönüne döndük, Bozalan köy yoluna dönüp devam ettiğimiz sırada önümüzde seyreden Ademlerin aracında bulunan aldığımız şahıslardan birisi araçtan kendisini attı, kaçmasın diye Adem ateş ederek bu şahsı yaralayıp daha sonradan aracın bagajına atıp yolumuza devam ettik, Bozalan köyüne yakın bir yerde bulunan küçük bir mezrayı geçtikten sonra bir dere yatağında araçları durdurup yanımıza aldığımız şahıslar ile birlikte aşağıya indik, Yavuz ile Adem bu 4-5 kişiyi bizden yaklaşık 50 metre kadar uzaklaştıktan sonra keleşlerle tarayarak öldürdüler, cesetleri bulunmasın diye öldükleri yerde üzerlerine toprak attık, ilçeye geri döndük. İlk alındıkları zaman Yavuz bu şahısların kimliklerini toplamıştı, jandarma binasına dönünce de kimliklerini ilçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ’e götürdü. Çünkü kim öldürüldüyse kimlikleri mutlaka jandarma komutanlığına teslim ediliyordu, ben bu olaydan sonra bu şahısların PKK terör örgütüne katılmak için gittiklerini, savaşçı olduklarını öğrendim, yanlış hatırlamıyorsam öldürülen bu şahısların cesetlerinin bulunduğunu duydum. Eğer bulunmamış ise yerini gösterebilirim.

10-…….. .

Benim Cizre ilçesinde çalıştığım süre içerisinde aradan uzunca zaman geçtiği için hatırlayabildiğim öldürme olayları şimdilik bunlardır. Eğer sonradan hatırladığım olursa bu konuda ayrıca ifade verebilirim.
………….

Ben yukarda anlattığım olayları 1996 yılına kadar Cizre ilçe jandarma komutanlığı, Diyarbakır alay komutanlığı sorgu bürosu ve Diyarbakır JİTEM teşkilatında çalıştığım dönemlerde bizzat şahit olduğum için anlattım. 1995 yılında da İçişleri Bakanlığına kimliğimin değiştirilmesi ve silah ruhsatı verilmesi yönündeki talebimin kabul edilmesi sonrasında 1996 yılında bu işleri bırakarak şirket kurup inşaat işleri ile uğraşmaya başladım. Halen bir taş ocağını ortak olarak işletmekteyim.
Ben bu sürecin tamamında kod isim olarak FERİT KOD ismini kullandım.

BEDRAN KOD Adem YAKİN ile TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ Cizre ilçe jandarmaya gelmeden önce Silopi ilçesindeki taktik alay komutanlığında albay Rıdvan ÖZDEN’in komutasında bir süre çalışmışlar, ayrıca Diyarbakır, Siirt ve Batman ili Tunceli illerinde de bu dönemde faaliyet yürütmüşler, ayrıca hep beraber Cizre ilçesinden Irak da bulunan bir birliğimize camları siyah filmli olan Land Rover bir jiple iki birlik olarak 1994’lü yıllarda götürüldük. O zaman komutanımız Mete isimli bir albaydı. Orada bir gece kaldıktan sonra telsiz ve bir tane silah alıp ertesi gün döndük, onu Cizre ilçe jandarma komutanlığına getirip teslim ettik, bir süre sonra bu silahın komutanımız Cemal TEMİZÖZ tarafından ‘X’ paşaya tugay komutanımız olduğu için hediye edildiğini ben gözlerimle gördüm. Bu silah susturuculu ince mermili bir tüfekti.
………….
…………Benim hatırladığım ve söyleyeceklerim bundan ibarettir” dediği,

SOKAK LAMBASI farklı isminde beyanı tespit edilen tanığın 31.03.2009 tarihli beyanında;
“Ben uzun zamandan beri suskun kalmam vicdanımda derin yaralar açtı bu yaralar kolay kolay silinecek gibi değil hakikatin yerini bulması yaptıklarımıza kefaret olması vicdanen rahatlamam için ölen insanların öldürülme anını sürekli olarak gözümün önüne geçmemesi ve yarın mahşerde yetim kalan çocuklara verilebilecek bir cevabım olması için gerçeklerin gün yüzüne çıkmasını istiyorum.

Ben 1980 yıllarının sonlarına doğru yasadışı PKK/KONGRA-GEL terör örgütü adına kırsal alanda silahlı faaliyet yürütmek amacıyla Avrupa üzerinden terör örgütüne katıldım. 1990 yılının başlarında Güvenlik Güçlerince yakalandım verdiğim bilgiler doğrultusunda itirafçı konumuna getirilerek güvenlik güçleri ile beraber çalışmaya devam ettim. İlk olarak Siirt’te yakalanmamam esnasında beni Temel CİNGÖZ Paşayla görüştürdüler Paşanın bana karşı samimi davranması ve yaralanmamdan dolayı benimle yakından ilgilenmesinden dolayı bende Örgüt içersinde kaldığım süre içerisinde tüm bildiklerimi anlatmaya karar verdim ve bundan sonra itirafçı olarak bildiklerimi anlattım. Mahkemeye çıktım. Yaklaşık olarak (5) yıl kadar ceza evinde kaldım. Cezaevinde bulunduğum sırada bir iki kez yer göstermek için cezaevinden çıktım. Hatırladığım kadarı ile 1995 yılında Cezaevinden çıktım ailemin bana karşı örgüt aleyhinde bilgi verdiğimden dolayı tepkili olmasından ve sahip çıkmaması nedeni ile cezaevinden çıktıktan sonra Diyarbakır İl Merkez Komutanlığına sığındım. Burada Ersin Yüzbaşı isimli şahıs ile irtibatlandım (15) gün kadar kaldıktan sonra beni Cizre Jandarma komutanlığında Jandarma ile beraber hareket eden benim durumumda olan şahısların olduğunu söyleyerek beni Cizre İlce Jandarma komutanlığına gönderdi. Yaz ayları olarak hatırlıyorum gittiğimde Yavuz uzman, Selim Hoca uzman, BEDRAN Kod Batmanlı İtirafçı olan Adem YAKİN, Tuncelili itirafçı olan Tayfun Kod Hıdır ALTUĞ, Kahramanmaraşlı ismini bilmediğim bir astsubay karşıladılar ve o gece orada kaldım. Ertesi gün Yavuz uzman İlce Jandarma komutanı olan Yüzbaşı Cemal TEMİZÖZ’ün yanına çıkararak bu arkadaş yeni geldi artık bizimle beraber çalışmalara devam edecek dedikten sonra Yüzbaşı Cemal TEMİZÖZ onaylayarak beni kabul etti bu tarihten sonra Yavuz uzman, Bedran Kod Adem YAKİN, Tayfun Kod Hıdır ALTUĞ, Cabbar Kod uzman, Selim Hoca uzman ve Tuna Uzman ile birlikte görevlere çıkmaya başladık İlk zamanlar Cizre ilçesinde şüpheli şahıslar üzerinde ve terör örgütüne müzahir yapıda olduğu değerlendirilen şahıslar üzerinde kontroller yapıp bu şahısları örgüt faaliyeti kapsamında çalışıp çalışmadıkları hususunda araştırmaya ve faaliyetleri varsa engellemeye çalıştık. Bu insanlar arasında adi suç işleyen mesela kaçakçılık suçu işleyen kişilerde oluyordu. Ben bu dönemde hatırladığım bir kısım olaylarla alakalı detaylı ve hatırlayabildiğim hususları anlatmak isterim. dedi.

1- 1994-1995 yıllarında soy ismini ADAK olarak bildiğim kişi ile ismini bilmediğim Muhasebecinin öldürülmesi olayı.
Cizre İlçesinde İnşaat işleri yapan ve terör örgütüne maddi yardımda bulunduğu değerlendirilen ismini bilmediğim, soy ismini ADAK olarak hatırladığım şahsı İlçe Jandarma Komutanı olan Cemal TEMİZÖZ’ün talimatıyla Cabbar Kod uzman, Selim Hoca uzman, Yavuz uzman, Tuna uzman TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ, ŞAHİN- BEDRAN KOD Adem YAKİN, Ferit KOD ve Abdulhakim GÜVEN şahsı Cizre İlçesi içerisinde bulunan İnşaattan alarak bulunduğu araca bindirdikten sonra yaptığı sorgu neticesinde muhasebeci olarak ismini hatırlayamadığım şahsıda Senefis mahallesindeki inşaattan alarak sorgulama amaçlı İlçe Jandarmaya götürdüler. Burada bir gün gözleri bağlı vaziyette sorgu neticesinde şahısların terör örgütüne yardım yataklık yaptıklarını tespit ettiler. Cemal TEMİZÖZ’ün talimatıyla her iki şahsıda alarak İnci Köyü yol ayrımından ayrılarak kırsala doğru gittiler sırada suyu olmayan bir dere yatağına geldikten sonra şahısları indirerek suyun çarpması neticesi oluşan oyuk kısmına doğru her iki şahsı yatırdıktan sonra Cabbar Kod uzman, Selim Hoca uzman, Yavuz uzman, TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ, ŞAHİN- BEDRAN KOD Adem YAKİN, Ferit KOD Abdulhakim GÜVEN ve Tuna uzman ile hep beraber bu şahıslara ateş ederek hep birlikte öldürdüler. Boş kovanları toplayarak şahısların üzerlerini taşlarla kapatarak oyuğun üst tarafını göçürmek suretiyle toprakla da kapanmasını sağladıktan sonra buradan seri bir şekilde ayrıldılar daha sonra bu şahsılardan herhangi bir haber alınamadı.

2- ………..

3- ………..



4- 1995 yılının kış aylarında Suriye uyruklu iki vatandaşın sınıra yakın bir yere götürülerek öldürülmesi olayı.
Cabbar Kod uzman daha sonra Astsubay oldu. Selim Hoca uzman, Tuna Kod uzman, Yavuz uzman, TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ, BEDRAN KOD Adem YAKİN ile birlikte bulundukları sırada Suriye uyruklu iki vatandaşın İlce Jandarmaya gelerek Türk Vatandaşı olmak istediklerini kabul edilmeleri durumunda ailelerini de getireceklerini beyan ederek müracaatta bulundular, Cabbar Kod uzman, Selim Hoca uzman, Yavuz uzman, TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ, BEDRAN KOD Adem YAKİN Suriye uyruklu bu şahıslara örgüt ile ilgili bilgi vermeleri durumunda yardımcı olacaklarını söylediler bu iki şahısta bildikleri bir yer olduğunu ve kendilerine göstereceklerini söylemeleri üzerine Jandarma Komutanı olan Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı doğrultusunda bu iki şahsın sınıra yakın bir yerde öldürülmesi talimatı üzerine görevliler bu iki Suriye uyruklu şahısları alarak Katran bölgesinde sınıra yakın bir yere götürdüler yaklaşık bir buçuk saat kadar süre stablize yoldan gidilen bir süreden sonra Cabbar Kod uzman Selim Hoca uzman, Yavuz uzman, TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ, BEDRAN KOD Adem YAKİN yanlarında götürdükleri iki şahsın gidilen iki araçtan indirdiler, daha sonra Yavuz kod isimli kişi tabancası ile bu iki şahsa ateş etti. Ama nerelerine ateş etti onu hatırlamıyorum, ben bu şahısların elbiselerini ve özel durumlarınıda hatırlamıyorum. Bu şahısların üzerine belki 10 cm toprak ve taş kondu ve iki araçla dönüldü. Bu şahısların niye öldürüldüğünü ben bilmiyorum.

5- …………

6-…………

7- 1994–1995 yıllarında 4 şahsın öldürülmesi olayı;
Tam olarak hatırlayamadığım bir zamanda Cizre İlçe Jandarmada bulunan Yavuz uzman gelerek Cemal TEMİZÖZ ‘ün talimatı ile göreve gidileceğini söyledi. Cabbar Kod uzman, Selim Hoca uzman, Yavuz uzman, TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ, ŞAHİN- BEDRAN KOD Adem YAKİN, Ferit KOD Abdulhakim GÜVEN ve Tuna uzman iki araç olarak hareket etti. Aracın birini Tuna uzman kullanıyordu. Hıdır ve Abdulhakim bu araçtaydı. Adem Yakinin kullandığı araçta Yavuz ve Cabbar uzmanlar vardı. Silopi yoluna doğru hareket edikten sonra bir müddet gittikten sonra toros marka bir araç durduruldu. İçinde 4 kişi vardı. Bu şahısları araçtan indirerek ikişer ikişer araçlara alındı. Adem YAKİN’in kullandığı araç öndeydi. Bozalan köyünü geçtikten sonra bir mezraya geldiler. Bu mezra içinde Adem’in kullandığı araçtan bir şahıs atlayarak köyün içine doğru kaçmaya başladı. Bunun üzerine araçlar durdurularak aşağıya inildi. Adem YAKİN aracın koltuğunun altından çıkardığı Kaleşnikov marka silah ile seri bir şekilde kaçan şahsı taradı. Şahıs yere düştü. Şahsın yanına koşarak gittiler ve yaralı şahsı alarak Adem’in kullandığı aracın bagajına koyarak yola devam ettiler. Köyden Botaş istikametine giderken yol kenarında tenha bir yerde şahısların üçünüde yere yatırarak hep beraber ateş ettiler. Şahısların üzerinden kimliklerini aldıktan sonra toprak ile örterek oradan ayrıldılar. Bu kimlikleri daha sonra Cemal TEMİZÖZ’e teslim ettiler. Yukarda isimlerini belirttiğim şahıslar her zaman infaz edilen bütün şahısların kimliklerini alarak Cemal TEMİZÖZ’e teslim ediyorlardı.

8- …………

9- ………….

10- …………

11- ………….

12- 1995 yılı yaz aylarında Silopi ilçesi Habur yolunda Haçkonaklama tesislerini geçtikten sonra üç gencin öldürülmesi olayı;
Cabbar Kod uzman, Selim Hoca uzman, Yavuz uzman, Tuna uzman, TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ, ŞAHİN- BEDRAN KOD Adem YAKİN, Ferit KOD Abdulhakim GÜVEN ilçe jandarma komutanlığında bulundukları sırada ilçe otogarı karşısında nehir kenarında balıkçılık yapan bir şahıs tarafından otobüsten şüpheli bir gencin indiğini ve elinde çanta olduğunu ve şüpheli hareketlerde bulunduğu telefonla bildirmesi üzerine, TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ, Yavuz uzman, Selim hoca isimli uzman, Cabbar kod uzman ile birlikte şahsı uygun bir mesafede takip etmeye başladılar, bir müddet geçtikten sonra ilçeden iki gencin daha bu genç şahsın yanına geldiğini gördüler. Sonra üçünü de alarak stejin toros marka araçla koltuklar yatırılmak suretiyle şahısları alarak ilçe jandarma komutanlığına gözleri bağlı vaziyette sorgulamak amacıyla getirdiler. Sorgu esnasına Yavuz uzman ilk takip edilen gence bir tokat atarak konuşmasını söyledi. Daha sonra Cabbar uzman Yavuz uzmana çocuğa niye vurduğunu sorarak çocuğa şirin görünmeye çalıştı ve Yavuz uzmanı sorgu odasından çıkarttı. Cabbar uzman çocuğun örgütün kırsal alanına gideceğini sorgusu esnasında öğrendi. Bu esnada Yavuz uzman ilçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ’ün yanına gitti. Geldikten sonra çocukların öldürüleceğini söyledi. Her üç şahsıda Cabbar Kod uzman, Selim Hoca uzman, Yavuz uzman, TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ, ŞAHİN- BEDRAN KOD Adem YAKİN, Ferit KOD Abdulhakim GÜVEN ve Tuna uzman iki adet stejin toros marka araca koltuklarını yatırmak suretiyle alarak Cizre’de Silopi’ye doğru yola çıktılar, Silopi’yi geçtikten sonra Habur istikametine Haçkonaklama tesislerini geçtikten bir müddet sonra stabilize yoldan devam ederek Habur yolundan ayrıldılar. Uygun bir alana geldikten sonra şahısları araçlardan indirdiler. Yavuz uzman ilk olarak ilçe otogarına gelen genç çocuğu diğerlerine gözdağı olması amacıyla belinden çıkarttığı ruhsatsız tabancasıyla kafasına sıkarak öldürdü, diğer çocukların sorgusuna devam ettiler. Çocuklar şehir merkezinde bir milis vasıtasıyla kırsal alana çıkacaklarını itiraf ettikten sonra her ikisinin kafasına ŞAHİN BEDRAN KOD Adem YAKİN kaleşnikof ile yakın mesafeden gözleri bağlı olan çocukların kafalarına birkaç el sıkarak öldürdü. Daha sonra hep beraber bu üç şahsı suyu kurumuş dere yatağına toprağı da biraz açarak öldürdükleri genç çocukları gömdüler ve üzerlerine biraz toprak ve taş atarak Cizre ilçe jandarma komutanlığına döndüler. Bu şahsın kimlikleri de jandarmada iken alınmıştı.

13- 1995 yılı yaz aylarında Irak uyruklu bir vatandaşın Cizre-Silopi arasında Suriye sınırı yakınlarında öldürülmesi olayı;
ŞAHİN-BEDRAN KOD Adem YAKİN, Selim hoca uzman, Yavuz uzman, FERİT KOD Abdulhakim GÜVEN ve TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ Cizre ilçe merkezinde stejin toros marka araç ile gezdikleri sırada Cizre köprüsünü geçtikten sonra sağ tarafta bulunan Kadıoğlu oteli civarında bulundukları sırada giyiminden Cizreli olmadığı anlaşılan genç bir şahsı durdurarak Kürtçe ve Türkçe bilmediğini anlamaları üzerine gözlerine bağlayarak Cizre ilçe jandarma komutanlığı sorgu odasına getirdiler, Arapça bilen bir er vasıtasıyla şahıs ile yapılan sorgu neticesinde şahsın Irak’ daki şartlardan memnun olmayarak Türkiye’ye kaçak yollardan geldiğini ve Arap kökenli olduğunu öğrenilmesi neticesinde Yavuz uzmanın ilçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ’ün şahsı Türkiye’ye giriş yaptığı sınır kapısının tespit edilerek oraya götürüp öldürülmesi talimatı vermesi üzerine, yukarda belirttiğim şahıslar ile birlikte Arap uyruklu şahsın gözlerinin tekrar bağlanarak Cizre-Silopi arasında Dicle nehri kıyısında Suriye sınırında sazlıklar arasına yatırılmak suretiyle ŞAHİN BEDRAN KOD Adem YAKİN kaleşnikof marka uzun namlulu silah ile kafasına sıkmak suretiyle öldürdü ve şahsı sazlıklar arasına gömdüler. Daha sonra aynı ekip dönerek ilçe jandarma komutanlığına geri geldi.

14- 1995 yılı içerisinde Cizre-Şırnak arasında kasriğe varmadan dere yatağında ismini bilmediğim bir şahsın öldürülmesi;
FERİT KOD Abduhlakim GÜVEN, TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ, Yavuz uzman, Cabbar uzman ile birlikte Cizre-Silopi arasında yol ve sınır güvenliği sağlamak amacıyla gezdikleri sırada yol kenarında durumundan şüphelendikleri bir şahsı araçtan inerek araca almak istedikleri sırada yaptıkları üst aramasında iki adet Saddam marka silah bulduları, şahısın gözlerini bağlayarak ilçe jandarma komutanlığı sorgu odasına aldılar. Şahıs ile bir müddet konuştuktan sonra şahsın herhangi bir şey söylememesi üzerine sorgu odasındaki Filistin askısında kullanılan demir askıya bağlayarak şahsı astılar. Şahıs 10-15 dakika sonra konuşacağını belirtilerek çözülmesini istedi. Çözüldükten sonra şahıs tam olarak meseleyi anlatmadı. Yavuz uzman plastik jopla şahsın yüzüne sert bir şekilde vurarak tartaklamaya başladı. Şahıs 20 yaşlarındaydı. İşkenceye daha fazla dayanamayarak kendisinin kuzey ırakdaki örgüt kamplarına gitmek amacıyla Suriye sınırından geçerek oraya gideceğini ancak gitmeden yakalandığını söyledi. Şahsın tekrar gözünü bağlayarak stejin toros marka aracı alarak şahsı ilçe jandarmaya getiren aynı ekip ilçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ gördü. Cemal TEMİZÖZ’ün nedir konu demesi üzerine Yavuz uzman gözleri bağlı şahsın yanında şahsın kuzey ırakdaki kamplara gideceğini bu arada taraflarınca yakalandığını ve üzerinden iki adet silah çıktığını söylemesi üzerine elleri kemerinde gezer vaziyette olan Cemal TEMİZÖZ Yavuz uzmana götürün gereğini yapın demesi üzerine aynı araçla şahsı alarak Şırnak istikametine gittikleri sırada Kumçatı köyüne varmadan şahsı araçtan indirerek dere yatağına götürdüler, kimin sıktığını bilmiyorum şahsı öldürerek eriyen kardan dolayı akar vaziyette bulunan dereye şahsı atarak döndüler, şahıs akıntıya kapılarak gitti. Şahsın üzerinden çıkan iki adet Saddam marka tabancayı Yavuz uzman arabanın önünde bulunan beze sararak ilçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ’e verdi.

Tarihi tam olarak hatırlamıyorum ancak Cemal TEMİZÖZ’ün Diyarbakır il jandarmaya tayininin çıkması neticesinde ismini bilmediğim yeni atanan Cizre ilçe jandarma komutanı olan yüzbaşının atanması neticesinde; FERİT KOD Abdulhakim GÜVEN, ŞAHİN BEDRAN KOD Adem YAKİN ve TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ’u çağırarak sizin burada ne işiniz var siz kimsiniz siz asker falan değilsiniz ne işiniz var diyerek bu üç şahsı jandarmadan kovdu. Adem eşyalarını toplayarak Cizreden ayrıldı, Tayfun ve Ferit’in nereye gittiğini bilmiyorum. daha önce yukarda belirtilen öldürme olaylarını gerçekleştiren Yavuz uzman, Selim hoca kod isimli uzman, Cabbar uzman isimli uzman çavuşları JİTEM grubundan alarak resmi elbiseler giydirmek suretiyle görevlerine son verdi. JİTEM’de yeni görevliler görevlendirildi. Bu tarihden sonra Cizre ilçesinde öldürme olaylarının olduğunu hatırlamıyorum. Tuna uzman ailesini Diyarbakırdan hava alanından aldıktan sonra Cizre yakınlarında geçirmiş olduğu trafik kazası neticesinde öldü. Eşi ve çocukları ağır yaralandı.

Şunu söylemek isterim ki benim yukarda anlattığım olaylar sadece Cemal TEMİZÖZ döneminde gerçekleşmiştir, sonra gelen yüzbaşımız zaten bizi hemen kim olduğumuzu sorarak ilçeden kovdu, çünkü bizim durumumuzu anlamış, bahsettiğim uzman çavuşları ise resmi elbise giydirerek birkaç gün içerisinde disipline etti. Yani benim bu bahsettiğim grup içerisinde bulunan kişiler yaptıkları tüm eylemler içerisinde kendilerinin JİTEM adına görev yaptıklarını söylüyorlardı. Yani bu grup JİTEM diye biliniyordu ve resmi elbise giymiyorlardı.

Ben çalıştığım dönemde Kukel ATAĞ veya Kamil ATAĞ’ın evinin altında bir sorgu odasının olup olmadığını hatırlamıyorum. Ayrıca benim Kuştepe köyünde bulunan Hizbullahçılarlada bir bağlantım yoktu. Başkalarının varmıydı bilmiyorum.

Ben yukarda bahsettiğim kişilerle alakalı vücut tiplerine uygun anlatımda bulunmak isterim;
1-Tuna uzman: Erzurumlu, 170 cm boylarında dolgun vücutlu, düz siyah saçlı, kalın dudaklı, normal burunlu, normal kulaklı, saçını yana doğru tarayan, beyaz tenli, düzgün şiveli, kahverengi gözlü birisiydi. Hatta hemen hemen her saniye boğazını temizlemek için öksürür gibi yapardı.
2- Yavuz uzman : Yozgatlı, 165 cm boylarında , hafif iri kafalı, alnının yan kısımları açık, dolgun vücutlu, sarı bıyıklı, hafif sarı saçlı, öne doğru eğilerek yürüyen,burnu kemerli büyük, ince dudaklı, gözleri hafif mavi ama tam mavi değil, saçını geriye doğru tarayan, beyaz tenli, o zamanlar bir oğlu vardı, normal kulaklı,
3- Selim Hoca Uzman : Karslı, 170 cm boylarında, İnce zayıf düz siyah saçlı, gözleri kahverengi, esmer tenli, ince dudaklı, kars bölge şivesi ile konuşur
4- Cabbar kod Uzman çavuş :Ankaralı, 165 cm boylarında, hatırladığım kadarı ile Ankarada Çinçin veya Yenidoğan semtine yakın bir yerde büyümüş, beyaz tenli, seyrek sakal ve bıyıklı,düz siyah saçlı saçını geriye tarar, normal kilolu insanlardı.

Benim söyleyeceğim başka bir şey yoktur, bildiğim her şeyi detaylı şekilde anlattım. Ben uzun zamandır geceleri uyuyamıyordum, hatta geceleri kalkıp sabaha kadar sigara içiyordum, içimde sanki bir gaz vardı. Dik yürüyemiyordum, kendimi boşlukta gibi hissediyordum, bu olayları anlattığım bu gün gerçekten rahatladım. En azından vicdanımın sesini kestiğime inanıyorum. Ben samimi şekilde kendimi de kapsayacak şekilde her şeyi anlattım. Taktir devletimize aittir” dediği.

Bu beyanlar üzerine Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan yazı ile söz konusu beyanlar kapsamında 1990’lı yıllara ilişkin faili meçhul evrakların değerlendirilmek suretiyle beyanlarda ismi geçen kişilerle alakalı anlatılan olayların olup olmadığı ve adli evrak tanzim edilip edilmediğinin sorulduğu,
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 24.04.2009 tarihli talimat cevabında;
“………..
Bu soruşturma ile ilgili olarak şikayet ve dilekçeler Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2009/430 soruşturma numarası üzerinden alınmış, dilekçelerde iddia edilen olayla ilgili Cumhuriyet Başsavcılığımızda derdest soruşturma olduğu anlaşıldığında bu dilekçe ve ifade örnekleri ilgili dosyalarına takılmıştır.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca ifadeleri alınan gizli tanık anlatımları, mağdur-tanık anlatımlarına göre elde edilen delillerin değerlendirilmesi sonucunda CMK 250 Maddesi İle Görevli Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/906 numara üzerinden yürütülen soruşturmayla ilgisi kurulan dilekçe ve daha önce daimi aramada bulunan ve derdest olan dosyalarla ilgili ayrı klasör oluşturulmuş, oluşturulan klasörde dosyalara 1’den başlayarak numara verilmiştir. Numaralandırma kronolojik sıraya göre yapılmamış genel olarak gizli tanık anlatımlarındaki sıraya göre yapılmıştır. Bu dosyalarla ilgili genel yazışmalar için ayrı bir dosya oluşturulmuştur. Bu bağlamda dosyaların incelenmesi ve takibinin yapılması kolaylaştırılmıştır. Henüz tam olarak incelenemeyen Cumhuriyet Başsavcılığınızın 2009/906 numaralı soruşturmayla ilgisi olup olmadığı değerlendirilemeyen dilekçe veya müracaatlar için de ayrı bir klasör oluşturulmuş, bu müracaatlardaki talep ve iddialar da bu klasör üzerinden değerlendirilmeye alınmıştır.
Genel değerlendirmeler:
1.Müsnet soruşturmayla ilgili olarak müştekilerin DNA inceleme talepleri ile ilgili henüz bir incelemeye gidilmemiş, tüm bölgedeki mezar açma sonucunda elde edilen delillerin Adli Tıp inceleme sonucu tamamlandığında; bu yöndeki taleplerin değerlendirilmesine geçilmesine karar verilmiştir.
2.Cumhuriyet Başsavcılığımızda bulunan tüm faili meçhul cinayet soruşturmalarındaki boş kovan ve mermi çekirdekleri ile ilgili olarak kriminal rapor aldırılan evraklar ve kriminal rapor aldırılmayan tüm evraklar tespit edilip mevcut deliller arasında bir irtibat olup olmadığı hususunun belirlenmesi için Diyarbakır Polis Kriminal Laboratuarından tekrar rapor alınmasına karar verilmiştir.
3. Cumhuriyet Başsavcılığınızın 2009/906 numara üzerinden yürütülen soruşturma ile ilgili olarak gönderilen bilgi belgelere müsnet eylemlerin örgüt faaliyeti çerçevesinde işlendiğine ilişkin aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.
- Bombalı tuzak ve çatışma süsü verilerek maktüllerin öldürülmesi iddiası 8. 9. 11.ve 19. olaylarda geçmiştir.
-Elegeçen cesetlerin üzerinden 3 ve 18 numaralı olaylar dışında kimlik çıkmamış olması, gizli tanıkların “öldürdüğümüz şahısların kimliklerini Şüpheli Cemal TEMİZÖZ’e veriyorduk” şeklindeki beyanlarını doğrulamıştır.
- Öldürülen şahısların gözleri bağlı olarak bulunması hususu 1 ve 14 numaralı olaylarda geçmiştir.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınızın 2009/906numarası üzerinden yürütülen soruşturmayla ilgili irtibatı olduğu değerlendirilen olaylar aşağıdaki şekilde özetlenmiştir.

1. RAMAZAN ELÇİ’nin ÖLDÜRÜLMESİ:( 14.02.1994)
Cizre Silopi Karayolu üzerinde Şahin Dinlenme Tesisleri olarak bilinen terk edilmiş benzinlik içerisinde 14.02.1994 tarihinde bir şahsın ateşli silahla öldürüldüğü, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca belirlenmiş, Ölü muayene tutanağı hazırlanmış, öldürülen şahsın kimliği belirlenememiştir. Soruşturma evrakı Görevsizlik kararı verilerek Devlet Güvenlik mahkemesi Cumhuriyet başsavcılığına 07.04.1994 tarihinde gönderilmiştir.
Bu cesetle ilgili olarak 08.06.2005 tarihinde Kerime ELÇİ Diyarbakır C.Başsavcılığına bir dilekçe vererek yukarıda anlatılan olayda öldürülen şahsın eşi Ramazan ELÇİ olduğunu, belirtmiş ve Nurettin ELÇİ ve cesedin defin işlemlerini yapan olarak göstermiş ve eşinin gözaltına alınırken üzerinde kahverengi ince çizgili bir ceketi, sarı renkli gömleği, kadife koyu yeşil bir pantolonu, açık kahverengi bir ayakkabısının olduğunu ve eşinin sarı saçlı, yeşil gözlü bıyıklı ve söz konusu tarihte 27-28 yaşlarında olduğunu belirtmiştir. Müştekinin bu iddiaları üzerine CMK 250 Maddesinde belirtilen suçlara bakmakla görevli Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı yaptıkları tahkikatta, şikayete konu Ramazan ELÇİ'nin, Nüfus müdürlüğüne yakınlarınca kalp rahatsızlığı sonucu öldüğünün bildirildiğini tespit etmiş ve müracaatçılar hakkında suç uydurma suçundan suç duyurusunda bulunmuştur. Ancak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı müştekilerin iddialarını da araştırmaya almış ve yukarıda bahsedildiği şekilde kimliği belirsiz şahsın Ramazan ELÇİ olduğu sonucuna ulaşılmış ve soruşturma evrakını 27.09.2005 tarihinde olayın PKK terör Örgütü tarafından gerçekleştirildiğine ilişkin iddianın yetersiz olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vererek Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
Soruşturma dosyası incelendiğinde, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca 17.02.1994 tarihinde Cizre İlçe Jandarma Komutanlığına olayın araştırılması için müzekkere yazılmış, ikinci tekidin ardından bu müzekkereye 4 ay sonra verilen cevapta, olayın PKK Terör Örgütünce iç hesaplaşma sonucunda meydana geldiği belirtilmiştir. 2004 tarihinde olay anında ele geçen boş kovan ve mermi çekirdekleriyle ilgili Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuarınca ekspertiz raporu düzenlenmiştir.
Cizre'de meydana gelen faili meçhul cinayetlerle ilgili olarak gizli tanık "Tükenmez Kalem" 1994 yılında Ramazan ELÇİ'nin öldürülmesi olayını anlatmış ve ifadesinde öldürülen şahsı Yavuz, Tuna ve kendisinin birlikte köprü üzerinden alarak, Silopi yolunda Güzeller karakolunu geçtikten sonra solda lokanta gibi çalıştırılmış fakat terk edilmiş bir yere götürüldüğünü Ramazan ELÇİ'nin öldürüldüğünü anlatmış ve şahsın 1.70 boylarında sarışın biri olduğunu belirtmiştir.
Sonuç :
Maktul yakınlarının beyanları ve mağdur-tanık Nurettin’in Beyanları, gizli tanık Tükenmez kalem'in beyanları ve tespit edilen maddi bulgularla aşağıda açıklandığı şekilde örtüşmüştür.
1.Gizli tanık "Tükenmez Kalem" olayın gerçekleştiği yer anlatımlarıyla maktulün bulunduğu yerin benzer olduğu,
2-Maktulün yakınlarının beyanlarına göre sarışın olduğu belirlenmiş, gizli tanık "Tükenmez Kalem" de öldürülen şahsın sarışın olduğunu beyan etmiştir.
3- Gizli Tanığın, maktulü 3 kişi olduğu halde birlikte "beyaz toros marka araçla aldık" şeklindeki beyanıyla maktulün kaçırıldığı anı gören tanıklar da maktulün beyaz toros marka araçla üç kişi tarafından götürüldüğü yönündeki beyanlarıyla uyuşmuştur,
4-Maktulün cesedinin bulunma anı ile eylem arasındaki zamanın kısa olduğu ve ateşli silahla öldürüldüğü otopsi raporundan anlaşılmış, bu husus da maktul yakınlarının beyanları ile gizli tanığın hemen maktulün götürülüp öldürüldüğü şeklindeki beyanları ile örtüşmüştür. Ayrıca ceset üzerinde kimlik çıkmaması da gizli tanığın beyanlarını doğrulamıştır.

2.İZZET PADIR ve ABDULLAH ÖZDEMİR’İN ÖLDÜRÜLMESİ (06/06/1994)

20/06/1994 tarihinde Abdullah ÖZDEMİR'in annesi Leyla ÖZDEMİR ve İzzet PADIR'ın annesi Hanım PADIR Silopi Cumhuriyet Başsavcılığına başvurarak Cizre İlçe Jandarma Karakol Komutanlığından gelen görevlilerin köyden oğullarını 06.06.1994 tarihinde aldıklarını ve bir daha kendilerinden haber alamadıklarını iddia ederek müracaat etmişlerdir. Silopi Cumhuriyet Savcılığınca bu müracaattan bir gün sonra Ebubekir DÖKMEN ve Harun PADIR'ın bilgisine başvurmuş, bu şahıslar da Abdullah ÖZDEMİR ve İzzet PADIR ile birlikte Cizre İlçe Jandarma Komutanlığına bağlı görevlilerce gözaltına alındıklarını, kendilerinin ertesi gün serbest bırakıldığını, ancak aynı köyden İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR'in serbest bırakılmadığını belirtmişlerdir. Ayrıca aynı tarihte Tahir ÖZDEMİR de köye gelen sivil şahıslar arasında köye yakın noktada bulunan arama noktasındaki Karaaslan tesisine yakın noktada yol araması yapan ve Cizreli korucularının da bulunduğu noktadan yakınlarını sorduğunu, buradaki korucuların kendisine gelen şahıslar arasında sivil Hakim GÜVEN ile Bedran isimli şahıslar olduğunu söylediklerini beyan etmiştir. Silopi Cumhuriyet Başsavcılığınca 26/07/1994 tarihinde kaybolan bu şahıslarla ilgili Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına talimat yazıldığı, talimat müzekkeresinin üzerinde toplu iğne ile iliştirilmiş "Cizre Merkezde Selçuk Yarbayın birliğinde bu iki şahıs bekletilmektedir denildi, araştıralım" diye yazılan bir not kağıdının dosya içerisinde bulunduğu tespit edilmiştir. Bu sürecin devamında müştekiler Hanım ve Delal 15/08/1994 tarihinde aynı iddiaları içeren dilekçeleri ile tekrar müracaat etmişlerdir. ayrıca müştekiler Hanım ve Delal'in bu arada 11/07/1994 tarihinde de Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına başvurdukları belirlenmiştir.
Bu başvurulardan sonra Cizre İlçe Jandarma Komutanlığı 13/09/1994 tarihli dosya şüphelisi Cemal TEMİZÖZ imzalı üst yazıda Abdullah ÖZDEMİR ve İzzet PADIR'ın 06/06/1994 tarihinde durumları araştırılmak üzere alındıklarını, yapılan araştırma neticesinde şahısların devlet yanlısı olmaları, haklarında herhangi bir kayıt bulunmadığı gerekçesiyle 07/06/1994 tarihinde serbest bırakıldıklarının belirtildiği, yine bu konuyla ilgili Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının İlçe Jandarma Komutanlığına havale ettiği dilekçelerle ilgili olarak dosya şüphelisi Cemal TEMİZÖZ imzalı ve 25 Temmuz 1994 tarihli üst yazı ile İzzet PADIR, Abdullah ÖZDEMİR ve Ahmet ORUÇ'un Silopi ilçesi zeristan pınarönü üçağaç bölgelerinde operasyon icra eden komutanlığa bağlı timlerle irtibat kurmak için bölgede gidip gelen timin 6 Haziran 1994 günü bölgeden geri dönerken yolda PKK terör örgütü ile ilişki içerisinde oldukları ve örgüte yardım yataklık ettikleri yolunda duyum alınan bu şahısların yakalanarak gözlem altına alındığını, şahısların yapılan sorgulamalarında PKK terör örgütü ile ilişkilerinin bulunmadığının tespiti üzerine adı geçen şahısların 7 Temmuz 1994 günü serbest bırakıldığı belirtilmiş, üzerlerinde tarih olmayan ve hangi görevlilerin de imzaladığı belli olmayan Abdullah ÖZDEMİR ve İzzet PADIR'a ait ifade tutanakları örnek asılları, yine hangi görevlinin hazırladığı belli olmayan sadece imza bulunan bu şahıslarla ilgili üst arama tutanakları asılları ve salıverme ve yakalama tutanaklarının fotokopileri gönderilmiştir. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına ne zaman geldiği belli olmayan bu yazı 22/10/1997 tarihinde havale edilmiş ve evrak Silopi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği belirlenmiştir. Bu evraklar üzerine Silopi Cumhuriyet Başsavcılığınca 23/10/1997 tarihinde Abdullah ÖZDEMİR, İzzet PADIR ve Ahmet ORUÇ ile ilgili bulunan yakalama ve salıverme tutanakları asıllarının istendiği, bu yazıya cevaben Cizre İlçe Jandarma Komutanlığınca 10 Aralık 1997 tarihinde cevap verildiği ve Abdullah ile İzzetle ilgili yakalama ve salıverme tutanaklarının karbonlu ikinci suretlerinin gönderildiği ve 7 Temmuz 1994 tarihinde İzzet ve Abdullah'ın serbest bırakıldığına ilişkin bir evrak olmadığı, ayrıca Ahmet ORUÇ isimli şahısla ilgili yakalamanın 02 Mart 1994 tarihinde Düzova’da yapıldığı, 15 gün gözetim izni alındıktan sonra şahsın sorgulamasına müteakip 11 Mart 1994 günü Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına mevcutlu olarak gönderildiği belirtilmiş ve Ahmet ORUÇ ile ilgili yakalama ve Cumhuriyet Başsavcılığına sevk yazısı gönderilmiştir.
23/10/1997 tarihinde tanık Tahir ÖZDEMİR ve Mehmet Mızır PADIR Silopi Cumhuriyet Başsavcılığınca tanık sıfatıyla dinlendiği, tanıkların özetle önceki ifadelerini tekrar ettikleri, Tahir ÖZDEMİR köye gelenler arasında Abdulhakim GÜVEN ile kod adı Bedirhan olarak bilinen şahıslarla birlikte iki tane sivil giyimli teslim olmuş teröristlerin olduğunu ve bu şahısların, teröristlerin sakladıkları silahları almak üzere geldiklerini öğrendiğini ve köyden gözaltına alınan şahısların peşinden Cizre’ye gittiğini, ilçe jandarma komutanlığına giderek sorduğunu ancak bir bilgi alamadığını, 3-4 gün sonra daha önce ziristan mezrasında babası imamlık yapan Abdulhakim GÜVEN ile karşılaştığını ve ona yakınlarını sorduğunu, ancak Abdulhakim’in de yakalanan şahısları Cizre ilçe jandarma komutanlığına götürdük, teslim ettik, ne olduğundan haberim yok dediğini anlattığı, ayrıca Abdullah'ın okuma yazma bilmediğini, karalamalar şeklinde imzalar attığını, tutanaklardaki imzaların Abdullah'a ait olup olmadığını bilmediğini belirtmiş, ayrıca gözaltına alınıp geri dönmeyen iki şahsa Silopi ilçe jandarma komutanı Hüsam DURMUŞ zamanında kaleshnikov silah verildiğini, bu silahlarla ilgili ruhsat ve belgelerin olduğunu belirtmiştir. Tanık Mehmet Mızır PADIR da özetle köye gelenler arasında Abdulhakim GÜVEN ve kod adı Bedirhan olan şahısların gelenler arasında olduğunu, Abdulhakim GÜVEN'i çok iyi tanıdığını, babası Ahmet GÜVEN'in köylerinde imamlık yaptığını belirttiği, köye gelen jandarmaların tahminen köyün dağlık kesimine doğru bir km kadar mesafeye gittiklerini, çalıların arasından iki tane silah alarak geldiklerini, silahı tam olarak nereden aldıklarını görmediğini, geri dönerken ellerinde iki kaleshnikov silah gördüğünü, daha sonra köylülerden öğrendiği kadarıyla görevlilerin teröristlerin silahlarını almak üzere geldiklerini öğrendiğini, köylülerin söylediğine göre bu silahların yerini teröristler söylemiş ve köylülerin arasından 4 kişiyi alarak görevlilerin götürdüğünü, yakalama ve serbest bırakma tutanaklarındaki imzaların kardeşine ait olabileceğini belirtmiştir. Bu soruşturmanın ardından Silopi Cumhuriyet savcılığınca 19/06/1998 tarihinde evrak yetkisizlik kararı verilerek Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. Talimat üzerine Abdulhakim ÖZDEMİR ve Mehmet Mızır PADIR bir daha dinlenmiş, özetle eski beyanlarının tekrar etmişlerdir. ancak Abdulhakim ÖZDEMİR ve Mehmet Mızır PADIR beyanlarını genişleterek köye getirilenler yer gösteren kişiler arasında Cizreli olduğunu bildikleri Halef ATAĞ'ın da olduğunu beyan etmişlerdir. Bu ifadelerin ardından evrakın Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, buradan İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR ile ilgili evrakın tefrik edilerek tekrar Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, 30/03/2001 tarihinde şahısların gözaltına kaybolması iddiası ile ilgili ek takipsizlik kararı verildiği, evrakın Silopi cumhuriyet başsavcılığına gönderildiği, daha sonra Abdullah ve İzzet'in kaybolması ile ilgili 07/01/2002 tarihinde evrakın daimi aramaya alındığı belirlenmiştir.
Ayrıntılı şekilde özetlenen bu olay tanık Mehmet Nuri BİNZET'in ve gizli tanık Tükenmez Kalem'in beyanlarında geçmiştir.
Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen silahlı terör örgütü kurmak ve örgüt adına suç işlemek suçları ile ilgili 2009 /906 numara üzerinden yürütülen soruşturma kapsamında dinlenen tanık Mehmet Nuri BİNZET 19/03/2009 tarihli ifadesinde özetle; suç tarihinde PKK terör örgütünden kaçarak Halef ADAL ve Siirtli Beşir isimli şahsın Kamil ATAĞ'a teslim olduğunu, yakalanan bu kişilerin itirafları doğrultusunda köylere operasyonlar yapıldığını, bu kapsamda bu örgüt üyelerine yardım ettikleri belirlenen İzzet ve Abdullah'ın ziristan köyünden jandarma ve korucular tarafından gözaltına alınarak kütçe ismi kutlis olan ceylan mezrasına getirildiğini, burada Kamil ATAĞ'ın Ramazan ERKAN ve Cemal BİNZET isimli şahıslara İzzet ve Abdullah'ın şikeftamira isimli bölgede öldürülmesi için talimat verdiğini, bu şahısları bu olaydan sonra bir daha görmediğini belirtmiştir.
Gizli Tanık Tükenmez Kalem de Abdullah ve İzzet isimli şahısların ziristan mezrasında iki tim komando ile birlikte Yavuz, Tuna, Adem ile birlikte köye gittiklerini, Kamil ATAĞ'ın getirdiği iki örgüt üyesinin köyde silahların yerini gösterdiğini, arazideki silahların alınıp getirildiğini, köyden geri dönerken Abdullah ve İzzet'i araçları ile köye dönerken gördüklerini ve buradan Abdullah ile İzzet'in alınıp nezarethaneye alındığını, fakat bir gün sonra bu şahsıların kaybolduğunu duyduğunu, infaz edildiklerini tahmin ettiğini beyan etmiştir.
Sonuç:
Bu olayla ilgili olarak mağdur tanıkları, tanık Mehmet Nuri BİNZET'in ve gizli tanık Tükenmez Kalem'in beyanları dosya içeriğindeki belge bilgiler değerlendirildiğinde aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır.
1.Dosya şüphelisi ve suç tarihinde İlçe Jandarma Komutanı olan Cemal TEMİZÖZ’ün imzasını taşıyan üst yazısına ek olarak gönderilen İzzet ve Abdullah'ın yakalanması, salıverilmesi, ifadesinin alınmasına ilişkin evrakların gerçeği yansıtmadığı şüphesine aşağıda sayılan nedenlerden ulaşılmıştır.
a.Gönderilen ifade tutanaklarında tarih olmadığı, iki ifadenin matbu olduğu, tutanakların hangi görevli tarafından hazırlandığının da belli olmadığı, fotokopi olarak gönderilen salıverme ve yakalama tutanakları ile sonradan gönderilen asılları arasındaki imzalar arasındaki farklılıklar nedeniyle fotokopi evrakların asıl evraklardan oluşturulmadığı yönünde şüphenin olmasından,
b.Mağdur tanıkların beyanları, tanık Mehmet Nuri'nin ve gizli tanık Tükenmez Kalem'in beyanları birlikte değerlendirildiğinde iki PKK örgütü üyesinin ziristan mevkiinde yer göstermesi üzerine yakalandığının açık olduğu, ancak yakalama ve ifade alma evraklarında bu yönde bir ibarenin bulunmayışından,
c.Ahmet ORUÇ isimli şahsın 25/07/1994 tarihli şüpheli Cemal TEMİZÖZ'ün imzasını taşıyan yazıda abdullah ve izzet ile yakalandığı belirtilmesine rağmen daha sonra Cizre İlçe Jandarma Komutanlığınca gönderilen 10/12/1997 tarihli yazıda Ahmet ORUÇ isimli şahsın 06/06/1994 tarihinde yakalanmadığı, böyle bir kaydın olmadığı, bu şahsın 2 Mart 1994 tarihinde yakalandığı ve 11 Mart 1994 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığında hazır edildiğinin belirtilmesinden.
2.Gizli tanık Tükenmez Kalem hangi köyden Abdullah ve İzzet isimli şahsın nasıl alındığını anlatmış, bu beyanı ile dosya kapsamında olay tarihlerinde dinlenen tanıkların beyanları ile de bu anlatımların örtüştüğü belirlenmiştir. Örneğin gizli tanık yakalanan teröristleri köye götürdüklerini, köy yakınlarında iki silah bulduklarını ve köyden dönerken yolda araçla gelen İzzet ve Abdullah'ı yakaladıklarını beyan etmiştir. Bu beyan da olay tarihinden bir süre sonra dinlenen Mehmet Mızır'ın beyanı ile genel olarak örtüşmüştür.
3.Gizli tanığın belirttiği köye giden şahıslar arasında söylediği iki kişiyi köylüler de daha önceden tanıdıklarından dolayı olay tarihinde verdikleri beyanlarda bu hususu doğrulamışlardır.
4.M.N'nin ifadesin de köye götürülüp yer göstertildiğini söylediği Halef ADAL ve Beşir isimli şahısların Cumhuriyet Başsavcılığımızca düzenlenen 09/08/1994 tarihli fezlekede adı geçen Mehmet Beşir AKKURT ve Halef ARDAK olabileceği sonucuna ulaşılmış, ancak fezleke evrakı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği için bu evrak incelenememiştir.

3.RAMAZAN UYKUR'un ÖLDÜRÜLMESİ (22/02/1994)

22/02/1994 günü Nusaybin caddesi timur torna isimli dükkanın önünde Maktul Ramazan UYKUR'un ateşli silahla öldürüldüğü, aynı gün hazırlanan otopsi raporu ile belirlenmiş ve olay yerinden kaleshnikov marka tüfeğe ve tabancaya ait mermi ve boş kovanlar ele geçmiştir. Olay yeri tespiti ve tahkikatı İlçe Emniyet Müdürlüğü Merkez Karakol Amirliğince yapılmıştır. Olay tarihinde tanık olarak hem Cumhuriyet Savcılığınca hem de kollukça Mehmet UYKUR dinlenmiş, tanık beyanında gelen aracın plakasız beyaz renault marka olduğunu, amcasını arabadaki şahısların kolundan tutarak aracın içine çekmeye çalıştığını, amcasının direndiğini, bu sırada bu şahısların amcasına ateş etmeye başladığını, birisinin elinde tabanca diğerinin elinde kaleshnikov tüfek olduğunu gördüğünü, daha sonra amcasının yere düştüğünü, ateş eden şahısların araca binerek hızla olay yerinden uzaklaştıklarını beyan etmiş ayrıca kolluk ifadesinde olay anında yanında öldürülen Ramazan'ın oğlu İsmet UYKUR'un da olduğunu beyan etmiştir, ancak bu şahsın soruşturmada ifadesinin alınmadığı belirlenmiştir. Bu soruşturmanın ardından 31/05/1994 tarihinde faillerin belirlenememesi üzerine evrak daimi aramaya alınmıştır. 13/02/2009 tarihinde tanık Mehmet Nuri BİNZET ve 21/03/2009 tarihinde gizlik tanık Tükenmez Kalem'in beyanın alındığı tarihe kadar faillerin belirlenmesine ilişkin herhangi bir delile ulaşılmamıştır.
Ramazan UYKUR'un öldürüldüğü tarihte olay yerinde olduğu anlaşılan ancak ifadesinin alınmadığı tespit edilen İsmet UYKUR'un müracaatı 26/03/2009 tarihinde alınmış, ve İsmet UYKUR maktulün oğlu olduğunu ve olay anında Mehmet UYKUR ile birlikte olay yerinde olduğunu, araçlarını tamir ettikleri sırada yanlarına beyaz binek torosun yanaştığını ve Tamer ATAĞ'ın babasını çağırarak "bizimle gel babam seninle görüşmek istiyor" dediğini, babasının bu araca binmek istemediğini ve olay yerinden uzaklaşmaya başladığını, ancak bu aracın kaldırımda babasının önüne doğru çıkarak önünü kestiğini, Tamer'in araçtan inerek tabancasını çıkarttığını, babasının yüzüne doğru tuttuğunu, o esnada babasının da tabancayı almaya çalıştığını, ancak tabancanın bir kez ateş aldığını, Tamer'in ateş etmeye devam edemediğini, ancak neden ateş edemediğini anlamadığını, daha sonra Tamer'in amcası Kukel'in araçtan indiğini, kaleshnikov tüfekle babasına ateş etmeye başladığını, o esnada babasının yere düştüğünü, bu sırada Tamer'in kaleshnikov tüfeği alarak yerde yatan babasına ateş etmeye başladığını, bu sırada babasına doğru koşmaya başladığını, araçta bulunan ve yüzlerini görmediği iki kişiyle birlikte Tamer ve Kukel'in olay yerinden uzaklaştıklarını, net bir şekilde gördüğünü beyan etmiştir. Babasının kimseyle husumetinin olmadığını, babasının neden öldürüldüğünü bilmediğini belirtmiş, ayrıca soruşturma kapsamında bulunan 9 adet fotoğraf gösterilmiş, 9 adet fotoğrafın arasında tanık İsmet tereddüt etmeden Kukel ATAĞ ve Tamer ATAĞ'a ait fotoğrafları teşhis etmiş, ayrıca bu şahısları olaydan öncede tanıdığını beyan etmiştir.
Olay tarihinde de dinlenen Mehmet UYKUR Cumhuriyet Başsavcılığımıza davet edilerek tekrar dinlenmiş, tanık Mehmet de eski ifadelerini ve İsmet UYKUR'un beyanlarını doğrulamış, olayı ayrıntısıyla anlatmış ve amcasını öldüren şahısları 9 fotoğrafın arasından tereddüt etmeden Tamer ATAĞ ve Kukel ATAĞ olduğunu teşhis etmiştir. Bu kişileri daha önceden de tanıdığını beyan etmiştir. Tanığa olay anında bu bildiklerini neden söylemediği sorulmuş, tanık suç tarihinde Cizre de birçok faili meçhul cinayet işlendiğini, bu nedenle korktuğundan dolayı Tamer ve Kukel'in cinayeti işlediğini söyleyemediğini beyan ettiği, ayrıca kendisinin de bir keresinde gözaltına alındığını, bir panzerin içerisinde tehdit edildiğini, ağzına silah sokulduğunu, bu nedenlerle korktuğundan dolayı bu bildiklerini kimseye anlatamadığını beyan etmiştir.
Gizli tanık Tükenmez Kalem Cizre İlçe Jandarma Komutanlığının alt katında otururken Yavuz'un Ramazan UYKUR'u Kamil ATAĞ'ın oğlu Tamer ATAĞ'ın öldürdüğünü, yanında birisinin daha olduğunu anlattığını beyan ederek Ramazan UYKUR'un öldürülmesi olayını anlatmıştır. Tanık Mehmet Nuri BİNZET olay günü Ramazan ile karşılaştıklarını, bulundukları araçtan Tamer'in Ramazan'a babam Kamil seninle görüşmek istiyor diye söylediğini, Ramazan'ın araca binmek istemediğini, bunun üzerine Tamer'in arabadan inerek tabancasını Ramazan'ın yüzüne doğru doğrultarak zorlamaya çalıştığını, Ramazan'ın da Tamer'in elinden tabancayı almaya çalıştığını, bu sırada tabancanın ateş aldığını, Ramazan'ın yüzünden kan gelmeye başladığını, bu sırada boğuşmanın devam ettiğini, kendisinin kaleshnikov marka silahla Ramazan'a ateş ettiğini, Ramazan'ın yere düştüğünü, bu sırada Tamer'in kendisinde bulunan silahı alarak Ramazan'a seri şekilde ateş ettiğini, daha sonra olay yerinden uzaklaştıklarını, yanlarında bulunan Mehmet NERGİZ'in hiçbir şey yapmadığını belirtmiştir. Bu beyandan sonra tanık olarak dinlenen Mehmet NERGİZ’de böyle bir olaya şahit olmadığını Ağabeyi Kamil ATAĞ’ın bu suçlamalarla ilgisi olmadığını ileri sürmüştür.

Sonuç
Aşağıda açıklandığı şekilde Ramazan UYKUR'un öldürülmesi olayı gizli tanık Tükenmez Kalem ve tanık Mehmet Nuri BİNZET'in anlatımlarında belirtilmiş, bu anlatımlar ile otopsi raporu, suç tarihinde alınan tanık beyanları birbiriyle örtüşmüştür.
1.Tanık Mehmet Nuri BİNZET olayda tabanca ve kaleshnikov marka silahın kullandığını beyan etmiş bu ayrıntı aynen soruşturma evrakına da geçmiş, olay yerinden kaleshnikov tüfek boş kovanları ve tabanca boş kovanı ve mermisi ele geçmiştir.
2.Tanık Mehmet Nuri BİNZET olay anında şüpheli Tamer ile Maktul Ramazan UYKUR arasında geçen diyalogları anlatmış bu husus ta hem olay anında tanıkların beyanları ile hem de daha sonraki tanıkların beyanları ile birebir örtüşmüştür.
3.Müşteki tanık İsmet UYKUR'un Cumhuriyet Başsavcılığımızda 26.03.2009 tarihinde ifade vermiş daha önce herhangi bir ifadesinin olmadığı görülmüştür. Tanığın olay yerinde olmayabileceği değerlendirilmiş ancak evrak ayrıntılı şekilde incelendiğinde suç tarihinde ayrıca karakolda ifade veren Mehmet UYKUR'un beyanlarında İsmet UYKUR'un da olay yerinde olduğu açıkça anlaşılmıştır.
4.Olayın hem gizli tanık Tükenmez Kalem'in beyanında hem de tanık Mehmet Nuri'nin beyanında geçmesi, hem de mağdur tanıklarının beyanları ile bu beyanların örtüşmesi de Ramazan UYKUR'un şüphelilerce öldürüldüğü sonucuna ulaşılmıştır.

4.ABDULLAH EFELTİ'NİN ÖLDÜRÜLMESİ VE CİZRE BELEDİYE BAŞKAN ADAYININ TEHTİD EDİLMESİ: (MAYIS 1995)

13.05.1995 tarihinde Cizre Nusaybin karayolu üzerinde varlık köyü yakınlarında bir arazide toprağa gömülü vaziyette ceset bulunmuş ve bu cesetle ilgili ölü muayene ve otopsi işlemi yapılmış, ceset üzerinde çürümenin başladığı belirlenmiş ve şahsın başından ateşli silahla vurulmasından öldürüldüğü tespit edilmiştir. Bu cesedin bulunması ile ilgili kolluk tahkikatı Cizre İlçe Jandarma Komutanlığınca yapılmıştır.

Bu olaydan önce 30/03/1995 tarihinde Mesut EFELTİ'nin Silopi Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ederek biri plakasız iki toros marka binek tipi beyaz taksinin köylerine gelerek babasını 37 gün önce(24 şubat 1995) alıp götürdüklerini, hatta olaydan önce babasının karakol tarafından çağrıldığını, çok önemli işin var dendiğini belirtmiş, gelen şahısların annesine korkma kocanı emniyet müdürü istiyor onunla görüştürüp getireceğiz dediklerini, gelen şahısların sivil şahıslar olduğunu, tim veya jitem denilen şahıslara benzediklerini, üzerlerinde kot pantolon ve siyah mont bulunduklarını, bunun yanında babasının Cizre İlçe Jandarma Komutanlığında gözaltında tutulduğunu, Nusaybin de ikamet eden amcasın Mehmet EFELTİ'nin tanıdığı bir paşa varmış, o şahısla görüşmüş ve ondan bunu öğrenmiş olduğunu belirttiği ve babasının İlçe Jandarma Komutanlığında gözaltında olduğunu ve Cemal binbaşının da bundan haberdar olduğunu anlattığı, ayrıca kimseyle husumetlerinin olmadığını, ancak Salih ŞIK isimli şahsın o yaz arazisini kiraladıklarını, ancak Cizre Belediye Başkanı ile tarla sahibi Salih ŞIK arasında sürtüşme nedeniyle Cemal Binbaşının ve Belediye Başkanı Kamil ATAĞ'ın bu arazilerin sürülmemesi için bir sürtüşme olduğunu, bu nedenle babasının gözaltına alınmış olabileceğini belirtmiştir. Ayrıca köylerine giriş noktasında karakol kontrol noktası olduğunu, bu karakolun haberi olmadan kendi köylerine hiçbir aracın veya hiçbir kişinin köye giriş yapamayacağını belirtmiş ve babasının bulunmasını talep etmiştir. Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca bu tarihlerde Abdullah EFELTİ'nin eşi Besna EFELTİ'nin ifadesinin alındığı, Besna'nın ifadelerinin Mesut'un ifadeleri ile örtüştüğü, aynı yönde olduğu, olay tanığı Fatma ERCAN'da 21/04/1995 tarihinde ifadesinde maktul yakınlarını beyanlarını doğrulamış, ayrıca köye gelen otomobillerin askeri arama noktasında hiç durmadıklarını, sivil kişilerin ellerinde tüfeklerin bulunduğunu gördüğünü belirtmiştir. Hatta o dönemde köylerinin karakol komutanı Tufan astsubayın bu otomobillerin kontrol noktasından geçtikten sonra karakola yakın bir yerde yürümekte olduğunu gördüğünü beyan etmiştir. Bu iddialar üzerine Silopi Cumhuriyet Başsavcılığınca 1.Jandarma Sınır Bölük Komutanı Serdar GÜNGÖR ve Silopi 1.Jandarma sınır bölüğü yankale Jandarma sınır takımında görevli astsubay çavuş dinlenmiş, Serdar GÜNGÖR ifadesinde mağdur yakınlarının beyanlarını kabul etmemiş ancak söz konusu köye anlatıldığı şekilde kendilerinin kontrolü dışında bir aracın girip çıkmasının mümkün olmadığını belirtmiştir. Tufan ARAS ise daha önce köyde Abdullah EFELTİ'yi sorduğunu kabul etmiş, ancak diğer köylerde olduğu gibi köyde oturan kişilerin takibini yapmak, güvenliklerini sağlamak, kaçakçılık veya başka bir suç işlenmesi halinde kayıp olan şahısların bir an önce tespit edilmesi için bu şekilde bir uygulama yaptığını ve sınır köylerinde uygulamanın böyle olduğunu belirtmiş ancak Abdullah EFELTİ'nin köyden alınıp götürülmesi ile ilgili herhangi bir bilgisinin olmadığını belirtmiştir.
Bu araştırmalar yapılırken 30/05/1995 tarihinde otopsisi yapılan cesedin kocası Abdullah'a ait olduğunu Besna EFELTİ teşhis etmiştir.Bu evrak 09/10/1995 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığımıza yetkisizlik kararı verilerek gönderilmiştir.
Cumhuriyet Başsavcılığımızdaki soruşturma ile Silopi Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının birleştirilmesine karar verilmiş ve evrak daimi aramaya alınmış, şüphelilerin bulunmasına ilişkin gizli tanık Tükenmez Kalem'in beyanının alınmasına kadar herhangi bir delil elde edilememiştir.12/03/2009 tarihinde Mesut EFELTİ tekrar Cumhuriyet Başsavcılığımıza müracaat ederek daha önce olay tarihinde verdiği beyanları tekrar ederek müracaatta bulunmuş, tekrar beyanı alınmıştır.
Olayda ismi geçen ve öldüğü anlaşılan Salih ŞIK'ın oğlu Adnan ŞIK' tanık olarak beyanı alınmış, tanık beyanında bahsedilen arazinin sulu olarak istifade edilebilen 3000 dönümlük arazi olduğunu, araziyi 1994 yılına kadar ekip biçtiklerini, ancak 1994 yılında şuan hayatta olmayan babası Salih'in yerel seçimlerde Cizre belediye başkan adayı olmak istediğini, ancak ilçe jandarma komutanı Cemal yüzbaşı kendisin bu adaylık nedeni ile çağırdığını, karakolda kendisiyle makamında görüştüklerini, "baban belediye başkanı adayı olacakmış, babanın belediye başkan adayı olmasını istemiyoruz, adaylığını geri çeksin, çekmediği halde maddi ve manevi verebileceğim bütün zararları size veririm" dediğini, Kamil ATAĞ'ın belediye başkanı seçtirme kararının alındığını, bu kararın hiçbir şekilde değişmeyeceğini, seçim sonucu ne olursa olsun Kamil ATAĞ'ın belediye başkanı olacağını söylediğini, babasını tek başına karakola gidip gitmediğini bilmediğini, daha sonra Kamil ATAĞ’ın belediye başkanı olduğunu, seçimin kendilerine kaybettirildiğini, Kamil ATAĞ ikinci yerel seçime katıldığında diplomasının sahte olduğu anlaşıldığını ve belediye başkanlığından çıkartıldığını, birinci dönem belediye başkanlığını da Kamil ATAĞ’ın diplomasız olarak yaptığını, bu olaydan da bu seçimlere müdahale edildiğini anladığını, hatta o dönemde sandıkların yarısı dahi açılmadan Kamil ATAĞ'ın seçimi kazandığı açıklandığını, kutlamaların başladığını, o dönemde seçimlerin şaibeli olduğunu iddia ederek seçim sonuçlarına itiraz etmek istediklerini, hatta dilekçe de verdiklerini, ancak Cemal yüzbaşının babasına telefon ettiğini, babasının söylediğine göre Cemal yüzbaşı babama eğer itiraz edersen dilekçeni geri almazsan oğlunu, yeğenini öldüreceğim diye söylediğini belirttiği, bu nedenle babasının 1994 yılı seçimlerinde itiraz dilekçesini geri aldığını. Bu olaydan sonra Cemal binbaşının husumetinin arttığını, bahsedilen araziyi ekmememiz için tehditlerde bulunduğunu, ekerseniz ben bir bahanesini bulup panzerlerle girer ekinleri mahvederim dediğini, hatta o dönemde, Ankara’da iki daire satıp satın aldıkları su motorlarının çalındığını, motorların çalınmasından da Cemal yüzbaşıdan şüphelendiklerini, o yıl bu arazilerini ekemediklerini, arazinin boş kaldığını, ertesi yıl Abdullah EFELTİ'ye araziyi kiraladıklarını, Abdullah EFELTİ'nin araziyi kiraladıktan sonra yanına geldiğini, jandarmadan Cemal binbaşı beni tehdit ediyor araziyi ekmememi istiyor ne yapacağım diyerek sorduğunu, bizi de tehdit ediyordu bilmiyorum dediğini belirtmiştir.
Gizli tanık Tükenmez Kalem 22/03/2009 tarihinde ifadesinde Şüpheli Cemal TEMİZÖZ'ün Salih ŞIK isimli şahsı sen öleceksin sen seçime girmeyeceksin diye odasında tehdit ettiğini, bu şahsın belediye başkanı adayı olduğunu, daha sonra bulunduğu gruptaki kişilerin Cemal TEMİZÖZ ve Kamil ATAĞ'ın Salih ŞIK'a ait araziyi ektirmemek için bir şahsı önce ölümle tehdit edip sonra infaz ettirdiklerini konuşurlarken duyduğunu, ancak öldürülen şahsın kim olduğunu bilmediğini beyan etmiştir. Gizli tanığın bu beyanları dikkate alınmış ve yukarıda ateşli silahla öldürülen Abdullah EFELTİ olduğu aşağıda açıklandığı şekilde belirlenmiştir.

Sonuç
1.Mağdur yakınları A.bdullah EFELTİ'nin köyden alınıp götürüldüğü tarihte de verdikleri ifadelerde Salih ŞIK'ın arazisini kiraladıklarını, ekmek istediklerini ancak bu nedenle sorun yaşadıklarını beyan etmişler ve daha sonra 13.03.2009 tarihinde de bu arazinin ekilmesiyle ilgili dönemin İlçe Jandarma Komutanı Cemal binbaşı tarafından tehdit edildiklerini beyan etmişler ve bu iddiaları gizli tanığın beyanlarıyla örtüşmüştür.
2.Gizli tanık beyanında belediye başkanı olmak isteyen Salıh ŞIK'ın şüpheli Cemal TEMİZÖZ tarafından tehdit edildiğini beyan etmiş bu hususta mağdur tanık Adnan'ın beyanlarıyla doğrulanmıştır, ayrıca Abdullah EFELTİ'nin yakınları bu arazi nedeniyle şüpheli Cemal TEMİZÖZ tarafından tehdit edildiklerini bildirmişler bu hususta tanık Adnan'ın beyanlarıyla örtüşmüştür.
3.Soruşturması yapılan terör örgütünün Cumhuriyet Başsavcılığımızda irtibatı kurulan eylemleri birlikte değerlendirildiğinde Abdullah EFELTİ'nin köyden alınıp götürülmesi eyleminin bu eylemlerle örtüştüğü görülmüştür.


5. GÜRİ ÖZER VE İBRAHİM ADAK'ın ÖLDÜRÜLMESİ(14.03.1994)

Gizli tanık Tükenmez Kalem 1994-1995 yıllarında İbrahim ADAK veya Murat ADAK isimli şahıs ile bir muhasebecinin terör örgütüne maddi katkı sağladıkları düşüncesiyle şüpheli Cemal TEMİZÖZ'ün talimatıyla bu kişileri çalıştıkları yerden alarak Silopi yoluna doğru giderek inci köyü yol ayrımından kırsala ayrılıp bir iki km gittikten sonra yolun kenarında bir dere yatağında kaleshnikov silahla bu iki kişinin öldürüldüğünü anlatmıştır.
Gizli tanık Sokak Lambası 1994-1995 yıllarında soy ismi adak olan ve ismini bilmediği bir muhasebeciyi terör örgütüne maddi yardımda bulunduğu gerekçesiyle şüpheli Cemal TEMİZÖZ'ün talimatıyla bu şahısların Cizre ilçesinde bulunan yerlerinden alınarak ilçe jandarmaya götürüldüğünü, burada bir gün bekletildiğini, gözleri bağlı vaziyette sorgularının yapıldığını, sorgu neticesinde şahısların terör örgütüne yardım yataklık yaptıklarının tespit edildiğini, şüpheli Cemal TEMİZÖZ'ün talimatıyla her iki şahsın da inci köyü yol ayrımından ayrılarak kırsala doğru götürülüp suyu olmayan dere yatağında şahısların infaz edildiğini, boş kovanların da toplandığını, şahısların üzerlerinin taşlarla kapatılarak oyuğun üst tarafının göçürülerek suretiyle cesetlerin üzerlerinin toprakla kapatıldığını anlatmıştır.
Mehmet Gürri ÖZER’in eşi bu beyanların ardından Cumhuriyet Başsavcılığımızca dinlenmiş mağdur beyanında kocasının suç tarihinde muhasebeci olduğunu, hergünkü gibi işe gidip geldiğini ancak olay günü eşinin eve geri dönmediğini götürülüşü ve öldürülmesi ile ilgili bilgisinin olmadığını beyan etmiştir.
Sonuç
1.Gizli tanıkların verdiği ifadelerin birbiriyle birebir örtüştüğü, gizli tanıkların olay tarifi ve kişi anlatımları Guri’nin muhasebeci olduğuna ilişkin beyanları nazara alındığında gizli tanıkların anlatımlarında geçen şahısların İbrahim ADAK ve Mehmet Gürri ÖZER olduğu belirlenmiştir
2.Maktüllere ilişkin tahkikat evrakı 31.05.1994 tarihli 1994/155 hazırlık, 1994/140 sayılı görevsizlik kararıyla Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcılığına gönderildiğinden dosya içeriği incelenememiştir. Fezlekede olay yerinin Cizre Bozalan İnci köyü yolu üzeri olduğu belirtilmiş ve şahısların toprağa gömülü vaziyette olduğu anlatılmıştır. Bu husus da gizli tanık beyanları ile örtüşmüştür.


6.MEHMET ACAR'IN ÖLDÜRÜLMESİ(1994 Şubat)

Gizli tanık Tükenmez Kalem; Batuyan Aşiretinden Acar soy isimli bir şahsın Cizre Emniyet Müdürlüğüne yaklaşık 500 metre civarında Şırnak Yolu üzerinde bulunan yerleşim yeri veya mezrasından, PKK örgütüne yardım ettiği ve örgüt adına eylemlere katıldığı yönündeki iddia üzerine 1994 yılında alındığını, ardından bırakıldığını, ancak yine bir süre sonra Adem'in bu şahsı köyden getirerek kendisinden başka yanında Adem ve Yavuz olduğu halde Nusaybin yolunun 5 veya 6.km'sinde terk edilmiş çalışmayan lokanta tarzı bir yerde infaz edildiğini anlatmıştır.
İlçemizde kuştepe köyünde faili meçhul olaylarla ilgili kazı çalışmalarının basına da yansıması üzerine müşteki Reşit ACAR vekili ile gelerek Cumhuriyet Başsavcılığımıza müracaat etmiş, ve ağabeyi Mehmet ACAR'ın 1994 yılının şubat ayında Bedran, Hakim diye bilinen şahıslarla sivil giyimli 3.bir şahsın ağabeyini köyden alarak gözaltına aldıklarını, aşiret reisleri Osman DEMİR'in araya girmesiyle ağabeyinin İlçe Jandarma Komutanlığınca serbest bırakıldığını, ancak iki gün sonra aynı şahısların ağabeyini köyden tekrar götürdüklerini, hatta gelen araçtan sadece Bedran isimli şahsın indiğini söylemiş, ancak bu olaydan sonra ağabeyinin dönmediğini ve kendisinden bir daha haber alamadıklarını belirtmiştir. Bu müracaatta ismi geçen Ali ACAR'ın da tanık sıfatıyla ifadesine başvurulmuş, tanık Ali de müştekinin beyanları doğrultusunda anlatımda bulunmuş, kardeşinin köyden ikinci defa alındıktan sonra bir daha haber alamadıklarını, sağ veya ölü olarak kardeşlerine ulaşamadıklarını bildirmiştir.

Sonuç

Aşağıda belirtilen nedenlerden dolayı gizli tanık Tükenmez Kalem'in 1994 yılında Acar soy isimli şahsın Cizre ilçesi Zura mezrasından alarak infaz ettik dediği şahsın, Mehmet ACAR olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
1.Gizli tanık Acar soy isimli şahsın nereden alındığını mesafe ve yer belirterek tarif etmiş, bu tarif edilen mezranın da mesafesi ve bulunduğu yer tespit edildiğinde zura mezrası ile uyumlu olduğunun belirlenmesinden,
2.Maktul yakınlarının; köye gelenler arasında belirttiği kişiler ile gizli tanığın mezraya giden şahıs olarak belirttiği kişilerin aynı kişiler olduğunun anlaşılmasından,
3.Gizli tanık beyanlarında Adem'in sürekli bu köye gelip gittiğini, hatta Acar soy isimli şahısla sık sık görüştüğünü, bu nedenle samimi olduklarını belirttiği, bu noktada mağdur tanıkların da köye gelen şahıslar yönünde verdikleri beyanların samimi olduğu gelen şahısları tanıyabilecekleri sonucuna ulaşılmasından,


7.OLAY SÜLEYMAN GASYAK, YAHYA AKMAN,ÖMER CANDORUK ve ABDULAZİZ GASYAK ÖLDÜRÜLMESİ:( 08 Mart 1994)

08 Mart 1994 günü Bozalan köyü kiriş mezrası kırsalında yukarıda ismi belirtilen şahısların kiriş mezrasında toprağa gömülmüş vaziyette bulundukları, yapılan otopsi sonucunda ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak öldürüldükleri tespit edilmiş ve olay yerinden boş kovanlar elde edilmiş ve boş kovanlarla ilgili kriminal rapor alınmış, olayda iki ayrı silah kullanıldığı belirlenmiştir.
Cesetleri bulunan bu şahıslarla ilgili tahkikat Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının talimatı üzerine Cizre İlçe Jandarma Komutanlığınca yapılmıştır. Tahkikatta sadece olay yeri tespit tutanağı ve olay yerinin krokisi düzenlenerek şüpheli Cemal TEMİZÖZ imzalı üst yazısıyla Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderilmiştir. Öldürülen şahısların kimlikleri belirlenmiş olmasına rağmen herhangi bir yakınının bilgisine başvurulmamış ve olay yeri tespit tutanağında öldürülen şahısların Keççan Hesinan Aşiretinin geçici köy korucusu olmaları nedeniyle korkutmak amacıyla bu işten caydırılmak maksadıyla PKK Terör Örgütüne mensup teröristlerce işlendiği şeklinde yazılmış, bu olayla ilgili kimsenin bilgisine başvurulmamıştır. Bu haliyle evrak görevsizlik kararı verilerek Devlet Güvenlik Mahkemesi Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. Ardından evrak daimi aramaya alınmış, öldürülen şahısların yakınları 11.07.2002 tarihinde başvurmaları anına kadar şüphelilerin belirlenmelerine yönelik herhangi bir delile ulaşılamamıştır.
Bu başvuru üzerine maktul yakınları ve olaya ilişkin tanıklar aşağıdaki şekilde beyanda bulunmuşlardır.
Müşteki Hanım CANDORUK; öldürülen Ömer CANDORUK'un eşi olduğunu, kocasının kaybolduktan 3 gün sonra ölüsünün bulunduğunu, kendilerine ait aracın bu olaydan sonra Cizre'de boyası değiştirilmiş vaziyette kullanıldığını gördüğünü, bunu da Cumhuriyet Savcılığına bildirdiğini, ancak kendisine inanmadıklarını, daha sonra aracı bir daha görmediğini, kocasının PKK örgütü mensuplarınca öldürüldüğü hususuna inanmadığını, duyduklarına göre kocasını itirafçıların öldürdüğünü söyleyerek şikayetçi olduğu, Hanım CANDORUK'un 26.03.2009 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza verdiği dilekçesi de daha önceki ifadesine benzer mahiyette olduğu, ancak olayda kaybolan aracın Emin ANLAR isimli bir şahıs tarafından kullanıldığını belirtmiş ve şüphelilerden şikayetçi olduğunu beyan etmiştir.
Müşteki Sabri GASYAK; Süleyman GASYAK'ın amcasının oğlu olduğunu, Abdulaziz GASYAK'ın ise kardeşi olduğunu, olay günü Abdulaziz, Süleyman ve Yahya'nın üçü birlikte Silopi’ye gitmek amacıyla Ömer CANDORUK isimli taksicinin aracı ile yola çıktıklarını, ancak geri dönmediklerini, aynı gün Agit MALGAZ'ın kendisine botaş jandarma arama noktasında yakınlarının gözaltına alındığını söylediğini, bunun üzerine emniyet ve jandarmada ve kaymakamlıkta akrabalarını sorduklarını ancak bir sonuç alamadıklarını, iddia edildiği şekilde yakınların PKK terör örgütü mensuplarınca öldürülmediğini, ayrıca yakınlarının korucu olmadığını, ancak korucu olmaları için emniyet ve jandarma istihbarat birimlerince baskıya maruz kaldıklarını, ayrıca bu olayla ilgili emniyet ve jandarma istihbarat birimlerince şikayetçi olmamaları için tehdit edildiklerini, ayrıca olayda kaybolan aracın bir daha bulunamadığını, aracın ilçede jandarma istihbarat elemanlarınca kullanıldığını gördüğünü, ancak tehdit altında oldukları için bunu bir yere söyleyemediklerini, aracın plakasının sürekli olarak değiştirildiğini, bu tehditler nedeniyle bu güne kadar müracaat edemediklerini, botaş jandarma karakol arama noktasında yakınlarının Bedran ve Hakim GÜVEN'in aralarında bulunduğu şahısların gözaltına alıp öldürdüklerini, bu şahıslardan şikayetçi olduğunu 15/07/2002 tarihinde beyan etmiştir. 09/01/2003 tarihinde müşteki Sabri GASYAK aynı ifadeleri tekrar etmiş, Hakim GÜVEN ve Adem YAKIN'ı tanıdığını, Hakim GÜVEN'in gerçek adının Abdulhakim olduğunu belirtmiştir.
Leyla GASYAK; vekili aracılığıyla 11/07/2002 tarihinde müracaatta bulunmuş ancak ifade vermediği görülmüş bunu üzerine Cumhuriyet Başsavcılığımıza davet edilmiş,Leyla GASYAK 07/04/2009 tarihli ifadesinde diğer ifade ve beyanlarla örtüşür şekilde beyanda bulunmuş ve olay yerindeki cesetleri kendisinin uğraşları sonucunda araba izlerini takip ederek bulduğunu ve bunu yakınlarına bildirdiğini, ardında da cesetlerin bulunduğunu bildirmiştir.
Olay tanığı Agit MALGAZ maktulleri tanıdığını, olay günü Silopi’den dönerken botaş jandarma karakolu arama noktasında Ömer CANDORUK'un aracını gördüğünü, o an gördüklerine göre Ömer CANDORUK'un aracının Silopi istikametine doğru gittiğini tahmin ettiğini, ancak aracın yanında bulunan Süleyman GASYAK, Yahya Akman, Abdulaziz GASYAK'ın olduğunu gördüğünü, Ömer'in aracının arkasında jandarma istihbaratına ait olduğunu tahmin ettiği iki aracın daha bulunduğunu, ve burada halk tarafından itirafçı olarak bilinen Bedran kod ve Hakim GÜVEN isimli şahısla birlikte 5-6 sivil kişinin olduğunu, Bedran kod'a jandarmada Şahin diye hitap edildiğini daha önceden duyduğunu, ancak gerçek ismini bilmediğini, daha sonra bu kişilerin Ömer CANDORUK ve arkadaşlarını zorla tekme tokat kullanarak araçlarına bindirdiklerini, bir kişinin de Ömer CANDORUK'un aracına binerek bu araçların Cizre istikametine doğru hareket ettiğini, kendisinin bulunduğu minibüsün de Cizre'ye doğru onların arkasından hareket ettiğini, bu sırada önde giden istihbarata ait olduğunu tahmin ettiği araçtan bir takım eşyaların atıldığını, bunun üzerine minibüsü durdurduklarını ve yerde Ömer CANDORUK'un ehliyetini bulduklarını, daha sonar tekrar hareket ettiklerini, devamında önde giden üç aracın holan köprüsü istikametine doğru döndüğünü, kendisinin Cizre ilçesine geldiğini, bunları maktul yakınlarına anlattığını, Ömer CANDORUK'un ehliyetini ağabeyine verdiğini 15/07/2002 tarihli ifadesinde belirtmiştir. 02/12/2002 tarihli ifadesinde de bu anlatımlarını tekrar etmiş, Bedran kod ve Hakim kod isimli şahısların Cizre ilçesinde iftira ve adam öldürme yönünde nam saldıklarını ve bütün Cizre'de korku yarattıklarını, o dönemde bütün Cizre tarafından bu iki şahsın tanındığını, bu nedenle sekiz kişi arasından bu şahısları kolaylıkla tanıyabildiğini, teşhis ettiğini, ayrıca maktullerin bu şahısların araçlarına zorla bindirildiklerini olay yerinde bulunan jandarma kontrol noktasından kolaylıkla görülebildiğini beyan etmiştir.
Tanık Emine TADİK de 4 şahsın öldürülme anını gördüğünü, olay yerine 3 taksinin geldiğini, bu taksilerden 10-12 kişi indiğini, 7-8 kişinin ellerinde bulunan uzun namlulu silahlarla ateş ederek 4 kişiyi öldürdüklerini gördüğünü, olay yerine gelen şahısların sivil şahıslar olduğunu belirtmiştir. 23.12.2002 tarihinde Emine eski ifadelerini tekrar etmiş, ancak eski ifadesinden farklı olarak yanında Fatma diye birisinin olmadığını, sadece yanında Hanım isminde bir şahsın olduğunu belirtmiştir.
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığımızca maktul yakınlarının ve tanıkların verdiği beyanlara göre şüpheli Abdulhakim GÜVEN Diyarbakır Merkez Komutanlığı Lojmanları Pınar apartmanında oturduğu şüpheli Adem YAKIN'ın Batman Merkez Kesmeköprü köyünde oturduğu belirlenmiştir. Şüpheli Abdulhakim GÜVEN savunmasında 08/03/1994 tarihinde Devlet kuvvetleri ile birlikte itirafçı olarak çalıştığını, genelde kuzey ırak ve gabar dağında resmi operasyonlara katıldığını, maktullerin öldürülmesi olayıyla ilgisinin olmadığını belirtmiştir. Şüpheli Adem YAKIN ise olay tarihlerinde Cizre İlçe Jandarma Bölük Komutanlığında vatani görevini yapmakta olduğunu, görevlendirilen her yere görevli olarak gittiğini, maktullerin öldürülmesi olayıyla bir alakasının olmadığını, bu konunun silahlı kuvvetlerden sorulmasını talep ederek savunmasını yapmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığımızca bu tahkikatın ardından 30/07/2003 tarihinde şüpheliler Abdulhakim ve Adem hakkında cürüm işlemek maksadıyla teşekkül oluşturmak suçundan ek takipsizlik kararı verilmiş, kasten birden çok kişiyi öldürmek suçundan şüpheliler hakkında evrak fezleke yapılarak Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir. olaya karıştığı söylenen ancak kimliği belirlenemeyen şahıslar hakkında da evrak daimi aramaya alınmıştır. Şırnak Ağır Ceza Mahkemesince 29.03.2005 tarihinde şüpheliler hakkında kasten adam öldürme suçundan delil yetersizliğinden beraat kararı verilmiştir.
Sonuç
Gizli tanıklar Sokak Lambası ve Tükenmez Kalemin beyanlarının birbirlerini teyit ettiği yukarıda mağdur tanıkların ve tanıkların beyanları ve otopsi raporu çelişmez şekilde birbiriyle örtüştüğü sonuca aşağıda sayılan nedenlerden dolayı ulaşılmıştır.
1.Gizli Tanık Tükenmez kalem ve Sokak Lambasının ifadeleri birlikte değerlendirildiğinde beyanlar; aradan uzun süre geçmiş olmasına rağmen olay ayrıntılarına kadar birebir örtüşmüştür.
2.Gizli tanıkların beyanlarında olay sırasında Abdulhakim GÜVEN ve Adem YAKIN'ın da olduğu belirtilmiş, bu hususta tanık beyanları ile doğrulanmıştır.
3.Suç tarihinde şüpheli Cemal TEMİZÖZ'ün İlçe Jandarma Komutanlığını yapması, bu olayın tahkikatı için Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca jandarma komutanlığına tahkikatın yapılması için yazı yazıldığı ancak bu tahkikatta maktul yakınlarının hiçbirisinin ifadesine başvurulmaması, kimlerle husumetlerinin ilişkilerinin olup olmadığı sorulmaması hususlarında gizli tanık ve dosya da bulunan tanık beyanlarını desteklemiştir.


8.OLAY İBRAHİM DANİŞ'in ÖLDÜRÜLEMESİ (30/01/1994)

30/01/1994 tarihinde İbrahim DANIŞ'ın Cizre ilçesi Kurtuluş mahallesinde yer göstermesi sırasında sığınağın ağzına örgüt mensuplarınca tuzak yapıldığı ve patlayıcı maddenin infilak etmesi sonucunda bu şahsın öldüğü tespit edilerek evrak 28/06/1994 tarihinde 1994/65 hazırlık, 1994/172 sayılı görevsizlik kararı verilerek Devlet Güvenlik Mahkemesi Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.
Gizli tanık Tükenmez Kalem 22.03.2009 tarihinde verdiği ifadede kurtuluş mahallesinde soy ismini bilmediği İbrahim isimli bir şahsın PKK Terör Örgütü adına hareket ettiğinin güvenlik güçlerinin müdahalesini engellemek amacıyla nöbet eylemlerini koordine ettiğinin belirlenmesi üzerine şüpheli Cemal TEMİZÖZ'ün talimatıyla İbrahim'in evine gidildiğini, İbrahim'in sorgulandığını ve kurtuluş mahallesinde örgüte ait sığınakların olduğunun belirlendiğini ve tespit yapmak üzere sığınıkların bulunduğu yere gidildiğini, güvenlik alındığını, İbrahim'in sığınağa girip içinde varsa eşyaları çıkartması İbrahim'den istendiğini, ancak İbrahim'in geri gelmemesi üzerine Faysal'ın sığınağın içerisine önce el bombası attığını, ardından da kaleshnikov silahla içeriye ateş ettiğini, ancak bu olayın adliyeye sığınakta tuzaklama var hikayesiyle iletildiğini, bu eylemin komutanın talimatıyla yapıldığını anlatmıştır.
Gizli tanık Sokak Lambası;bir itirafçının Cizre ilçesinde terör örgütüne milislik yapanlar arasında İbrahim isimli bir şahsı da söylemesi üzerine Cizre Jandarma Komutanı Cemal TEMİZÖZ'ün talimatı doğrultusunda İbrahim isimli şahsın bir çay bahçesinden alındığını, şahsın ilçe jandarmaya getirilerek sorgulandığını, sorgusu neticesinde terör örgütüne ait bir sığınağın bulunduğunun belirlendiğini, bunun üzerine jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ'ün talimatıyla yer gösterme sırasında İbrahim’in görevlilere ihanet edeceği düşünülerek kaleshnikov marka silahla taranarak sığınağın yanında öldürüldüğünü, ardından el bombası atılarak olayın bir tuzağın patlaması sonucu meydana geldiği süsünün verildiğini anlatmıştır.
Müşteki Abdurrahman DANIŞ 30/03/2009 tarihinde verdiği ifadesinde kardeşinin sıvacılık yaptığını, olay günü kardeşinin evden çıktıktan sonra gözaltına alındığını, gözaltına alındıktan sonra tekrar eve getirildiğini, daha sonra oturdukları ikamete yakın bir yerde Abdullah GASIR isimli şahsın evinde kardeşinin öldürüldüğünü, kendisinin bunları görmediğini ancak bunları yakınlarından ve mahalle sakinlerinden duyduğunu beyan etmiş ancak o dönemde korkusundan dolayı kardeşinin tuzak sonucunda değil kasten öldürüldüğünü beyan edemediğini anlatmıştır. Bu iddialarını da olayın olduğu ay Cizre ilçesinde 31 faili meçhul cinayet işlendiğini, hatta belediyede çalışan cindi isminde bir memurun öldürüldüğünü, fotokopicinin ve sofi abbas ve oğlunun öldürüldüğü olayları duyduğunu, bu nedenle bu olayda farklı iddialarının olduğunu dile getiremediğini beyan etmiştir.
Tanık Masuma DANIŞ 07/04/2009 tarihli ifadesinde İbrahim'in kayını olduğunu, İbrahim'in gözaltına alındıktan sonra tekrar iki gün sonra eve geri getirildiğini ve evde sivil ve resmi görevlilerin arama yaptığını, evde bir şey bulunamadığını, ertesi gün mahallede silah sesleri duyduğunu, ardından da büyük bir gümleme sesi geldiğini, daha sonra mahalledekilerin haber vermesi üzerine olay yerine gittiğini ancak kayınının öldürüldüğü eve girmediğini, kendisinin cesedi hiç görmediğini belirtmiştir.
Müşteki Lali DANIŞ ifadesinde oğlunun evden çıktıktan sonra gözaltına alındığını, gözaltına alındıktan iki gün sonra evde arama yapıldığını, İbrahim’in de eve getirildiğini, evde bir şey bulunamadığını, oğlunun nasıl öldürüldüğünü görmediğini, ancak mahalledekilerin söylediğine göre önce silah sesi geldiğini, ardından büyük bir patlama sesi geldiğini, bu şekilde oğlunun öldürüldüğünü öğrendiğini, ayrıca patlama sesini kendisinin de duyduğunu, oğlunun terör örgütüyle herhangi bir bağlantısının bulunmadığını, oğlunun sıva işi yaptığını, oğlunu öldürenlerden davacı şikayetçi olduğunu belirtmiştir.

Sonuç
1. Gizli Tanık Tükenmez Kalem ve Sokak Lambası'nın bu olayı ayrıntılı şekilde anlattıkları, ana hatları ile ifadelerin birbirleriyle örtüştüğü, gizli tanık anlatımlarını müştekilerin beyanları ve tanık anlatımlarının da doğruladığı tespit edilmiştir.
2.Bu olay Hz. 1994/65 sırasına kaydı yapılmış Cumhuriyet Başsavcılığımızca 1994/172 numaralı kararla evrak Diyarbakır DGM’ye gönderilmiştir. Bu nedenle soruşturma dosyası ve otopsi raporu bu yönde değerlendirilememiş ve karşılaştırmalar yapılamamıştır. Bu delil ve sonuçlara göre gizli tanık anlatımlarındaki şahsın İbrahim DANIŞ olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

9…………

10…………

11. BEŞİR BAYAR'IN ÖLDÜRÜLMESİ (11/12/1993)

Tanık Mehmet Nuri BİNZET 13/03/2009 tarihinde verdiği ifadede 1993 yılının aralık ayının 12 veya 13'ünde PKK örgütüne yardım ettiği gerekçesiyle geçici köy korucusu olan akrabası Bayram POLAT tarafından evinden alınarak ikametine 200 metre mesafede 10 metre mesafeden bu şahsı göğüs kısmına ateş ederek öldürdüğünü, cesedin sabaha kadar orada kaldığını, ertesi sabah sanki PKK ile çatışma yapılmış gibi evrakların tanzim edildiğini, ancak gerçekte Beşir'i, Bayram POLAT'ın öldürdüğünü belirtmiştir.

Müşteki Fatım BAYAR 25/03/2009 tarihinde verdiği ifadede oğlu Beşir'in kamil ATAĞ'a bağlı korucular tarafından sabahleyin evden alındığını, hemen ardından silah seslerinin geldiğini, daha sonra oğlunun öldürüldüğünü öğrendiğini, bu olayın üzerinden baskılar neticesinde evden çıktıklarını, bütün eşyalarına el konulduğunu, evlerine bir daha dönemediklerini, evlerinde oğullarını öldüren korucuların oturduğunu tahmin ettiğini, evinin işgal edildiğini, evine gelen korucuların yüzlerini görmediğini, evine gelen şahısların Kürtçe konuştuğunu, yanlarında asker olmadığını, konuşmalarının tayyan aşireti şivesine benzediğini beyan etmiştir.
Tanık Mehmet Emin KAYA olay tarihinde belediyede imamlık yaptığını, ölen Beşir BAYAR'ı da tanıdığını, hatırladığı kadarıyla Beşir BAYAR'ın göğsünden vurulduğunu yıkama esnasında gördüğünü belirtmiştir.
Tanık Bedriye ŞİMŞEK de olayı görmediğini, olay sabahı silah seslerinin geldiğini, etrafta 40-50 tane korucu olduğunu gördüğünü, bu şahısların kendisinden ip istediğini, ip verdiğini beyan etmiş, ancak Beşir'in nasıl öldürüldüğünü görmediğini beyan etmiştir.
Sonuç
1.Tanık Mehmet Nuri BİNZET'in anlatımlarında geçen şahsın suç tarihi ve olay yeri olarak değerlendirildiğinde Beşir BAYAR olduğu anlaşılmış ancak soruşturma evrakının 31/12/1993 tarihinde 1993/656 hazırlık, 1993/262 sayılı görevsizlik kararı ile Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği anlaşılmıştır, bu görevsizlik kararında Beşir BAYAR'ın maktul sanık olarak görüldüğü belirlenmiştir. Bu noktada tanık Mehmet Nuri BİNZET'in beyanlarının değerlendirilmesi için bu evrakın incelenmesi gerekmektedir. Beşir BAYAR'ın otopsi raporu Cumhuriyet Başsavcılığımızda bulunan otopsi kartonunda bulunamamış bu nedenle bu yönden bir inceleme yapılamamıştır.


12. İHSAN ARSLAN'IN ÖLDÜRÜLMESİ (27/12/1993)

Müşteki Şevkiye ARSLAN 17/03/2009 tarihinde verdiği ifadesinde Kamil ATAĞ'ın babasının öldürülmesinden 15 gün sonra sabah saat 08.00 civarlarında panzer ve askerlerin evin etrafını sardığını, daha sonra mahalledeki erkeklerin toplanıp götürüldüğünü, ancak eşi İhsan'ın bırakıldığını, fakat eşinin eve gelirken korucu başı Kamil ATAĞ, Kukel ATAĞ,Ahmet ATAĞ,Temer ATAĞ, Rauf ATAĞ ve tanımadığı 10-15 kişinin bulunduğu kalabalık tarafından eşinin yakalanarak Kukel ATAĞ'ın evine doğru götürüldüğünü, eşinin gözlerinin bağlandığını, eşini yerlerde sürüklediklerini, eşini geri alabilmek için çabaladığını, ancak geri alamadığını, bu olaydan sonra da eşinden bir daha haber alamadığını, bu olayla ilgili daha önce de 2000 yılında müracaatta bulunduğunu, ayrıca bu konuya ilişkin 2000 yılında emniyette ifade verirken emniyette ne işleri olduğunu bilmediği sivil giyimli ve Kürtçe konuşan iki kişinin geldiğini ve aleyhimize bir şey söylersen seni öldürürüz diyerek tehdit ettiklerini beyan etmiş ancak bir sonuç alamadıklarını bildirmiştir.
Tanık Muammer de olayı görmediğini, ancak olayı yengesi Şevkiye'nin anlatımlarından öğrendiğini beyan etmiştir. Müşteki ve tanığın bu iddialarını Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı hazırlık 2000/48 numarasına kayıt yapıldığı ve evrakın 2000/26 karar nosu ile fezlekeye rapten 16/08/2000 tarihinde Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği görülmüştür.
Müşteki kendisine yaptırılan teşhiste fotoğraflar arasında Rauf ATAĞ, Kamil ATAĞ, Ahmet ATAĞ, Temer ATAĞ, Kukel ATAĞ olduğunu belirtmiş,fakat bu söylediği şahıslar arasında sadece Temer ATAĞ'ı doğru seçmiş diğerlerinin fotoğraflarını doğru teşhis edemediği, ancak verdiği isimlerin fotoğraflar arasında olduğu belirlenmiştir.
Tanık Mehmet Nuri BİNZET 1994 yılının ocak şubat aylarında PKK’nın şehir merkezinden temizlenmesi için Cudi mahallesinde askeri personelle operasyon yapıldığını, ağabeyi Kamil ve kalabalık bir GKK grubu ile beraber İskan ASLAN'ın evine gittiklerini, şahsın sabah 08.00’de evinden alındığını, Kamil'in şahsı önüne alıp götürürken kendilerinin de arkalarında olduklarını, bu sırada İskan ARSLAN'ın karısının arkalarından gelmekte olduğunu, kocamı nereye götürüyorsunuz diye ağlayarak yalvardığını, bu sırada ağabeyi Kamil'in bu kadını evine götürün dediğini, yanındaki iki arkadaşıyla birlikte kadını evine götürdüklerini, iskanın geleceğini söylediklerini, daha sonra Kamil'in peşinden gittiklerini, kamil'in İskan ARSLAN'ı Kukel'in sığınak nezarethanesine götürdüğünü, bu sırada operasyonların devam ettiğini, birçok kişinin gözaltına alındığını, Bayram POLAT ile birlikte Kukel'e ait bu nezarethanede nöbet tutmaya başladıklarını, bu sırada nezarethaneye yakalanan Emin TANRIVERDİ'nin getirildiğini, Emin TANRIVERDİ'nin Yusuf TANRIVERDİ'nin amcası olduğunu, Bayram POLAT'ın Emin TANRIVERDİ'nin bırakılması gerektiğini söylemesi üzerine Emin TANRIVERDİ'nin bırakıldığını, 4 gün sonra İskan ARSLAN'ın bu nezarethaneden Abdulhakim, Adem ve Selim hoca tarafından alındığını, Kuştepe köyüne götürüldüğünü, burada İskan ARSLAN'ın infaz edileceğini tahmin ettiğini, Ahmet PAGE ve Şahin PÜRNEK ile kendilerinin burada dışarıda kaldıklarını, bir süre sonra iki el silah sesi geldiğini, muhtemelen Adem'in infazı gerçekleştirdiğini, bu günlerde Nadir NAYCİ'nin hizbullahçılar tarafından gözaltına alınmış olabileceğini hatırladığını, hatta Nadir'in atının bulunması hususunda kendisine talimat verildiğini iyi hatırladığını beyan etmiştir.
Sonuç
1.Bu bilgilere göre kimliği belirsiz faili meçhul cinayet dosyaları ve olaylar tarandığında İhsan ARSLAN'ın cesedine ulaşılamamıştır.
2.Yukarıda müşteki Şevkiye ARSLAN'ın ifadesi ile tanık Mehmet Nuri BİNZET'in ifadeleri yan yana konduğunda birbirileriyle çelişmez şekilde örtüşmüştür. Şöyle ki Mehmet Nuri BİNZET bir operasyon sırasında kalabalık bir korucu grubu ile İhsan ARSLAN'ın evinden alındığını beyan etmiş, müşteki de aynı şeyi söylemiş, tanık Mehmet Nuri, ihsan ARSLAN'ın eşinin İhsan'ı götürürlerken kendilerini takip ettiğini, kendilerine yalvardığını, kadını zorla geri gönderdiklerini anlatmış, müşteki de bu olayı aynen bu şekilde anlatmıştır. Bu deliller ışığında İhsan ARSLAN'ın şüphelilerce öldürüldüğü sonucuna ulaşılmıştır.


13………….

14…………


15. ÜZERİNDE ARAP ALFABESİYLE YAZILI DÖVMELER BULUNAN ŞAHSIN ÖLDÜRÜLMESİ(03/09/1995)

03/09/1995 günü keruh mezrası mevkiinde bir ceset bulunmuş ve Cumhuriyet Başsavcılığımızca otopsi ve ölü muayene işlemi yapılmış, şahsın ateşli silahla başından vurularak öldürüldüğü tespit edilmiş ve olay yeri ve cesedin fotoğrafları çekilmiştir. Olayla ilgili tahkikat Cizre İlçe Jandarma Komutanlığınca yapılmış, olay yerinden herhangi bir boş kovan veya merminin elde edilemediği belirlenmiştir. Evrak daimi aramaya alınmış ve gizli tanık Sokak Lambasının beyanının alınmasına kadar şüphelilerin ve maktulün kimliğinin belirlenmesine ilişkin herhangi bir delil elde edilememiştir.
Gizli tanık Sokak Lambası Cizre ilçesinde giyiminden Cizreli olmadığı anlaşılan genç bir şahsı Kürtçe ve Türkçe bilmediğinin belirlenmesi üzerine grubundaki arkadaşları ile birlikte Cizre ilçe Jandarma Komutanlığı sorgu odasına getirdiklerini, Arapça bilen bir şahsın vasıtasıyla bu gencin ıraklı olduğunu belirlediklerini, Yavuz uzman ve ilçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ ün talimatıyla şahsın Cizre Silopi arasında Dicle nehri kıyısında Suriye sınırında sazlıkların arasına yatırarak Adem'in kaleshnikov marka tüfekle şahsın kafasına sıkarak öldürdüğünü ve sazlıkların arasına gömdüklerini belirtmiştir.
Sonuç
Gizli tanık sokak lambasının anlatımlarında geçen olayın yukarıda kısaca özetlenen olay olduğu aşağıda belirtilen nedenlerden anlaşılmıştır.
1.Gizli tanık Sokak Lambası Irak Uyruklu genç olan şahsın kafasına kaleshnikov tüfekle ateş edilmek suretiyle öldürüldüğünü beyan etmiş bu husus otopsi raporundaki bulgularla örtüşmüş, şahsın kafasından ateşli silahla yaralamak suretiyle öldürüldüğü belirlenmiş ve şahsın genç olması, üzerinde Arap alfabeli dövmelerin olması gizli tanığın beyanlarını doğrulamıştır.
2.gizli tanık beyanlarında şahsı sazlıkların arasında öldürdüklerini beyan etmiş bu husus da olay yerinin fotoğrafları incelendiğinde olay yerinin sazlıklar arasında bulunan bir çukur olduğu görülmüştür.


16.MUSTAFA AYDIN VE MEHMET İLBASAN’IN ÖLDÜRÜLMESİ (Ağustos 1994)

Müşteki Hakim AYDIN 1994 yılı yaz aylarında kardeşi Mustafa AYDIN ve amcaoğlu Arafat AYDIN’ı şüpheli Cemal TEMİZÖZ başkanlığında resmi kıyafetli şahısların ikamet ettikleri yerden alıp götürdüklerini, kardeşinin ve amcaoğlunun hisar jandarma taburu olan o zaman operasyon bölgesi olarak kullanılan bölgede bir ağaca bağlı olarak işkence gördüklerini öğrendiklerini, hatta orada yakınları ile birlikte Mehmet İLBASAN’ın da işkence gördüğünü duyduklarını beyan etmiştir. Daha sonra Abdulcebbar isimli şahsın kardeşi Mustafa AYDIN’ın cesedini köye getirdiğini, ceset üzerinde işkence izlerinin olduğunu, hatta ayaklarının yanmış olduğunu gördüğünü beyan etmiştir.
Tanık Mehmet ÖZDAL 1994 yılında ikamet ettikleri yere askerlerin gelerek Mustafa AYDIN ve Arafat AYDIN’ı gözaltına aldıklarını, bozalan karakoluna götürdüklerini, şuanda yaşamayan Abdulcebbar isimli şahıs vasıtasıyla yakınlarının hisar jandarma taburunda olduklarını öğrendiğini, Ramazan AYDIN ile birlikte olay yerine gittiklerini, olay yerinde Mustafa’nın ellerinin bağlı olarak yerde olduğunu, Bedran isimli itirafçı ile Tayfur ismiyle bilinen itirafçının sopalarla yakınlarını dövdüklerini gördüklerini, bu sırada Cemal TEMİZÖZ’ün de olay yerinde olduğunu, kendilerine bağırdığını, bunun üzerine olay yerinden uzaklaştırıldıklarını, daha sonra Mustafa AYDIN’ın cesedinin Abdulcebbar tarafından köye getirildiğini, daha sonra da Arafat AYDIN’ın geri geldiğini beyan etmiştir.
Tanık Ramazan AYDIN da Mehmet ÖZDAL’ın ifadelerini doğrulamış, olay günü kardeşi Mustafa AYDIN’ın işkence gördüğünü, kendisinin de bunları gördüğünü, ayrıca olay yerinde Cemal TEMİZÖZ ve Bedran’ın olduğunu beyan etmiştir. Ayrıca kardeşinin cesedi köye geldiğinde iki ayağının yanık olduğunu, vücudunun yara bere içerisinde olduğunu gördüğünü beyan etmiştir.
Müşteki Kadriye İLBASAN, 1993 yılında eşinin Cizre ilçesine gideceğini söyleyerek yola çıktığını, daha sonra eşinin bir daha geri dönmediğini, bu konuda Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ettiklerini, ancak sonradan ne olduğunu bilmediklerini, Cizre de daha sonra başka kişilerden duyduğuna göre kocasının alacak verecek meseli olan Mehmet TADİK’in evinde bulunduğu sırada Mehmet Tadik’in haber vermesi üzerine askerler tarafından buradan alınıp kocasının Cudi dağına götürüldüğünü, bu olaydan bir ay sonra korucu olan Suphi isminde bir şahsın gelerek kocasının şüpheli Cemal TEMİZÖZ ün elinde olduğunu, kendisinin getirebileceğini, ancak para verilirse bunu yapabileceğini söylediğini, bu şahsa iki koyun ve biraz para verildiğini, ancak bu şahıstan da bir daha haber çıkmadığını, şuanda hayatta olmayan Abdulcebbar ÖZKAN isimli şahsa sorduklarını, bu şahsın da kocasının Cudi dağında hisar taburunda Cemal binbaşı tarafından tutulduğunu anlattığını, burada Mustafa AYDIN ile birlikte işkence gördüklerini belirttiğini, Mustafa AYDIN’ın 3 gün sonra kayadan atılarak öldürüldüğünü, Mustafa AYDIN’ın cesedini buradan kendisinin aldığını, bu sırada Mehmet İLBASAN’ın ise ağaçta bağlı vaziyette bulunduğunu gördüğünü beyan etmiştir. Bunları kayınpederi ve kaynanasına Abdulcebbar’ın anlattığını belirtmiş ve Mehmet TADİK ve Cemal TEMİZÖZ hakkında şikayetçi olmuştur.
Tanık Mehmet Nuri BİNZET 12/03/2009 tarihli ifadesinde 1994 yılı yaz aylarında Mustafa AYDIN, Arafat AYDIN ve Mehmet İLBASAN’ın gözaltına alındığını, bu 3 kişinin hisar taburu olarak kullanılan yere götürüldüğünü, olay yerinde Cemal TEMİZÖZ, Kamil ATAĞ, Abdulcebbar ÖZKAN, Abdullah AŞAN ve başka korucuların ve ayrıca askerlerin de bulunduğunu, itirafçılar Abdulhakim GÜVEN, Adem YAKIN’ın da orada bulunduklarını, özellikle Mustafa’nın işkence gördüğünü, dövüldüğünü, hiç yiyecek verilmediğini, Arafat’ın bir süre sonra oradan gönderildiğini, Mehmet İLBASAN’ın ölü bir halde kenarda yattığını, nasıl öldürüldüğünü görmediğini, Mustafa AYDIN’ın çıplak, el ve ayakları bağlı olduğu halde karınca yuvasının üzerine oturtulduğunu ve Mustafa’nın Cemal TEMİZÖZ’ün talimatıyla Adem YAKIN ve Abdulhakim tarafından burada infaz edildiğini, tabancayla bir el Cemal TEMİZÖZ’ün ateş ettiğini gördüğünü, bu sırada Mehmet İLBASAN’ın cesedinin bir traktöre konulup Cizre ilçesine hareket edildiğini, Mustafa’nın cesedinin ise ailesine teslim edilmesi talimatının Cemal binbaşı tarafından Abdulcebbar ÖZKAN’a verildiğini anlatmıştır.
Sonuç :
1.Tanık Mehmet Nuri BİNZET’in anlatımları ile Mustafa AYDIN’ın eşinin, yakınlarının ve tanıklar Mehmet ÖZDAL ve Ramazan AYDIN’ın ifadelerinin birbirleriyle örtüştüğü, olay, yer, olayda ismi geçen şahıslar, şüphelilerin eylemleri, icra şekli bakımından bütün detayların birbirleriyle çelişmez şekilde örtüştüğü görülmüştür.
2.Maktül yakınları hem görgüyü dayalı bilgilerinin olduğunu söylemiş hemde Abdulcabbar ÖZKAN isimli şahıstan bilgi aldıklarını söylemişlerdir.Tanık M.Nuri’de olayın geçtiği yerde Abdulcabbar’ın da olduğunu beyan etmiştir. Bu irtibatlar mağdur tanıkların ve tanık M.Nuri’nin beyanlarının doğruluğuna işaret etmiştir.

17.ABDURRAHMAN AKYOL'un ÖLDÜRÜLMESİ:(12.01.1995)

Abdurrahman AKYOL 12.01.1995 tarihinde Cizre ilçesi Nur mahallesinde başından ateşli silahla vurularak öldürüldüğü otopsi raporuyla belirlenmiştir. Suç tarihinden hemen sonra dinlenen maktul yakınları Abdurrahman'ın kimseyle bir husumetinin olmadığını kendisinin kömür ticareti ile uğraştığını belirtmişler, tanık Kerem AKYOL ek olarak mahallede iki çocuğun kendisine "babana camları siyah beyaz tempra araçtan ateş edildi" dediğini bildirmiştir. Olay yeri incelemesi ve tahkikatın İlçe Jandarma komutanlığınca yapılmış ve olay yerinden bir boş kovan muhafaza altına alınmıştır.
Bu olay faili meçhul cinayet olarak daimi aramaya alınmış ve şüphelilerin belirlenmesi noktasında herhangi bir ilerleme kaydedilememiştir.Ancak 13.03.2009 tarihinde M.Nuri BİNZET verdiği ifadede : ağabeyi Kamil ATAĞ'ın talimatıyla Tamer ATAK ve Mehmet NERGİZ'in Abdurrahmanı evinin yakınlarında 1995 Şubat veya Mart ayında ateşli silahla vurduklarını belirtmiş ayrıca 1995 tarihinde ilk defa Nevruz şenliklerinin resmi olarak ta organize edildiğini Cemal TEMİZÖZ'ün Çorum'dan halk oyunları ekibi çağırdığını, Abdurrahman'ın kızının da halk oyunları ekibinde olduğu için bu etkinliğe çağrıldığını ancak Abdurrahman'ın kızını şenliklerde bomba patlayacak diye göndermek istemediğinin öğrenildiğini bu nedenle kendisinin örgütle bağlantılı olabileceği düşünülerek infazına karar verildiğini anlatmıştır.
Bu gelişme üzerine maktulün eşi ayrıntılı olarak dinlenmiş ve Ayşe AKYOL eski ifadelerini genişleterek eşinin evine yakın bir yerde öldürüldüğünü olay yerine gidenin ilk kendisinin olduğunu olay yerinde iki boş kovan olduğu daha sonra olay yerine Cemal TEMİZÖZ' ün geldiğini mahallede hiçbir araştırmanın yapılmadığını Cemal TEMİZÖZ'le adliyede daha sonra ifade vermek için gittiğinde bir daha karşılaştığını, ifade vermeden önce Cemal TEMİZÖZ' ün kendisiyle ayrı bir odada görüşerek katilleri sorduğunu kendisine "sende oradaydın hükümet sensin sen katilleri bulabilirsen sen bulabilirsin" dediğini atlamış, bunun yanında kocasının daha önce gözaltına alınııp işkence gördüğünü belirtmiş, ayrıca mahalleden tanıdığı Abdulhakim' in olaydan iki gün sonra telefonla arayarak başsağlığı dilediğini anlatmıştır.

Bu bilgilere göre M.NURİ'nin anlatımlarındaki öldürülen Abdurrahman isimli şahsın Abdurrahman AKYOL isimli şahıs olduğu sonucuna ulaşılmış ancak M. Nuri'nin ifadesinde geçen folklor ekibindeki kız araştırılmış, bu kızın maktul Abdurrahman AKYOL' un kızı Mujde NAS'ın olduğu belirlenmiştir. Müjde NAS tanık olarak verdiği ifadesinde olay tarihinde Cizre lisesinde okuduğunu ve folklor ekibinde olduğunu bütün resmi törenlere ekip olarak katıldıklarını belirtmiş ve babasının etkinliklere katılıp katılmamasıyla ilgili kendisine hiçbir şekilde karışmadığını baskı yapmadığını anlatmıştır.

Sonuç
Yukarıda kısaca özetlenen deliller değerlendirildiğinde M.Nuri BİNZET'in ifadesinde geçen ateşli silahla öldürülen Abdurrahman isimli şahsın Abdurrahman AKYOL olduğu, farklı zamanlarda elde edilen delillerin birbirini tamamladığı görülmüştür.
1.M.Nuri BİNZET Abdurrahman isimli şahsın evinin yakınlarında 1995 Şubat veya Mart ayında ateşli silahla vurulduğunu belirtmiş; yukarda anlatıldığı şekilde maktul ateşli silahla evinin yakınlarında 12.01.1995 tarihinde öldürüldüğü belirlenmiştir.
2.M.Nuri BİNZET anlatımlarında olayla ilgili daha fazla detay vermiş ve bundan 14 yıl önce maktulün kızının folklor ekibinde olduğunu söylemiş ve bu detayında doğru olduğu, maktulün kızının folklor ekibinde bulunduğu resmi törenlere katıldığı belirlenmiştir.
3.Bu soruşturma kapsamında şüpheli olan Abdulhakim'in de maktul yakınlarını olaydan iki gün sonra başsağlığı dileği için telefonda araması, eylemin terör örgütü faaliyeti çerçevesinde işlendiği hususunu doğrulamıştır.


18.OLAY ABDURREZZAK BİNZET’İN ÖLDÜRÜLMESİ 18/07/1997

Abdurrezzak BİNZET’in cesedi 18/07/1997 tarihinde Silopi ilçesi doruklu köyü yol ayırımında bulunmuş, kafatasının parçalanmış olduğu, zemine beyin dokusunun yapışmış olduğu ve yol üzerinde fren izi olmadığı belirlenmiş, bu şüpheli ölümle ilgili tahkikat başlatılmış, Abdurrezzak BİNZET’in yakınları özetle Abdurrezzak’ın kimseyle husumetinin olmadığını, olay günü kendiliğinden evden ayrıldığını, ancak akşam geri dönmediğini, olay yerine nasıl geldiğini, olay yerinde nasıl bulunduğunu bilmediklerini beyan etmişlerdir. Bu haliyle soruşturmanın halen Silopi Cumhuriyet Başsavcılığında derdest olduğu, şüphelilere ulaşılamadığı görülmüştür.

Tanık Mehmet Nuri BİNZET ağabeyi Kamil ATAĞ’ın Abdurrezzak BİNZET’i aile meclisinde öldürmeye karar verdiğini, buna Berces BİNZET’in karşı çıktığını, ağabeyi Kamil’in bu nedenle bir süre beklediğini ancak Ankara’da olduğu bir dönemde ağabeyinin Abdurrezzak’ı öldürmesi için talimat verdiğini, ancak bu olayı gerçekleştirmek istemediğini, bu nedenle Ankara’dan dönmek istediğini, daha sonra ağabeyi ile bir daha telefon görüşmesi yaptıklarını, ağabeyinin telefonda olayın bittiğini söylediğini, Cizre’ye döndüğünde Kamil ATAĞ’ın kendisine olay bitti, Abdurrezzak öldü dediğini, ancak kimin öldürdüğünü söylemediğini, olaydan bir gün sonra Bayram POLAT’ın kendisine gelerek Abdurrezzak’ın öldürülmesiyle ilgili bilgisinin olduğunu söylediğini, Bayram POLAT’ın söylediğine göre Ali isimli bir kişi daha önce domuz bağı ile bağlanarak babası öldürülen Şakir NAYIR’a sen hala babanın failini bulamadın mi deyince Şakir’in ben onun üzerinden araba geçirdim dediğini anlattığını, bunun üzerine bu işin kendilerine dokunduğunu, Bayram POLAT ve Mahmut ile birlikte Şakir’i kaçırdıklarını, işkence ile konuşturmak istediklerini, ancak başarılı olamadıklarını, daha sonra ağabeyi Kamil’in sen bu işin peşini bırak dediğini, bunun üzerine Abdurrezzak’ın ağabeyi tarafından öldürüldüğünü anladığını beyan etmiştir.
Sonuç:
1.Otopsi raporu değerlendirildiğinde Abdurrezzak BİNZET’in şüpheli bir şekilde öldürüldüğü anlaşılmıştır.Silopi Cumhuriyet Başsavcılığından soruşturma evrakı temin edilmiştir.

19. ABDURRAHMAN AFŞAR’IN ÖLDÜRÜLMESİ (31/03/1994)

Müşteki Hazne AFŞAR 23/03/2009 tarihli verdiği ifadede; Abdurrahman AFŞAR’ın kocası olduğunu, nur Mahallesinde olay tarihinde kocasının üzerine bomba atıldığını duyduğunu, ancak olay yerine kendisinin gitmediğini, bu şekilde yaralanan kocasının Şırnak Devlet Hastanesine götürüldüğünü, ancak kocasının hastanede yakınları ile görüştürülmediğini, daha sonar kocasının hastaneden çıkarıldığını, ancak bir bayanla birlikte bombalandığını, o dönemde babasından öğrendiğini, aynı konuya ilişkin 2004 yılında da Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat ettiğini, ancak bir sonuç alamadığını beyan etmiştir. Müşteki vekili de söz konusu olayla ilgili tutanak, ifade fotokopilerini dilekçe ile birlikte ibraz etmiş, tutanaklarda ismi geçen Ferdi KORKMAZ, Özkan BABAYİĞİT, Yavuz GÜNEŞ ve Tuna ÇAKIRCIOĞLU kod isimli şahıslardan şikayetçi olduklarını ve tekrar otopsi yapılması talebinde bulunmuştur.
Tanık Selahattin Abdurrahman ile birlikte gözaltına alındığını bir aya yakın gözaltında kaldığını, gözaltında sürekli işkence gördüklerini, tahminine göre koruculuk yapmadıkları için dövüldüklerini, savcılıkça serbest bırakıldıklarını, ancak Abdurrahman’ı orada göremediğini, daha sonra Abdurrahman’ın öldürüldüğünü öğrendiğini, ancak nasıl öldürüldüğünü bilmediğini beyan etmiştir.
Müşteki Vekilinin sunduğu fotokopi evraklarda 31.03.1994 tarihli tutanakta Abdurrahman AFŞAR’ın Cizre ilçesinde yer gösterirken yaralandığı, Şırnak ilinden Cizre ilçesine götürülürken Camili mezrası yakınlarında PKK Terör Örgütünce yapılan saldırı sonucunda Abdurrahman AFŞAR’ın öldüğü belirtilmiştir.
Gizli tanık Tükenmez Kalem; 1995 yılında bir bayan teröristin ve Abdurrahman isminde bir şahsın yakalandığını, bu şahısların Şırnak İl Jandarma Alay Komutanlığına götürüldüğünü, götürülürken Ferit (k), Abdulhakim GÜVEN, Adem YAKIN, Tayfun (k), Hıdır ALTUĞ, Yavuz (k), Burhan ve Tuna isimli şahısların da olduğunu, bu iki şahsın Şırnak Alay Komutanlığında sorgulandığını, ancak dönüşte Şırnak Cizre yolu üzerinde bulunan camii mevkiinde çatışma süsü verildiğini ve yardım istendiğini, arkasından kendisinin Abdurrahman ve bayan teröristi ölü olarak gördüğünü beyan etmiştir.
Sonuç :
1.Gizli tanığın anlatımları, mağdur tanığın anlatımları ve diğer belgeler incelendiğinde gizli tanığın anlattığı olay yukarıda belirtilen olay olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Gizli tanığın verdiği olay mevkii, olay zamanı, olay şekli, öldürülen Abdurrahman’ın yanında bir bayanın olduğu yönündeki iddiaları mağdur yakınları tarafından da dile getirilmiş, bu hususlar da birbirleriyle örtüşmüştür.
2.Gizli tanığın olayda bulunduğunu söylediği kod isimli şahıslarında sunulan tutanaklarda isimlerinin olduğu görülmüştür.
3.Maktul Abdurrahman’ örgüt üyeliği ve yer gösterme sırasında yaralanması ile ilgili evrakların fezlekeyle gönderildiği görülmüş, bu fezleke suretleri dosyasına konmuştur. Çatışmada öldüğü olayın dosyasına henüz ulaşılamamıştır.” şeklinde olduğu,

Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından talimat cevabında detaylı anlatılan faili meçhul dosyaların fiziki örneklerinin ve görevsizlik kararlarının Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderildiği, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderilen görevsizlik kararlarına ilişkin Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından soruşturmaları devam olunan dosyaların, dosyamız kapsamında incelendiği,
SÖZ KONUSU TANIKLARIN BEYANLARI İLE FAİLİ MEÇHUL DOSYALARIN BİRLİKTE DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE;
1- Ramazan ELÇİ’nin Öldürülmesi :
A- OLAY: Cizre ilçesi Bozalan köyü hudutlarında Cizre-Silopi karayolu üzerinde bulunan Şahintepe tesisleri olarak bilinen terk edilmiş benzin istasyonunda 14 Şubat 1994 günü saat 15:00 sıralarında bir erkek cesedinin bulunduğu, Cizre ilçe jandarma komutanlığı tarafından tanzim olunan aynı tarihli olay yeri tespit tutanağında, cesedin 1.75 boylarında 75 kg. ağırlığında 25-30 yaşlarında bir erkek şahıs olduğu, olay yerinde 3 adet 9 mm çapında boş kovan ve mermi çekirdeğinin tespit edildiği, suçu işleyen kişi yada kişilerle alakalı herhangi bir delilin elde edilemediği, cesedin gözlerinin bağlı olduğu ve maktülün üzerinden kimliğini tanıtıcı herhangi bir belgenin çıkmadığı, hususlarının tespit edildiği,
Söz konusu cesedin olay yeri fotoğraflarının çekildiği, olay yeri fotoğrafına göre cesedin üzerinden kahverengi kareli gömlek olduğunun görüldüğü,
Ceset üzerinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 1994/100 hazırlık numaralı dosya kapsamında yapılan ölü muayene ve otopsi zaptında; jandarma olay yeri tespit tutanağındaki fiziki hususlar tespit edilmek suretiyle, “sol göz dış kenarında 1 cm çaplı belirgin tatoaj izleri bulunmayan mermi giriş deliğinin bulunduğu, bunun sağ kulak arkasında 1,5 cm çıkış deliği yaratarak sağ temporal bölgedeki kemiği kırarak kafa tasını terk ettiği, yüzde burundan akan kan lekelerinin bulunduğu, ayrıca sağ el orta parmakta 1x2 cm aralığında künt cisim yara izinin bulunduğu, başkaca herhangi bir ateşli silah ve kesici delici alet yarasının bulunmadığı” hususlarının tespit edilerek şahsın ateşli silah yaralanmasına bağlı beyin doku harabiyeti neticesi öldüğünün teyit edildiği,
Olay yerinden elde edilen mermi çekirdekleri ve kovanları üzerinde Diyarbakır Kriminal polis laboratuarı tarafından tanzim edilen 07.04.2004 tarihli ekspertiz raporunda 9 mm çapında parabellum tipi 3 adet kovanının çap ve tipine uygun TEK BİR SİLAH İLE ATILDIKLARININ tespit edildiği,
Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından Diyarbakır Polis Kriminal Laboratuvarına yazılan 28.05.2009 tarihli yazı gereğince tanzim olunan 2009/1814 numaralı balistik raporuna göre; Olay yerinde bulunan üç adet parabellum tipi kovanın çap ve tipine uygun tek bir ateşli silah ile atıldıklarının tespit edildiği,

Dosya kapsamında herhangi bir delil olmamasına rağmen ilçe jandarma bölük komutanı Cemal TEMİZÖZ yerine imzalanan Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazılan yazıda söz konusu eylemin PKK terör örgütü mensuplarınca iç hesaplaşma neticesi meydana geldiği hususunun belirtilip olay tespit tutanağını tanzim eden kişinin imzası ile söz konusu yazıdaki imzanın aynı olduğunun görüldüğü,
Dosyada maktülün kimlik tespiti hususunda hiçbir çalışma yapılmadan belediyeye devredilerek defninin sağlandığı,
Dosyanın görevsizlik kararı ile 04.07.1994 tarihinde DGM Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
DGM Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada;
Dosya kapsamında 08.06.2005 tarihinde beyanı alınan mağdur Kerime ELÇİ’nin; Eşi Ramazan ELÇİ’nin ölümünden önce kardeşi ile birlikte işlettiği bakkal dükkanında sivil görevlileri alıp götürdüklerini, yaklaşık 4 gün sonra kaynı olan Nurettin’in kendisine gelerek eşi Ramazan’ın Cizre-Silopi karayolu üzerinde terk edilmiş tesiste cesedinin bulunduğunu ve Cizre mezarlığına gömüldüğünü söylediğini, kendisinin de bu tarihten sonra söz konusu mezarı zaman zaman ziyaret ettiğini, ifade ettiği.
Aynı tarihli Nurettin ELÇİ’nin beyanında: Ağabeyi olan Ramazan’ın kendisi ile 1994 yılında Cizre ilçesinde bakkal dükkanı işlettiğini, dükkanlarına gelen 2 sivil kişinin ellerinde tabanca olduğu halde 21 plakalı binek tipi beyaz Renault marka bir araçla Ramazan’a siz bizimle geleceksiniz dediklerini, gelen iki kişinin ağabeyi Ramazan’ı sözü edilen araca bindirerek götürdüklerini, 4-5 gün sonra ağabeyinin adliyeden serbest bırakılacağını düşündüğü için adliye önünde beklediğini, fakat civardaki konuşmalardan bir kişinin ölü olarak Cizre Devlet Hastanesine getirildiğini duyduğunu, hastaneye gittiğini, cesedin mezarlıkta defni sırasında baş kısmına baktığında ağabeyi Ramazan ELÇİ olduğunu teşhis ettiğini, cesedi gömen kişilerin belediyede çalışan Abdullah ELÇİOĞLU ile başka görevliler olduğunu söylediği,
Aynı dosya kapsamında tanık olarak beyanları tespit edilen Ömer ELÇİ, Abdullah GÖK, Halit ONAÇ’ın 05.08.2005 tarihli benzer beyanlarında: Yafez caddesinde bakkal dükkanı işleten Ramazan ve Nurettin kardeşlerin 1994 yılının ikinci ayında dükkanda bulunduğu bir sırada beyaz renkli 21 plakalı bir araçtan gelen iki kişinin Ramazan’ı dükkandan alıp götürdüklerini söyledikleri,
Aynı dosya kapsamında tanık olarak beyanı tespit edilen Mehmet GEÇİM’in 10.08.2005 tarihli beyanında : 1994 yılında Cizre belediyesinde zabıta olarak görev yaparken Abdullah ELÇİTURUNU’nun ve 2-3 kişi ile beraber mezarlıkta bir cesedi gömdükleri sırada bir kişinin gelip elindeki belge ile gömülen kişinin yüz kısmına bakarak oy kardeşim diye bağırdığını ve oradan uzaklaştığını, kendisinin de gömülen şahsın bakkallık yapan Ramazan ELÇİ olduğunu tespit ettiğini söylediği,
Aynı dosya kapsamında tanık olarak beyanı tespit edilen Abdullah ELÇİTURUNU’nun 05.08.2005 tarihli beyanında: 1994 yılında Cizre belediyesinde işçi olduğunu Ramazan ELÇİ’nin cesedini kamyon üzerinde morgdan alarak Cizre şehir mezarlığına arakadaşları ile götürdüğünü, köylüsü olduğu için Ramazan ELÇİ’yi teşhis ettiğini, defin sırasında Ramazan’ın kardeşi Nurettin’in yanına gelerek teşhis yaptığını, kendisinin de kesin olarak Ramazan ELÇİ’nin teşhisini yaparak defnini yaptığını söylediği,

DGM Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından söz konusu dosya ile alakalı olarak 27.09.2005 tarihinde atılı suçun yasadışı PKK terör örgütü üyelerince gerçekleştirildiğine dair delil olmadığı gerekçesiyle faillerinin araştırılması için görevsizlik kararıyla Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, hususlarının Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 2005/975 numaralı dosyasından tespit edildiği,

Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
B- TANIK TÜKENMEZ KALEM’İN BEYANI:
“1- 1994 yılı yaz aylarında Ramazan ELÇİ isimli şahsın öldürülmesi: İlçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ Ramazan ELÇİ isimli kişinin örgüte yardım ettiğine dair bilgi edinmiş ve bu şahsın alınması ve ifnası hususunda Yavuz isimli uzman ile Tuna isimli uzman çavuşa talimat vermiş, bunun üzerine Yavuz, Tuna ve Ben birlikte beyaz renkli bir toros marka araçla gündüz vakti, aracı Yavuz’un kullandığı halde içecek bir şeyler almak için ilçe jandarma komutanlığından ilçe merkezine doğru giderken köprüde Yavuz aracı durdurdu Ramazan ELÇİ isimli şahıs köprünün üzerinden geçiş yapıyordu, şahıs kısa kol giyinmişti, zannediyorum gömlek vardı, rengini hatırlamıyorum, şahıs 1,70 boylarında, sarışın birisiydi. Yavuz araçtan inip şahsı kolundan tutup aracın arkasına konuşarak bindirdi. Önde Yavuz oturuyordu. Yani şoför mahallindeydi onun yanında Tuna oturuyordu. Ama Ramazan ELÇİ’yi araca alınca Tuna arkaya geçti benimle birlikte oturmaya başladı. Ramazan ise şoförün yanındaki koltuğa oturdu. Yavuz aracı hareket ettirdi. Silopi yoluna doğru harekete geçtik, bu sırada Yavuz Ramazan’a gülerek ne haber bu sıralar bize bir şeyler yok mu diyerek bize hiç haber vermiyorsun diyerek sohbet ediyordu. Yolda senin ne yaptığını biliyoruz sen örgüte çalışıyorsun gibi imalarda da bulunuyordu. Bu sırada Ramazan’ın kimliğini istedi ve aldı. Yaklaşık 10 km gittik, güzeller karakolunu geçtik yaklaşık 4 km daha gittikten sonra sol tarafta lokanta gibi çalıştırılmış fakat terk edilmiş bir yerde durduk. Sonra Tuna araçtan inip Ramazan’ı kolundan çekip aşağıya indirdi. Ramazan gel dedi. Duvarın kenarına götürdü. Duvarın arka kısmından bir el silah sesi geldi sonra Tuna tek başına elinde silah olduğu halde gelip aracın önüne bindi. Pezebeng gitti dedi. Sonra Yavuz aracı hareket ettirip birlikte ilçe jandarma komutanlığına gittik, ben ve Tuna aşağıda beklerken Yavuz ilçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ’ün odasına çıktı, giderken kimlik de elindeydi, sonra inişte hiçbir şey olmamış gibi günlük faaliyetimize devam ettik. “ dediği,

C- DEĞERLENDİRME : Olay evrakları ile tanık TÜKENMEZ KALEM’in beyanlarının birlikte değerlendirildiğinde; Olayın gerçekleştiği yer, zaman dilimi, oluş şekli ve sonuçları ile TÜKENMEZ KALEM’in anlatımlarının birbirlerini teyit ettikleri, tanık TÜKENMEZ KALEM’in beyaz toros marka araçtan bahsettiği gibi olay tanıklarında aynı araçtan bahsettikleri, maktülün cesedinin bulunduğu yer, bulunuş şekli, otopsi sonrasında tespit edilen bulgular ile TÜKENMEZ KALEM’in anlatımlarının birbiri ile aynı olduğu, hatta tanık TÜKENMEZ KALEM’in yolda maktül Ramazan ELÇİ’nin kimliğinin Yavuz kod isimli kişi tarafından alındığını ifade edip olay sonrasında da maktülün üzerinden kimliğinin bulunmadığının anlaşıldığı,

D- SONUÇ : Maktül Ramazan ELÇİ’nin şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile Tuna kod isimli kişi tarafından ateşli silah ile vurulmak suretiyle öldürüldüğü,

2- Ramazan UYKUR’un öldürülmesi :
A- OLAY : Cizre ilçe merkezinde bulunan Nusaybin caddesi Seçkin oto galeri önünde 22.02.1994 günü Ramazan UYKUR isimli kişinin ateşli silahla öldürüldüğü, bu hususlarını tespit eden 22.02.1994 tarihli polis tarafından tanzim edilen ifade tutanağında tanık Mehmet UYKUR’un; amcası Ramazan UYKUR ile 22.02.1994 günü yanlarında amcası Ramazan’ın oğlu İsmet de olduğu halde Turbo kamyonlarını tamir ettirmek için Nusaybin caddesindeki oto elektrikçisi emin ustanın tamirhanesine gittikleri, bu sırada amcası Ramazan’ın para ödemek için yanlarından ayrılarak tornacıya doğru geçtiği sırada yanına yaklaşan beyaz Renault marka bir aracın içinden çıkan bir kişinin amcasını araca bindirmek istediğini, amcası direnince iki kişiden ilkinin tabanca ile diğerinin de yanındaki kaleşnikof marka silah ile Ramazan UYKUR’a ateş edip hızla yanlarından uzaklaştığını söylediğini,
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 1994/116 hazırlık numaralı dosya kapsamında yapılan olay yeri keşif ve ölü muayene ve otopsi tutanağında; olay yerinden 5 adet kaleşnikof marka tüfeğe ait ve 8 adet 9 mm’lik tabancaya ait boş kovan ile 1 adet patlamamış tabanca mermisi ve mermi çekirdeğinin tespit edildiği,
Zabıt kapsamında Mehmet UYKUR isimli kişinin yukarda bahsedilen şekilde beyanda bulunduğu,
Maktülün vücudunda “baş kısmında sağ kulaktan aşırı derecede kan gelmekte olduğu, boynun sol tarafından 1x1 cm ebatlarında 3 adet giriş ve bunu takiben arka boyun kısmında 1x1 ebatlarında çıkış delikleri olduğu, sağ üst kol dış tarafında 1x1 ebatında giriş aynı kol iç tarafta 1x1 cm giriş, bunların çıkışları, sağ kol iç yüzde 3x1 ve 3x3 cm boyutlarında çıkış ve 3x3 cm çıkış deliği olan bölümün göğse karşılık gelen kısmında göğüs üzerinde 4x2 cm sıyrık olduğu, sağ üst kolun kırık olduğu, sağ el bilek üzerinde dış tarafta 1x1 cm’lik giriş, çıkışı iç tarafta aynı bilek üzerinde 10 cm’lik açık kırık yaratarak çıktığı, göğüsün sol tarafında 2x1 , 1x1, 1x1 olmak üzere 3 adet giriş deliği olduğu, aynı yönü takiben sırtta sağ tarafta 2x1,2x2 cm’lik çıkış deliği olduğu, karında sağ üst kadranda 1x1 ebatlarında giriş ve sırtta sağ tarafda orta hatta 2x1 ebatlarında çıkış, sol kalçada 2x1, 1x1 ve 1x1 cm’lik 3 adet giriş deliği olduğu bu yolu takiben sağ kalça ön yüzde 2 adet 1x2 ve yine 1x2 olmak üzere 2 adet çıkış delikleri olduğu, 1 mermi çekirdeğinin cilt altında çıkartıldığı, sırtta üst tarafta omurgadan 15 cm uzaklıkta 1x1 cm’lik giriş deliği olduğu, batında sol alt kadranda 2x1 cm ebatlarında çıkış delikleri olduğunun görüldüğü, otopsi sonucuna göre maktülün vücudundan almış olduğu ateşli silah yaralanmasına bağlı aşırı kan kaybı ve hayati iç organlarının yaralanmalara bağlı olarak fonksiyonlarının kaybetmesi sonucu öldüğünün tespit edildiği,
Dosya kapsamında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 22.02.1994 tarihinde beyanı tespit edilen tanık Mehmet UYKUR’un poliste verdiği beyanında: Amcası Ramazan UYKUR ile birlikte oldukları sırada 200-300 metre mesafede plakasız beyaz renkli Renault marka bir araçtan inen bir şahsın amcasının kolundan tutarak çektiğini, amcasının direndiğini, o sırada silahların ateşlendiğini, ateş edenlerin iki kişi olduğunu, birinin elinde tabanca, diğerinin elinde kaleşnikof marka silahın olduğunu söylediği,
Dosya kapsamında müşteki olarak beyanı tespit edilen İsmet UYKUR’un Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından alınan 26.03.2009 tarihli beyanında: Olay günü kendisinin babası Ramazan UYKUR ve amcasının oğlu Mehmet UYKUR ile Cizre ilçe Merkezinde olduklarını, babasının yanlarından ayrıldıktan kısa bir süre sonra yanına beyaz binek toros marka bir aracın yanaştığını, camdan Tamer ATAĞ isimli kişinin araçtan inerken babasına babam seninle görüşerek araca bin dediğini, babasının binmek istememesi üzerine konuşmaların devam ettiğini, yaklaşık 50 metre uzaklaştıktan sonra Tamer ATAĞ’ın arabadan inip babası ile tartışmaya başladığını, daha sonra Tamer’in tabancayı çekip babasının yüzüne doğruttuğunu, babası Ramazan’ın tabancayı almak isterken tabancanın ateş aldığını, bunun üzerine Tamer’in ateş etmeye devam edemediği, bu sırada araçtan inen tamerin amcası olan Kukel ATAĞ’ın babasının üzerine doğru ateş etmeye başladığını, babasının yere düştüğünü, daha sonra Tamer ATAĞ’ın Kukel’den kaleşnikof marka silahı alarak çok miktarda ateş ettiğini ve araca binerek uzaklaştığını söylediği,
Dosya kapsamında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 31.03.2009 tarihinde beyanı tespit edilen tanık Mehmet UYKUR’un beyanında : Olay günü amcası Ramazan UYKUR ile Ramazan UYKUR‘un oğlu İsmet UYKUR olduğu halde araç tamiri için ilçe merkezinde olduklarını bir ara amcasının yanlarından ayrıldığını, bu sırada plakasız olan toros marka aracın amcasının yanına yaklaşarak içinde önceden tanıdığını Tamer ATAĞ ve Tamer’in amcası Kukel ATAĞ olduğu halde Tamer ATAĞ’ın amcasına hitaben babam seni çağırıyor gel dediğini, amcası Ramazan’ın işim yok gelmiyorum demesi üzerine birlikte bir süre uzaklaştıklarını, yaklaşık 50-60 metre ilerde Tamer ATAĞ’ın taksiden inerek amcasını araca bindirmeye çalıştığını, bu sırada Tamer ATAĞ’ın silahını çıkartıp amcasının yüzüne doğru tuttuğunu, amcasının silahını almaya çalışması üzerine tabancanın patladığı, bu sırada şoför koltuğunda oturan Kukel ATAĞ’IN araçtan inerek amcasına ateş ettiğini, daha sonra kaleşnikof marka silahı Tamer’in alarak amcasına ateş etmeye devam ettiğini, bilahare ikisinde araca binerek oradan uzaklaştığını,
Olay sonra korktuğu için bu bilgeleri söyleyemediğini ve önceki olay sırasındaki beyanında da araçta iki kişi vardı demesinin, bu iki kişiyi tanımasından kaynaklandığını, oysaki olay anında araçta dört kişinin olduğunu ifade ettiği.
Tanık Mehmet UYKUR ve Müşteki İsmet UYKUR’un Cumhuriyet Savcısı huzurunda Tamer ATAĞ ve Kukel ATAĞ’ı teşhis ettikleri hususların Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 1994/116 soruşturma numaralı dosyası kapsamında tespit edildiği,


Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
B- TANIK MEHMET NURİ BİNZET’İN BEYANINDA: “1994-1995 yıllarında Ramazan UYKUR isimli kişinin öldürülmesi; 1994 yada 1995 yıllarında ben Kamil ağabeyimin oğlu Tamer ve Mehmet Nergiz ile birlikte İpekyolu cami civarında gezerken Ramazan UYKUR ile karşılaştık, bu sırada kırmızı renkli doğan slx marka kamil ağabeyim tarafından silah karşılığı alınan chenc marka bir aracı yeğenim Tamer kullanıyordu. Ramazan’ın yanında kimse yoktu. Tamer Ramazan’ın arandığını bildiği için arabaya çağırdı ve Babam Kamil seninle görüşmek istiyor arabaya bin dedi Ramazan araca binmek istemedi, bunun üzerine yeğenim Tamer arabadan inerek üzerinde taşıdığı, ruhsatsız tabancayı çıkartıp Ramazan’ın yüz kısmına dayayarak zorlamaya çalıştı. Ramazan Tamer’e hitaben senin silahından mı korkacam dedi ve silahı Tamer’in elinden almaya çalıştı. Bu sırada silah ateş aldı. Ramazan’ın yüzünden kan akmaya başladı ve Ramazan ile Tamer boğuşmaya başladılar. Bende kaleşnikof silah vardı. Tamer’e vurmadan Ramazan’ı ayırmaya çalıştım. Ramazan’ın karın kısmına doğru sıkmaya çalışırken Ramazan ayağı ile engel oldu. Ramazan’ın ayağına doğru bir kez ateş ettim. Bunun üzerine Ramazan boğuşmayı bırakıp yere düştü, daha sonra yeğenim Tamer bendeki silahı yani kaleşnikofu alıp seriye bağlayıp bir çok defa Ramazan’a ateş etti. Zannediyorum 20-30 civarında mermi sıktı. Daha sonra Ramazan’ı orada bıraktık ve araçla olay yerinden uzaklaştık, bu sırada Mehmet Nergiz herhangi bir şey yapmadı.
Olay sırasında kullandığım kaleşnikof tüfek bana zimmetli olarak verilen görev silahım değildi. Kamil ağabeyim de seyyar dipçikli rus yapımı C 11 diye isimlendirdiğimiz kaleşnikof tüfekler vardı. Bu tip olaylarda biz kullanımı ve taşınması kolay olduğu için genelde bunları alırdık ve bu silahlar özel yapım 75 adet mermi alan şarjörlerle taşınırdı. O günde öyle bir silah kullanıyordum. Bu silahı olaydan sonra yeniden Kamil ağabeyime verdim” dediği,

C- TANIK TÜKENMEZ KALEM’İN BEYANINDA: “1994 yılı Şubat aylarında Ramazan UYKUR isimli şahsın öldürülmesi; Ramazan UYKUR isimli kişi PKK örgütü adına Cizre ilçesinde aktif şekilde çalıştığı konusunda güvenlik güçlerinin tespitleri ve bilgileri vardı. Bu şahsın eylemlerini engellemek için çalışmalar yapılıyordu ve bu kişinin öldürüldüğünü biz duyduk, ilçe jandarma komutanlığının alt katında bulunan ve bizim sorgu dediğimiz odada otururken zannediyorum Yavuz, Ramazan UYKUR’u Kamil’in oğlu Temer infaz etmiş yanında biri daha varmış, hatta açık açık yapmış diye bize anlattı. Fakat benim görgüye dayalı bir bilgim yoktur” dediği.

D- DEĞERLENDİRME : Tanıklar Mehmet UYKUR ve müşteki İsmet UYKUR’un beyanları ile olay sonrasında tanzim edilen olay yeri tespiti ve otopsi zaptındaki tespitlerin dosyamız tanığı Mehmet Nuri BİNZET’in anlatımları ile aynı olduğu, Tanık Mehmet Nuri BİNZET’in her ne kadar olay sırasında kaleşnikof marka tüfeği kendisinin kullandığı söylediği görülmüşse de, olayın birebir tanığı olan Mehmet UYKUR ve İsmet UYKUR’un kaleşnikof marka silahı kullanan kişiyi teşhis ederek Kukel ATAĞ isimli kişi olduğunu söyledikleri anlaşılmakla,

E- SONUÇ : Maktül Ramazan UYKUR’un şüpheli Kamil ATAĞ’ın talimatı ile şüpheliler Temer ATAĞ ve Kukel ATAĞ tarafından ateşli silah ile vurulmak suretiyle öldürüldüğü,


3- Abdullah EFELTİ’nin öldürülmesi :
A- OLAY: 13.05.1995 günü Cizre Nusaybin karayolu Varlık köyü yakınlarında bir arazide toprağa gömülü vaziyette bir cesedin bulunduğunu ilçe jandarma komutanlığı tarafından Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesi üzerine Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 1995/239 hazırlık numaralı dosya kapsamında yaptığı otopsi zaptında;
“Cesedin gömülü olduğu yerde 5-10 cm’lik toprak ve toprağın üzerinde irili ufaklı yaklaşık ortalama çapları 15-30 cm arasında değişen taşların olduğu, taşlar dikkatlice yerinden kaldırıldığı, üzerindeki yaklaşık 10 cm’lik toprak alındığında cesede ait sonradan sağ olduğu tespit edilen el görüldü ve toprak kürek vasıtasıyla kaldırıldı… sol şakakta 4x3 cm ebadında giriş, 7x8 cm ebadında sağ şakaktan ateşli silah çıkış deliği tespit edildi. Alt cenenin kafadan ayrılmış olduğu, ateşli silah yaralanmasından kafanın arka kısımlarından muhtelif çap ve uzunlukta çatlaklar görüldü… Kesin ölüm sebebinin ateşli silah yaralanması bağlı beyin doku harabiyeti olduğunun” tespit edildiği,
Dosya kapsamında maktüle ilişkin fotoğrafların bulunduğu,
Cizre ilçe jandarma komutanlığı tarafından yazılan fezlekede maktülün açık kimlik bilgisinin tespit edilemediği ve olayın yasadışı PKK terör örgütü ile ilgisinin olabileceği ihtimalinden bahsedildiği,
Jandarma tarafından tanzim olunan 13.05.1995 tarihli tutanakta maktülün bulunduğu yerin kroki olarak çizilerek detaylı şekilde anlatımda bulunulduğu, kimliğini tespit etmeye yarayacak herhangi bir bilgi ve emareye rastlanılmadığının tutanakta tespit edildiği,
29.06.1995 tarihinde maktülün Abdullah EFELTİ olduğunun Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tespit edildiği,
Dosya kapsamında 30.03.1995 tarihinde müşteki olarak dinlenen Mesut EFELTİ’nin beyanında: İki taksinin köylerine geldiğini, bir tanesinin plakasız olduğunu, diğerinin ise 73 plaka ile başlayıp son rakamının 334 olup toros marka binek tip beyaz renkli bir araç olduğunu, bu araçlar gelmeden önce askerlerin köyün etrafını sardıklarını, gelen sivil şahısların babasını alıp götürdüğünü, hatta bir gün öncesinden babası Mesut EFELTİ’nin karakola çağrılıp kendisine yarın senin önemli işin var onun işin evden ayrılma dendiğini, gelen şahısların ellerinde kaleşnikof silahlar olup kont pantolon ve siyah mont giydiklerini,
Salih ŞIK isimli şahsın pamuk için arazisinin babasına icara verdiğini, Salih ŞIK ile Cemal binbaşı arasında sürtüşme olduğunu, babasının bu nedenle gözaltına alındığını düşündüğünü, köyün girişinde askeri birlik olup gelenleri kaydettiğini, babasının götürüldükten sonra Silopi ilçe jandarma komutanlığından sonra Cizre jandarmasına götürdüklerini söylediği.
Dosyada ifade tutanağı bulunan Salih BULDUK’un söz konusu cesedi çobanlık yaptığı sırada köpeklerin eşelemesi ile bulduğunu ve jandarmaya haber verdiğini söylediği,
Dosya kapsamında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca ifade sahibi olarak 30.05.1995 tarihinde dinlenen Besna EFELTİ’nin beyanında:Kocasının neden öldürüldüğünü bilmediğini, evlerinde otururken iki toros marka aracın evlerine gelerek biz emniyetteniz demek suretiyle kocasını götürdüklerini söylediği,
Aynı kişinin Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan tarihsiz beyanında: Ramazan ayı içerisinde evinde hazırlık yaparken kocası Abdullah EFELTİ’nin evde yattığını, bu sırada evlerinin karşısındaki beton arma evin damına iki tane askerin çıktığını, bu evde uzman çavuşların oturduğunu, bu sırada iki tane beyaz toros taksinin gelerek Tufan astsubaydan kendi evlerini sorduklarını, plakasız olan taksinin eve gelip evin önünde durduğunu, araçtan inen dört kişinin kocasını sorduklarını, kocasını ifade almak için götüreceklerini söylediklerini, gelenlerden bir tanesinin her iki gözünün de kıpkırmızı olup sol gözünün içinde (akında) mercimek tanesi büyüklüğünde nişan diye tabir edebileceğimiz leke vardı, kıvırcık saçlı idi, ellerinde tüfek olduğunu, söylediği,
Aynı kişinin Cizre Cumhuriyet Başsavcılığındaki 14.04.2009 tarihli beyanında: Olay tarihinde Kamil ATAĞ ile arazi yüzünden Salih ŞIK arasında nasıl bir mesele olduğunu bilmediğini, ancak arazinin iki yıldır boş durduğunu, kocacı Abdullah EFELTİ’nin ekmek için kiraladığını, ancak buna Cemal binbaşının karşı çıktığını, kocasının anlattığına göre, o dönemde Cemal binbaşının kocasına bu tarlayı ekme, ekersen incinirsin dediğini, kocasının o günlerde yedi gün boyunca karakoldan gelen görevlilerce sorulduğunu, kocasının bundan dolayı korkarak evden çıkmadığını, daha sonra gelen kişiler tarafından götürüldüğünü söylediği.
Aynı dosya kapsamında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığında dinlenen müşteki Mesut EFELTİ’nin 12.03.2009 tarihli beyanında: Babasının bozalan köyünde Şık ailesine ait araziye ekmek için kiraladığını, babasının kira bedeli olarak bir milyar dört yüz milyon lira’yı Şık ailesine verdiğini, bu araziyi ekenlerin işkence gördüklerini babasının duymasına rağmen parayı geri alamayacağı için araziyi ekmeye devam ettiğini, Cemal isimli binbaşının yanına babası ile birlikte gittiklerini, babasının Cemal binbaşı ile görüşürken kendisinin dışarıda beklediğini, Cemal binbaşının babasına bu araziyi ekme ektiğin taktirde başına kötü şeyler gelir şeklinde sözler söylediğini babasının ifade ettiğini, babasının daha sonra Cemal binbaşıyı ikna etmek için Mardin’de bulunan alay komutanlığına gittiklerini, onların siz gidin hallederiz demesi üzerine ertesi gün evlerinin önüne gelen iki adet beyaz renkli toros marka araçtan yaklaşık 10 kişinin inerek babalarını alıp götürdüklerini, babasının ölümüne sebep olan Cemal binbaşıdan davası ve şikayetçi olduğunu söylediği,
Aynı dosya kapsamında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığında dinlenen tanık Adnan ŞIK’ın 15.04.2009 tarihli beyanında: Babası Salih ŞIK’ın Cizre’de arazi sahibi olduğunu, 1994 yılında Cemal yüzbaşının kendisini çağırdığını, baban belediye başkanı olacakmış, babanın belediye başkanı olmasını istemiyoruz, baban belediye başkanlığı adaylığını geri çeksin, çekmediği halde maddi ve manevi verebileceğim bütün zararları size veririm dediğini, Kamil ATAĞ’ın belediye başkanı seçtirme kararının aldırıldığı, bu kararın hiçbir şekilde değişmeyeceğini, seçim sonucu ne olursa olsun Kamil ATAĞ’ın belediye başkanı olacağını söylediğini, daha sonra Kamil ATAĞ’ın 1994 yılında belediye başkanı olduğunu, hatta sahte ilk okul diploması olmasına rağmen devam ettiğini, babasının itiraz edeceğini söylemesi üzerine Cemal yüzbaşının babasına itiraz dilekçeni geri almazsan, oğlunu, yeğenini öldüreceğini söylediği, bu olaydan sonra Cemal binbaşının kendilerine husumetinin arttığını ve arazilerini ektirmemek için tehditte bulunduğunu, ertesi yıl Abdullah EFELTİ’nin araziyi kiraladığını, Abdullah EFELTİ’nin araziyi kiraladıktan sonra yanına gelerek Cemal binbaşı beni tehdit ediyor, araziyi ekmemizi istiyor, ne yapacağım dediğini, kendisinin de bizi de tehdit ediyor dediğini söylediği. Hususlarının Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 1995/239 soruşturma numaralı dosyası kapsamında tespit edildiği,

Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
B- TANIK TÜKENMEZ KALEMİN’İN BEYANINDA: “1995 yılında Salih ŞIK isimli kişinin arazisini ekmek isteyen bir kişinin öldürülmesi : Bu yıl ben ilçe jandarma komutanlığında bulunduğum bir sırada ilçe jandarma komutanımız Cemal TEMİZÖZ Salih ŞIK isimli ve belediye başkanı adayı olan kişiyi makamına çağırdı ben yukarı çıkıyordum, komutanın odası açıktı ve Cemal TEMİZÖZ Salih ŞIK’a sen öleceksin, sen seçime girmeyeceksin diye bağırıyordu. Sonra bu şahıs boynunu büküp gitti. Aradan bir zaman geçti, bizim bulunduğumuz grup da ki kişiler Cemal TEMİZÖZ ve Kamil ATAĞ’ın bu Salih ŞIK’a ait araziyi ektirmemek için bir şahsı önce ölümle tehdit edip sonra infaz ettirdiğini konuşuyorlardı, ama ben bu kişinin isminin kim olduğunu bilmiyorum.”Dediği.

C- DEĞERLENDİRME : Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının dosyası kapsamında tespit edilen ve dosyamıza gönderilen tanık ve müşteki beyanları ile tanık TÜKENMEZ KALEM’in beyanlarının aynı yönlü olduğu anlaşılmakla,

D- SONUÇ: Maktül Abdullah EFELTİ’nin şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile tespit edilemeyen kişilerce ateşli silahla vurulmak suretiyle öldürüldüğü,

4- İbrahim ADAK ve Mehmet Gürri ÖZER’in öldürülmesi :
A- OLAY: 14.03.1994 günü saat 14:30 civarında Cizre ilçe jandarma komutanlığına Bozalan köyü mıntıkasında toprağa gömülü vaziyette iki cesedin bulunduğunun bildirilmesi üzerine jandarma tarafından aynı gün krokili olay yeri tespit tutanağının tespit edildiği,
Jandarma olay yeri tespit tutanağında İnci köyüne 1,5 km mesafede kuzey batı istikametinde dere yatağı içerisinde cesede ait elbise parçalarının çıkartılması esnasında topra 10 cm kadar gömülmüş ve üzerine taş parçacıkları örtülü yerden 1952 doğumlu Mehmet Gürri ÖZER ve İbrahim ADAK’ın cesetlerinin çıkartıldığı, Mehmet Gürri ÖZER’in üzerinde kimliğinin çıkmasına rağmen İbrahim ADAK’a ait hiçbir eşyaya rastlanılamadığı hususlarının tespit edildiği,
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan ölü muayene ve otopsi zaptında: 1 nolu ceset olarak gösterilen İbrahim ADAK’ın sağ boyundan girip oksipital kemiği parçalayarak çıkan mermi giriş ve çıkış deliklerinin olduğu, bunun dışında cesetten herhangi bir yerinden darp ve cebir izine rastlanılamadığı ve çürümeye bağlı bulguların olduğunun tespit edildiği, 2 numaralı ceset olarak gösterilen Mehmet Gürri ÖZER’in cesedinde vücudunda sabunlaşma ve çürümeden dolayı darp ve cebir izinin tespit edilemediği, kafa tası sağ üst ön kısmından mermi giriş deliğinin olduğu, okisipital kemiği parçalayarak çıkan mermi çıkış deliğinin olduğunun tespit edildiği, her iki kişinin de ateşli silah yaralanmasına bağlı beyin doku harabiyeti neticesi öldüklerinin tespit edildiği,
Soruşturma evrakının hiçbir delile dayanmadan yasadışı PKK terör örgütü tarafından gerçekleştirildiği kanaati ile DGM Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,
Dosya kapsamında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca 22.04.2009 tarihinde müşteki olarak beyanı tespit edilen Emine ÖZER’in beyanında: Kocası Mehmet Gürri ÖZER’in cesedinin bulunduğu tarihten 40 gün önce evden ayrıldığını, KOCASININ MUHASEBECİ OLDUĞUNU, kim yada kimler tarafından öldürüldüğünü bilmediğini söylemiş, bu hususlar Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına ait 1994/3357 sayılı hazırlık dosyası kapsamında tespit edildiği,
Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
B- TANIK SOKAK LAMBASININ BEYANINDA: “1994-1995 yıllarında soy ismini ADAK olarak bildiğim kişi ile ismini bilmediğim Muhasebecinin öldürülmesi olayı. Cizre İlçesinde İnşaat işleri yapan ve terör örgütüne maddi yardımda bulunduğu değerlendirilen ismini bilmediğim, soy ismini ADAK olarak hatırladığım şahsı İlçe Jandarma Komutanı olan Cemal TEMİZÖZ’ün talimatıyla Cabbar Kod uzman, Selim Hoca uzman, Yavuz uzman, Tuna uzman TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ, ŞAHİN- BEDRAN KOD Adem YAKİN, Ferit KOD ve Abdulhakim GÜVEN şahsı Cizre İlçesi içerisinde bulunan İnşaattan alarak bulunduğu araca bindirdikten sonra yaptığı sorgu neticesinde muhasebeci olarak ismini hatırlayamadığım şahsıda Senefis mahallesindeki inşaattan alarak sorgulama amaçlı İlçe Jandarmaya götürdüler. Burada bir gün gözleri bağlı vaziyette sorgu neticesinde şahısların terör örgütüne yardım yataklık yaptıklarını tespit ettiler. Cemal TEMİZÖZ’ün talimatıyla her iki şahsıda alarak İnci Köyü yol ayrımından ayrılarak kırsala doğru gittiler sırada suyu olmayan bir dere yatağına geldikten sonra şahısları indirerek suyun çarpması neticesi oluşan oyuk kısmına doğru her iki şahsı yatırdıktan sonra Cabbar Kod uzman, Selim Hoca uzman, Yavuz uzman, TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ, ŞAHİN- BEDRAN KOD Adem YAKİN, Ferit KOD Abdulhakim GÜVEN ve Tuna uzman ile hep beraber bu şahıslara ateş ederek hep birlikte öldürdüler. Boş kovanları toplayarak şahısların üzerlerini taşlarla kapatarak oyuğun üst tarafını göçürmek suretiyle toprakla da kapanmasını sağladıktan sonra buradan seri bir şekilde ayrıldılar daha sonra bu şahsılardan herhangi bir haber alınamadı.” Dediği.

Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
C- TANIK TÜKENMEZ KALEMİN BEYANINDA: “1994 ya da 1995 yıllarında İbrahim ADAK yada Murat ADAK isimli kişi ile bir muhasebecinin öldürülmesi, Bu şahıs Cizre ilçesinde o yıllarda inşaat işi yapan bir kişiydi. Güvenlik güçleri tarafından bu şahsın örgüte maddi katkı sağladığı hususunda düşünceler vardı. Komutanımız Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile Yavuz, Tuna, Hıdır ALTUĞ ile Adem ve ben birlikte Cizre ilçesindeki bir parka gittik, amacımız bu şahsı almaktı, Cizre suyunun kenarında bulunan parkta bir inşaat alanı vardı. Zannediyorum bir devlet kurumu yapılıyordu, orada şahsı inşaat alanından aldık. Oradan ilçe merkezine uğrayıp zannediyorum muhasebecilik yapan bir kişiyi daha yine örgüte yardım ettiği düşüncesiyle talimat gereğince aldık, geldiğimiz araçlara bindirerek Silopi yoluna doğru devam ettik, oradan İnci köyü yol ayrımından ayrılıp kırsala doğru devam eden stabilize yola girdik, zannediyorum 1-2 km kadar gittik. burada yolun hemen kenarında küçük bir dere yatağı vardı, ama o tarihte dereden su akmıyordu. Hep beraber araçtan indik, bahsettiğim İbrahim ya da Murat ADAK isimli kişi ile ismini hatırlayamadığım muhasebeci olan kişi’yi araçtan indirdik. Dere yatağına indirdikten sonra Hıdır ALTUĞ elindeki kaleşnikof marka silahla her ikisine de yaklaşık 2-3 metre mesafeden ateş edip ikisini de öldürdü, her iki cesedi de olay yerinde bıraktık, herhangi bir şekilde üzerlerine kapatmadık, cesetleri de götürmedik. Sonra hep beraber araçlara bindik ve ilçe jandarma komutanlığına geldik. Bu tip hadiselerde zaten götürülen kişinin infaz edileceğini herkes bilirdi, o sırada kimin infaz ettiği önemli değil.” Dediği.

D- DEĞERLENDİRME: Soruşturma dosyası kapsamında tespit edilen olay yeri ve otopsi bulguları ile dosya tanıklarımız TÜKENMEZ KALEM ve SOKAK LAMBASI’nın beyanlarının birbirleri ile uyumlu oldukları, her iki tanığında maktülleri İnci köyü yol ayrımından ayrılarak kırsala doğru götürüp dere yatağının kenarında infazlarının yapıldığını söylemişler, TÜKENMEZ KALEM cesetleri orada üzerlerini kapatmadan bıraktıklarını söylemesine rağmen SOKAK LAMBASI olay yeri tespitinde olduğu şekilde üzerlerini toprak ve taşla kapattıklarını söylemiş, TÜKENMEZ KALEM beyanında maktülleri şüpheli Tayfun KOD Hıdır ALTUĞ’un kaleşnikof marka silah ile 2-3 metre mesafeden ateş ettiğini söylediği, olayın bu anlatıma uygun olduğu, SOKAK LAMBASI’nın ise olaya karışan Cabbar, Selim Hoca, Yavuz, Tayfun, Bedran ve Ferit kodun birlikte ateş ettiğini söylemiş ise de, olay sonrası yapılan otopsi tespitlerinin bu anlatıma uygun olmadığı anlaşılmıştır. Ayrıca TÜKENMEZ KALEM’in beyanında ismini hatırlamadığı fakat öldürülen ikinci kişinin muhasebeci olduğunu söylediği, gerçektende Mehmet Gürri ÖZER’in muhasebeci olduğunun dosya kapsamından anlaşıldığı,

E- SONUÇ: Maktüller İbarim ADAK ve Mehmet Gürri ÖZER’in şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile şüpheli Hıdır ALTUĞ tarafından ateşli silah ile vurulmak suretiyle öldürüldükleri

5- İbrahim DANIŞ’ın öldürülmesi :
A- OLAY: Cizre ilçe jandarma komutanlığı tarafından tanzim olunan 30.01.1994 tarihli olay yeri tespit tutanağında; “28 Ocak 1994 günü yapılan operasyonla yakalanan yasadışı PKK terör örgütü mensubu iki teröristin sorgulanması neticesi terör örgütünün Cizre ilçe merkezinde bulunan üç adet sığınak yerini bildiklerini söylemeleri üzerine yer gösterme tutanağı tanzim edilerek sığınağın bulunduğu yere gelindi.
Sığınağın bulunduğu yerin Abdulhadi KABAK’a ait olduğu evin mutfak kısmında olduğu, sığınağın girişinin ise mutfak taşının altında olduğu İbrahim DANIŞ tarafından söylenmesi üzerine çevrede güvenlik önlemleri alınarak PKK terör örgütü mensubu teröristlerin içerde olabileceği veya sığınağın girişinin örgüt mensuplarınca tuzaklanabileceği düşüncesiyle hareketle İbrahim DANIŞ sığınağın bulunduğu mutfak kısmına sokulduğu, BU SIRADA MUTFAK KISMININ GÜVENLİK GÜÇLERİNCE GİRİLMEYİP DIŞARDAN GÖZETLENMEYE DEVAM EDİLDİĞİ, İBRAHİM DANIŞ MUTFAKTA BULUNAN MUTFAK TAŞININ YANINA YAKLAŞTIĞI VE MUTFAK TAŞININ ALTINDA BULUNAN ZEMİN KAROSUNU ÇEKTİĞİ SIRADA BÜYÜK BİR PATLAMANIN MEYDANA GELDİĞİ, PATLAMA NETİCESİ İBRAHİM DANIŞ’IN OLAY YERİNDE ÖLDÜĞÜ, DAHA SONRA YAPILAN İNCELEMEDE SIĞINAĞIN GİRİŞİNİN ZEMİN KAROSUNUN ALTINDA OLDUĞU, muhtemelen PKK terör örgütü mensuplarınca güvenlik güçlerine karşı patlayıcı ile tuzaklandığı, içerde kimsenin bulunmadığı görüldü” ifadesinin yer aldığı.
Bu tutanakta da tutanağı tanzim eden görevlilerin isim ve isimlerini tanıtıcı bilgilerinin olmadığı, Ramazan ELÇİ’nin öldürülmesi dosyasındaki olay tespit tutanağı ile aynı yazı karakterlerini taşıdığı,
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 1994/65 soruşturma numaralı dosyası kapsamında tanzim olunan olay yeri keşif ve ölü muayene otopsi zaptına göre; Baş kısmında yüzü kısmen patlamanın etkisi ile parçalanmış olduğu, kafa tasının üst kısmında parçalanarak beynin buradan tamamen çıkmış olduğu, yüzde ve ense kısmında bol miktarda kanların aktığı, kulakta, boyunda ve yüzün diğer organlarında muhtelif ebatlarda yırtık ve doku kayıplarının olduğu…, Sol kolun patlamanın etkisi ile aşırı derecede doku kaybına bağlı olarak kopacak dereceye geldiği..., Kesin ölüm sebebinin patlamaya bağlı olarak gelişen beyan organının tamamen kaybı, vücudun diğer yerlerinde meydana gelen parçalanmalara ve aşırı kan kaybından kaynaklandığının tespit edildiği.
Dosya kapsamında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca 31.01.1994 tarihinde dinlenen ifade sahibi Abdurrahman DANIŞ’ın Beyanında: Kardeşi İbrahim DANIŞ’ın 28.01.1994 günü zabıtanın gözlem altına aldığını, aynı gün evinin arandığını, kardeşinin sıvacılık yaptığını ve hiçbir örgüt ile alakasının olmadığını ve yer gösterme sırasında hayatını kaybettiğini söylediği.
Aynı kişinin Cizre Cumhuriyet Başsavcılığında 30.03.2009 tarihinde alınan beyanında: Sıvacılık yapan kardeşi İbrahim DANIŞ’ın 1994 yılının Ocak ayının 28’in de özel tim ve görevlilerce gözaltına alındığını, iki gün sonra evinde kardeşinin de bulunduğu sırada görevlilerce arama yapıldığını, evlerine 200-300 metre mesafede bulunana Abdullah GASIR’a ait evin sığınak kısmına kardeşinin cesedini attıklarını, bunu da kendisine mahalleden anlattıklarını, kardeşini sığınağa attıktan sonra sığınağa bomba atıldığını, o dönemde herkesin korktuğu için bir şeyler söyleyemediğini, kardeşinin ölmesine sebep olan kişilerden şikayetçi olduğunu, söylediği.

Jandarmaca tanzim olunan 30.01.1994 tarihli şüpheli Cemal TEMİZÖZ imzalı yer gösterme tutanağında; 1968 doğumlu İbrahim DANIŞ’ın jandarmadaki ön görüşmesinde örgütün mühimmatını gizlediğini, üç sığınaktan birinin Abdulresul’un sattığı eski evin avlu içerisindeki mutfağın altında olduğunu beyan ettiğini, bu nedenle yer gösterme işlemine başlanıldığının tespit edildiği.
Olay yeri tespiti sonrasında tanzim olunan tarihsiz raporda mayın patlamasından bahsedildiği,
Dosya kapsamında patlayan madde ile alakalı hiçbir tespitin yapılmayıp dosya emanetine alınmadığı, hususlarının Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına ait 1994/4213 numaralı takipsizlik dosyasında tespit olunduğu,
Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
B- TANIK TÜKENMEZ KALEMİN BEYANINDA : “Cizre ilçesinde çalıştığım dönem içerisinde Kurtuluş Mahallesi mevkiinde soy ismini bilmediğim İbrahim isimli şahsın öldürülmesi olay:, PKK terör örgütünün Mardin eyalet komutanı Agit kod Faysal KURT kendiliğinden teslim olarak itirafçı olup Cizre’ye gönderilmiş, burada Kamil ATAĞ’ın korucularını örgütün hareket tarzlarını anlatarak onlara eğitim veren bir kişidir. Bu kişi ilçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ’e Kurtuluş mahallesinde örgütün şehir sorumlusu aynı zamanda örgüt adına aktif faaliyette bulunan milislerin güvenlik güçlerine karşı müdahalesini engellemek amacıyla nöbet tutmalarını koordine eden İbrahim isimli şahsın isminin bildirilerek Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile komando timleri ve birlikte görev yaptığım birimdeki yukarıda anlattığım olaylarda isimleri geçen şahıslarla ilçe merkezindeki Kurtuluş mahallesi mevkiine gittik. bize bildirilen evin etrafını sardık. Hıdır ile ben bahçenin avlu duvarından içeriye atlayıp, komando timine kapıyı açacaktık, bahçe duvarından atlayınca elinde kaleşnikof silah bulunan bir şahıs gördük. Üzerine doğru yürüyünce panikledi silahı kullanamayınca Hıdır ile birlikte şahsı etkisiz hale getirdik. Kapıyı timlere açtığımızda İbrahim isimli şahsın komando timleri tarafından yakalanmış olduğunu gördük. Her iki şahsı alarak ilçe jandarma komutanlık binasına götürdük. Burada Yavuz bu şahısları sorgularken Faysal KURT’da örgütü tanıdığı için o da sorguda bulundu, sorgu sırasında İbrahim isimli ve diğer örgüt mensubu şahıs örgütün Kurtuluş mahallesi mevkiinde beyanları ile krokilerle örgüte ait sığınakların olduğunu söylediler. Bu bilgiler Cemal TEMİZÖZ’e arz edildi, komutanın talimatı ile sığınaklara gidilip tespit yapılması talimatı üzerine, komando timleri Yavuz, Faysal, Tuna, Adem, Hıdır ve ben birlikte bu şahısları da alarak belirtilen sığınakların bulunduğu yerlere gittik, komando timleri güvenliği aldılar. Bizde bu şahıslarla birlikte sığınakların bulunduğu yere geçtik, Faysal İbrahim isimli çocuğu sığınağa girip içindeki eşyalar varsa onları dışarı çıkarmasını yada kişiler varsa onları dışarı çıkarmasını söyleyerek sığınağa soktu, kısa bir süre sonra sığınağa giren çocuk gelmeyince Faysal sığınağın içerisine önce el bombası atıp arkasından keleşle içeriye ateş etti. Ancak bu olay adliyeye sığınakta tuzaklama var hikayesi ile iletildi, savcı olay yerine gelip cesedi sığınaktan çıkardılar. Bu anlattığım olaylar sırasında bize ateş etmeye çalışırken paniklediği için ateş edemeden yakaladığımız diğer şahıs bu yer göstermeye götürülmedi, daha sonradan hakkında adli soruşturma yapılarak Cumhuriyet Savcılığına gönderildi. İbrahim isimli bu şahıs yer gösterme işlemi bitince komutanın öldürün talimatı doğrultusunda sığınağa sokularak sığınak içerisinde öldürülmesi sağlanmıştır. “ Dediği.

Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
C- TANIK SOKAK LAMBASI BEYANINDA : “1994-1995 yılları içerisinde PKK terör örgütü adına Mardin kırsal alanında Eyalet komutanı olarak faaliyet gösterdiği sırada örgütten kaçarak teslim olan AĞİT KOD Faysal KURT isimli örgüt mensubunun teslim olması neticesinde verdiği bilgiler doğrultusunda Milislik yaptığı tespit edilen İbrahim isimli milisin yer göstermek amacıyla sığınağa gittiği sırada öldürülmesi olayı: Örgüt içerisinde Mardin Eyalet Koordinatörlüğü yapan Agit Kod Faysal KURT’un örgütten kaçarak teslim olduktan sonra terör örgütünün eyaletteki yapılanması ile ilgili bilgiler vermesi neticesinde itirafçı oldu. İtirafçı olduktan sonra Kamil ATAĞ ve korucularına örgüt ile ilgili mücadele konusunda eğitimler veriyordu, bu arada da Cizre İlçesindeki terör örgütüne milislik yapan şahıslar hakkında bilgi verdi. Bu bilgiler doğrultusunda İbrahim isimli şahsın terör örgütüne milislik yaptığını söyledi. Bunun üzerine Cizre Jandarma Komutanı Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı doğrultusunda İbrahim isimli şahsı otellerin bulunduğu yerdeki Çay bahçesinde görüldü. Bunun üzerine şahsın yanına Yavuz uzman, TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ ve ŞAHİN- BEDRAN KOD Adem YAKİN ile yaklaşarak şahsı kendileri ile gelmesi konusunda ikna ettiler. Daha sonra şahsı araca bindirerek Selim Hoca uzman, TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ ve Tuna uzman ile birlikte bulundukları yerden ayrılarak İlçe Jandarmaya getirerek sorguladılar. Bu şahıs sorgusu neticesinde terör örgütüne ait bir sığınağın bulunduğunu bu sığınağın Cizre Merkezde olduğunu söylemesi üzerine Jandarma Komutanı olan Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile İbrahim isimli şahsı sığınağın yerinin gösterilmesi sırasında görevlilere ihanet edeceğini düşünerek TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ ve Tuna uzman ile ellerinde bulunan Kaleşnikof marka silahlarla taramak suretiyle gösterdiği sığınağın yanında öldürdüler. Daha sonra Tuna uzman yanında bulunan bir adet El bombasını attı. Bunu yer göstermesi sırasında örgüt tarafından hazırlanmış Bubi tuzağının patlaması neticesi İbrahim isimli şahsın öldüğü süsü vermek için yaptılar. “ Dediği.

D- DEĞERLENDİRME: Olayın oluş şekli ve takipsizlik dosyasındaki olay yeri tespit tutanağı, otopsi zaptı bulguları ile tanıkları TÜKENMEZ KALEM ve SOKAK LAMBASI’nın anlatımlarının oluş itibariyle birbiri ile örtüştüğü, dosya kapsamında tanzim olunan olay yeri tespit tutanağında, sığınak girişindeki patlayıcıdan bahsedilmesine rağmen bilahare dosyaya eklenen raporla mayından bahsedildiği, mayın yada patlayıcı ile akalalı hiçbir parçanın dosya kapsamına alınmadığı, yer gösterme işlemi sırasında anlatıma göre mutfağın hemen girişindeki karonun altında olduğu maktül İbrahim DANIŞ tarafından söylendiğini tutanakla tespit edilmesine rağmen hiçbir işlem yapılmadan maktülün yalnız başına bina içine gönderildiğinden bahsedildiği, bu durumun normal bir yer gösterme işlemine uymadığı, beyanına itibar edilen tanık SOKAK LAMBASI’nın el bombasını hakkında ek takipsizlik kararı verilen Tuna kod tarafından atıldığından bahsettiği,

E- SONUÇ: Maktül İbrahim DANIŞ’ın şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile Tuna Kod tarafından öldürüldüğü.

6- Kimliği Belirsiz Yabancı Uyruklu Bir Kişinin Öldürülmesi :
A- OLAY: Cizre ilçe merkez jandarma karakolunda 03.09.1995 tarihinde beyanda bulunan Emin MANAK’ın Keruh mezrasının 200 metre mesafedeki Cizre-Silopi karayolunun 14. Km’de yolun sol tarafından bulunan kuru dere yatağı içerisinde sazlık arasında bir şahsın sırt üstü yatar vaziyette cesedinin bulduğunu bildirdiği,
Jandarma tarafından tanzim olunan 03.09.1995 tarihli olay yeri görgü ve tespit tutanağı ile krokisinde Cizre-Silopi karayolunun 14. Km’sinde yolun solunda kuru dere yatağı içerisinde yola 6 metre mesafede bir erkek cesedinin bulunduğu, yapılan ceset incelemesinde kafa bölümünde 3, karın kısmında 1 olmak üzere 4 adet ateşli silah yarasının tespit edildiği.
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 1995/504 hazırlık numaralı dosya kapsamında yapılan otopsi zaptında: “Cesedin baş kısmında sağ kulak memesinden 2 cm alttan retro mandibola bölgede 2x1 cm ebadında mermi giriş deliğinin olduğu, sağ kulak memesinden 3 cm önünde aralıklı altlı üstlü 2x1 cm ebadında mermi giriş deliği olduğu, orta hatta saçlı deride pariyatal kemiklerin birleşim yerinde 2x1 cm ebadında 0,5 cm aralıklı altlı üstlü 2x1 cm ebadında mermi giriş deliğinin olduğu….” Hususlarının tespit edildiği, kesin ölüm sebebi olarak da ateşli silah yaralanmasına bağlı intrakraminal kanama sonucu hususunun tespit edildiği.
Maktüle ait ceset fotoğraflarının çekildiği, söz konusu fotoğraflada cesedin kollarında ve göğüs kısmında Arapça yazılmış yazı şeklinde dövmelerin olduğunun, Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 1995/504 hazırlık numaralı dosyası kapsamında tespit edildiği.
Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
B- TANIK SOKAK LAMBASININ ALINAN BEYANINDA: “1995 yılı yaz aylarında Irak uyruklu bir vatandaşın Cizre-Silopi arasında Suriye sınırı yakınlarında öldürülmesi olayı;ŞAHİN-BEDRAN KOD Adem YAKİN, Selim hoca uzman, Yavuz uzman, FERİT KOD Abdulhakim GÜVEN ve TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ Cizre ilçe merkezinde stejin toros marka araç ile gezdikleri sırada Cizre köprüsünü geçtikten sonra sağ tarafta bulunan Kadıoğlu oteli civarında bulundukları sırada giyiminden Cizreli olmadığı anlaşılan genç bir şahsı durdurarak Kürtçe ve Türkçe bilmediğini anlamaları üzerine gözlerine bağlayarak Cizre ilçe jandarma komutanlığı sorgu odasına getirdiler, Arapça bilen bir er vasıtasıyla şahıs ile yapılan sorgu neticesinde şahsın Irak’ daki şartlardan memnun olmayarak Türkiye’ye kaçak yollardan geldiğini ve Arap kökenli olduğunu öğrenilmesi neticesinde Yavuz uzmanın ilçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ’ün şahsı Türkiye’ye giriş yaptığı sınır kapısının tespit edilerek oraya götürüp öldürülmesi talimatı vermesi üzerine, yukarda belirttiğim şahıslar ile birlikte Arap uyruklu şahsın gözlerinin tekrar bağlanarak Cizre-Silopi arasında Dicle nehri kıyısında Suriye sınırında sazlıklar arasına yatırılmak suretiyle ŞAHİN BEDRAN KOD Adem YAKİN kaleşnikof marka uzun namlulu silah ile kafasına sıkmak suretiyle öldürdü ve şahsı sazlıklar arasına gömdüler. Daha sonra aynı ekip dönerek ilçe jandarma komutanlığına geri geldi.” Dediği.

C- DEĞERLENDİRME: Dosyamız kapsamında bulunan olay yeri tespit tutanağı, otopsi zaptı ve maktüle ait fotoğraflar ile tanık SOKAK LAMBASI’nın anlatımlarının bire bir aynı olduğu, anlaşılmakla.

D- SONUÇ: Yabancı uyruklu maktülün şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile şüpheli Şahin-Bedran Kod Adem YAKİN tarafından ateşli silah ile vurulmak suretiyle öldürüldüğü.

8- Abdurrahman AFŞAR’ın Öldürülmesi:
A- OLAY: 31.03.1994 günü Şırnak-Cizre karayolu üzerinde Abdurrahman AFŞAR’ın ateşli silah yaralanmasına bağlı olarak öldürüldüğü,
Dosya kapsamında bulunan 19.03.1994 tarihli Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 1994/164 soruşturma numaralı dosyası kapsamındaki olay yeri keşif tutanağında:
19.03.1994 günü sabah saat 08:00 sıralarında ilçe jandarma komutanlığınca Cizre ilçesi Kurtuluş mahallesinde bulunan bir evde yer gösterme işlemi sırasında tuzaklı patlayıcının patlaması neticesi Abdurrahman AFŞAR’ın yaralandığı, bilirkişi marifeti ile yapılan incelemede evin tuvalet girişindeki bölümden girilen bir sığınağın olduğu ve patlamanın sığınakta gerçekleştiğinin tespit edildiği, maktül Abdurrahman AFŞAR’ın kalça, ayak ve diz altı kısmından şarapnel parçası ile yaralandığının tespit edildiği.
Maktül Abdurrahman AFŞAR’ın 04.03.1994 tarihinde gözaltına alındığına dair yakalama tutanağının tanzim olunduğu,
19.03.1994 tarihli ve saat 05:00 saat dilimli yer gösterme tutanağında:Yasadışı PKK terör örgütüne yardımda bulunmak suçundan gözaltına alınan Abdurrahman AFŞAR’ın yer gösterme talebinde bulunduğunun ifade olunup, ayrıca patlamadan bahsedilmediği, söz konusu tutanakta herhangi bir kamu görevlisinin adının olmadığı,
Maktül Abdurrahman AFŞAR’ın Cizre ilçe jandarma komutanlığında alınan ifadesinde, tarih olmadığı gibi ilçe jandarma komutanlığında görevli yazısının altında ya da üstünde herhangi bir imzanın olmadığı, ifadesinin son bölümünde Cemil TÜM isimli kişinin Kurtuluş mahallesindeki evinde bir sığınağı bildiğini ve bu sığınağı gösterebileceğini söylediği.
Yine tarihsiz benzer ifadenin bu defa imzalı olup 4. sayfasının imza üst bölümüne eklemenin yapıldığı.
Bu konu ile alakalı yapılan yazışmalarda şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün imzasının bulunduğu,
31.03.1994 tarihli tutanağa göre; “… Bir sığınağı gösterirken yaralanan Abdurrahman AFŞAR Şırnak ilinden Cizre ilçesine götüren Yavuz GÜNEŞ ve Tuna ÇAKIROĞLU tarafından Cizre ilçe jandarma komutanlığına götürülmesi esnasında 27 HH 521 plaka nolu şahin marka aracın camili mezrası yakınlarında PKK örgütüne mensup sayıları ve kimlikleri tespit edilemeyen kişilerce pusuya düşürülerek olay esnasında itirafçı Abdurrahman AŞVAR’ın öldüğü, ikizce j.kom.t.lığına gönderilin tank ve zpt.ler tarafından teröristler saf dışı edilerek tabur merkezine geterilmişler, başkaca hasar ve zayiatın olmadığına dair….” Hususlarının tespit edildiği, tutanak altında Yavuz GÜNEŞ ve Tuna ÇAKIROĞLU bölümlerinin KOD diye şerhin düşüldüğü,
Dosya içerisinde bulunan vukuat raporunda: “Cizre ilçesi Kurtuluş mahallesinde teröristlere ait bir sığınağı gösterirken yaralanan Abdurrahman AFŞAR’ı Şırnak ilinden Cizre ilçesine götürülmekte olan Yavuz GÜNEŞ ve Tuna ÇAKIROĞLU kodlu şahıslar tarafından ….” şeklinde olay anlatımının devam ettiği.
Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 07.12.1995 tarihinde Cizre ve Şırnak Cumhuriyet Başsavcılıklarına yazılan yazı ile ölen Abdurrahman AFŞAR’ın otopsi tutanaklarının gönderilmesi ile ilgili olarak yazı yazılmış, Cizre ilçe jandarma komutanlığı yazısında maktül Abdurrahman AFŞAR’ın cesedinin Şırnak iline bağlı ikizce taburuna tesliminden dolayı otopsi işleminin Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapıldığı bildirilmiş, Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığınca yazılan yazıda da evrakın Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği maktüle ait otopsi evrakının halen temin edilemediği, hususlarının Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 1994/2636 numaralı soruşturma dosyası kapsamından anlaşıldığı.
Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından yazılan müzekkere sonucunda maktüle ait otopsi evrakının Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 10.06.2009 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderildiği,
Maktül Abdurrahman AFŞAR’ın 01.04.1994 tarihli otopsi raporuna göre; Cesedin baş kısmının tamamen parçalandığı, sol bacakta dizden aşağı kısmında yanık izlerinin tespit edildiği, cesedin incelendiğinde yanık kısımlarının bandajlandığı hususlarının tespit edilmek suretiyle maktülün kesin ölüm sebebinin BEYİN HARABİYETİNE BAĞLI HİPOVOLOMİK ŞOK olduğunun tespit edildiği,
Aynı dosya kapsamında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından müşteki olarak 23.03.2009 tarihinde dinlenen Hazni AVŞAR’ın beyanında: “Dilekçesinde belirttiği nur mahallesinde bir evde kocasının üzerine bomba atıldığı yönündeki duyumu kimden duyduğunu hatırlamadığını, korktuğu için olay yerine gitmediğini, kocasının hastaneden çıktıktan sonra bombalandığını, kocasının cesedini teslim almadığını, ancak kocasının cesedini gördüğünü ve gördüğünde kol ve bacağının kopuk olduğunu, bağırsaklarının dışarı çıktığını, yüzünden teşhis ettiğini, vücudunda herhangi bir silah izi görmediğini, bu olaylarla ilgili olarak Selahattin AVŞAR, Abdullah AVŞAR, Fuat AVŞAR ve Süleyman AVŞAR’ı dinletmek istediğini” söylediği.
Aynı dosya kapsamında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından müşteki olarak 23.03.2009 tarihinde dinlenen Selahattin AVŞAR’ın beyanında: “Abdurrahman AFŞAR’ın kendisi ile birlikte gözaltında iken gördüğünü, fiziki şiddete maruz kaldıklarını, kendisinin savcılıkca serbest bırakıldığını, ancak Abdurrahman’ı görmediğini, daha sonra Abdurrahman’ın öldüğünü duyduğunu” söylediği.

Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
B- TANIK TÜKENMEZ KALEM EK BEYANINDA: “Hatırladığım kadarı ile 1995 yılında, Şırnak ili Cizre İlçe Jandarma Komutanlığına gittiğimde; bölücü terör örgütü mensubu olduğu söylenen, yabancı uyruklu (yaklaşık olarak 20-25 yaşlarında, zayıf, çelimsiz, 1.60 boylarında, ismini bilmediğim) bir bayanı gördüm. Bayanın üzerinde, bölücü terör örgütü mensuplarının kırsalda giymiş oldukları giysi vardı. Bu şahıs ya teslim olmuş veya teslim alınmıştı. Ancak ne şekilde buraya getirildiğini bilmiyorum. Yine orada, daha önceki tarihlerde bir taciz sonrasında sağ olarak yakalanmış olan Abdurrahman …………… ( 25-30 yaşlarında, uzun boylu, esmer tenli) isimli şahısta vardı. Bu şahsın bölücü terör örgütü adına birçok eylemi gerçekleştirdiği ve güvenlik güçlerini katlettiği söyleniyordu. Bu şahısları sorgulanmak üzere Şırnak Jandarma Alay Komutanlığına götürdüler. Bu şahısları götürenler arasında: itirafçılar FERİT (K) Abdulhakim GÜVEN, Adem YAKİN, TAYFUN (K) Hıdır ALTUĞ, Cizre Jandarma Komutanlığında görevli Uzman Çavuş YAVUZ (Kod) Burhan……...ve aynı yerde Uzman Çavuş olarak görev yaptığını bildiğim Tuna………… (ben bu uzman çavuşun daha sonra öldüğünü duydum) isimli şahıslar vardı. Bunların dışında başka birisinin olup olmadığını hatırlamıyorum. Bu şahısları bir tane beyaz toros, bir tane de beyaz şahin marka araç ile Şırnak Jandarma Alay Komutanlığına götürerek Ali CİN veya Cin Ali olarak bilinen Albay rütbesindeki rütbeli askere teslim ettiler. Orada ne kadar kaldıklarını tam olarak hatırlamıyorum. Tahminen bir gün olabilir. Bu süre zarfında, oraya götürülen bu iki örgüt mensubu orada sorgulandı. Ancak ben ne şekilde sorgulandıklarını bilemiyorum. Daha sonra Cizre’den gelen ekip olarak tekrar bu iki örgüt mensubunu yanlarına alarak Cizre’ye doğru aynı araçlarla akşam üzeri dönüşe geçtiler. Şırnak -Cizre yolu üzeride bulunan ve terör örgütü mensuplarınca yol kesimlerinin sıkça yapıldığı Cami Mevkiine geldiklerinde, araçlarını durdurdular. Öndeki araçta FERİT (K) Abdulhakim GÜVEN ve Adem YAKİN vardı. Arkadaki araçta ise bu iki örgüt mensubuyla birlikte, Tuna ……….. ve Yavuz (kod) Burhan ………… isimli uzman çavuşlar ve TAYFUN (K) Hıdır ALTUĞ vardı. Hep birlikte araçlardan indiler. Bayan örgüt mensubunu arka araçta bulunanlardan bir tanesi, yolun kenarında bulunan tepeciğin üstüne doğru götürdü. Ancak kimin götürdüğünü hatırlamıyorum. Orada bir iki el silah sesi geldi. FERİT (K) Abdulhakim GÜVEN ve Adem YAKİN hemen araca binerek yakınlarda bulunan İkizce Jandarma Komanda Taburuna giderek, çatışma çıktığını, arkadaşlarının çatışma yerinde kaldığını söyleyerek takviye istediler. Aslında bir çatışma yoktu, amaç öldürülen kişilerle alakalı bir evrak tanzim etmekti. Taburda bulunan komando timleri hemen zırhlı personel araçlar ile yola çıktılar. FERİT (K) Abdulhakim GÜVEN ve Adem YAKİN’da onların araçları ile çatışmanın olduğu yere geldiler. Çatışma olduğu söylenen yere gelindiğinde, Şırnak’tan bu iki örgüt mensubunun getirildiği aracın silahla taranmış olduğunu ve içerisinde bulunan Abdurrahman isimli örgüt mensubunun ölü olarak bulunduğunu gördük. Yine bayan örgüt mensubu da yol kenarındaki tepecik üzerinde ölü olarak yatıyordu. Bu arada Ali CİN veya Cin Ali isimli Albay, telsizle orada bulunan komando timlerini anons ederek, çatışmaya maruz kalan ekiplerin kendi ekipleri olduğunu ve yardımcı olunmasını söyledi. Daha sonra İkizce Jandarma Komanda Taburu bu olay ile ilgili yasal işlemlerini yaptılar, ancak bu olay kayıtlara nasıl geçti bilemiyorum ……” Dediği,

C- DEĞERLENDİRME: Yukarda anlatılan Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcı lığı tarafından soruşturması devam olunan dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile tanık anlatımlarının birlikte değerlendirildiğinde, dosyamızın gizliği tanığı TÜKENMEZ KALEM’in anlatımları ile benzerlik arz ettiği, yukarda bahsedilen kod isimli kişilerin tutanağında maktülün ateşli silahla vurulmak suretiyle öldüğünün bildirilmesine rağmen temin edilen otopsi tutanağına göre böyle bir bulgunun tespit edilemediği, anlaşılmakla.

D- SONUÇ: Maktül Abdurrahman AFŞAR’ın şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile Tuna ve Yavuz kod isimli kişiler tarafından öldürüldüğü.
9- Abdurrahman AKYOL’un Öldürülmesi:
A- OLAY: Cizre ilçe jandarma komutanlığı tarafından tanzim olunan 12.01.1995 tarihli olay yeri tespit tutanağına göre: “Cizre ilçe merkezi nur mahallesi Manolya sokakta yol üzerinde bir erkek cesedinin bulunduğu, bahçe duvarının dibinde duvara 0,5 metre mesafede yatan cesedin sağ tarafında duvarın 30 cm yanında 9,5 diye tabir edilen bir adet tabanca boş kovanının bulunduğu…. Cesedin Abdurrahman AKYOL olduğu tespit edildi…” hususlarının tespit edildiği.
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 1995/20 hazırlık numaralı dosyası kapsamında yapılan olay yeri keşif ve otopsi tutanağında: jandarmaca yapılan tespitler yapıldıktan sonra “fail veya faillerin maktüle arkasından yakın mesafeden ateş edildiği” tespitinin yapıldığı,
Ceset üzerinde yapılan otopsi işleminde: “sağ oksipital bölgede 1x2 cm boyutlarında bir adet kurşun deliği olduğu ve çıkışının sağ kulak ön kısmından 2x2 ebetlarında olduğu, boyun arka kısmında 1x2 boyutlarında bir adet kurşun giriş deliği, boyun ön sağ kısmında 2x2 ebatlarında çıkış deliği olduğu görüldü. Cesedin anlının ön sol kısmında ekimoz olduğu görüldü. Kesin ölüm sebebinin ateşli silah yaralanmasına bağlı beyin kanaması sonucu olduğunun” tespit edildiği.
Dosya kapsamında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tanık olarak 23.01.1995 tarihinde dinlenen Kerem AKYOL’un beyanında: Camları siyah olan markası tempra bir araçtan Abdurrahman AKYOL’un öldürüldüğünü iki erkek çocuğun kendisine söylediğini,
Dosya kapsamında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından müşteki olarak 27.03.2009 tarihinde dinlenen Ayşe AKYOL’un beyanında: “Kocasını öldürenleri görmediğini, kocasının cesedinin yanına geldiğinde olay yerine ilk gelen Cemal yüzbaşının cenazeyi kontrol ettiğini, birisi yan tarafında diğeri de paltosunun içerisinde olmak üzere iki boş kovan bulduğunu, kovanları bulduktan sonra ambulansa haber verdiklerini, 3-4 hafta sonra adliyeye gittiğinde Cemal yüzbaşının kendisine yalnız büroda da tercüman aracılığı ile failleri bilip bilmediğini sorduğunu, fakat kendisinin bilmediğini söylediği. Olaydan iki gün sonrada gece vakti Abdulhakim adındaki birinin kendisini ev telefonundan arayarak özür dileyip baş sağlığı dilediğini” söylediği.
Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
B- TANIK MEHMET NURİ BİNZET BEYANINDA: “1995 yılı Şubat ya da Mart aylarında Almasigi köyünden Abdurrahman isimli kişinin öldürülmesi;1995 yılı Şubat ya da Mart ayında Cizre ilçesinin Almasigi köyün mensubu olup Cizre ilçesinden oturan Abdurrahman isimli kişi PKK örgütü sempatizanı olmaktan dolayı ağabeyim Kamil ATAK tarafından öldürülmesi talimatı verildi, bunun üzerine Kamil ağabeyim oğlu Tamer ATAK ve Mehmet NERGİZ tarafından evi civarında Cizre ilçe merkezinde kaleşnikof silahla taranarak öldürüldü. Ben Tamer ve Mehmet’e talimat verildiğinde yanındaydım. Ağabeyim Kamil Abdurrahman’ın öldürülmesini söyledi. O dönem yani 1995 yılında Cizre ilçesinde nevruz törenleri şenlik olarak ilk defa resmi olarak kutlanacaktı, hatta komutan Cemal TEMİZÖZ, Çorumdan bir halk oyunları ekibi davet etmişti, devlet yanlısı aşiretlerde bir halk oyunu ekibi hazırlıyorlardı. Abdurrahman’ın kızı da Cizre ilçesinde halk oyunları ekibindeydi fakat babası Abdurrahman nevruz kutlamalarında bombalar patlayacağını söylemiş, kızını göndermek istememiş, çünkü kızımın katili olmak istemem demiş, sanırım bu durum istihbarata ulaşınca Abdurrahman’ın örgütle bağlantılı olduğu ve bombalanacak konular hakkında bilgi sahibi olduğu düşünülerek infazına karar verilmişti. Babasının kırkı çıkmadan kızı nevruz şenliklerine katıldı. Bunu iyi hatırlıyorum.” Dediği.

C- DEĞERLENDİRME: Maktülün öldürülmesi ile tanık Mehmet Nuri BİNZET’in anlatımının teyit eder mahiyette olduğu, o dönem Kamil ATAĞ’ın tempra marka bir aracının olduğuna ilişkin beyanının olduğu, yine tanık Mehmet Nuri BİNZET’in anlatımları ile şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün savunmasındaki 1995 yılı Cizre ilçesindeki nevruz törenlerine ilişkin beyanların benzerlik arz ettiği, anlaşılmakla.

D- SONUÇ: Maktül Abdurrahman AKYOL’un Şüpheli Kamil ATAĞ’ın talimatı ile şüpheliler Temer ATAĞ tarafından öldürüldüğü,


10- İhsan ARSLAN’ın Öldürülmesi :
A- OLAY: Müşteki Yusuf ARSLAN’in Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu 25.01.2000 tarihli dimlekçesi ile kardeşi olan İhsan ARSLAN’ın 12.27.1993 tarihinde kaçırılarak öldürüldüğünü söylemiş, söz konusu dosya görevsizlik kararıyla Diyarbakır DGM Cumhuriyet başsavcılığına fezleke ile gönderilmiş,
DGM Cumhuriyet Başsavcılığının 2000/1544 soruşturma numaralı dosyası kapsamında müşteki olarak dinlenen Şevkiye ARSLAN’ın 27.01.2000 tarihli beyanında: “1993 yılı Aralık ayında Pazar günü sabah saatlerinde kahvaltı hazırlarken eşi İhsan ARSLAN’ın sakal traşı olduğunu, kapının çalınması üzerine açtığında tayan kerevan aşiretinden korucu başı olan Kamil ATAĞ’ın kardeşi Kukel ATAĞ’ın kocasını sorduğunu, bunun üzerine kocasının dışarı çıktığını, kocasının picamalı olduğu için Kukel’in talimatı üzerine eve girip giyinip dışarı çıktığını, Kukel ve yanındaki silahlı kişilerin evin dışında kocasının elini kemer ile bağlayıp kendisine dipçik ile vurduklarını, bu sırada Kamil ATAĞ’ın orada olduğunu, eşini Kukel ATAĞ’ın evine götürdüklerini, bilahare Kukel ATAĞ’ın evine gittiğinde Kukel’in kendisine bir daha buraya gelme elimizi kana bulama dediğini, bilahare Kamil ATAĞ’ın evine gidip kocasını bırakmasını, bir suçu varsa devlet hesabını sorsun dediğinde, Kamil ATAĞ’ın kendisine devlet de kim oluyor dediğini, o tarihten itibaren kocasından haber alamadığını, öldürüldüğünü düşündüğünü söylediği.
Aynı tarihde beyanı tespit edilen Yusuf ARSLAN’ın da benzer beyanlarda bulunduğu,
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/431 soruşturma numaralı dosyası kapsamında müşteki olarak 17.03.2009 tarihinde dinlenen Şevkiye ARSLAN’ın beyanında: Yukarda anlattığına benzer mahiyette, fakat bu defa evinin eve gelirken yol üzerinde daha önce anlattığı kişiler tarafından yolunun kesilerek götürüldüğünü, halen eşi İhsan ARSLAN’dan haber alamadığını ve öldürüldüğünü düşündüğünü söyleyerek, eşini götürenlerle alakalı fotoğraf teşhisinde bulunduğu.

Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
B- TANIK MEHMET NURİ BİNZET BEYANINDA: “1994 yılı Ocak-Şubat aylarında İskan ASLAN isimli kişinin öldürülmesi;1994 yılının başlarında PKK’yı şehir merkezinden temizlemek için sabaha karşı Cudi mahallesinde a0skeri personel ile beraber bir operasyon yapıldı. Ağabeyim Kamil, ben ve ismini hatırlayamadığım kalabalık bir GKK grub ile beraber İskan ASLAN’ın evine gittik, sabah saat 08:00 civarında evinden alındı, Kamil ağabeyim şahsı önüne alıp götürürken biz arkasındaydık bu sırada İskan ASLAN’ın karısı arkamızdan geldi nereye götürüyorsun diye ağlayarak yalvarmaya başladı. Bu sırada Kamil ağabeyim bana kadını evine götür dedi. Ben yanımdaki bir iki arkadaşım ile beraber kadını iteliyerek evine götürdük daha sonra İskan’ın geleceğini söyledik. Daha sonra bizde Kamil’in peşinden gittik, Kamil ağabeyim İskan ASLAN’ı Kukel ağabeyimin sığınak nezarethanesine götürmüştü, bu sırada operasyonlar devam etti, bir çok kişi gözaltı yapılmıştı. Bizim nezarethanelerde de alınan Birkaç kişi vardı. Fakat bu nezarethanede sadece İskan ASLAN vardı, ben ve Bayram POLAT bu nezarethanede yani Kukel ağabeyime ait nezarethanede nöbet tutmaya başladık. Ertesi gün Ayintirp tepesinde silahlı bir şahıs GKK’lar tarafından yakalanmıştı. O şahıs da getirilip İskan ASLAN’ın yanına verdik, bu şahsın adının Emin TANRIVERDİ olduğunu sonradan öğrendim.
Bu Emin TANRIVERDİ öldürülen Yusuf TANRIVERDİ’nin amcasıydı. Sonra öğrendik ki Kuştepe sakini olan Emin köyün boşaltılması sırasında silahını bir yere gömmüş bu silahını alıp dönmek isterken yakalanmış. Buda İskan ile aynı odada kalmaya başladı. Bu sırada Emin TANRIVERDİ’nin bıyıkları çok pala olduğu için ve PKK militanlarına benzettiğim için gıcık olup makas ile bıyıklarını kestim, birazda dövdüm, bu sırada şahıs da bıyığının diğer tarağını kesti, Emin sigara kullanıyordu benden birçok defa sigara istediği bende tabakamdan sigara verdim. Emin TANRIVERDİ bir gün İskan ile aynı nezarethanede kaldıktan sonra onu bıraktık, çünkü Bayram POLAT bırakılması gerektiğini bana söyledi, bu nedenle bıraktık.
Emin TANRIVERDİ’yi İskan ASLAN ile aynı nezarethaneye koyduğumuz için Kamil ağabeyimden ve itirafçılardan çok tepki aldım, çünkü İskan ASLAN’ın infaz edilme durumu vardı, İskan ASLAN 4 gün boyunca bu nezarethanede kilitli kaldı. Nezarethaneye 2 veya 3 . gün sorgulamak üzere Selim Hoca olarak bildiğim astsubay ile Yavuz isimli JİTEM’in grup lideri olduğunu bildiğim ancak rütbesini bilmediğim kişiler geldiler onlar sorguladılar. Bu sırada itirafçılar Abdulhakim GÜVEN ve Bedran kod Adem YAKIN’da gelip gidiyordu. 4. gün İskan ASLAN Abdulhakim GÜVEN, Adem YAKIN ve Selim Hoca isimli kişiler tarafından bizim beklediğimiz nezarethaneden alındı. Kuştepe köyünde Hizbullahçılara ait bir sığına götürüldü. Bu sırada bende yanlarındaydım koruma olarak bulunuyordum. İskan ASLAN’ı köyün içinde bulunan ve yerini bildiğim hatta fotoğraflarını çektirdiğim sığınağa bıraktık, ben Ahmet PAGE ve Şahin PÜRNEK ile birlikte dışarda kaldım, çünkü İskan’ın burada infaz edileceğini biliyordum. Bir süre sonra bir el ateş edildi. Sığınaktan Abdulhakim GÜVEN, Adem YANIK ve Selim hoca birlikte çıktılar, kimin öldürdüğünü kimse söylemedi ancak Adem’in yüzünün halinden ve silahını toplamasından silahı onun sıktığını anladım. Ben arkadaşlarımla İskan’ı sığınağa indirdiğimizde içerde bir kişi daha vardı. Ben daha önceki ifademde o kişinin Nadir NEYCİ olduğunu söylemişsem de o kişinin Nadir NEYCİ olduğunu bilmiyorum, ama o günlerde Nadir NEYCİ’nin Hizbullahçılar tarafından gözaltına alındığını ve Kamil ağabeyimden öldürmek için emir aldıklarını ve Nadir NEYCİ’nin atının bulunması hususunda bana talimat verildiğini iyi hatırlıyorum. Benim daha sonra duyduğum kadarıyla İskan ASLAN aslında PKK militanı değilmiş eşi öyleymiş ama töre gereğince kadın öldürülmeyeceği için İskan öldürüldü. Çünkü babamın şehit edilmesi hadisesinde de İskan ASLAN’ın davetinin olduğu bize söylenmişti.” Dediği. (tanık Mehmet Nuri BİNZET’in beyanında İskan olarak bahsettiği kişinin İhsan ARLAN olduğu)

C- DEĞERLENDİRME: Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına ait dosya kapsamındaki müşteki anlatımları ile tanık Mehmet Nuri BİNZET’in beyanlarının benzerlik arz ettiği, İhsan ARSLAN’dan bu güne kadar haber alınamadığı gibi cesedinin de bulunamadığı,

D- SONUÇ: Maktül İhsan ARSLAN’ın şüpheli Kamil ATAĞ’ın talimatı ile Adem YAKİN tarafından öldürüldüğü.


11- Beşir BAYAR’ın Öldürülmesi:
A- OLAY: Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 1993/656 hazırlık dosyası kapsamında yapılan ölü muayene ve otopsi zaptına göre; 11.12.1993 günü Cizre ilçesi Cudi mahallesinde güvenlik güçleri ile yasadışı örgüt mensupları arasında çıkan sabah saatlerindeki çatışma sonucu 1 yasadışı örgüt mensubunun Cudi mahallesindeki pusulara yaklaştığı sırada öldüğü, Cizre Devlet Hastanesi polisi tarafından ihbar edilmekle otopsi işlemine başlandı. Cesedin kalp üstünde 10 cm yukarda ve sol omuzda ön yüzde olmak üzere yaklaşık 0,5 cm çaplı iki adet merki giriş deliği bulundu, bunların sırtın sağ kürek altında vücudu terk ettiği , başkaca ateşli silah kesici delici alet yara izinin bulunmadığı ve şahsın ateşli silah yaralanmasına bağlı kalp dokusunun zedelenmesi ve kan kaybı neticesinde öldüğünün tespit edildiği.
Aynı dosya kapsamında düzenlenen 12.12.1993 tarihli teşhis tutanağında beyanı alınan Nefize BOZKURT’un yeğeni olan Beşir BAYAR’ı teşhis ettiğini söylediği.
Aynı dosya kapsamında 13.02.2004 tarihinde müşteki olarak dinlenen Hediye BAŞKAK’ın Cizre Cumhuriyet Başsavcılığında alınan beyanında: Kocası Beşir BAYAR’ın Cizre ilçesi Cudi mahallesinde asker elbiseli 10-15 kişilik korucu grubu tarafından baskın ile evlerinden çıkartılarak sırtını direğe doğru dönderip, bu sırada kendileri içerde olduğu halde dışarı baktığında öldürüldüğünü gördüğünü, daha sonra cesedi gömdüklerini öğrendiğini, kocasının tablacılık yaptığını, kocasını öldüren şahıslardan şikayetçi olduğunu söylediği.
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/430 numaralı soruşturma dosyası kapsamında 25.03.2009 tarihinde müşteki olarak dinlenen Fatım BAYAR’ın beyanında: Bir sabah saat 06:30 sıralarında korucu başı Kamil ATAĞ’a bağlı korucuların evlerini sardığını, oğlu Beşir’i dışarı çıkarttıklarını, bu sırada birinin ona tokat attığını, yanlarında götürdüklerini, kısa bir süre sonra dışarıdan silah sesi geldiğini, korkularından dışarı çıkamadıklarını, daha sonra komşularından ip istendiğini duyduklarını, bu ip ile oğlunu sürükleyerek mevzilere kadar götürdüklerini, daha sonra hastaneye bıraktıklarını, kendilerinin cesedi görmeden belediyenin gömdüğünü, sonra kendilerinin evden çıkarıldıklarını ve evlerine eşyalarına el konulduğunu, kendilerin de Ceyhan’a göçmek zorunda kaldıklarını, evlerinin halen işgal altında olduğunu söylediği.
Aynı dosya kapsamında tanık olarak 09.04.2009 tarihinde tanık olarak dinlenen Mehmet Emin KAYA’nın beyanında: Olaydan önce tablacı yani seyyar satıcı olarak tanıdığı Beşir BAYAR’ın cesedini yıkadığını, göğsünden ve ön tarafından vurulmuş olduğunu tespit ettiğini söylediği,

Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
B- TANIK MEHMET NURİ BİNZET BEYANINDA: “1993 yılı aralık ayının 12-13‘ünde Beşir isimli kişinin infazı;Babam Sait’in şehit edildiği günün ertesi Cudi mahallesinde oturan Beşir isimli bir kişinin PKK örgütüne yardım ettiği gerekçesiyle GKK olan ve akrabam olan Bayram POLAT mahalle içerisinde evinde çıkararak Beşir isimli kişiyi götürüp 200 metre ilerde kaleşnikof silahı ile benim 100 metre yakınımda yaklaşık 10 metreden ateş ederek göğüs tarafından iki kurşunla öldürdü. Sabaha kadar ceset orada kaldı, çünkü olay sabah erken saatlerinde gerçekleştirildi. Güneş doğana kadar ceset orada bekledi. Sonra emniyetten gelip gerekli adli işlemler yapıldı. Ama sanki PKK ile çatışma yapılmış gibi evraklar tanzim edildi. Oysaki herkes Bayram POLAT’ın Beşir’i öldürdüğünü biliyordu” Dediği.

C- DEĞERLENDİRME: Müştekilerin beyanları ile tanık Mehmet Nuri BİNZET’in beyanlarının birbiri ile aynı olduğu, tanık Mehmet Nuri BİNZET’in olay anlatımı ile otopsi zaptındaki ceset üzerindeki tespitlerinde aynı nitelikte olup ceset üzerinde iki adet giriş deliğinin olduğunun tespit edildiği, ayrıca tüm beyanların olayın sabah saatlerinde olduğunu söylediği gibi otopsi zaptındaki anlatımında aynı şekilde olduğunun anlaşıldığı,

D- SONUÇ: Maktül Beşir BAYAR’ın şüpheli Kamil ATAĞ’ın talimatı ile ateşli silah vurulmak suretiyle öldürüldüğü,


12- Abdurrezzak BİNZET’in Öldürülmesi:
A- OLAY: 18.07.1997 tarihinde Silopi ilçesi Doruklu Köyü yakınlarında E-90 karayolu üzerinde maktül Abdurrezak BİNZET’e ait cesedin bulunduğu,
Silopi Cumhuriyet Başsavcılığının 1997/724 hazırlık numaralı dosyası kapsamında yapılan olay yeri keşif ve otopsi zaptında : 18.07.1997 tarihinde Silopi Doruklu köyü yakınlarında E-90 karayolu yakınlarında erkek cesedinin bulunduğu, yol üzerinde belirgin fren izinin bulunmadığı, cesedin sol ayak taban, iç, yan ve üst kısmının kemik dokusuna kadar sıyrıklı yara olduğu, ayak tarak kemiklerinin dağınık ve ezik olduğu, parçalı kırık olduğu, sağ el avuç içi baş parmak iç kısmı yumuşak doku sıyrık ve yara, baş kısmının ezik olduğu, aynı şekilde sıyrıkların vücudun tüm organlarında tespit edildiği, maktüle ait ceketin arka dikiş bölgesinden orta kısmı kapsar şekilde yaklaşık 40 cm sökük olduğu, ceketin sırt ve sağ ön alt kısmında yoğun olmak üzere zemine sürtünmeye bağlı kirlenme olduğu, üzerinden çıkan belgelerden Abdurrezzak BİNZET adına tanzim edilmiş olduğu, kesin ölüm sebebinin mutubil kırıklara bağlı kanama ve beyin dokusunun tamamen harabiyeti ile genel vücut tranbasına bağlı ölüm olduğunun tespit edildiği,
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/430 soruşturma nolu dosyası kapsamında 27.03.2009 tarihinde müşteki olarak dinlenen Abdulselam BİNZET’in beyanında: Kamil ATAĞ ile akraba olduklarını, Kamil ATAĞ’ın babasının öldürülmesinden sonra aralarında problem başladığını, ağabeyi olan Abdurrezzak’ı Kamil ATAĞ’ın sevmediğini ve takip ettirdiğini, ağabeyi Abdurrezzak’ın 1994-1995 yıllarında zeytin deresi mevkiinde kiraladığı araziye pamuk ektiğini burada çalışmasına Cemal yüzbaşı tarafından izin verilmediğini, ağabeyinin defalarca gözaltına alındığını ve serbest bırakıldığını, en son 1996 yılının Temmuz ayının on altısında ağabeyinin evden ayrıldığını, ertesi gün akrabası olan Berces BİNZET’in kendilerine ağabeyinin cesedinin bulunduğunu söylediğini, kendilerinin Kamil ATAĞ’dan şüphelendiklerini anca SUÇ TARİHİNDE KAMİL ATAĞ’IN ANKARA İLİNDE OLDUĞUNU ÇEVRESİNDEKİLERİN SÖYLEDİĞİNİ, Mehmet BİNZET ile Kamil ATAĞ’ın evine bilahare gittiklerinde, Kamil ATAĞ’ın kendilerine benim düşmanım olan kardeşim ve oğlumun öldürdüğü Ramazan UYKUR’un ağabeyimi öldürdüğünü söylediğini, Kamil ATAĞ ve diğer kişiler hakkında şikayetçi olduğunu söylediği.

Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
B- TANIK MEHMET NURİ BİNZET BEYANINDA: “1997 yılı Temmuz ayının son 15 gününde Abdurrezzak BİNZET’in öldürülmesi;1993 yılında babam Sait’in şehit edilmesinden sonra akrabamız olan ve ağabeyim Kamil’in danışmanlığını yapan Bercest BİNZET’in halasının oğlu olan Abdurrezak BİNZET’in gerek bize yakın davranmaması, gerekse PKK’lara tavır koymayıp bize destek olmaması nedeniyle ağabeyim Kamil ATAK aile meclisinde bu şahsın öldürülmesine karar verdi, ama bunu hemen yapmayalım belli olur dedi. Bunun üzerine Bercest karşı çıktı ve sürekli beklememiz konusunda görüş bildirdi. Bunun üzerine Kamil ağabeyim bu yıla kadar bekledi. Ağabeyim Kamil 1997 yılında Birkaç kere bana bu işi dillendirdi. Ben biraz geri kaldım zaten bu yıllarda ben ağabeyim Kamil’in korumalığını yapıyordum, beni sürekli onun yerinde Ankara’ya ve gittiği yerlere götürüyordu. 1997 yılı 15 Temmuz günü belediyeden dönerken ağabeyim bana Ankara’ya gitmem gerektiğini söyledi,
Ben otobüsle Ankara gittim, Yalnız başıma gidip ağabeyim Kamil ATAK’ın Ankara da bulunana NECATİBEY CADDESİ NO:102 DAİRE:3 VEYA 4 ÇANKAYA/ANKARA ADRESİNDEKİ evine gittim. Bu bina 5 katlı bir binadır. Ağabeyimin evi ikinci kattır. Binada asansör vardır. Her katta 2 daire var. merdivenle çıkarken sağdaki dairedir. Üç odadan ve bir salondan oluşur. Ben bu evde gece kaldım. Ertesi gün ağabeyim Yalnız başına arabayla geldi. Orada bana seni yeniden Cizre’ye gönderecem, ama Cizrede kendini kimseye göstermeyeceksin, bir olay var birini öldürüp gere geleceksin dedi. Ben kim olduğunu sorunca Abdurrezak olduğunu söyledi. Bende içimden neden çocuklarına yaptırmıyor diye düşündüm. Ben bir şey demedim. Akşam gezmek için evden çıktım ve orada Esenlerdeki otogar içerisindeki Lider otelde kaldım. Orada iki gece kaldım amacım kaçmaktı. Ben bilahare otelin telefonundan kendisini aradım. Ben bunalımda olduğumu ve intihar edeceğimi söyledim. O da bana Ankara’ya dönmemi söyledi ben Ankara’ya döndüm. Ankara da Menekşe 2 sokakta bulunan Erk otelde kaldım. Ertesi gün yeniden ağabeyimi aradım, geleceğimi söylemeyince ağabeyim Kamil bana gel olay bitti dedi. Beni otelten almak için iki tane adem gönderdi. O adamları tanımıyorum, eve gittiğimde senin çocuklarımdan ayrı tutmuyorum. Çocuklarıma bu işi yaptırmadığı için üzüldüğümü ve kaçtığımı anladı. Sen daha tecrübeli olduğun için sana yaptırmak istiyordum dedi. Olay bitti Abdurrezak öldü dedi. Ama kimin öldürüldüğünü bana söylemedi. Ben evi aradım akrabam olan bir kadınla görüştüm ve araçla ezilerek Abdurrezak’ın öldürüldüğünü öğrendim. Ben Birkaç gün daha Ankara da kaldım, sonra Cizre’ye gittim, sonra bir çok kişi Abdurrezak’ın neden ve kim tarafından öldürüldüğünü öğrenmeye çalışıyordu. Bir gün Bayram POLAT yanıma geldi bana Abdurrezak’ın öldürülmesi ile bilgisi olduğunu söyledi, bende dinledim. O zaman bizim korucumuz olan şu anda Cizre MHP ilçe başkanı olan Şakir NAYIR’ın babası daha önce domuz bağı ile bağlanarak faili meçhul olarak öldürülmüştü. Ali isimli arkadaşı Şakir’e sen halen babanın failini bulamadın mı deyince o ben failin başından araba geçirdim demiş bunun üzerine bu olay bize dokununca ben Bayram POLAT ve Mahmut ile beraber Şakir’i kaçırdık işkence ile konuşturmak istedik, bunu öğrenen ağabeyim Kamil sen bu olayın peşini bırak biz öldürecektik birileri yapmış, bu olayı sen araştırma deyince ben bu olayın ağabeyimin yaptırdığını anladım” Dediği.
Şüpheli Kamil ATAĞ’ın Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan 24.03.2009 tarihli savunmasında; Abdurrezzak BİNZET’in öldürüldüğü gün Ankara ilinde olduğundan bahsettiği.

C- DEĞERLENDİRME: Yukarda özetlenen olay yeri tespit ve otopsi zaptındaki bulgulara göre maktül Abdurrezak BİNZET’in öldürülmesinin yer zaman ve anlatım itibariyle tanık Mehmet Nuri BİNZET’in beyanları ile benzerlik arz ettiği, olay tarihinde şüpheli Kamil ATAĞ’ın ilçede bulunmaması Ankara ilinde olmasının da tanık beyanlarında gerekçeleri ile anlatıldığı anlaşılmakla,

D- SONUÇ: Maktül Abdurrezak BİNZET’in şüpheli Kamil ATAĞ’ın talimatı ile öldürüldüğü,


13- İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR’in öldürülmesi:
A- OLAY: Leyla ÖZDEMİR ve Hanım PADIR’ın Silopi Cumhuriyet Başsavcılığına 20.06.1994 tarihinde müracaat ettikleri, verdikleri dilekçelerde Hanım PADIR’ın oğlu İzzet PADIR’ın 15 günden beridir tutuklu olduğunu ve oğlundan haber alınamadığını, Leyla ÖZDEMİR’in oğlu Abdullah ÖZDEMİR’in 15 günden beri yaralandığını ve hayatından endişe ettiğini söylediği.
Silopi Cumhuriyet Başsavcılığında 21.06.1994 tarihinde ifade sahibi olarak dinlenen Harun PADIR’ın beyanında: Babası İzzet PADIR, Abdullah ÖZDEMİR, Ebubekir DÖKMEN ve kendisinin Cizre ilçe jandarma komutanlığına götürüldüğünü, ertesi gün yani 07.06.1994 günü kendisinin ve Ebubekir GÖKMEN’in serbest bırakıldığını, babası İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR’in ertesi gün bırakılacağını söylediklerini, kendilerini yakalayan şahısların sivil bir ekip ve asker kişilerden oluştuğunu söylediği. Aynı tarihte beyanı alınan Ebubekir DÖKMEN’in de aynı hususları teyid ettiği.
Silopi Cumhuriyet Başsavcılığında 21.06.1994 tarihinde ifade sahibi olarak dinlenen Tahir ÖZDEMİR’in beyanında: 06.06.1994 tarihinde Cizre ilçe jandarma komutanlığında görev yapan askerler ile beraberindeki sivil olan ve tanıdığı Hakim GÜVEN ile Bedran isimli şahısların köye geldiklerini, tüm köylüyü topladıklarını, kimliklerini aldıklarını, daha sonra Ebubekir DÖKMEN, Harun PADIR, İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR isimli şahısları alıp götürdüklerini, kendisinin araç ile takip ettiğini, Cizre ilçe jandarma komutanlığına gittiklerini, korucular ile konuştuğunda askerler ile birlikte gelen sivil kişilerin Hakim GÜVEN ve Bedran isimli şahıslar olduğunu söylediği.
Dosya kapsamında bulunan 06.06.1994 tarihli yakalama tutanağında: “….İzzet PADIR’ın geçmiş yıllarda yasadışı PKK terör örgütüne yardım yataklık ve milislik yaptığı, ELİMİZDEKİ ARANANLAR LİSTESİNDE GÖRÜLDÜĞÜNDEN ADI GEÇEN ŞAHIS YAKALANARAK GÖZLEM ALTINA ALINMIŞTIR…” hususlarının yazıldığı,
Dosya kapsamında bulunan 07.06.1994 tarihli salıverilme tutanağında: “….İzzet PADIR’ın geçmiş yıllarda yasadışı PKK terör örgütüne yardım yataklık ve milislik yaptığı elimizdeki listesinden görüldüğünden adı geçen şahsın yakalanarak gözlem altına alındığını, yapılan araştırma ve soruşturma neticesinde İzzet PADIR’ın yasadışı PKK terör örgütü ile olan ilişkilerin şu anda tamamen ortadan kalkmış olduğu, kendisinin tamamen devlet yanlısı olduğu, PKK terör örgütüne karşı cephe aldığını, ikamet ettiği Üçağaç köyü Ziristan mezrası halkınında kendisi ile birlikte devlet adına faaliyet yürüttüğü tespit edilerek İzzet PADIR 07.06.1994 günü salıverilerek iş bu tutanak imza altına alınmıştır” hususlarının yazılı olduğu,
Söz konusu evraklarda sadece ilçe jandarma komutanlığında görevli ibaresinin yazılı olup isim ve sicil gibi tanıtıcı bir bilginin olmadığı,
Dosya kapsamında bulunan İzzet PADIR’ın savunmasının alındığı, savunmanın alt kısmında da sadece ilçe jandarma komutanlığında görevli ibaresinin bulunup, ifade tarihinin evrakta tespit edilemediği.
Abdullah ÖZDEMİR ile alakalı olarak da, yukarda belirtildiği şekilde 06.06.1994 tarihli yakalama tutanağının aynı şekilde tanzim edilip, 07.06.1994 tarihli salıverme tutanağında “…..Abdullah ÖZDEMİR’in geçmiş yıllarda yasadışı PKK terör örgütüne yardım yataklık ve milislik yaptığı elimizdeki arananlar listesinden görüldüğünden adı geçen şahsın yakalanarak gözlem altına alındığını, yapılan araştırma ve soruşturma neticesinde Abdullah ÖZDEMİR’in yasadışı PKK terör örgütü ile olan ilişkilerin tamamen ortadan kalktığı, tamamen devlet adına çalıştığını, ikamet ettiği Üçağaç köyü Ziristan mezrası ile birlikte PKK terör örgütüne karşı direndiği, Abdullah ÖZDEMİR’in devlet adamı olduğu tarafımızca tespit edilerek adı geçen şahıs salıverilerek, iş bu hususta tanzim edilen salıverme tutanağı imza altın alınmıştır” Hususlarının yer aldığı.
Abdullah ÖZDEMİR’in de alınan ifade tutanağının altında ilçe jandarma komutanlığında görevli ibaresinin bulunup, tarih ve ifadeyi alan kişinin tespit edilemediği,
Yukarda zikredilen evrakların ekli olduğu Cizre ilçe jandarma komutanlığı tarafından Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan 25 Temmuz 1994 tarihli üst yazıda İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR’in 7 Temmuz 1994 günü serbest bırakıldığından bahsedildiği.
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yukarda zikredilen evrakların asıl örneklerinin istenilmesi üzerine 10 Aralık 1997 tarihli Cizre ilçe jandarma komutanlığı tarafından yazılan yazıda, yukarda bahsedilen evrakların Cizre ilçe jandarma komutanlığında olmadığı hususunun bildirildiği.
Şüpheli Cemal TEMİZÖZ tarafından Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına yazılan 13 Eylül 1994 tarihli yazıda Abdullah ÖZDEMİR ve İzzet PADIR’ın 06.06.1994 günü komutanlıklarınca durumları araştırılmak üzere alındıklarını, araştırma neticesi şahısların devlet yanlısı olmaları ve haklarında başkaca bir kayıt bulunmadığından 07.06.1994 tarihinde serbest bırakıldıklarını bildirdiği, söz konusu yazının üst kısmına iğne ile eklenen el yazı ile yazılmış notta “son durum: Cizre merkezde Selçuk yarbayın birliğinde bu iki şahıs bekletilmektedir denildi, araştıralım” hususunun yazdığı.
Cumhuriyet Savcısı tarafından 23.10.1997 tarihinde tanık olarak dinlenen Mehmet Mızır PADIR ve Tahir ÖZDEMİR’in Abdulhakim GÜVEN ve kod adı Bedran olan kişilerin köylerinde İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR’in de bulunduğu 4 kişiyi götürdüklerinden bahsettikleri.
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Cizre ilçe jandarma komutanlığına yazılan yazıda Abdulhakim GÜVEN ve Bedirhan isimli şahısların açık kimlik bilgilerinin istenilmesi sonrasında, Cizre ilçe jandarma komutanlığı tarafından yazılan yazıda bu kişiler hakkında herhangi bir bilgiye rastlanılamadığının bildirildiği,
İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR’in öldürülerek cesetlerinin gömüldüğü yer olarak değerlendirilen Cizre ilçe Merkez Konak mahallesi Cizre televizyon ve radyo frekans yansıtıcı sistem odası ve direğinin civarında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan kazı neticesi tespit olunan kemik parçalarının İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderildiği ve roporun beklenildiği.

B- TANIK TÜKENMEZ KALEM BEYANINDA: “1994 yılında Zeristan köyünden Abdullah ve İzzet isimli şahısların öldürülmeleri, Bu hadise günlerinde Kamil ATAĞ her zamanki gibi sık sık ilçe jandarma komutanlığına geliyordu o günlerde Kamil ATAĞ ve korucuları iki tane örgüt üyesini almışlardı. Zannediyorum onların beyanında Abdullah ve İzzet isimli kişilerin kendilerine silahlarını saklamaları ve yardımları hususunda beyanlarının geçtiğini anlatmış. Bundan dolayı da ilçe jandarma komutanımız kendi bünyesindeki komando birliğine bu teslim olan yada yakalanan örgüt üyelerinin silahlarını göstererek alıp getirmeleri ve bu örgüt üyelerine yardım eden Zeristan köyünden Abdullah ve İzzet isimli şahısların ilçe jandarma karakoluna getirilmeleri talimatını vermiş, bizde iki tim komando ile birlikte ben, Yavuz, Tuna ve Adem birlikte gittik, köye vardıktan sonra örgüt üyelerinden bir tanesi 20 yaşlarında zayıf, kısa boylu, kumral olan kişi tim ile gidip arazideki silahını gösterdi. Alıp geldiler. Bu sırada Abdullah ve İzzet’in evine bakıldı ve olmadıkları görüldü, ben orada gördüğüm Hasan ve Hacı Cemil diye bilinen kişilere sonradan ifade vermeye gelsinler dedim. Çünkü şu anda oradalar ise bir zarar görebileceklerini düşündüm. Biz araçlara binip dönerken yolda Abdullah ve İzzet’in araçla köye doğru geldiklerini gördüm. Bunun üzerine komanda birliği şahısların önünü kesip araçlarını alıp birlikte ilçe jandarma komutanlığına geldik. İzzet ve Abdullah nezarethaneye alındı, ondan sonra biz normal işlerimize alındık, fakat 1 gün sonra bu şahısların kaybolduğunu duydum, bana göre bu şahıslar Cemal komutanın talimatı ile infaz edilmişlerdir. Ama orada bir süre bu şahısları resmi olarak aradılar. Fakat bulundular mı bilmiyorum.” Dediği.
C- TANIK MEHMET NURİ BİNZET’İN 19.03.2009 TARİHLİ FOTOĞRAF TEŞHİS TUTANAĞINDAKİ BEYANINDA: “ 1995 yılında yasadışı PKK terör örgütünden kaçarak ağabeyi Kamil ATAĞ’a teslim olan Halef ADAL isimli şahıs ile Siirt doğumlu soyismini hatırlamadığı Beşir isimli PKK örgütü mensubu şahısların ifadeleri doğrultusunda bölge köylerine çeşitli operasyonlar yapıldığını, yine teslim olan bu örgüt mensubuna göre İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR isimli şahısların terör örgütüne yardım ve yataklık yaptıklarını, örgüt mensuplarının teslim olmadan önceki günlerini İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR isimli kişilerin evinde kaldıklarını söylemeleri üzerine İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR jandarma görevlileri ve korucular tarafından gözaltına alındılar ve yeniköye bağlı Kürtçe ismi Kutlis olan Ceylan mezrasına askeri araç ile getirildiler, daha sonra ağabeyi Kamil ATAĞ’ın tempra marka bir araç ile oraya geldiler, Ramazan ERKAN ve Cemal BİNZET’i yanına çağırarak bu iki şahsı yani İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR’i Kürtçe ismi Şikeftamira olan bölgeye götürerek öldürülmelerini söyledi. Bu arada İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR’in gözleri gözbağı ile bağlı idi. Öldürülerek nereye gömüldüklerini bilmiyorum” dediği.

D- DEĞERLENDİME: Dosya kapsamında bulunana yakalama, salıverme tutunakları ve üst yazılardaki tespitler ile tanık anlatımlarının birbirini teyit ettiği, TÜKENMEZ KALEM isimli tanığın anlatımlarının da, diğer tanık Mehmet Nuri BİNZET’in anlatımlarını teyit ettiği. Bu güne kadar İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR’in bulunamadıkları anlaşılmakla,

E- SONUÇ: Maktüller İzzet PADIR ve Abdullah ÖZDEMİR’in şüpheliler Cemal TEMİZÖZ ve Kamil ATAĞ’ın talimatlarıyla öldürüldükleri.


14- Mustafa AYDIN’ın Öldürülmesi:
A- OLAY : Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/442 soruşturma numaralı dosyası kapsamında müşteki olarak 19.03.2009 tarihinde dinlenen Hakim AYDIN’ın beyanında: 1994 yılında Bozalan köyüne bağlı Seral mezrasında ikamet ederken bu yılın ağustos yada eylül ayı içerisinde Cemal TEMİZÖZ başkanlığında resmi kıyafetli şahısların geldiğini, kardeşi Mustafa AYDIN ve amca oğlu Arafat AYDIN’ı alarak götürdüklerini, kendilerinin araştırmaları neticesi askerlere yiyecek götüren Ramazan AYDIN ve Mehmet ÖZDAL’ın Mustafa AYDIN ve Arafat AYDIN’ı hisar jandarma taburu diye bilenen bölgede bir ağaca bağlı olarak işkence görürken gördüklerini söylediği, daha sonra kardeşi olan Mustafa AYDIN’ın cenazesinin getirilerek kendilerine verildiğini, kendi görgüsüne göre kardeşinin vücudunda yara berelerin olduğunu, bacağının yanmış olduğunu, fakat vücundan kurşun yada bıçak izi olmadığını, kendilerinin kardeşini yıkayarak gömdüklerini, hatta bu olaydan birkaç gün sonrada Arafat AYDIN’ın yalnız başına evlerine döndüğünü ve ilgililerin cezalandırılmasını istediğini söylediği,
Aynı dosya kapsamında Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından tanık olarak 19.03.2009 tarihinde dinlenen Mehmet ÖZDAL’ın beyanında: Mustafa ve Arafat AYDIN’ın Hisar jandarma taburunun bulunduğu operasyon bölgesinde kendileri yemek götürürken elleri bağlı olarak gördüğünü, Bedran isminde bilinen itirafçı ile Tayfur ismi ile bilinen itirafçının sobalarla dövdüklerini, kendilerinin oraya yanaştırılmadığını, Cemal TEMİZÖZ’ün Mustafa’ya 20-30 metre mesafede olduğunu, kendilerine bağırdığını ve ertesi gün köye Mustafa’nın cenazesinin getirildiğini, fakat kendisinin Mustafa’ya ait cesedi görmediğini, birkaç gün sonrada Arafat AYDIN’ın köye döndüğünü söylediği.
Aynı tarihte dinlenen Ramazan AYDIN’ın benzer şekilde beyanda bulunduğu,
05.06.2009 tarihinde talimatımız gereğince Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Mustafa AYDIN’ın cesedinin bulunduğu havuzlu köyünde yapılan fethi kabir işlemi sonrasında bilirkişinin beyanında; Kemik yapılaranın sistematık olarak yerleştirilmesinde el ve ayak parmaklarına ait birkaç adet küçük kemik ve diş kökünden ayrılmış birkaç adet diş dışında kemik yapılarının tam olduğu, kemik yapılarının incelenmesinde herhangi bir travmatik lezyona ikincil kırık olmadığı, sadece bir adet kostada kemik yapısının zayıflamasından dolayı ayrılma saptandığı, kemik yapılarda başkaca herhangi bir makroskopik patolojik özellik olmadığının saptandığı, hususlarının tespit edilerek cesedin ATK’na detaylı inceleme için gönderildiği,

Mağdur Tanık Arafat AYDIN’ın gerek Diyarbakır TEM Şube Müdürlüğünde, gerekse Cumhuriyet Başsavcılığımızda 19.03.2009 tarihinde verdiği beyanında: “Ben doğduğumdan beri Cizre ilçesinin Havuzlu köyünde ikamet etmekteyim, bizim tabi olduğumuz aileye Aydınlar derler biz aile olarak hayvancılıkla uğraşırız 1985 Ya da 1986 yıllarında bizim arazide bulunan ve başında amcamızın oğlu olan Abdulhamit AYDIN’ın bulunduğu 787 adet küçükbaş hayvanımızın arazide PKK terör örgütü mensupları telef etmişlerdi. Bu hayvanların başına taş vurarak sopa ve keser kullanarak ayrıca silah kullanarak telef etmişlerdi. Ben bizzat arazide bu hadiseyi gördüm, bundan sonra ben ve amcamın oğlu Mustafa AYDIN bu işi araştırmak için jandarmaya ve savcılığa dilekçe verdik, fakat bir şey çıkmadı, sadece bu hadiseyi yani hayvanların telef edilmesi hadisesini HOGİR KOD isimli bir örgüt mensubunun başında bulunan bir grubun yaptığını duyduk. Bu dönemde Mustafa AYDIN bayağı gayret gösterdi.
1994 yılında ben ve amcamın oğlu Mustafa AYDIN Gönüllü köy korucusuyduk yani devlet bize silah ve teçhizat vermişti ama maaş vermiyordu. 1994 yılının yaz aylarında Cudi dağı civarına büyük bir askeri operasyon vardı, o zaman sürekli görüştüğümüz Erhan üst teğmen ile Cihan ast subay bizi karakola çağırdılar bende amcamın oğlu Mustafa ile beraber Botaş karakoluna gittik, bu karakolda Erhan üst teğmen bizim operasyona katılmak istediğimiz duyunca hem bana hem de Mustafa AYDIN’a birer tane asker kıyafeti verdi. İkimizde askeri kıyafetlerimizi giyip önceden verilen kaleşnikof marka silah ile beraber operasyona katılmak için ikimiz beraber askerlerin bulunduğu operasyon ağına doğru gittik, burada askerlerin yanına ulaştık, biz orada otururken Tayfur isimli kişi ile BEDRAN KOD Adem YAKİN isimli itirafçılar bizim yanımıza geldiler, biz her ikisininde itirafçı olduğunu biliyorduk, çünkü bulunduğumuz yerde herkes onları tanıyordu. Bu şahıslardan özellikle Adem Mustafa AYDIN’a ve bana siz biraz gelin dedi. Mustafa AYDIN ile beraber bu iki itirafçının peşine düştük. Bu sırada itirafçıların yanında PKK örgütünden yeni teslim olmuş 20 yaşlarında üzerinde asker kıyafeti olan fakat tipinde askere benzemeyen esmer, kısa saçlı, hafif sakallı, orta boylu, zayıf bir kişi daha vardı. Biraz ilerledikten sonra yani 300 metre kadar gittikten sonra bir dere yatağına gittik, BEDRAN KOD isimli Adem YAKIN bana ve Mustafa’ya sert bir şekilde bağırarak elinizde bulunan silahları yere bırakıp ellerinizi uzatın dedi. Biz ne olduğunu anlamadık ve korktuk, bunun üzerine elimizdeki silahları yere bıraktık, ellerimizi uzattık, bu şahıs ellerimizi naylon yeşil renkli uzun bir iple bağladı. Sonra her ikimizin başına da siyah birer poşet geçirdi ve ipten çekerek bizi arkasında götürmeye başladı. Kısa bir süre sonra yani 5-6 dakika sonra bizi akan suyun içine atarak akarsuda bulunan taşlarla bize vurup her üç’ü de çok ağır küfürler edip taşla vuruyorlardı. Daha sonra hem Mustafa’yı hem de beni üzerimizde Hiçbir şey kalmayacak şekilde soyup falakaya yatırdılar yani ayaklarımıza sopayla vurmaya başladılar, sonra üzerimize büyük taş koyup bir süre beklediler. Yakınımaza ellerindeki kaleşnikof silahlarla ateş ediyorlardı. Hayalarımıza tekme attılar. İki gün boyunca orada bize bu şekilde işkence yapıyorlardı. Bu sırada üç’ü de bize siz PKK’ya yardım veriyorsunuz örgüte yardım ediyorsunuz diyerek sürekli dövüyorlardı. Ayrıca bize nasıl yardım ediyorsunuz konuşun diyerek olmayan şeyleri itiraf etmemizi istiyorlardı. Zannediyorum iki gün bize böyle işkence ettiler.
Daha sonra şahıslar başımızdaki poşetleri de çıkartıp askerin ve korucunun olduğu yere bizi götürdüler. Bizim gittiğimiz yer üst bölgesi olarak kullanılan Hisar taburu olarak şu anda kullanılan yerdi. Civarımızda bir dolu insan vardı. Hatta çok miktarda da korucu vardı. Orada başımızda siyah poşet vardı, bir zaman sonra çıkardılar. Orada benim üzerime elbise giydirdiler ama Mustafa çıplaktı. Ona baygın olduğu için bir şey giydiremediler. Orada başka bir kişi daha varmıydı hatırlamıyorum. Çünkü çok eziyet edildiği için kendimle ilgileniyordum. Bize işkence yaparken özel bir yer ile alakalı bir itiraf istemiyorlardı sadece genel olarak örgüte yardım ettiğimizi söylüyorlardı. Beni orada bir süre tuttular. Bu sırada civarda komutan binbaşı Cemal TEMİZÖZ, korucu başı Kamil ATAK çok miktarda korucu, bizim reis Abdulcabbar ÖZKAN, Abdullah AŞAN da vardı.
Operasyon bittikten sonra yani orada bir süre daha kaldıktan sonra beni komşumuz olan Abdulcabbar ÖZKAN diğer korucularla beraber aracıyla getirip evime bıraktılar, ben orada bulunduğum sırada zaten Mustafa’dan beni ayırmışlardı. Yani beni başka bir yere taşımışlardı. Biz Mustafa’dan eve gelmeden 5 gün önce ayrılmıştık. Evime geldiğimde annem beni eve alıp Mustafa’yı sordu ama ben Mustafa’yı bilmediğimi söyledim. Fakat ben köye gelmeden önce Mustafa’nın cenazesi gelmiş ve köyümüzde bulunan mezarlığa defnetmişler.
Ben Mustafa’nın operasyona katılmadığını ve benimle beraber ağır eziyete 3 itirafçı tarafından uğradığını biliyorum. Daha sonra Mustafa’nın dağda düşmek suretiyle öldüğünü söylemişler. Fakat kimse buna inanmadı bende zaten öyle olmadığını biliyorum.
Ben Hisar taburu diye bahsettiğim alanda Mustafa’dan ayrı bir yerde bekletilirken bana ekmek getirdiler bu sırada Botaş karakol komutanı Erhan BATIR isimli üst teğmen halimize acıyarak bizide iyi tanıdığı için Bedran kod Adem YAKIN’e hitaben benim yanımda “ben Cemal’den rütbeli olsaydım bunların hesabını sana sorar, seni gebertirdim” demişti. Erhan BATIR isimli üst teğmen çok iyi bir insandı, ondan hiç kimse bir kötülük görmedi. Fakat Cemal TEMİZÖZ isimli binbaşı bu itirafçıları yanında gezdirip insanlara sürekli eziyet ediyordu, bir çok insana bu şekilde eziyet ettiğini ben duydum, zaten bölgede ondan herkes korkardı.
Ben o tarihten beridir halen bu eziyetin sonuçlarından kurtulamadım, başımda taş izleri vardır. Beni niye öldürmediler bilmiyorum, ama Mustafa AYDIN’ın BEDRAN KOD Adem YAKIN , Tayfur ve ismini bilmediğim üçüncü bir itirafçının öldürmüş olduğunu tahmin ediyorum. Ben bana eziyet eden ve amcamın oğlu Mustafa AYDIN’ı öldüren kişilerden davacı ve şikayetçiyim. Ben vatınını ve milletini seven bir insanım benim PKK ile bir alakam yoktur. Neden bana o zaman böyle bir iftirada bulundular bilmiyorum. Söyleyeceklerim bundan ibarettir. Rapor almak isterim.” Dediği.
Mağdur Tanık Arafat AYDIN’ın Diyarbakır ATK Şube Müdürlüğünden alınan 20.03.2009 tarihli raporunda sol paryatelde birer cm’lik iki adet eski yara nedbesi olduğu tespit edilmiş, fakat yaralanmanın ne zaman ve ne şekilde gerçekleştiği hususunda bir yorumun yapılamayacağı bildirilmiştir.

B- TANIK MEHMET NURİ BİNZET BEYANINDA: “1994 yılı Yaz aylarında Mustafa AYDIN ve Mehmet İLBASAN isimli kişilerin öldürülmesi;Yukarda anlattığım ağabeyim Kamil’in 5 tane kaleşnikof silah ile para götürerek PKK örgüt üyesi Hogir kod isimli kişi ile görüşmesi sonrasında 1991 yılında Cizre tank tabur komutanı ağabeyimi odasına çağırmış ağabeyime sen PKK’ya 5 tane kaleşnikof silah ve para vermişsin demiş, ağabeyim öyle bir şey olmadığını söyleyince şahidim var diyerek kapıdan birini çağırmış, içeri giren kişi askeri üniformalı ve rütbeleri olan subaymış ağabeyim görünce bu kişinin Hogir kod isimli kişi olduğunu anlamış, bunun üzerine biraz konuşmuşlar komutan ağabeyime sen evine git ama bugün panzerle gitme yürüyerek git demiş, ağabeyim tank taburundan evimize doğru yürüyerek gelirken kendisine pusu kurulduğunu anlamış, çünkü bu konuda çok deneyimli birisiydi, bu nedenle şehir merkezine doğru koşarak evimize gelmiş eve geldiğinde bu durumu babam Sait’e anlattı. Hatta tüm aile olarak biz panik olduk. Ağabeyimin anlattığı sırada bende babamın yanındaydım. Bu olay civarda da duyuldu. 450 hayvanın öldürülmesi hadisesinde Hogir’in eylemi olduğu için bu 450 hayvanın sahibi de Mustafa AYDIN olduğundan dolayı bu olayı karıştırmak için savcılığa dilekçeler vermeye başlamış sağda solda konuşmaya başlamış hatta bir kardeşi de o olay sırasında öldürülmüştü. Çünkü çobanlardan birisi kardeşiymiş, havuzlu köyünde yaşayan bu kişinin Zuran Radyolink karakoluna ait yola antitank mayını döşendiği iddiasıyla gözaltına asker ve GKK tarafından alınmış. Bu sırada Mustafa’nın amcasının oğlu olan Arafat AYDIN ve Mehmet İLBASAN’da gözaltına alınmıştı. Bu üç kişiyi bu gün Hisar taburu olarak kullanılan fakat o yıllarda sadece arazi olarak bulunan herhangi bir inşaatın olmadığı alanda Mustafa AYDIN, Arafat AYDIN, Mehmet İLBASAN kelepçeli vaziyette yerde oturuyorlardı, üzerlerinde elbise vardı, Mustafa AYDIN tamamen soyulmuş vaziyette idi, ben arafatı tanıdığım için orada sadece su verdim, bu sırada orada ilçe jandarma komutanı binbaşı Cemal TEMİZÖZ, alt rütbeden sivil kıyafetli bir kısım kişiler, ağabeyim Kamil ATAK, Abdulcabbar ÖZKAN, Abdullah AŞAN ve yine bayağı bir korucu vardı. Ayrıca askerde vardı. Ayrıca itirafçılar Abdulhakim GÜVEN, Adem YAKIN da oradaydı, bu sırada sürekli bir hareket vardı, ekipler gidip sürekli operasyonu devam ettiriyorlardı, bu operasyonlar yaklaşık 15 gün sürdü, bu bahsettiğim 3 kişi burada kaç gündür bekletiyordu ben bilmiyorum, ben oradayken yukarda bahsettiğim kişiler vardı, zannediyorum Temmuz ya da Ağustos ayıydı çünkü yaz mevsimiydi. Burada şahısları özellikle Mustafa sorguluyorlardı. Ben üç gün boyunca bu noktaya her gidip geldiğimde bu üç şahsı arazide gördüm, sorgulamanın ve dövmenin devam ettiğini gördüm, Mustafa yiyecek hiçbir şey verilmiyordu. Abdulcabbar ÖZKAN ve Abdullah AŞAN ve Kamil ağabeyime Mustafa sürekli küfür ediyordu. Sonra üçüncü gün ben gittiğimde yukarda bahsettiği grup infazın edildiği, günde oradayı. Arafatı oradan gönderdiler, Mehmet İLBASAN ben gittiğimde ölü bir halde kenarda yatıyordu. Nasıl öldürüldüğünü bilmiyorum, Mustafa AYDIN ise çıplak halde el ve ayakları bağlı karınca yuvasının üstüne oturtulmuştu. Hatta olay yerindeki korucular burada kaç tane ağa var bu adama bu reva görülmemeli öldürülecekse öldürülsün bu adama böyle işkence yapılmasın diye konuşuyordu. Binbaşı Cemal TEMİZÖZ karınca yuvasının üstüne oturtulan Mustafa’nın yanına yaklaşarak üzerinden tabancayı alıp, tabanca ile Mustafa’yı işaret ederek Adem YAKIN’a gösterirken bir el ateş etti. Ama Mustafa deyip demediğini ben o an görmedim, Mustafa bağırdı, bunun üzerine Adem ile Adulhakim Mustafa’yı öldürdüler. Bu sırada ben Cemal binbaşı ile beraber ben ayrılıyordum, çünkü ağabeyimin tabanca ve ajandalarını taşıyordum, ama öldürüldüğünü gördüm.
Bu sırada Mehmet İLBASAN’ın cenazesini bir traktöre koyup Cizre ilçesine doğru hareket ettiler. Mustafa’nın ise cesedinin ailesine teslim edilmesini Cemal binbaşı Abdulcebbar ÖZKAN’a söyledi o da tamam dedi. Daha sonra biz oradan ayrıldık. Mustafa’nın ailesine Hesneremo denilmektedir. Daha sonra Mustafa ve Mehmet’in cesetleri ile ne yapıldığı ben bilmiyorum. “ Dediği.

C- DEĞERLENDİRME : Cizre Cumhuriyet Başsavcılığında alınan tanık beyanları ile dosyamız tanığı Mehmet Nuri BİNZET’in anlatımlarının birbiri ile benzerlik arz ettiği, birbirlerini teyit ettikleri, kaldı ki mağdur tanık Arafat AYDIN’ın benzer anlatımlarda bulunduğu, anlaşılmakla,

D- SONUÇ : Maktül Mustafa AYDIN’ın Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile Bedran KOD Adem YAKİN, Tayfun KOD Hıdır ALTUĞ, Ferit kod Fırat ALTIN (Abdulhakim GÜVEN) tarafından dövülmek suretiyle öldürüldüğü.

15-Süleyman GASYAK, Yahya AKMAN, Ömer CANDORUK ve Abdulaziz GASYAK’ın öldürülmeleri :
A- OLAY : 8 Mart 1994 günü saat 09.30 sıralarında Bozalan köyü Kiriş mezrası kırsal alanda çobanların kuru dere yatağında taş veya toprak altında gömülü 4 erkek cesedinin bulunduğunu bildirmeleri üzerine,
Cizre ilçe jandarma komutanlığı tarafından 08.03.1994 tarihinde olay yeri tespit tutanağına göre: Bozalan köyü kiriş mezrasında taş ve toprakla gömülü 4 adet cesedin tespit edilerek çıkartıldığı, tutanak tahminine göre cesetlerin 2 gün öncesinde öldürüldüğünün değerlendirildiği, ceset civarında yapılan aramada 5 adet 7,62 mm kaleşnikof piyade tüfeğine ait boş kovanın ele geçirildiği, cesetlerin olay mahallinde toplanan köylülere gösterilmesi neticesi, Süleyman GASYAK, Abdulaziz GASYAK, Ömer CANDORUK ve Yahya AKMAN olduklarının tespit edilerek olay yeri güvenliğinin sağlandığı,
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 1994/142 hazırlık numaralı dosyası kapsamında cesetler üzerinde yapılan otopsi işleminde;
1. Ceset: sağ kalçada 3 aten sol kaçada 3 tane olmak üzere yaklaşık 0,5 cm çapında mermi giriş deliklerinin olduğu, vücut organlarının mermi çıkış deliklerinden dışarı doğru çıkmış olduklarının,
2. Ceset: kafa tasının ve boynun kırık olduğu, ense 5 cm üstünde kırık olan kafa tasından beynin kısmen dışarı çıktığı, sağ omuzda 1, sağ kalçada 2 , böbrek sol tarafda 1, sol bacak diz üstünde 3 0,5 cm çapında mermi giriş deliklerin ve çıkış deliklerinin tespit edildiği.
3. Ceset: sırt sağ kürek altında 0,5 cm çapında giren merminin göğsün orta hizasında çıkış yaratarak vücudu terk ettiği, sağ kulak 5 cm üstünden kafa tasının ezilmesi sonucu oluşan kırıktan beynin dışarı kısmen çıktığı, sağ pazu iç taraftan giren merminin çıktığının tespit edildiği.
4. Ceset: ense orta hat 10 cm altında 1 adet 0,5 cm çapında, sol kürek üstünde 1 adet belden giren merminin sol yumurtalığı parçalayarak dışarı çıktığı, yine kalp üzerinden mermi çıkış deliğinin tespit edildiği, sağ üst tarafta boyun kısmından giriş yapan mermi çekirdeğinin vücut içerisinde bulunarak çıkarıldığının tespit edildiği,
Her dört kişinin de ateşli silah yaralanmasına bağlı gelişen sebeplerden öldüğünün anlaşıldığı,
Aynı dosya kapsamında 15.07.2002 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca müşteki olarak dinlenen Sabri GASYAK’ın alınan beyanında: 08.03.1994 tarihinde Bozalan köyü kiriş mezrasında ölü olarak bulunan Süleyman GASYAK’ın amca oğlu, Abdulaziz GASYAK’ın ise kardeşi olduğunu, olay günü kardeşi Abdulaziz amca oğlu Süleyman ve Yahya’nın Ömer CANDORUK’un kullandığı 72 AN 794 plakalı taksi ile Cizreden Silopi’ye giderken Silopi girişinde Botaş jandarma karakolunda durdurulduklarını, gözaltına alındıklarını, aynı istikamete giden başka bir minibüste yolcu olan Agit MALGAZ isimli kişiden öğrendiğini, hatta bu sırada gözaltına alınan Ömer’in ehliyetini alarak kendilerine getirdiğini, olay öncesinde kendilerinin korucu olmaları için talepte bulunulduğunu ve tehdit edildiklerini, korucu olmadıkları için yakınlarının başına bu olayın geldiğini, Ömer CANDORUK’a ait 72 AN 794 PLAKALI RENAULT STEJİN TOROS MARKA ARACIN OLAY SONRASINDA JANDARMA İSTİHBARAT ELEMANLARINCA KULLANILDIĞINI, ancak bir şikayette bulunamadıklarını, Bedran kod ve Hakim GÜVEN’in aralarında bulunduğu grup tarafından gözaltına alındıklarını, bu ve diğer kişilerden şikayetçi olduklarını söylediği.
Aynı dosya kapsamında 15.07.2002 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca tanık dinlenen Agit MALGAZ’ın alınan beyanında: 1994 yılı Ramazan ayında tahmini 4 yada 5 mart günü Silopi’den satmak amacıyla sigara aldığını, minibüs ile Cizre’ye döndüğü sırada Botaş jandarma karakolunda indirildiklerini, bu sırada yolun karşısında da Cizre’de taksici olarak tanıdığı, Ömer CANDORUK ve aracın yanında şahsen tanıdığı, Süleyman GASYAK, Yahya AKMAN ve Abdulaziz GASYAK’ı gördüğünü, Ömer CANDORUK’un yanında itirafçı olduklarını halkın bildiği, Bedran KOD ve Hakim GÜVEN isimli kişilerin bulunduğunu, hatta 5-6 sivilinde olduğunu, Bedran kod’a jandarmada Şahin diye hitap ettiklerini biliyorum, Bedran kodun arkadaşları ile beraber Ömer CANDORUK ve arkadaşlarının tekme tokat zorla kendi araçlarına bindirdiklerini ve Cizre istikametine döndüklerini, bu sırada kendi minibüslerinin de hareket ettiğini, bir ara önlerinde giden araçlardan yola bir şeyler atıldığını, kendisinin inip baktığında Ömer’in ehliyeti olduğunu gördüğünü, bir süre sonra önlerindeki araçların Nerdüş çayı köprüsünü geçtikten sonra 3 aracın Holan köprüsü istikametine doğru gittiklerini kendilerinin Cizre’ye geldiklerini, daha sonra Ömer CANDORUK’un ağabeyini görerek ehliyeti kendisine verdiğini ve 2-3 gün sonra bu dört kişinin ölü olarak bulunduğunu açıkça söylediği.
Talimatımız üzerine Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dinlenen Agit MALGAZ’ın 15.06.2009 tarihinde tanık olarak alınan beyanında; Olay günü Silopi’den dolmuş ile gelirken Botaj karakolunun yanındaki kontrol sırasında minibüslerinin durdurulduğunu, kimlik kontrolleri yapılırken 70-80 metre mesafede Cizre istikametine doğru olan bir noktada kapı komşusu olan Süleyman, Abdulaziz, Yahya ve taksici olarak bildiği Ömer CANDORUK’un zorla dipçik kullanarak taksilere bindirilmeye çalışıldığını gördüğünü, Abdulhakim GÜVEN’i herkesin o dönemde tanıdığını ve kendisinin tetikçi olarak bilindiğini, ayrıca bu kişinin yanında Bedran diye bilinen kişinin de bulunduğunu, yaklaşık 8 kişinin olduğunu, önlerinde üç aracın yola çıktığını, kendilerinin de minibüsle arkadan hareket ettiklerini, Cudi tesisinin önünde üç taksinin bir tanesinin camının bir elini dışarı çıkartarak camdan bir şeyler attığını, şoföründe önden giden araçları ve içindekileri bildiği için aracı durdurduğunu, aşağıya indiğinde baktığında Ömer CANDORUK’un ehliyetinin atılmış olduğunu gördüğünü ve yerde ehliyeti aldığını, daha sonra üç aracın Nerdüş köprüsünden Holan istikametine doğru ayrıldıklarını, ertesi günde Ömer CANDORUK’a ait ehliyet belgesini kardeşi Salih CANDORUK’a verdiğini söyleyerek Bedran ve Abdulhakim GÜVEN isimli şüphelileri teşhis ettiğini söylediği.

Aynı dosya kapsamında 15.07.2002 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca müşteki olarak dinlenen Hanım CANDORUK’un alınan beyanında: Taksicilik yapan kocası Ömer CANDORUK’un ramazan ayında kaybolduğunu, Silopi’de cezaevinde olduğunu duyduğunu, daha sonra öldürüldüğünü öğrendiğini, kocasının cesedinin bulunmasından bir ay kadar sonra arabalarının Cizrede boyası değiştirilmiş şekilde kullanıldığını gördüğünü, fakat bir ay sonra aracın ortadan kaybolduğunu, kocasını öldüren itirafçılardan şikayetçi olduğunu söylediği,
Aynı dosya kapsamında 15.07.2002 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca tanık olarak dinlenen Emine TADİK’ın alınan beyanında: olay günü köylerine yakın bulunan tarlalarında Fatma ve Hanım isimli iki kadın ile çalıştıklarını, öğleden sonra üç aracın Botaş karakolu istikametinden geldiğini gördüğünü, üç aracın kendilerine 250-300 metre mesafede durduklarını, araçtan 10-12 kişinin indiğini, 4 kişiyi kuytu çukur bir yere götürdüklerini, burada 7-8 kişinin ellerinde bulunan uzun namlulu silahlarla ateş ederek 4 kişiyi öldürdüklerini, kendisinin bu olayı bizzat gördüğünü, sonra 3 taksinin olay yerinden ayrılıp gittiğini, kendisinin köye gidip olayı anlattığını, halkla beraber giderek öldürdüler 4 kişinin cesedini çıkarttıklarını, şahısların 7-8 kişinin üzerinde sivil elbise olduğunu, Botaş karakolunun kendilerine 7-8 dakika mesafede olduğunu, araçların o istikamet itibariyle ancak oradan gelebileceklerini söylediği,
Aynı dosya kapsamında 15.07.2002 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca müşteki olarak dinlenen İsa AKMAN’ın alınan beyanında: Oğlu Yahya AKMAN’ın Abdulaziz GASYAK ile birlikte sigara sattığını, birkaç gün eve gelmediklerini, Emine TADİK’in kendisine 3 taksinin tarlalarının yakınına gelerek indirdikleri 4 kişiyi öldürdüklerini söylemesi üzerine gidip tümseği açtıklarında oğlunun cesedini gördüğünü, daha sonra emniyetten Ramazan Hoca jandarmadan da Selim Hoca olarak bilinen kişiler tarafından şikayetçi olmamaları hususunda tehdit edildiklerini, daha sonra çocuklarının itirafçı olan Bedran kod, Hakin GÜVEN ve Selim Hoca tarafından öldürüldüğünü duyduğunu ve şikayetçi olduğunu söylediği,
Aynı dosya kapsamında 08.01.2003 tarihinde Cizre Cumhuriyet Başsavcılığınca ifade sahibi olarak dinlenen Mehmet BABRAK’ın alınan beyanında: Adem YAKİN’in yasadışı örgütte iken Bedran kod adı ile tanındığını, örgütten ayrıldıktan sonra ise Şahin kod adı ile tanındığını bildiğini söylediği,
Talimatımız üzerine Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 15.06.2009 tarihinde tanık olarak dinlenen Salih CANDORUK’un beyanında: Kardeşi Ömer’in taksici olduğunu, olay günü Silopi ilçesine gittiğini ve dönmediğini, kardeşinin genelde koç otelinin yanındaki taksi durağında bulunduğunu, bu nedenle oraya aramaya gittiklerini, kahvede iken Agit MALGAZ’ın yanlarına gelerek kardeşinin başına gelenleri anlattığını, kendisinin kimlik kontrolü yapılırken kardeşine ait aracı gördüğünü, kardeşi Ömer CANDORUK’u Bedran ve Hakim isimli kişilerin kendi araçlarına bindirdiklerini yolda araçtan atılan kardeşi Ömer CANDORUK’a ait ehliyeti bulup kendisine teslim ettiğini söylediği,
Salih CANDORUK’dan MAKTÜL ÖMER CANDORUK’A AİT EHLİYETİN TESLİM ALINARAK CİZRE CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞININ 2009/142 EMANET SIRASINA KAYDININ YAPILARAK CUMHURİYET BAŞSAVCILIĞIMIZA GÖNDERİLECEĞİNİN BİLDİRİLDİĞİ,
Abdulhakim GÜVEN ve Adem YAKİN isimli şüpheliler ile alakalı olarak maktüller Süleyman GASYAK, Abdulaziz GASYAK, Yahya AKMAN ve Ömer CANDORUK’u kasten öldürmek suçundan Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığının 2003/497 esas sayılı iddianamesi ile 05.08.2003 tarihinde kamu davası açıldığı, Şırnak ACM’nin yapmış olduğu yargılama neticesi 2005/35 karar numaralı dosya kapsamında 29.03.2005 tarihinde sanıkların atılı suçu işlediklerine dair mahkumiyetlerine yeter kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği kararı ile beraat kararı verilip bu kararın kesinleştiği

Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
B- TANIK TÜKENMEZ KALEM BEYANINDA: “Cizre de görev yaptığım 1994 -1995 yıllarında tarihini tam olarak hatırlamıyorum, PKK terör örgütüne katılmak için giden 4-5 kişinin Bozalan köyünün yakınında küçük bir mezranın ilerisinde öldürülerek gömülmesi olayı, Cizre ilçesinde benimde yer aldığım çalışma grubu ile ilçe jandarma binasında bulunduğum sırada Yavuz bizim yanımıza gelerek hadi görev var dedi. Bunun üzerine ben, Yavuz, Tuna, Tayfun kod Hıdır, Adem ve yanlış hatırlamıyorsam bir Cabbar isimli uzman çavuşla sivil beyaz renkli toros marka iki araca, birinde Tuna’nın kullandığı ben, ve Tayfun kod Hıdır bulunuyorduk, Ademin kullandığı diğer araca Yavuz ve Cabbar uzman çavuş bindiler. Silopi yoluna hareket ettik, Silopi yolunun yaklaşık 10-15 km’sin de beyaz bir toros araç durduruldu, içinde yanlış hatırlamıyorsam sürücüsü ile birlikte 4-5 kişi vardı. Araç içerisindeki bu şahısları araçlarından indirip kendi araçlarımıza bindirerek Cizre yönüne döndük, Bozalan köy yoluna dönüp devam ettiğimiz sırada önümüzde seyreden Ademlerin aracında bulunan aldığımız şahıslardan birisi araçtan kendisini attı, kaçmasın diye Adem ateş ederek bu şahsı yaralayıp daha sonradan aracın bagajına atıp yolumuza devam ettik, Bozalan köyüne yakın bir yerde bulunan küçük bir mezrayı geçtikten sonra bir dere yatağında araçları durdurup yanımıza aldığımız şahıslar ile birlikte aşağıya indik, Yavuz ile Adem bu 4-5 kişiyi bizden yaklaşık 50 metre kadar uzaklaştıktan sonra keleşlerle tarayarak öldürdüler, cesetleri bulunmasın diye öldükleri yerde üzerlerine toprak attık, ilçeye geri döndük. İlk alındıkları zaman Yavuz bu şahısların kimliklerini toplamıştı, jandarma binasına dönünce de kimliklerini ilçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ’e götürdü. Çünkü kim öldürüldüyse kimlikleri mutlaka jandarma komutanlığına teslim ediliyordu, ben bu olaydan sonra bu şahısların PKK terör örgütüne katılmak için gittiklerini, savaşçı olduklarını öğrendim, yanlış hatırlamıyorsam öldürülen bu şahısların cesetlerinin bulunduğunu duydum. Eğer bulunmamış ise yerini gösterebilirim. ” Dediği.

Olay ile alakalı dosyamız kapsamında beyanı tespit edilen;
C- TANIK SOKAK LAMBASI BEYANINDA: “1994–1995 yıllarında 4 şahsın öldürülmesi olayı;Tam olarak hatırlayamadığım bir zamanda Cizre İlçe Jandarmada bulunan Yavuz uzman gelerek Cemal TEMİZÖZ ‘ün talimatı ile göreve gidileceğini söyledi. Cabbar Kod uzman, Selim Hoca uzman, Yavuz uzman, TAYFUN KOD Hıdır ALTUĞ, ŞAHİN- BEDRAN KOD Adem YAKİN, Ferit KOD Abdulhakim GÜVEN ve Tuna uzman iki araç olarak hareket etti. Aracın birini Tuna uzman kullanıyordu. Hıdır ve Abdulhakim bu araçtaydı. Adem Yakinin kullandığı araçta Yavuz ve Cabbar uzmanlar vardı. Silopi yoluna doğru hareket edikten sonra bir müddet gittikten sonra toros marka bir araç durduruldu. İçinde 4 kişi vardı. Bu şahısları araçtan indirerek ikişer ikişer araçlara alındı. Adem YAKİN’in kullandığı araç öndeydi. Bozalan köyünü geçtikten sonra bir mezraya geldiler. Bu mezra içinde Adem’in kullandığı araçtan bir şahıs atlayarak köyün içine doğru kaçmaya başladı. Bunun üzerine araçlar durdurularak aşağıya inildi. Adem YAKİN aracın koltuğunun altından çıkardığı Kaleşnikov marka silah ile seri bir şekilde kaçan şahsı taradı. Şahıs yere düştü. Şahsın yanına koşarak gittiler ve yaralı şahsı alarak Adem’in kullandığı aracın bagajına koyarak yola devam ettiler. Köyden Botaş istikametine giderken yol kenarında tenha bir yerde şahısların üçünüde yere yatırarak hep beraber ateş ettiler. Şahısların üzerinden kimliklerini aldıktan sonra toprak ile örterek oradan ayrıldılar. Bu kimlikleri daha sonra Cemal TEMİZÖZ’e teslim ettiler. Yukarda isimlerini belirttiğim şahıslar her zaman infaz edilen bütün şahısların kimliklerini alarak Cemal TEMİZÖZ’e teslim ediyorlardı.” Dediği.

D- DEĞERLENDİRME: Müşteki ve tanık anlatımlarının özellikle olaya görgüsü olan tanıklar Emine TADİK ve Agit MALGAZ’ın anlatımlarının dosya tanıklarımız TÜKENMEZ KALEM ve SOKAK LAMBASI’nın anlatımları ile birebir uyduğu anlaşılmakla,

E- SONUÇ: Maktüller Süleyman GASYAK, Abdulaziz GASYAK, Yahya AKMAN ve Ömer CANDORUK’un şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile şüpheliler Adem YAKİN, Fırat ALTIN (Abdulhakim GÜVEN), Hıdır ALTUĞ, Yavuz kod, Cabbar kod, Selim Hoca kod ve Tuna kod tarafından ateşli silah ile vurulmak suretiyle öldürüldükleri.


16- Abdulhamit DÜDÜK’ün öldürülmesi;
A- OLAY: 17.07.1994 tarihinde Cizre ilçesi Gürsu köyü yolunda maktül Abdulhamit DÜDÜK’ün ateşli silah ile vurulmak suretiyle öldürülmüş olarak bulunduğu,
Jandarma tarafından tanzim olunan 17.07.1994 tarihli olay yeri tespit tutanağına göre Gürsu köyü ile Sarıtarla mezrası arasında dere içerisinde kırmızı renkli doğan slx marka aracın bir metre yanında kafasından vurulmuş bir erkek şahsın yatar vaziyette olduğunun, maktülün gözlerinin bağlı olduğunu, araç içerisinde bir çanta olduğunun, içerisinde maktüle ait pasaport ve kartlarının olduğunun tespit edildiği,
Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının 1994/416 hazırlık numaralı dosyası kapsamında Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan ölü muayene ve otopsi tutanağına göre;
Maktülün arabanın sol arka tarafında yüz üstü yerde yattığını cesedin beyninin parçalanmış ve beyin parçalarının çevreye dağılmış olduğunun, cesetten tahmini iki metre uzaklıkta boş bir kaleşnikof marka tüfeğe ait olduğu tahmin edilen kovanın bulunduğunun, baş kısmı sol şakak kısmında 1x2 cm boyutunda giriş ve başın sağ kısmında tahminen 20-25 cm boyutlarında çıkış deliği olduğunun ve maktülün ateşli silah yaralanmasına bağlı beyin harabiyetine bağlı öldüğünün tespit edildiği,
Anılan dosya kapsamında 27.09.1994 tarihinde ifade sahibi olarak dinlenen tespit edilen İsa ERGİN’in beyanında: Olay günü köyde harmanın yanında olduğunu, bir beyaz bir kırmızı iki aracın geldiğini, beyaz aracın önde olduğunu, bir süre sonra bir tek el silah sesinin geldiğini silah sesinin geldiği tarafa gittiğinde bir şahsın ölü olarak aracının yanında yatar vaziyette olduğunu gördüğünü, durumu karakola haber verdiğini söylediği, aynı tarih ve aynı şekilde beyanda bulunan Abdu GÖKALP ve Abdullah BİLGİÇ’in de aynı şeyleri söylediği.
Anılan dosya kapsamında 22.09.1994 tarihinde ifade sahibi olarak dinlenen tespit edilen Nuri DÜDÜK’ün beyanında: kendisinin ölen Abdulhamit DÜDÜK’ün ağabeyi olduğunu öldürülmeden önceki günlerde Irak’da yapmış oldukları ticaretten dolayı parasını almak için gittiğini, kendisine ait aracı ile dönerken 30.000 ABD dolarını habur gümrük kapısında beyan edip 30.000 ABD dolarını ise aracında sakladığını, bu hususu kendisi ile araç telefonu ile yaptığı görüşmelerden öğrendiğini, bilahare kendisini arayan kardeşinin Mardin iline gelmek için yolda Cizre sınırlarında güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındığını, bölük komutanlığında bekletildiğini, kardeşi Abdulhamit’in kemik rengi Renault toros marka bir araç ile takip edilip alınarak Bedran kod isimli bir itirafçı ve yanındaki başka bir itirafçı tarafından götürüldüğünü, Gürsu köyü civarında parası alınarak öldürüldüğünü, diğer itirafçının Hakim isimli kişi olduğunu, bu hususları Halit ACAR isimli un fabrikası sahibinden duyduğunu söylediği,
Aynı kişinin 12.06.2009 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığımızda alınan beyanlarında da aynı yönlü şeyleri söyleyip şikayetçi olduğunu söylediği,
Anılan dosya kapsamında 02.11.1994 tarihinde ifade sahibi olarak dinlenen tespit edilen Halit ACAR’ın beyanında: Abdulhamit DÜDÜK’ü aile dostu olduğu için tanıdığını, bu kişinin poşet yapan makinaları ile ticaret yaptığını, bu amaçla Irak’a gidip geldiğini, gidiş gelişlerde kendisine uğradığını, 15.07.1994 günü akşam saat 17.45 sıralarında yine kendisine uğradığını, geldiğinde bir yere telefon açtığını, Arapça konuştuğunu kendisininde Arapça bildiği için konuşmaları anladığını, bu sırada kendisinin Dicle köprüsü arama noktasında kontrol sırasında üzerinde bulunan ABD dolarlaranı arama yapanların gördüklerini, bu amaçla paranın çalıntı olup olmadığını araştırmak için jandarmaya götürdüklerini, daha sonra bıraktıklarını, bir süre sonra Abdulhamit DÜDÜK’ün iş yerinden ayrıldığını hatta aracın çerisinde gazeteye sarılı paraları alıp koltuğun kenarındaki fileye koyduğunu, daha sonra öldüğünü duyduğunu söylediği,
Maktülün kardeşi İsmet DÜDÜK’ün 09.08.1994 tarihinde Mardin Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği şikayet dilekçesinde: Kardeşini öldüren kişilerin Bedran adında kod adı Şahin olan itirafçı ve yanında bazı kişilerin olduğundan bahsettiği,

B- DEĞERLENDİRME: Maktülün öldürülmesi sonrasında Bedran-Şahin kod ve Hamit isimli kişilerden bahsedildiği, maktülün öldürülmesi sonrasında yanında bulunan parasının tespit edilemediği, olayın oluş şeklinin diğer eylemlerle benzerlik arz ettiği, olay tarihinde Bedran-Şahin kod ve Ferit kod Abdulhakim’in Cizre ilçesinde bulunduklarının tespiti karşısında,

C- SONUÇ: Maktül Abdulhamit DÜDÜK’ün Bedran-Şahin kod Adem YAKİN ve Ferit kod Fırat ALTIN (Abdulhakim GÜVEN) tarafından ateşli silah ile vurulmak suretiyle iştirak halinde öldürdükleri.
Hususlarının tespit edildiği,

Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından Diyarbakır Polis Kriminal Laboratuvarına yazılan 28.05.2009 tarihli yazı gereğince tanzim olunan 2009/1814 numaralı balistik raporunda; Gönderilen mermi çekirdekleri ve kovanlar üzerinde gerekli ekspertizin yapılarak bir çok dosya emanetinde bulunan kovanların çap ve tipine uygun tek bir ateşli silah ile atıldıkları hususunda tespit yapıldığı gibi olaylarda kullanılan ateşli silahların tabanca ve uzun namlulu (kaleşnikof vb.) silahlar olduğu hususunun tespit edildiği,

GENEL DEĞERLENDİRME:
Yukarda anlatılan tanık beyanları ile dosyamız kapsamına alınan öldürme olaylarına ilişkin soruşturma dosyalarının değerlendirilmesi ışığında şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün 1993 yılı Haziran ayında Cizre ilçe jandarma komutanlında bölük komutanı olarak göreve başladığı, göreve başlamasından itibaren Cizre ilçesinde terörle mücadele ediliyor görüntüsü altında korucu, itirafçı ve uzman çavuşlardan oluşan bir grup oluşturduğu,
Söz konusu grubun Şahin-Bedran kod Adem YAKİN, Ferit kod Fırat ALTIN (Abdulhakim GÜVEN), Tayfun kod Hıdır ALTUĞ, Yavuz kod, Selim Hoca kod, Tuna kod ve Cabbar kod isimli kişilerden oluştuğu,
Şahin-Bedran kod şüpheli Adem YAKİN’in yasadışı PKK terör örgütü adına kırsalda silahlı faaliyet yürüttükten sonra 1990 yılının Temmuz ayında güvenlik güçlerine teslim olduğu, yargılanarak örgüt suçundan dolayı aldığı ceza hükmünün 1993 yılında infaz olunduğu, 1993 yılında askerlik görevini ifa için Cizre ilçe jandarma komutanlığına gönderildiği,
Ferit kod şüpheli Fırat ALTIN (Abdulharim GÜVEN) 1988 yılında yasadışı PKK terör örgütüne katılarak 1990 yılında yargılandığı ve o yıllarda kullanılan ifade ile itirafçı olduğu, cezasının Diyarbakır cezaevinde infaz olduğu, 1993 yılında doğduğu ilçe olan Cizre ilçesine gönderildiği,
Tayfun kod şüpheli Hıdır ALTUĞ’un 1980’li yılların sonunda yasadışı PKK terör örgütüne katılarak kırsal alanda faaliyet yürüttüğü, 1990 yılında güvenlik güçleri ile yakalanarak o yıllarda kullanılan ifade ile itirafçı olduğu, cezaevinde 5 yıl kadar infazı yapıldıktan sonra Cizre ilçe jandarma komutanlığına gönderildiği,
Yavuz Kod, Tuna Kod, Cabbar Kod ve Selim Hoca Kod isimli kişilerin anılan tarihlerde Cizre ilçe jandarma komutanlığında görevli uzman çavuşlar oldukları, bu kişilerden Tuna Kod isimli kişinin uzman çavuş Gündür GÜLER olduğunun tespit edilmesine rağmen şahsın trafik kazasından öldüğünün anlaşıldığı, diğer kod isimli kişilerin kimlik bilgilerinin tespit edilemediği,
Soruşturmanın uzamaması ve dosyamızda şüphelilerin tutuklu olması nedeniyle şüpheliler Yavuz kod, Cabbar kod ve Selim Hoca kod isimli kişilerin soruşturma evrakının dosyamızdan tefrik edilerek C.Başsavcılığımıza ait 2009….. soruşturma numaralı dosya üzerinden devam olunduğu, Tuna kod isimli şüpheli Gündür GÜLER’in 19.02.1995 tarihinde öldüğü alınan nüfus kayıt örneğinden anlaşıldığından hakkında ek takipsizlik kararı verildiği.
Söz konusu grubun süreç içerisinde asli görevinden ayrılarak yasadışı PKK terör örgütüne yardım ettiğini değerlendirdiği, yada özel sebeplerden dolayı gözaltına aldığı kişileri sorgulayarak bir kısmını öldürdükleri,
Şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün göreve başladığı sırada, korucu başı olan Kamil ATAĞ’ı kurduğu ekip içerisinde değerlendirerek Kamil ATAĞ’ın emrinde bulunan bir kısım koruculardan da yararlandığı,
Şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün 1994 yılı yerel seçimlerinde ilkokul diploması şartı aranan belediye başkanlığı için gerekli alt yapıyı oluşturarak Kamil ATAĞ’ın belediye başkanı olması için faaliyet yürüttüğü, 1994 yılı yerel seçimlerinde Kamil ATAĞ’ın belediye başkanı olmasını temin edip tanık anlatımlarına göre belediye başkan adayı olan Salih ŞIK’ı tehdit ederek Kamil ATAĞ’ın belediye başkanlığına itirazını engellemeye çalıştığı,
Şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün bu dönemden başlamak üzere Metin kod adını kullandığının tanıklar tarafından anlatıldığı,
Tanık Mehmet Nuri BİNZET’in beyanında; Cemal TEMİZÖZ’ün 1998 yılanda Diyarbakır ilinde görevli olduğu sırada da yanında Şahin-Bedran kod Adem YAKİN ve Ferit kod Abdulhakim GÜVEN ile birlikte sık sık Cizre ilçesine geldiği, bu tarihlerde de Metin kod adını kullandığını söylediği,
Şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün emrinde bulunan şüpheliler Şahin-Bedran kod Adem YAKİN, Ferit kod Fırat ALTIN (Abdulhakim GÜVEN), Tayfun kod Hıdır ALTUĞ, Yavuz kod, Selim Hoca kod, Tuna kod ve Cabbar kod isimli kişileri ve korucu başı şüpheli Kamil ATAĞ ile emrindeki bir kısım korucuları suç işlemek amacıyla kurulmuş bir teşekkül haline dönüştürdüğü,
Emrinde bulunan kod isimleri belirtilen uzman çavuş rütbesindeki kişilere talimatları bizzat kendisinin verdiği, bu kişilerinde kendilerine verilen talimatları yerine getirdikleri ve gerçekleştirdikleri eylemleri direk şüpheli Cemal TEMİZÖZ’e rapor ettikleri,
Kod isimli uzman çavuşların itirafçı diye isimlendirilen kişiler ile birlikte yukarda anlatılan eylemleri gerçekleştirdikten sonra öldürdükleri kişilere ait kimlik belgelerini eylem akabinde şüpheli Cemal TEMİZÖZ’e teslim ettikleri, böylece şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün vermiş olduğu talimatı yerine getirdiklerini bildirdikleri, yukarda anlatılan bir çok eylemde öldürülen kişilerin üzerlerinden kimlik belgelerinin çıkmamasının da bu hususu doğruladığı,
Kod isimli uzman çavuşların ve itirafçıların bölükte görev yapan diğer rütbeliler ve askerlerden farklı olarak kaleşnikof marka tüfek ve tabanca taşıyıp, eylemleri bu silahları gerçekleştirdikleri, Cizre ilçe merkezinde meydana gelen olaylara ilişkin adli evrak tanzim etme görevinin merkez jandarma karakolunda olmasına rağmen yakalama, gözaltı, savunma ve gözaltından bırakma gibi adli işlemleri tanıkların sorgu ekibi diye isimlendirdikleri, kod isimli uzman çavuşlar tarafından yerine getirildiği, yukarda anlatılan bir çok öldürme olayında olay yeri tespit tutanaklarında tutanak tanzimi yapan görevlilerin isim ve tanıtıcı sicil bilgilerinin olmayıp, ilçe jandarma komutanlığında görevli şeklinde yazının bulunduğu, bir kısım tutanaklarda ise kod isimlerin yazılı olduğu,

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 20.03.2009 tarihinde ilgisi nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderilen telefon tespit tutanağında;
Bedran-Şahin kod Adem YAKİN’in Abuzer GÜN isimli kişi ile;
09.03.2009 tarihli yaptığı görüşmesinde;
- Abuzer: Efendim
- Şahin: Ha televizyonlar çıktı, haberler vermeye gelmeye başladı
- Abuzer: Hayırdır
- Şahin: O Silopi ile ilgili
- Abuzer: He
- Şahin: Silopi ile ilgili açıklamalardan ötürü
- Abuzer: Hı hangi kanal
- Şahin: Star bu yeni bir haberlerinde verdiler
- Abuzer: Geçenlerde şey yapmıştık iptal etmişlerdi
- Şahin: Ertelenmişti kadınlar gününde ertelenmişti, bu gün başladılar oraları
- Abuzer: Valla
- Şahin: Açtılar isim zikrediyor direk ya
- Abuzer: Valla
- Şahin: VALLA İSİM ZİKREDİYOR, BEN ŞİMDİ Bİ BURDA KALIRSAM GAFİL AVLANACAĞIM, BAŞKA BİR ŞEY YOK
- Abuzer: Bakalım akşama, ya sabaha çıkalım he
Şeklinde konuştukları,
10.03.2009 tarihli yaptığı görüşmede
- Abuzer: Alo
- Şahin: Hı
- Abuzer: Napıyorsun
- Şahin: Napıyorum bi yere geçecem gazte okumaya çalışacam
- Abuzer: Gazete okudum ya bir şey yok
- Şahin: Taraf’ı aldın
- Abuzer: Hem aldım, Taraf’ı da okudum iki tane kemik çıkmış, hayvanmı şeyinmi belli değil
- Şahin: Bu günde devam edecekte sen ne yapacan şimdi
Şeklinde konuşmalar yaptıkları.

Şüpheli Adem YAKİN’ın 2009 yılında halen Şahin kod ismini kullanmasının dikkat çekici olduğu,

Karakol hiyerarjisinde karakola bağlı olarak çalışması gereken kod isimli uzman çavuşların çalıştıkları dönemde karakol komutanının emir ve komutasında olmayıp direk şüpheli Cemal TEMİZÖZ’den talimat aldıkları,

Bu konularla alakalı tanık beyanlarına baktığımızda;
Cizre ilçe merkez jandarma karakolunda 1992-1994 yılları arasında karakol komutanı olarak görev yapan tanık Ahmet ÖZNALBANT’ın Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından alınan 30.04.2009 tarihli beyanında; “Ben 1992 yılı mayıs ayında Cizre ilçe jandarma karakolunda merkez karakol komutanı olarak göreve başladım.
……………
1993 yılı Temmuz ayında ilçe jandarma komutanlığımıza Cemal TEMİZÖZ binbaşımız gelerek göreve başladı. O gelmeden kısa bir süre önce örgüt mensupları iki korucuyu petrol istasyonunda asmışlardı. Hatta ağızlarına da para soktuklarını hatırlıyorum.
Aydın BACIK binbaşım zamanında ilçe jandarma karakol komutanlığına ait bina ve civarında sivil kıyafetli personel yada başkaları yoktu. Fakat zaman zaman Şırnaktan benim tanımadığım kişiler gelirdi. Onlar bizimle görüşmezdi. Genelde bölük komutanı ile görüşürlerdi. Çünkü istihbari konular olduğu değerlendirilirdi.
Cemal TEMİZÖZ zamanında Abdulhakim isimli Cizreli bir itirafçı gelmişti hatta Hıdır isimli kişide o sıralarda gelmişti. Bu kişiler genellikle komutanız Cemal TEMİZÖZ ile birlikte olurlardı ve onunla görüşürlerdi. Bizimle ancak karşılaşırsak konuşma imkanımız olurdu. Zaten ben Hıdır ve Abdulhakim'i isimleri ile hatırlıyorum. Çünkü Abdulhakim Cizreli eşide Diyarbakırlı idi ve PKK örgütü ile irtibatlarının olup itirafçı olduklarını iyi hatırlarım. bu şahıslar karakolda yatmıyorlardı. Nerede yatıyorlardı ben bilmiyorum. Büyük bir ihtimalle korucuların bölgesinde bir yerlerde kaldıklarını tahmin ediyorum. Ayrıca Adem YAKİN'i ismen tanımıyorum. Ama sivil kişiler vardı ve bu kişiler Cemal TEMİZÖZ ile görüşürlerdi. Ayrıca bu kişiler ile birlikte 6-7 kişi sivil giyimli karakolumuzun sorgu bölümünde çalışır ve ifade alırlardı. Hatta ifadeler 3-4 suret alınırdı. Bir sureti bize verilirdi. Biz onu adliyeye intikal ettirirdik. Bir suretide kendi arşivlerinde saklanır. Bir sureti ise şırnak alaya gönderilirdi. Bu altı yedi kişilik grupta iki üç tane rütbeli yani uzman seviyesinde personel olduğunu biliyorum. Ama ben isimlerini bilmiyorum. Ayrıca Silopiden de sivil bu şekilde gelenler olurdu. Onlar bizimle irtibata geçmez genellikle sorgu ekibi ile konuşurlardı.
Ben Yavuz isimli bir uzman çavuşu hatırlıyorum ama ben bu şahsın açık kimlik bilgisini bilmiyorum, bilmemde söz konusu değil çünkü biz arada görüşürdük. Ayrıca Selim Hoca yada Cabbar kod isimli kişileri hatırlamıyorum. Fakat Tuna isimli birisinin trafik kazasında öldüğünü duymuştum.
Benim çalıştığım dönemde ciddi miktarda faili meçhul olaylar oluyordu. Çünkü bölge karışıktı. Burada bölgesel aşiretler arası problemlerde yaşanıyordu. Mesela Tayyen kerevan aşireti ile Şık aşireti arasında problemler vardı. Tayyen kerevan aşireti o günün şartlarında daha devletçi bir aşiretti ve içlerinden bir kısmına yasal mevzuaata göre silah ve teçhizat verilmişti. Bu aşiretin temsilcisi olan Kamil ATAĞ'da öne çıkan ve sık sık komutanımızla görüşen birlikte olan bir kişiydi. 1994 yerel seçimlerinde de zannediyorum bu nedenle Kamil ATAĞ desteklendi. Hatta o dönem ben bu şahsın diplomasının olmadığını duymuştum. Fakat buna rağmen nasıl belediye başkanı oldu bilemem.
Ben Salih ŞIK isimli kişiyi ise tanımam.
Ramazan ELÇİ isimli kişinin bana gösterdiğiniz teşhis tutanağında olan fotoğrafını görünce söz konusu Seyrantepe tesislerine o tarihlerde savcımız ile beraber gittiğimi hatırlıyorum. Ama soruşturmayı polis yapmıştır. Çünkü karayollarındaki sosyal tesislerin mıntıkası polise aittir.
Ben her ne kadar 1994 yılı Temmuz ayına kadar merkez jandarma karakol komutanı olarak görev yapmışsamda bu döneme kadar genellikle ben ve ekibim resmi kıyafetimizle çalışır. Resmi kıyafetimizle yol devriyesi yada diğer güvenlikli alakalı görevleri ifa ederdik. Adli evrakların tamamını sorgu diye belirttiğimiz 6-7 kişilik itirafçı ve rütbelilerden oluşan grup yapardı. Onlar evrakı oluşturarak savunmaları ve yazıları yazıp ilçe jandarma komutanımızın imzası ile adliyeye intikal ettirirlerdi. Ayrıca gözaltı işlemlerinide yine bu grup yapar bize herhangi bir bilgi vermezlerdi. Nezarethane defterleride onlardaydı. Ayrıca olaylara ilişkin vukaat diye adlandırdığımız raporlarıda onlar çekerlerdi.
Bizim jandarma olmamıza rağmen valilik yada tugay komutanlığının emri ile Cizre ilçe merkezinde bulunan köprünün kontrolü ile ilçenin merkezi olan Cudi mahallesinin asayiş kontrolleride bize devredilmişti. Bu fiili bir durumdu elimizde resmi bir yazı yoktu, ama komutanımızın talimatı ile bu yerlerin güvenlik ve emniyet işlemlerini biz yürütüyorduk. Hatta ben Cemal komutanımıza itiraz ederek benim personelim yetersiz rütbeli köprüye vermek için bir gün tank taburundan gelsin bir gün sınır taburundan gelsin bir günde ben vereyim dedim. kendisi bunu kabul etti ve o birliklerden rütbeli gelmeye başladı.
Çalıştığım yıllarda Cudi mahallesindeki bir çok hadiseye ilçe merkezi olmasına rağmen biz müdahale etmek zorunda kaldık. Ciddi miktarda adam öldürmeler yaşanıyordu.
Karakolumuzda ve civarında bulunan bahsettiğim sivil kıyafetli 6-7 kişi sorgu ekibi diye bilinirdi. Fakat bunların resmi bir birim olup olmadığını ben bilemem ama bizim karakol şemamızda böyle bir kadro yoktu. Bu birim direk ilçe jandarma komutanı Cemal TEMİZÖZ ile birlikte çalışırdı. Emir ve komutayı ondan alırdı. O olmadığı zaman Hasan BAŞKÖK teğmenim yada Erhan PATIR üst teğmenim ile görüşürlerdi.
Cemal TEMİZÖZ binbaşımız ile Kamil ATAĞ samimi ve sıkı görüşürlerdi. Çünkü Kamil ATAĞ'ın korucu başı sıfatı vardı. Hatta korucuların maaşlarını biz komutanımızın talimatı ile yada bizzat kendisi imza karşılığı Kamil ATAĞ'a verilirdi. O da ilgililere dağıttığını söylerdi.
Ben Kamil yada Kukel ATAĞ'ın evlerinin altında nezarathane olup olmadığını bilemem. Ama evlerine koruculuklarından dolayı mühimmat ve silah teslimi için gittiğimde öyle bir şey görmedim.
Bizim çalıştığımız dönemde operasyon talimatları üzerine bölgedeki operasyon sırasında gerek bizim resmi arananlar listemize göre, gerekse sogu ekibinin kendi listesine göre bir kısım kişiler kimlikleri ile beraber alınarak komando birliği ile birlikte götürülerek sogu ekibi diye bahsettiğim kişilere teslim edilirdi. Sonrasında ne yaparlardı ben bilemem. Çünkü biz güvenlik ile alakalı işlemlerle yoğun bir şekilde uğraşırdık. Ayrıca bu sorgu ekibinin beyaz renkli bir renault araçları vardı. Genelde onu kullanırlardı.
Kamil ATAĞ'ın belediye başkanı olmasında resmi görevlilerin gayret gösterdiklerini hatırlarım, ama amaç devlet adına iyi şeyler yapacağı idi. gerçekten bu dönemde ilçe merkezinde güvenlik konusunda güzel gelişmeler oldu.
Sorgu ekibi diye bilinen sivil 6-7 kişilik grup genellikle kaleşnikof silah ve tabanca kullanırlardı. Onları girip çıkarken görürdük. Diğer tüm askeri personel G-3 piyade tüfeği kullanırdı. Oysaki bu gruba bu şekilde bir teçhizat verilmişti.
Kuştepe köyü 1993 yılının sonundan itibaren boşaldı. Bu dönemden sonra buraya hizbullahçıların geldiğine dair duyumumuz oldu. Ama bizzat gidip görmedik. Cudi mahalleasinin güvenliğide her ne kadar fiilen bizdeymiş gibi görünsede, orada güvenlik gönüllü köy korucularına bırakılmıştı. Onların başındada Kamil ATAĞ vardı.
Biz mühimmat ve silah teslimi sırasında korucu başı olan Kamil ATAĞ'dan imza alır bir senet karşılığı teslim ederdik . Hatta 3 aylık dilimler ile kontrol ettiğimizi hatırlıyorum. “ Dediği.


Cizre ilçe merkez jandarma karakolunda 1994-1996 yılları arasında karakol komutanı olarak görev yapan tanık Mehmet AKSOY’un Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından alınan 30.04.2009 tarihli beyanında; “17 Temmuz 1994 yılında Cizre ilçesinde merkez jandarma karakol komutanı olarak görev başladım. Benden önce Ahmet ÖZNALBANT bey görevli idi. Ben göreve başladımdı ilçe jandarma komutanımız Cemal TEMİZÖZ binbaşımızdı.
Benim görev yaptığım sırada, sorgu ekibi diye bilinen Selim Hoca, Tuna, Yavuz, Cabbar isimli kişiler ile sivil olan isimlerini bilmediğim 2-3 kişi daha vardı. Bunlar sorgu işlemlerinin tamamını hallederlerdi. Yani terör ile alakalı tüm adli işlemleri yani gözaltına alma, bırakma, sorgu, savunma alma ve adliyeye götürme işlemlerini bahsettiğim bu 6-7 kişilik sivil ekip hallederdi. Biz normal adli vakalarla alakalı işlemleri halleder ayrıca emniyet ve asayişle alakalı tüm işlemleri ikmal ederdik. Ayrıca Cizrenin merkezinde bulunan köprü ile Cudi mahallesinin fiili olarak tüm güvenlik ve asayiş işlemleri bizdeydi. Ayrıca yol emniyetinide biz sağlıyorduk. Yine birliğin yakın korunma hizmetleride bize aitti.
Bu sorgu ekibinin beyaz renkli bir renault marka araçları vardı. Ama bu araç bizim jandarmamızın envanterinde yoktu. O aracın ne şekilde temin edildiğini ben bilemem, fakat fiilen genellikle bu aracı kullanırlardı. Bizim bu sorgu ekibi ile belki haftada bir iki defa görüşmemiz ya olurdu ya olmazdı. Çünkü o grupla bir samimiyetimiz yoktu. Ben bu kişilerin gerçek isimlerinide bilmem.
Bizim karakol teşkilat kadromuzda sorgu diye bir birimimiz o dönemde yoktu. Ama fiilen devam eden böyle bir birim vardı. Neden vardı bilemem.
Ben gittiğimde Kamil ATAĞ hem korucu başı hemde belediye başkanı idi. Kamil ATAĞ ile komutanımız Cemal TEMİZÖZ sık sık görüşürlerdi samimi olduklarını biliyorum ama ne konuştuklarını bilmem.
Benim dönemimde bir kısım faili meçhul olaylar oldu. Mesela Abdurrahman AKYOL isimli kişinin öldürüldüğünde olay yerine gidip tutanak tutmuştuk. Fakat o zaman faili bulunamadı. Bir de yine belediyede çalışan bir kişi vücudundan birden fazla defa kaleşnikof silahla vurulmuştu. Yine bir kişide enseden iki kurşunla vurulmuştu. Bu olayın gündüz olduğunu hatırlıyorum.
Bizim karakolumuza ait nezarathane defteri ve vukuat raporları yani terör suçlarına ilişkin bu işlemler sorgu ekibine aitti ve fiilen onlar yürütürdü.
Sorgu ekibinde olan itirafçılardan Cizreli olan Abdulhakimi hatırlıyorum. Ama diğerlerini tanımıyorum fakat sürekli görürdüm. Bu şahısların hiç biri karakolda kalmıyorlardı. Tahmin ediyorum Cizre merkezinde bir yerlerde kalıyorlardı.
Sorgu ekibi şüphelileri aldığında yada bıraktığında bize hiç bir şekilde bilgi vermiyorlardı. Bu şahıslar bize bilgi vermezlerdi. Sadece ilçe jandarma komutanımız olan Cemal TEMİZÖZ'e bilgi verir, tüm talimatlarıda ondan alırlardı. Bizim ile hiç bir irtibatları yoktu. Ben Cemal TEMİZÖZ ile birlikte bu şahısların bir yere gittiğini görmedim. Yanlız operasyonlar sırasında gittiğini biliyorum.
O yıllarda Cizre merkezinde yada civarında faili meçhul olaylara ilişkin olarak hiç kimse ifade vermediği gibi görenlerde korkarak kaçıyorlardı, o yüzden bir çok olayda tüm gayretimize rağmen olayları aydınlığa kavuşturamadık. Benim söyleyebilekceklerim bunlardan ibarettir.”Dediği.

Yukarda anlatılan eylem tarihlerinde Cizre ilçesi merkez jandarma karakol komutanı olarak görev yapan tanıkların alınan tanık beyanlarının, gizli tanıklar TÜKENMEZ KALEM, SOKAKLAMBASI ve tanık Mehmet Nuri BİNZET’in beyanları ile eylem evraklarına paralellik arz ettiği.
Yukarda anlatılan eylemlerde; Maktullerin gözaltına alınmaları, alan kişilerin aynı kişiler olması, beyaz renkli Renault marka bir araç ile alınmaları, kaleşnikof tüfeği ya da tabanca ile öldürülmeleri, benzer yerlerde öldürülmeleri, öldürüldükten sonra birçoğunun özensiz 8-10 cm toprak altına üzerine taş koyulmak suretiyle gömülmeleri, üzerlerinden kimlik belgelerinin çıkmaması gibi verilerin benzerlik arz ettikleri,
Yukarda anlatılan öldürme eylemlerinden birçoğunun adli evraklarının eylemden kısa bir süre sonra görevsizlik kararı ile Diyarbakır DGM Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine rağmen, gizli tanık beyanları ile birebir uyumlu olduğu. Yer, zaman, kişi, olay şekli, olayda kullanılan silah ve sonuçları itibariyle eylem içerisinde olmayan bir kişinin bu bilgileri bilmesinin mümkün olmadığı, bundan dolayı gizlik tanıklar SOKAK LOMBASI ve TÜKENMEZ KALEM ile tanık Mehmet Nuri BİNZET’in beyanlarının doğruluk arz ettiğinin değerlendirildiği,

???ŞÜPHELİ SAVUNMALARI:….??????????????
????????????



Talimatımız üzerine, 1990-2000 yılları arasında Cizre ilçesinde meydana gelen faili meçhul olaylara ilişkin Cizre Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlettirilen tabloya göre;
1993-1994-1995 yıllarında toplam 48 adet faili meçhul adam öldürme dosyasının varlığından bahsedilip, 1996-1997 yıllarında ise toplam faili meçhul adam öldürme dosya sayısının 7 olduğunun dikkat çekici olduğu,
Böylece tüm değerlendirmeler ışığında şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün liderliğinde 1993 yılından itibaren Cizre ilçesinde suç işleyen bir teşekkül meydana getirdiği, bu teşekkülün mensuplarının şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün talimatı ile kasten öldürmede dahil olmak üzere bir çok suç işledikleri, bu teşekkülün amaçladıkları suçların işlenmesi sırasında terörle mücadele edilmesi amacıyla devlet tarafından kendilerine sağlanan her türlü imkanıda kullandıkları, mevcut delillerden anlaşıldığı,

Şüphelilere atılı bulunan suç işlemek için teşekkül oluşturmak ve mensubu olmak suçu ile alakalı öğretideki değerlendirmelere baktığımızda;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 01/02/2000 gün ve 8/299-1 sayılı kararında 765 sayılı TCK’nun 313 maddesinde düzenlenen suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak suçunun unsurları: “Suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturmak suçun maddi öğesidir. Teşekkül ise iki veya daha çok kişinin birlikte cürüm işlemek amacıyla birleşmeleridir. Maddede öngörülen suç hazırlık hareketlerinin cezalandırıldığı, bir tehlike suçu olup, düzenlemeyle, müstakbel suçları önleme amacı güdülmüştür. Yasanın amacı basit bir birleşme olmayıp kamu için tehlike yaratacak birleşmeyi cezalandırmaktır, suçu basit birleşmeden ayıran devamlılık, birden fazla suç için bir araya gelme ve sürekliliktir” şeklinde belirttiği,
5237 sayılı TCK yürürlüğe girdikten sonra “suç işlemek amacıyla örgüt kurma” suçunun düzenlendiği TCK’nun 220. maddesi ile alakalı olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu verdiği 3.4.2007 gün ve 10/253-80 sayılı kararında bu suçun unsurlarını; “suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçundan bahsedilebilmesi için,
a) Üye sayısının en az üç veya daha fazla kişi olması,
b) Üyeler arasında gevşek te olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır. Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır.
c) Suç işleme amacı etrafında fiili bir birleşme yeterli olup örgütün varlığının kabulü için suç işlenmesine gerek bulunmadığı gibi işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibarıyla somutlaştırılması mümkün olmakla birlikte zorunluluk arzetmemektedir. Örgütün faaliyetleri çerçevesinde suç işlenmesi halinde fail örgütteki konumuna göre üye veya yönetici sıfatıyla cezalandırılmasının yanında ayrıca işlenen suçtan da cezalandırılacaktır.
d) Örgüt niteliği itibarıyla devamlılığı gerektirdiğinden, kişilerin belli bir suçu işlemek veya bir şuç işlemek için bir araya gelmesi halinde örgütten değil ancak iştirakten sözedilebilecektir.
e) Amaçlanan suçları işlemeye elverişli üye, araç ve gerece sahip olunması gerekmektedir” şeklinde gösterdiği,
Bundan başka cürüm işlemek için teşekkül oluşturma suçlarına bakmakla görevli Yargıtay 8. Ceza Dairesinin hem 765 sayılı TCK hem de 5237 sayılı TCK düzenlemelerine ilişkin kararlarında da suçun unsurlarına ilişkin tespitlere yer verildiği, bu kapsamda;
27.12.2001 gün ve 13322-17611 sayılı kararda; “dava konusu olayın kendi içindeki sürekliliği ve sanıkların aralarındaki teşkilatlı işbirliği ve sanıklar haklarındaki diğer davalar da dikkate alındığında TCK. nun 313. maddesinde tanımı yapılan çete oluşturmak suçunun tüm unsurlarıyla oluştuğu….” ,
12.7.2001 gün ve 2198-12855 sayılı kararda; “Yaşar K. liderliğinde bir örgütlenme disiplini ve dayanışması içinde bir araya gelip, onun emir ve talimatıyla alacaklarını tahsil edemeyen alacaklıları bulup, onlardan ellerindeki çek ve bonoları alıp, değişen yüzdelerle cebir, şiddet uygulayarak tahsilat işini üstlendikleri, eylemlerini gerçekleştirmek için silahlanıp, borçluları telefonla, bizzat ve hatta silahla tehdit ederek zor kullandıkları, işyerini kurşunlayarak tahsilatı gerçekleştirdikleri, ödeyemeyenlerden haraç aldıkları….olması nedeniyle eylemlerinin TCK.nun 3l3. maddesindeki suçu oluşturduğu…” ,ve aynı mahiyette 8.11.2001 gün ve 12280-15756 sayılı şeklinde kararların olduğu,
Yine aynı Daire 15.1.2002 gün ve 16176-125 sayılı kararında, soruşturmamıza konu olayda olduğu gibi devlet imkanlarını oluşturdukları teşekkülde suç işlemek amacıyla kullanan görevlilerin de yeraldığı bir teşekkülle ilgili olarak ; “Susurluk kazasından sonra Mehmet Ö. sahte kimlikli şahsın, yurt dışında uyuşturucudan mahkum olmuş ve yurt içinde de katliam sanığı olarak aranan Abdullah Ç.olduğunun anlaşılması, araçı kullananın Emniyet görevlisi, araç sahibinin de Milletvekili olması karşısında, söz konusu kazanın, ilk değerlendirmede dahi olayın derinliğine, devlet içini de kapsayacak şekilde çok yönlü araştırılmasını gerekli kılmakla, bu bağlamda yapılan soruşturmalarda, ulaşılan bilgi ve belgelerin olayın arkasındaki ilişkilerin çözülmesinin güç, karmaşık ve duyarlı makamları ve görevlileri de kapsayacak ölçüde olduğunu ortaya çıkardığı, haklarında mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar dışındaki kimi görevliler ile bunlara yardım edenlerin yargı önüne çıkarılmaları görevi devletin yetkili organlarında olmakla birlikte emniyet teşkilatında görevli olup haklarında kamu davası açılan sanıkların terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde ve kendi çıkarlarını gözeterek her türlü yasa dışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek yanlarına kamu görevlisi olmayan kumarhane işleticisi, uyuşturucu kaçakçısı, ile katliam sanığı ve hükümlüsünü de alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içinde hareket edip çeteleşme sürecine girmeleriyle eylemlerinin suç tarihi itibariyle TCK.nun 313. maddesindeki suçu oluşturmasının ötesinde Anayasanın 6. maddesindeki “Hiçbir kimse veya organ kaynağını Anayasadan almayan bir devlet yetkisi kullanamaz” hükmüne karşın bir örgütlenme ve yetki kullanımı yoluna gittiklerinin görüldüğü, bunun ise hukuk devleti kuralları içinde savunulur yerinin olamayacağı, terörle mücadele adı altında da olsa açıklandığı gibi hukuk dışı bir örgütlenme ile devletin meşru güçleri gibi güç kullanarak yürürlükteki yasalar yerine kendi güç ve kuralları ile sözde yasalar oluşturmanın, devleti, hukuk devleti olmaktan çıkaracağı, bu koşullarda da güçlünün sözünün geçtiği, nerede başlayıp nerede sona ereceği belli olmayan her türlü yasadışılığın egemen olduğu bir sistem oluşacağı, sonuçta yurttaş-devlet ilişkisinde hukuk kuralları yerine korku ve kaygının geçerli olacağı, bunun da bir Anayasa ve Yasa ihlalinin ötesinde tam bir hukuk ihlali niteliği taşıyacağı ve hukuk devletinin bütünü ile ortadan kalkması sonuçunu doğuracağı göz önüne alındığında mahkemenin sanıkların eylemlerini TCK.nun 313. maddesine uyar niteliktedir” tespitini yaptığı, Yargıtay 8. Ceza Dairesinin bu olaya ilişkin yaptığı ve yukarıda açıklanan tespitlerin gerek yapılanma gerekse kullanılan yöntemler açısından neredeyse tamamının olayımızda şüphelilerin oluşturduğu teşekkül açısından da büyük benzerlikler gösterdiği,
5237 sayılı TCK yürürlüğe girdikten sonra da 4.6.2007 gün ve 3981-4415 sayılı kararda; “tam bir işbirliği, eylemli paylaşım anlayışı ve disiplinli biçimde hareket edip amaçları doğrultusunda hareket ettikleri, örgütün yapısı, sahip olduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olduğunun anlaşılması karşısında sanıklar ….hakkında 5237 sayılı TCK’nun 220/1 madde ve fıkrası uyarınca hüküm kurulmasında bir isabetsizlik yoktur” denildiği, aynı Dairenin 19.11.2007 gün ve 8693-7884 ile 3.12.2007 gün ve 9222-8495 sayılı kararlarda da benzer açıklamalar yapıldığı,
Yukarıda verilen yargı kararları doğrultusunda tüm deliller değerlendirildiğinde, şüphelilerin meydana getirdikleri örgütlenmenin gerek 765 sayılı TCK.nun 313., gerekse 5237 sayılı TCK.nun 220. maddesinde düzenlenen suç işlemek amacıyla örgüt kurma ve bu örgüte üye olma suçlarını oluşturduğu sonucuna varıldığı,
Şüphelilere atılı bulunan Cürüm İşlemek İçin Teşekkül Oluşturmak ve Teşekkül Mensubu Olmak, Kasten Adam Öldürmek, Kasten Adam Öldürmeye Azmettirmek suçlarının 765 sayılı TCK’nun 313, 450/4-5 maddelerinde düzenlenip 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun atılı suçlarla alakalı düzenleme yapan maddelerinin lehe düzenlemeler içermediği, bu nedenle şüpheliler yönüyle 765 sayılı TCK’nun lehe olarak değerlendirildiği,
Şüphelilerin üzerlerine atılı bulunan Cürüm İşlemek İçin Teşekkül Oluşturmak veya Bu Teşekküllerin Mensubu Olmak suçunun suç tarihi itibariyle 765 sayılı TCK’nun 313 maddesinde düzenlendiği, bu suç tipi ile alakalı soruşturma yapma görevinin 5190 sayılı yasa gereğince o tarihlerde kurulu DGM Cumhuriyet Başsavcılıklarına ait olduğu, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun Suç İşlemek Amacıyla Örgüt Kurma suçunu 220 maddesinde düzenlediği, aynı tarihte yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nun 250 maddesinde bu suç tipi ile alakalı soruşturma yapma görevinin CMK’nun 251 maddesi gereğince Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından CMK 250. Maddesindeki suçları soruşturma görevli Cumhuriyet Başsavcılıklarının görevinde olduğu,
CMK’nun 250/3 fıkrasına göre 1. Fıkrada belirtilen suçları işleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu kanun ile görevlendirilmiş, ağır ceza mahkemelerinde yargılanır şeklinde düzenleme içerdiğinin anlaşıldığı,

SONUÇ VE İSTEM:
Şüphelilerin üzerlerine atılı bulunan suçlardan dolayı ayrı ayrı değerlendirilmesinde;
Şüpheli Cemal TEMİZÖZ:
Şüpheli Cemal TEMİZÖZ’ün yukarda detayları anlatıldığı şekilde Cürüm İşlemek için Teşekkül Meydana Getirmek, Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkül Mensuplarını Azmettirmek suretiyle Ramazan ELÇİ, Abdullah EFELTİ, İbrahim ADAK, Mehmet Gürri ÖZER, İbrahim DANIŞ, Yabancı uyruklu (arap) bir erkek şahıs, Abdurrahman AFŞAR, İzzet PADIR, Abdullah ÖZDEMİR, Mustafa AYDIN, Süleyman GASYAK, Abdulaziz GASYAK, Yahya AKMAN, Ömer CANDORUK’u öldürmek suçlarını işlediği aşağıda dökümü yapılan delillerden anlaşılmakla,
1. Şüphelinin Cürüm İşlemek için Teşekkül Meydana Getirmek suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 313/2-3-4,40 maddeleri uyarınca,
2. Şüphelinin oluşturduğu, Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkül Mensuplarını Azmettirmek suretiyle maktüller Ramazan ELÇİ, Abdullah EFELTİ, İbrahim DANIŞ, Yabancı uyruklu (arap) bir erkek şahıs, Abdurrahman AFŞAR, Mustafa AYDIN’ı öldürtmek suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 64/2, 450/4, 40,31, 33 maddeleri uyarınca maktül ve EYLEM SAYISI OLAN 6 (ALTI) DEFA,
3. Şüphelinin oluşturduğu, Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkül Mensuplarını Azmettirmek suretiyle maktüller İbrahim ADAK, Mehmet Gürri ÖZER, İzzet PADIR, Abdulah ÖZDEMİR, Süleyman GASYAK, Abdulaziz GASYAK, Yahya AKMAN, Ömer CANDORUK’u öldürtmek suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 64/2, 450/4-5, 40,31, 33 maddeleri uyarınca EYLEM SAYISI OLAN 3 (ÜÇ) DEFA,

Şüpheli Kamil ATAĞ:
Şüpheli Kamil ATAĞ’ın yukarda detayları anlatıldığı şekilde Cürüm İşlemek için Oluşturulan Teşekküle Katılarak Mensubu Olmak, Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkül Mensuplarını Azmettirmek suretiyle Ramazan UYKUR, Abdurrahman AKYOL, İhsan ARSLAN, Beşir BAYAR, Abdurrezak BİNZET, İzzet PADIR, Abdullah ÖZDEMİR’i öldürtmek suçlarını işlediği aşağıda dökümü yapılan delillerden anlaşılmakla,
1. Şüphelinin Cürüm İşlemek için Oluşturulan Teşekküle Katılarak Mensubu Olmak, suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 313/2-3,40 maddeleri uyarınca,
2. Şüphelinin oluşturduğu, Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkül Mensuplarını Azmettirmek suretiyle maktüller Ramazan UYKUR, Abdurrahman AKYOL, İhsan ARSLAN, Beşir BAYAR, Abdurrezak BİNZET’ı öldürtmek suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 64/2, 450/4, 40,31, 33 maddeleri uyarınca maktül ve EYLEM SAYISI OLAN 5 (BEŞ) DEFA,
3. Şüphelinin oluşturduğu, Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkül Mensuplarını Azmettirmek suretiyle maktüller İzzet PADIR ve Abdulah ÖZDEMİR’i öldürtmek suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 64/2, 450/4-5, 40,31, 33 maddeleri uyarınca,

Şüpheli Temer ATAĞ:
Şüpheli Temer ATAĞ’ın yukarda detayları anlatıldığı şekilde Cürüm İşlemek için Oluşturulan Teşekküle Katılarak Mensubu Olmak, Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkülün Mensubu Olarak Maktüller Ramazan UYKUR ve Abdurrahman AKYOL’u Kasten Öldürmek suçlarını işlediği aşağıda dökümü yapılan delillerden anlaşılmakla,
1. Şüphelinin Cürüm İşlemek için Oluşturulan Teşekküle Katılarak Mensubu Olmak, suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 313/2-3,40 maddeleri uyarınca,
2. Şüphelinin Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkülün Mensubu Olarak maktüller Ramazan UYKUR ve Abdurrahman AKYOL Kasten Öldürmek suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 450/4, 40,31, 33 maddeleri uyarınca maktül ve EYLEM SAYISI OLAN 2 (İKİ) DEFA,


Şüpheli Adem YAKİN:
Şüpheli Adem YAKİN’in yukarda detayları anlatıldığı şekilde Cürüm İşlemek için Oluşturulan Teşekküle Katılarak Mensubu Olmak, Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkülün Mensubu Olarak Maktüller Abdulhamit DÜDÜK, İhsan ARSLAN, Mustafa AYDIN, Yabancı uyruklu (arap) bir erkek şahıs, Süleyman GASYAK, Abdulaziz GASYAK, Yahya AKMAN, Ömer CANDORUK’u Kasten Öldürmek suçlarını işlediği aşağıda dökümü yapılan delillerden anlaşılmakla,
1. Şüphelinin Cürüm İşlemek için Oluşturulan Teşekküle Katılarak Mensubu Olmak, suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 313/2-3,40 maddeleri uyarınca,
2. Şüphelinin Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkülün Mensubu Olarak maktüller Abdulhamit DÜDÜK , İhsan ARSLAN, Mustafa AYDIN, Yabancı uyruklu (arap) bir erkek şahıs, Kasten Öldürmek suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 450/4, 40,31, 33 maddeleri uyarınca maktül ve EYLEM SAYISI OLAN 4 (DÖRT) DEFA,
3. Şüphelinin oluşturduğu, Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkül Mensuplarını Azmettirmek suretiyle maktüller Süleyman GASYAK, Abdulaziz GASYAK, Yahya AKMAN, Ömer CANDORUK’u öldürmek suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 64/2, 450/4-5, 40,31, 33 maddeleri uyarınca


Şüpheli Hıdır ALTUĞ:
Şüpheli Hıdır ALTUĞ’un yukarda detayları anlatıldığı şekilde Cürüm İşlemek için Oluşturulan Teşekküle Katılarak Mensubu Olmak, Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkülün Mensubu Olarak Maktüller İbrahim ADAK, Mehmet Gürri ÖZER, Mustafa AYDIN, Süleyman GASYAK, Abdulaziz GASYAK, Yahya AKMAN, Ömer CANDORUK’u Kasten Öldürmek suçlarını işlediği aşağıda dökümü yapılan delillerden anlaşılmakla,
1. Şüphelinin Cürüm İşlemek için Oluşturulan Teşekküle Katılarak Mensubu Olmak, suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 313/2-3,40 maddeleri uyarınca,
2. Şüphelinin Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkülün Mensubu Olarak maktüller Mustafa AYDIN Kasten Öldürmek suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 450/4, 40,31, 33 maddeleri uyarınca,
3. Şüphelinin Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkülün Mensubu Olarak maktüller İbrahim ADAK, Mehmet Gürri ÖZER, Süleyman GASYAK, Abdulaziz GASYAK, Yahya AKMAN, Ömer CANDORUK’u Kasten Öldürmek suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 450/4-5, 40,31, 33 maddeleri uyarınca EYLEM SAYISI OLAN 2 (İKİ) DEFA,


Şüpheli Fırat ALTIN (Abdulhakim GÜVEN):
Şüpheli Fırat ALTIN’ın (Abdülhakim GÜVEN) yukarda detayları anlatıldığı şekilde Cürüm İşlemek için Oluşturulan Teşekküle Katılarak Mensubu Olmak, Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkülün Mensubu Olarak Maktüller Abdulhamit DÜDÜK, Mustafa AYDIN, Süleyman GASYAK, Abdulaziz GASYAK, Yahya AKMAN, Ömer CANDORUK’u Kasten Öldürmek suçlarını işlediği aşağıda dökümü yapılan delillerden anlaşılmakla,
1. Şüphelinin Cürüm İşlemek için Oluşturulan Teşekküle Katılarak Mensubu Olmak, suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 313/2-3,40 maddeleri uyarınca,
2. Şüphelinin Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkülün Mensubu Olarak maktüller Abdulhamit DÜDÜK ve Mustafa AYDIN’ı Kasten Öldürmek suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 450/4, 40,31, 33 maddeleri uyarınca EYLEM SAYISI OLAN İKİ DEFA,
3. Şüphelinin oluşturduğu, Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkül Mensuplarını Azmettirmek suretiyle maktüller Süleyman GASYAK, Abdulaziz GASYAK, Yahya AKMAN, Ömer CANDORUK’u öldürmek suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 64/2, 450/4-5, 40,31, 33 maddeleri uyarınca

Şüpheli Kukel ATAĞ:
Şüpheli Kukel ATAĞ’ın yukarda detayları anlatıldığı şekilde Cürüm İşlemek için Oluşturulan Teşekküle Katılarak Mensubu Olmak, Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkülün Mensubu Olarak Ramazan UYKUR’u Kasten Öldürmek suçlarını işlediği aşağıda dökümü yapılan delillerden anlaşılmakla,
1. Şüphelinin Cürüm İşlemek için Oluşturulan Teşekküle Katılarak Mensubu Olmak, suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 313/2-3,40 maddeleri uyarınca,
2. Şüphelinin Suç İşlemek İçin Oluşturulan Teşekkülün Mensubu Olarak maktüller Ramazan UYKUR’u Kasten Öldürmek suçundan dolayı eylemine uyan ve lehe olan 765 sayılı TCK’nun 450/4, 40,31, 33 maddeleri uyarınca ,


Şüphelilerin üzerlerine atılı bulunan suçlardan dolayı CMK 250, 251 maddeleri gereğince yetkili ve görevli olan mahkemenizce yargılanmalarının yapılarak şüphelilerin yukarda kendi bölümlerinde belirtildiği şekilde AYRI AYRI CEZALANDIRILMALARINA karar verilmesi,
Şüpheli Kukel ATAĞ’ın üzerine atılı suçun hukuk ve mahiyeti mevcut delil durumu ve öngördüğü cezanın alt sınırı nazara alınarak tensip ile birlikte tutuklanması için yakalama kararı çıkartılması,
Tutuklu şüphelilerin tutukluluk sürelerinin 15.07.2009 tarihi itibariyle değerlendirilmesi, kamu adına TALEP ve İDDİA olunur.

Ergün TOKGÖZ
(CMK 250 Mad ile Yet)
Cumhuriyet Savcısı-38240



DELİLLER :
- Otopsi raporları
- Olay tutanakları
- Ekspertiz roporları
- Mağdur Müşteki ifadeleri
- Tanık ifadeleri
- Gizli tanık ifadeleri
- Telefon tapesi
- Adli emanette bulunan mermi kovanları çekirdekleri
- Cizre adli emanetinde bulunan maktül Ömer CANDORUK’a ait ehliyet
- ATK raporları
- Doktor raporları
- Keşif tutanakları ve bilirkişi raporları
- ….l öldürülmesi ile alakalı Cumhuriyet Başsavcılığımızın ….. numaralı dosyası yada Cizre Cumhuriyet Başsavcılığının. ….. dosyası
- Şüpheli savunmaları
- Nüfus ve sabıka kayıtları

111 Sayfalık Temizöz iddianamesi (Pdf, 697 kB) | 111 Sayfalık Temizöz iddianamesi (Word, 688 kB)

Konuyla ilgili manşet haberimiz

ŞOK! TSK'daki Fetö'den darbe

15.07.2016 22:46 Türkiye, 15 Temmuz saat 22:00'den beri şok dakikalar yaşıyor.. İlk önce Jandarmadan bazı birliklerin İstanbul'un iki yakasını birbirine bağlayan köprüleri tanklarla ulaşıma kapattığı haberleri geldi. İlerleyen dakikala..
Tamamı 15.7.2016

İşte çılgınlıklarının nedeni

17.07.2016 14:13 TSK'daki Fetö'cülerin darbe girişimi "çılgınca" ve "gözü dönmüş" olarak değerlendiriliyor. Bir çok detay bu değerlendirmeye yol açıyor. Örneğin Meclis'in bombalanması.. Örneğin TRT'yi ele geçirirken canlı yayında darbe..
Tamamı 17.07.2016

İşte Paralel'in 81 il imamı

20.01.2015 21:02 Fetullah Gülen cemaatinin Marmara bölge imamı ile birlikte 8 il imamı olduğu iddia edildi. Bu isimlerin fotoğraflı özgeçmişleri yayınlandı. Bu imamların bir devlet memuru gibi terfi alarak kademe kademe yükseldiği iddia ediliyor..
Tamamı 20.01.2015

Paralel'e de Ergenekon'a da hayır

11.03.2014 14:52 Türkiye'de dün yargıda şiddetli bir deprem yaşandı. Daha önce benzeri yaşanmayan bu depremin merkez üssü, Ergenekon davasına bakan özel yetkili İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi oldu. Ergenekon davasına bakan İstanbul ..
Tamamı 11.3.2014

Büyükanıt: Huzurum kalmadı!

19.12.2015 23:00 Abdullah HARUN / kontrgerilla.com - 27 Nisan e-muhtırası soruşturmasında 'şüpheli' olarak sorgulanan dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'ın ifadesi ortaya çıktı. Kontrgerilla.com'un ulaştığı iki sayfalık ifaded..
Tamamı 19.12.2015

Fehmi Koru sitemize taş attı

12.10.2015 19:46 Maişet derdi nedeniyle yaklaşık 1 yıldır günlük yerine haftalık haber girişine geçmek zorunda kaldık. Dikkat edenler bunu farketmiştir. Saatlerdir süren bu haftalık haber girişini de az önce tamamlamış ve internet..
Tamamı 12.10.2015

Şok!!! Savcı Öz yurtdışına kaçtı

18.08.2015 20:19 HSYK tarafından haklarında terör örgütü üyeliği suçlamasıyla soruşturma başlatılan, ardından mahkemece yakalama kararı çıkarılan savcılar Zekeriya Öz ve Celal Kara'nın yurtdışına kaçtıkları ortaya çıktı. Mahkeme eski s..
Tamamı 18.08.2015

Balyoz Planı gerçek: 7 beraate itiraz

09.10.2016 13:55 Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Orgeneral Çetin Doğan'ın da aralarında bulunduğu 7 sanığın beraat kararının bozulması yönünde görüş bildirdi. 6 Ekim'de yaşanan gelişmeye göre, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı adına B..
Tamamı 9.10.2016

Belgesel: Gezi'nin ardındakiler

24.06.2013 11:20 Taksim Gezi olaylarına katılanlar.. Haber, açıklama ve attıkları twitlerle destek verenler.. 'Çapulcu' olduklarını açıkça belirtenler.. 'Mesele Gezi değil sen hala anlamadın mı?' diyerek hükümeti bir ayaklanma ile devirmeye destek verenler..
Tamamı 24.06.2013

7 sanıklı Balyoz davası kapandı mı?

16.12.2018 11:00 İstanbul'da, Fetö yargısının etkin olduğu dönemde açılan ve 237 sanığın müebbet hapse mahkum edildiği, Fetö ile mücadelenin başlamasının ardından davanın kumpas olduğuna dair somut delillerin ortaya çıkması üzerine..
Tamamı 16.12.2018

Humeyni planı suya düştü

08.11.2014 13:58 Yıllardır ABD'de yaşayan Türk vatandaşı Fetullah Gülen'in Türkiye'ye dönmekten kesinlikle vazgeçtiği ileri sürülüyor. Gülen cemaatinin liderliğini yapan Fetullah Gülen, kendisine DGM tarafından dava açılmadan hemen önc..
Tamamı 8.11.2014

Gülen: 28 Şubat MGK'sı sevaptı

01.11.2014 17:35 Erdoğan'ın ilk kez 'Cumhurbaşkanı' sıfatıyla başkanlık ettiği Ekim ayı MGK toplantısı 10 saati aşarak en uzun MGK rekorunu kırdı. 28 Şubat süreci kararlarının alındığı MGK toplantısı ise 8 saat sürmüştü. MGK'da paralel..
Tamamı 1.11.2014

Ayrıntılarıyla 7 Şubat krizi

08.02.2014 15:18 Tarih: 7 Şubat 2012.. Ankara, Cumhuriyet tarihinde benzeri görülmemiş bir olayla sarsıldı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 MİT yöneticisi hakkında savcılık tarafından yakalama kararı çıkartıldı.. Sabah gazetesinden A..
Tamamı 8.2.2014

Beddua etti, suç duyurusu yağdı

27.01.2014 13:03 Fetullah Gülen'in avukatı: Psikolojik harekâtta yeni aşamaya geçildi.. Fetullah Gülen Hocaefendi'nin avukatı Nurullah Albayrak, müvekkili hakkında ortaya atılan iftiraların suç duyurusu şeklinde yargıya taşınması suret..
Tamamı 27.1.2014

Paralel Yapı = P2 Locası

14.01.2014 15:48 Gülen cemaatinin lideri Fethullah Gülen'in paralel yapıyı uzaktan yönetmek için yaptığı telefon görüşmeleri bugün internette yayınlandı. (1) Görüşmelerde Gülen'in, bir dini cemaat liderinin ötesine geçerek siyaset..
Tamamı 14.1.2014

Özkök ve Yalman'dan şok inkar

03.11.2014 19:23 Balyoz davasında Anayasa Mahkemesi'nin verdiği 'hak ihlali' kararı üzerine yeniden yargılama başladı. Duruşma, Anadolu 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Anadolu Adalet Sarayı'ndaki 450 kişilik Şehit Hakan Kılıç Konferans Salo..
Tamamı 3.11.2014

Yabancı vakıflara suç duyurusu

02.12.2013 16:57 Sivil Toplum Kuruluşu Adalet Platformu, Türkiye'de faaliyet gösteren yabancı vakıflar hakkında, yasak olmasına karşın Türkiye'deki siyasi olaylara müdahale ettikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusund..
Tamamı 2.12.2013

Düşünen adam da olacak mı?

19.06.2013 17:17 Taksim Gezi olayları 19 günlük bir süreç sonra polisin Gezi parkını boşaltmasıyla sona erdi. Ancak artçı gelişmeler sürüyor. İki gündür 'duran adam' eylemi gündemde. Hükümeti protesto eden ve Gezi eylemcilerine destek ..
Tamamı 19.6.2013

Fetö'nün Şok Mangasına dava

21.11.2022 14:22 Ankara'da, Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'cü olmayan askeri öğrencilerin "şok mangası" yöntemiyle fiziki ve psikolojik şiddet uygulayarak okulu bırakmalarına neden oldukları ileri sürülen 8 eski asker hakkında "işkence ..
Tamamı 21.11.2022

Kara Kuvvetleri: 80 Müebbet Onandı

29.11.2022 10:33 Ankara'da, FETÖ'nün darbe girişimi sırasında Kara Kuvvetleri Komutanlığı (KKK) karargahında yaşanan olaylara ilişkin aralarında 4 eski generalin de bulunduğu 132 sanıklı dava dosyasının istinaf incelemesi tamamlandı..
Tamamı 29.11.2022

Kars: 12 Müebbetin Gerekçesi

30.11.2022 13:13 Kars'ta, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimine katıldıkları ve örgütün kentteki sözde 'ana komuta kademesi'nde yer aldıkları iddia edilen, aralarında örgütün sözde 'sıkıyönetim komutanı' ve dönemin 14. Me..
Tamamı 30.11.2022

Yakalanan İlk Darbeciye Müebbet

29.11.2022 11:03 Bursa'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz hain darbe girişimi sırasında Bursa'da sözde 'sıkıyönetim komutanı' olmayı beklerken 'yakalanan ilk darbeci' olan dönemin İl Jandarma Komutanı Yurdakul Akkuş'un da..
Tamamı 29.11.2022

Darbeci Yaver'in Müebbeti Onandı

29.11.2022 10:43 Ankara'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimi akşamı Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın kaldığı oteli darbecilere bildirdiği belirlenen eski başyaver Ali Yazıcı'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet ile eski Dalaman Deni..
Tamamı 29.11.2022

Çatı Davada Müebbetler Değişmedi

29.11.2022 10:22 Ankara'da, Yargıtay'ın 15 Temmuz darbe girişiminden önce açılan FETÖ çatı davasında, örgütün tepe yöneticileri eski Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca, eski milletvekili İlhan İşbilen, keski Zaman Gazetesi İm..
Tamamı 29.11.2022

Askeri Hakimlere Müebbet Onandı

02.12.2022 09:55 Ankara'da, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Ankara 25. Ağır Ceza Mahkemesince FETÖ'nün darbe girişiminde yer alan dönemin Genelkurmay Başkanlığı adli müşavirleri Hayrettin Kaldırım ve Muharrem Köse'nin de aralarında bulundu..
Tamamı 2.12.2022

Poyrazköy Kumpası: 1. Dava Başladı

28.11.2022 13:39 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün "Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmat, Kafes eylem planı, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Amirallere Suikast" gibi davalardaki usulsüzlüklere ilişkin polis mem..
Tamamı 28.11.2022

Poyrazköy Kumpası: 2. Dava Yargıya

28.11.2022 15:42 İstanbul'da, kamuoyunda 'Poyrazköy davası' olarak bilinen dava ve soruşturmalarda görev alan 48 eski hakim ve savcı hakkında 'gizliliği ihlal', 'iftira', 'suç delillerini yok etme', 'kişisel verileri hukuka aykırı olar..
Tamamı 28.11.2022

1985'teki Sınav Hırsızlığına Dava

02.12.2022 12:37 Ankara'da, FETÖ irtibatı nedeniyle hakkında dava açılan eski Albay Cengiz C.'nin, 1985'te yapılan askeri lisesi sınav sorularını, 'örgüt abisi' aracılığıyla önceden aldığını itiraf etmesi, verdiği bilgilerin doğru çı..
Tamamı 2.12.2022

Pinhan Restaurant'a 9 Hapis

30.11.2022 12:08 İstanbul'da, Fetullah Gülen liderliğindeki terör örgütü (Fetö) adına faaliyetlerde bulunulduğu gerekçesiyle kayyum atanan örgütün karargahı konumundaki Maltepe Pinhan Restoran yapılanmasına dair 45 sanıklı davaya devam..
Tamamı 30.11.2022

Zırhlı Tugay Darbe davası

30.11.2022 12:40 İstanbul'da, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin aralarında muvazzafların da bulunduğu 28'si tutuklu 138 askerin 'kamu malına zarar verme' suçundan altışar yıl ile 'Anayasal düzeni ort..
Tamamı 30.11.2022

Darbede Valilik İşgali davası

30.11.2022 12:29 İstanbul'da, FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişiminde İstanbul Valiliğinin işgalini konu alan 90 sanıklı davada ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan eski Yarbay Recep Karaçam'ın yeniden yargılan..
Tamamı 30.11.2022

Donanma Darbe davası

28.11.2022 13:24 Kocaeli'de, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Donanma Komutanlığındaki eylemlere ilişkin davada dosyaları ayrılan 6'sı tutuksuz, 13'ü firari 19 sanığın yargılanmasına devam edildi..
Tamamı 28.11.2022

Adana Yasadışı Dinleme davası

21.11.2022 12:10 Adana'da, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyeliğinden hüküm giyen eski İl Emniyet Müdürü Ahmet Zeki Gürkan ile terörden sorumlu emniyet müdür yardımcısı İsmail Bilgin'in, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) mensubunu yasa ..
Tamamı 21.11.2022

Tır Kumpası Organizatörleri davası

21.11.2022 11:57 Adana ve Hatay'da MİT tırlarının durdurulması ve aranmasını organize ettikleri gerekçesiyle haklarında 2'şer kez ağırlaştırılmış müebbet ve 50 yıl 5'er ay hapis cezası istemiyle dava açılan Fetullahçı Terör Örgütü'nün ..
Tamamı 21.11.2022

13.08.2001'den beri ziyaretçi sayısı:
66.017.080