Mustafa Balbay'ın sivil darbe günlükleri
Emekli Oramiral Özden Örnek'ten sonra Cumhuriyet
gazetesi yazarı Mustafa Balbay'ın da darbeci generallerle yaptığı görüşmelerde
geçen olayları günlük şeklinde arşivlediği ortaya çıktı.
16.03.2009 - Emekli Oramiral Özden Örnek'ten sonra Cumhuriyet
gazetesi yazarı Mustafa Balbay'ın da darbeci generallerle yaptığı görüşmelerde
geçen olayları günlük şeklinde arşivlediği ortaya çıktı. Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Ankara
Temsilcisi Mustafa Balbay'ın bilgisayarında tuttuğu günlüklerden darbe planı
çıktı. Mustafa Balbay'ın sildiğini söylediği, ancak polisin aylarca uğraşarak
hard diskten kurtarmayı başardığı notları Tempo24 tarafından yayınlandı. Dönemin
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur başta olmak üzere bazı askeri
yetkili ve gazetecilerle yapılan görüşmelerin çok ayrıntılı not edildiği
günlüklerde inanılmaz ifadeler yer alıyor. Eruygur, hükümeti darbeyle yıkma
planını gazetecilerle tartışıyor. Basın mensuplarından biri Orgeneral Hilmi
Özkök'ü kastederek, "Sizin bir numara ile bu iş çok zor" diyor. Darbe
planlarının ayrıntılarıyla anlatıldığı günlüğün, ikinci iddianamenin temel
dayanaklarından biri olması bekleniyor.
Özden Örnek darbe günlüklerinin tam metni sitemizde, tıklayın
87 başlıkta günlüğün özeti
İşte Tempo24’ün haberinde
yer alan Mustafa Balbay’ın tartışılan günlüklerine ilişkin bütün başlıklar:
01. ÜLKENİN BATIŞINI MI SEYREDECEĞİZ, OLMAZ ÖYLE ŞEY
02. GAZETECİ: PAŞAM ÖZKÖK İLE KAFANIZDAKİLERİ YAPMAK ZOR
03. KUVVET KOMUTANLARI BLOK, AMA ÜSTÜNÜZ OLMAYINCA OLMUYOR
04. GAZETECİLERE: TSK SİZİN KAFANIZDAKİ ŞEYLERİ DÜŞÜNÜYOR
05. DARBE YAPIN DEMİYORUZ AMA ŞÖYLE BİR DURUŞ PAŞAM
06. GAZETECİ’DEN ERUYGUR’A: SİZ KARA KUVVETLERİ KOMUTANI OLURSUNUZ
07. İLKER BAŞBUĞ NASIL BİRİDİR. GENELKURMAY’DA ARTIK, BAŞKA SÖZE GEREK VAR MI?
08. ‘ÖZKÖK SOYADINDA SAKATLIK VAR’ ESPRİSİ
09. ERUYGUR: ÜÇ ARKADAŞIMLA BİRLİKTE YÜRÜME KARARI ALDIK
10. ARTIK BİZ YOLA ÇIKTIK
11. ZAMAN OLARAK NEDİR? AYLAR, HAFTALAR, GÜNLER?
12. AMASYA TAMİMİ GİBİ KESİN BİR BAŞLANGIÇ YAPILACAK
13. ERUYGUR’DAN BALBAY VE ÇÖLAŞAN’A: BLOK OLARAK İLERLEYECEĞİZ
14. İZLEME, DEĞERLENDİRME SAFHASI BİTTİ, UYARI AŞAMASI BAŞLADI
15. BU İŞİ 28 ŞUBAT’TA BİTİRECEKTİK, PLANLADIK, KARADAYI BİZİ UYUTTU
16. GERİ ADIM OLAMAZ, ARTIK BELLİ BİR DURUŞ GÖSTERİLDİ
17. ÖZKÖK VE HÜKÜMET GİTMELİ. İLK HAREKET 30-60 GÜN İÇİNDE
18. TÜMÜYLE BİR TEMİZLİK, SBF MEZUNU SUBAYLAR VAR
19. ERUYGUR: AKP’Yİ VAKİT KAYBETMEDEN PARÇALAMAK LAZIM
20. KEŞKE ESKİSİ GİBİ MÜDAHALE ETSEK. GEREKİRSE… YANİ..
21. AYTAÇ YALMAN: MEDYANIN ADAM EDİLMESİ, AKP’NİN BÖLÜNMESİ LAZIM
22. AB, MA BE DİNLEMEYİZ, NE AB’Sİ YAAA!
23. SEÇİM SONUCU YORUMU: FETHULLAH İKTİDARI
24. BALBAY: YALMAN, YAYINLAYACAĞI BİLDİRİYE BANA BAZI EKLERYAPTIRDI
25. YALMAN: MİLLET DEĞİL ÜMMET İRADESİ
26. YALMAN: ALTIMIZ İÇİN MESAJ VERMEMİZ GEREKİYOR
27. ERUYGUR: YAPILMASI GEREKEN KORKUTUP YERLERİNDE TUTMAK
28. MGK’DA YÜZLERİNDE KORKU VE İHANET VARDI
29. KILINÇ’TAN GÜL’E: SENİN YERİNDE OLSAM KARININ ÖRTÜSÜNÜ ÇIKARIRIM
30. BALBAY: AKP 2 ADIM ATTI, 1,5 ADIM GERİ ÇEKİLDİ, YARIM ADIM ÖNDELER
31. ERUYGUR: BU KÖPEKLER VAZGEÇMEYECEKLER
32. KILINÇ: AKP’Yİ SADECE YASAL ÖNLEMLERLE DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİL
33. ERUYGUR’UN ÖNÜNE AYIŞIĞI’NI, ÖRNEK’İN ÖNÜNE SERVETİNİ KOYMUŞLAR
34. HURŞİT TOLON: BÜYÜKANIT’IN GÖREVE GELİŞİ ENGELLENEBİLİR
35. BAŞBUĞ: BALBAY ANLAŞMAYI BOZDU, ÜZÜLDÜK
36. BALBAY: GEREĞİNİ YAPIYOR MUSUNUZ?
37. KESİN ÇÖZÜM İÇİN KAÇ YIL KALMAK GEREKİR? 2-3 YIL YETMİYOR
38. AMA PAŞAM HERKES SİZDEN BİR ŞEY BEKLİYOR
39. YALMAN: MEDYADA AYIKLAMA VAR
40. PAŞAM CİNER BİZDEN YANA...
41. ABD KÖPEKLEŞMİŞ İKTİDARA İSTEDİĞİNİ YAPTIRIYOR
42. ÖNCE BİRİ İNDİRELİM, SONRA HÜKÜMETİ
43. ERUYGUR: ÇANKAYA ÇOK KRİTİK BİR DURUMDA NE YAPAR?
44. ERUYGUR: BİZİM ABD’YE BUNLARIN O KADAR GĞÜÇLÜ OLMADIĞINI ANLATMAMIZ LAZIM
45. MUSTAFA ÖZBEK: YA İKTİDAR, YA DARBE
46. KOMUTAN TYSON’DAN YUMRUK YEMİŞ GİBİ OLDU
47. BÜYÜKANIT: BU SEÇMEN İRADESİ. HEP BİZE GÜVENİYORLAR, AMA NEREYE KADAR
48. GÜL’ÜN İNGİLİZCESİ GAKGUK İNGİLİZCESİ
49. ÇETİN DOĞAN O GÜNE HAZIRLANIYOR
50. ERUYGUR’DAN BALBAY’A: GÖREVİNİZİ YAPTINIZ. RAHATSIZIZ
51. ERUYGUR: KENDİMİ ZOR TUTUYORUM. 28 ŞUBAT’TA BU RÜTBEDE OLMALIYDIM
52. BÜYÜKANIT: SÖYLEYİN BALBAY BU MEDYA YAPISIYLA BUGÜN DARBE YAPILIR MI?
53. ERUYGUR: İRTİCA BÖYLE GİDERSE DEMOKRASİ TEHLİKEYE GİRER
54. HİLMİ ÖZKÖK’E ‘MOLLA’ YAKIŞTIRMASI
55. ERUYGUR: BİR ŞEY DENEDİK OLMADI, TOPLUM DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ NOKTADA DEĞİL
56. TEPEDEKİNE BİRAZ DOKUNMAK LAZIM ARTIK
57. NECDET TİMUR: KORKARIM YİNE MECBUR OLACAĞIZ
58. DOĞU AKTULGA: KOMUTANIM BU İŞ SOPAYLA OLUR, ÖTEKİ YOLLAR BOŞUNA
59. BALBAY: SİYASİLERİN TSK’YI İKİNCİ PLANA İTME PLANI DİKKAT ÇEKİYOR
60. NECDET TİMUR: ÖCALAN DA SİYASETİN BİR AYAĞI HALİNE GELECEK
61. ATİLLA ATEŞ: ABD’NİN ÇIKARI NEREDEYSE GÜLEN ORADA OKUL AÇMIŞ
62. BALBAY: 28 ŞUBAT DİYORSUNUZ AMA BU KEZ ATILACAK ADIM SONUÇ ALICI OLMALI
63. AKTULGA: 28 ŞUBAT YETERİNCE İLERİ GİTMEDİ
64. BALBAY: GENELKURMAY’IN TAKINDIĞI TUTUM KARŞI TARAFI CESARETLENDİRİYOR
OLMASIN
65. BU İŞ ENİNDE SONUNDA ORDU TARAFINDAN ÇÖZÜLECEK
66. KARADAYI’YA ‘BAŞBAKAN ERBAKAN’LA KONUŞMA’ UYARISI
67. DEMİREL ÇEKER BİTİRİR ADAMI
68. SOLCULAR ORDUDAN ATILDI MI GİDER, ÖTEKİLER İFTİRA EDER
69. SEZER: TOPLUMDAN BİR ŞEY ÇIKMALI, ORDUDAN DEĞİL!
70. SELÇUK: BU PARLAMENTO FAŞİZM GETİRİR SEZER: SİSTEMDEN UMUDU KESMEYİN
71. SELÇUK: SEÇİM İSTEMİYORUM, HERKES AMPUL PARTİSİNE ÇALIŞIYOR
72. SEZER: ASKERE DEĞİL TOPLUMA GÜVENİN
73. ÖZDEMİR ÖZOK BANA DOĞRU SÖYLEMEDİ
74. BALBAY’IN ÖNERİSİ: KIZILAY’DA TOPLANILSA, SİZ DE KATILSANIZ
75. O YERLERE GÜVENMEYİN, TOPLUMDAN ÇIKMALI HER ŞEY
76. SEZER’E TAVSİYE: REJİMİ TEHLİKEYE SOKUYORLAR, ANLADIKLARI DİLDEN KONUŞUN
77. HİLMİ CUMHURBAŞKANI OLURSA ORDU DAHA DA KARIŞIR
78. YAŞAR BÜYÜKANIT’I İSTEMEMİŞLER
79. NE GEREK VAR NEZAKETE, RECEP’E ÖYLE OLMAZ, DE
80. ŞEMDİNLİ’DE TEK SAVCIYI ALMAK YETMEZ, BAŞINDAKİNİ DE ALMAK GEREK
81. ŞENER ABİ ARADI, 'GÜÇ VERDİNİZ' DEDİM
82. KARA KUVVETLERİ’NE ‘GÜÇ VERDİNİZ’ TEŞEKKÜRÜ
83. ÇETİN PAŞA HAZIR! BU HÜKÜMET GÖTÜREMİYOR
84. AMELİYATIN NEDENİ O GÜNE HAZIRLIK
85. ŞENEL: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ASKIYA ALINMIŞTIR
86. ERUYGUR: BAYKAL ARADI, SİZDE BİR SARSILMA VAR DEDİ
87. ERUYGUR: BUNLARIN KAFASININ BİR TARAFI ÇÜRÜMÜŞ
Günlüklerdeki hemen her görüşmenin sonunda mavi renkle
ayrılan “DEĞERLENDİRME” bölümlerinin, soruşturma makamlarınca düşülen
notlar olduğunu tekrar anımsatalım. Soruşturma makamları, günlükteki görüşmenin
tarihi, kullanılan rumuzlarla kimlerin kastedildiği gibi notları “DEĞERLENDİRME”
başlığı altında metinlere ayrı ayrı eklemiş görünüyor.
JANDARMA’DA ŞENER ERUYGUR – GAZETECİ TOPLANTISI
10 Şubat 2004 salı günü
Etimesgut Jandarma Eğitim ve Spor Tesislerinde (JEST) sohbet..saat 17.15-20.00
arası..
ŞE (Şener Eruygur): arkadaşlar şöyle bir araya gelelim, ne oluyor, ne yapabiliriz, enerjimizi
nasıl birleştirebiliriz, bir konuşalım dedim... hepimiz farklı yerlerde aynı
şeyleri düşünen insanlarız ama, gücümüzü birleştirmediğimiz için bir sonuç
alamıyoruz... öte yandan da bu iktidar yapacağı her şeyi yapıyor..
Nedir, nasıl bir şey düşünüyorsunuz?
ŞE (Şener Eruygur): benim düşüncem şu... Birçok dernek var, gazeteciler var, memlekette olup
bitene duyarlı insan var... Bunları bir araya getirmek gerekiyor... Mesela siz
öncülük etseniz, burada üç kişi bir araya geldi, bu on olur, sonra 20 olur...
Derneklere yön verilir... toplumu biraz duyarlılığa sürüklemek lazım..
Valla paşam bu dediğiniz zor. Bu kuruluşları, kişileri bizlerin bir araya
getirmesiyle alınacak bir sonuç göremiyoruz biz... Bir de bu iş gazete anlamında
yazarlardan çok gazete yönetimlerinin işi... Şimdi biz yazdık, şu gazetede şu
kadar yazar, ötekinde bu kadar yazar... Köşelerinde yazarlar, ama sonuç
alınabilmesi için gazetenin bir yayın anlayışı olarak buna sahip çıkması lazım.O
zaman çoğalır bu iş... Geçmişte de böyle olmuştu... 28 şubat döneminde mesela..
ÜLKENİN BATIŞINI MI SEYREDECEĞİZ, OLMAZ ÖYLE ŞEY
ŞE (Şener Eruygur): arkadaşlar haklısınız da, ne yapacağız, ülke batıyor, size söyleyeyim... her
şey kayıp gidiyor... ne yapacağız, bu batışı hep birlikte izleyecek miyiz?
Olamaz böyle bir şey.
- o konuda haklısınız. Bizler de yazıyoruz... mesela Kıbrıs, gitti gider..
ŞE (Şener Eruygur): evet Kıbrıs gidiyor... İş onunla da kalmayacak, arkasından Ege gelecek,
sonra Güneydoğu'yu tartışılır hale getirecek... Gidiş bu... Ama öte yandan da
Anadolu’da bir potansiyel var. Bana gelen tepkilerden, gidince karşılaştığım
manzaradan bunu görüyorum... Bunu harekete geçirmenin yollarını bulmak lazım..
- Kıbrıs’ta ne yapılabilir?
ŞE (Şener Eruygur): şimdi biz Rauf DENKTAŞ'a büyük destek veriyoruz. Adam hakkını yememek lazım
kahramanca mücadele ediyor. hem içeriye karşı hem dışarıya karşı... örneğin ben
ayda en az 2-3 kez arıyorum kendisini, aman ha sağlam durun diyorum..
- New York’ta bir şeyler oluyor... bu aşamada ne yapmak lazım
ŞE (Şener Eruygur): tabii oradaki gelişmeleri izliyoruz. Çıkan sonuca göre bir şey yapmak
gerekiyor. Belki yazılı bir metin, belki bir bildiri gerekir, öyle bir şey
olabilir..
GAZETECİ: PAŞAM ÖZKÖK İLE KAFANIZDAKİLERİ YAPMAK ZOR
-Paşam sizi çok iyi anlıyoruz. Belki bizimle her şeyi bütün açıklığıyla
paylaşamayacaksınız ama, şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile sizin
kafanızdakileri yapmak çok zor... önce orada bir şey yapmak..
ŞE (Şener Eruygur): öyle mi görüyorsunuz?..
- Evet... Bu bir tek bizim görüşümüz değil. inanın buna. Sokakta her yerde
insanlar böyle konuşuyor..
ŞE (Şener Eruygur): nasıl konuşuyor?
- Yani sizin de kulağınıza gelen şeyler... İşte cumhurbaşkanlığı adaylığıyla
tavladılar deniyor... Hükümetle anlaştı deniyor..
KUVVET KOMUTANLARI BLOK, AMA ÜSTÜNÜZ OLMAYINCA OLMUYOR
ŞE (Şener Eruygur): bütün bunlar söyleniyor öyle mi?
- evet, her yerde... Burada bizim gördüğümüz bir şey var. Siz tamam, bütün
kuvvet komutanları tamam, bloksunuz, ama üstünüz olmayınca olmuyor..
ŞE (Şener Eruygur): işte dediğiniz gibi, kuvvet komutanı arkadaşlar bakımından bir sorun yok.
Aynı düşünüyoruz...
GAZETECİLERE: TSK SİZİN KAFANIZDAKİ ŞEYLERİ DÜŞÜNÜYOR
ŞE (Şener Eruygur): Benim sizi çağırdığımdan, şu andaki sohbetimizden öteki arkadaşların haberi
var... Türk Silahlı Kuvvetleri sizin kafanızdaki şeyleri düşünüyor. inanın
buna... öte yandan şu da var; yüzde 1, yüzde 99'a uymak zorunda. Uyar...
Öyledir. O yüzde bir. kalan yüzde 99... uymak zorunda..
DARBE YAPIN DEMİYORUZ AMA ŞÖYLE BİR DURUŞ PAŞAM
- Zorunda da, öyle olmuyor işte... En tepe böyle olunca, altındakiler ne yaparsa
yapsın, işte öyle bir çıkış deniyor... Olmuyor, istenen sonucu vermiyor. Biz
yıllardır ülkede olup bitenleri izliyoruz. Bir genelkurmay başkanının değil
yüksek sesle görüşünü anlatması, şöyle kaşını çatması yeter. Biz darbe falan
yapın demiyoruz ama, şöyle bir duruş paşam... o yok, o kalmadı... o zaman da her
şey havada kalıyor... siz bir araya geldiğinizde kendisine bunları söylemiyor
musunuz
ŞE (Şener Eruygur): söylüyoruz... inanın en açık şekliyle söylüyoruz..
- Söylersiniz de, acaba şöyle açık açık konuşuyor musun
ŞE (Şener Eruygur): Konuşuyoruz, söylüyoruz... Bizde tabii bir kıta disiplini terbiyesi vardır.
bir arkadaşım anlattı. Tümgenerallikten emekli... bir üstü ile pek çok görev
yerinde birlikte olmuş. her seferinde komutan o olduğu için yanında pek
konuşmamış... binbaşı olmuş öyle, Albay öyle, General olunca çıkışmış, ya
komutanım hiç konuşmadan emekli olacağım' demiş... o hesap, biz artık general
olunca ayrıca konuşuruz. Bu aşamadan sonra benim kaybedecek neyim var? O yüzden
her şeyi açık açık konuşuyorum..
GAZETECİ’DEN ERUYGUR’A: SİZ KARA KUVVETLERİ KOMUTANI OLURSUNUZ
- Olur, olmaz ayrı konu, şöyle bir senaryo düşünüyorum... Şimdi siz de
söylediniz kuvvet komutanları blok, 4 kişi... Altında ordu komutanları,
orgeneraller, korgeneraller blok, onun altında tümler, tuğlar blok, hepsi bir
araya gelse ve dese ki; sizinle olmuyor... İşte Kara Genelkurmay olur, siz
Karaya geçersiniz,İzmir'deki Jandarma olur, İstanbul'dakini de artık ne
yaparsanız..
ŞE (Şener Eruygur): ya o, siz gidin derse..
- Diyemez... Tümünüzü karşısına nasıl alır.
ŞE (Şener Eruygur): evet, diyemez, ama...(uzun süre sustu, düşündü...)
- Siz şimdi yüzde 1 diyorsunuz, yüzde 99'a uyar diyorsunuz ama 4 yılı var.
Kadrosunu yapar... Mesela biz fazla tanımıyoruz, İlker BAŞBUĞ nasıl biridir.
- GAZETECİ: BAŞBUĞ NASIL BİRİDİR?
- GENELKURMAY’DA ARTIK, BAŞKA SÖZE GEREK VAR MI?
ŞE (Şener Eruygur): o... o karargahta, genelkurmay'da artık... (gülümseyerek) başka bir söze
gerek var mı..
-Siz Ağustos'ta emekli oluyor musunuz
ŞE (Şener Eruygur): evet, (iç çekerek) benim görev sürem doluyor... Aytaç paşanın da
doluyor...bir şeyler yapmamız lazım arkadaşlar... bu medya çok önemli..
- paşam bu konuda sizi anlıyoruz ama, inanın bu iş yazarlardan çok gazete
politikalarının işi... Mesela Genel Yayın Yönetmenleriyle de konuşun,
patronlarla konuşun..
ŞE (Şener Eruygur): doğru da mesela bu Ertuğrul ÖZKÖK'le ne konuşulur, konuşulur mu?
- haklısınız.
‘ÖZKÖK SOYADINDA SAKATLIK VAR’ ESPRİSİ
ŞE
(Şener Eruygur): (gülerek, özkök soyadını kastederek) soyadlarda bir sakatlık var..
- patronlarla zaman zaman görüştüğünüzü biliyoruz... onlar etkili oluyor,
bilesiniz...
ŞE (Şener Eruygur): evet, görüşüyoruz, bize gelince başka bir halde oluyorlar... Bir de tabii
şaşırıyor insan, mesela o Akşam Grubunun sahibi geldi, adam zavallı bir adam
gibi oturuyor... ama yine de onlarla da konuşmak lazım..
- Gazete patronlarının tümü teslim... Sabahınki de öyle.
ŞE (Şener Eruygur): evet, ilhan beyle de konuşup, olunla bir konuşmak lazım... Orada da kardeşim
adamlar resmen haberleri çarpıtıyorlar. Son Suriye olayı... Gazete haberlerine
göre operasyon tamamen Emniyetin işi... Oysa biz yaptık. O Sabahın temsilcisini
çağırdım, kardeşim yalan yazıyorsunuz dedim. Yüzlerine söyledim... Ne aşağılık
iştir... Bu kadar teslimiyet... Biz bu gidişe tamamen seyirci kalamayız..
ŞE (Şener Eruygur): bir anlamda şöyle bir durum... Bunların Kıbrıs’ın altında kalmasını sağlamak
ama, Kıbrıs’ı da kaptırmamak... çok ince bir durum.
ŞE (Şener Eruygur): hepimiz elimizi taşın altına sokmamız gerekir... Ne demiş Nazım HİKMET, sen
yanmasan ben yanmasam nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa..
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda ‘ŞE’ ve ‘SE’ olarak tanımlanan şahsın sohbetin yeri, hitap
şekli, konuşulan konular, Ağustos’ta emekli olması ve diğer notlardaki söylem ve
‘ŞE’ tanımlamalarıyla gösterdiği uyum dikkate alındığında dönemin Jandarma Genel
Komutanı Org. Şener ERUYGUR; ‘İlhan Bey’in ise Cumhuriyet gazetesi imtiyaz
sahibi İlhan SELÇUK olduğu,
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada 2004 YAŞ kararları üzerine dönemin Jandarma
Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR ve Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç
YALMAN’ın görev sürelerinin sona erdiği,
Görüşmede Mustafa BALBAY ile birlikte bir/birkaç gazeteci daha olduğu
değerlendirilmektedir.
ERUYGUR: ÜÇ ARKADAŞIMLA BİRLİKTE YÜRÜME KARARI ALDIK
18.2.04... Meclisin karşısında 10.30-12.00
SE (Şener Eruygur): benim bir önerim var, birbirinden bağımsız, bölük pörçük hareketler var.
Bunları bir araya getirip çoğaltmak lazım diyorum..
İS (İlhan Selçuk): Aynen biz de öyle düşünüyoruz. ADD'ler var. Üye sayısı 100 binin üzerinde
şube sayısı 503 olmuş... Bunlar Anadolu'da çoban ateşleri gibi duruyor... Ben
Aydın'a gittiğimde dönerken bu aklıma geldi..
SE (Şener Eruygur): Biz bir çalışma yaptık. Öteki üç arkadaşımla birlikte konuştuk. Bu kararı
aldık. Artık yürüyeceğiz. Kararı aldık. Burada arkadaşımız Plan Prens. Ali her
şeyi not ediyor. Bilgi de verecek... İlk iş olarak 3 Mart Hilafetin Kaldırılışı
ve Tevhidi Tedrisat Kanunun yıldönümü. O gün büyük bir toplantı yapılacak. Biz
de çağrılı olarak geleceğiz. Öteki arkadaşlarım da gelecek... Konuştuk onlarla
da. hani dedim ya yüzde 1 yüzde 99'a uymak zorunda. Biz artık ona bakmıyoruz.
Kendimiz yürüyoruz.
İS- (İlhan Selçuk): Bizim çalışmamız da şöyle, (çizerek) bir üçgen, en tepesinden teğet olarak
yana bir çizgi, ucunda bir dikdörtgen. Ortasında bir yuvarlak, çekirdek. Üçgen
ADD, dikdörtgen ortak bildiriye imza atacak derneklerin temsilcileri,
ortasındaki çekirdek de bildiriyi kaleme alacak olan dar grup... (metin Aliye
verildi)
SE (Şener Eruygur): Mutlaka bir şey yapmak lazım... Zaman geçiyor... İlk iş olarak mart ayında 3
martta bunu yaparken, Denktaş’a da omuz vermek gerekli.. Belki onu da çağırırız,
bizler dinleyici bölümünde otururuz..
- Kıbrıs'ta ne oluyor sizce?
SE (Şener Eruygur): işte orada ne olduğu tam olarak bize de bilgi vermiyorlar.
- Bir bildirinin söz konusu olacağını söylemiştiniz..
SE (Şener Eruygur): İşte onu biraz yazılıp çizildikten sonra yapmak istiyoruz. Şimdi, komutana,
Köşk'e bilgi verildiği onların kabul ettiği söyleniyor. Bizde böyle bir bilgi
yok. Yani böyle olduğuna ilişkin bir bilgi yok. Öymen'in konuşmasındaki o bölüm
çok önemli..
İS- (İlhan Selçuk): Tabii burada dengeler çok önemli. AB karşımızda ABD karşımızda, ona göre
hareket etmek gerekiyor..
ARTIK BİZ YOLA ÇIKTIK
SE (Şener Eruygur): Evet onlar karşımızda ama bizim de gücümüz var. Dayandığımız bir güç var.
buna inanıyoruz. Bunu harekete geçirmek lazım. Biz kimlerle görüştük, bilgi
verelim. Anıl ÇEÇEN, Yıldırım KOÇ, Malatya, İstanbul, Samsun, 9 Eylül
Rektörleri. Onlar çok heyecanlı. Malatya falan bir görseniz, bu işi yarına
bırakmayalım diyecek kadar heyecanlı. Buna yeni rektörler de katılabilir. Artık
bilen bilir, gören görür, biz yola çıktık..
İS- (İlhan Selçuk): bu Turgay benim canım ciğerim. Yurtsever, buna inanın... Bakın Gürbüz de
öyle. İstanbul gibi bir yerde belediye başkanlığı yapıyorsanız, burası bir de
yeni imara açılan bir yerse bazı işleri racon keserek yapmanız gerekir. Ama
benim sözümden çıkmaz. Şunu yap derim yapar..
SE (Şener Eruygur): tamam, zaten bizim yeni stratejimiz şu: bölücü olmasın, mürteci olmasın
yeter. En geniş katılımı böyle sağlarız... Ama adamın da iyice kire, çamura
bulaşmamış olması gerekir..Bir şey yapmamız lazım. Bazen gece birden uyanıyorum
ve ne yapmak lazım diye hayıflanıyorum..”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda ‘SE’ olarak belirtilen şahsın görüşmenin yeri, içeriği ve
diğer notlarla benzerliği dikkate alındığında (E) Org. Mehmet Şener ERUYGUR
olduğu, ‘İS’ olarak belirtilen şahsın ise Cumhuriyet gazetesi imtiyaz sahibi
İlhan SELÇUK olduğu, incelemenin geneli dikkate alındığında ise ‘Turgay’ isimli
şahsın Park Holding Yönetim Kurulu Başkanı ‘Turgay CİNER’, ‘Gürbüz’ isimli
şahsın ise ‘Gürbüz ÇAPAN’ olduğu değerlendirilmiştir.
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada, 03 Mart 2004 tarihinde Atatürkçü Düşünce
Derneğinin Ankara Ticaret Odasında ‘Hilafet’in İlgası ve Tevhid-i Tedrisat
Kanunu’nun 80.yılı ile günümüz Türkiye’si’ konulu panele Hava Kuvvetleri
Komutanı, Jandarma Genel Komutanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı ve bazı üst düzey
askeri yetkililerin katıldığı görülmüştür.
ZAMAN OLARAK NEDİR? AYLAR, HAFTALAR, GÜNLER?
10, 17, 18 Şubat akşamları..
- Bu tür yöntemlerle bir sonuç alınamaz. Buna inanıyoruz. Her şey tamam. Artık
gizleyen, saklayan da kalmadı. Bizimkiler her şeyin en az yüzde 70'inin karşı
tarafça bilindiği gerçeğinden hareket ediyorlar.
- Biz inanın endişeli değiliz. rahatladık..
- Zaman olarak nedir?? Aylar, haftalar, günler..
- Saat saat durum... Artık çok netleşmiş görünüyor... Yapılması gereken belli..
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notlar göz önüne
alındığında görüşmenin 2004 yılında yapıldığı ve bu nedenle söz konusu tarihin
’10-17-18 Şubat 2004’ olduğu değerlendirilmiştir.
‘AMASYA TAMİMİ GİBİ KESİN BİR BAŞLANGIÇ’ YAPILACAK
25.2.0(2004) çarşamba
- Levent ve Kürşat abi ile görüşme... Heyecanlılar. Ciddi bir kararı almış
olmanın rahatlığı içindeler.
- Atacağımız adım çok önemli. Bunu bir anlamda Amaysa tamimi gibi düşünün. O
kadar kesin bir başlangıç... Ama aynı gün Denktaş’ın da olması ciddi bir durum.
Denktaş’ın öne geçmemesi gerekiyor.
MB- öyle diyorsunuz ama, Denktaş zaten gündemde o öne geçer..
- Biz asıl bu toplantının öne çıkmasını istiyoruz.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 25 Şubat’ın 2004 yılında Çarşamba gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmenin “25 Şubat 2004” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada Amasya Tamiminin ulusal egemenliğe dayanan,
tam bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini oluşturan ilk kuruluş belgesi
olduğu, 22 Haziran 1919’da tüm mülki amir ve askeri komutanlara telgrafla
ulaştırıldığı görülmüştür.
Ayrıca açık kaynaklarda ve incelemenin genelinden ‘Levent’ isimli şahsın
belirtilen tarihte Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanı Tuğgeneral
Levent ERSÖZ…‘Kürşat’ isimli şahsın ise Levent ERSÖZ ile beraber çalışan bir
askeri personel olduğu değerlendirilmiştir.
ERUYGUR’A ‘DEMEK Kİ BİR ŞEYLERE SOYUNDUNUZ’ ŞAKASI
1. 3. 04 pazartesi saat 11.00
Aynı şekilde görüşme... Bizim önerimiz kabul edilmedi. Sonra en başa Şener'e
gittik. Ceketi çıkarmış. Kusura bakmayın dedi. Ben de, demek ki bir şeylere
soyundunuz... Gülüştük.
Levent de oturdu. Dediğiniz gibi yazılırsa, engelleyebilirler. Zaten emirleri
dinlemiyoruz, bunu ilan etmenin gereği yok.
Birliktelik kurmak gerçekten zor. Biz de zorlandık ama bunu başaracağız..”
DEĞERLENDİRME
Diğer notlardan ve açık kaynaklardan yapılan araştırmada ‘Şener’ isimli şahsın
(E) Org. Mehmet Şener ERUYGUR,‘Levent’ isimli şahsın ise belirtilen tarihte
Jandarma Genel komutanlığı İstihbarat Başkanı olan “Tuğgeneral Levent ERSÖZ”
olduğu değerlendirilmiştir.
ERUYGUR’DAN BALBAY VE ÇÖLAŞAN’A: BLOK OLARAK İLERLEYECEĞİZ
21 Nisan 2003 pazartesi günü
Emin ÇÖLAŞAN ile birlikte Şener ERUYGUR'la yemek. Beşevler, Anıttepedeki
Jandarma Tesislerinde.. Başlangıçta imam hatip okullarına ve irtica yuvalarına
operasyonlar. Bazı videolar gösterdi. Bunlarla kararlı mücadele. Çölaşan biri
sordu. O da bunlar önemli değil, bir blok olmak önemli dedi. İleri gidene biraz
dur, geride kala yürü diyeceğiz ve bir blok olarak ilerleyeceğiz dedi.. Bunların
azgınlığından söz etti. 23 Nisanda ne yapmak gerektiğini konuştuk. Mutlaka bir
duruş göstermek gerektiğini söyledi. Olamaz dedi. Bunlar böyle dedi..
İZLEME, DEĞERLENDİRME SAFHASI BİTTİ, UYARI AŞAMASI BAŞLADI
22 Nisan Salı günü
Aslan GÜNER Paşayla Tlf. görüşmesi..
23 Nisan resepsiyonuna katılmama eğilimi... İzleme, takip, değerlendirme safhası
bitti. Bundan sonra uyarı ve duruş aşaması başladı dedi. Bunun ısrarla altını
çizdi. 23 nisanda Meclisteki resmi törene katılırız ama, akşamki resepsiyon özel
sayılır bunu öyle değerlendireceğiz..
DEĞERLENDİRME
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada Aslan GÜNER’in belirtilen tarihte Genel
Kurmay Başkanlığı Genel Sekreteri olduğu ve yazı içerisinde geçen ‘resepsiyon’un
23 Nisan 2003 tarihinde dönemin TBMM Başkanı Bülent ARINÇ tarafından verilen
resepsiyon olduğu değerlendirilmiştir.
BU İŞİ 28 ŞUBAT’TA BİTİRECEKTİK, PLANLADIK, KARADAYI BİZİ UYUTTU
23 Nisan çarşamba
Fatih ve ŞENEL'le Şeratonda sohbet
- Yav biz bu işi 28 Şubatta bitirecektik. Bunu o gün üç kişi planladık,
Bir,Fevzi Ben.Her şeyi hazırladık. Bakanlar kurulunu dahi. Müsteşarları bulmak
zordu onları da tamamladık.Karadayı bizi uyuttu. Az sonra dedi, hemen dedi.
Hükümet devrilsin ondan sonra dedi..
Artık gelip 10-15 yıl gitmeden işleri halletmek gerekiyor. Üstelik o ara AB de
yoktu. Kopenhag olmamıştı. Şimdi her şey çok daha zor.
Bugün durum çok kötü. Çok. Bir numara teslim olmuş durumda. Bunun lamı cimi yok.
Onunla Recep arasında hat var. Hat var. Bunlar AB yasalarını tümüyle kendi
çıkarları için uygulayacak. İşte imar yasası. Apartmanların altına mescit
yapmanın yolunu açacak değişiklik planlıyorlar.
Birin altı sağlam. Blok. Ama orası çok önemli.
DEĞERLENDİRME
Diğer notlardaki görüşme akışından tarihin 2003 yılı olduğu ve netice olarak
görüşmenin "23 Nisan 2003" tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada ve incelemenin genelinden‘Şenel’in
belirtilen tarihte Genel Kurmay Adli Müşaviri Tümgeneral “Erdal ŞENEL”,
‘Recep’in Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN ve ‘Karadayı’nın Genel Kurmay eski
Başkanı İsmail Hakkı KARADAYI olduğu değerlendirilmiştir.
GERİ ADIM OLAMAZ, ARTIK BELLİ BİR DURUŞ GÖSTERİLDİ
25 Nisan (2003)
Aslan GÜNER’le görüşme
Artık izleme, takip dönemi bitti.Eğer anladılarsa iyi, anlamadılarsa yeniden
söylenir. Biz bunları kapalı ortamlarda hep söylüyoruz. Ama artık kamuoyuyla
paylaşmanın gerektiği bir durum doğdu. Tek neden türban değil. Kadrolaşma, Milli
Görüş, siz de biliyorsunuz... Bundan sonra da gereken uygun platformlarla
söylenecek
- geri adım
hayır.. Olamaz. Artık belli bir duruş gösterildi. Son dönemde kimileri TSK'yi
başka türlü göstermeye çalıştı. Hassasiyetlerinin değiştiği izlenimi verilmeye
çalıştı. Ama öyle değil. TSK bir bütündür ve hassasiyetlerini korumaktadır.
Atatürk’ün kurduğu bu rejimi korumak bizim görevimizdir.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notlardan tarihin 2003
olduğu ve söz konusu görüşmenin "25 Nisan 2003" tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden Aslan GÜNER’in
belirtilen tarihte Genel Kurmay Başkanlığı Genel Sekreteri olduğu
değerlendirilmiştir.
ÖZKÖK VE HÜKÜMET GİTMELİ. İLK HAREKET 30-60 GÜN İÇİNDE
Memet İLHAN’la sohbet
Her şey planlandığı gibi. 30–60 gün içinde ilk hareket. Sizin tahmininizden de
öte. Çok öte. BİRİN yanısıra 59un da gitmesi gerek..
İçe kapandılar. 2 aydır öyle. Aytaç paşa çok ağır konuşacak. MGKda konuşacak. Son
tümce şu olsun demiş bunlar yapılmazsa kırılma yaşanır. çok hazırlıklı
gelecekler. Bunu biliyoruz. Ona göre konuşmak lazım. Aslında onlara konuşma diye
de değil, doğru neyse o. söylenip tamam denmesi lazım. bunlar cevap veriyor.
Öyle görünüyor
TÜMÜYLE BİR TEMİZLİK, SBF MEZUNU SUBAYLAR VAR
Tümüyle bir temizlik. SBF mezunu, yerel yönetimleri bilen, eğitim almış subaylar
var bu son şans olabilir. Yoksa daha kötü. Tümüyle bir yenilik. her konuda.. AB
sürecini de engellemeyecek bir süreç. böyle olmalı..
Medyanın durumu bizi çok düşündürüyor. çoğu satımlı.
ABD ne yapar bizim harekete o belli değil. Acaba... BİR Numara en çok ona mı
güveniyor. Olabilir.
Öz ÖR, Çetin, Tamer emekli edilirse bu iş bitmiş demektir. Ya da 27 benzeri bir
şey olabilir demektir. O da kanlı olur. Komlar da öyle düşünüyor.
Irakta başarısızlık, Kıbrısta son durum biraz rahatlattı ama, o da
başarısızlık. Olay sadece irtica değil, Türkiye kayıyor bizi örnek müslüman
ülke olarak tanıtıyorlar İslam dünyasına olmaz..
CHPden bir şey beklenmez. Bu hareket onu hesaba katmadan yapılacak.
STKler orduyu çekince güçsüz kalır. Bu sistemi koruyamaz. Onlar da bunun
farkında. Kemalizmi bir ideoloji olarak gösteremediğimizi biliyorlar. Bunu
söylüyorlar bize.
İrtica zaferinden emin. Çok emin. Geliyoruz diyorlar
Ankarada resepsiyona katılınmadı ama Anadoluda katılındı. Düştü Anadolu. Belki
19 Mayısta bir genelge çıkarıp türban varsa toplantıya katılınmaması:
1-bunlar değişmeyecek
2- bir numara değişmeyecek
3- CHPden bir şey umulamaz
4- vakit kaybetmemeli
5-bu kez tümüyle halletmeli
MGK bir istişare yeri haline geliyor. O hale getiriyorlar. Bu kabul edilemez.
Yaptırımı yok. Baktım Aytaç paşa MGK da hep konuşmuş, ama o kadar. yaptırımı
yok.
DEĞERLENDİRME
Not içerisinde ki 23 Nisan’a katılım sağlanmadığı ve 19 Mayıs için bir genelge
çıkarılması şeklindeki bilgilerden görüşme tarihinin 23 Nisan 2003 ile 19 Mayıs
2003 arasında gerçekleştiği değerlendirilmiştir. Açık kaynaklarda yapılan
araştırmada ‘59’un 14 Mart 2003 tarihinde AKP genel Başkanı Recep Tayip ERDOĞAN
tarafından kurulan 59. Hükümet,
Aytaç paşa’nın dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç YALMAN, Mehmet İLHAN’ın
üst düzey bir askeri personel, “Öz ÖR”ün dönemin Donanma Komutanı Özden ÖRNEK,
‘Çetin’in dönemin 1.Ordu Komutanı Çetin DOĞAN, ‘Tamer’in dönemin 3.Ordu Komutanı
Tamer AKBAŞ,‘27 Mayıs’ın 27 Mayıs 1960’da Türk Silahlı Kuvvetleri emir komuta
zinciri dışında yapılan ve Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçekleşen ilk askeri
müdahale olduğu görülmüştür.
Ayrıca Çetin DOĞAN ve Tamer AKBAŞ’ın 30 Ağustos 2003 itibariyle emekli oldukları
görülmüştür.
ERUYGUR: AKP’Yİ VAKİT KAYBETMEDEN PARÇALAMAK LAZIM
27.1.0 (2003) pazartesi
Saat 18.00'de Şener ERUYGURLA görüşme... 19.10'a dek. Komutanlık kapısından,
meclisin karşısından giriş. Jandarma heykelleri... Döner merdivenden çıkış.
Görüşme..
ABD: Görüşmelerde çok açık konuşuyorum. Bize bir türlü operasyon sonrası
planlarını söylemiyorlar. Yazılı verin diyoruz yapmıyorlar. Ben onlara
Türkiye'nin nasıl kurulduğunu anlatıyorum. Dikkatle dinliyorlar. Bu ülkeyi
böldürmeyiz diyorum.. Büyükelçi geldi ona dedim ki Biz eğer çok zorda kalırsak
delilik de yaparız. Ne yapacağımız belli olmaz. Eğer bölünürsek, siz de altında
kalırsınız… Gerçekten söylüyorum. Türkiye parçalanırsa, ABD altında kalır.
Bunların niyeti petrol. Bu belli oldu.
AKP: Bunların kafalarının bir bölümü çürümüş. Bu yüzden bunlardan sağlam fikir
çıkmaz. Arada bir iyi fikir gibi görünse bile mutlaka sapıtırlar. Mümkün değil.
Bunları orta vadede, hatta çok vakit kaybetmeden parçalamak lazım. Şimdi bazı
emareler var ama, doğrusu onlara kesin gözüyle bakamıyorum. Biraz zaman tanımak
lazım görüşü var. İyi güzel de bu zaman içinde ne tür kadrolaşma
yapacaklar,devleti nasıl yıpratacaklar, bunu bilmiyoruz. Bu kadrolaşmanın önüne
mutlaka geçmek gerekiyor
KEŞKE ESKİSİ GİBİ MÜDAHALE ETSEK. GEREKİRSE… YANİ..
Davos'a gittiler, kepazelik. Bunların derdi türbanı kabul ettirmek.. Bunlara
karşı biraz sabırlı da hareket etmek gerekiyor. Şimdi eskisi gibi müdahale et..
Olmaz... (gülerek) keşke olsa, öyle bir ortam... gerekirse...yani..
CHP: çok şey bekliyoruz.Baykal’ı dikkatli, kararlı, ne yapmak istediğini bilen
bir havada buldum. Kararlı görünüyor. Dedim ki, siz yüzde 65'i temsil
ediyorsunuz. Öyle davranmanız lazım... onun da kendine göre değerlendirmeleri var.
MEDYA: çok önemli nasıl bizim tarafa çekilir bakmak gerekiyor. Bu sizce nasıl
olabilir... Tuncay ÖZKAN geldi buraya. Nasıl biri tam olarak bir not veremedim.
cumhuriyette yetiştim dedi.
İrtica Operasyonu: Bu İstanbul Sultanbeyli deki operasyon. Önce alt ediyorlardı,
neden dedim, üzerine gidin. Gittiler.
Biz bunlara karşı sağlam duracağız. Ama toplumun da sağlam durmasının yolunu
bulmak onları birbiriyle irtibatlandırmak lazım..
Bir dosya ve CD verdi..
İlhan abi Cumhuriyette olanları, ittifakları, Akşam-Sabah Grubu ile kurulan
ilişkileri anlattı..
Suriye ile ilişkiler iyileşmiş. Türkiye aleyhine bir film varmış, onun
kaldırılması için rica etmişler kaldırılmış.
MEDYANIN KONTROL ALTINA ALINMASI TEK MERKEZDEN YÖNETİLMESİ İLE İLGİLİ ALT BAŞLIK
BÖLÜMÜNE KONULABİLİR
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 27 Ocak’ın 2003 yılında Pazartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmenin 27 Ocak 2003” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiş olup
söz konusu sohbette Mustafa BALBAY ile birlikte İlhan SELÇUK’un da bulunduğu
anlaşılmıştır.
AYTAÇ YALMAN: MEDYANIN ADAM EDİLMESİ, AKP’NİN BÖLÜNMESİ LAZIM
30.1.0 (2003) Perşembe
KKK Aytaç YALMAN'LA görüşme... Önce 10 dakika sohbet sonra karavanaya. Çatıdaki
Marmara Salonuna geçtik. Uzun bir generaller yemekhanesinin ötesinde. Koyu sarı
kahve ağırlıklı renkler çok şık.
Salonun önünde yemyeşil küçük balkonumsu yer. Duvarlarla deniz kıyısı ve insan
resimleri... Ressamlarını okuyamadım havuç maydanoz çorbası, levrek, özel
patlıcan... tatlılar..
Almanya gezisi: Bu gezimi sizinle paylaşmak isterim. Almanya KKK'nin
davetlisiydim. Hava kötü olunca savunma bakanı helikopterini vermiş. Bana, bunu
sizin için yaptı, çok önemlisiniz' dedi. Ben normal bulmuştum. Sonra bir sorun
daha oldu, bunu da buradaki Amerikan komutan çözdü. Herkes için yapmazlar dedi.
Buna da normal gelmişti. Almanya Türkiye'nin AB'ye kişiliğini yitirmiş olarak
girmesini istiyor. Fransa ise ulusal değerler bozulmadan girilsin, eklemeler
olsun istiyor. Almanya ile Fransa AB'nin nasıl büyüyeceği konusunda anlaşamadı. Almanyanın büyük bir askeri gücü yok. Küçük güçlerle sorunlara müdahale
edebileceklerini düşünüyorlar. Askeri güçle desteklenmeyen bir politikanın
geçerliliği de yok. Türkiye'nin ne ABD'ye teslim olmasını ne de tam AB içinde
yer almasını istiyorlar.
Medya: modeliniz güzel, oturmuş olmasına sevindim. Ama dikkat edin. Hatta onları
kendi yanınıza çekmeye çalışın. Medyanın kesin adam edilmesi lazım. Burada
işbirliği yapmamız lazım.
AKP: Bunların kesin bölünmesi lazım. Bu kadar bütün bir parça olmaz. İçlerinde
değişik sesler var. Bu bize de geliyor. Erdoğan gelince daha da gerginlik
olacak. Öyle tahmin ediyorum. Erdoğan devleti tanımadan konuşuyor. GÜL de YAŞ'ta
askerlerle tanıştı. Orada ciddi bir hata yaptılar. Anayasaya karşı çıkmış
oldular..
Bizimle uğraşıyorlar. Benim aleyhime, ordu aleyhine, dinsizdir demeye
çalışıyorlar. Ama halk bunları yemez diye düşünüyorum.
CHP: Deniz beyin kendine göre hesapları var. Ben şunu gördüm, CHP'liler devlete
çok yakın durursak oy kaybederiz havasında görünüyor. Sezdim bunu. Mesela son
görüşmemizde bir şey dediler sonra verdiği demeçle bunun tersine düştü. Ben ona
açık açık her şeyi söyledim. sizden çok şey bekleniyor dedim..
CB: ona çok saygı duyuyorum. Kendisine de söyledim. TSK olarak sizinle gurur
duyuyoruz, sizin gibi bir CB ile olduğumuz için çok mutluyuz dedim.
Görüşlerimizi kendisine açıkça söyledim. Yalnız olaylara sadece hukukçu gözüyle
bakıyor. Olmaz. ama kadrolaşmada falan çok hassas..
Irak: ABD'nin hesabı kesin işi bitirmek. Bir günde bitirmek... 1 Şubat 03
tarihli yazım, onun söylediklerinden esinlenerek... Meclis işin en kritik ayağı.
Bakalım orada ne olacak. Biz şu değerlendirmeyi kesin yapıyoruz, eğer K. Irakta
bir Kürt Devleti olursa bu domino etkisi yapar ve bizi de etkiler. Buna izin
vermeyeceğiz.
Kıbrıs: Gittik Denktaşa destek verdik ama, şu da var ki, Denktaşla toplum
arasında bir uzaklık oluşmuş. Bu çok acı. Ortada gezinip duran bir başbakan bir
hükümet var. Etkinliğini yitirmiş. Muhalefet gelişmeleri belirliyor. Böyle
olmaz. Tabii muhalefetin küstahlaşmasında AKP'nin rolü var. Onlar Erdoğanı
dinledikçe cesaret alıyor... Abdullah GÜL bir paketle adaya gidecek. Bir harekat
yapılacak. 28 Şubattan sonra ne olacağına karar vermek gerekiyor.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 30 Ocak’ın 2003 yılında Perşembe gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmenin “30 Ocak 2003” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada ve incelemenin genelinde ‘Erdoğan’ın
Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN, ‘Baykal’ın ise CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL
olduğu değerlendirilmiştir.
AB, MA BE DİNLEMEYİZ, NE AB’Sİ YAAA!
12 Eylül perşembe akşam çalgan'da yemek.
Yücel Yener, İhsan Erbaş (müsteşar), Erdal Şenel (Tümg. Gen Kurm. Aldi Müş),
Engin AYDIN, Birkan ERDAL..
EŞ- AKP yükseliyor. Tek başına iktidara gelebilir. Bunlar Erbakan'dan daha
beter. Erbakan'ı ararız. Laikliği sulandırmak isteyeceklerdir. Merkez sağdan bir
kişi onlara geçecekti, sordular. cemsede size de yer ayıralım' dedim... Öyle bir
şey olursa AB, ma be dinlemeyiz. ne AB'si yaaa..
30 Ağustosta Yılmaz'ı çektim, ya bu seçim kararını niye aldınız' dedim. Bir şey
diyemedi... böyle şey olmaz...
Turgay CİNER yurtsever adamdır... Dağıtım tekelinin kırılması iyi oldu...
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 12 Eylül’ün 2002 yılında Perşembe gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmenin “12 Eylül 2002” tarihinde yapıldığı,
Diğer notlarda Yücel YENER TRT Genel Müdürü, İhsan ERBAŞ Adalet Bakanlığı
Müsteşarı, Erdal Şenel Genelkurmay Adli Müşaviri, Engin AYDIN Adalet Bakanlığı
Danışmanı ve Birkan ERDAL’ı da KİT Komisyonu Başkanı olarak belirtildiği
görülmüştür.
2002 SEÇİM SONUCU YORUMU: FETHULLAH İKTİDARI
5 Kasım (2002) Salı günü akşamüzeri Genkurm. Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal ŞENEL'le
görüşme..
Çok bozuk... Seçim sonuçlarını Fethullah'ın iktidarı olarak yorumladı. Bunların
başlangıçta takiye yapacağını, Fethullah gibi kendini gizle, çok güçlü olduğun
an ortaya çık modelini benimseyeceklerini söyledi.
İçim acıyor.. Bu kadar olamaz dedi... Çocuklarımı düşünüyorum, Mustafa Kemal
Türkiyesi bu olmamalı dedi... TSK'nin dimdik ayakta olduğunu gerekeni yapacağını
söyledi.
Aynı gün saat 19.00 sıralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN
aramama yanıt verdi.
Bunu öngörmediklerini, hatta tam tersini düşündüklerini yani AKP ile CHP'nin yer
değiştirmesi gerektiğini, bunu beklediklerini söyledi. Dikkatle izlediklerini,
başlangıçta hemen tepki vermenin uygun olmayacağını söyledi, en azından bir
mesaj deyince, o olabilir dedi. 10 Kasım var önümüzde o olabilir dedi.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 5 Kasım’ın 2002 yılında Salı gününe rast geldiği ve bu nedenle söz
konusu görüşmenin “5 Kasım 2002” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.
BALBAY: YALMAN, YAYINLAYACAĞI BİLDİRİYE BANA BAZI EKLER YAPTIRDI
8 Kasım saat 10.15 KKK Aytaç YALMAN'IN makamında görüşme..
Bugün yayınlanacak bildiriyi okudu. 10 Kasım nedeniyle ilk kez, Atatürk'e rahat
uyu ve bize güven... diye bitiyor bildiri bana da bazı ekler yaptırdı.
Sonra yazılmamak üzere söyledikleri.
HALKI ADAM ETMEYİ BAŞARAMADIK!!!
YALMAN: MİLLET DEĞİL ÜMMET İRADESİ
- Bu seçim sonuçlarına millet iradesi diyemiyorum. Bu ümmet iradesi. Demek ki
biz daha ulus olamadık. Bu onun yansıması. Üniter devleti kurup halkı
uluslaştırmak o kadar kolay değil. Aydınlanma hareketini tam olarak
tamamlayamadık
- Oyum şahsen CHP'ye idi. istedim ki, AKP'nin yerinde CHP olsun, olmadı. Ama
şimdi CHP'nin de AKP'ye bu kadar yanaşmaması gerekli. Ne öyle, yakınlaşmalar,
öneriler, ortak hareket edelimler. CHP yerini unutmamalı.
- Bu seçim sonuçlarından sonra hemen ABD'nin sevinmesi, İstanbul sermayesinin
sevinci desteği olayın çok geniş boyutlarının olduğunu gösteriyor. Bu orduyu da
zayıflatma, etkisini azaltma girişimleri. Güçlü ama içte etkisiz bir ordu
isteniyor. Biz bunun farkındayız.
- AKP'nin ileride ne yapacağını hesaplamak istemiyoruz. Ne olursa ne olur diye
bakmıyorum. Dileriz germezler ama herkes gibi bizim de kafamızda kuşkular var.
Bizim bu açıklamalarımız zinde güçlere bir kuvvet verir diye bakıyoruz.
- Bu seçimin tek yararlı yanı, Mesut YILMAZ'IN Tansu ÇİLLER'İN gitmesi oldu.
Yoksa onların başka türlü gideceği yoktu. Onlar yönetemiyordu. Ben MGK'da
biliyorum. Her şeyi görüyorduk. yönetemiyorlardı
- Cumhuriyet nasıl gidiyor? Tek gazete kaldınız söyleyeyim... Ama bu Çapanlardan
kurtulun. Onların altında çapanoğlu var bilesin... Bu gazeteye Atatürk ad
vermiş, size para koyanın da temiz olması lazım.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı yazı içindeki akıştan ve
görüşülen konuların içeriğinden görüşmenin 2002 yılında yapıldığı dolayısı ile
söz konusu görüşmenin “8 Kasım 2002” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.
YALMAN: ALTIMIZ İÇİN MESAJ VERMEMİZ GEREKİYOR
29.11.0 (2002)
Dün KKK Telf. aradı
- Hiç mutlu değilim.. İnan ki. Benim düşündüğüm davranış tarzı bu değildi. Bu
ziyaret hiç olmamalıydı. Bu Arınç'ın türban olayından önce planlanmış, randevu
alınmış. Ben hiç değilse kapıda şöyle bir açıklama yapılmasını istedim son
dönemde yaşanan olaylara karşın, milletimizin iradesine duyulan saygının
gereği…
Bunu birinci kabul etmedi. bir tek millete duyulan saygı gibi olabilir.. Senin
iki gün önceki yazını çok dikkatle okudum. Tamamen katılıyorum. Sen benim ne
düşündüğümü biliyorsun. Ama bir dönem böyle olacak... Tabii ekonomik durum var
bir de AB var. Bu AB adı altında her şeyi yapacak bunlar. Çok kritik bir eşikten
geçiyoruz. Biz de ekonomiyi bozan taraf olmak istemiyoruz.
MGK için notlar hazırlıyorum. Kadrolaşma sorununu gündeme getireceğim Arınç'ı
ziyaret gir-çık olacak. Hiç olmaması daha iyiydi ama, böyle olacak bizim bu tür
mesajları içimiz yani altımız için de vermemiz gerekiyor. Anlıyorsunuz değil mi?
DEĞERLENDİRME
Diğer notlardaki görüşme akışından tarihin 29 Kasım 2002 tarihinde Genelkurmay
Başkanı Hilmi ÖZKÖK ile Kuvvet Komutanlarının Meclis Başkanı Bülent ARINÇ’a
gerçekleştirdikleri ziyaret gününde yapıldığı değerlendirilmiştir.
ERUYGUR: YAPILMASI GEREKEN KORKUTUP YERLERİNDE TUTMAK
30 Kasım (2002) cumartesi günü Jandarma Genel Komutanı Org. Şener ERUYGUR'LA
75dakikalık sohbet..
Saat 14.25'te kapıdaydım. O da hemen önce çıktı... Yaveri ile çıktık. Girişte,
jandarma heykelleri, jandarmalar Atatürk'e bakarken temsili kabartma heykel
birinci katta. Üst kattaki makama çıkarken yine kabartmalı heykeller 14.29'da
görüşme..
- Ben bu sabah neleri konuşabiliriz diye notlar aldım. (elindeki 8-15'lik kartın
önü arkası dolu) önce şunu söyleyeyim, seninle iki yurtsever olarak konuşacağız.
Bunların hiçbir şekilde güncel olarak kullanılmayacağını düşünüyorum... (ben
elbette dedim) Türkiye'de birinci görev aydınlara düşüyor. Durumun farkında
olmalılar. Şunu bilmek gerekiyor ki, bunlar değişmez. (AKP'lilerin kastediyor).
Kimileri belki değişmiştir, şudur budur diyor ama, kesinlikle değil.
- Bunlar cumhuriyetten, cumhuriyetin kazanımlarından intikam almak için
gelmişler. Bunu MGK'da da gördüm.
- Yapılması gereken nedir? Şimdi darbe olmaz. 28 Şubat benzeri durum da zor.
Artık tecrübe de kazandılar. Ama, yapılacak şu, korkutup yerlerinde tutmak,
kendi hedefleri bakımından bir şey yapamayacakları bir yerde tutmak. Biz bunu
yapmaya çalışacağız.
- Bunların 28 Şubat, Refahyol gibi bir deneyimi var. Oradaki hatalara
yapmayabilirler.
- Burada medyanın görevini yapması önemli. Çok azsınız, bir Emin ÇÖLAŞAN'I
biliyorum. Bekir COŞKUN... Cumhuriyet yazarları genel olarak iyi. Belli bir
çizgide devam ediyorlar. Bu arada sorayım; Cumhuriyet'te ne oluyor, satılıyor,
Ciner, Karamehmet hisse aldı diyorlar... ben durumu ayrıntılarıyla anlattım.
İlhan SELÇUK'UN altın üçgeninden söz ettim... Dikkatle dinledi. Bağımsızlığını
koruyacaksa sorun yok, dedi. Sonra medyadaki bozulmadan söz ettim. Medya gücü
yok, güçlerin medyası var dedim... O da tüm medya kötü olmaz ya dedi, arada
çıkar sizin gibiler.
- Ben yarbaylığımda birinci ordu komutanımızla Çetin DOĞAN'LA birlikteydim. 12
Eylül döneminde Yarbaydım. Çetin arada şeyleri olur ama, iyidir.
Yurtseverliğinden kuşku yoktur. O zaman bizim İstihbarat Daire Başk. Suat
İLHAN'dı. 1979 ya da 80'in başları... Neden bu hale geldik yazın bakalım dedi.
Ben de bir şeyler karaladım. Başımıza ne geldiyse Atatürkçülükten saptığımız
için geldi dedim. Buna inanıyorum, bu yüzden geldi. İlhan aldı benim yazıyı, her
tarafını çiziyor. Susup dinlemem lazım ama, haddimi aştım, komutanım ne
yapıyorsunuz dedim. O da, senin sol elin kuvvetli' dedi. Ben de efendim kuşkunuz
varsa atın dedim. O da, hayır dedi, biz ileride bizim yerimize gelecek olanlar
üzerinde ayrıca eğiliriz dedi. Bana bir kitabını göndermiş. Teşekkür için
aradığımda hatırlattım. Güldü. o biraz Türk İslam sentezine yakındı.
- CHP adam olsa... Mecburen oy verdik. Kızım aradı, baba ne yapacağız dedi, ben
de mecburen CHP dedim. Baykal... Niye yardımcı oluyorsun be adam. Erdoğan, kamu
düzenini bozucu suç işlemiş. Bu hiç yok mu sayılacak. Acaba Baykal, Erdoğan
dışarıda kalırsa daha kötü olur, mazlumluk devam eder diye mi düşünüyor. CHP'ye
önemli görev düşüyor.
MGK’DA YÜZLERİNDE KORKU VE İHANET VARDI
-(benim sorum üzerine) seçimlerde bizim subay astsubayların oy kullandığı
yerlere baktırdım. Subaylarda sorun yok. Genel olarak iyi. Astsubaylar arasında
biraz var. O zaten öteden beri öyle..
- Kurtuluş bunları ya bölmekte ya da çekilmeye zorlamakta. İçlerinde bir
dağınıklık var gibi görünüyor. Arınç ayrı havada, Gül yerleşmek istiyor. Erdoğan
bir an önce oturmak istiyor... Böyle bir değerlendirmeyi birkaç kişiden
dinledim.
- MGK'da yüzlerinde korku ve ihanet vardı. Çok net... Hem korkuyorlar hem de
ihanet içinde olduklarını biliyorlar. Orada bize, efendim biz cumhuriyetin temel
ilkelerine, değerlerine saygılıyız dediler ama, bunun takiye olduğu belli
oluyordu. İnanmak mümkün değil. Bunların değişmesi mümkün değil. Kafa öyle
yetişmiş.
- Abdulkadir AKSU'yla amir-memur bağlantımız var. Benim yanıma sürtünerek
yılışarak geldi. Cumhurbaşkanı, bu tür namaz gibi, türban gibi gösterisel şeyler
yapmayın dediğinde neden bir daha olmayacak demedin dedim. Gülerek, konuşturmadı
ki dedi.
- Burada göreve gelince baktım yazılımlar, harfler değişik. Biri ötekine
uymuyor. Yanımdakiler, bak oğlum dedim, beni manyak falan sanma ama, bu
harflerin yazılımı Atatürk devrimlerinde tarif edildiği gibi olacak. Buna uyan
az olur ama, yine de birkaç kişi uysa iyidir' dedim. Harf devriminde hangi
harfin nasıl yazılacağı da tarif edilmiştir.
- AB'ye giriş... Şimdi bunlar bizi AB'ye almayacaklar. Bunu Erdoğan da biliyor.
Ama bazı şeyleri AB üzerinden yaptırabileceklerini bildikleri için böyle
davranıyorlar. Temel amaçları, ordunun işlevini zayıflatmak. ama buna biz izin
vermeyiz.
- Türkiye'de İslami bir yönetim konusu zaman zaman gündeme gelir. Ancak bunu
biraz ABD'nin de kafasına soktular. ABD'nin de kafası karışık.
- Abd Elçisi Pearson ziyarete geldi. Öteki makam odamda, orası da güzeldir. Önü
Atatürk Orman Çiftliğine bakıyor. Bakın dedim, Atatürk olmasaydı biz de bugünkü
Afganistan gibi olurduk. Bunun şakası yok. Kafanızda bu ülkeyi yıkmak olabilir.
Belki başarırsınız da, ama altında siz de kalırsınız. Hiçbir şey demedi. Dondu
durdu. ne doğru söylüyorsunuz dedi, ne bunlar yalan dedi..
- PKK, K.Irak'ta 5 bin adamı barındırıyor. Bunlar hala Güneydoğu'da tek kişi
görünce saldırıyor. Genel duruma hakimiz ama, hala varlar...
- Aydınlar belki bizi hala faşist ordu diye bakıyor. Bizim tek başına
yapabileceğimiz bir şey yok. Bunu toplumun yapması lazım. Onların harekete
geçmesi gerekiyor.
- AKP'ye oy verenlerin dağılımı sizin de dediğiniz gibi, Zonguldak'ta sol,
Rize'de ANAP, Isparta'da DYP, Konya'da Milli Görüş, Yozgat'ta MHP tabanı bunlara
kaydı. Zaten yüzde 34'ün hepsi mürteciyse koyver gitsin. Yapacak bir şey kalmadı
demektir. Bunlara giden oyların çoğu ödünç..
BALBAY: İRTİCA BASINININ ÖZKÖK ÖVGÜSÜNE DOKUNDURDUM
- (ben hafiften irtica basınının Özkök'ü övmesine dokundurdum...) Aman bu konu
çok hassas, bunu içimizde bütünleşerek halletmek gerekiyor. Onlar ikilik
çıkarmaya çalışıyor. Zamanla komutanımız da görecek olanı biteni.
- (ben ziyaretleri gündeme getirdim. Arınç'a gidip 3 dakika kalma...) Ben zaten
gitmekten yana değildim, hiç gitmeyelim dedim. Ama bu da etkili oldu. Elini dahi
sıkmadım. Uzattı hafif sıktıktan hemen sonra, haydii gibilerden elimi hafif
yukarı kaldırarak çektim, dedi…
- Bu irtica propagandasının karşısına televole kültürüyle çıktık. Onlar,
propaganda yaparken, Atatürkçülük eşittir televole dediler. Medyanın bu hali
nasıl düzelir bilmiyorum.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 30 Kasım’ın 2002 yılında Cumartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmenin “30 Kasım 2002” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Arınç’ın dönemin
Meclis başkanı Bülent ARINÇ, ‘Gül’ün dönemin Başbakanı Abdullah GÜL, ‘Erdoğan’ın
dönemin AKP Genel Başkanı Recep Tayip ERDOĞAN, ‘Özkök’ün dönemin Genelkurmay
Başkanı Hilmi ÖZKÖK, ‘Ciner’in Park Holding Yönetim Kurulu Başkanı Turgay CİNER,
‘Karamehmet’in ise Çukurova Holding Başkanı Mehmet Emin KARAMEHMET olduğu
değerlendirilmiştir.
KILINÇ’TAN GÜL’E: SENİN YERİNDE OLSAM KARININ ÖRTÜSÜNÜ ÇIKARIRIM
"22 Aralık (2202) Pazar.
Tuncer KILINÇ'LA TRT programından sonra saat 12.00'de görüşme... Bu kez
koltukların olduğu yerde değil, daha dar oturma grubunda. Pazar günü, kimi
görüşmeleri daha rahat yapıyormuş. O yüzden makamda.
Kıbrıs: Orada bir sürü itler, satılmışlar var. Adamların ulusal şuuru yok olmuş.
Hayretle bunu görüyoruz. Tabii işin öteki ucu da Denktaş bir plan yapmamış.
Bunca yıl işbaşındalar bir hazırlıkları olması gerekirdi. Planınız var mı diye
sordum, Genelkurmayla hazırlayacağız, diyorlar. Olmadı ki.
Irak: Bizim ABD'yi üzmeden, Saddam'ı karşımıza almadan bu işin içinden nasıl
çıkarız ona bakmamız gerekiyor. Şimdi ABD'den bazı şeyler isteyelim diyen var.
(ben Baykal'ın canlı yayından sonra, Irak'taki işbirliğinin karşılığı olarak
ABD'nin KKTC'yi tanımasını isteyelim, dediğini anımsattım.) Siz ABD'den ne
isterseniz, ABD de mutlaka karşılığında birşey ister... Bunu unutmamak lazım.
Bir asker dahi yurtdışına göndersek, bir asker dahi çağırsak mutlaka meclis
kararı gerekir.
Özkök: Hilmi ÖZKÖK paşayla ben en samimi konuşabilecek kişilerden biriyim.
1965-66 yılıydı. Çorlu’da görevliyim. Bunlar, Hilmi ÖZKÖK, Hüseyin KIVRIKOĞLU,
Çetin DOĞAN geldiler. Havacı ayrılmışlar ama, havacı olarak çok
yükselemeyeceklerini düşünmüşler, bu yüzden de vazgeçmişler, karaya dönmüşler.
Özkök, üsteğmen... ev bulamamış. Komutan beni çağırdı, 'Tuncer, Hilmi açıkta. Sen
kiraladığın evde tek başına oturuyorsun. Seninle otursun' dedi. Benim de iki
odalı bir bağ evim var. Komutanım, bir iki gün düşüneyim dedim. Sonra olur dedim.
İki yıl beraber kaldık. Bu yüzden ben ona istediğimi rahat söylerim. Bu TBMM
başkanıyla görüşeceğinin basında çıkmaya başlamasından sonra, tam MGK öncesinde
yarım saat kadar bir araya geldiğimiz sırada, komutanım herhalde bu ziyarete
gitmeyeceksiniz, dedim. Soğuk baktı. Sen olsan ne yapardın dedi, ben gitmezdim
dedim. Bunlar daha gelir gelmez türbanla gösteri yapmaya giriştiler, olmaz
dedim... öteki komutanlar da gitmemekten yanaydı. Sonuçta ziyaretin çok kısa
yapılması ama, medyanın çağrılarak ziyaretin makama yapıldığının açıklanması
görüşünde birleşildi. Ama o sözleri de söylemedi. Kaygılarını anlıyorum ama,
Genelkurmay'da kimse tek başına bir şey yapamaz. O bakımdan, rahat olun.
İmam Hatipler: Radikal'in muhabiri geldi. Konuştuk. Bunlar sohbet dedim. Bir tek
imam hatiplere kızlar alınmasın görüşümü yazayım dedi. Ben de yaz dedim. O benim
eski görüşüm. Bizde imam kız var mı? Bunun ardından dincilerin yayınlarına cevap
vermek olmaz. Tabii bunu başkalarının vermesi gerekiyor. Genelkurmay da burayı
biraz sivil görür. O yüzden pek karışmak istemezler.
MEDYA: Bu medya ile ilgili mutlaka bir şeyler yapılmalı. Böyle gidemez.
Bilmiyorum, toplayıp konuşmalı mı... Önümüzdeki günlerde belki öyle bir şey
yaparız.
Gül'e: Ben senin yerine olsam, karının örtüsünü çıkarırım. dedim. Kendi kararı
dedi. Ben de insan karısına hakim olamaz mı dedim. Bunlar bize iyi yaklaşmaya
çalışıyor ama, değişmediler.
Erdoğan: Ona da AB'ye gidiyorsun, onların ikiyüzlülüğünü yüzlerine vur dedim.
yapamadı. Bunlar AB'yi kullanıyor. AKP iktidarda bölünür diyorlar. Öyle emareler
de var ama bakalım.
Ağar: DYP'nin başına geçti ama toparlayabilir mi bilmiyorum. Bana kalırsa zor
toparlar. örneğin, sizin taban onu teper..
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 22 Aralık’ın 2002 yılında Pazar gününe rast geldiği ve bu nedenle söz
konusu görüşmenin “22 Aralık 2002” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Gül’ün dönemin
Başbakanı Abdullah GÜL, ‘Erdoğan’ın dönemin AKP Genel Başbakanı Recep Tayyip
ERDOĞAN, ‘Ağar’ın dönemin DYP Genel Başkanı Mehmet AĞAR,‘Baykal’ın ise CHP Genel
Başkanı Deniz BAYKAL olduğu değerlendirilmiştir.
BALBAY: AKP 2 ADIM ATTI, 1,5 ADIM GERİ ÇEKİLDİ, YARIM ADIM ÖNDELER
30 Aralık 200 (2002)
KKK ile saat 12.00'de görüşme. 12.45'te başlayabildi. İlhan SELÇUK'la. Bizden
önce Gönül vardı. Yarım saat için diye gelmiş. 12.00'de görüşmesi bitecekmiş
ama, uzamış. Gönül'le bu irtica işlerini konuşmuşlar. Gönül, Yalman'a, sizin
için Ahmet Emin YALMAN'IN akrabası diyorlar, demiş. Yalman, dönmeymiş de onunla
ilintilendirmeye çalışıyorlarmış. Bir de, doğuda, güneydoğuda orduya dinsiz
diyorlar, demiş... Bu tür propagandalara hazırlanıyorlar anlaşılan.
MB'ye: çok güvenilir bir gazeteci. Bakıyoruz, yüzde yüz güvendiğimiz bir tek o
var. Ötekilere de güveniyoruz ama yüzde 60, 70. Bu kadarı çok az. Çok genç ve
dürüst ve dirayetli bir arkadaş..
Irak: Orada biz belli miktar varız ama, çok da varız denmiş. Türkmenlerin durumu
önemli. Bizim bağlantı noktalarımızdan biri. Amerikalılar çok şey istiyor tabi
ama bizim hepsini yapmamız çok zor. olmaz yani..
Bakın şunu çok açık söylüyorum, Kuzey Irak'ta Kürt Devleti kurulursa Güneydoğu
elden gider, Türkiye bölünür. Bunu açık açık söylüyorum. Ben oralarda yıllarca
kaldım. Irak'ta federasyon da olmaz. Belki kantonlar şeklinde düzenleme
olabilir..
Savaş olsun olmasın diyorlar ama, savaş sürecindeyiz. Yani savaş başladı,
içindeyiz... Ben öyle görüyorum. Bu petrol, enerji kaynaklarına ulaşma savaşı.
Bakın, Afganistan'dan yeni raporlar geldi, orada müthiş maden ve doğal gaz
yatakları varmış. ABD bu enerji yataklarına hakim olmak istiyor.
AKP: bunlar değişmedi. Bilmiyorum siz ne tavsiye edersiniz. Biz dikkatle
izliyoruz kadrolaşmalarını, devlet kurumlarına zararları çok önemli bizim için.
Balbay, bunlar iki adım attılar, 1.5 adım geri geldiler, yarım adım öndeler
diyor ama, önümüzdeki günlerde duyacağı haber onu da geri attırdığımızı, hatta
bizim bir adım önde olduğumuzu gösterecek. Bunu ben söyleyemem. YAŞ'ta
yaptıkları Avrupa İns. Hakl. Mahkemesine de aykırı..
Yolsuzluklar: Ben işi gücü bıraktım bununla ilgileniyorum. Savaş yapmak kolay.
Asıl olan bunlarla uğraşmak. Ben jandarmadan beri ilgiliyim. Engin AKÇAKOCA'yı
çağırdım, ne oluyor bankalarda anlat dedim. Anlattı... Bunları bir rapor haline
getir dedim, bir ay oldu getirecek... Takip edeceğim.
Karamehmet: Onun da bir beck to beck olmuş. Kendi firmasına kredi açmış. Bunun
olmaması lazım. Fazla tanımıyorum adamı ama, fazla itimat telkin etmiyor. (bir
rapor..... )
Medya: bunu ben her toplantıda dile getiriyorum. Gerekirse, biz medya kuralım
diyorum. Sadece Cumhuriyet'le olmaz bu. Aydın DOĞAN geldi buraya oturdu.
Gazetene para verip almam bunu bil. Hürriyeti bu hale getirdiniz dedim. O da
onlar özgür falan diyor. Aydın DOĞAN bana Tuncay'ın transferinin nasıl olduğunu
anlattı. Her şey dönmüş. Ciner başka bir insan. Ben onun Suriye’de fabrika
kurmasına yardımcı oldum..”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmemiş olup diğer notlardan yılın 2002 olduğu,
netice olarak görüşmenin “30 Aralık 2002” yılında gerçekleştiği,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘KKK’ ve ‘Yalman’ın
belirtilen tarihte Kara Kuvvetleri Komutanı olan Aytaç YALMAN, ‘MB’nin Mustafa
BALBAY, ‘Engin AKÇAKOCA’ isimli şahsın dönemin Bankacılık Düzenleme ve Denetleme
Kurulu Başkanı, ‘Karamehmet’ isimli şahsın Çukurova Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Mehmet Emin KARAMEHMET, ‘Tuncay’ ismi ile şahsın operasyonu kapsamında
gözaltına alınan gazeteci-yazar ‘Tuncay ÖZKAN’, ‘Ciner’in ise Park Holding
Yönetim Kurulu Başkanı ‘Turgay CİNER’ olduğu değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada dönemin Milliyet gazetesi yazarı
Tuncay ÖZKAN’ın 1 Temmuz 2002 tarihinde Çukurova Medya Grubuna Başkanlığına
getirildiği görülmüştür.
ERUYGUR: BU KÖPEKLER VAZGEÇMEYECEKLER
(30 Aralık 2002) Saat 16.00 Jandarma Genel Komutanı Şener ERUYGUR'la makamında görüşme... 75
Dakika.
Necip HABLEMİTOĞU'nun KÖSTEBEK adlı basılmamış kitabının fotokopisini ve Ergun
POYRAZ'ın PATLAK AMPUL kitabını verdi. Bir de La Traviata oyunuyla ilgili
yazısını verdi. Çok ilginç, militanca bir yazı...
Medya: çok yakınıyor. Nasıl böyle oldu diyor. Anadolu Basınıyla ayrıca
ilgilenme kararı aldı... Öteki gazetelerden olumlu olanlarla görüşmek istiyor.
Irak: Hani bir şarkı var ya, kapıldım gidiyorum bahtımın rüzgarına, durum o.
Kapıldık bir rüzgara gidiyoruz. Uzun ince bir yol bu. ABD kararlı. Ben ABD
elçisine seçimden önce öteki binada, AOÇ'yi gören binada her şeyi açık açık
söyledim. Bakın dedim, siz bölgede haritayı yeniden düzenlemek istiyorsunuz. Bu
girişim TC'yi bölebilir. Ama bizim tarihimiz çok derinlik, bölerseniz bu
derinliğin içinde kalırsınız. Siz de çok zarar görürsünüz... Bunlar böyle. Ama
istedikleri hemen olmaz.
AKP: Bu köpekler yapmak istediklerinden vazgeçmeyecekler. Mümkün değil. İki uç
var, hemen erken hareket etmemek gerekiyor. Edersek bir karmaşa olursa hemen
bundan yararlanmak isteyebilirler. Ama geç de kalmamak gerekiyor. Çok hassas bir
denge... Dikkatle izliyoruz. En büyük kadromuz kadrolaşma girişimleri. Çok hızlı
çalışıyorlar. Mesela Haşim KILIÇ gizlice İçişleri Bakanlığına geliyor, Anayasa
değişikliklerine katkıda bulunuyor. Neden yapıyor? Onlardan..
YAŞ: Bunlar YAŞ'ta bir şey yaptı. Bu hiç önemli değil. Biz onu hallederiz.
tartışma çıktığında.. Hemen çağırdım evladım dedim, bu 7 dosyaya ek yok mu biraz
daha ekleyin, şöyle 20'ye yaklaştırın dedim... ama masum kişilerse atmak da
olmayacaktı, o yüzden orada bıraktık. Biz bir dahaki sefere bu rakamı 3 katına
çıkarırız görürler...
Bunu hallederiz asıl olan kadrolaşmalarına engel olmak.
Ben olabildiğince insanları cesaretlendirmek istiyorum. Mesela Yaşar YAKIŞ'IN
karısı AKP nedeniyle ayrılmış. Arkadaşlara faks çekin dedim. Cesaretlendirin.
bunu yapacağız. Topumu dirileştirmeye çalışacağız.. Başarırız buna inanıyorum.
Halkımız bu kadar da boş değildir. Öyle düşünüyorum. Zaten bunlara oy verenlerin
tümü irticacı ise bırakalım gitsin. Ama değil. Her şeye rağmen 1919'dan kötü
değiliz..
Ben çağdaş giyim esastır diye broşürler hazırlattım, gönderiyorum. Atatürkün
zamanında kadının özgürlüğünü, giyimini gösteren fotoğraflardan broşür
yaptırdım. MGK'da hiç yeri olmadan, lafım kesilmesin diye çıktım irticayı
konuştum…
Bunları orta vadede parçalayabiliriz... Asıl iş CHP'de. Onların bir şeyler
yapması lazım. Onlardan uygun olanları cesaretlendirmek lazım.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmemiş olup diğer notlardan yılın 2002 olduğu,
netice olarak görüşmenin “30 Aralık 2002” yılında gerçekleştiği
değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 25 Aralık 2002 tarihli bir ulusal
gazetede dönemin bir bakanının eşinin kızıyla birlikte evi terk ettiği
görülmüştür.
KILINÇ: AKP’Yİ SADECE YASAL ÖNLEMLERLE DURDURMAK MÜMKÜN DEĞİL’
16 Temmuz 2002'de.
MGK Genel Sekreteri Org. Tuncay KILINÇ'LA görüşme..14.00-15.05 arası- makamında.
Makam koltuğunun yan karşısında yine Türkiye'nin Kafkas ve Balkanları da içine
alan büyük bir haritası 3'e 2 gibi bir ebatta.
-Yeni oluşum çok önemli. Ben temas halinde olduğum sanayi odalarıyla
konuşuyorum, destekleyin diyorum. Neden? Türkiye'ye bir heyecan lazım. Bu AKP'yi
sadece yasal önlemlerle durdurmak mümkün değil. Milli Görüşün oyu 17-18. bunun
büyük bölümünü Erdoğan alsa 11-12 eder, ötekine de yüzde 5-6 kalır. Ama bunlar
anketlerde 20'nin üzerinde çıkıyor. Bunlara giden tepki oylarını bir başkasının
alması lazım.
- Şimdi bu Cem'i ben pek tanımam ama, bir şey yapmak istiyor. Anketlerde asıl
lider olarak Derviş görünüyor. Onu da almaları lazım. Sadece Cem'le olmaz.
- Şükrü Sina'ya falan söyledim ben, CHP'ye git, burada artık ikbal kalmadı
dedim. Öyle. Ecevit nereye kadar götürebilir.
- Siyasete bakıyorum, anarşi var. Evet bu anarşi. Böyle şey olmaz. 30-40 parti
seçime girecek. Bölünecek. Bunun adı anarşi. Düzeltilmesi lazım.
- Vatandaştan çok tepki mektubu geliyor. (birini okudu) siz orada ne iş
yapıyorsunuz. Mustafa Kemal sizi görse ne der. Dil o kadar önemli ki, bunlara
Kürtlere biz mi dil vereceğiz. Vatanın parçalanması demek. Siz Osmanlı Paşası
gibi memleketin batışını mı izleyeceksiniz..
- Irak konusu tatsız. Amerika kararlı. Bizim de fazla bir çıkışımız yok. Bütün
işimiz bunlarla. Sonra, bunlar bize AB'den daha yakın. Irak'ta devlet zaten
oluşmuş. Biz görmezden geliyoruz, o kadar. Bunu da nereye kadar yapabiliriz.
AB konusu pentatlon salonuna benziyor. Önce basit engeller gelir. Onları
geçersiniz, giderek ağırlaşır. Bunların en ağırı İtalyan çukurudur. NATO
ülkeleri arasında tatbikatta İtalyanlar çukurda kalmış o yüzden. Biz orada
kalabiliriz. bir de İrlanda masası var..
DEĞERLENDİRME
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada ‘Cem’in eski Dışişleri bakanı İsmail CEM,
‘Derviş’in ise Devlet eski Bakanı Kemal DERVİŞ olduğu değerlendirilmiştir.
ERUYGUR’UN ÖNÜNE AYIŞIĞI’NI, ÖRNEK’İN ÖNÜNE SERVETİNİ KOYMUŞLAR
8 Eylül 2004 Çarşamba..
Memet Abi geldi... Benim Leventle görüşürken, karşıdan resimlerimi çekmişler.
Önlerine koymuşlar... Özensiz davranmalar. İstifa etmeyecekmiş bütün gözler
Yaşarda... Konuşma çok iyiydi ama, ekime kadar bakmak gerek. Bakalım ne yapacak.
Şener Abinin durumu ilginç. Önüne bilgisayar disketlerini döküp koymuşlar. AY
IŞIĞI GİRİŞİMİ... İndirmek ve yeni yapı oluşturmak... Sonra Yaşarın gelmeyeceği
olasılığına karşı onu öne çıkarmaya başlamışlar. O da hemen yeni duruma göre
hazırlık yapmış. Beklemiş. Hemen kurumdaki her türlü çalışmayı kaldırtmış.
Kırptırmış.
Örnek Abinin durumu da biraz karışık. Kendisinden üç defa mal bildirimi
istenmiş. Birincisini beğenmemiş tepedeki, ikincisini göndermiş sonra bir defa
daha göndermiş. Durum trilyon. O da bu nedenle bir ölçüde geri çekilmek
durumunda olabilir..
Beythovenın da görev sırasında bazı kadınsal ilişkiler nedeniyle durumu hoş
olmamış. bu da biliniyormuş..
DEĞERLENDİRME
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinde ‘Levent’in
belirtilen tarihte Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Başkanı olan Tuğgeneral
Levent ERSÖZ, ‘Memet’inüst düzey bir askeri personel, ‘Yaşar’ın dönemin Kara
Kuvvetleri Komutanı Yaşar BÜYÜKANIT, ‘Örnek’in ise dönemin Deniz Kuvvetleri
Komutanı Özden ÖRNEK olduğu değerlendirilmiştir.
HURŞİT TOLON: BÜYÜKANIT’IN GÖREVE GELİŞİ ENGELLENEBİLİR
7 Haziran 2005 İst da Hurşit TOLON'la 3.5 saat görüşme.
- Özkök: kendisini Danimarka genelkurmay başkanı sanıyor
- Büyükanıt: göreve gelişi engellenebilir. Değişik yöntemler var. CB yi devre
dışı bırakabilirler.
temel güç sivil toplum
- AKP'nin hedefleri
- birinci sorun medya
- beni asacaklarını bilsem doğruları söyleyeceğim.
DEĞERLENDİRME
Açık kaynaklarda yapılan araştırma Hurşit TOLON’un belirtilen tarihte 1.Ordu
Komutanı olduğu ve 30 Ağustos 2005 tarihi itibariyle emekli olduğu, ‘Özkök’ün
dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK, ‘Büyükanıt’ın ise dönemin Kara
Kuvvetleri Komutanı Yaşar BÜYÜKANIT olduğu görülmüştür.
BAŞBUĞ: BALBAY ANLAŞMAYI BOZDU, ÜZÜLDÜK
13.7.0 (2005) Çarşamba.
Sabah Taner DÖVENCİ Albay aradı, komutan (Başbuğ) İlhan beyle baş başa görüşmek
istiyor, dedi. Şaşırdım. Malum konu olabilirdi. İS'e (İlhan Selçuk'a) bilgi verdim. 16.00'da
gitti 2 saate yakın görüşmüşler.
Milli Güvenlik Siy Belgesini o açmamış İlhan abi açınca siz açmasaydınız ben de
açmayacaktım demiş devam etmiş
- Balbay anlaşmayı bozdu. Kırıldık. Çok üzüldük. Kimi arkadaşlar biz çekilelim
dediler. Tabii kaynağı sormuyoruz. Söylemeyecektir. Bu tür şeyler yapmayacaktı.
Yaptı.
İS- (İlhan Selçuk): bilmiyorum, siz verdiniz sandım demiş. Onlar da bizim böyle bir yöntemimiz
yok demiş.
Öteki konular
- Çankaya'ya başı türbanlı olmayan ama, beyni türbanlı biri gelirse ne olacak
demiş.
- Terörü ABD'nin desteklediğine karşı çıkmış. Uzun uzun bu saptamanın yanlış
olduğunu söylemiş. İS (İlhan Selçuk) de yazısını bırakmış. Yazısı o yöndeydi.
Ertesi gün İS (İlhan Selçuk) 'le durumu değerlendirdik. Bana şunları söyledi.
- Ürktüm... Değişik bir şey var. Senin haberleri inceleyeceğim. Bunlar kendi
içlerinde farklı düşüncelere sahipler. Böyle olur. Geçmişte Faruk GÜRLER, Muhsin
BATUR... Gürler birden öbür tarafa geçti.... Bunlar böyle olur. Aman dikkat.
-Kaynaklarını bana da söyleye.. (gülerek) bakansın bir şey olur, bana sorarlar
bilmeyeyim.
- Ben kimsenin adını vermemiştim. Yıllar sonra bana bir yemek verdiler. Konuştuk
uzun uzun.
- Yine benzer durum olabilir. Aman dikkatli ol. Şimdi senin yaptıklarından
benim haberim yok. Onlar da sevinmiştir. Bunların da arasında ikilik var diye.
- Acaba Hilmi Paşacı CB yapıp öyle mi dönüştürmek istiyorlar. Bunu yazıp
sormalı.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 13 Temmuz 2005 tarihinin Çarşamba gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmenin “13 Temmuz 2005” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘İS’ ve ‘İlhan’ın
Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK, ‘Başbuğ’un ise dönemin
Genelkurmay İkinci Başkanı İlker BAŞBUĞ olduğu değerlendirilmiştir.
BALBAY: GEREĞİNİ YAPIYOR MUSUNUZ?
24 Mayıs (2003) Cumartesi
Atilla ATEŞ aradı, bu ne dedi? görevini yaptın dedi.
Bir numara için: ya görevini yapar ya gider. Bunun ortası olmaz. İşin özeti
budur
Ben sizler emekli olup elbiseyi çıkarırsınız ama beynen emekli olmazsınız
deyince evet öyledir dedi. Gereğini yapıyor musunuz deyince, evet dedi.
Yapılıyordur dedi. Herkes böyle gitmeyeceğini görüyor, dedi”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 24 Mayısın 2003 tarihinde Cumartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmenin “24 Mayıs 2003” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.
Açık kaynaklarda yapılan araştırmada Mustafa BALBAY’ın 23 Mayıs 2003 tarihli
Cumhuriyet Gazetesinde ‘Genç subaylar tedirgin’ başlıklı bir yazı yazdığı,
ayrıca Atilla ATEŞ’in Kara Kuvvetleri Komutanlığı yaparken Ağustos 2000 tarihi
itibariyle emekli olduğu görülmüştür.
KESİN ÇÖZÜM İÇİN KAÇ YIL KALMAK GEREKİR? 2-3 YIL YETMİYOR
16 Mayısta ve 19 Mayısta Tanju ERDEM geldi. 45 er dakika konuştuk. Ona
ulaşanlar
- Böyle gidemez diyorlar. Bu kez daha farklı diyorlar. Mesela, kesin çözüm için
kaç yıl kalmak gerekir sorusuna yanıt arıyorlar. bugüne kadar 2-3 yıl kalındı
yetmedi, acaba daha uzun mu kalmak gerekiyor diye düşünüyorlar” demek ki bu
durum tartışılıyor. Öncekiler olmadı ne olur? Geçmişte denenip başarını
olunmayanı başarmak diyorlar. Aydınlanma... Güvenlik kavramının içine her şeyi
koymak? Enflasyon da güvenlik kavramının içindedir, ekonomi ülke güvenliğini
ilgilendirir... Aydınlanma hareketini başarıya ulaştıracak, bugünkü
olumsuzlukları kökünden silip süpürecek bir durum. gidiş, bundan sonraki
adımların CHP’siz atılacağını gösteriyor gibi.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notların tarih akışı
dikkate alındığında görüşmelerin ‘16 ve 19 Mayıs 2003’ tarihlerinde yapıldığı
değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada Tanju ERDEM isimli emekli bir Amiral
olduğu görülmüştür.
AMA PAŞAM HERKES SİZDEN BİR ŞEY BEKLİYOR
18 Aralık 200 (2003)
KKK ile makamda 11.05-12.45 arası 100 dakikalık görüşme... Hemen arkamızda
Kosova meydan muharebesini gösteren dev bir tablo... Kremit rengi
koltuklar...Biz ikilide o teklide.
- Her şeyden önce şunu söyleyeyim, tatsızım, gerginim, huzursuzum. Gidiş iyi
değil.
- 80 yılda adım adım bir yerlere getirdiğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin önümüzde
mum gibi eridiğini görüyorum. Buna tahammül etmek çok zor.
- Şu anda Türkiye'nin durumu 1920'dir. Hatta şartlar daha zordur. Bu söylediğime
dikkat edin, 1920. Atatürk o dönemde ne yaptıysa bizim de onu yapmamız gerekiyor.
- AMA PAŞAM BAKIN BİR ADINIZ OLDU, HERKES SİZİ TANIYOR, SİZDEN BİR ŞEY BEKLİYOR.
- Tamam, bir adımız oldu. İnsanlar bizi tanıyor ama keşke ülke normal koşullarda
olsaydı da ben bir Meteoroloji Genel Müdürü gibi görevimi yapıp, sessiz sedasız
emekli olsaydım.
- OLUP BİTENLERİ SİZİNLE PAYLAŞMAYA GELDİK... MEDYAYI.
- Sormayın medya bir felaket, felaket, felaket... Bir tek siz kaldınız. Karım
soruyor emekli olunca hangi gazeteleri alacağız diye. Ben tabii ki cumhuriyet
diyorum. O da yeter mi diyor, ben de bizim o kadar paramız yok, diyorum. Şimdi 6
gazete okuyor. Ben burada tümünü okuyorum. İşim gereği. Ötekilerin gazetelerini
okuyorum. Onlardan birkaç yazarı mutlaka okumak gerekiyor. Onların ne
düşündüğünü bilmek için. Fehmi KORU, Taha AKYOL, Ali BAYRAMOĞLU, AKDOĞAN...
YALMAN: MEDYADA AYIKLAMA VAR
Medyada yoğun bir ayıklama dönemi var. Tuncay Özkan'ı tasfiye ettiler. Balbay'ın
programını bitirdiler. Üstelik yerine de ne geldi. Ben pazar sabahları sırf
Balbay'ın TRT'deki programını izlemek için plan yapıyordum. Tek tek hedef
seçiyorlar ve bitiriyorlar. Ben her şeyi biliyorum. Karamehmet teslim oldu.
Hükümetle masaya oturdu. Onlara parayı bile hükümet buldu. Londra'dan para
buldular. Kara para da aklayan bir yerden para buldular. 5 milyar dolar kredi
buldular. Teslim oldular. Ciner de öyle. o da teslim oldu.
-PAŞAM CİNER BİZDEN YANA... BİZ KUŞATMAYI YARDIK. KARŞIDA DOĞAN GRUBU VARDI.
YANIMIZA CİNER VE KARAMEHMET'İ ÇEKTİK VE BAŞARI KAZANDIK. BUGÜN ÖYLE
DAVRANIYORLAR AMA, YARIN DEVRAN ŞÖYLE BİR DÖNSÜN BAKIN FARKLI HAREKET
EDECEKLERDİR.
- Söylediğiniz doğru ama, o zamana kadar ne olacak. Verecekleri zarar ne olacak.
Bunlar öyle bir kadrolaşıyor ki. 1400 üst düzey yönetici atadılar. Bu rakam
Ecevit hükümetinin 3 yılda yaptığı atamaların yüzde 70'i. yüzlerine söylüyoruz.
En ağır biçimde söylüyoruz. Önceki hükümetler yapıyordu biz de yapıyoruz
diyorlar. Pervasızca gidiyorlar. Bunları demokratik bir sistem içinde
engellemenin bir yolu var mı ona bakıyoruz. Buyrun siz söyleyin var mı böyle bir
yol... Balbay sen söyle.
-ARIYORUZ EFENDİM. BULSAK, OLABİLİR, DİYE DÜŞÜNÜYORUZ.
-Ben Jandarma Genel Komutanı oldum oradan buraya geldik. Artık kendim için
yapabileceğim bir şey yok. Ülkem için, tümüyle ülkem için çalışıyorum. Bundan
sonra böyle. Kimileri bizim emekli olunca konuştuğumuzu söylüyor. Ama ben
şimdiden söylüyorum. Bunları biz bu durumda söylemeyeceğiz de ne zaman
söyleyeceğiz. Ben iyimser olamıyorum.
-PAŞAM, ERDOĞAN'IN İKİ FOTOĞRAFI VAR. BİRİ BUSH'LA BİRİ HİKMETYAR'LA. İKİSİNDEN
BİRİNİ TERCİH EDECEK. HANGİSİNİ TERCİH EDERSE KAYBEDECEK... SONRA AMERİKA, SONUÇ
OLARAK İSLAMI KARŞISINA ALDI. ADAM İSLAMI KARŞISINA ALMIŞKEN, TÜRKİYE'DE NEDEN
ILIMLI İSLAMI DESTEKLESİN... GÖRECEKSİNİZ VAZGEÇECEK.
ABD KÖPEKLEŞMİŞ İKTİDARA İSTEDİĞİNİ YAPTIRIYOR
-Aynı şey AB için de geçerli. Doğru ama, bir de şu var. Adam köpekleşmiş bir
iktidara istediğini yaptırıyor. Bunlar ABD'ye köpekleşiyor. Laik adam
köpekleşmez, dik durur. ABD dik duran bir iktidar istemez ki.
Medya çok önemli. Bakın çok önemli hareketler geçmişte de hep bir dergi, bir
yayın etrafında oldu. Bugün böyle bir şey yok. Sadece cumhuriyet yetmez. Bunun
yanına mutlaka bir televizyon olmalı. Daha önceki gelişinizde TV. kanalından söz
etmiştiniz. Ne oldu? Eskiden hiç değilse Perinçek'in bir kanalı vardı. Hiç
değilse insan deşarj oluyordu. şimdi o da yok.
-ŞİMDİ ASKERİN DE BİR ÖLÇÜDE HÜKÜMETE TESLİM OLDUĞU İDDİALARI VAR AMA, BEN
İNANMIYORUM.
En önemli şey bizim için birliktir. Askerin birliğidir. Bunu bozmuyoruz. Bizim
her konuda görüşümüz belli. Laiklikle ilgili belli. Bu değişmez. Ben bunu KKK
olarak söylüyorum. Deniz de hava da benim gibi düşünüyor. Aslında TSK, KKK'dır.
Burasıdır.
Haa tabi sizin söylediğiniz havanın (yani en tepenin pasifliğinin) yayılmasına
neden olan varsa ona da ayrı bir konu... Yani. Toplumda da bir bencillik var.
Bizim okullardan mezun olanlar çok iyi yetişiyorlar. Tümü mühendis olarak mezun
oluyor, sistem mühendisi olarak. Ama kendilerine dönük gibi duruyorlar.
Toplumsal konulara kafa yorma daha az.
YAŞ'ta her şeyi yüzlerine söylüyoruz. Herkes yapıyor biz de yapıyoruz,
kadrolaşıyoruz diyorlar. Sonra bu dokunulmazlıklar. Avrupa Ceza Hukuku
Sözleşmesini onaylamadılar. İşlerine gelmiyor diye.
Sıra Doğan Grubuna da gelecek. Bu onlara çok uygun bir dille söylendi. Bir kez
daha çok daha güçlü bir şekilde söylenecek. Onlara söylüyorum. Buraya geldi
söyledim. Ben onlara, ekonomik durumlarından söz ediyorum. Tabii sizinle
konuştuğum gibi Atatürk ilkelerinden söz etmiyorum. Nerede ne söyleneceğini
biliyoruz... Sıra Doğan Grubuna da gelecek, o gün teslim olması yetmeyecek.
Hükümet onların yerine Albayrakları hazırlıyor. Ana medya grubu Albayraklar
olabilir. Buna hazırlanıyorlar.
- AKP toplumu değişik bir biçimde bölmeye çalışıyor. Etnik gruplara ayırmak
istiyorlar. Böylece üst kimlik olarak Türk olmak gidecek, yerine müslüman olmak
gelecek. Hedefleri bu. Toplumu bir buzlu cam gibi dağıtmak istiyorlar. Bunu da
özgürlükler adı altında yapmak istiyorlar.
- Toplum nasıl? Ben şöyle görüyorum... AKP iktidarının ilk zamanlarında bir
rahatsızlık, tedirginlik vardı. O yerini, yılgınlığa, bezginliğe bıraktı. Bu da
yerini şimdi teslimiyete bırakıyor. Gidiş bu yönde. Ben bu ortamda toplumdan
fazla bir şey beklemiyorum.
CUMHURBAŞKANI NASIL (Cumhurbaşkanı Sezer'le ayrıntılı görüşmeler
bölümü için tıklayın)
Mükemmel, mükemmel, mükemmel... Kaç rakımlı tepe diyorsunuz ona, orası sağlam.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmemiş olup diğer notlardan yılın 2003 olduğu,
netice olarak görüşmenin “18 Aralık 2003” yılında gerçekleştiği,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Karamehmet’in
Çukurova Holding Başkanı Mehmet Emin KARAMEHMET, ‘Ciner’inPark Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Turgay CİNER olduğu, ‘Perinçek’in İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu
PERİNÇEK olduğu değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada Ağustos 2002YAŞ kararı ile Jandarma
Genel Komutanlığı görevinden Kara Kuvvetleri Komutanlığına atanan Aytaç
YALMAN’ın 30 Ağustos 2004 tarihinde emekli olduğu, ayrıca dönemin Milliyet
gazetesi yazarı Tuncay ÖZKAN’ın 1 Temmuz 2002 tarihinde Çukurova Medya Grubuna
Başkanlığına getirildiği görülmüştür.
ÖNCE BİRİ İNDİRELİM, SONRA HÜKÜMETİ
21 Aralık... (2003) PAZAR... Saat 16.00.
Mehmet düşünüyor...hayal bu ya. Bir numara söz veriyor bu hükümeti düşüreceğim.
söz veriyorum. Bitirecek. Yerel seçimlere kadar yapacağım bunu. Bunu Kuvvet Kom
ve Tolona söylüyor... Biraz süre diyor. Bunun dışındaki arayışta da... Önce
deniyor biri indirelim, sonra hükümeti...Bir inmeden bir şey olmaz. Aslında bir
yukarıdaki görüşlerini söylerken samimi değil. Oyalıyor. Öyle düşünüyorlar.
Yerel seçimler sonra hükümet daha da güçlenecek böylece ben de güçlenirim
diyor bir. İçimizdeki karış taraf da bana bir şey diyemez. 4 yılımı gayet sakin
yaparım... Böyle düşündüğünü düşünüyorlar.
Yeniden çalışmalar başladı. BÇG’nin yerine yine sanırım... Yine karargah
bünyesinde Recep Paşa sorumluluğunda... Çalışma Grubu kuruldu. O aynı çalışmaları
yapmaya başladı. Planlar hazırlanıyor. Yaşar’ı harcayabilirler. Biraz kızgınlar.
Tolon, bire inanmıyor. Bize yalan söylüyor. Yerel seçimden sonra bak işte bunlar
çok güçlendi şu aşamadan sonra bunlara ne yapılabilir diyecek.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 21 Aralık’ın 2003 yılında Pazar gününe rast geldiği ve bu nedenle söz
konusu görüşmenin “21 Aralık 2003” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelmenin genelinden ‘Memet’in üst düzey
bir askeri personel, ‘Tolon’un dönemin Ege Ordu Komutanı Hurşit TOLON, ‘Yaşar’ın
dönemin 1.ordu Komutanı Yaşar BÜYÜKANIT olduğu değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 28 Mart 2004 tarihinde Mahalli
İdareler Genel Seçimleri yapıldığı görülmüştür.
ERUYGUR: ÇANKAYA ÇOK KRİTİK BİR DURUMDA NE YAPAR?
29 aralık (2003)
Şener’le görüşme... Müthiş gergin.
- Yahu ben demokrat biriyim. Yaşamım boyunca en demokratik şeyleri istedim ama
bunlara hazmedemiyorum. Bu kadar olmaz... Bakın bir kuran kursunda vasiyetname
ele geçirildi. Adam televizyon izlemeyin, şeriat gibi yaşayın diyor. Biz 80. yıla
bunlarla mı girecektik?
- Asıl Çankaya’ya bakıyoruz. Ne ölçüde güvenebiliriz. Çok kritik bir durumda ne
yapar. Bunu bilmemiz lazım... aslında laikliğinden hiçbir kuşkumuz yok.
- Yapılması gereken diye düşünüyorum, çıkış yolu arıyorum... Sanki, yeni bir
par... mevcudu bırakıp... bir şekilde bunu gerçekleştirip.
- En önemli unsur içimizdeki durum, birin durumu. Artık onu da içimizde
göstereceğiz. Aramızdaki bir kişi ölü bile olsa, aramıza alıp, ayakta gösterip,
bunu kanıtlamamız lazım.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmemiş olup diğer notlardan yılın 2003 olduğu,
netice olarak görüşmenin “29 Aralık 2003” tarihinde gerçekleştiği,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelmenin genelinden ‘Şener’in dönemin
Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR, ‘Çankaya’nın ise eski
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER, olduğu değerlendirilmiştir.
ERUYGUR: BİZİM ABD’YE BUNLARIN O KADAR GÜÇLÜ OLMADIĞINI ANLATMAMIZ LAZIM
16 Ocak (2004) Cuma... İS'le (İlhan Selçuk) ŞE'yle (Şener Eruygur) görüşme... sabah 9.30-10.4
İS (İlhan Selçuk): kritik bir dönem... Bunlar devletle tanışıyor. Bakarsınız, iktidarda kalmak
için ne yapmamız gerekir diye düşünebilirler.
ŞE (Şener Eruygur): yok efendim, siz kendi akıl ve mantık çizginiz içinde bunu söylüyorsunuz
ama, benim bunlardan umudum yok... Bunların beyni uyuşmuş... Benim umudum
yok...bunların yetişmesi böyle.
İS (İlhan Selçuk): tabii biz sizinleyiz. Siz bir bütün olarak hassassınız... Ama sizi bölünmüş
göstermek isteyenler var. Bu çok önemli.
ŞE (Şener Eruygur): ne dediğinizi çok iyi anlıyorum. ona dikkat ediyoruz.
İS (İlhan Selçuk): ben çok şey yaşadım. 9-11 yaşadık. Yani öyle bir şey olmasın isterim. Bir
kez daha biz yenilen tarafta olursak, hiç istemiyorum. Bundan korkuyorum.
ŞE (Şener Eruygur): korkunuzu anlıyorum, endişeniz olmasın. Ona dikkat ediyoruz.
İS (İlhan Selçuk): burada uluslararası dengeler çok önemli. Çok önemli... ABD ne yapar? Bunlara
destek veriyor.
ŞE (Şener Eruygur): anlıyorum. Biz de ona dikkat ediyoruz. Bakıyoruz, şu aşamada öyle
görünüyorlar ama, onlar düzeni kim sağlayacak ona bakar. Bizim onlara, bunların
o kadar güçlü olmadığını anlatmamız lazım.
İS (İlhan Selçuk): MB önde şimdi. Onun kendisine çok dikkat etmesi lazım. Özel hayatına özen
göstermesi lazım. Her türlü çamuru atabilirler.
ŞE (Şener Eruygur): evet, yakışıklı ama, her yaklaşanın salt bu özelliği nedeniyle
yaklaşmadığını bilmesi lazım... İşte CHP biraz hareketlendi. Geç oldu ama, iyi
oldu. Şimdi KOÇU da arayıp tebrik edeceğim.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 16 Ocak’ın 2004 yılında Cuma gününe rast geldiği ve bu nedenle söz
konusu görüşmenin “16 Ocak 2004” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘İS’nin Cumhuriyet
Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK, ‘ŞE’nin ise dönemin Jandarma Genel
Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR olduğu değerlendirilmiştir.
MUSTAFA ÖZBEK: YA İKTİDAR, YA DARBE
(23 Mart 2005) Saat 13.00 Türk Metal'de Mustafa ÖZBEK'le görüşme.
Sıcak bir görüşme... Karşılıklı işbirliği. Yemekte soğumuş balık ve bol
yeşillik... Bulgur pilavı.
- Bence çözüm giderek zorlaşıyor. Ya bunları tümüyle alıp indirecek toplumsal
gücü fazla bir iktidar ya da darbe... Yanlış anlamayın, istiyor değilim. En çok
biz zarar görürüz ama, çözüm burada görünüyor.
- Bu devletin, sendikaların tepesindekilere bakıyorum yanlış anlamayıp hepsi
Gürcü. Başbakan, Salih KILIÇ, ADD Genel Başkanı.
- Cumhuriyet'le her şeye varız. Arkadaşlar proje getirsinler. Bizim Türk
Metal'in kullanılabilcek 8 Trl var. Bunun yüzde 40'ı yasaya göre şirketlere
ortak olmaya, hisse almaya uygun.
Cumhurbaşkanı ile görüşmede adının geçtiği yerleri anlattık.
Akşam Muzaffer ERYILMAZ, Metin PEKER, Erhan AYGÜN, İlhan abi Bilkent
fişhause... şarap, balık, sohbet. İlhan abi çok neşeli... Düzlüğe çıktık, kara
geçtik... Erhan, biz neyapabiliriz, proje, kağıt parası biz verelim falan dedi.
DEĞERLENDİRME
Yazı içerisinde yıl belirtilmediğinden dolayı önceki notun devamı niteliğinde
olduğu ve tarihin 23 Mart 2005 olduğu,
Açık kaynaklardan yapılan araştırmada ve incelemenin genelinden ‘İlhan’nın
Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan SELÇUK, Muzaffer ERYILMAZ’ın Çankaya
Belediye Başkanı, Erhan AYGÜN’ün ise Park Holding ortağı olduğu
değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada dönemin ADD Genel Başkanı’nın
Ertuğrul KAZANCI, Başbakanın ise Recep Tayip ERDOĞAN olduğu değerlendirilmiştir.
KOMUTAN TYSON’DAN YUMRUK YEMİŞ GİBİ OLDU
Yaşak BÜYÜKANIT'la 28 Mart (2003) Cuma günü saat 17.00'da karargahta görüşme.
Karargaha girişte her zamanki gibi tam karşıda Atatürk... Onu geçince meclis'te
Atatürk, onu geçince yine meclis önünde Atatürk, onu geçince tam karşıda yine
mareşal üniformasıyla portre Atatürk.
Bekleme odasında Kıbrıs Güvenlik Komutanlığının gemi, üzerinde Kıbrıs'taki
birliklerin bulundukları yerleri gösteren bayraklar yelken gibi işlenmiş...
Camlı bölümde Osmanlıdan bu yana asker üniformaları... Duvarda sanırım 30 Mayıs
2001'de çekilmiş Kıvrıkoğlu'nun da olduğu genelkurmay önünde toplu hatıra
fotoğrafı.
Kısa bir giriş sohbeti... Kasımpaşa'dan önce Sultanahmet önemlidir. Benim dayım
eski kabadayılardandı. Biz Sultanahmet'te büyüdük.
- Sizin bu yazı çok ciddi bir durum. Bu orduyu çatlatır. Çatlatır. Çok ciddi.
eğer altta böyle bir durum öne çıkarsa TSK bundan büyük yara alır.
- Ben komutanı 1970'lerden beri tanıyorum. Beraber çalıştık, ayrı yerlere
gittik, yine çalıştık... komutan öyle biri değil.
- Yazdıklarınızın yüzde 95'ine katılıyorum. Ama bu Aziz AKGÜL'le görüşmesi yok.
Sadece bir kez, 3 Kasım seçimlerinden sonra Erdoğan ve Aksu'yla geldi. O kadar.
Ben buranın muhtarıyım. Siz bana 3 yıl önce burada şöyle bir görüşme olmuş deyin
ben hemen çıkartır, bilgisayara bakarım. Öyle bir görüşme yok. (ben, görüşme,
karargahta değil başka yerde olmuş, deyince)... aaaa, eee, onu bilemem. Tabi o
ayrı. Yani olduğunu sanmıyorum. Aziz AKGÜL'de Harp Okulundan gelen dostluğu
doğru ama, öyle görüşme falan yapacağı bir durum olacağını sanmıyorum.
- Komutan çok üzüldü. İnanın çok üzüldü. Tyson'dan yumruk yemiş gibi oldu.
Şaşırdı. Bana sordu. Ben Mustafa beyi tanırım dedim. Öyle tanımadığımız biri
değil dedim... Çok üzüldü. Neden, dedi.
- Siz eğer bunu uygun bir dille, bilirsiniz onu, şöyle bir uyaklı bir şekilde
düzeltirseniz, bir nebze, iyi olacak... (ben de yeri gelirse, öyle bir durum
olabilir, deyip başka bir şey demedim.)
- (Ben bunların kadrolaşmasından, bunun tehlikesinden söz edince) çok
haklısınız... Bunlar gitse bile kalıntıları yıllarca temizlenemez. Öyle
kadrolaşıyorlar. Mücadele etmek gerekir ama, bakın 28 Şubat farklıydı. Orada
bunlar hükümet ortağıydı. Öteki ortakla işbirliği yapılabilirdi. Şimdi bunlar
tek başına geldiler. Öyle bir güçle geldiler. Hem 28 Şubatta iktidara geldiler 6
ay sonra ilk adımlar atıldı. Bunlar geleli 4 ay oldu. Bunun da nasıl geçtiğini
görüyorsunuz.
- Bana küfredin. İstediğinizi söyleyin. Mustafa bey öyle düşünmüş der, keserim.
Ama TSK'ya zarar verecek bir şey yaparsanız çok üzülürüm. Hemen duruma bakarım.
Bundan TSK çok zarar görür. İçinde bulunduğumuz koşulları biliyorsunuz.
BÜYÜKANIT: BU SEÇMEN İRADESİ. HEP BİZE GÜVENİYORLAR, AMA NEREYE KADAR
- Bunlarla mücadele sadece bizim işimiz değil. Bu seçmen iradesi. Bunlara oy
veren 10.5 milyona da sormak lazım. Hep bize güveniyorlar. Ama nereye kadar..
- Bugün medya desteği olmadan hiçbir şey yapılamaz. Bakın medyaya sizin
dışınızda laiklikle ilgili hassasiyeti olan yayın organı yok. Artık bu konuda
sizden başka kimseye bilgi notu da göndermiyoruz. (ben, kesildi, azaldı,
deyince)... Evet orada bir kaza oldu. Bir hasar meydana geldi. Düzeltiyoruz,
yeniden yoğunlaştıracağız
- Aydın DOĞAN geldi söyledim. Her gün milliyetin birinci sayfasında bir türbanlı
fotoğraf koymaya mecbur musunuz, dedim. Farkında değilim, bakayım dedi. Ertesi
gün de birinci sayfaya Hülya AVŞAR'ın poposunu koydular. Ben ille onu yap
demiyorum ki.
GÜL’ÜN İNGİLİZCESİ GAKGUK İNGİLİZCESİ
- Bu Abdullah GÜL, Erdoğan'dan daha tehlikeli. Öyle güleryüzlü durduğuna
bakmayın. ingilizcesi de gakguk ingilizcesi. Powel'la telefonla konuşuyor. Ne
dediği belli değil..
- Benim bunlarla bir temasım yok. Eski hükümet döneminde işleri Hüsamettin
ÖZKAN'la hallederdik. Şimdi o yok. Öyle bir ortam yok. Hiç temasım da yok.
- (Özkök'ün eşi Gül'ün eşinin 8 Mart davetine mesaj çekmiş, deyince) yaa,
sanmıyorum. Yapmaması lazım. Bana davetiye geldi, eşim iade edelim, dedi. Öyle
yaptık. Tabii o ailevi bir durum, bunun olmaması lazım.
- Türkiye'yi daha zorlu günler bekliyor. Bakın, nisan ortası AB süreci diye yeni
durumlar başlayacak. Ordunun siyasetteki ağırlığına gelecekler. Oysa ne
ağırlığı var. (ben, international herald tribun'de çıkan reform için ordunun gerekli olduğu,
yazısını anımsatınca)... ama her şey ordudan beklenmemeli. Şili Büyükelçiliğinde
çalışan zarif bir hanım var. Eşi Şilili. 3 Kasımdan önce korktuğunu söyledi,
sonra neyse ki ordu var dedi. Ben de sana bir yumruk çakarım dedim. Güldük. Ama
28 Şubatta üniversiteler vardı, toplum ayaktaydı... Bunlar daha akıllı gidiyor,
onların yaptığı hataları yapmıyor..
BAŞBAKANLIK’TAKİ KÜRTÇÜ, ŞERİATÇI YAPIDAN ENDİŞELİYİZ
- (Benim benzer sözlerim üzerine) Başbakanlıkta Kürtçü-Şeriatçı bir yapı
oluşuyor. çok endişe ediyoruz..
- (Yeri geldikçe yazıya döndü) bunu ne olur düzeltin, haberin kaynağını sormaya
hakkım yok. Bizim içimizden de sabırsız arkadaşlarımız çıkıyor. Bazı şeyler
yanlış anlaşılabiliyor..
- 1960'ları, 70'leri, 80'leri yaşadık. Her şeyi gördüm. Ordunun birlik
beraberliği çok önemli. Bu nedenle sizden hassaten rica ediyorum.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 28 Mart’ın 2003 yılında Cuma gününe rast geldiği ve bu nedenle söz
konusu görüşmenin “28 Mart 2003” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.
Açık kaynaklardan yapılan araştırmada Yaşar BÜYÜKANITIN belirtilen tarihte
Genelkurmay İkinci Başkanı olduğu, Aziz AKGÜL’ün ise Kara Harp Okulu mezunu ve
22.Dönem Diyarbakır milletvekili olduğu görülmüştür.
ÇETİN DOĞAN O GÜNE HAZIRLANIYOR
31 Mart (2003) Pazartesi Mehmet Beyle görüşme.
- Elinize sağlık... Adresini buldu. Arkası gelebilir... Çetin'in ameliyat
olmasının nedeni hazırlık. O güne hazırlanır... Röportajda sürekli ben emekli
olacağım demesinin nedeni, bazı dedikodular çıktığı için kimseyi ürkütmemek. Ama
fazla emekli olacağım, dedi.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 31 Mart’ın 2003 yılında Pazartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmenin “31 Mart 2003” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelmenin genelinden ‘Memet’in üst düzey
bir askeri personel, ‘Çetin’in ise dönemin 1.Ordu Komutanı Çetin DOĞAN olduğu
değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 1. Ordu Komutanı Çetin DOĞAN’ın 31
Mart 2003 tarihinde by-pass ameliyatı geçirdiği görülmüştür.
ERUYGUR’DAN BALBAY’A: GÖREVİNİZİ YAPTINIZ. RAHATSIZIZ
31 Mayıs (2003) öğleyin evinden JGK Eruygur aradı..
- Görevinizi yaptınız. rahatsızız., şunu sorun soranlara siz rahatsız değil
misiniz... köpek... bunlar korkak Kasımpaşa kabadayısı..
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notların tarih akışı
dikkate alındığında görüşmenin ‘31 Mayıs 2003’ tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘JGK Eruygur’un
belirtilen tarihte Jandarma Genel Komutanı olan Mehmet Şener ERUYGUR olduğu
değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada Mustafa BALBAY’ın 23 Mayıs 2003
tarihli Cumhuriyet Gazetesinde ‘Genç subaylar tedirgin’ başlıklı bir yazı
yazdığı görülmüştür.
ERUYGUR: KENDİMİ ZOR TUTUYORUM. 28 ŞUBAT’TA BU RÜTBEDE OLMALIYDIM
16 Eylül (2003) Salı günü saat 16 sıralarında buluştuk. CB değerlendirmesi.
tedirginliği..
17'de eski binada Şenerle görüşme. Tam zamanında aldı. Müfit Yarbay Albaylığa
terfi etti. Bu rütbede ilk ziyaret.
Şener Paşa bizi her zamanki gibi güleryüzlü, ayakta, kapının hemen yanında
karşıladı.
Heyecanlı, gergin, kızgın, umutla kötü haberlerin kızgınlığı arasındaydı. Sık
sık, ben zaten konuşmaya başladım, adımımı da attım. Geri çekmek devam ederim
dedi. Sık sık bu yönde değerlendirme yaptı.
İS (İlhan SELÇUK), bunlardan kurtulmak için biraz zaman dediğinde, bunların bir saniye kalması
zarar dedi. Yineledi, bir saniye durmamaları gerekir aramızı sıkı tutmalıyız.
Arkada kalanları yanımıza çekmeli, ileri gidenleri yavaşlatmalıyız. Karşı tarafa
malzeme vermemek için gerekirse aramızdaki ölüyü bile aramıza sıkıştırıp,
bizimle ve ayakta göstermemiz lazım bunlar felaket. Bazen kendimi zor tutuyorum
o 28 şubatta, 12 eylülde bu rütbemde olmayı isterdim.
Medyada bizden
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 16 Eylül’ün 2003 tarihinde Salı gününe rast geldiği ve bu nedenle söz
konusu görüşmenin “16 Eylül 2003” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklardan yapılan araştırmada ve incelemenin genelinden ‘İS’nin
Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi İlhan SELÇUK, ‘Şener Paşa’nın ise dönemin
Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR olduğu değerlendirilmiştir.
BÜYÜKANIT: SÖYLEYİN BALBAY BU MEDYA YAPISIYLA BUGÜN DARBE YAPILIR MI?
6 Nisan 2003 Pazar günü saat 12.30'da Genelkurmay Karargahında Aslan Paşayla görüşme... 45 dakika sonra, Yaşar Paşa geldi, ona günü anlatmam lazım,
isterseniz bekleyin, en çok yarım saat sürer' dedi sonra ikisi birlikte
geldiler..Yaşar Paşa, sivildi. Kırmızı ağırlıklı bir tişörtü vardı. Konu Hilmi
Paşayla ilgili yazıya geldi..
- Söyleyin Sayın Balbay, bu medya yapısıyla bugün darbe yapılır mı? Yapılmaz.
Bugün medyayı arkanıza almadıktan sonra bir şey yapamazsınız. Laikliği konu
edinen bir tek siz varsınız. Öteki gazeteler her gün bir türbanlı kadın
fotoğrafı koyup, neredeyse sempatik hale getirmeye çalışıyorlar.
- Sizin yazı bizi çatlatır. Bundan endişe ediyoruz. Komutan ısrar ediyor.
Görüşmedim diyor. neredeyse ikisini yüzleştireceğim diyor..
- Biz Başbakanlık Takip Kuruluna yine bilgi belge gönderiyoruz ama, kime ne
göndereceksiniz.
- 28 Şubat, öncesi... Geçmişe bakarak bir şey olmaz. İleriye bakmamız lazım.
ileriye, geçmişe takılıp kalmamak lazım..
- Uğur MUMCU benim arkadaşımdı. Buraya çok geldi gitti. Bizim arşivde çalıştı.
En sevilen yazardı... öldürülmeseydi ertesi gün, pazartesi buraya gelecekti.
Arşivde çalışıyordu. Öcalan'ın karısının babasının MİTE çalıştığını saptamıştı.
daha derin araştırmalar içindeydi.
- Adamlar kadrolaşıyorlar. Bunu görüşüyoruz. Birşeyler yapmak lazım. Kabul
ediyorum ama, 28 Şubat hükümet kurulduktan 6-7 ay sonra patladı..
(Öcalan İmralı'da, Sezer Çankaya'da tecrit. Aslan bey)
DEĞERLENDİRME
Açık kaynaklardan yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Aslan Paşa’nın
belirtilen tarihte Genelkurmay İstihbarat Başkanı olan Aslan GÜNER, ‘Yaşar
Paşa’nın ise belirtilen tarihte Genelkurmay 2. Başkanı olan Mehmet Yaşar
BÜYÜKANIT olduğu değerlendirilmiştir.
ERUYGUR: İRTİCA BÖYLE GİDERSE DEMOKRASİ TEHLİKEYE GİRER
2 Nisan (2003) Pazartesi 15.3 Şener ERUYGUR'la görüşme..
Şunu iyi bilin, MGK da şu dendi 'irtica böyle giderse, demokrasi tehlikeye
girer.' bunu ben söyledim komutan YÖK'le ilgili ağır konuştu. O YÖK de böyle bir
planımız yok dedi
Çok dikkatli olmak lazım. (sizi Güven ERKAYA'ya benzetiyorlar) bak bu hoşuma
gitti. Benden haz etmediklerini biliyorum. Bu kadrolaşmayı mesele yapmak lazım.
Ben Diyanet İşleri Başkanını çağırdım konuştum..
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden diğer notların akışına bakıldığında
yılın 2003 olduğu ancak 2 Nisan 2003 tarihinin Çarşamba gününe rast geldiği
dolayısıyla notlardaki Pazartesi ibaresinin yanlışlık yazıldığı
değerlendirilmiştir.
HİLMİ ÖZKÖK’E ‘MOLLA’ YAKIŞTIRMASI
29 Nisan (2004)
Akşam Perşembe Grubu toplandı. Erdal bey, Türkiyede artık demokratik yollardan
yapılabilecek çok az şeyin olduğunu söyledi. Adamların dini alıp kullandığı
geriye bir şey kalmadığını söyledi. Hurşit bey için çok övücü şeyler söyledi.
Takıldım: hayatta en hakiki mürşit Hurşittir... Bir numara için molla diyoruz
dedi..
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden diğer notların akışına bakıldığında
yılın 2004 olduğu, netice olarak notun 29 Nisan 2004 tarihli olduğu,
Söz konusu yazı içeriği ve incelemenin genelinden ‘Perşembe Grubu’ şeklinde
tanımlanan bir grup olduğu ve ‘Erdal’ın belirtilen tarihte Genel Kurmay Adli
Müşaviri olan Tümgeneral Erdal ŞENEL, olduğu değerlendirilmiştir.
TURGAY CİNER'İN CUMHURİYETE ORTAK OLMA OLASILIĞINI DEĞERLENDİRME-1
7 Nisan Çarşamba 200 (2004)
Zekeriya TEMİZELLE birlikte İstanbul'a gittik. Saat 17.00'de toplandık. İlhan
SELÇUK, Alev COŞKUN, Hikmet ÇETİNKAYA, İbrahim YILDIZ, Emre KONGAR, Mustafa
PAMUKOĞLU, ben... Akın ATALAY'ın da gelmesi gerekiyordu. Cenazesi varmış
gelemedi..
Temizel, 2 arkadaşıyla 3 gün gazetede çalıştı ve her şeyi ortaya çıkardı..
Bir hafta önce Turgay CİNER (TC) gazeteye gelmiş, yukarıdaki kadroya yeni bir
öneri getirmiş. Buna göre, yeni bir şirket kurulacak, büyük ortak Cum Vakfı
olacak. Onlar küçük ortak ama, şirketin yöneticilerini küçük ortak
atayacak...bugüne kadar olan alacak verecek de sıfırlanacak... Ciner bunu kabul
ederseniz ben varım, etmezseniz yokum, reklamı da satış gelirini de size vereyim
demiş..Temizel bu öneriyi inceledi ilk tepkisi şu oldu bunu kabul ederseniz
tümüyle teslim olursunuz...'İlhan abi öyle düşünmediğini açıkça söyledi
arkadaşlar bakın bu öneri çok açık ve bizi düzlüğe çıkaracak bir öneri. Gelin
bunu ayrıca dikkate alın. Hemen hayır demeyin... Bakın okuyorum önerinin önemli
maddesini: ortakların dörtte üçü evet demedikçe şirket yeni adım atamaz,
feshedilemez vs. burada bizim de söz hakkımız olacak... Bir de bu Turgaya
gözünüzü seveyim güvensizlik göstermeyin. O kardeşimizdir. Açık söyleyeyim benim
içimde en ufak bir şüphe falan yok...' ben uygun bir dille bunun kabul
edilmesinin zor olduğunu söyleyip şöyle dedim abi, bunlar reklam işini 2003
ağustosta aldılar, daha o ay geliri yarıya indirdiler. Sonra da aynı eğik düzlem
sürdü. Bu neden? Açıklayamıyorlar. Sonra Cumhuriyeti Yeni Asır ve Takvim'le
birlikte pazarlıyorlar. Bu cumhuriyete haksızlık. Son durum da bize 2 ay hiç
para göndermediler. Bunu da açıklayamıyorlar. Geçen yıl temmuzda Dorint Otelde 5
kişi yemek yedik (TC, İbrahim, ben, Alev COŞKUN, İlhan SELÇUK) orada üstüne basa
basa, sen her ay 300 bin doları garanti ediyor musun, dedik. Evet dedi. Alev abi
bunu yazılı bir protokole dökelim dedi. Ona da evet dedi... Ama bu sözleri
tutmadı...' İlhan abi bunları dinledikten sonra arkadaşlar yeniden bakalım
dedi... Emre, Hikmet, Alev abiler de soğuk görüş belirtti. ben ve İbrahim de..”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 7 Nisan’ın 2004 tarihinde Çarşamba gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmenin “7 Nisan 2004” tarihli olduğu değerlendirilmiştir.
TURGAY CİNER'İN CUMHURİYETE ORTAK OLMA OLASILIĞINI DEĞERLENDİRME-2
İlhan abi 17 Nisan (2004) Cumartesi gecesi Ankara'ya geldi
18 Nisan pazar günü öğleyin Ahlatlıbelde Temizel'le buluştular. İki saat sonra
da ben gittik. Temizel işe iyice ısınmış. Yeniden yapılandırmayı tamamlarız
dedi..
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede görüşmelerin 2004 yılında gerçekleştiği,
Açık kaynaklardan yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘İlhan’ın
Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK, ‘Temizel’in ise Devlet eski
Bakanı Zekeriya TEMİZEL olduğu değerlendirilmiştir.
YARGITAY'DA GÖRÜŞME
19 Nisan (2004) Pazartesi sabahı ilk iş Yargıtay Başkanı Eraslan ÖZKAYA'ya gitti.
Eraslan bey her zamanki gibi bizi sıcak karşıladı.. Hükümeti konuştuk,
uygulamalardan yakındı, yargıyı ele geçirme girişimlerini anlattı. Anayasa
Mahkemesinin yasasını değiştiriyorlar. Yargıtay'a seçenek olmasını
sağlayacaklar, bireysel başvuru hakkı olacak... Böylece kendi elleriyle
oluşturdukları bir yapı kurulacak. Bir de üyelerinin 4'ünü meclisin seçmesini
istiyorlar... Askerlerin de ne yapacağını bilmekte zorlanır halde olduklarını,
içlerinde derin değerlendirmeler içinde bulunduklarını söyledi. Burada İlhan abi
araya girip, 'Balbay genç subayları yazdı başımıza iş açtı' gibilerden bir
şeyler söyledi. Sonra onu doğrular, beni öne çıkarır şeyler söyledi..
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 19 Nisan’ın 2004 tarihinde Pazartesi gününe rast geldiği ve bu
nedenle söz konusu görüşmenin “19 Nisan 2004” tarihli olduğu
değerlendirilmiştir.
ERUYGUR: BİR ŞEY DENEDİK OLMADI, TOPLUM DÜŞÜNDÜĞÜMÜZ NOKTADA DEĞİL
Aynı gün akşamüstü Şenere gitti..
Şener
- Biz artık yaralı bir kuşuz
- Bir şey denedik, olmadı. Belki hayal gördük
- Toplum bizim düşündüğümüz noktada değil
- Yine de yapılabilir, ona bakmak gerekir
- İnsan çok üzülüyor, bunca çaba harcadık bir şey yapamadık
- Yine de ateşi söndürmemek gerek
- Acaba cumhurbaşkanı biraz daha aktif olamaz mı
- Bunların kafalarının ardındaki niyet hiç değişmedi. Bunu görüyoruz
- ADD çok pasif, eylem kuruluşu değil. Her şey iteklemeyle gidiyor
- Görev süremiz içinde bir şeyler yapalım dedik, olmadı
DEĞERLENDİRME
Diğer notlara bakıldığında yukarıda yer alan görüşmelerin Mustafa BALBAY ve
İlhan SELÇUK tarafından yapıldığı,
Açık kaynaklardan yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Şene’ olarak
belirtilen şahsın dönemin Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR (…)
olduğu görülmüştür.
TEPEDEKİNE BİRAZ DOKUNMAK LAZIM ARTIK
(16 Ekim - 13 Kasım 2003)
16 Ekimde Şenerle AOÇ'deki binada yemekli görüşme... başbaşa... bilgi belge...
en tepedekini gerekirse aramıza alıp birlikte yürüyoruz havası verme. O ölü bile
olsa ayakta ve bizimle göstermemiz gerekli... Güleni getirme girişimi olamaz.
Bunların bir saniye verdiği zarar fazla..
13 Kasım Perşembe.. Aynı yerde bu kez sadece neskafe... Bir saatten
fazla...tepedekine biraz dokunmak lazım artık. Hafiften... Bunun ikisine
gidişimizde bir duruşu vardı, hani sustalı maymun gibi..
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazılarda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 13 Kasım’ın 2003 yılında Perşembe gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmelerin “16 Ekim - 13 Kasım 2003” tarihli olduğu
değerlendirilmiştir.
NECDET TİMUR: KORKARIM YİNE MECBUR OLACAĞIZ
10 Aralık (1998) Perşembe günü saat 10.00'da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay
Başkanı
Orgeneral Necdet Timur telefon etti.
-Bugün öğleyin yemek yesek, sizin de durumunuz uygunsa. Bizim komutan (KKK Org.
Atilla ATEŞ) dışarıda. Benim için uygun bir gün..tamam dedim..
Saat 12.15'te KKK Dış girişinden beni özel araçla aldılar, komutana gittik. Önce
odasında 15 dakika sohbet ettik..
(…)
13.45'e kadar sohbet ettik
Konu başlıklarıyla konuştuklarımız
-Mesut YILMAZ'a gümüş tepside başbakanlık verdik... Kullanamadı. Planlar bu
yüzden tam yürümedi..
-Baykal'ın ne yapmak istediğini tam olarak kestiremiyorum.
-Geniş tabanlı hükümet diyorlar. Böyle bir hükümet kurulursa bu, devlet
olanaklarının dört koldan talanı demektir. Her parti kendine göre seçim
propagandası için devleti kullanacak. Bu felaket olur.
-Üstelik böyle bir hükümet, seçimden sonra da bir iki ay daha yürürlükte olacak.
-Partilere bakıyoruz, çoğunda muhatap olunacak kişi yok. Örneğin DYP, kiminle
muhatap olursun ki.
-Nasıl bir hükümet kurulacak öngörmek güç. Düşürülmesi zamanlama olarak pek
uygun değildi...
-Bu koşullarda seçim hiçbir şeyi değiştirmez. Aynı istikrarsızlık olur. Ben daha
kötüsünden endişe ediyorum
-Fazilet Partisi tekrar iktidar olur mu? Ona tekrar hükümet verilir mi?
Verilmez. Bu mümkün mü? olmaz..
-İşte hükümet işlevini yerine getiremedi. Yılmaz'la olmadı... Yapabilseydi,
FP'nin oylarını eritebilirdi... olmadı..
-Seçimlerin mutlaka iki turlu olması gerekiyor. En azından yerel seçimlerin iki
turlu olması şart. Bizde yüzde 20 ile iktidar olunuyor. Öteki ülkelerde yüzde
15-20 marjinal partilerin aldığı oy bu olur mu?
-Seçim yasasında bu barajın da düşünülmesi lazım. Tartışılsın, yüzde 10'da
kalmalı mı yüzde 5'lere inmeli mi? tartışmak gerekiyor.
-Siyasi Partiler yasasında değişiklik şart. Milletvekili adayları Genel
Başkanların iki dudağı arasında olmamalı. Bunu mutlaka değiştirmek gerekiyor.
Mutlaka.
-Korkarım yine mecbur olacağız... Türk Silahlı Kuvvetlerinin görevleri arasında
iç güvenlik de var..
(…)
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 10 Aralık’ın 1998 yılına Perşembe gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmenin “10 Aralık 1998” tarihinde yapıldığı,
Açık kaynaklardan yapılan araştırmada Atilla ATEŞ’ in dönemin Kara Kuvvetleri
Komutanı, Kurmay Başkanı Necdet TİMUR’un ise Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı
Necdet Yılmaz TİMUR olduğu değerlendirilmiştir.
DOĞU AKTULGA: KOMUTANIM BU İŞ SOPAYLA OLUR, ÖTEKİ YOLLAR BOŞUNA
15 Ocak 2000 salı günü, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla ATEŞ, Kurmay
Başkanı Orgeneral Necdet TİMUR, Emekli Orgeneral Doğu AKTULGA ile öğle yemeği
Atilla ATEŞ (AA)
Necdet Timur (NT)
Doğu AKTULGA (DA)
Saat 12.00'de NT'nin makamında buluşma. da orada... Dokuzuncu kata çıkış. Ankara
ayaklar altında. çatı kat... üst düzey komutanlara hizmet veren yiyecek-içecek
bölümleri... En uçta özel oda var... Oraya geçtik.
12.15'te AA geldi. koltuklardan masalara geçtik..
Konulara göre görüşme
Medya
(AA, masaya oturur oturmaz ilk bu konuyu açtı)
AA- bu medya nereye gidiyor böyle... memlekette olup bitenlerin gerçek
yönleriyle yansıtmıyorlar. Her ihaleden koku çıkıyor, dünyaya açılma diye herşey
haraç mezat satılığa çıkarılıyor, bunların hiçbiri yok... Bu kişiler vatansever
değil mi.. (olup bitenleri özetledim... devam etti)
AA- Pek çok şeyden haberimiz vardı ama, bu kadarına pes... Peki nasıl adam olur
bunlar? Böyle gidemez.
NT- gazeteciler araba bir araya gelip, konuları tartışmıyor mu? Olup bitene
müdahale etmeleri lazım..
AA- Ben Kayseri'de konuşma yaptım. Çok önemli şeyler söyledim. Bir tek
Cumhuriyet birinci sayfadan verdi. Ötekiler ya olanların farkında değil ya da
vermek istemiyorlar..
DA- Komutanım Cumhuriyet de zaman zaman değişik yazılar çıkıyor. Onlara çok
kızıyorum. İlhan bey sağlam, Cüneyt ARCAYÜREK doğruları yazıyor, işte sizler
varsınız, o kadar..
AA- Medyanın neyin ülke yaranına neyin zararına olduğunu ayırt etmesi gerekiyor.
Laiklik
AA- Türk Silahlı Kuvvetleri bu konuda milim ödün vermez. Ancak işin merkezi
meclis. önce meclis'in bu konuda duyarlı meclis olması lazım..
DA- bu meclis mi komutanım.
AA- Evet bu meclis. Başka meclis yok. Meclis'in laiklik konusun artık tartışılır
hale getirmekten çıkarması lazım.
NT- Toplumda da bir suskunluk var. Arada bir canlanıyor o kadar.
Soru- Herşey daha kötüye giderse, toplumun öteki kesimlerinde de beklenen
canlanma olmazsa, Silahlı Kuvvetler ne yapar.
AA- Gereğini yapar. (biraz duraksayıp, yeniden) Yapar... TSK'ye sızmaya
çalışıyorlar ama uzun yıllar bunu başaramazlar. Bizleri nasıl tanıyorsanız, en
alttaki öğrenciler öyle. Onlara böyle eğitim veriliyor... İran'ın durumu belli,
Suriye'yi biliyoruz, laiklik çok önemli..
DA- Komutanım bu iş sopayla olur, öteki yollar boşuna..
AA- (gülümseyerek) sen beni kötü yola iteceksin..
NT- Komutanım sivillere söylenmesi gereken ne varsa, en açık biçimde
söylüyorsunuz..
AA- Evet, MGK'de inanın söylenecek en sert üslupla söylüyorum bunları.
BALBAY: SİYASİLERİN TSK’YI İKİNCİ PLANA İTME PLANI DİKKAT ÇEKİYOR
Soru- Hassas bir konu ama...Herhangi bir kulis bilgisi alma kaygısıyla da
sormuyorum... Biz yalnız kalmış gibi görünüyorsunuz... Kıvrıkoğlu, öteki Kuvvet
Komutanları elbette laiklikte çok hassas. Ancak siyasilerin de TSK'yi ikinci
plana itme planı dikkati çekiyor... Demirel, Kıvrıkoğlu'nu konuşma kürsüsünün
arkasına alıyor, şık bir fotoğraf çıkmıyor... Dışarıdan görünen bu... Siz ne
dersiniz
(bir süre sessizlik)
AA- Sakın ola bunları bir yerde değerlendirmeyin... Söylediklerinizin tümünün
farkındayız... Komutanın (Kıvrıkoğlu) böyle hareket etmemesi gerektiği yönünde
değerlendirmemiz oldu... Örneğin cumhurbaşkanı bizi Iğdır'a çağırdı... Tüm
komutanlar oradayız. Kürsüye çıkınca bize seslendi, yanıma gelin' dedi. Komutan
(Kıvrıkoğlu) gitti. Ben gitmedim. Öteki arkadaşlar da yönelikler, arkadaşlar ben
çıkmıyorum' dedim. Onlar da çıkmadılar. Kürsüde Demirel'le komutan oldu..yalnız
laiklik konusunda TSK'den hiçbir kuşku olmasın.
DA- Bu fazilet komutanım... hemen kapatılması gereken bir parti..(AA sustu)
NECDET TİMUR: ÖCALAN DA SİYASETİN BİR AYAĞI HALİNE GELECEK
Terör-ülkenin geleceği
AA- Herkes PKK bitti Hizbullah başladı diyor. Hayır, PKK da bitmedi. Şu anda
bastırıldı o kadar. Kuzey Irak'ta tehdit unsuru olarak duruyorlar. Sonra bu
HADEP'li belediye başkanları... Diyarbakır belediyesinde Türkçe konuşmak yasak.
Dışarıdan gelenler de Türkçe konuşursa işleri yapılmıyor. Kürtçe mecburi dil.
Yani biraz daha güçlenseler ne yapacakları ortada..
NT- HADEP'in ne yapacağı önemli..
DA- Komutanım ben bu Öcalan'ın hala yaşıyor olmasını kabul edemiyorum. Vatan
hainliğinin insan hakları mı olur. asılmalıydı..
NT- Öcalan da siyasetin bir ayağı haline gelecek..
(AA biraz sustu, konu değiştirdi)
AA- Bizi AB'ye aday yapıyorlar... Yunanistan dostluktan söz ediyor... Birşeyler
değişiyor. Bizden istediklerini PKK terörüyle alamayınca başka yollar
arayacaklar. Şimdi bunlar (AB), her konuda yedek politikalar geliştirirler, bir
politika tutmadı mı, hemen yenisini sürerler... Çok, çok dikkatli olmamız lazım.
Ama bu medya, Cumhuriyet'i ayrı tutuyorum, bunların farkında değil. Biz ne
yapmamız gerektiğini tartıyoruz... Kayseri'de konuşuyoruz... Yer verilmiyor..
DA- Komutanım, bu demeçle olacak şey değil, sopayla..
AA- (gülerek) Bugün kar yağacak..
Gülen
AA- bu Gülen'i iyi tahlil etmek gerekiyor. Adam aylardır Amerika'da... Bunlar
siyaseti ele geçirerek, hedeflerine ulaşmak istiyor..
DA- en tehlikelisi..
ATİLLA ATEŞ: ABD’NİN ÇIKARI NEREDEYSE GÜLEN ORADA OKUL AÇMIŞ
AA- bakıyorsunuz ABD'nin çıkarı neredeyse bunlar orada okul açmış..
DA- komutanım üstelik bu okulları kendisi de açmıyor. Bizim dangalaklara
açtırıyor. yani parayı da biz veriyor..
AA- Şimdi bunlar (şeriatçılar) ekonomik bir güç de elde ettiler. Artık
işadamları, tüccarları var... Kimi iş alanları öyle ki, Gülen'in adamlarına para
vermeyen ihale alamıyor... bu böyle gitmez..
Cumhurbaşkanlığı
AA- Benim gördüğüm şu... Bu Meclis Demirel'i seçmeye hazır değil. Demirel de çok
istiyor... Ecevit, Demirel yukarıda olursa daha rahat yürüteceğini
düşünüyor...Mesut YILMAZ'ın hesabı farklı..
DA- Yılmaz kendine oynuyor..
AA- Yılmaz'ın iki aşamalı hesap yapıyor... Birincisi, anayasa değişikliğinin
olmaması için çalışacak. Bu olmayınca, bakın olmuyor diyecek, adaylığını
koyacak. İkincisi Demirel'in üç yıllık bir uzatmayla seçilmesini sağlayacak. Beş
artı beş on olduğuna göre... Demirel yedi yıl cumhurbaşkanlığı yaptığına göre,
geriye üç yıl kalıyor... Sonra bu Meclis'le kendisini seçtirecek... Hesabı bu
görünüyor..
NT- Demirel de Meclis'e ödün veriyor... kıyak emeklilik falan..
DA- Bu memleket zaten gelir dağılımındaki dengesizlikten batacak... Milletin
yüzde 40'ı aç, bunlar bir milyar emekli maaşı alıyor..
AA- Bu gidişle Demirel başka hatalar yapmak zorunda kalabilir... Yapacak... Öyle
görünüyor..
DEĞERLENDİRME
Açık kaynaklardan yapılan araştırmada söz konusu görüşmenin yapıldığı dönemde
beşer yıllığına aynı kişinin iki kez Cumhurbaşkanı seçilmesi konusu ve Avrupa
İnsan hakları Mahkemesinin Abdullah ÖCALAN dosyası ile ilgili kararların yazılı
basında yer aldığı görülmüştür.
BALBAY: 28 ŞUBAT DİYORSUNUZ AMA BU KEZ ATILACAK ADIM SONUÇ ALICI OLMALI
31 Ekim (1999) Pazar günü saat 16.00-19.00 arasında KKK'da KKK Kurmay Başkanı Org.
Necdet TİMUR ve Emekli Orgeneral Doğu AKTULGA ile sohbet.
Necdet TİMUR (NT)
Doğu AKTULGA (DA)
Mustafa BALBAY (MB)
Durum Saptaması
NT- Ne oluyor, nereye gidiyoruz, duruma nasıl bakmak gerekir, ne yapmak gerekir
bir konuşalım dedik. Toplumda bir umutsuzluk var. Geçen gün ben kumaşçım var,
ona uğradım, 'neredesiniz efendim' diyor bana, 'siz düzeltirsiniz bunu' diyor..
MB- Evet siyasete güvensizlik yerleşiyor..
NT- Ne yapmalı, mesela 28 Şubat benzeri bir girişim mi olmalı.
MB- 28 Şubat devam ediyor deniyor ama... Durum da ortada... Bence irtica o
günlerden daha fazla mesafe aldı..
DA- Evet evet ben de onu diyorum..
NT- İşte nasıl bir şey yapmalı, mesele orada..
MB- 28 Şubat benzeri durum diyorsunuz, ama bu kez atılacak adım sonuç alıcı
olmalı, süreye yayılınca görünen ortada..
AKTULGA: 28 ŞUBAT YETERİNCE İLERİ GİTMEDİ
DA- Ben de onu diyorum... Bence de... Zaten 28 Şubat yeterince ileri gitmedi.
Eskiler-Yeniler
MB- Benim dikkatimi çeken bir şey var. Kıvrıkoğlu Paşa da 28 Şubat bin yıl
yaşayacak diyor, ama Karadayı dönemiyle bugünkü dönem arasında yüzde yüz çakışma
yok gibi..
NT- Yok... Öyle..
DA- (NT'ye dönerek) bak görünüyor işte..
NT- Karadayı'nın ekibi çok kuvvetliydi. Bu iş biraz takım oyunu... Biri karar
alacak, öteki uygulayacak, bir diğeri olanı takip edecek, bir başkası
plan-program üretecek..
BALBAY: GENELKURMAY’IN TAKINDIĞI TUTUM KARŞI TARAFI CESARETLENDİRİYOR OLMASIN
MB- Laiklik konusunda ödün verileceğini düşünmüyoruz, ama Genelkurmayın
takındığı yeni durum, karşı tarafı cesaretlendiriyor olmasın..
NT- Karadayı döneminde aktif politika uygulanıyordu. Örneğin sizlerden biri
aradığında Özkasnak çıkıyor, gerekeni söylüyordu... Kıvrıkoğlu paşa pasif
siyaset uyguluyor. Dışa kapalı. Gazetecilerle diyalog kesik... Böyle olunca da
depremde adım atınca, gazetecilerle tam olarak buluşamıyorsun...
MB- KKK Atilla ATEŞ paşanın görev süresi uzayabilir deniyor..
NT- Hayır, bağrımıza taş basarız onu yapmayız. (DA'yı göstererek) bakın en
değerli komutanlarımızı emekli ettik... TSK'da o olmaz... Ama şunu da
söyleyeyim, Ateş paşadan sonra bir boşluk geliyor..
MB- Ama laiklikten ödün verecek bir boşluk olmaz sanırım bu..
DA- Olmaz, olamaz... üstte boşluk olsa, altı var..
Cumhuriyet'in Durumu
MB- Eski-yeni dönem dedik de, biz yeni dönemde Cumhuriyet'e karşı bir soğukluk
hissediyoruz..
NT- Var..
MB- Örneğin brifinge çağrılmadık..
NT- Bak onu duydum ne kadar üzüldüm. Olmaz böyle şey... Ama bana söylediler ki,
hata ettik. Yaptıklarının doğru olmadığını söylediler... Sonra düzeldi ama..
DA- Yaa Türkiye'de tek gazete cumhuriyet... Laiklikte, Atatürkçülükte üstüne var
mı, nasıl yaptılar böyle bir şeyi...
NT- Komutanı bazen çevresi etkiler..
DA- Tabii cumhuriyet'in içinde bazı çatlak sesler de var..
NT- Evet var, oo şey, Toktamış ATEŞ, Oral ÇALIŞLAR, Aydın ENGİN, yani bunlar
bazen ne diyorlar bilemiyorum... Bazen de Attila İLHAN... İnanın yazılarını
sonuna kadar okuyamıyorum..
MB- Tabii asıl olan geminin rotası, sotada bazı değişik isimler olabilir..
NT- Elbette öyle... Biz zaten Cumhuriyet'i onlarla değerlendirmiyoruz.
BU İŞ ENİNDE SONUNDA ORDU TARAFINDAN ÇÖZÜLECEK
Ne yapmalı
DA- Bu işin eninde sonunda ordu tarafından çözülecek... Ben böyle görüyorum.
NT- Biz bir şey söyleyince de bozuluyorlar... Faşist ordu falan diyorlar.
Toplumun öteki kesimleri doğruları söyleyince de bu oluyor. Mesela Vural SAVAŞ,
gayet güzel koydu olayları... Adama yapmadıklarını bırakmadılar.
MB- Savaş parlamentoya yüklenince hemen kenetlendiler. Ama toplumda savaş haklı
diyenlerin sayısı az değil..
NT- Belki az değil, ama adamı yalnız bıraktılar..
DA- Ben Atatürkçü Düşünce Derneğine gireceğim. Orada bir ışık görüyorum.
MB- 430 şubeleri var, güçlü bir örgüt... ama işin merkezi parlamento..
NT- ADD falan tamam da bu CHP ayağa kaldırılmalı... Mesela Ecevit'ten sonra
ortada DSP diye bir parti kalmaz. Bu adamlar dağılırlar. Buradan 30-40 kişilik
bir çekirdek çıkabilir... Ona bakmak lazım..
DA- Ama asıl toplumu ayağa kaldırmak lazım... Bizim millet tembel kolay kolay
ayağa kalkmaz. Bakmayın siz o karşıdakilerin arada toplu eylem yaptığına,
parayla yapıyorlar. Anadolu'da işsiz güçsüz adam mı yok. Topluyorlar, haydi
İstanbul'a gideceğiz. Şu şu sloganları atacaksınız. Araba bedava, yemek bedava
diyorlar. bizim toplum bedavacı..
NT- Bu iş asıl medyayla olacak. Bazen ben medyayı da anlayamıyorum... Neler
oluyor..
MB- Bugünlerde olup bitenlerin yanında orman kanunları Roma Hukuku kalır. Artık
medya gücü kalmadı, güçlerin medyası var..
NT- Mesela bu Aydın DOĞAN, yok CNN ile işbirliği yapıyor... Nedir bu gidiş
MB- Çok uluslu şirketlerle ortak hareket ediyor. Bu şirketlerin Orta Asya'ya da
bu ortaklıklarla gideceği söyleniyor... Hükümetle de müttefik oldular..
NT- Evet hiç eleştirmiyorlar. Sözleşmiş gibi köşe yazarları da övüyor.
Ecevit-Demirel
MB- Tabi önümüzdeki günlerdeki asıl tartışma cumhurbaşkanı konusunda..
NT- Demirel istiyor... yapacak..
MB- Ne yapacak.
NT- En azından görev süresi yarım uzar... İş oraya gidiyor. Hükümetle çok iyi
oynuyor. FP'yi de cebine koyabilir..
KARADAYI’YA ‘BAŞBAKAN ERBAKAN’LA KONUŞMA’ UYARISI
MB- Yeri gelmişken, Kıvrıkoğlu'nun da Kosova'da Bakü'de hemen Demirel'in yanında
yer alması biraz manidardı..
NT- Orada çerçeveye girmeyecekti... Adam nutuk mu çekiyor, sen git Kosova'daki
birliği denetle... Bakü'deki garnizonu ziyaret et... Aynı kareye girmesi pek
olmadı... Tabi bu Demirel başka bir yapı... Allah kimseyi onun etkisi altına
sokmasın. Adamı et gibi çürütür
DA- Biz Karadayı zamanında, Erbakan başbakanken onun yakınında görünmesini bile
eleştirirdik. Birinde Anıtkabir'e giderken, sohbet ettiler. Karadayı gülerek
Erbakan'a birşeyler anlatıyordu. Mesele yaptık. Olmaz dedik.
NT- Karadayı da adam Başbakan, o kadar da konuşmayacak mıyım demişti..
DA- Olmaz... biz de olmaz dedik..
DEMİREL ÇEKER BİTİRİR ADAMI
NT- O günler tabii... Karadayı bazen Köşk'e çıkar, bambaşka biri olarak gelirdi.
Etkilerdi onu... Dedim ya Allah kimseyi onun etki alanına sokmasın. Çeker
bitirir adamı..
MB- Ecevit'le ne kadar gideceği konuşuluyor..
NT- Gitmez... Zaten yarım çalışıyor. Esasen bu parlamentonun bir şey yapması
zor. Vural SAVAŞ söyledi açık açık... Mesut YILMAZ'la da olmaz. Neyi niçin diyor
anlamıyorsunuz..
MB- Cumhurbaşkanlığı için Mesut YILMAZ'ın da hazırlandığı söyleniyor, İsmail CEM
de adı geçerlerden..
NT- İsmail CEM korkaktır. Bu tür büyük adımlar için cesareti yoktur. Başka adlar
olabilir..
DA- Ben Kemal YAMAK adını attım, ama Necdet hemen Özal'ın sekreteriydi dedi.
doğru..
MB- Demirel'le Ecevit de iyi anlaşıyor. Ecevit evet dedi mi Demirel'in dediği
olur..
NT- Tabii siyasette neler değişir belli değil. Belki bu hükümet düşer. MHP,
ANAP, Fazilet'le başka bir hükümet kurar... Bir başka durum, bu parlamentonun
ömrü ne kadar olur, o belli değil. bir yıl daha taşıyamayabilir..
Pkk-Öcalan
MB- Öcalan'ın geleceği, PKK'nın durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
NT- zaten gerilla hareketi siyasi bir harekettir. Şimdi diyorlar ya,
siyasallaşacak diye... Bu tür hareketlerin zaten çıkış şekli siyasidir. Ama
zaman PKK'nın lehine işliyor. Bu işler uzadı mı terör örgütünün lehine işler..
MB- Peki ne yapılması gerektiğini düşünüyorsunuz
NT- Yasalar ne diyorsa o...
MB- Bir taraftan da çekiliyoruz diyorlar.
DA- Bakmayın siz ona... Ben o bölgede görev yaptım... Biz bu savaşı zaman zaman
hatalar yapmamıza rağmen bir yere getirdik. Şimdi terörle mücadeleyle bölgenin
kalkınmasının birlikte gitmesi lazım. Adam senin dozerini yaktı mı bir tane daha
koyacaksın. Onu da mı yaktı, bir daha... Yılmayacaksın. Şimdi önce terör
önlensin sonra yatırım diyorlar... olmaz...
MB- Bazı hatalar derken, neyi kastediyorsunuz..
DA- Canım geçti artık... yani her devlet bazı gizli operasyonlar yapar... Ama
bunları Ağar gibi beceriksizlerle neyi niçin kullanacağı belli olmayan kişilerle
yapmayacaksın..
NT- ABD de birşeyler yapmaya çalışıyor. Adam çekti 36. Paralele çizgiyi. O çizgi
Kürdistan'ın güney sınırıdır. bunu böyle görmek lazım..
Ordu-Solcular-İrticacılar
MB- Geçen gün bize 12 eylülde teğmenken yüzbaşıyken solcu olduğu için ordudan
atılanlar geldi... Ordunun bugünkü durumunu, Türkiye'nin sorunlarına bakışını
onaylıyorlar. Önyargıyla bakmıyorlar. bana ilginç geldi..
NT- O dönem bazı şeyler oldu tabi..
SOLCULAR ORDUDAN ATILDI MI GİDER, ÖTEKİLER İFTİRA EDER
DA- Bu solcular diyelim ordudan atıldı mı, birşey demezler, toparlanır giderler.
Ama ötekiler öyle değil. Çok aşağılıktır onlar. Attın mı, atmadık çamur
bırakmazlar, iftira ederler..
NT- Biz irticacıları atıyoruz, ama FP'li belediyeler hemen onlara iş buluyor.
Adamların biri açıkta değil.
Çevik BİR
NT- Bu medyanın yaptığı... Biraz evvel Çevir BİR'le konuştum. Hürriyet'e o
beyanatı vermemiş... Sedat ERGİN'le bir kez yemek yedim. O galiba kendisini
biraz öne çıkarmaya meraklı... Çevik Amerika'dayken bu anonsları verdiler. Biz
şaşırdık. Dün akşam komutanlarla bir vesileyle bir aradaydık. Herkes Çevik'e
bozuk. Bir ben, yapmamıştır, bir de kendisini dinleyelim dedim. Çevik sadece
AB'yle ilişkilerimizin geleceğini anlatmış onlar nerelere götürmüş. Çevik,
derhal Aydın DOĞAN'ı aramış. Bunu düzeltmezseniz basın toplantısı yapar,
açıklarım demiş. Sonra Ferai TINÇ'ı aramış. Sen ne yapmak istiyorsun, niyetin de
demiş..
DA- Çevik de biraz heyecanlı..
NT- Evet heyecanlı, o var tabii... Biz Çevik, Ben, Doğu Paşa, Hava Kuvvetleri
Komutanı aynı devreyiz..
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 31 Ekim’in 1999 yılında Pazar gününe rast geldiği ve bu nedenle söz
konusu görüşmenin “31 Ekim 1999” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.
GÜNLÜKLER 2. BÖLÜM (20 MART 2009, TEMPO24)
Sezer: Toplumdan bir şey çıkmalı, ordudan değil!
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Ankara
Temsilcisi Mustafa Balbay’a atfedilen günlüklere ilişkin Tempo24’ün yayını 10.
Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’e ilişkin bazı bölümlerle sürüyor. Balbay’ın
tutuklanmasının ardından “gazetecilik faaliyeti tutuklanma sebebi sayılabilir
mi” sorusundan hareketle başlayan “Balbay’ın yaptığı görüşmelerde gazetecilik
sınırının aşılıp aşılmadığı” tartışması için en sağlıklı zemini yayımladığımız
günlüklerin oluşturduğunu düşünüyoruz. Günlüklerde yayımladığımız bölümlerde
Tempo24’ün hiçbir müdahalede bulunmadığını vurgulayalım. Müdahale sadece eski
MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’a ilişkin bölümde yapıldı, bu konuda da
okurlarımız uyarıldı. Bu müdahalenin terörle mücadeleye ilişkin bir konuda
Atasagun’un “yayımlanmamalı” kaydı nedeniyle yapıldığını da anımsatalım. Bugünkü
bölümde de, Sezer’e atfen verilen bir konuşmada adı geçen büyük bir banka ile
genel müdürünün isimlerini, bankacılık mevzuatını dikkate alarak vermediğimizin
altını çizelim. Tempo24, yarın da sürdüreceği Balbay’a atfedilen günlüklere
ilişkin yayınıyla ilgili olarak ayrıntılı bir editoryal açıklamayı kamuoyuyla
paylaşacak. (20 Mart 2009, Tempo24)
Sezer notlarında neler var?
Soruşturma makamlarınca Balbay’a atfedilen günlüklerde, Cumhuriyet yöneticileri
ile 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında yapılan 12 görüşmeye ilişkin
döküm yer alıyor. Bu buluşmalardan 7’sinin notlarını, güncel tartışmayla
kuvvetli ilgisini görmediğimiz ve yayın konusunda takdirin Balbay’a bırakılması
gerektiğini düşündüğümüz için yayımlamıyoruz.
Sezer ile görüşmeleri Cumhuriyet Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Yayın Kurulu Başkanı
İlhan Selçuk ve Mustafa Balbay yapmış. Balbay’a atfedilen günlüklere göre,
Sezer, Cumhuriyet yöneticilerine “O güvendiğiniz yerlere güvenmeyin, toplumdan
çıkmalı her şey” uyarısında bulunuyor. Günlükteki özel nota göre, Sezer bu
sözleriyle “askerleri kastediyor.”
Sezer dikkat çeken bir uyarıyı da, AKP’nin birinci parti olduğu parlamentonun
“faşizm getireceği” iddiası üzerine yapıyor ve Cumhuriyet yöneticilerine
“Sistemden umudu yitirmemek gerekiyor…” telkininde bulunuyor.
Sezer’in AKP hükümetine duyduğu güvensizlik de, günlükte öne çıkan konular
arasında.
“Hilmi Cumhurbaşkanı olursa ordu daha da karışır” başlıklı bölümdeki diyaloğun
kiminle yapıldığı konusunda açık bir bilgi bulunmuyor. Ancak metin, söz konusu
görüşmenin yine Sezer’le yapıldığı yolunda bir izlenim veriyor.
Günlüklerin bugünkü bölümünde, darbe girişiminde bulunmakla suçlanan dönemin
Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’la yapıldığı tahmin edilen ve “Şener Abi
aradı, devam edin, çok iyi gidiyorsunuz” ifadesiyle aktarılan bir diyalog da yer
alıyor.
Günlüklerdeki hemen her görüşmenin sonunda mavi renkle
ayrılan “DEĞERLENDİRME” bölümlerinin, soruşturma makamlarınca düşülen
notlar olduğunu tekrar anımsatalım. Soruşturma makamları, günlükteki görüşmenin
tarihi, kullanılan rumuzlarla kimlerin kastedildiği gibi notları “DEĞERLENDİRME”
başlığı altında metinlere ayrı ayrı eklemiş görünüyor.
Sözü yine imlasına bile dokunmadan Balbay’a atfedilen günlüklere bırakırken,
çağrımızı yineliyoruz: Tempo24’ün sayfaları, günlükte geçen bütün isimlere
sonuna kadar açıktır.
SELÇUK: BU PARLAMENTO FAŞİZM GETİRİR
SEZER: SİSTEMDEN UMUDU KESMEYİN
10 Eylül (2002) salı saat 14.30 Cumhurbaşkanı ile görüşme.
Tam 14.30'da kabul etti. Planlanan yarım saatti. Ucu açık bırakıldığı için 80
dakika sürdü. Daha başlangıçta, 'İlhan bey, böyle yazılı randevu başvurularına
gerek yok. Siz Ankara'ya gelince haber verin, mutlaka zaman ayırırız' dedi.
İS (İlhan Selçuk): Size medya dünyasında olup bitenleri anlatalım diye geldik.
Yeni bir dağıtım şirketi kuruldu. Turgay CİNER, Karamehmet, kendilerini savunmak
için bu sektöre girdiler. Başarı kazanacaklar. Biz de onlarla aynı cephede
olduk.
ANS (Ahmet Necdet Sezer): Tekel'in kırılması iyi olur. Böyle şey olmaz.
İS (İlhan Selçuk): Tabii basın 4. güç. düzenli olmalı.
ASN- Valla İlhan bey birinci güç. O hale geldi. Ama güvenilirliği kalmadı. Ben
bana gelen tepkilerden biliyorum. İnanın toplum her şeyin farkında.
İS (İlhan Selçuk): Burada Sabah'ın yaşaması için, Karamemet için önemli olan
BDDK'nin çalışma biçimi. Eğer, ver paramı diye boğarsa, bu iş tutmaz. Kötü olur.
Orada çalışanlar da. Eğer öyle yapmaz da şans tanırsa, o zaman iş değişir.
ANS (Ahmet Necdet Sezer): Benim yapabilecek bir şey varsa, söyleyin..
İS (İlhan Selçuk): Yok, siz en üst katlarda bir kişi olarak gelişmeleri
izliyorsunuz, izleyip yeter. Sizi bilgilendirmeye geldik.
İS (İlhan Selçuk): Seçimleri nasıl görüyorsunuz.
ANS (Ahmet Necdet Sezer): Yapılmalı. Artık geri dönüş olmaz. Ben er geç topun
bana geleceğini tahmin ediyordum ama, bu kadar erken geleceğini tahmin
etmiyordum.
Selçuk: Seçim istemiyorum, herkes ampul partisine çalışıyor
İS (İlhan Selçuk): Ben seçimi istemiyorum. Herkes Ampul Partisine çalışıyor.
Böyle şey olur mu
ANS (Ahmet Necdet Sezer): Ama seçimin olmaması daha zararlı olur. İleride
inşaallah, demokrasi mi laiklik mi ikileminde kalmayız..
İS (İlhan Selçuk): Bu parlamento ülkeye faşizmi getirir.
ANS (Ahmet Necdet Sezer): Her şeye rağmen parlamenter sistemden umudu yitirmemek
gerekiyor. Laiklik konusu çok önemli. Bu imam hatiplere kızların alınmaması
olayını hala çözemediler. Ben bunu yasayla halledin dedim, yapamıyorlar.
Çekiniyorlar. Kızların imam hatipe girmesini yıllar önce bir velinin Danıştay'a
başvurmasıyla sağlamışlar.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 10 Eylül’ün 2002 yılında Salı gününe rast geldiği ve bu nedenle söz
konusu görüşmenin “10 Eylül 2002” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiş olup söz
konusu sohbette Mustafa BALBAY ile birlikte İlhan SELÇUK’un da bulunduğu
anlaşılmıştır.
Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve incelemenin genelinden ‘Karamehmet’in
Çukurova Holding Başkanı Mehmet Emin KARAMEHMET, ‘ANS’nin ise dönemin
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER olduğu değerlendirilmiştir.
SEZER: ASKERE DEĞİL TOPLUMA GÜVENİN
11.7.2005 Pazartesi saat 16.3
Çankaya köşkü... belki10'uncu gelişimiz.
- Bu kez büyükelçilerin güven mektubunu sunduğu salon. Sırtında sertlik, fıtık
nedeniyle oturmakta zorlanıyor
- Bıktım, yoruldum... İnanın seçme hakkım olsa bir gün bile durmam. Ama görev.
Şimdi gitsem vatan hainliği gibi birşey olur. (2001'de mi neydi, köşkte görevli
askere sormuş, kaç gün kaldı diye. söyleyince benim senden çok günüm var, demiş)
- Bu kadar ikiyüzlülük, yalancılık dayanılır gibi değil. Adam yüzüne baka baka
yalan söylüyor. İnanın normal hayatta telefonuna çıkmayacağım kişilerle, yani
siyasetçilerle şurada oturmak zorunda kalıyorum
- Son Milli Güvenlik Siyaset Belgesi. İkisi kararlaştırmış. Genelde toplantıdan
önce bir 10 dakika konuşuruz. Bu kez onu da yapmadım, doğrudan toplantıya
geçecektim, ikisi birlikte geldi, (Erdoğan-Özkök) hazırlık yapamadık, bunu
sonraki toplantıya erteleyelim, dediler. Ben de olur dedim. Salona geçince de
söyledim. Adam (Vecdi GÖNÜL) bunu durumu bile bile, cumhurbaşkanının
ertelettiğini söylüyor. Yalan söylüyor. Nasıl başa çıkarsın bunlarla
‘Özdemir Özok bana doğru söylemedi’
- Anayasa Mahkemesine benden sonrakinin görev süresi boyunca görev yapacak iki
isim arıyorum. Şöyle genç olsun, biraz uzun görev yapsın istiyorum. Bütün derdim
o. bu gidişle mahkemenin başkanını seçemezler. Özdemir ÖZOK, aslında olacaktı.
Parti üyeliği de sorun değil. Ama o olur mu olmaz, bu olur mu olmaz, siyasi,
delege gibi bir listeleme oldu. Sen olur musun dedik, ben parti üyesiyim demedi.
Yani doğru söylemedi. Ondan ben istifasını istedim
- TALAT, gelmiş bana emrivakiyle görüştürme istediler. Ben de reddettim. Sermet
beye, bir de biz temas kursak demiş bakan, yararı olmaz demiş. Talat, bir şey
yaptı benimle görüştürüp bana da bulaştıracaklar. Bunlar böyle. Nitekim çıktı.
Maraş'ı verelim demiş. Bunu Erdoğan'a sordum, Haberim yok, eskidir dedi.
Baktırdım eski değil, işte yüzüme baka baka yalan söylüyor
- Ben o hakimlerin seçimini öyle yaptırtmam. Mutlaka, Hakimler Savcılar Yüksek
Kurulunun mülakatı yapması gerekiyor. öyle olmaz..
Balbay’ın önerisi: Kızılay’da toplanılsa, siz de katılsanız
- Lozan'la ilgili düzenlemeler iyi. Onlar Lozan'a gidiyor, siz gidin burayı ben
bekleyeyim dedim. (ben araya girip 29 Ekim'de Kızılay’da toplanılsa, siz de
katılsanız diyorlar dedim) güldü olabilir dedi.
- Ömer DİNÇER orada duramaz. Şu intihal kesinleşip, titrini kaybederse, kesin
duramaz.
- YÖK Başkanı sormayın durup dururken niye kurcalıyor.. Yapma dedim, yoksa
değiştirecekti katsayıyı, dinledi, tamam dedi... Sen atayınca sorumlu
hissediyorsun. üniversiteler üzerinde titriyorum.
‘O yerlere güvenmeyin, toplumdan çıkmalı her şey’
- Toplumdan çıkmalı bir şey... O güvendiğiniz yerlere de güvenmeyin (sanırım
askerleri kast ederek).
- CHP, 3 kıytırık affedersin RTÜK üyeliğine işbirliği yaptı.
- Bundan sonraki iktidar tek maddelik bir yasa çıkarmalı AKP döneminde yapılan
bütün atamalar iptal edilmiştir.
SEZER’E TAVSİYE: REJİMİ TEHLİKEYE SOKUYORLAR, ANLADIKLARI DİLDEN KONUŞUN
19 Aralık (2003) Cuma günü saat 15.00'de Köşke gidiş.
Bu kez 5 nolu kapının hemen karşısındaki girişten girdik avizeli büyük salondan
küçük bekleme salonuna geçtik. Belki 10. kezdir geliyorum buraya. En çok Sezer
dönemi. 3-4 kez Demirel döneminde gelmiştim. Duvarlardaki resimler değişmiş.
Atatürk sigara içerken beyaz pantolon şık takım bir duvarda. Ötekinde Türkiye
haritası.
Görüşmede önce sağlık konuşuldu. 10 dakika kadar. Bel fıtığı. Doktarlar 2 yıl
önce, karın kaslarının güçsüz olduğunu bu yüzden tüm ağırlığı belinin çektiğini
kendi aralarında konuşup bel fıtığı olabilir demişler 29 Ekim ve 10 Kasım
döneminde çok kötüymüş. Doktorlar çıkma, birkaç adımdan fazla atmaman gerekir
demişler ama o ölsem çıkmam gerekir. Bu iki gün çok önemli demiş ilaçla
iyileşebileceği bir süreçteymiş. Konya şebi aruz a bu yüzden gidememiş
Medya: ben size söylemiştim Sayın SELÇUK, tartışma daha da hızlanacak diye.
Bakın öyle oldu. Bence daha da hızlanacak. Acımasızlaşacak. Bu medyayla doğru
dürüst konular tartışılamaz.
Hükümet: ben gerekli uyarıyı yapıyorum. Ama bakıyorum yetersiz kalıyor. Bakanlar
geldiğinde tek tek konuşuyoruz yine öyle.
YAPTIKLARI REJİMİ TEHLİKEYE SOKUYOR. BUNU SÖYLÜYOR MUSUNUZ
Söylüyorum ama, anlamıyorlar
ANLAYACAKLARI ŞEKİLDE SÖYLEMELİ BELKİ
Evet gerekirse daha uygun dille söylenebilir. İşte bu dönemi en az hasarla
atlatmak lazım. En önemlisi bu bence. Çok zarar vermekte oldukları kesin. Ama
bunları biçtiniz mi alttan daha güçlü geliyorlar. Geçmişte de böyle oldu. O
yüzden halk bunları bir görsün. Bunu beklemek lazım. Ekonomi iyi diyorlar ya
aslında öyle değil. Ben konuşuyorum. Alt düzey esnafa yansıyan olumlu bir şey
yok aslında.
ASKERİ TEDİRGİN GÖRDÜK.
Evet öyle.. Huzursuzlar. Tümü huzursuz... Hep söylüyorum bunları halk görmeli.
Bunlar yıpranmadan yapılacak bir şey sonuç vermez. İstenen sonucu vermez.
YOLSUZLUKLA MÜCADELE... Bunların yolsuzlukla mücadele ettiği yok edeceği yok.
Bakın Vakıfbank olayı.. Doğan Grubu borcunu ödemiş gibi yapıyor, sonra yeniden
kredi çekiyor. Kağıt üzerinde oluyor her şey... Onun durumu da iyi değil ..
Bankası da iyi gitmiyor... O çocuk başarılı biri değil, (…) Onu oradan almaları
lazım.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazı içerisinde yıl belirtilmediğinden dolayı diğer notlar göz önüne
alındığında ve takvim üzerinde yapılan araştırmada 19.12.2003 tarihinin Cuma
gününe rastladığı anlaşılmıştır. Açık kaynaklarda yapılan araştırma ve
incelemenin genelinden söz konusu görüşmeye katıldığı anlaşılan ‘Selçuk’ isimli
şahsın Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK olduğu
değerlendirilmiştir.
Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 19 Aralık 2003 tarihinde
Cumhurbaşkanlığı Dışişleri Danışmanı ve Özel Kalem Müdürü Sermet ATACANLI’nın
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER’in Aliyev’in cenaze törenine katılmasının bel
rahatsızlığı nedeniyle dinlenmesini gerektiğini o nedenle Şeb-i Aruz törenine
katılmadığını söylediği görülmüştür.
‘HİLMİ CUMHURBAŞKANI OLURSA ORDU DAHA DA KARIŞIR’
7 Nisan 200 (2006) Cuma-saat 15.3
-İlhan abi 2 günlüğüne geldi. Mümtaz SOYSAL kökenli Erinç YELDAN, Korkut BORATAV
sorunu..
-İlk akşam başbaşa görüşme... Emre'ye yakınlık aynen. Hep, benden sonra ne
olacak, sorusu..
- Her gelişteki olağan görüşme 15.30'da çıkış. 17.00'ye kadar kalış... Her
konuyu konuştuk..
Medyayla ilgili gelişmelere hiç güvenmiyor. Bunlar sonunda patron diyor Baykal'a
kızgın, tam olarak toparlayamıyor diyor
Hükümetin yaptıklarını dikkatle izliyor. Halk bunları anlıyor diyor.
Yaşar Büyükanıt’ı istememişler
Hilmiye bozuk... Yanıtla konuşmuş. Şemdinlinin sadece ona yönelik olduğunu
düşünüyor. Bu işi 45 gün önceden bitirmek ve kesinlikle bunların eline
bırakmamak gerek. Bu yüzden 45 günden önce istifa etmeli ve yerine atamayı hemen
yapmalı. Yıllık toplantıya Yaşar başta katılmalı. Bunu kendisine dedim, o da
tamam bir plan yapalım dedi. Eşim eşyaları götürmeye başladı... Bir bölümünü
yerleştiriyor. Hemen bunu bitirelim istiyorum. Bana Yaşarı istemediklerini
söyledi. Ben niye bunu zamanında bana demedin dedim, demedim mi dedi. Adamlar bu
noktaya gelmesini istemediklerini, bir üst noktaya çıkartır mı? Başbaşa
görüştüler. Başbakan açıklama yaptı ama ben hiçbirine inanmıyorum. Eğer görev
uzatımı gibi bir şey olursa benim ne diyeceğimi biliyorlar
Böyle bir durumda ordu altüst olur. Yaşar olmazsa yerine gelen bunların
adamıymış gibi muamele görür. Hilmi CB (cumhurbaşkanı) olursa ordu daha da
karışır..
‘NE GEREK VAR NEZAKETE, RECEP’E ÖYLE OLMAZ, DE’
4 Mayıs 200 (2006) Perşembe 10.30'da..
Rekor görüşme 105 dakika..
Temel konular aynı... Sağlığında genel düzelme var ama çok ilaç kullanıyor. 3
kez konu gündeme geldi. Birincisinde o tamam dedi kesin ifadeyle bitirdi.
İkincisinde, 45 gün içinde bunu bitirmenin şart olduğunu söyledi. Tek
korkusunun, son anda şu geziyi de yapayım, bunu da yapayım, demesi olduğunu
söyledi. Zaten geçen Ağustosta biraz yoruldun diye ima ettiğini söyledi..
Gelinen noktada onun sorumluluğu var. Değil kaşını çatmak, suratını biraz assa
yeterdi dedi. Mesafeyi çok kapattılar. Bu kadar kapalı mesafe bundan sonra nasıl
açılır, zor. Endişelerim var
Yeni bir plan yapamazlar da acaba insan yeni gelenin de nasıl davranacağını
merak ediyor. Onunla da anlaştılar mı diye endişe ediyor. Ta bu mevkiye
gelmişsin, ne gerek var, olağanüstü nezakete. Toplantıda gördüm, canım sıkıldı.
Sen o noktaya geldin hem Recebe hem kendi üstüne, bence öyle değil de, öyle
olmaz de..
‘Şemdinli’de tek savcıyı almak yetmez, başındakini de almak gerek’
Şemdinli'de bir tek savcıyı almak yetmez, başındakini de almak gerekir. Bunlar
kendi aralarında planını yapmış..Ben o konuşmayı 6 ay önceden planlamıştım. 15
sayfalık konuşmayı (İS (İlhan Selçuk) , size çok görev düşüyor diye birkaç kez
söyleyince) zaten hep ağır, karışık dosyalar bana düşerdi dedi
-Kadrolaşma öyle hal aldı ki, bazen bir yere verdikleri adamın, orada bulunduğu
yerden daha az zararlı olacağını düşündüğüm için evet diyorum
Bunlar gidiyor. Halk uyanıyor. zor olanı bu ama, en kalıcı olanı bu..
Ahh Baykal toparlayamıyor. Güven veremiyor
Demirelle olmaz. O ne derse desin ben ülkeden çok kendisini düşündüğü için öyle
dediğini düşünürüm. Onun etrafında öteki partilerden gelen olmaz (İSin tezine
yanıt olarak: Her görüşmede 1 Mart tezkeresinin reddinin ne kadar iyi olduğunu
söylüyor. Orada Gülün telaşı.. Ne yapacağız diye gelişi... Bir numaraya sakın
araya toplantı alıp, bildiri yayınlamayı kabul etme deyici..
İranda Ahmedinejata kızgın. Bushun işine yarıyor. Adam ülkesini kuşattırıyor,
yalnızlaştırıyor
Sık konuşmayı sevmiyor. Ağırlığı kaybolur
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazılarda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 7 Nisan’ın 2006 yılında Cuma gününe ve 4 Mayıs’ın da 2006 yılında
Perşembeye rast geldiği ve bu nedenle söz konusu notların “7 Nisan - 4 Mayıs
2006” tarihli olduğu, İncelemenin geneli ve yazı içeriğinden görüşmelerin, İlhan
SELÇUK ve Mustafa BALBAY’ın dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet SEZER’i
ziyaretlerine dair olduğu, Açık kaynaklardan yapılan araştırmada ‘Yaşar’-
‘Yanıt’ın dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Yaşar BÜYÜKANIT, ‘Baykal’ın CHP
Genel Başkanı Deniz BAYKAL, ‘Hilmi’nin dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi
ÖZKÖK, ‘İlhan’-‘İS’nin Cumhuriyet Gazetesi imtiyaz sahibi İlhan SELÇUK olduğu
değerlendirilmiştir.
Şener abi aradı, 'Güç verdiniz' dedim
22.11.0 (2002) cum
Şener abi aradı. Bir dost sesi duymak istediğini söyledi. Emin’i de arayacağım
dedi. Bu günler de geçer, geçecek dedi. Güç verdiniz deyince, devam edin dedi.
Çok iyi gidiyorsunuz dedi.”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 22 Kasım’ın 2002 yılında Cuma gününe rast geldiği ve bu nedenle söz
konusu görüşmenin “22 Kasım 2002” tarihinde yapıldığı değerlendirilmiştir.
KARA KUVVETLERİ’NE ‘GÜÇ VERDİNİZ’ TEŞEKKÜRÜ
27.11.0 (2002) Çarşamb Karkuv aradı
- İki gündür arayacağım arayacağım bir türlü olmadı. yoğundum. yazını okudum.
Çok güzeldi. Aynen katılıyorum. Sen orada bin yılın sıfırları gider mi demişsin,
haklı olarak endişelerin var. Ama değil. Gitmez. Gitmeyecek. Daha çok
konuşacağız
- Tşk. ederim. güç verdiniz.
- Bunu biliyorum, o yüzden aradım. Güç vereceğiz. olacak. Önümüzdeki günlerde
daha çok konuşacağız... Sıfırlar gitmez. Orgeneraller falan vardı burda. Onlarla
ilgilendim, yoğundum
- Bu konuları mı konuştunuz
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 27 Kasım’ın 2002 yılında Çarşamba gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmenin “27 Kasım 2002” tarihinde yapıldığı, ‘Karkuv’un ise Kara
Kuvvetleri olduğu değerlendirilmiştir.
GÜNLÜKLER 3. BÖLÜM (21 MART 2009, TEMPO24)
Çetin Paşa hazır! Bu hükümet götüremiyor. Başkan dışındakiler sağlam, karada
ve havada olumsuz yok.
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Ankara
Temsilcisi Mustafa Balbay’a atfedilen günlüklerde, AKP’nin iktidara geldiği
dönemde 1. Ordu Komutanı olan Çetin Doğan’ın “hükümetin artık götüremediğine
inandığı” ve “o güne hazırlandığı” iddiası da yer alıyor. Balbay’a atfedilen
günlüklerde, bir önceki görevi gereği Ege Ordu Komutanı olarak bulunduğu
İzmir’de ordu komutanlarıyla toplanmak üzere hazırlık yaptığı not edilen Çetin
Doğan’ın, ağır bir dille kaleme aldığı bir konuşma metninin dönemin Genelkurmay
2. Başkanı Yaşar Büyükanıt tarafından “bir üst”e iletilmediği anlatılıyor.
Günlükteki notlara göre, Çetin Doğan, “o gün”e hazırlık amacıyla önceden
planladığı ameliyatı oluyor, “bazı dedikodular çıktığı için” medyaya “emekli
olacağım” diye röportaj veriyor. Günlükte dönemin MİT Müsteşarı Şenkal
Atasagun’un ağzından not edilen “1. Ordu’dan gelen mektuplara bakarsanız ordu
ihtilale hazır” sözlerini iki gün önce yayımlamıştık. Atasagun’un “ihtilal
mektupları”ndan söz ettiği dönemde Çetin Doğan’ın 1. Ordu Komutanı olduğunu
belirtelim. Balbay’a atfedilen günlükte, “düşsel bir öykü” başlığı altında
“Mehmet”le yapılan bir söyleşiye yer veriliyor. “Düşsel bir öykü” başlığı,
Cumhuriyet’in kıdemli yazarı Cüneyt Arcayürek’in 12 Eylül 1980 darbesini, darbe
döneminin yasakları nedeniyle “düşsel bir öykü” olarak anlattığı kitabını
çağrıştırıyor. Arcayürek, 1980’lerin ortasında büyük yankı uyandıran kitabının
adını Fransızca “darbe” anlamına gelen “coup d’etat” ifadesinin telaffuzundan
hareketle “ku-de-ta” koymuştu.
‘Başkan dışındakiler sağlam. Karada ve havada olumsuzluk yok’
Günlükte “düşsel bir öykü” başlığı taşıyan bölümdeki söyleşide, darbe
girişimlerine karşı çıkan dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün “ya
değişeceği, ya gideceği”, “Özkök’ün bazı emirlerinin yerine getirilmediği”,
“Özkök’ün Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ziyaretini kendilerini dinlemeden” kabul
ettiği, “marta kadar bir takvimleme” yapıldığı anlatılıyor. Aynı söyleşide
“bizim en büyük kaygımız” diye söz edilen Hilmi Özkök’ün, Başbakan teklif ederse
“Genelkurmay Başkanı’nın Milli Savunma Bakanı’na bağlanmasını kabul edebileceği”
belirtiliyor ve “Bunu kabul edemeyiz. O zaman ip kopar” ifadesi kullanılıyor.
Söyleşide, kafalardaki plan için “başkan” dışındakilerin sağlam olduğu, “Üçüncü
arkadaş sessiz kalır. Denizci gidiyor. Bize karada ve havada olumsuzluk yok”
ifadeleri dikkat çekiyor.
Özkök’e “uyarı mektupları” gönderildiği de anlaşılan söyleşide kullanılan
rumuzların karşılığı, soruşturma makamlarınca görüşmenin altına eklenen “DEĞERLENDİRME”
notunda belirtiliyor. Örneğin; söyleşide geçen “Kasım”ın Kasımpaşa’dan hareketle
Başbakan Erdoğan, “Gönülsay”ın eski Sayıştay Başkanı olan Milli Savunma Bakanı
Vecdi Gönül olduğu anlaşılıyor. Günlükten aktardığımız diğer bölümlerde, dönemin
Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur ile dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri
Erdal Şenel’e atfedilen notlar yer alıyor. Bu bölümde “Türkiye Cumhuriyeti
askıya alınmıştır… Demek ki biz patinaj yapmışız. Bunlarla mücadele ediyoruz
dedik ama boşunaymış” sözlerini günlükten naklettiğimiz Şenel’in, daha önce
günlükte kendisine atfen yayımladığımız ifadelerin gerçek olmadığını
açıkladığını anımsatalım ve çağrımızı yineleyelim: Sayfalarımız, günlüklerde
geçen bütün isimlerin açıklamalarına sonuna kadar açıktır. Tempo24
‘ÇETİN PAŞA HAZIR! BU HÜKÜMET GÖTÜREMİYOR’
Çetin Paşa Aktüeldeki yazıyı okuduktan sonra demiş ki
- Ameliyattan önce tabancam yan tarafımdaydı. Şimdi çapraz tutuştayım. O hazır.
Onunla ilgili gidişte bir sorun yok. Amelittan hemen önce İzmirde orduk
komutanlarıyla konuşmak, toplanmak üzere hazırlık yaptı. Orada yapacağı
konuşmayı hazırladı. Bunu bilgi olsun diye, Genkura da gönderdi. Yaşar Paşa bir
üste iletmedi. Konuşması ağırdı. Türkiye böyle gitmez, hükümet bu işi
götüremiyor. türündeydi..kesin konuşmayı yapacaktı Aytaç Paşa yap demiş..”
DEĞERLENDİRME
Açık kaynaklardan yapılan araştırmada, dönemin 1. Ordu Komutanı Çetin DOĞAN’ın
31 Mart 2003 tarihinde by-pass ameliyatı geçirdiği, Çetin DOĞAN’ın 1. Ordu
Komutanlığına Ege Ordu Komutanlığı sonrasında atandığı, Org. Yaşar BÜYÜKANIT’ın
2000 Yüksek Askeri Şura kararları üzerine Genelkurmay İkinci Başkanlığı’na
atandığı ve 2003 Ağustosuna kadar bu görevini sürdürdüğü, Çetin DOĞAN’ın 1.Ordu
Komutanlığı sırasında Org. Aytaç YALMAN’ın ise Kara Kuvvetleri Komutanlığı
görevini üstlenmekte olduğu görülmüştür.
‘AMELİYATIN NEDENİ O GÜNE HAZIRLIK’
“31 Mart (2003) Pazartesi Mehmet Beyle görüşm
- Elinize sağlık... Adresini buldu. Arkası gelebilir... Çetin'in ameliyat
olmasının nedeni hazırlık. O güne hazırlanır... Röportajda sürekli ben emekli
olacağım demesinin nedeni, bazı dedikodular çıktığı için kimseyi ürkütmemek. Ama
fazla emekli olacağım, dedi.”
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 31 Mart’ın 2003 yılında Pazartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmenin “31 Mart 2003” tarihinde yapıldığı, Açık kaynaklarda
yapılan araştırma ve incelmenin genelinden ‘Memet’in üst düzey bir askeri
personel, ‘Çetin’in ise dönemin 1.Ordu Komutanı Çetin DOĞAN olduğu
değerlendirilmiştir. Ayrıca açık kaynaklarda yapılan araştırmada 1. Ordu
Komutanı Çetin DOĞAN’ın 31 Mart 2003 tarihinde by-pass ameliyatı geçirdiği
görülmüştür.
ŞENEL: TÜRKİYE CUMHURİYETİ ASKIYA ALINMIŞTIR
“14 Kasım 02-Perşemb
-Mini ehli dil... gazi orduevinde. Yener, Artuk, Aydın, Erdal, Önal..
Ev sahibi Şenel, ben çok karamsarım dedi devam etti ben Türkiye Cumhuriyeti
askıya alınmıştır diyorum. Karamsarım. Çok karamsarım. Bunlar başlangıçta ılıman
gelecekler, sonra usul usul girecekler. Kadrolaşacaklar. Fethullah iktidarda...
Bunlar ekonomide de başarılı olur. Yastık altındaki paraları çıkarırlar, yeşil
sermayeyi getirirler.. Demek ki biz patinaj yapmışız. Bunlarla mücadele ediyoruz
dedik ama, boşunaymış. CHP de umut vermiyor... bilmiyorum... karamsarım... Aynı
gün Yarbay Mehmet, Büyükanıt'la görüşmeyi anlattı... Tek Cumhuriyet kaldı demiş
bilgi notları sadece bize..”
DEĞERLENDİRME
Diğer notlara bakıldığında “Perşembe grubu” olarak adlandırılan bir grubun
olduğu, ‘25’ isimli dosya içerisinde “Perşembe günü akşam düzenlenen yemekli
toplantıya katılan kişilerin isim listelerinin bulunduğu, bu listede şahısların
ad-soyad ve görevlerinin yazıldığı, bu verilere dayanarak yazıda geçen ‘Şenel’in
belirtilen tarihte Genel Kurmay Adli Müşaviri Tümgeneral Erdal ŞENEL, ‘Yener’in
belirtilen tarihte TRT Genel Müdürü Yücel YENER, ‘Aydın’ın belirtilen tarihte
Adalet Bakanlığı Danışmanı ‘Engin AYDIN’, ‘Erdal’ın ise belirtilen tarihte KİT
Komisyon Başkanı Birkan ERDAL olduğu anlaşılmıştır.
ERUYGUR: BAYKAL ARADI, SİZDE BİR SARSILMA VAR DEDİ
25 Nisan (2003) cuma Şener Paşa..
İyi oldu Katılmamamız iyi oldu ama, neler çektik, sorma... O gün Baykalı aradım.
Sonra o beni aradı. Sizde bir sarsılma var dedi, ben yok dedim. Derken onlar da
öyle davrandı. Olur mu canım, Atatürk’ün partisi sen oraya nasıl gideceksin..
Şimdi bir dönem başladı denebilir. Bundan sonra uygun platformlarda gereken
şeyler söylenir. MGK da da gereken söylenecek, MGK iyi geçecek. Tek neden türban
değil. Ama bunlar ona indirgiyor. Yahu bunlar seks manyağı mı? Kadını görünce
akıllarına hemen açık-kapalı yerleri geliyor MGK de millet affetmeyecek, ne
demek (Erdoğan söylemişti) onu da soracağız işimiz zor ama, bunlarla mücadele
edeceğiz. resepsiyona 5-6 kişinin türbanlı gelmesi isteniyor. Onlar emir almış
gibi türbanlı geliyor.. Balıkesir’e gittim, babam orada öğretmendi. Akçaka’ya
köyü... Orada aynı sınıfta okudğumuz kadınlar geldi. Bana sarılıyorlar. Anadolu
insanı budur. Görseniz.
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 25 Nisan’ın 2003 yılında Cuma gününe rast geldiği ve bu nedenle söz
konusu görüşmenin “25 Nisan 2003” tarihinde yapıldığı, Açık kaynaklarda yapılan
araştırma ve incelemenin genelinden söz konusu notta bahsi geçen konunun 23
Nisan nedeniyle TBMM Başkanı’nın verdiği resepsiyon, ‘Baykal’ın CHP genel
Başkanı Deniz BAYKAL, ‘Erdoğan’ın Başbakan Recep Tayip ERDOĞAN olduğu
değerlendirilmiştir. Ayrıca açık kaynaklarda yer alan 25 Nisan 2003 Cuma 11.05
tarih ve saatli bir haberde, Mehmet Şener ERUYGUR’un 51 yıl önce babasının
öğretmenlik yaptığı ve kendisinin de ilkokulu okuduğu Balıkesir’e gittiği, daha
sonra Akçakaya Köyü’ne geçerek ilkokul arkadaşları ile 50 yıllık özlemini
giderdiği görülmüştür.
ERUYGUR: BUNLARIN KAFASININ BİR TARAFI ÇÜRÜMÜŞ
13 Ocak pazartesi günü
Baykal, komutanlarla ayrı ayrı görüştü. Şener ERUYGUR
- Bunların kafasının bir tarafı çürümüş. Bunların normal olması, normal kararlar
vermesi mümkün değil. olanaz... Baykal’a da söyledik., siz yüzde 65'siniz
dedik..
Bunlarla yılmadan mücadele. Biz jandarmaya gönderdiğimiz dergide çağdaş bir
hayat için mücadele ediyoruz..
DEĞERLENDİRME
Söz konusu yazıda yıl belirtilmediğinden dolayı takvim üzerinde yapılan
incelemede 13 Ocak’ın 2003 yılında Pazartesi gününe rast geldiği ve bu nedenle
söz konusu görüşmenin “13 Ocak 2003” tarihinde yapıldığı, Açık kaynaklarda
yapılan araştırmada ise ‘Baykal’ın CHP Genel Başkanı Deniz BAYKAL olduğu
değerlendirilmiştir.
--- GÜNLÜKLERİN SONU ---
MUSTAFA
BALBAY GÜNLÜKLERİ KABUL ETTİ MONTAJLANDIĞINI İDDİA ETTİ!..
(Bugün
Gazetesi, 24 Mart 2009)
Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan
Balbay'ın günlüklerle ilgili ilk açıklamasını yaptı...Ergenekon Terör Örgütü
soruşturması kapsamında tutuklana Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, kamuoyunda büyük ses getiren günlüklerin kendisine ait olduğunu kabul
etti.
Balbay, ‘Günlüklerin’ montajlandığını ileri sürdü.
Balbay tutuklanmasının ardından ilk kez kendi ağzından günlüklere ilişkin
açıklama yaptı. Cumhuriyet gazetesinde yer alan haberde avukatı aracılığıyla
kendini işte böyle savundu..
'Farklı bir metin'
Günlük köşe yazılarımı yazma ve gazeteye gönderme talebim kabul edilmedi. Aynı
şekilde, gazetede duyurusu yapılan ‘Gerilimli Yıllar’ yazı dizisini de, gazeteye
gönderip yayımlanmasına da izin verilmedi. Bu durumda, hakkımda çıkan yazılara
gazetedeki köşemden cevap vereceğimi düşünerek yazdığım yazıları ne yazık ki,
okurlara ve kamuoyuna iletemiyorum. Avukatımın geçen hafta bana iletilmek üzere
cezaevi idaresine verdiği ve basında bana ait günlükler olduğu iddiasıyla
yayımlanan notlar, cezaevi idaresi tarafından ancak bugün (23 Mart 2009) tarafıma
verildi. İlk bakışta bu notlarla ilgili söyleyebileceğim şudur. Medyada
tartışılan şekilde benim bir günlüğüm yoktur. Yayımlanan notlara ilişkin ilk
değerlendirmem şudur:
‘Notlar montajlı ve işlenmiş’
Benim farklı zamanlarda, farklı yerlerde yaptığım görüşmelere dayalı olarak
tuttuğum birbirinden farklı notların, montaj yapılarak bir araya getirilip
birileri tarafından işlendiğini, yorumlar eklendiğini ve kamuoyuna sunulmak
üzere farklı ve özel bir metin oluşturulduğunu gördüm. Öyle yorumlar ve
işlemeler yapılmış ki, bazı notlarımı ben de tanıyamadım. Sızdırılan ve
yayımlanan notlarda, benim zamanında tutmuş olduğum notlarda yer almayan, o
notlarla örtüşmeyen kısımların yanı sıra, olması gereken birçok yerin ise,
olayın ve sözlerin anlamını değiştirecek şekilde, aradan çıkarıldığını, böylece
özel olarak istenilen kıvama getirilip servis edildiğini anladım.
'Notlar gazetecilik güdüsü'
Eğer gazeteye yayımlanmak üzere hazırladığım dizi yazıyı, bana yönelik sansürü
aşabilip yayınlatma olanağı bulursam, gerçekleri herkes öğrenecek. Şunun
bilinmesini isterim ki, notlara temel olan bütün görüşmeler, sadece gazetecilik
güdüsü, kaygısı ve amacıyla yapılmıştır. Bu görüşmelerden, bana ait olmayan ve
benim notlarımın tahrif edilerek oluşturulmuş özel bir metni esas alarak, farklı
anlamlar ve yorumlar üretenleri kendi mesleki ve ahlaki duruşları ile baş başa
bırakıyorum.
‘Haksız ve ağır karalama kampanyası devam ediyor’
Tekrar ediyorum. Ben gazeteciyim ve gazetecilik mesleği dışında hiçbir işe ve
olaya bulaşmadım, bundan sonra da yalnızca gazetecilik yapmaya çalışacağım.
Umarım, hükümlü olmayıp tutuklu olduğum dikkate alınacak ve hiç olmazsa,
özgürlüğümden yoksunluğumun yanına bir de ifade özgürlüğümün elimden alınmasına,
birileri -bu kadar da olmaz- diyerek tepki göstereceklerdir. Bana, bu zor
günlerde destek verenlere teşekkür ediyorum. Onların yüzünü kızartacak hiçbir
faaliyetin içinde olmadığımı bilmelerini isterim. Benim görüşlerim ve bu
konudaki söyleyeceklerim dinlenmeden, cezaevinde bana bu olanağın da tanınmadığı
dikkate almadan, hakkımda devam eden haksız ve ağır karalama kampanyasını içinde
bulunduğum koşullar nedeniyle üzüntüyle izliyorum. Tek tesellim, bugünlerin de
geçeceği ve yakında tüm ithamlara cevap verme olanağına kavuşacağımdır.”
Gatakulliden sonra Gazetekulli?..
Abdullah Harun,
(kontrgerilla.com,
21 Mart 2009) Balbay'ın
bilgisayarından sildiği notları kurtaran polis Cumhuriyet'in aklına yazı
dizisi getirdi!.. Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın darbe günlükleri medyaya düşünce
Cumhuriyet Gazetesi kurnazlık yapıp “Gerilimli Yıllar” başlığıyla dizi
yazı hazırlığına başladı. Mustafa Balbay cezaevinden yazacakmış… Şu
sorulara cevap arıyorlar: Dışişleri’nde neler yaşandı? TSK’da ne gibi iç
tartışmalar gündeme geldi? Hükümetle askerlerin ilk buluşma yeri Aralık
2002 YAŞ toplantısında neler konuşuldu? Kıbrıs gerilimi nasıl tırmandı?
TSK’nın en temel kaygısı neydi? ‘Genç Subaylar Rahatsız’ haberinin perde
arkası… Sözüm ona günlükler darbe mutfağında pişirilen bir yemek değil,
dizi yazı veya kitap hazırlığı içinmiş…Yazı dizisinin anonsunu bir
yazı dizisine ayrılmayacak büyüklükte 1. Sayfasından kırmızı fontla
devasa boyutta veren Cumhuriyet Gazetesi, Balbay’ın sözkonusu notları
“aslında yazı dizisi yapmak için” tuttuğunu anlatmak istiyor. Yani
Balbay
masum. Örgüt mörgütle alakası yok, sadece toplumu bilgilendirme amaçlı
gazetecilik yapıyor!!! Gatakulli ile generalleri birbir cezaevinden
kurtarmayı başaran kulli'ciler şimdi de gazetekulli ile
gazetecileri kurtarmak istiyor anlaşılan..
Kim yutar?
Kim yutarsa… Ergenekon’un medyadaki kimi uzantıları şimdiden
yutturmaya başladılar bile… Unuttukları bir şey var; Artık toplum eskisi
gibi değil, sorguluyor, araştırıyor, perde gerisine bakıyor. İkna etmek
öyle kolay değil… Eğer Balbay, bir gazeteci olarak paşalarla sürekli bir
araya gelmişse, neden bu notları habere dönüştürmedi? Notlara
baktığımızda 1999 yılına kadar gerilere giden bölümler var. Bir gazeteci
çok önemli bir notu, 10 yıl boyunca arşivinde tutar mı? Gazetecinin
anayasadan kaynaklanan toplumu bilgilendirme, toplumun da bilgi alma
hakkı vardır. Balbay, bu yükümlülüğünü neden yerine getirmedi?
Hani Balbay o notları silmişti?
Balbay, ikinci kez gözaltına alındığında bu bilgiler önüne konmuş ve
Balbay “ben bunları silmiştim” demişti. Kitap yazmak veya dizi yazı
hazırlamak için notları biriktiriyor diye düşünüyorsanız, o halde Balbay,
bu notları bilgisayarından neden sildi? Savcılar, çok özel teknik
kullanılarak bilgisayarın hafızasından ulaştılar tüm bu günlüklere…
Balbay gözaltına alınmasaydı o notlar çöplükte kaybolup gidecekti, öyle
değil mi? Balbay şu an hapiste… Söz konusu bilgileri sildiğini söylüyor…
Peki Cumhuriyet bu yazı dizisini nasıl yapıyor? Cumhuriyet Gazetesi’nde
yazı dizisinin tanıtımında dizinin, “Balbay’ın kaleminden” olduğuna dair
bir bilgi yok. Sadece “Balbay’ın notları yakında Cumhuriyet’te” deniyor.
NTV yayınına katılan Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Ali Sirmen ise yazı
dizisini Balbay’ın mı yoksa Balbay adına Cumhuriyet’teki arkadaşlarının
mı yazdığı sorusuna “bilmiyorum” yanıtını vermişti.
Ergenekon tertibi sizden hızlı değil. Sizin tertibiniz yavaş. 71'deki
cunta çalışmalarınızı deşifre edenler 2002'de başlayan sarıkız-ayışığı
cunta çalışmalarınızı da deşifre ediyor. Hala salak numarası mı
yapacaksınız?..
Ergenekon
Tertibi İ.S. (İlhan Selçuk)'u Sollamış!
İ.S. (İlhan Selçuk), bugünkü (21 Mart) köşe
yazısını gazetekulli tertibine
ayırdı. "Ergenekon tertibi bizden hızlı çıktı" dedi. İşte Selçuk'un o
yazısı:
“Perşembenin Gelişi Çarşambadan Bellidir” başlıklı yazı Balbay
tutuklanmadan bir gün önce bu köşede yayımlandı... Yazının kimi
satırlarını bugünkü köşeme aktarıyorum... “...başkentte Cumhuriyet
temsilcisi yazarın evine baskın yapanlar ne bulurlar?.. Elbette gazete
kesiği, dergi yazısı, konuşma notları, mektup, arşiv malzemesi, anı
kırıntıları, izlenimler, vesaire... Balbay’a dedim ki: - Bak, şimdi
Ergenekon tertibinin usulünce, bunların içinden özellikle seçtiklerini
medyaya moda deyişle ‘servis’ edecekler... - Abi, servis etsinler, gizli
saklı bir şeyler yok ki... - Başka bir şey yapalım mı, onlar ‘servis’
etmeden, sen anılarını, notlarını, izlenimlerini yayımla... - Bir
düşüneyim abi...” (Cumhuriyet, 06.03.2009) Olay bilinen yöntemle ve
hızla sahneye kondu... Balbay tutuklandı... Belli merkez, Balbay’ın
evinde polis baskınıyla ele geçirildiği ileri sürülen ‘evrak’ı medyaya
‘servis’ etti... Şimdi yandaş mı desem, yalaka mı desem medya çıldırmış
gibi... Kanun dışı bir tezgahla pazarlanan ve Balbay’ın notları olduğu
söylenen günlükler üstüne Balbay’a, bana ve Cumhuriyet’e saldırıların
bini bir para... Yalçın Doğan’ın geçen günkü köşe yazısının başlığı:
“Medya Sehpaları Çoktan Kurdu...” Eğer Türkiye hukuk devletiyse ve bu
ülkede yasalar geçerliyse, Mustafa Balbay’ı kimse susturamaz... Ne
türden olursa olsun saldırı ve şamata da gerçekler karşısında beş para
etmez... Balbay’ın notları ya da günlüğü diye pazarlanan ne varsa
okudum... Aklı başında bir yargıç, bu uydurma
günlüklere göre bile Balbay’ı suçlayamaz, bir örgüt içinde olduğunu
düşünemez, hele darbe safsatası Balbay için temelinden fostur...
Peki, daha iddianame bile açıklanmamışken Balbay’ı suçlayanlar kimler?..
Saymaya gerek yok... Akıl var, yakin var... Bir
gazeteci “Ben darbe için çalışıyorum, hükümeti devireceğim” diye kendi
kendisini suçlayan günlükler tutar mı?.. Balbay şimdi neyin ne
olduğunu Cumhuriyet’te açıklayacak... İçeri girmeden önce ne demiştim
Balbay’a: “- Onlar ‘servis’ etmeden, sen notlarını yayımla...” Ancak
itiraf edelim ki Ergenekon tertipçileri bizden hızlı... Vallahi çok iyi
çalışıyorlar... Medyada da öylesine hizmetkarları var ki pesss...
Darbe
günlükleri birbiriyle örtüşüyor
(Zaman,
18 Mart 2009)
Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'ın bilgisayarından
çıkan 'darbe planları', 2007'de büyük tartışmalara yol açan emekli Deniz
Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek'in 'darbe günlükleri'ni hatırlattı.
Aynı dönemde tutulan iki günlük arasındaki 'örtüşme' ise dikkat çekici. Her
ikisinde de darbenin kaçınılmaz olduğu aktarılıyor, AK Parti'nin devrilmesi için
yapılması gerekenler sıralanıyor. Dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök,
müstakbel Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet
Necdet Sezer'le ilgili ifadeler de birbirini doğrular nitelikte. Kuvvet
komutanlarının o dönem blok halinde hareket ettikleri bilgisi iki günlüğün ortak
cümleleri arasında yer alıyor. Balbay ve Örnek, Hilmi Özkök'ün demokrasiden yana
tavır koyduğu, bunun da kuvvet komutanlarını kızdırdığı notunu düşerken,
Başbuğ'la ilgili hakarete varan ifadeler kullanıyor. Her iki darbe günlüğünde
Ahmet Necdet Sezer'e övgüler yağdırılıyor.
1- Hedef aynı: AK Parti'yi devirmek
Her iki günlük arasındaki en önemli özellik, ikisinin de darbe planlarını
içeriyor olması. Hem Özden Örnek'in hem de Mustafa Balbay'ın günlüklerinin ana
temasını
2002'de
tek başına iktidara gelen AK Parti hükümetini devirmek için yapılan ve yapılması
planlanan çalışmalar oluşturuyor. Günlüklerde sıralanan stratejiler birbirinin
kopyası sayılabilecek kadar örtüşüyor. Özden Örnek'in günlüklerinde yapılmasına
karar verilen uygulamalar özetle şöyle sıralanmıştı:
- Önce basın ele geçirilecek.
- Rektörlerle temasa geçilip öğrenciler sokağa dökülecek.
- Sendikalarla aynı şekilde hareket edilecek. Sokaklara afiş astıracaktık.
- Dernekler, hükümet aleyhine teşvik edilecek.
- Bütün bu olaylar yurt çapında yapılacak ve yukarıdakiler 'Sarıkız' olarak
anılacak.
Balbay'ın günlüklerinde de aynı söylemler dikkatleri çekiyor. Balbay'ın
günlüklerinde basının ele geçirilmesi, 'bir yola sokulması' gerektiği
anlatılıyor. Sadece Cumhuriyet Gazetesi'yle bu işin olmayacağı ifade ediliyor.
Bir televizyonun gerekliliği üzerinde duruluyor. Sarıkız'ın mimarı Şener Eruygur,
rektörlerin kendilerine destek için hazır olduklarını söylüyor. Hatta Malatya
Üniversitesi rektörünü 'bu işi yarına bırakmayacak kadar' heyecanlı gördüğünü
ifade ediyor. Balbay'ın günlüklerinde Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa
Özbek'in ismini görüyoruz. Buna göre, Özbek, sendikanın 8 trilyon lira parasının
darbe için kullanılabileceğini ifade ediyor. Her iki günlükte de kuvvet
komutanlarının blok olarak hareket ettiği aktarılıyor. Buna göre en büyük sorun
'bir'in, yani Hilmi Özkök'ün muhalefeti.
2- Darbe planları aynı dönemde yapılıyor
İki günlüğün de aynı döneme denk gelmesi başka bir benzerlik. Mustafa Balbay'ın
günlüklerinde not edilen darbe konulu görüşmeler çoğunlukla 2002-2005 arasındaki
dönemi kapsıyor. Söz konusu dönem, Hilmi Özkök'ün Genelkurmay başkanı olduğu ve
kuvvet komutanları Şener Eruygur, Aytaç Yalman, İbrahim Fırtına ve Özden
Örnek'in 'Sarıkız' ve 'Ayışığı' darbe planlarını hazırladıkları döneme denk
geliyor.
3- Özkök 'dinci', Büyükanıt 'korkak'
Özden Örnek'in günlüğünde dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök 'dinci'
olmakla eleştiriliyor: "Bunun üzerine hepimiz artık bu Genelkurmay başkanı ile
işlerin yürüyemeyeceğine, korkak ve hükümet yanlısı olduğuna, dinci bir görüşü
desteklediğine karar verdik." Mustafa Balbay da Hurşit Tolon'un Özkök'e
inanmadığını anlatıyor. Hurşit Tolon'a göre, Özkök, onlara yalan söylüyor.
Yapılan bir toplantıda bir gazetecinin Eruygur'a söyledikleri çok ilginç: "Paşam
sizi çok iyi anlıyoruz. Ama, şöyle bir gerçek var ortada; sizin bir numara ile
sizin kafanızdakileri yapmak çok zor." Özden Örnek'in günlüklerinde dönemin
Genelkurmay 2. Başkanı Yaşar Büyükanıt, 'çekimser, korkak' olmakla suçlanıyor.
Balbay'ın günlüklerinde Büyükanıt, genel olarak TSK'nın zarar görmemesi
gerektiği üzerinde duruyor. Kamuoyunun tepkisinin dikkate alınması gerektiğini
söylüyor, aceleci davranılmamasını istiyor. Örnek'in günlüklerinde İlker Başbuğ,
'sinsi' olmakla suçlanıyor. Balbay'ın günlüklerinde ise Şener Eruygur, Başbuğ'a
ağır hakaretlerde bulunuyor.
4- Sezer mükemmel, Çankaya sağlam!
Özden Örnek'in günlüklerine göre, komutanlara dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet
Sezer de destek veriyor. Özden Örnek'in, 4 Eylül 2003 tarihli günlük sayfasına,
"Cumhurbaşkanı, bizlere çok güvenen, bizlerden destek bekleyen bir insan.
AKP'nin yaptığı eylemlere karşı bizden destek arıyor." diyor. Mustafa Balbay'ın
günlüklerinde de Aytaç Yalman, "Çok saygı duyuyorum. Kendisine de söyledim.
Kadrolaşmada çok hassas. Mükemmel. Çankaya sağlam."
5- Komutanların ifadeleri aynı
Özden Örnek'in günlüklerinde darbenin en ateşli savunucusu olarak gösterilen
Şener Eruygur, Balbay'ın günlüklerinde de aynı ifadelerle tanımlanıyor. Örnek,
'Şener Eruygur'un aklından darbenin hiç çıkmadığını' söylerken, Balbay'ın
günlüklerinde Eruygur, bütün planların hazırlayıcısı olarak görülüyor. Aytaç
Yalman, Örnek'in günlüğünde 'hemen planın devreye sokulması gerektiğini,
söylüyor. Aynı isim, Balbay'ın günlüğünde "Tahammül etmek zor." diyor.
MUSTAFA BALBAY'A ve DARBE GÜNLÜKLERİNE TEPKİLER..
(Star)
Ergenekon tutuklusu, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay’ın
bilgisayarından çıkan ‘darbe’ içerikli notlar şok etkisi yarattı. Söz konusu
günlüklerde, aralarında Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ) sanığı emekli Orgeneral
Şener Eruygur’un da bulunduğu paşaların gazetecilerle yaptığı darbe konuşmaları,
yeni bir tartışmayı da beraberinde getirdi. Balbay’a tepki gösteren
meslektaşları ve siyaset bilimciler bunun gazetecilik olmadığını belirttiler.
Ortak görüş, ‘Gerçek gazetecilik sergilenecekse, söz konusu konuşmalar teşhir
edilmeliydi’ şeklinde ortaya çıktı.
Bu gazetecilik değil darbe taktiği üretmiş
Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay: Bu olay doğru ise ki
doğru gibi görünüyor. Balbay’ın gazeteciden çok hükümete karşı harekete geçmek
isteyen ordu mensupları ile taktik üretme olgusu içinde olduğu gözüküyor. Bu
gazetecilik değil. Demokratik bir tutum değil. Çünkü gazeteci gibi bir olayı
izleyici olarak değil, eylemler konusunda taraf olarak yer alıyor.
Halkla çeliştiği için ahlakiliği tartışmalı
Prof. Naci Bostancı: İster gazeteci ister inşaatta işçi olun sonuçta TC
demokrasiye ilişkin müktesebat oluşturmuştur. Herkesin buna destek vermesi
gerekir. Çeşitli yöntemlerle darbe yaparak, kendi siyasi anlayışını güç
marifetiyle egemen kılmaya çalışmak halkla çeliştiği için ahlakiliği tartışmalı
bir iştir. Böyle bir yönteme evet demek daha erken kalkanın darbe yapmasına evet
demekle aynı anlama gelir.
Tüm detaylar Örnek’in günlükleri ile örtüşüyor
Alper Görmüş (Taraf): (Eski Nokta Dergisi’nde emekli Oramiral Özden Örnek’e ait
olduğu iddia edilen Darbe Günlüklerini yayınlayamıştı.) Benim özellikle
önemsediğim nokta bu metinlerin darbe günlüklerini tamamen doğrulamış olması.
Her şey orada anlatılan gibi. Tüm detaylar birebir örtüşüyor. Genelkurmay
Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un darbe girişimlerine soğuk baktığına kadar
vurgu yapılıyor.
Darbecilerin basın danışmanlığını yapmış
Prof. İhsan Dağı: Bu tür görüşmeler normal değil ama şaşırtıcı da değil. Bütün
askeri darbelerde medya ayağı oldu. Darbeciliğin medya kanadı ile yüzleşmeden
askeri darbelerle yüzleşmek mümkün değil. Bu ifşa, medyadaki darbe yanlılarının
varlığını ve tezgahını ortaya koyacak çok önemli bir gelişme. Balbay neredeyse
darbecilerin basın danışmanlığını yapmış.
Suça ortak olmasa bile büyük zaafiyet var
Prof. Doğu Ergil: Gerçek gazetecilik sergilenecekse söz konusu konuşmaların
yayınlanıp, darbecilerin teşhir edilmesi gerekir. Suça ortaklığı olmasa bile
büyük bir ahlaki zaafiyet sergiledikleri açık. 2007 seçimlerinde tartışma konusu
olan irtica ve bölücülük iddialarının ne yarışan siyasi parti mensuplarınca ne
de bürokrasiden duyulmuyor olması tuhaf gelmiyor mu? Demek ki böyle tehlikeler
yokmuş.
Suç varsa mahkeme tespit edecektir
Orhan Birgit (Cumhuriyet): İddialar şu an mahkemede. ‘şüpheli’ olan
meslektaşımız bunların kendi araştırmacı gazeteciliği ile ilgili notlar olarak
saklandığını söylüyor. Günlüklerde açıklanan kim kimdir belli değil. Belki
mahkeme biliyordur. Doğrudan doğruya mesleksel bir şey ise hepimizin bu tür
belgeleri saklamamız doğru diye düşünüyorum. Ancak başka bir faktör varsa onu
mahkeme tespit eder.
Desteklerini geri çekiyorlar
Balbay’a ilk tutuklandığında destek vermek adına okuyucuları için
kitaplarını imzalayan bazı gazeteciler, ‘darbe notları’ deşifre olduktan sonra
çark ettiler. Meslektaşları bu defa, ‘Gazeteci darbeyi teşvik edici diyaloglara
girmemeli’ dediler.
Derya Sazak (Milliyet): Önce, ‘Balbay tanıdığım, saygın bir arkadaşım.
Mesleğinin gereği olarak topladığı bilgi ve kaynaklarla devleti yıkmakla
suçlanan bir yazar sanmıyorum ki başka ülkelerde olsun’ diyen Sazak, dün şunları
söyledi: ‘Günlüklerden şu izlenimi edinmek mümkün; eğer dönemin Genelkurmay
Başkanı Hilmi Özkök ikna edilebilmiş olsaydı Türkiye, 2003-2004’te 28 Şubat
benzeri bir müdahale süreciyle karşı karşıya kalabilirmiş. Artık bu konudaki ilk
saptamayı yapan emekli Oramiral Özden Örnek’in günlükleri çerçevesinde dönemin
askeri yetkililerinin gerçekte ne olduğunu açıklamaları zamanı geldi. Örneğin
Büyükanıt, Balbay’a ‘Bu medyayla darbe yapılır mı’ diye soruyor. Demek ki
medyanın bir bölümü darbeye karşıymış. Dava aşamasında Özden Örnek’in ifadesine
başvurulacak. Asıl darbenin nasıl önlendiği Hilmi Özkök’e de sorulmalı. Balbay
içerde, darbeciler dışarıda, olmaz!’
Tufan Türenç (Hürriyet): ‘Köşe yazarlarının Balbay’a böyle destek vererek sahip
çıkması, medyanın ne kadar büyük ve despotik baskı altında olduğunu gösteriyor’
diyen Türenç, bu kez, ‘Günlüklerin yayınlanmasını yasalara uygun değil.
Günlüklerin içeriği doğruysa, burada gazetecilerin günlüklere konu olan
gazetecilik sınırın ötesinde bazı konuşmalara katıldığına tanık oluyoruz. Bunu
da onaylamıyorum. Gazeteci darbeyi teşvik edici ve darbe yanlısı dialoglara
girmemelidir’ dedi.
Konuşmak istemeyenler
Balbay’a destek vermek için Cumhuriyet gazetesine gidip Balbay kitaplarını
imzalayan bazı yazarlar dün darbe günlükleri nedeniyle konuşmak istemediler.
Oktay Ekşi (Hürriyet): Gazetecilik ilkeleri gereği devam eden bir davayla ilgili
hiç bir zaman görüş bildirmedim.
Ahmet Hakan (Hürriyet): Bu konuda görüş belirtmek istemiyorum.
Mehmet Barlas (Sabah): Bu konuda herhangi bir görüş belirtmeyeceğim.
Nail Güreli (Milliyet): Sevgili meslektaşım Mustafa Balbay’a ait olduğu öne
sürülen kayıtlar konusunda, kesin yargı kararı olmadan bir değerlendirme yapmayı
erken buluyorum.
Mustafa
Balbay ile Özden Örnek'in günlükleri örtüşüyor
Darbe günlüklerini yayınladıktan sonra kapatılan Nokta Dergisi Genel Yayın
Yönetmeni Alper Görmüş, Mustafa Balbay ile Özden Örnek'in günlüklerinin
örtüştüğünü söyledi. Medyaya çeki düzen vermek için Örnek'in temasta olduğu
gazetecilerle Şener Eruygur'un temasta olduğu gazetecilerin farklı olduğunu
belirten Görmüş, "Bir iş bölümü söz konusu olabilir" dedi. Sabah Gazetesi'nden
Ecevit Kılıç, kapatılan Nokta Dergisi'nin Genel Yayın Yönetmeni Alper Görmüş'le
günlükleri konuştu işte o
röpörtaj...
BAŞBUĞ KARŞIYDI
Burada Alper Görmüş'le söyleşi yapmanın üç ayrı noktada önemi var; birincisi
Nokta dergisi aynı darbe girişimleriyle ilgili dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı
Özden Örnek'in günlüklerini yayımladı. Örnek ile Balbay'ın günlükleri örtüşüyor
mu? İkincisi, Nokta'da bu günlüklerin sadece kısa bir bölümü yayınlandı. Oysa
günlükler çok daha geniş; yaklaşık 3 bin sayfa. Tamamını sadece Alper Görmüş
gördü, bir kopyasını da bilgisine başvuran Ergenekon savcısı Zekeriya Öz'e
verdi. O bölümlerde ne vardı? Gazetecilerin ismi geçiyor muydu? Sonuncusu ise
Özden Örnek'in günlüklerinin yayınlanmasından sonra Nokta kapandı. Dergisi
baskılar üzerine kapatılan Görmüş, darbe planları içinde yer alan Balbay'a ne
diyordu?
Mustafa Balbay'a ait olduğu söylenen günlükleri Özden Örnek'in günlükleriyle
birlikte okuyunca ne çıkıyor? En önemli birkaç noktadan özetlersek; her iki
günlük de, 2003-2004 döneminin en heveskâr darbecisinin Şener Eruygur olduğunu,
bütün kuvvet komutanlarının darbeye "Evet" dediğini ve bu darbenin dönemin
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'ün direnmesi sayesinde engellenebildiğini,
"Sarıkız" kod adlı darbe girişiminden vazgeçilmesinin ardından, sivil toplumun
ve medyanın ön planda olacağı yeni bir müdahale konseptinin geliştirildiğini,
şimdiki Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un 2003-2004'te darbecilerden uzak
durmaya çalıştığını ve bu nedenle "kariyerist" damgası yediğini açıkça ortaya
koyuyor.
Balbay'ın günlükleri Özden Örnek'in günlüklerinin teyidi mi? Okur okumaz
aklıma gelen ilk şey, bunların darbe günlüklerini bir kez daha teyit ettiği
oldu.
Günlüklerde darbeyi isteyen isimlerle Balbay'ın görüştüğü isimler örtüşüyor
mu? Her iki günlükte de darbeyi isteyen, bu konuyu ısrarla gündeme getiren
kişinin dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur olduğu görülüyor. Ayrıca,
dört kuvvet komutanının dördü de bir dönem boyunca yönetime el koyma
kararlılığında. Ama daha sonra bu kararlılık kırılıyor.
Özden Örnek'in günlüklerinde Mustafa Balbay var mı? Balbay'ın adı bir
kez, şöyle geçiyor: "5 Aralık 2003... Akşamüstü Cumhuriyet gazetesinden Balbay
aradı. 'Başbakan'a zor anlar yaşatmışsınız doğru mu' dedi. Ben de 'Hayır'
dedim."
HANGİ GAZETECİLER
Peki, darbe toplantılarına katılan gazetecilere dair bilgiler var mı?
Darbe günlüklerinde çok sayıda gazetecinin adı, Özden Örnek'e ziyaret
çerçevesinde geçiyor. Mesela Tuncay Özkan, Mehmet Yılmaz, Mehmet Ali Kışlalı,
Fikret Bila, Coşkun Kırca ve Can Ataklı'yı hatırlatabilirim. Bunların
hiçbirinde, Mustafa Balbay'a verilen "Darbe yapmaya hazırlanıyoruz, kararlıyız"
mesajının verildiğini söyleyemeyiz. Çünkü bu mesaj, bu netlikte ancak 'en
muteber'lere verilebilir. Balbay'ın günlüklerinde de zaten komutanlar sık sık
"Bir tek siz ve sizin gazeteniz Cumhuriyet var" diyerek, 'en muteber'i işaret
ediyorlar.
İŞBÖLÜMÜ VAR
Gazetecilerden neler isteniyor, ne konuşuluyor? Örnek'in günlüklerinde en
fazla, medyayı kendi yanlarına çekmek için yapılmış uyarılardan söz edebiliriz.
Anladığım kadarıyla, medyaya çeki düzen vermek için Özden Örnek'in yakın temasta
olduğu gazetecilerle Eruygur'un yakın temasta olduğu gazeteciler farklı. Belki
bir işbölümü söz konusu olabilir. Örnek'in günlüklerinde çeşitli yayın
gruplarında çalışmış, herkesle arasının iyi olduğu söylenen Mustafa Özkan öne
çıkıyor. Örnek'in günlüklerinde bir de Doğan Grubu'nun müdahaleye katkısının
sağlanması çabaları öne çıkıyor.
'Sarıkız'ı medya desteği olmadığı için yapmadılar
Balbay, ilk gözaltıda basın kartını gazetecilere gösterip "İçeriye bu kimliğimle
girdim, gazeteci kimliğimle çıkıyorum" demişti... Balbay o sözleri
ettiğinde, sanırım bilgisayarından sildiği günlüklere ilk gözaltı döneminde
ulaşılamamış olmasının verdiği güvenle konuşuyordu. Çünkü o günlükleri yazdığı
kamuoyunca bilinen biri insanların gözünün içine bakarak öyle söylemezdi.
Günlüklerde bir orgeneral, hem "Bu medya ile darbe olmaz" hem de darbeyi
gerçekleştirebilmeleri için "Medya çok önemli" diyor... Türkiye'de hiçbir
askeri darbe medya olmaksızın başarıya ulaşamaz. 28 Şubat, mükemmel bir
asker-medya organizasyonu. Ama "Sarıkız" darbe girişiminin "başarı şansı
olmadığı" gerekçesiyle rafa kaldırılmasının nedenlerinden biri de medyanın
desteğinin olmaması.
Özkök, Demokles'in kılıcı gibi duruyormuş
İki günlükte de bir anlamda hedef, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök.
Darbenin önünü kesen isim mi? Nasıl direnebiliyor? Balbay'ın günlüklerinde,
Şener Eruygur'un önüne "Ayışığı" darbe girişiminin, Örnek'in önüne de mal
varlığı konulduğu söyleniyor. Nokta'da yayımladığımız Darbe Günlükleri'nde ise
Hilmi Özkök'ün darbe planlayan komutanları izlediğini, ne yaptıklarına dair
bilgi sahibi olduğunu onlara hissettirdiğini çıkartıyoruz. Bu, dört komutan
üzerinde her zaman bir 'Demokles'in kılıcı' etkisi yaratıyor. Hatırlarsak,
Balbay'ın günlüklerinde de, Özkök'ün tasfiyesi yönündeki tavsiye, Şener Eruygur
tarafından, "Ya o bizi gönderirse" diye endişeyle karşılanıyor.
GÖREV SİVİL MAHKEMENİN
Özden Örnek'in günlüklerini yayınlama sürecinde, ısrarla darbe
girişimcilerinin yargılanmasının önünün açılmasına vurgu yapıyordunuz. Ergenekon
davasının ikinci iddianamesinde sizin yayınladığınız darbe günlükleri de yer
alıyor. Bunu bekliyor muydunuz? Bir nokta yanlış anlaşılıyor. Unutmayalım,
Özden Örnek'in ifadesine tanık sıfatıyla başvurulacak. Benim bundan şunu
anlıyorum; savcılar hâlâ 2003-2004 darbe girişimlerini sorgulamanın kendi işleri
olmadığı yorumunu yapıyor. Çünkü savcılara göre, söz konusu olan muvazzaf
generaller olduğu için, onların yargılanması askeri mahkemenin işidir. Avukat
Ümit Kardaş, bu yorumun doğru olmadığını yazdı. Eski Askeri Yargıtay Başkanı
Nursafa Pandar da 2003-2004 darbe girişimlerini soruşturma ve yargılama
görevinin sivil yargıda olduğunu açıkladı. Anladığım kadarıyla savcılar,
Örnek'ten alacakları bilgilerle, Eruygur ve Tolon'un muvazzaflık dönemlerindeki
kararlı darbeciliklerini, emeklilik dönemlerindeki darbeciliklerinin bir kanıtı
olarak kullanmak niyetindeler...
Beraat etmem yeterli değil, temyiz ettim
Özden Örnek'in günlüklerinin iddianamede yer alması ona ait olduğunun kanıtı
diyebilir miyiz? Hakkımda açılan "hakaret" ve "iftira" davasının son
duruşmasından önce Ergenekon davası savcısı Zekeriya Öz tanık olarak ifademe
başvurmuş ve o gün talebi üzerine kendisine günlüklerin bir dijital kopyasını
vermiştim. Basında, Öz'ün bunları emniyet kriminal laboratuvarında incelettiği
ve o metinlerin Özden Örnek'in bilgisayarından çıktığının rapor altına
alındığına dair haberler okuduk. Ben ve avukatlarım son duruşmada bu raporun
savcılık ya da emniyetten istenmesi talebinde bulunduk. Fakat mahkeme, Örnek'in
avukatının itirazını kabul ederek raporun istenmesi talebimizi kabul etmedi.
Şimdi günlüklerle ilgili olarak Örnek'in tanıklığına başvurulacak olması; en
azından savcının bunların Örnek'e ait olduğu konusunda fazla bir şüphesinin
bulunmadığını gösteriyor.
Sizin günlükleri yayınlamanızla ilgili yargılama süreci tamamen bitti mi?
Temyize götürdük. Duruşma gününün bize iletilmesini bekliyoruz.
ÖRNEK MECBURDU
Beraat ettiniz. Neden temyize götürüyorsunuz? Çünkü ben, "Alper Görmüş
gazetecilik görevini yapmıştır"la tatmin olmadım. Talebim başka. Hukuk beni
şöyle beraat ettirsin; "Günlükler doğrudur, dolayısıyla hakaret ve iftira
yoktur."
Her şeyin doğru olduğu yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Özden Örnek, neden size
dava açtı? Çünkü mecburdu, aksi takdirde kamuoyu en baştan "Doğruymuş demek"
sonucuna varacaktı. Dava sayesinde kamuoyunun zihni uzun süre bulanık tutuldu.
Özden Örnek darbe günlüklerinin tam metni sitemizde, tıklayın |