FORUM - SORU MESAJI
Bulunduğunuz bölüm: TARTIŞMA FORUMU > Kontrgerilla var mı? >
Kontrgerilla - PKK işbirliği
Bölümü Açan: Recep Yavuz,
Tarih : 7 Şubat 2008, Perşembe 03:30
Başlık : Kontrgerilla - PKK işbirliği Açıklama : Kontrgerilla - PKK işbirliğine dair görüş ve haberleri bu bölüme ekleyebilirsiniz.
Ayrıca bu konuyla ilgili olduğu için
2009 yerel seçim öncesi G.doğu'da tırmanan olaylar başlıklı tartışmaya da bakabilirsiniz.
Bu
bölüme mesaj yolla-
CEVAP MESAJLARI
leva,
29 Kasım 2008, Cumartesi 06:01
Ergenekonun kurdurdukları ortada, pkk onların sözünden çıkarsa tasviye edilir, demekki hala pkk denetimlerinde, bunları resmen öcalan kendisi diyor. Ayrıca Öcalan'ın uçakla Türkiye'ye getirilirken ki ürkekliği, korkaklığı hala belleğimde. Şimdi bakıyorum da nerde o günki devlet görevlilerine yalvaran, dokunsan ağlayacak Öcalan. Bu adamın canını bağışlayan DSP, MHP ve ANAP'ı ömrümün sonuna kadar affetmeyeceğim. Vatan hainleri unutulmaz.
Hasan Cemal,
27 Ekim 2008, Pazartesi 05:59
Derin devlet PKK’ya sahte bilgi verip 33 erin öldürülmesini sağladı. 23 Mayıs 1993 günü Demirel'in cumhurbaşkanı olarak katılacağı ilk toplantıda hükümet affı konuşacaktı, o gün PKK’ya Bingöl’de 33 askeri katlettirdiler, af işi bitti. Öcalan, ‘2000’de tüm birliklerimi ülkeden çıkartacaktım ama İmralı’ya gelen bir komutan bunu yanlış buldu’ diyor. Nitekim AB işi hızlandı, 2003’te çatışma yine başladı. (Kürt araştırmacı yazar Ümit Fırat)
agkaym, agkaym@hotmail.com
18 Ekim 2008, Cumartesi 04:10
Ortada görebildiğim kadarıyla şöyle bir durum mevcut;"Terör Örgütü"nün bunu neden yaptığını bilmemiz gerekir. Burada kurumları
birbirine düşürerek zaman kazanmaya çalışmak istemiştir, Başbakan'ın tutumunu ben çok samimi bulmuyorum (orduya karşı), doğudaki mesele yatışıncaya kadar kurumlar birbiriyle iyi geçinecektir, fedakarlıkları yapan hep siyasal iktidar olacaktır. Aslında Partinin İkinci Adamı'nın durup dururken CNNTÜRK ekranlarından hem "Taraf"ımıza sahip çıkması hem de Başbakanına sahip çıkması bence
benim aldığım izlenime göre "Taraf"tarlara bir özür mahiyetindedir, yakın bir zamanda normalleşme sürecinde bunların bir bir ele alınıp hem "Terör Örgütünün" istediği olmamış olacak, hem de "Terör Örgütü"
bitirilmiş olacaktır.
"Terör Örgütü"nden kastımı da açıklamak istiyorum; bu eylem TSK içinden hem de TSK dışından destekli bir eylemdir; bu da apaçık ispatıdır ki; ERGENEKON TERÖR ÖRGÜTÜYLE PKK'NIN çalışmasının sonucu olduğudur. Herkes biliyor ki Ergenekon'un liderleriyle APO İmralı'da
bir toplantı gerçekleştirmişlerdir, orada nelerin konuşulduğunu bilmiyoruz, belki de Aktütün eylemi bunun sonucunda peydah oldu ne
dersiniz?
Taraf memnuniyet verici şekilde her zamanki gibi görevini yapmıştır,
bu ülkede işlerini çok iyi yapan birileri olduğu için geleceğe karşı umutluyum. Biraz kişisel olacak ama bunu da dile getirmek isterim,
bence hepsi birer MUSA'dır, İBRAHİM'dir (belki içlerinden bazıları bu tanımları beğenmeyebilir- belki dinsizliği de seçmiş olabilir; önemli olan ne yaptığıdır; kişiler hesap gününde ne düşündüklerinden değil, ne yaptıklarından hesaba çekilecekler!) İyilik hep sizinle olsun...
tansel parlak, genç sivillerden, tanselparlak@gmail.com
18 Ekim 2008, Cumartesi 04:09
Gelen tepkilere bakınca bu konuya mesaj atan arkadaşlara bir hatırlatma gereği hissettim. Bugün biz genç insanların ölümünden konuşuyoruz. Mesele insanlar göz göregöre ölüme yollandı mı yollanmadı mı?
Ortada vahim iddialar var. Taraf gazetesi bu iddiaları yayınladı ve cevap istiyor. Ama karşılığında resmi olarak başbakan'a karşı sorumlu olan bir paşa çıkıp parmak sallaya sallaya, Bağıra bağıra bu gazete nezdinde toplumu azarlıyor. ben istediğimi yaparım. Siz bi halt edemezsiniz, Benden hesap sormazsınız diyor. Parmağını gözümüzün içine soka soka, bağıra bağıra yapıyor bunu.
Siz bu hakaret Taraf'a mı yapılmış zannediyorsunuz? Taraf'ın sorduğu soruları soran, yanıt bekleyen koskoca bir topluma edilmiştir bu hakaret. Ve sonra ne oluyor. Bu ülkenin Başbakan'ı çıkıp bu Paşanın arkasında duruyor. Allah aşkına bu tavrı neyle izah edeceksiniz? Bakın bazı hatalar vardır geri dönüşü vardır, tamir edilebilir. Ama böyle durumlarda sağlam durmak zorundasınız.
Şemdinli'de olanları hatırlayın. Güpegündüz bir bomba patlatıldı, insanlar suçüstü yakaldılar bunları, Polise teslim ettiler. Ama ne oldu?
Adamlar 39,5 yıl hapis yatacaklarına silahları ceplerine koyulup tatile gönderildiler.
bir savcı gözümüzün önünde linç edildi.
ve sonrasında da bugünkü paşanın da altında imzası bulunan muhtıra yayınlandı.
Bizim ülkemizde malesef bu tür müdahaleler artık rutinleştiği için bizim tepkimizi aşırı, agresif bulanlar var. Ama tekrar hatırlatayım. Bu çok vahim, hayati bir mesele.
25 yıldır insanlar ölüyor. ve bugün bu sorular sorulmazsa ölmeye devam edecekler. Ve bu soruları soranlara kalkıp ;'' Siz kimin medyasısınız'' demek bu ölümlere ortak olmak demektir. Akan ve akacak olan her damla kana ortak olmak budur. Sorulan sorulara cevap vermek yerine çıkıp şov yapar gibi azarlayan paşaların arkasında durmak,
akan ve akacak olan kana ortak olmaktır.
murat aydın, murat_aydin17@hotmail.com
18 Ekim 2008, Cumartesi 04:09
Arkadaşlar ne yorumlar yaptığımızığın farkındamıyız. Ölen insanlar üzerinde pazarlık konularını konuşuyoruz. Bu bir politika malzemesi olmamalı. Genelkurmayın yaptığı hatalar zinciri ,Taraf gazetesinin yaptığı haberlerde Dağlıca baskını ile gün yüzüne çıkmış, Aktütün'de de gençecik askerlerin ölümlerine açıkca neden olduğu belli olmuştur. Geçmişte yaşanan bu ölümlere hepimiz şüpheli bir şekilde yaklaşıyorduk. Ama bu artık açık bir şekilde ortada ve nedenin de kaynağı belli. Genelkurmay. RTE'nin yapması gereken ölümler üzerinden ordu ile siyaset yapmak değil, o kurumun başındaki sorumluları görevden almaktır. Bu cesareti gösteremiyorsan, demokrat bir başbakan olamazsın. Şimdi bana diyeceksiniz ki bu kolay mı. Denge siyaseti gözetmesi gerekmez mi diyeceksiniz. Yani yapacağı takiye, takiye... Ama burada insanlar ölüyor, gençecik insanlar. RTE farkında değil mi peki askerlerin orada pisi pisine öldüğüne. Bal gibi de farkında. Eğer RTE Taraf gazetesinin
yaptığı haberi kendi bünyesinde doğrulatıp Kuvvet komutanlarını ve Genel kurmay başkanını görevden alsaydı. Bu olaylar bir daha yaşanırmıydı sizce. Burada tepkisini yumuşak bir şekilde gösteren arkadaşlar, acaba sizin yakınınız Aktütün'de şehit olsaydı.
Bu şekilde düşünebilcek miydiniz. Çok merak ediyorum doğrusu...
Fatih Demirci, genç sivil, fdemirci@su.sabanciuniv.edu
18 Ekim 2008, Cumartesi 00:51
Bu duruma akıl erdirmek gerçekten çok güç... bazen düşününce önündeki prompter dan gözü kayıp da kendi konuşmaya başlayınca pot kıran, siniri bozulduğunda önüne geleni kalaylayan, öfke nin hitabet sanatı olduğunu söyleyen, daha önce de benzer konularda tökezlemiş olan (şemdinli gb.), bu esip gürlemesiyle gerçekten danışmanlarını hiç takmıyormuş yada sadece kendini tasdik edenlere danışıyormuş gibi bir prototip çizen bir başbakanın hakkını gözetmiş olana karşı hakkını gaspetmeye çalışmış olanın yanında yer alması olası gibi geliyor... bazen de daha dün partin kapanıyordu, 2 gün önce bütün medya üstüne çullanmıştı, geçen sene muhtıra yedin, açık açık darbeyle tehdit edildin, ülkeyi kaosa sürüklemek darbeye ortam hazırlamak isteyenlerin varlığını keşfettin ve tüm bunları kesiştiği noktanın ne olduğunu gayet iyi biliyorsun buna rağmen nasıl olur da böyle bir refleks geliştirebiliyor anlamyorum. ama şunu da biliyoruz ki başbakanın artık iyice açığa vurduğu bir huyu var; pazarlık. aydın doğana "sen açıkla sana 1 hafta mühlet yoksa ben açıklıycam" demesi ve bunu 70 milyona seslenerek yapması bu pazarlıklardan hiç de gocunmadığının gösterggesi. tayyip erdoğan yine bir pazarlık yapmış anlaşılan ama bu sefer pazarlık malzemesi yapılan arsa hilton gemi enerji vs diildi, ne olduğu ortada ölen insanlar. pazarlık konusu ise ergenekon tutukluları olabilir. pazartesi mahkeme başlıyor ve gladyo operasyonun daha derinleştirilmeyeceğine dair sinyaller zaten verilmişti fakat taraf başta olmak üzere bir kısım medya buz dağının su altındaki kısmını da ortaya çıkarmak istiyor. bu durumda hakkında çok spekülasyon yapılmış olan başbuğ erdoğan görüşmesinde, ergenekon tutuklılarına karşı, soruşturmanın daha da derinleşmesi ve mevcut yapının üstüne daha çok gitmek isteyenlerin önüne geçilmesi gibi pir pazarlık bana mümkün görünüyor...belki de şu mesajı vermek istiyor "tamam daha fazla kurcalamayın, istediğimizi aldık, daha çok deşerseniz ipler kopacak". yeterki ipler kopması diye de her zamanki gibi pek kıymeti olmayan bir kaç can daha feda edildi!
Furkan İlhan, furkan.ilhan@gmail.com
17 Ekim 2008, Cuma 16:48
Tartışma iyice karmaşık hale geliyor ve boyut değiştiriyor. Genç sivillerden bazılarının olaylara makro açıdan yaklaşması, üslubu ve kararlılığı yavaş yavaş değişiyor. İnsanların doğru bildikleri şeyleri söylemesinin birilerini savunuyor olarak algılanması yanlış bence. Bu zihniyeti taşırsanız genelkurmay komutanı ile aynı zihniyette olursunız. Medya doğru bildiklerini söyledi diye o da orduya saldırıldığını düşünüyor. Yani ikiniz de aynı zihniyette fakat farklı taraflarda olursunuz. Orduya laf atanlar hükümeti bitirenler, birilerini gönderenler, afedersiniz ama herşey bu kadar basit mi. Her kurumda olduğu gibi orduda da yanlış düşünen yanlış hareket eden insanlar olabilir. Ya da o anki durum karşısında yanlış davranan insanlar da olabilir. Bu insanlar yüzünden lütfen kurumları yıpratmayalım. Suçlu veya yanlış kimse onu suçlayın. Orduda binlerce, işinin hakkını vererek, bizleri ve vatanı savunma adına canlarını seve seve verecek kimseler var. bunları da “yok ordu şöyle yok ordu böyle” deyip yıpratmak çok yanlış.
Hükümet bitmiştir yada şu bu bitmiştir gibi düşünenler için, gerçekten olay bitmiştir tabi. Bir insanın yanlış bir sözü ya da yanlış bir tavrı için topyekün tüm yaptıklarını bitiriyorsanız, baştan, o insanın taraftarıyım demeniz hatadır derim ben. Bunu başbakan için söylemiyorum yanlış anlaşılmasın. İnsanların 10 özelliğinden 1 i ya da 2 si kötü olan biri için topyekün o kişi kötü ilan etme mantalitesi beni çok üzüyor. Bu ne sabır bu ne hoşgörü. Böyle düşünen insanlar da kimseden sabır ve hoşgörü beklemesin.
murat aydın, murat_aydin17@hotmail.com
17 Ekim 2008, Cuma 16:47
Gürhan bey kimse burada sizin söylediğiniz kadar sert söylemde bulunmuyor. Bizim yerimiz demokrasi yanıdır. Başbakanın, gözünün içine sokulacak kadar gerçek olan bir belge hakkında böyle konuşmasını içimize sindiremiyoruz. Yani ne yapsaydık. Oh başbakanım elinize sağlık. Bir iki el işareti de sen mi yap deseydik. Buradaki insanlar sizin söylediğiniz o faşist insanlar hakkında yorum yapsa siz o zaman sertliği görün.
Turgay Oğur, genç siviller, turgayogur@yahoo.com, gencsiviller@yahoogroups.com
17 Ekim 2008, Cuma 12:01
Hüseyin Mertoğlu isimli arkadaşımızın aşağıdaki mesajını yadırgadım. Kimsenin kimseye saçmaladın deme hakkı yoktur. Genç Siviller bizim ekmek teknemiz değil. Uzun ömürlü olup olmaması şahsen benim umrumda değil. Uzun ömürlü olacağız diye politik doğruculuk yapacak değiliz. Gencecik insanların pisi pisine öldüğüne inanıyoruz. Askerlik yan gelip yatma yeridir deyip ölümlere karşı buz gibi olamıyoruz. Hayatımızı riske atma pahasına bu ölümlerin azalması için işe yarayacağını düşündüğümüz bir çabanın içindeyiz.
Her siyasetçinin bittiği bir an vardır. Örneğin Mehmet Ağar'ın bittiği an 367 saçmalığına meclise girmeyerek destek verdiği andır. Israr ediyorum. Tayyip ERdoğan'ın 5 kez vurulmuş, bugüne kadar 46 kişiye mezar olmuş bir karakolun, dağlıcada olan bitenin şimdiye kadar açıklanamadığı bir ortamda, aktütünde olan bitenin hesabını sormak yerine, hür basına parmak sallana sallana verilen muhtıraya destek çıkması, hem de bunu Erbakancı oldukları günlerden kalma ERbakan Küstahlığıyla yapması onu bitirmiştir. .
Bir hataya kızıp yorgan yakmakla suçlanmışım. Biz bu güne kadar pek çok hatasını gördük. Bu herhangi bir hata değil. Bu hayati bir hata. Bu direksiyonun başına sarhoş geçmek gibi bir hatadır.
Çok değil. daha iki yıl önce. Aynı şeyi Nokta için yapmıştı. Aynı şeyi Şemdinli için yapmıştı. Şimdi de Taraf'a yapılan lince ortak oldu. Nokta'da bahsi gecen darbeler ona karşı yapılacaktı. Başbakan noktaya malum dergi dedi. polislere baskın yaptırdı. Dergi kapandı. Darbe günlüklerinde adı geçen paşalar Cumhuriyet mitingleri düzenleyerek Başbakana teşekkür etti. Tam bir toplumsal linçten kurtuldu. Şemdinlide kendi vatandaşını bombalayan askerlere iyi çocuklar diyen paşayı davada söz konusu eden savcının hayatı bitirildi. Başbakan olan bitene göz yumdu. Söz konusu paşa da 27 Nisan'da muhtıra vererek şükranlarını sundu. Muhtırayla ilk biz olmak üzere tüm demokratlar tepki verdi. Muhtıradan kurtuldu.
Taraf'a karşı verdiği sonsuz destek için bakalım paşalar ERdoğana bu sefer nasıl teşekkür edecek. Turgay Oğur, Genç Siviller Grubu
Recep Yavuz,
17 Ekim 2008, Cuma 08:37
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un herhangi bir şey açıklamayan ve iddialara da yanıt vermeyen konuşmasını "Demokrat" medyamız sert buldu. Org. Başbuğ, o sert tonda konuşmak zorundaydı. Çünkü bir komutan olarak o davranış içinde olması gerekiyordu. Ordu, eleştiri boyutlarını kat kat aşan açık bir yıpratma faaliyetine muhatap olurken, gereğinde ölüme yollayacağı emrindekilere kumanda edebilmek için "Komutan" bu tavrı koymalıydı. Askeri ve askerliği çok iyi bildiğim için hiç yadırgamadım. Hatta açıkça ifade edeyim, beklediğimden yumuşak buldum aslında. Komutanın eleştiriler ve iddialara yanıt olarak bir şey söylememesi de doğaldı. "Konunun araştırılması için Kara Kuvvetleri Komutanı'na emir verdim. O da İkinci Ordu Komutanı'nı görevlendirdi" dedi. En üst düzeyde bir soruşturma sürerken açıklama yapması mümkün ve doğru olabilir miydi?. Hedeflerine "Orduyu yıpratma"yı koyan birtakım demokrat arkadaşlarımız bu üslubu yeni bir saldırı konusu yaptılar. İçten olsalardı itiraz etmezdim.. Ama değiller.. Çünkü demokratlıkları sadece Ordu'ya karşı.. "Demokrat" ilan ettikleri, sırf bu yüzden (Güya) destekledikleri sivillerin ve iktidarın çok daha sert açıklamalarını satır aralarında bile eleştirmediler.
Örnek.. Bu ülkenin en saygın, en güvenilir, en saygın ve en vatansever gazetecileri arasında bulunduğunu kimsenin tartışmayacağı Uğur Dündar'a Milli Eğitim Bakanı "Terörist.. Sahtekâr.. Yalancı" dedi.. Hem de adının önünde "Milli" ve de "Eğitim" yazan bir adam, bir saygın meslektaşımıza böyle saldırdı.. Çıt çıkmadı benim demokrat yazarlarımdan.. "Sen ne diyorsun yahu" diyen olmadı. Ertesi gün Başbakan, bakanını koruma adına Dündar'a saldırdı bu defa.. "Senaryo haberlerini verdiler, bakanın açıklamasını vermediler" diye.. Oysa Dündar harika bir gazetecilik yapmış, Aktütün İlkokulu'nun görüntüleri ve çocuklarının konuşmalarıyla, öfkeden gözü dönmüş bakanın saldırılarını paralel anlatımla kelime kelime yayınlamıştı.
Başbakan "Bu yıl okul hiç açılmadı" diyen öğrencilere rağmen "Aktütün ilkokulu sadece iki gün için kapatılmıştı. Çünkü bir ihbar almıştık" dedi.. Benim demokrat yazarlarım bunun da üzerine gitmediler.. "Ne ihbarı" demediler.. Başbakan ihbar üzerine ilkokulu korumaya almışsa, Aktütün Karakolu için neden bir şey yapmamıştı?. Bunu soran tek kalem çıkmadı.. İşte konunun en hassas noktası burası.. Aktütün, bir jandarma karakolu.. Burada şehit olanların birçoğu, eskiden uzatmalı onbaşı dediğimiz, jandarmada tezkere bırakan günümüz Uzman Çavuşları.. Jandarma kime bağlı?.. Hayır Genelkurmay'a değil.. İçişleri Bakanlığı'na.. Dolayısıyla Başbakan Erdoğan'a.. Savunduğu Milli Eğitim'in olduğu gibi.. Yani askere değil, sivillere.. Peki tüm bu olaylar boyunca, bugüne dek Aktütün'le İçişleri Bakanı'nın adının yan yana geldiğini duydunuz, gördünüz mü?. Baskın olurken sorumlu bakan nerdeydi?. Baskından sonra ne dedi, ne yaptı bilen var mı?.. İçişleri Bakanı'nın adını kaçınız biliyor aranızda?. Hava Kuvvetleri Komutanı'nın golf oynamasını "Ulusal" skandala çevirenler, Jandarma'dan, yani karakoldan asıl sorumlu İçişleri Bakanı'nı sorgulama zahmetine neden katlanmadılar?.
Bu ülke anayasası gereğince, barış döneminde Silahlı Kuvvetler Başkomutanlığı görevini uhdesinde tutan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, baskını haber alır almaz yaptığı konuşmada "Sözde teröristler" demedi mi?.
"Sözde" bir terörist örgütü militanları bir jandarma karakolu bastı diye Hava Kuvvetleri Komutanı niye tatilini kessin, biri bana söyler mi?. Bir jandarma karakoluna baskın yapılması, Hava Kuvvetleri Komutanı'nın görev başına koşması, karargâhında harekâtı yönetmesini gerektirir mi?. Böyle yaparsanız asıl, baş komutan tarafından "Sözde" diye adı konan örgüte çok fazla itibar etmiş olmaz mısınız?.
Ben bütün eleştirileri saygı ile karşılıyorum.. Yeter ki, içten gelsinler.. Yeter ki belli bir amaca yönelik, tek taraflı olmasınlar..
Eğer demokratsan, gerçek demokratsan, herkese, her kişi ve kuruma ayni gözlükle bakmalısın. Sadece Orduya saldırır, AKP iktidarına ve onun yöneticilerine "Gık" demezsen o zaman işte, kelimenin tam anlamıyla "Sözde" demokrat olursun!.. Hıncal Uluç Sabah-17 ekim 2008
sevilay uğur, nazlı ılıcak,
17 Ekim 2008, Cuma 08:30
Herhalde en çok Erman Toroğlu mutlu olmuştur. Çünkü o, mevcut genelkurmay başkanlarını eleştirirken, "Öyle biri olmalı ki, kodu mu oturtsun" demişti. Doğrusu, İlker Başbuğ gibi zarif bir insana bu üslubu yakıştıramadım. Herhalde, kendisini seyredince ne demek istediğimizi anlamıştır.
Kim Türkiye'yi seviyorsa, gerginlik yaratmasın lütfen. Zaten, duygular doruk noktada. Herkesin içi kan ağlıyor. Geleceğe dönük endişeler mevcut. Böyle bir ortamda yangına körükle gitmek niye? Türk Silâhlı Kuvvetleri ile polemik yapmayı doğru bulmuyorum. Çünkü, bir ülkenin bağımsızlığının ve özgürlüğünün temelinde ordusunun güçlü olması yatar. Türkiye'deki çarpıklık, askerin kendisini ortaya atıp, siyasi muhatap haline gelmesinde yatıyor. İlker Başbuğ, kuvvet komutanlarını arkasına dizip beyanat vereceğine, Başbakanla görüşmeli ve ordu mensuplarının bu tarz yayınlardan rencide olduğunu anlatmalıydı. Tayyip Erdoğan da, böyle sert bir konuşmanın ardından komutanlara sahip çıkacağına, önceden, yani Genelkurmay Başkanı konuşmadan evvel, Milli Savunma Bakanı'nı yanına alıp, daha ılımlı bir dille medyayı aydınlatmalıydı. Ortada bir iddia var. Birtakım raporlara dayanılarak deniliyor ki: "PKK saldırısının bilgisi önceden Genelkurmay'a ulaşmıştı. Gereken süratte tedbir alınmadı." Bu çok ciddi iddialar karşısında, siyaset adamlarımız "arazi" olmak yerine, kamuoyu önüne çıkıp, doyurucu açıklamalar yapmalıydı. Etraf toz duman, gerginlik azami hadde ulaştı. Buna mukabil, hâlâ iddialara bir cevap alınamadı. Sözgelimi Kanal 1, koordinatları inceleyerek, yayınlanan belgenin Kandil Dağı ile ilişkili, dolayısıyla Aktütün'den çok uzak olduğunu ileri sürüyor. Öyleyse, neden İlker Başbuğ bu gerçeğe hiç temas etmedi? Ayrıca, Van Asayiş Güvenlik Komutanlığı Harekat Merkezi'nden Genelkurmay'a gönderilen raporlar da var. Biri 29 Eylül' de, diğeri 2 Ekim'de ilgili birimlere ulaştırılmış. Taraf gazetesi de, dün, İnsansız Hava Aracı'nın çektiği görüntüleri ihtiva eden 2 Ekim 2008 tarihli bir belge daha yayınladı. Koordinatlar, Aktütün'e 1 km mesafedeki PKK'lıları gösteriyor. Türkiye saatine göre 9-9.30 sırasında, PKK'lı grubun, sırtlarında yükleriyle yürüdüğü görülüyor. Kafalar karmakarışık, ama, bu defa Genelkurmay Başkanı değil, Başbakan Tayyip Erdoğan bir basın toplantısı düzenleyip, bizi aydınlatsın. Araştırmanın tamamlanması ve sorumluların belli olması için, bir süre daha beklenebilir. Fakat, düşmanlık üreten öfkeli üslûptan vazgeçelim.
sevilay uğur, emre aköz,
17 Ekim 2008, Cuma 08:27
Eğer "evrensel standartlarda bir demokrasimiz ve normal bir siyasal/hukuksal düzenimiz" olsaydı, Taraf gazetesinde yayınlanan belgelerden sonra GK Başkanı şu üç davranıştan birini gösterirdi:
1) Belgelerin sahte olduğunu ispat ederdi.
2) Belgelerin gerçek olduğunu kabul eder ama başka bazı belge ve bilgilerle, olayın göründüğü gibi olmadığını ortaya koyardı.
3) Belgeler doğruysa ve 17 şehidin görevi ihmalden başka açıklaması yoksa istifa ederdi. (Ya da Başbakan, belgelerin doğruluğuna kanaat getirdiyse, onu görevinden alırdı.)
Ancak Türkiye'de bunların hiçbiri olmuyor. Genelkurmay Başkanı, Aktütün'de (daha önce de Dağlıca'da) olanları merak edenleri, sorgulayanları, eleştirenleri tehdit ediyor. Susturmaya çalışıyor. Başbakan Erdoğan ise "şeklen" kendisine bağlı (!) GK Başkanı'na, hiç olmazsa Meclis Başkanı Köksal Toptan gibi basının işlevini hatırlatacağına; sahip çıkıyor, destek veriyor.
sevilay uğur,
17 Ekim 2008, Cuma 08:23
Şehit aileleri 'vatan sağolsun' diyorlar, ama 'ihmal varsa, hesap sorulsun' istiyorlar. Acının toplumun her kesiminde 'eşit paylaşılmasını' istiyorlar.
sevilay uğur, gülay göktürk,
17 Ekim 2008, Cuma 08:19
Taraf'a haberi sızdıranlara da, yayınlayanlara da teşekkür. Onlar, kendilerini riske atarak PKK'yla mücadelenin zayıf halkasını hepimizin görmesini sağladılar. Genelkurmay Başkanımızın Taraf'ın haberine cevabı tam da korktuğumuz gibi oldu. Başbuğ, dudak uçuklatacak cinsten iddialar sanki hiç söylenmemiş gibi yapıp yine sızdıranların ve yayınlayanların peşine düştü. Sızdıranları da yayınlayanları da hain ilan etmeyi de ihmal etmedi. Oysa Türk toplumu bu haberi sızdıranlara da, yayınlayanlara da büyük bir teşekkür borçludur. Onlar, kendilerini riske atarak PKK'yla mücadelenin zayıf halkasını hepimizin görmesini sağladılar.
Sayın Başbuğ'un Aktütün yazımla ilgili yapılan okur yorumlarını okumasını isterdim. Hadi Taraf'a hain dedi; bu haberi önemseyen, Genelkurmay'dan açıklama bekleyen diğer basın mensuplarına da hain dedi. Bu haberler üzerine derin bir şaşkınlık ve hayal kırıklığı içinde "Ne olup bittiğini bilmek istiyoruz, lütfen bu haberin peşini bırakmayın" diye mesaj atan binlerce okura da mı hain diyecek? Çocuklarının neden ve nasıl öldüğünü bilmek isteyen şehit yakınlarına da mı hain diyecek? Yarın öbür gün çocuğunu askere gönderecek olan anne babaların içlerini bir kurt gibi kemiren soruları dışa vurmalarını da mı ihanet olarak görecek?
Aktütün haberlerine jet hızıyla gelen yayın yasağı neyi sağlayacak; yasağı koyanların zihniyetini açığa çıkarmaktan başka? Her türlü bilginin, belgenin fotoğrafın dünyayı çepeçevre kuşatan bilgi otobanlarında fink attığı, Türkiye'nin en ücra köşelerine kadar anında ulaştığı bir çağda yayın yasağından medet ummak sadece otoriter zihniyetin değil, aynı zamanda aczin ifadesi olmuyor mu?
Genelkurmay'ın tutumu böyleydi de, ana muhalefetiyle iktidarıyla siyasi partilerin tutumu farklı mıydı? Baykal'ın, sorulması gereken soruların hepsini bir kenara itip, "Nasıl sızıyor, kimler sızdırıyor, hangi amaçla sızdırıyor, soru budur" demesi; Başbakan Erdoğan'ın ortaya çıkan tablo üzerine Genelkurmay'dan doyurucu açıklama istemesi beklenen ilk merci olması gerekirken, Genelkurmay Başkanı'yla ağız birliği halinde yayın yapanları suçlaması, bu olayın aydınlanmasında siyasi iradeden pek fazla bir şey bekleyemeyeceğimizi ortaya koydu. Bu durumda bir kez daha iş başa -yani topluma - düşüyor. Bu olayın aydınlanması için gereken demokratik baskıyı yaparsa toplum yapacak.
Gelinen bu noktada, toplumun yapması gereken ilk iş şu anda namlunun ucunda olan Taraf Gazetesi'ni korumaktır. Her şeyden önce Türk toplumu Taraf gibi bir gazeteye sahip olmakla ne kadar şanslı olduğunu idrak etmelidir. Özellikle, bütün anketlerde basını "en güvenilmez" kurumların başında sayanların Taraf örneğinden hareketle basına güvenlerini tazelemelerinin, tek bir gazetenin ne kadar fark yaratabileceğini görmelerinin zamanıdır.
Taraf Gazetesi bütün Türkiye'ye özgür basının nasıl bir şey olduğunu gösteriyor. İşini iyi yapan bir yayın organının nelere muktedir olduğunu ortaya koyuyor. Gazeteyi çıkaran bir avuç kahraman yayına başladıklarından bu yana tek başlarına bütün siyasi partilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve basının toplamından daha etkili bir demokrasi mücadelesi veriyorlar. Ve bu işi kelle koltukta yapıyorlar. Topluma düşen ise onlara kol kanat germek, bu özgür sesi gözü gibi korumaktır. Kendi haber alma özgürlüğü adına, şeffaflık adına, terörle mücadele adına, bu savaşın bitmesi adına, Türkiye'yi bu askeri bürokratik iktidarın cenderesinden kurtarmak adına bunu yapmak zorundadır.
Gürhan Varlık, elagur@gmail.com
17 Ekim 2008, Cuma 07:48
Arkadaşlar,yakın zamanda yaşadıklarımız hepimizde infiale yol açtı, bunun neticesinde duygusallık dozu bir hayli yüksek mesajlar da gelebiliyor. Ancak bizi egemenlerin söyleminden, ultra faşist sitelerdeki ipe sapa gelmez retorikten ayıran çok önemli bir şey vardır. Reaksiyonumuzu, haksızlığa, silah gücüyle zorbalığa karşı tepkimizi tabi ki en yüksek perdeden serdetmeliyiz, hatta bu demokrat duruşun gerektirdiği bir görevdir.
Ancak bizi bu dekadan saflardan ayıran en önemli şey de üslubumuz olmalı, yoksa milliyetçi, militer, paramiliter, ultra faşizan oluşumlarla aynı kalibrede söylemler; inanın bize kazançtan çok kayıp getirecektir.
Lütfen bu tuzağa düşmeyelim. Teşekkürler.
Ömer Taçcı, muscle.1980@ymail.com
17 Ekim 2008, Cuma 07:04
"Recep Tayyip Erdoğan'ın bittiği andır......." diye başlıyan yazıya cevabımdır. Tamam heyecanınızı anlıyorum ama aşırı tepki vermekte doğru değil kanımca hele ki şu mağrur günlerde.. Başbakanım ve sayın cumhurbaşkanım ne deseydi beğenirdiniz ki! Gün birlik olma günüdür! Muhalefet partilerinin yaptığı gibi fırsat bulayım da nerden vuracaksam vurayım tarzı söylemler hiç hoş değil. Başbakanımın ve Cumhurbaşkanımın açıklamalırının yerine ulaşacağına eminim. Yalnız Taraf'ın elindeki arşiv ve belgelerin gösterdiği görüntülerin doğruluğuna inanmamak da elde değil, o başka mesele en azından zamanlaması şu an için uygun değil... Kesinkes bu hükümeti düşürmek bu milleti bölmek, kardeşi kardeşe kırdırmak isteyen gafiller elbet sükut-u hayale bir kez daha düşeceklerdir... Saygılarımla...
Hüseyin Mertoğlu,
17 Ekim 2008, Cuma 02:12
"Tayyip Genelkurmay'a destek verdi diye hiç sinirden kudurmayın, bu onun aslına rücu edişi..." diye başlayan mesajında amma da saçmalamışsın Turgay Bey! Çocuk gibisin. İlk paragrafını tamamen reddediyorum. Siz ve sizin gibiler bir hata gördünüz mü hemen toptan küsen çocuklar gibisiniz. Sizlere yakıştıramadım. Burada laf söylemek kolay. Asmak kesmek kolay. Siyaset öyle değil Türkiye'de. Adım adım geçiliyor bazı engeller, bunu göremediniz mi hala şimdiye kadar? Ben de eleştiriyorum haksız buluyorum Erdoğan ve Gül'ü, bu meselede yanlış tarafa destek verdikleri için. Ama bir yanlışını gördüm diye de silmiyorum. Eğer akp doğru gitmeseydi şimdiye kadar zaten çoktan birileri tarafından derdest edilmişti bile. Genç Siviller adına yakışmayan bazı mesajlar görüyorum arada bir. Bazıları çeşitli olaylara, bu mesajınızdaki gibi garip tepkiler veriyorlar, ona bozulmuyorum ama çok sayıda kişi bunu destekliyorsa işte ona bozuluyorum. Çocuk Siviller'e dönüşme tehlikesi var her zaman. Faaliyetlerinizi % 90 destekliyorum. Görüşlerimi açıkça ifade etmeyi severim. Kimseyi aşağılamak için yazmıyorum. Ama genççe değil çocukça mesajları da Genç Siviller'e yakıştıramıyorum. Doğru dürüst siyaset güdemezsek Genç Siviller uzun ömürlü olmaz.
Fatih Karaman, flkaraman@hotmail.com
17 Ekim 2008, Cuma 01:18
Üzülerek söylüyorum ki Halkımızın cumhurbaşkanı olduğuna inandığım Abdullah Gül kendi kuyusunu kazıyor. Bu milletin askere ve şakşakçılarına ne geçmişte ne de şimdi prim vermediğini en iyi bilen kendisi olması gerekirken; Demirel'i hatırlatan konuşmasına ve Ergenekon olayının üzeri kapatılıyormuşçasına askerle olan samimiyetine anlam vermek imkansız. Tamam askerle kanlı bıçaklı bir hükümetin ve yönetimin hiç kimseye faydası yok ama 18 ay öncesini unutmak ve kendilerine yapılanların benzerine seyirci kalmak sadece ve sadece AK partinin sonunu getirir.
orhanaydin1982, orhanaydin1982@yahoo.com.tr
17 Ekim 2008, Cuma 01:15
Bu üçüncü bitişi aslın da Tayyip Erdoğan'nın. İlkini şemdinli de yaşamıştık. Hesap soracağına savcıyı tanırlarına kurban etti. Sonra kuzey ıraka yapılan harekat sonrası ordunun CHP ve MHP ye verdiği muhturayı desteklemesi geldi. Tabi nokta dergisi basılma süreci ,darbe günlüklerine sus pus oluşu tarafın ilk basılma tehditi aldığı günlerdeki destekler suskunluğunu hiç saymayalım. seçime az kaldı ben notumu aldım. bakalım seçtikleri tarafların oyu yetecekmi?
Hasan Kayım,
17 Ekim 2008, Cuma 01:14
Sevgili Turgay, Keşke sonuçlar senin beklediğin gibi olsa. Durum kötü,Sınanmamışın meşrulatırılması gerçeğiyle yüz yüzeyiz. Demokratik geleneği hiç olmamış birine hayali misyonlar yüklendi. Artık çok etkin ve doğru politikalar yapılmalı.Güçünü en akılcı kullanan bir noktaya yürünmeli. Sevgiler.
Turgay Oğur, genç siviller,
16 Ekim 2008, Perşembe 17:10
Tayyip Genelkurmay'a destek verdi diye hiç sinirden kudurmayın, bu onun aslına rücu edişi. Köylüye, çiftçiye karşı kaplan kesilen Tayyip Erdoğan, Paşa karşısında uysal bir kedi olmayı tercih etti. Nihayetinde mutlak gücü keşfetti. Demokrasiymiş, oymuş, hakmış hukukmuş, bunlarla uğraşmak yerine bu mutlak kutsal güce dayanarak kendisi için uygun görülen iktidarcığını devam ettirebileceğini anladı..
Dün de Abdullah Gül, paşalarının sözlerinin hemen hemen aynılarını, hatta daha fazlalarını sadece kendine has kibarlığıyla tekrarlamıştı.
Bugün yine 27 Nisan Muhtırası verilse, komutanlar Abdullah Gül'e yine vatan haini dese biz yine muhtıranın karşısında oluruz. Bugün yine AKP'ye eften püften nedenlerle kapatma davası açılsa biz yine bunun karşısında mücadele ederiz.
Bugün 367 kararı, yargıtay muhtırası, darbe günlükleri vs vs olsa yine tavrımız aynı olur. Çünkü bu adamlar için değil kendimiz demokrat olduğumuz için böyle davranıyoruz.
Ama bu Erdoğan'ın bittiği andır. İlker paşasıyla mutlu günler dilerim. Seçimlere çok kalmadı. O zamana kadar paşasının tadını çıkarsın.
Abdullah Harun, aharun@gmx.net
16 Ekim 2008, Perşembe 09:07
Taraf'tan TSK'ya sert tepki. Taraf Gazetesi geri adım atmadı, tam
aksine yeni belge ve fotoğraflar yayınladı. Aktütün haberleriyle gündemi sarsan Taraf'dan yeni bir belge daha geldi. İlker Başbuğ'un öfke saçtığı Taraf, adeta "savaşa ben de varım" dedi. Üstelik Genelkurmay'ın haberlerle ilgili yayın yasağı koymasına rağmen, 1. sayfayı Aktütün'e ve Başbuğ'a verilen cevapla kapattılar. Başbuğ'un zehir zemberek açıklamasına aynı sertlikte cevap verdiler. Bununla yetinmeyip yeni bir fotoğrafla "hodri meydan" dediler.. Gazete "Tehdidi
bırak hesap ver" manşetiyle okurların karşısına çıktı. Yayın yasağını takmayan gezete, Başbuğ'un açıklamalarına tek tek cevap verdi. Gazete sürmanşetten askere bir de çağrıda bulunuyor: "Taraf yeni bir Aktütün belgesiyle, Başbuğ'u sükunete
ve görevini yapmaya çağırıyor." Gazetenin "Öfke bu sorulara cevap vermiyor" alt başlığı altında yanıt verilmesini istediği sorular şöyle: 1. Aktütün göz göre göre nasıl basıldı? 2. Baskın canlı canlı izlendi, ne yapıldı? 3. Bayraktepe mevzii takviye edildi mi? 4. PKK Bayraktepe'yi ele geçirebildi mi? 5. Aktütün karakolu saldırıya uğradı mı?
Taraf gazetesi Yazarı Ahmet Altan'ın yazısı: Genelkurmay Başkanı'na... Siz böyle saygısız, nezaketsiz, tehditkar bir konuşma
üslubunu benimseme cüretini nereden buluyorsunuz? Ağzınızdan çıkanı kulağının duymuyor mu sizin? Siz kimi korkutmaya çalışıyorsunuz? Korkutabileceğinizi inanıyor musunuz gerçekten? Bakın ben size dostça bir şey söyleyeyim general? Vazgeçin bu kaba tehditlerden... Öfkeli jestlerden, asabi mimiklerden. Bunlar bizi korkutmaya yetmez. Ha, sanmayın ki bu ülkede 'derin devlet' dendiğinde kimin kastdedildiğini bilmiyoruz, sanmayın ki patlayan arabalardan, ensesinden vurulan adamlardan haberimiz yok. Sadece umrumuzda değil. Bunu anlayabiliyor
musunuz? Bazı insanları, ülkeleri özgür ve mutlu olsun diye herşeyi göze
alabileceğini kavrayabiliyor musunuz? Bunu kavramaya çalışın. Bırakın korkutma çabalarını. Bunlar yakışıksız işler. Üstelik gerçeği ortaya çıkarma çabasından bizi vazgeçirmeye de yetmez.
Siz birşeyler söylediniz dün. 'Herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya" davet ettiniz galiba, Siz 'doğru yerin' neresi olduğunu biliyor musunuz? 'Doğru yer' neresidir biliyor musunuz? Doğru yer insanın mesleğini dürüstçe ve gereklerini yerine getirerek yaptığı yerdir. Biz 'doğru yer'de duruyoruz.
Mesleğimizin gereğini dürüstçe yerine getiriyor ve gerçekleri yıllardır
yalanlarla kandırılan bu halka açıklıyoruz. Siz doğru yerde durmuyorsunuz. Kendi mesleğinizin gereklerini yerine getirmiyorsunuz. Sizin mesleğininiz gereği, size
emanet edilen o genç askerleri korumaktır. Karakol baskınını an be an gösteren kamera kayıtlarına rağmen, gerekli tedbirleri almamak, istihbarat raporlarına aldırmamak, çatışma başladıktan sonra yeterince yardım göndermemek ve o çocukları ölüme göndermek sizin suçunuzdur. Görevinizi yerine getirmediniz.
Neden? Niye o çocukları korumadınız? Bunun için yargılanmanız gerektiğini
biliyorsunuz değil mi? Tabi savcıların sizi mahkemeye çağırmayacağına, sizi
yargılayacak bir merci olmadığına güveniyorsunuz. Ama bu yargılanmanız gerektiği gerçeğini değiştirmiyor. Tabi bir de istifa müessesesi denilen bir şey var. Sanırım sizin o müesseseden haberiniz bulunmuyor. Başbakanın, hükümetin, parlamentonun sizden hesap sormaması da sizi cesaretlendiriyor. Ama bir de halk var bu ülkede. Gerçekleri duymak isteyen bir halk. Ve o sizin peşinizi bırakmaz. Arkanıza kuvvet komutanlarını alıp kameraların karşısına geçerek asabi bir şekilde medyaya verdiğiniz 'muhtıra' bu gerçeği değiştirmez. Siz bize Aktütün'ü
anlatın. O çocuklar niye öldü? Niye baskını önlemediniz?
Bir de pek anlamadığımız bir sözünüz var, 'Bu tip saldırılar karşısında her ordunun vereceği cevap ve tepki bellidir'. Ne demek bu? Birincisi bir saldırı yok, saldırmıyoruz, gerçekleri açıklıyoruz. İkincisi, 'Her ordu' böyle eleştiriler karşısında nasıl tepki veriyor? Siz nasıl tepki verdiklerini bilmiyor musunuz? Gelişmiş ülkelerde böyle bir facianın sorumlusu olanlar derhal
görevlerinden alınıp yargılanırlar. Ama sizin aklınızdaki bu değil, açıkça
anlaşılıyor. O zaman, nedir o? 'Ordunun vereceği tepki'? Ordular kendilerine
saldıran 'düşman'ı yok etmek için eğitilirler. Bizim gerçekleri açıklamamızı bir 'saldırı' olarak nitelendirdiğinize göre Bizi e 'düşman' olarak görüyorsunuz. Eee, ne yapacaksınız? Saldıracak mısınız, gazeteyi mi bombalayacaksınız, F
16'ları mı göndereceksiniz? Siz ne dediğinizi farkında mısınız? Baskını daha önceden bildiğiniz halde o çocukları korumayacaksınız, Bunu açıklayan gazeteleri de 'ordu tepkisiyle' korkutmaya çalışacaksınız. General, 'doğru yer'de durun.
Haddinizi aşmayın. Bizim ülkemizde, 70 milyon insanın boğazından kesip verdiği
paralarla ayakta duran bizim ordumuzla, bizi tehdit edemezsiniz. Ordu, sizin
hatalarınızı kapatmak için kullanacağınız bir tehdit aracı değildir.
Haa, bir de 'bölücü terör örgütünün eylemlerini başarılı gibi gösterenler, akan ve akacak olan her damla kanın sorumlusu olurlar' sözünüz var. Bakın bunu doğru
söylüyorsunuz. Ama, 'başarılı gösteren' kim? Baskının önlenmediğini açıklayan
gazeteler mi, yoksa baskını bile bile önlemeyenler mi? O kandan kimin sorumlu
olduğunu anladınız mı? Sorumluluğu hissediyor musunuz? Hissetmelisiniz ve
tehditleri bırakıp gerçekleri açıklamalısınız. Tehditlerinizden ve üslubunuzdan hoşlanmadık. Gerçekleri söyleyin bize. Gerçekleri... Biraz cesaret yeter buna. Cesaretiniz de öfkeniz kadar büyük olduğunda bize gerçekleri söyleyeceğinize eminiz. O günü bekliyoruz.
sevilay uğur, mehmet altan,
16 Ekim 2008, Perşembe 08:31
Askeri inisiyatifi kaybetmemek ve tüm çözümleri önlemek için insanların ölümü pahasına bile bile saldırıyı önlememek, tam Divan-ı Harp’lik bir suç. Taraf'ın aktütün baskının önceden bilindiğini gösteren istihbarat raporlarını açıklaması insanı ürpertiyor. Bu gerçeğin basına sızdırılmasının belki de insanı bir nebze de olsa rahatlatan tek yanı, bunları benimsemeyenlerin olup biteni kamuoyuyla paylaşma isteği... Ama olayı anlamak da sindirmek de kolay değil... Çünkü eğer bunlar doğruysa, askeri inisiyatifi kaybetmemek ve tüm çözümleri önlemek için insanların ölümü pahasına bile bile saldırıyı önlememek, tam Divan-ı Harp’lik bir suç. (Mehmet Altan, Star gazetesi, 16 ekim 2008'den alıntıdır)
Abdullah Harun, aharun@gmx.net
16 Ekim 2008, Perşembe 05:15
Askerî savcıdan Taraf'a: Belgeleri getir, yoksa gelir alırız! Askeri savcılık, Aktütün baskınına ilişkin yaptığı haberlerle Genelkurmay'ı zor durumda bırakan Taraf Gazetesi'ne 3 gün süre vererek, belgelerin teslim edilmesini
istedi. Savcılık, gönderdiği faksta, belgelerin gönderilmemesi halinde, gazeteye baskın yapılarak belgelere zorla el konulacağını da bildirdi. Askeri savcılık, Dağlıca baskınına ilişkin haberleriyle dikkat çeken Taraf'a kamuoyunda 'Genelkurmay'ın Türkiye'yi biçimlendirme planı' diye yayımladığı lahikanın
ardından da faks gönderip elindeki belgeleri istemişti. Gazete, belgeleri savcılığa göndermişti. Bu arada Genelkurmay Askeri Mahkemesi, 14 Ekim'de Aktütün baskınıyla ilgili Taraf'ta yayınlanan haberle ilgili yayın yasağı kararı aldı.
OKUR YORUMLARI: Baskınmış... Aynı baskın, görüntüsü alınan teröristlere yapılsaydı 17 VATAN evladımız şehit olmazdı! yunus çınar, 16 Ekim 2008
Yayın yasağı öylemi-SEBEP ? O resimler sahteyse Orjinalinimi yayınlayacaksınız ? Değişik bir resim görürüz umarım, yoksa düşünmemizede yasakmı koyacaksınız. Turhan Öztürk, 16 Ekim 2008
Hey Allah'ım aklıma mukayyet ol.... Tüm sorular ortadayken ve bu sorular yanıtını bulamazken bir de üstüne fevri davranışlar sergileyen tsk ne yapmak
istiyor acaba.Soruların yanıtını neden vermekte bu kadar zorlanıyorlar.Yanıt çok
mu karmaşık kafa karıştırıcı.Biz cahil ! milletin anlayamacagı tarzdan mı bu açıklama.Açıklama yapılmaya layık degil miyiz ölenler bizlerden birilerine aitken.Bu soruların yanıtları neden hala gelmiyor.Kusura bakmayın tsk bu sefer
halk gerçekten kızgın ve ardınızda durmayacak.Adam yerine konmuyorz çünki.. Name Yılmaz, 16 Ekim 2008
baskalarından da hesap sorulmalı...... Neden bile bile baskın yiyen,
evladlarımızın şehit olmasına göz yumanlardan hesap sorulamaz????????? Hüseyin Nuri Karakaş, 16 Ekim 2008
Yoksa gelirmiş.. Otoriteye bak.. zorla mı alınacak..Bunun bir üslubu yok mu? Tabii her zaman söylüyoruz.. bir ülkede hem sivil hem askeri savcı olamaz..hem asker hem sivil diye bir kurum olamaz..Asker siyasi kurumun, meclisin emrindedir.. bu durumun hemen kaldırılması gerek.. Selahattin Balsoy, 16 Ekim 2008
despotizm. Despotizmden baska nedir bu? Basın özgürlüğü yok mu bu ulkede, ne demek "gelir zorla aliriz"??!! Osmanli Torunu, 16 Ekim 2008
Oldu alası böyle. Türkiye Cumhuriyeti kuruldu kurulalı asker ve darbe olmadığını duymadım; askeri savcının böyle hareket etmesi alışılagelmiş bir hareket. Ercüment Şener YAZICI, 16 Ekim 2008
Önemli olan belgelerin gerçekliği... Taraf gazetesi yazsın yazmasın vatandaş neyin ne olduğunu anlıyor... Rahmi IRMAK, 16 Ekim 2008
NORMAL. soru sorulmayan fakat her sorduğuna cevap isteyen bir kurumdan başka ne beklenebilir. zübeyir ör, 16 Ekim 2008
BELGELERİN NERDEN GELDİĞİ NEREDE OLDUĞU ÇOKMU ÖNEMLİ. Belgelerin kimde olduğu ile uğraşmak yerine olayda ihmali olanları tespit edip gereği yapılmalı değilmi olay sıradan bir olay değil 17 gencecik ana kuzusu şehit edildi hemde ihmaller zincirinin olduğu bir baskında. erbil ersoy, 16 Ekim 2008
tarafa tarafız. gerci cogu gibi sologanlari sevmem ama burda diyecek baska
birsey yok! vedat findik, 16 Ekim 2008
olmaz böyle şey. bağırarak kimi sindirmek ve bitirmek istiyor pkk yı mı
halkın eleştiri ve şüphelerinimi hiç yakışmadı aslında beklenen de buydu.hesap
vermesi gerekenler hesap soruyor.ama inandırıcı ve samimi değil sadece etkinlik
kaybetmenin ve başarısızlığın verdiği sinir aydın vural, 16 Ekim 2008
Sayın başbug sen türk halkından büyük degilsin..Tabiki hesap vereceksin.. Bir
şeye sinirlenebilir ve kendini savunabilirsin elbet.ama bu savunma yaptıklarının
nedenini aydınlatıcı ve kendini aklayıcı nitelikte olmalıdır.Sorulara net yanıt
veriyorsan tepkin anlamlı.Veremiyor ve devlet sırrı kavramına saklanıyorsan
millet sonucu ortada olan bu saldırıları sana elbet sorar.Bizler topyekün asker
bir milletiz.Devletimizi de severiz ama bu eleştirilemeyecegin anlamına
gelmez.Olanlar ortada iken ve sen tatmin edici bir bilgi vermemişken ve yine her
defasında sorumlular Name Yılmaz, 16 Ekim 2008
hakkında soruşturma açılmıştır diyor ama sonucunu milletle paylaşmıyorsan bu
millet sana sorar.Hemde öyle bir sorar ki neden soruyorsunuz diyemez siniz?Siz
hizmet için varsınız o makamda.Bir şeyler yanlış gidiyorsa elbet hesabını
vereceksiniz.Bireysel sorumlulugunuz olmasada hesap vermeme lüksünüz yok.Yeter
artık bu ülke millet rejim bizim tribinden kurtulun artık.Artık sıkmaya
başladı.Hiç bir kurum digerinden üstün degildir.Hele millet karşısında hiç üstün
degildir.bu da bir millet muhtırasıdır Name Yılmaz, 16 Ekim 2008
Medya korkunca terör bitecekmi? Peki medya kötü bir medya ise Bu medya polisi
niye eleştiremiyor? Rahmi IRMAK, 16 Ekim 2008
Gerçekler. Gerçekler ortaya çıkarılmalıdır. Şehtlerimizin üzerinde soru
işaretleri olmamalıdır.Herkes gerğini yerine getirmeli ASKER,MEDYA SİYASET
sorumlu oldukları alanın bilinciyle gereğini yerine getirmeli.bu konu ortada
kalmamalıdır uğur coşkun, 16 Ekim 2008
polis,tek bir teröristi dahi bilip yakalarken!!!!!!! evet polis, k.ırak'dan
giren tek bir teröristi dahi bilip takip edip istanbulda ,kadın teröristin eylem
yapmasına musade etmeden yakalıyor ama siz hazırlıkları bir ay önceden
yapılan,kandilden ağır silahlar ile,katırlar ile gelip sınırı geçip aktütün
karakoluna saldırı yapan üçyüz teröristi son ana kadar farketmediğinizi
söylüyorsunuz!!!!bizimde buna inanmamızı bekliyorsunuz!!!kusura bakmayın ama
düşünen akıl burda değil ihmal daha vahimi kasıt olduğunu anlıyor!!!!! fatih oğuzhan, 16 Ekim 2008
Tamam da... Tamam da niye bagiriyorsunuz? Bagirmasaniz da anlardik. Simdi
karsiniza aldiginiz kisi, kurum, grup susmazsa ne olacak? Osman Bazuka, 16 Ekim 2008
Polat Alemdar'a gorev cikti. Herhalde serinin bundan sonradki dizisi. Kurtlar
vadisi Ordu olsa gerek.... Polata gorev verin o cozer meseleyi ;) Arif Genel, 16 Ekim 2008
Asker duygusal olamaz. Askerlik mesleği, vatanın dış tehditlere karşı
savunulmasına yönelik, soğuk kanlı olması gereken bir meslektir. Öğretmenlik,
gazetecilik, doktorluk, profesörlük, halkı işine taşıyan otobüs şoförlüğü kadar
da kutsaldır. Aslında, meslekleri kutsal ve dokunulmaz yapmak da gereksiz. Halk
herkesin değerini biliyor. Hatta Türk Ordusunun. Ama subaylık da bir meslek.
Herkes kadar eşit vatandaşlar. Bu durumda gazeteler ve halk, hesap da sorar,
cevap almak da ister bazı belirsizliklere. Algınganlık yok. Mustafa Cavusoglu, 16 Ekim 2008
hesap verme zamanı. İlker Başbuğ'un dünkü konuşması hiçbir şekilde tatmin edici
olmamıştır. Gazetelerde verilen somut delillere karşılık sadece tehdit var.
Bizler ,bu baskına göz göre göre neden olan gerekli tedbirleri almayan kişilerin
toplum önünde hesabının sorulmasını istiyoruz. Her zaman pkk ya karşı diken
üstünde olması gereken ordumuzun içinde asla ihmale mahal verilmemeli. Siyasetle
uğraşmak yerine lütfen ordu göreve. tuba, 16 Ekim 2008
Sansür!! Gene OHAL dönemine gidilmek isteniyor!Sansür baslazacak,kimse haber
yapmayacak,Genel kurmay ne söylerse o yazilacak!Zavalli insanlarin evleri
ansizin askerler tarafindan basilacak,talan edilecek,sucsuz insanlar
tutuklanacak,daha sonra faili mechul cinayetler listesine girecek veya iskence
ile öldürülecek,Zavalli insanlarin köyleri bosaltilacak,herseyleri darp
edilecek,ama sonucta gene hükümet suclu olacak!Sizler bu ülkede duracaginiz yeri
ögrenmediginiz sürece,bu ülkenin refahindan söz edilemez girambar gir, 16 Ekim 2008
Memur memurlugunu bilmeli. TARAF'i milletin ve demokrasinin tarafinda oldugu
icin tekrar ve tekrar kutluyorum. Elbette diger medyanin da TARAF'a sonsuz
destek vermesini can-i gönülden istiyorum. Aynen TARAF'in yaptigi gibi hükümetin
de bu isin üzerine gidip millet icin calisan bu memurlarin derhal hesap vermeye
alisir hale gelmelerini saglamasini istiyorum. Kimse kendini milletin efendisi
yada cobani olarak görmesin! Ordumuzu yipratan bu muvazzaf memurlarin da derhal
tasviyesi elzemdir. Murat Celi, 16 Ekim 2008
Başarı? Ben de Sayın Genelkurmay Başkanının "Başarılıymış gibi gösterenler..."
ifadesine takıldım. Kimse PKKyı başarılıymış gibi göstermiyor..."TSK nın bir
zaafiyeti var mı?" diye soruyor...Örneğin biz futbol maçlarında gol yediğimiz
zaman, bu hep karşı takımın başarısından dolayı mı oluyor? Kalecimiz öne
çıkmışsa, defansımız görevini yapmamışsa, teknik direktörümüz dersini
çalışmamışsa, gol yemişsek, karşı takımın başarısındanmıdır? Meriç Güngör, 16 Ekim 2008
paşaya inat. dün yağmurda taraf almaya gittim.GERÇEKLERİ ÖĞRENMEK İÇİN.
DİLEK TETİK, 16 Ekim 2008
peki sayın paşam. medya şuçluıda bu baskının istihbaratını alan ve hiç bir önlem
almayanlar suçsuzmu bize bunu açıkla kabahatinizi başka kurumlarda aramayın.. Nuri Oklu, 16 Ekim 2008
böyle olmaz paşam......... paksütle gizli gizli görüşmeler, bazı medya
mensuplarıyla oturup konuşmalar, golf oynayan vurdumduymaz tavırlar,
tehditler.............. MİLLETE EFELİK YAPILMAZ PAŞAM. son yorum, 16 Ekim 2008
ulasılmaz. sayın paşalar bulundugunuz bu noktalar sızlerınde basınızı
dondurmesın o mevkılerde bu mıllet için var oldugunuzu unutmayın sızler
resopyonlarda ve mısafırhanelerde sıcak guzel ortamlarda bazı zamanlarınızı
gecırıken bu mılletın evlatları kanlarını akıtmakta elbettekı bu mıllete zamanı
geldıgınde tatmın edıcı acıklamalarda bulunmalısınız tabıkı bu acıklamalar emir
vererek olmamalı sız bu mıllete saygı duyarsanız bu mıllette sızı baslarda tac
yapar bız mıllet olarak komutanlarııza saygı duyarız Aliriza bayankulu, 16 Ekim 2008
biraz ciddiyet. irticaya verdiğiniz önemi terörede verseniz bu iş biter.
vehbi aytac, 16 Ekim 2008
Sayın Başbuğ şık olmadı. Satın Başbuğ'a bu sert uslup hiç yakışmadı.Yapacağı
sadece hata ve ıhmalin sorumluları hakkında gereğinin yapılacağını
açıklamasıydı.Çünkü mızrak artık çuvala sığmıyor.Milleti bu sert uslupla
korkutacağını sanıyorlarsa yanılıyorlar. şaban köksal, 16 Ekim 2008
Suçlunun suçu cazgırlıkla örtülmez. Bilgi toplamakla yetkili kurumların
uslubunde bir bozukluk olmaksızın bilgi alma yetkilerine bu kadar sert usluple
ve tehdit vari bir dille cavaplanmasını yadırgıyorum. Bu da bir suçu paspas
altına itmenin farklı bir yöntemidir. Basını hiçbir makam ve kurum tehtid
etmemelidir. Bu tehdidi ben basına darbe olarak nitelendiriyorum. Ülkemizin tüm
askeri ve stratejik yetkilerini elinde bulunduran bir komutana yakışmayacak bir
uslup olup sinirle söylenmiş sözler olduğunu temenni ediyorum. Hüseyin Yalçın, 16 Ekim 2008
naklen!!! Paşa önce naklen izledikleri saldırının cevabını versin. PKK için
intihar saldırısıymış. TSK hazırlığını buna göre mi yapıyor? yoksa eldeki somut
delillere göre mi? Kaç terörist öldüğü hiç önemli değil. Önemli olan bizim
şehitlerimiz. mutlu şimşek, 16 Ekim 2008
Her Türk Askerdir ve Her Türk Ordusunun Emrindedir. Paşam kimse PKK'yı ve
eylemlerini hiçbir zaman başarılı göstermedi. Bir avuç aç köpeğin Türk ordusuna
galip gelmesi Allah'ın izniyle hiçbir zaman mümkün olamaz. Söylenenler ''Eğer
içimize sızan hayinler varsa onları tespit edelim'' anlamındadır. bayram tanaydın, 16 Ekim 2008
Turk Olmak. Pasanin Bagira Bagira attigi Fircasini dinlerken bizi takip eden
dunyanin dusuncelerini ve onlarin gozundeki dustugumuz konumu dusunup kahrolarak
utandim. Vallahi Utandim. Ama hic de korkmadim. TOLGA ARSLAN, 16 Ekim 2008
suç ve ceza. heronların bir aydır verdiği istihbarata rağmen aktütüne yapılan
saldırıyı niye engellemedikleri ile ilgili hiçbir açıklama yapmadı.Kamuoyu
aydınlatılmalı.Medya değil sorumlular cezalandırılmalı SAMİ EROL, 16 Ekim 2008
Milletin Askeri; Bu ordu bu askerler milletindir ve milletine fırça atmak,
milletine karşı ihtilal yapmakla vazifeli deillerdir, ama milletine hesap ve
hizmet etmek zorundadır. 21 yüzyılda ve 2008 yılındayız, sorumluluk mevkiindeki
biri asla böyle uslupla konuşamaz, batı devletlerinde ve ABD de böyle konuşan
birisi konuşma bitmeden görevden alınır, elbisesi çıkartılır, ama herşeyde bir
hayır vardır, millet bilgi sitemeye devam etmeli ve konuşmalı, yazmalı. Yasemin
hanım haklı ve vazifesini yapmıştır, Cem cem can, 16 Ekim 2008
olmaz böyle şey. bağırarak kimi sindirmek ve bitirmek istiyor pkk yı mı halkın
eleştiri ve şüphelerinimi hiç yakışmadı aslında beklenen de buydu.hesap vermesi
gerekenler hesap soruyor.ama inandırıcı ve samimi değil sadece etkinlik
kaybetmenin ve başarısızlığın verdiği sinir aydın vural, 16 Ekim 2008
Sayın başbug sen türk halkından büyük degilsin..Tabiki hesap vereceksin.. Bir
şeye sinirlenebilir ve kendini savunabilirsin elbet.ama bu savunma yaptıklarının
nedenini aydınlatıcı ve kendini aklayıcı nitelikte olmalıdır.Sorulara net yanıt
veriyorsan tepkin anlamlı.Veremiyor ve devlet sırrı kavramına saklanıyorsan
millet sonucu ortada olan bu saldırıları sana elbet sorar.Bizler topyekün asker
bir milletiz.Devletimizi de severiz ama bu eleştirilemeyecegin anlamına
gelmez.Olanlar ortada iken ve sen tatmin edici bir bilgi vermemişken ve yine her
defasında sorumlular Name Yılmaz, 16 Ekim 2008
hakkında soruşturma açılmıştır diyor ama sonucunu milletle paylaşmıyorsan bu
millet sana sorar.Hemde öyle bir sorar ki neden soruyorsunuz diyemez siniz?Siz
hizmet için varsınız o makamda.Bir şeyler yanlış gidiyorsa elbet hesabını
vereceksiniz.Bireysel sorumlulugunuz olmasada hesap vermeme lüksünüz yok.Yeter
artık bu ülke millet rejim bizim tribinden kurtulun artık.Artık sıkmaya
başladı.Hiç bir kurum digerinden üstün degildir.Hele millet karşısında hiç üstün
degildir.bu da bir millet muhtırasıdır Name Yılmaz, 16 Ekim 2008
Medya korkunca terör bitecekmi? Peki medya kötü bir medya ise Bu medya polisi
niye eleştiremiyor? Rahmi IRMAK, 16 Ekim 2008
Gerçekler. Gerçekler ortaya çıkarılmalıdır. Şehtlerimizin üzerinde soru
işaretleri olmamalıdır.Herkes gerğini yerine getirmeli ASKER,MEDYA SİYASET
sorumlu oldukları alanın bilinciyle gereğini yerine getirmeli.bu konu ortada
kalmamalıdır uğur coşkun, 16 Ekim 2008
polis,tek bir teröristi dahi bilip yakalarken!!!!!!! evet polis, k.ırak'dan
giren tek bir teröristi dahi bilip takip edip istanbulda ,kadın teröristin eylem
yapmasına musade etmeden yakalıyor ama siz hazırlıkları bir ay önceden
yapılan,kandilden ağır silahlar ile,katırlar ile gelip sınırı geçip aktütün
karakoluna saldırı yapan üçyüz teröristi son ana kadar farketmediğinizi
söylüyorsunuz!!!!bizimde buna inanmamızı bekliyorsunuz!!!kusura bakmayın ama
düşünen akıl burda değil ihmal daha vahimi kasıt olduğunu anlıyor!!!!! fatih oğuzhan, 16 Ekim 2008
Tamam da... Tamam da niye bagiriyorsunuz? Bagirmasaniz da anlardik. Simdi
karsiniza aldiginiz kisi, kurum, grup susmazsa ne olacak? Osman Bazuka, 16 Ekim 2008
Polat Alemdar'a gorev cikti. Herhalde serinin bundan sonradki dizisi. Kurtlar
vadisi Ordu olsa gerek.... Polata gorev verin o cozer meseleyi ;) Arif Genel, 16 Ekim 2008
Asker duygusal olamaz. Askerlik mesleği, vatanın dış tehditlere karşı
savunulmasına yönelik, soğuk kanlı olması gereken bir meslektir. Öğretmenlik,
gazetecilik, doktorluk, profesörlük, halkı işine taşıyan otobüs şoförlüğü kadar
da kutsaldır. Aslında, meslekleri kutsal ve dokunulmaz yapmak da gereksiz. Halk
herkesin değerini biliyor. Hatta Türk Ordusunun. Ama subaylık da bir meslek.
Herkes kadar eşit vatandaşlar. Bu durumda gazeteler ve halk, hesap da sorar,
cevap almak da ister bazı belirsizliklere. Algınganlık yok. Mustafa Cavusoglu, 16 Ekim 2008
hesap verme zamanı. İlker Başbuğ'un dünkü konuşması hiçbir şekilde tatmin edici
olmamıştır. Gazetelerde verilen somut delillere karşılık sadece tehdit var.
Bizler ,bu baskına göz göre göre neden olan gerekli tedbirleri almayan kişilerin
toplum önünde hesabının sorulmasını istiyoruz. Her zaman pkk ya karşı diken
üstünde olması gereken ordumuzun içinde asla ihmale mahal verilmemeli. Siyasetle
uğraşmak yerine lütfen ordu göreve. tuba, 16 Ekim 2008
Sansür!! Gene OHAL dönemine gidilmek isteniyor!Sansür baslazacak,kimse haber
yapmayacak,Genel kurmay ne söylerse o yazilacak!Zavalli insanlarin evleri
ansizin askerler tarafindan basilacak,talan edilecek,sucsuz insanlar
tutuklanacak,daha sonra faili mechul cinayetler listesine girecek veya iskence
ile öldürülecek,Zavalli insanlarin köyleri bosaltilacak,herseyleri darp
edilecek,ama sonucta gene hükümet suclu olacak!Sizler bu ülkede duracaginiz yeri
ögrenmediginiz sürece,bu ülkenin refahindan söz edilemez girambar gir, 16 Ekim 2008
Memur memurlugunu bilmeli. TARAF'i milletin ve demokrasinin tarafinda oldugu
icin tekrar ve tekrar kutluyorum. Elbette diger medyanin da TARAF'a sonsuz
destek vermesini can-i gönülden istiyorum. Aynen TARAF'in yaptigi gibi hükümetin
de bu isin üzerine gidip millet icin calisan bu memurlarin derhal hesap vermeye
alisir hale gelmelerini saglamasini istiyorum. Kimse kendini milletin efendisi
yada cobani olarak görmesin! Ordumuzu yipratan bu muvazzaf memurlarin da derhal
tasviyesi elzemdir. Murat Celi, 16 Ekim 2008
Başarı? Ben de Sayın Genelkurmay Başkanının "Başarılıymış gibi gösterenler..."
ifadesine takıldım. Kimse PKKyı başarılıymış gibi göstermiyor..."TSK nın bir
zaafiyeti var mı?" diye soruyor...Örneğin biz futbol maçlarında gol yediğimiz
zaman, bu hep karşı takımın başarısından dolayı mı oluyor? Kalecimiz öne
çıkmışsa, defansımız görevini yapmamışsa, teknik direktörümüz dersini
çalışmamışsa, gol yemişsek, karşı takımın başarısındanmıdır? Meriç Güngör, 16 Ekim 2008
paşaya inat. dün yağmurda taraf almaya gittim.GERÇEKLERİ ÖĞRENMEK İÇİN.
DİLEK TETİK, 16 Ekim 2008
peki sayın paşam. medya şuçluıda bu baskının istihbaratını alan ve hiç bir önlem
almayanlar suçsuzmu bize bunu açıkla kabahatinizi başka kurumlarda aramayın.. Nuri Oklu, 16 Ekim 2008
böyle olmaz paşam......... paksütle gizli gizli görüşmeler, bazı medya
mensuplarıyla oturup konuşmalar, golf oynayan vurdumduymaz tavırlar,
tehditler.............. MİLLETE EFELİK YAPILMAZ PAŞAM. son yorum, 16 Ekim 2008
ulasılmaz. sayın paşalar bulundugunuz bu noktalar sızlerınde basınızı
dondurmesın o mevkılerde bu mıllet için var oldugunuzu unutmayın sızler
resopyonlarda ve mısafırhanelerde sıcak guzel ortamlarda bazı zamanlarınızı
gecırıken bu mılletın evlatları kanlarını akıtmakta elbettekı bu mıllete zamanı
geldıgınde tatmın edıcı acıklamalarda bulunmalısınız tabıkı bu acıklamalar emir
vererek olmamalı sız bu mıllete saygı duyarsanız bu mıllette sızı baslarda tac
yapar bız mıllet olarak komutanlarııza saygı duyarız Aliriza bayankulu, 16 Ekim 2008
biraz ciddiyet. irticaya verdiğiniz önemi terörede verseniz bu iş biter. vehbi aytac, 16 Ekim 2008
Sayın Başbuğ şık olmadı. Satın Başbuğ'a bu sert uslup hiç yakışmadı.Yapacağı
sadece hata ve ıhmalin sorumluları hakkında gereğinin yapılacağını
açıklamasıydı.Çünkü mızrak artık çuvala sığmıyor.Milleti bu sert uslupla
korkutacağını sanıyorlarsa yanılıyorlar. şaban köksal, 16 Ekim 2008
Suçlunun suçu cazgırlıkla örtülmez. Bilgi toplamakla yetkili kurumların
uslubunde bir bozukluk olmaksızın bilgi alma yetkilerine bu kadar sert usluple
ve tehdit vari bir dille cavaplanmasını yadırgıyorum. Bu da bir suçu paspas
altına itmenin farklı bir yöntemidir. Basını hiçbir makam ve kurum tehtid
etmemelidir. Bu tehdidi ben basına darbe olarak nitelendiriyorum. Ülkemizin tüm
askeri ve stratejik yetkilerini elinde bulunduran bir komutana yakışmayacak bir
uslup olup sinirle söylenmiş sözler olduğunu temenni ediyorum. Hüseyin Yalçın, 16 Ekim 2008
naklen!!! Paşa önce naklen izledikleri saldırının cevabını versin. PKK için
intihar saldırısıymış. TSK hazırlığını buna göre mi yapıyor? yoksa eldeki somut
delillere göre mi? Kaç terörist öldüğü hiç önemli değil. Önemli olan bizim
şehitlerimiz. mutlu şimşek, 16 Ekim 2008
Her Türk Askerdir ve Her Türk Ordusunun Emrindedir. Paşam kimse PKK'yı ve
eylemlerini hiçbir zaman başarılı göstermedi. Bir avuç aç köpeğin Türk ordusuna
galip gelmesi Allah'ın izniyle hiçbir zaman mümkün olamaz. Söylenenler ''Eğer
içimize sızan hayinler varsa onları tespit edelim'' anlamındadır. bayram tanaydın, 16 Ekim 2008
Turk Olmak. Pasanin Bagira Bagira attigi Fircasini dinlerken bizi takip eden
dunyanin dusuncelerini ve onlarin gozundeki dustugumuz konumu dusunup kahrolarak
utandim. Vallahi Utandim. Ama hic de korkmadim. TOLGA ARSLAN, 16 Ekim 2008
suç ve ceza. heronların bir aydır verdiği istihbarata rağmen aktütüne yapılan
saldırıyı niye engellemedikleri ile ilgili hiçbir açıklama yapmadı.Kamuoyu
aydınlatılmalı.Medya değil sorumlular cezalandırılmalı SAMİ EROL, 16 Ekim 2008
Milletin Askeri; Bu ordu bu askerler milletindir ve milletine fırça atmak,
milletine karşı ihtilal yapmakla vazifeli deillerdir, ama milletine hesap ve
hizmet etmek zorundadır. 21 yüzyılda ve 2008 yılındayız, sorumluluk mevkiindeki
biri asla böyle uslupla konuşamaz, batı devletlerinde ve ABD de böyle konuşan
birisi konuşma bitmeden görevden alınır, elbisesi çıkartılır, ama herşeyde bir
hayır vardır, millet bilgi sitemeye devam etmeli ve konuşmalı, yazmalı. Yasemin
hanım haklı ve vazifesini yapmıştır, Cem cem can, 16 Ekim 2008
Rahmi Kopar,
15 Ekim 2008, Çarşamba 14:20
Bir düzeltme yapmak gerekirse; askeri mahkeme Taraf Gazetesi'ne değil, Aktütün saldırısıyla ilgili haberlere yayın yasağı koymuştur. Yani Taraf yayın hayatına devam ediyor şimdilik, yeni bir emre kadar.
İlyas AKGÜL,
15 Ekim 2008, Çarşamba 13:29
akşam saatlerine doğru askeri mahkeme 14 ekimdeki aktütün haberi ile ilgili olaraktan sorusturma tamamlanana kadar taraf gazetesine yayın yasağı koydu. genelkurmayı özlemiştim, bir eylem yapmak şart oldu genelkurmayın önünde..
Şaban Dayanan,
15 Ekim 2008, Çarşamba 12:47
Tarafımı açıklıyorum. Tarafın tarafındayım ve genç sivil ve diğer grupların ve sitenizin basın açıklamalarını da yüreklendirici cesur adımlar olarak görüyorum nokta
Begüm Burak,
15 Ekim 2008, Çarşamba 12:35
Taraf'ın yayınını desteklemekle kalmıyor, altına tüm yüreğimle imzamı da atıyorum. Zira bu ülkede belki de Cumhuriyet tarihinin en yürekli gazeteciliği yapılmakta. Ahlaklı ve milletiyle barışık gazetecilerin olduğu TARAF ta 28 Şubat Süreci'nde darbe çığırtkanlığı yapan sözde gazetecilerin de her gün ağlayan suratlarıını görüyorum. Sonuna dek millet için TARAF IN TARAFIYIZ!! SAĞOLUN..
Aytekin Yılmaz, YÜZLEŞME DERNEĞİ,
15 Ekim 2008, Çarşamba 12:23
TARAF’IN TARAFINDAYIZ. Darbe, muhtıra ve cunta geleneği yeni dönemde yeni Genel Kurmay Başkanı daha görevine yeni başlamışken yeniden zuhur etti. Mütekait paşa Yaşar Büyükanıt’ın internet üzerinden başlattığı post-modern muhtıra geleneğini Yeni genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ canlı yayında hem de parmak sallayarak, öfke ve hiddet dolu ifadelerle sürdürüyor.
Orgeneral İlker Başbuğ’un tehdit dolu açıklamaları, açık bir muhtıradır ve Başbakanlığa bağlı bir memur olan Genel Kurmay Başkanı’nın böyle bir açıklama yetkisi bulunmamaktadır. Yıllardır bitmeyen, bitirilemeyen, ülkemizin bütün gücünü, enerjisini ve on binlerce gencimizin hayatını yutan bu kirli savaşın bitmesi için çözümler üretmek yerine, bu savaşı eleştirenleri, bu savaşın açmazlarını sorgulayanları tehdit ve tahkir etmek, kabul edilebilir bir şey değildir ve buna sessiz kalınmamalıdır. Özelde Taraf gazetesine esasta, basın özgürlüğüne, demokrasiye ve topluma yönelik olan bu tehditler karşısında biz Taraf’ın, demokrasinin ve toplumun tarafında olduğumuz belirtiyor, bu açık tehdit ve baskıya sessiz kalmayacağımızın, demokratik tepkilerimizi her alanda göstereceğimizin bilinmesini istiyoruz. Taraf gazetesi yalnız değildir. Taraf gazetesinin ve demokrasinin tarafındayız. YÜZLEŞME DERNEĞİ
Kahraman Gündüz, Genç Siviller, kahraman_gunduz@fwceu.com
15 Ekim 2008, Çarşamba 11:55
Memleketimin sihirli kelimeleri. Kelimelerin gücüne inanırım. Bazı kelimelerin memleketimizdeki gücüne daha fazla inanırım. Hele de kimi zamanlarda, memleketimizde bazı kelimelerin gücüne daha da bir inanırım. Memleketimiz ne zaman çetrefilli bir dönemden geçiyor olsa, bazı kelimeler hacminden fazla yer kaplar demogoji boşluklarında, televizyon
tartışmalarında, gazete köşelerinde, kahve sohbetlerinde. "Uzlaşma" gibi,
"kamusal alan" gibi, "cumhuriyetin kazanımlari" gibi, "laik devlet" gibi, "üniter
yapı" gibi, "velev ki" gibi...
Genelde memleketimizde tartışmalar "sloganlar" üzerinden yapıldığı için de, bu tarz kelimeler "tartışmalar"ın(!) olmazsa olmazlarıdır ve her zaman için sözlük
anlamlarından daha fazlasını ifade ederler. Misal; laiklikle ve laik devletle bir problemi olmadığını "ispat etmeye" çalışan "takiyeci" bir sayın tartışmacıya
(ki bunun ispatı memleketimizde izafiyet teorisinin ispatından daha zordur) haddini bildirmek için, konuşmasının tam ortasında yüksek perdeden peşpeşe üç-beş kez söylenecek "Türkiye laiktir, laik kalacak" cümlesi yeterlidir. Bu
sihirli cümleye rağmen "takiyeci" sayın tartışmacı "gerçek niyetini" itiraf etmemişse "cumhuriyetin kazanımları, laik devlet, itiraf et!" diyerek ikinci hamleyi yapmak en doğru hareket tarzı olacaktır. Hala hasmınız konuşmasına devam ediyorsa da "hadi ordan, takiye yapıyorsun!" diye suratına doğru bir kaç kez höykürmek beklenen etkiyi yapacaktır, hem sayın tartışmacı hem de sayın izleyici üzerinde. Ertesi gün o sayın izleyici, hasmınızı nasıl da susturduğunuzu, nasıl da haddini bildirdiğinizi kahvede arkadaşlarına bir güzel anlatacaktır.
Dedim ya; gerçekten böyle çetrefilli zamanlarda memleketimizde bazı kelimeler
hakikaten efsunludur, daha bir kavi durur, her tartışmada "oyun hileleri" gibi
kullanılır ve kullanan tartışmacıya ekstra "power" sağlar. Şu son günlerin
sihirli kelimeleri de "siyasi irade eksikliği"dir şüphesiz. Şu aralar terörle
ilgili hangi yazıyı okusanız, hangi tartışmayı izleseniz hemen dikkatinizi çekecektir "siyasi irade eksikliği" kelimeleri.
Tartışmaları izliyorum da:
- Efendim, elde istihbarat raporları varmış. - Siyasi irade eksik! - Efendim 350 kişi gelmişler.
- Siyasi irade eksik! - Dağlıca'dan sonra Aktütün. - Siyasi irade eksik!
- Şu golf işi? - Siyasi irade eksik! - Ordunun üç numaralı komutanının 36 saat haberi olmamış?
- Siyasi irade eksik! - Karakolların yeri? - Siyasi irade eksik! - Daha önce de 4 kez sal...
- Siyasi irade eksik! - İnsansız haber alm... - Siyasi irade eksik! - Sınır ötesi teske...
- Siyasi irade eksik! - Gak. - Siyasi irade eksik! - Guk. - Siyasi irade eksik!
Allah'tan siyasi irade eksik! Yoksa adam gibi tartışamayacaktık içinde
bulunduğumuz durumu! Bakın ne güzel olması gerekenleri ve yapılan yanlışlıkları
konuşuyoruz, misler gibiyiz! Nasıl bir siyasi irade eksikliğiymiş be kardeşim! Eldeki istihbarat raporlarına rağmen askeri herhangi bir tedbir almamızı engeller... Nereye, ne zaman, kaç kişiyle (hatta teröristlerin isimlerine kadar) saldırılacağı, kaç adet katırla hangi silahların taşındığına kadar her şeyin
bilinmesine rağmen bölgeye takviye yapılmasına mani olur... Aynı karakola
beşinci kez baskın yapılmasının ve 17 şehidimizin tek sebebidir... Karakolun
yerinin değiştirilmesini sürekli erteler... Saatlerce süren çatışmaya hava desteği sağlamanın önündeki engeldir... 30 yıldır kanayan bu yaranın kapanmamasının ana sebebidir... ... ...
Doğrudur, gerçekten ortada bir "irade eksikliği" vardır. Ancak kesin olan bir
şey varsa, bunun "siyasi"den ziyade "ASKERİ irade eksikliği" olduğudur. Buna ilaveten "askeri İDARE eksikliği" de dikkatlerden kaçmamaktadır. Bunun üstüne söylenecek ne varsa hikayedir kanaatindeyim.
VELEV ki, siyasi irade eksik, hatta daha da ileri gideyim bu son saldırıyı Başbakan organize etti. Saldıranlar da bakanlar ve milletvekilleri. Kardeşim,
sormazlar mı sana; daha önce de dört kez basılmışsın, elinde istihbarat raporları var, adamlar göstere göstere geliyorlar, ne zaman, nereden, hangi silahlarla saldıracaklarına kadar biliyorsun; neden saldıracakları zamana kadar bekliyorsun, bir tedbir almıyorsun? Neden bir kaç savaş uçağı, bir iki "kobra tipi" helikopterle bu unsurları etkisiz hale getirmiyorsun? Yapamayacağından mı? Beceremeyeceğinden mi? HAYIR! İrade eksikliği olmasın bu ataletin sebebi? Bunun
en hafif ifadesi "ASKERİ irade eksikliği" ve de "ASKERİ İDARE eksikliği"dir. Ötesini söylemeye dilim bile varmıyor.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın saldırıyı taa yurtdışlarından haber alıp, resmi ziyaretlerini yani devletin işlerini yarıda kesip apar topar memlekete döndüğü
saatlerde; hava kuvvetleri komutanının golf sahasından "ne yapacaktım, ben mi
gidecektim Aktütün'e?" demesi, daha sonra da resmi olarak yapılan "komutanımızın haberi yoktu" açıklamaları nasıl bir "ASKERI irade eksikliği" içerisinde bulunduğumuzun ibretlik vesikasıdır. Ayrıca yurdumun "güzel, yalnız ve unutkan"
insanlarına siyasi irade eksikliği hususunda şunu hatırlatmak isterim: Bu ülke;
Almanya tarafından, PKK'ya karşı kullanılıyor diye Alman tanklarının iadesinin istendiği siyasi iradenin mukavim olduğu günleri de gördü, Çekiç Güç helikopterleri tarafından dağlık bölgelerimize çevre kirliliği oluşturmasın diye
tahta sandıklar bırakıldığına da şahit oldu.
"Ahval ve şeraitimiz" bu kadar netken ve dahi internette Yilmaz Özdil'in ipe sapa gelmez "had bildirici" yazıları dolaşırken; sadece şunu söylemek geliyor içimden: "Yerim sizin o siyasi irade eksikliği diyen dillerinizi! Yerim!". Nokta!
Kalınız sağlıcakla, kg
ali taşkıran,
15 Ekim 2008, Çarşamba 11:09
Değerli arkadaşlar, pkk ve aktütün baskını ile ilgili gelişmeleri takip ederken, sanırım hepiniz gibi ben de gah sinirden gah çaresizlikten ne yapacağımı bilemez bir halde düşünüyorum. bu olup biten rezalete en güzel cevabı ve çözüm adına neler yapabileceğimi düşünüyorum. düşünüyorum... aklıma herşeyi bir anda düzeltecek bir formül gelmiyor. genç sivillerin mailleri inanın çok rahatlatıyor beni. yalnız olmadığımı ve bu işlerin düzeleceğini hissediyorum. bende genç sivillerin TARAF ındayım. hep birlikte inşallah daha sivil günlere...
Nevzat Güzel,
15 Ekim 2008, Çarşamba 11:04
HEYHAT! Zillete bak yine mi? of of. ne zaman aklımızı başımıza alacağız. yeter ya nedir kurtulamıyoruz sizden ve bildirilerinizden. bunu size nasıl anlatırsak anlarsınız. bari onu anlatın bize. biz sizden ve bu parlak düşüncelerinizden sıkıldık. lütfen herkes kendi işini yapsın. işinizi yapsaydınız zaten böyle olmazdı.
diyarim,
15 Ekim 2008, Çarşamba 10:11
Şimdi bu açıklamadan kim ne anladı. Taraf gazetesinin elindeki belgeler ile görüntüler doğrumu değilmi. Gerçekten de asker baskından haberliymiydi değilmiydi sayın paşam bunu açıklamalıydı bence. Ben tatmin olmadım.
GENÇ SİVİLLER GRUBU, gencsiviller@yahoogroups.com
15 Ekim 2008, Çarşamba 09:48
Muhtıra sezonu erken açıldı. İlker Başbuğ Genelkurmay Başkanlığı döneminin ilk muhtırasını Balkesir'den verdi. Şimdiye kadar sakin tabiatını muhafaza etmeye gayret eden paşanın sezonu biraz erken açtığını düşünüyoruz. Böyle kalmayacağını ve bir yerde patlayacağını tahmin ediyorduk ama bu kadar erken olacağını hiç beklemiyorduk.
Paşa! Paşa!
Öncelikle karşınızdakiler bu ülkenin vatandaşlarıdır, emir subaylarınız değil. Öyle parmağınızı sallaya sallaya konuşamazsınız. Sizin her ordu dediğiniz, olsa olsa her gün darbe olan muz cumhuriyetlerindeki ordulardır. Medeni bir ülkenin Genelkurmay Başkanı sizin gibi bir konuşma yapsın da görelim.
Şimdi akan ve akacak kandan kimin sorumlu olduğuna gelelim. 25 yıldır bu bölgede ali kıran başkesen kimse sorumlu odur. Dağlıca baskını sırasında düğünde olanlar ve onlara ödül verenlerdir. Aktütün karakoluna güpegündüz saldırı düzenlenirken elindeki sopayla beyaz bir topu deliklere sokmaya çalışanlardır. İnsansız uçaktan çekilen görüntüleri izlemeyen ya da izlediği halde hiç bir tedbir almayanlardır. Terörü, yeniden OHAL isteyerek sertlikle bitirebileceğini zannedenlerdir.
Bizim tarafımız ise; artık paşaların darbe, muhtıra ve azarlarından usananların tarafıdır. Bizim tarafımız, bu akan kandan artık bıkanların, bu saçma sapan savaş artık dursun diyenlerin tarafıdır. Bizim tarafımız, cesurca bu pis kokuların üzerine giden TARAF’ın tarafıdır. Başbuğ gibi biz de herkesi tarafını belirlemeye ve açıklamaya çağırıyoruz. http://www.gencsiviller.net/haber.php?haber_id=94
Abdullah Harun, aharun@gmx.net
15 Ekim 2008, Çarşamba 09:45
Strateji ve istihbarat uzmanları: TSK ‘açık’ soruşturmalı. TARAF’IN haberini
değerlendiren strateji ve istihbarat uzmanları, Aktütün baskınında birçok
noktanın karanlıkta kaldığını, yapılan açıklamalarla karanlık noktaların daha da
arttığını belirterek sivil inisiyatifin de artık harekete geçmesini istediler.
İşte bazı görüşler:
ŞEFFAFLAŞMA SAĞLANMALI - ÜMİT KARDAŞ (Emekli hakim albay): Bu iddialar zaaflar olduğunu gözler önüne seriyor. Gerekli soruşturma
Genelkurmay Başkanlığı tarafından kamuya açık olarak yapılmalıdır. Bu Türk
Silahlı Kuvvetleri’nin şeffaflaşmasıyla ilgili bir konudur. Bu iddialar üzerine
hükümetin de bir an önce harekete geçmesi gerekmektedir. Soruşturma talimatı
vermelidir. Çünkü kurum şeffaflaşmak istemiyor.
DEĞERLENDİRMEK ÖNEMLİ - DOÇ. DR. SEDAT LAÇİNER (USAK Başkanı): Basit bir karakol baskını bu. Ama çok karanlık noktaları var. Yetkililer
konuştukça da karanlık noktalar artıyor. Açıklamalar çok çelişmektedir. Ciddi
iletişim sorunları söz konusu. İstihbaratı almak değil değerlendirmek önemlidir.
Ordunun insiyatif alma sorunu vardır. Üst kademeden emir almadan hareket
edemiyorlar. İletişim ve algılama sorunu olduğu anlaşılıyor. Bu hantal yapı
içerisine casus da girebilir. Ciddi şüphelerim var. Ortada cevaplanması gereken
basit sorular var. Aktütün'e saldırı ne zaman başladı? Uçaklar buraya ne zaman
geldi? İstihbarat bilgilerine göre hareket edildi mi? Karanlıkta kalanların
ortaya çıkması gerekiyor. Maalesef yetkililer konuştukça soru işaretleri
artıyor. Yapılan açıklamalar birbiriyle çelişiyor. Çelişkilerin ortadan kalkması
için ortadaki soruları cevaplamak gerekiyor.
SORGULANMASI GEREKİYOR - BÜLENT ORAKOĞLU (Emniyet İstihbarat Dairesi eski
Başkanı): Bir ihmal olduğu görülüyor. Herkes sorumluluğu üzerinden atmaya çalışıyor. Artık
her kurum, hata yapan kişileri sorgulanabiliyor. Dağlıca ve Altınova’dan sonra
Aktütün saldırısı düşündürücüdür. Aklımıza soru işaretleri getiriyor. Ayrıca
Dağlıca’nın krokileri niçin Ergenekon sanıklarına gönderilmiştir bu mutlaka
sorgulanmalıdır.
DAHA SAKİN OLMALIYDI Emekli Korgeneral Salih Acarel: İlker Başbuğ, doğru konuştu, ancak sert konuştu.
Buna gerek yoktu. Kendisi çok sevdiğim komutan ama daha sakin olabilirdi. Emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi: Türkiye'de 24 yıldır akan kan var. Millet
bunun durmasını istiyor. Medya halka doğru bilgiler vermiyorsa bu eleştirilir,
doğrusu açıklanır. Doğru bilginin karşısına bilgi ile çıkmak lazım.
KIŞLADA KONUŞUR GİBİYDİ - SEDAT ERGİN (Milliyet Gazetesi): Bu kızgın üslup benim çok tasvip ettiğim bir üslup değil. İster sivil, isteri
asker, ister de politikacı olsun, kamu görevlilerinin, kamuoyuna karşı, bu kadar
çok yüksek ses perdesinden konuşmasını onaylayamam. Komutan, karargâhında
maiyetindeki astlarına karşı böyle bir üslup kullanabilir. Bu üslubu kamuoyuna
karşı, çok doğru bulmuyorum.
EMİR VERME, CEVAP VER - YASEMİN ÇONGAR (Taraf Gazetesi): Genelkurmay'ın en üst düzeyde Aktütün baskınından haberdar olduğu, hatta bu
hazırlıkları insansız araçlardan gelen video görüntülerinden neredeyse naklen
izledikleri doğru mu? Bunlar doğruysa gereği neden yapılmadı? Kamuoyu bunların
cevabını bekliyor. Genelkurmay Başkanı'nın bunların cevabını vermeden 'doğru
yerde durun' gibi emir vermesi kabul edilemez.
BİRİKMİŞ STRESİN DIŞA VURUMU - AHMET HAKAN (Hürriyet Gazetesi): Açıkçası çok fazla yadırgamadım, birikmiş bir stresin dışa vurumu gibi geldi
bana. Bu eleştiriler arasında makul olanlar da vardı, olmayanları da.
Genelkurmay Başkanı, makul olmayan kısmını hedef alarak sert bir açıklama yaptı.
Üslup biraz öfkeliydi. Bunlardan yola çıkarak bir değerlendirme yapılabilir
belki ama metne baktığımızda orada sorun gözükmüyor.
DEMOKRATİK ELEŞTİRİYE GELEMİYOR - MEHMET ALTAN (Star Gazetesi): Demokratik eleştiri niye saldırı olsun? Kapalı bir toplum olduğumuz için övgüye
alışmış bir kurum. Eleştirileri saldırı olarak algılıyor. Ortada işin iyi
yapılmadığına dair çok ciddi emareler var. Böyle kuvvet komutanlarıyla bir araya
gelip toplantılar yapmak, üslubu, tonu yükseltmek, korkutmaya çalışmak olsa olsa
insanları yadırgatır ve üzer. Samimi değiller.
TEPKİ NORMAL, ÜSLUP YANLIŞ - OKTAY EKŞİ (Hürriyet Gazetesi): İlker Başbuğ'un TSK'yı yıpratmayı amaçlayan kampanya nitelikli yayınlar
nedeniyle tepki duyması normaldir. Bu yayınlara karşı, Silahlı Kuvvetler'imizin
hukukunu koruması hakkı ve görevidir; ancak bu tepkinin medya dünyasını tedirgin
etmeyi amaçladığı izlenimini veren bir üslupla dile getirilmesi doğru değildir.
İfade özgürlüğüne herkesin saygı duyması lazım.
BU TEHDİTTİR, KABUL EDİLEMEZ - AHMET ABAKAY (Çağdaş Gazeteciler Derneği
Başkanı): Bu müdahaleler basına 'görevini yapma' demektir. Bu bir tehdittir, ölçüsü kaçmış
bir açıklamadır, bu tip tehditleri kabul etmiyoruz. Şu sıralarda herkes medyaya
ders vermeye kalkıyor. Buna Başbuğ da dahil. Başbuğ 'herkes duracağı yeri
bilmeli' diyor. Evet herkes duracağı yeri bilmeli. Buna Genelkurmay Başkanı da,
hükümet de dahildir.
Genelkurmay önceki görüntüleri yasakladı 6 şehit verdiğimiz 10 Mayıs 2008 günü yaşanan Aktütün Karakolu baskınından önce
de anlık istihbaratın var olduğuna dair görüntüleri Kanal D yayınlamıştı.
Baskından önce PKK’lıların hareketlerini an be an gösteren görüntüler
yayınlandıktan sonra Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi bu görüntülerin
yayınlanmasına yasak getirmişti. (Star Gazete, 15 Ekim 2008, http://www.stargazete.com/guncel/tsk-acik-sorusturmali-136317.htm)
Abdullah Harun, aharun@gmx.net
15 Ekim 2008, Çarşamba 09:39
Taraf gazetesi genel yayın yönetimeni yardımcısı Yasemin Çongar, Taraf'ın Aktütün olayıyla ilgili gündeme bomba gibi düşen haberi üzerine basın karşısına çıkan Org. Başbuğ'un medyayı hedef alan açıklamalarını 24 canlı yayınında yorumladı. Başbuğ'un açıklamalarını, Genelkurmay Başkanı'na yakışmayan bir üslup olarak değerlendiren Çongar, sert üslubun yanında medyayı karşısına alan bir tavrın da Başbuğ'a yakışmadığını söyledi. Çongar, "Daha önemlisi Aktütün gibi bir çok şehit verilen bir baskının perde arkasının açıklanması yönünde medyadaki, toplumdaki talebin karşılanmaması dır. Genelkurmay, bir inceleme başlattığını açıkladı. Daha önce de bu tür incelemeler kamuoyuyla paylaşılmamıştı. Şimdi beklenen budur." diyerek eleştirilerine devam eti.
Abdullah Harun, aharun@gmx.net
15 Ekim 2008, Çarşamba 09:37
TBMM Başkanı Köksal Toptan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'a, 'Özgür bir ülke olan Türkiye'de hür basının eleştiri hakkının da özgür olduğu'nu hatırlattı. Ankara Sheroton Otel'de bir toplantıya katılan Toptan, burada kendisine Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un bugün Balıkesir'de yaptığı sert konuşma hatırlatıldı. Toptan konuyla ilgili olarak, ''Gazetecilerin görev yapma anlayışına saygı göstermek gerekir. Terörle mücadele kararlılığını moralsizliğe dönüştürecek, her türlü davranışa dikkat edilmesi gerekir. Fakat özgür bir ülke olan Türkiye'de hür basının eleştiri hakkı da özgürdür. Toplumun her ferdinin topyekün terör mücadelesinde zaafiyet anlamında algılanabilecek davranışlardan özellikle kaçınması lazım. Herkes sorumluluğunun bilinci içinde hareket etmesi lazım.'' dedi.
sevilay uğur, gülay göktürk,
15 Ekim 2008, Çarşamba 07:31
Cevabınızı aldınız mı sayın gülay hanım? "Sanki ellerindeki yetkileri bilgileri kullanmışlar gibi, terörle mücadele için OHAL yetkileri istiyorlar! Şimdi ne olacak? Genelkurmay belgeleriyle birlikte ortaya konan bu haber karşısında yine her zamanki gibi 'Kim sızdırdı' soruşturmaları mı açacak; yoksa karşımıza geçip bize borçlu olduğu açıklamayı mı yapacak?" diye soruyorsunuz. Genelkurmay umudunuzu değil korkunuzu besliyor. Yani haberi sızdıranlar için soruşturma açmış. "Dün Dağlıca, bugün Aktütün... Sadece bu iki olay bile, bu savaşın bitirilmesinin önünde tek engel olduğunu gösteriyor: Birilerinin savaşı ne pahasına olursa olsun sürdürme isteği... Genelkurmay'dan o birilerini karşımıza çıkarmasını bekliyoruz." diyorsunuz ama görüyorsunuz ki şimdilik bu boş bir beklenti. (Gülay hanımın sözleri Bugün gazetesi, 15 ekim 2008'den alıntılanmıştır)
Abdullah Harun, aharun@gmx.net
15 Ekim 2008, Çarşamba 06:42
Genelkurmay: "(Aktütün baskınıyla ilgili) Bu gizli bilgileri sızdıranlar hakkında adli işlemler başlatılmıştır..." Taraf'ın bugünkü haberini siteye yeni eklemiştik ki Genelkurmay Başkanlığı'ndan yukarıdaki başlıklı çok sert bir açıklama geldi.
Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Aktütün karakolu saldırısıyla ilgili TSK tarihinin en sert açıklamasını yaptı... "İlk önce şunu herkesin iyi anlamasını istiyorum. Bayraktepe'de meydana gelen olay PKK açısından intihar olayıdır. Orada çarpışan asker için ise kahramanlık destanıdır. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kendine güveni tamdır. Aktütün saldırı olayıyla ilgili İkinci Ordu komutanı inceleme yapıyor. Bu gizli bilgileri sızdıranlar hakkında adli işlemler başlatılmıştır... " http://www.bugun.com.tr/haber_detay.asp?haberID=43313
Bu ve benzeri haberleri siteye, herhangi bir kurumumuzu yıpratmak amacıyla eklenmediğini site yöneticisi Abdullah Harun olarak vurgulamak istiyorum. Hangi makam ve mevkide olursa olsun, ister Genelkurmay Başkanı, ister Cumhurbaşkanı, ister Başbakan isterse de başka bir yetkili olsun, hiç kimse bizden kendilerine güvenmemizi, gerekenlerin yapıldığı açıklamalarına inanmamızı istemesin, beklemesin. Biz olaylara ve sonuçlara bakarız. O kurumda bazı kişiler eğer bir hata yapıyorsa, o hata sebebiyle de Dağlıca ve Aktütün'de ve benzeri her durumda birçok asker-polisin anne-babaları evlat acısı yaşıyorsa, işte o hatayı yapanlar kim olursa olsun ortaya çıkarılıp hesap sorulmalı, cezalandırılmalı ve bu bilgi de kamuoyuyla paylaşılmalı. Böyle skandallar basına yansıdı diye sızdıranların üzerine gitmeye kalkmak bizce doğru bir davranış değildir. Şeffaf olunarak, eğer sızdırılan bilgi yanlış ise bu ifade edilebilir. Bu asla kurumların saygınlığına ve güvenilirliğine gölge düşürmez. Orgeneral İlhami Erdil olayını burada hatırlatmak isteriz. Herkes hata yapabilir, önemli olan hataların üzerine gitmektir, onları örtmek ya da hataları ortaya çıkartanların peşine düşmek değil!
Abdullah Harun, aharun@gmx.net
15 Ekim 2008, Çarşamba 06:37
TARAF'tan müthiş bir gazetecilik örneği! Taraf’ın bugün yayımladığı anlık istihbarat belgeleriyle istihbarat raporları Genelkurmay’ın, 17 askerin şehit olduğu Aktütün baskınını, tıpkı Dağlıca gibi, erkenden ayrıntılarıyla bildiğini gösterdi. Taraf’ın bugün yayımladığı anlık istihbarat belgeleriyle istihbarat raporları Genelkurmay’ın 17 askerin şehit olduğu Aktütün baskınını, tıpkı Dağlıca gibi, ayrıntılarıyla bildiğini gösterdi. İç Güvenlik Harekât Durum raporları ve İnsansız Hava Araçları’nın ilettiği anlık istihbarat bilgileri Aktütün baskınından Genelkurmay’ı bir ay önce haberdar etti. İnsansız hava aracı saldırı günü 9.35’ten itibaren, aldığı görüntüleri Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı’na ve İkinci Başkan’a saatlerce ve naklen iletti. Saldırının önceden bilindiğini gösteren temel bir kanıt: Hava aracı, koordinatları Aktütün’e kilitlenmiş olarak saldırı sırasında da görüntü nakline devam etti.
- Havan atıyor musunuz niye atmıyorsunuz. - Bir dakika atıyoruz. - Mahir Mahir, Rubar Rubar siz de destek verin. - Kemal o bir yere gidiyor. Boşa gidiyor aşağı düzelt. - Azat azat arkasına atın. - O söylediğim istikamete atın, Cia kısa düşürdün. - Doğrudur Heval yeniden atıyoruz. - Çalışın uygun uygun atın senin yerin uygundur vur ordan vur işte. - Boş kalmasın uygun bir şekilde hem orayı hem karakolu vursunlar. - Tamam Heval vuruyoruz her iki tepeyi de takip et.
Bu telsiz konuşmaları, 3 Ekim 2008 cuma günü 17 askerin şehit olduğu Aktütün saldırısı sırasında baskını düzenleyen PKK’lı grubun arasında gerçekleşti. Telsiz konuşmalarını canlı olarak dinleyenler arasında Aktütün Karakolu’nun da bağlı olduğu Van’daki Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı’na bağlı birimler de bulunuyordu. Bir ay önceden haber alınan ve beklenen Aktütün saldırısı başlamıştı. Saat 13:59:02. (GPS: 10:59:02) Kuzey 37 15.33, Doğu 44 21.40 noktasından güneydeki tepelere mevzilenmiş PKK’lı gruba ilk görüntüden yaklaşık üç buçuk saat sonra ateş açılıyor. Ama Genelkurmay koordinatları belli olan bölgeye karada konuşlandırılmış silahlarla saldırmayı tercih ediyor. İstihbarat görüntülerine rağmen Genelkurmay, Hava Kuvvetleri’ni kullanmıyor.
Bir aydır izleniyordu. Uçaksavarlar girdi. Bir gün önce yeni rapor. Katırlar bile takipte. Kare kare gelen baskın. Canlı yayın başlıyor. Üç buçuk saat sonra müdahale. İnsansız hava aracı aktütün’ü izliyormuş. Bu başlıklara sahip tüm haberi görmek için Taraf, 15 Ekim 2008 tıklayın.
sevilay uğur, a. turan alkan,
15 Ekim 2008, Çarşamba 05:51
Görünüyor ki ordu, kapsam ve ağırlığını henüz bilemediğimiz bir yıpratma operasyonunun konusu haline getirilmiştir ve bugüne kadar sürdürülen retoriği devam ettirerek vaziyeti idare etmek imkânı kalmamıştır. Dünkü Taraf gazetesinin verdiği haber, "Mavi kuvvetler ne kadar mavi?" sualinin anlamı üzerinde yeniden durmamızı gerekli kılıyor; Dağlıca'da olduğu gibi Aktütün baskınının da adeta davul-zurna çala çala gelmesi ordunun itibarını sarsmıştır. İnsansız hava araçlarından görüntülerin basında yayınlanabilmesi, orduyu âcil bir vecibeye dâvet ediyor; şudur: Genelkurmay bu ihmâlin sebeb ve müsebbiblerini derhal soruşturmaya başlamalı ve kamuoyunu soruşturma safahatından günü gününe haberdar etmelidir. Artık gizli-saklı tutulamaz ve güvenlik gerekçesiyle gizli tutulmasının mânâsı kalmamıştır. "Mavi kuvvetler..." yazısının meâli işte bu nokta üzerine yoğunlaşmıştı; Silahlı Kuvvetler'imiz, artık "en çok güvenilen kurum" efsânesinin gölgesinden çıkarak güvenilirliğini açık ve demokratik usuller aracılığı ile bir daha tesis etmek için kafa yormalıdır. Metris cezaevinde bir zanlının işkenceyle ölüm olayı üzerine Adalet Bakanı'nın devlet adına özür dilemesiyle aynı mealde bir Genelkurmay bildirisi çok anlamlı olur. Bunu en çok oralarda evlatları teröristlerce şehit edilen güvenlik kuvvetlerimizin anne-babaları haketmiyor mu?
Bircan Yıldız, Demokrasiden bir tek geri adım yok
15 Ekim 2008, Çarşamba 05:35
Terörle mücadelede yeni dönem. Koordinasyon İçişleri Bakanlığı'nda. Başbakan Erdoğan, terörle mücadelede yeni yol haritası için 5 gün aradan sonra güvenlik birimleriyle ikinci kez bir araya geldi. Başbakanlık'ta yapılan dünkü zirvede, tarihî bir adım atıldı. Terörle mücadelede koordinasyonu bundan böyle İçişleri Bakanlığı sağlayacak. Aktütün ve Diyarbakır saldırılarının ardından Ankara'da üst üste gerçekleştirilen terör toplantılarından önemli kararlar çıktı. Başbakan Tayyip Erdoğan'ın başkanlığında yapılan dünkü zirvede, terörle mücadelede koordinasyonun, İçişleri Bakanlığı'na devredilmesi kararlaştırıldı. Alınan karar çerçevesinde Bakanlık bünyesinde yeni bir birim kurulacak. Birim hem Emniyet hem de Jandarma kuvvetlerini sevk ve idare edebilecek 'güçlü bir yapı'da olacak. Teröristlere yönelik olarak yapılan operasyonlar artık çok sayıda askerden oluşan birliklerle değil, Emniyet Özel Harekât timleri ve Jandarma Özel Harekât ekipleri ile yürütülecek. İllerin en üst mülki amiri olan valiler yeni uygulama ile daha fazla inisiyatif alacak.
Abdullah Göktürk,
13 Ekim 2008, Pazartesi 09:47
Yarın konuşulacak olan yeni yasalar 28 Şubat'tan daha şiddetli bir askerî yönetimi hedefliyor. Müthiş keyfilik getiriyor. Asker, canı istediğinde istediği birliği valiye bildirmeden hareket ettirecek. Bugün Türkiye'nin yüzölçümünün yüzde 92'sinden jandarma sorumludur. Yüzde 8'inden de polis sorumludur. Şimdi jandarma yüzde 8'lik alanda da operasyon yapma yetkisi istiyor. Kalıcı askerî yönetimin adımları bunlar... Askerin isteklerine söylenecek tek söz var: Terörle mücadeleyi siz yapmayın. Siz gidin asli işinizle uğraşın. Sınırları koruyun. Düşmanlar birbirinden beslenir. Teröre karşı ne kadar çok askerî önlem alınırsa PKK o kadar büyür. PKK ne kadar çok terör yaparsa asker yani güvenlik birimleri o kadar yetki alır ve güçlenir. (Mümtazer Türköne,Zaman, 13 ekimden alıntıdır)
Recep Taşkın,
10 Ekim 2008, Cuma 10:40
Emekli Jandarma İstihbarat Binbaşı Kemal Şahin, Aktütün saldırısının Ergenekon-PKK tertibi olduğunu iddia etti ve istihbarat zaafına dikkat çekti. Emekli İstihbarat Binbaşı Kemal Şahin, Aktütün Karakolu'na yapılan saldırının zamanlaması ve meydana geliş şeklinin çok anlamlı olduğunu belirterek, “Saldırının Ergenekon-PKK işbirliği olduğunu düşünüyorum' dedi. Güneydoğu'da yıllarca PKK'ya karşı mücadele eden Jandarma İstihbarat emekli Binbaşı Kemal Şahin, Aktütün Karakolu'na yapılan saldırıda açık bir istihbarat zafiyetinin görüldüğünü söyledi. Şahin, “Ergenekon'un PKK ile birlikte olaylar çıkardığı, terör örgütü ile ve işbirliği yaptıkları belgelendi. Ergenekon zihniyetinin içeride kaos oluşturma, olduğunu biliniyor artık. Yani içeride ve dışarıda bağlantıları olan anlamlı bir olay olarak görüyorum. ABD'nin dışarıda istihbarat bilgisi vermemesi, içeride de gerekli önlemlerin alınmaması bunun PKK-Ergenekon tertibi olduğunu düşünüyorum” dedi. (http://yenisafak.com.tr/Gundem/?t=10.10.2008&c=1&i=144042)
sevilay uğur,
10 Ekim 2008, Cuma 10:35
Laçiner: Diyarbakır düşerse PKK tarihinin en büyük darbesini almış olur. Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Başkanı Doç. Dr. Sedat Laçiner, PKK için Diyarbakır'ın önemine dikkat çekerek, 'Diyarbakır düşerse PKK tarihinin en büyük darbesini almış olur' dedi. Laçiner şöyle konuştu: 'Bir insanın bunu görememesi saflık olur. PKK için Diyarbakır çok önemli. Tüm savlarını Diyarbakır'daki 'çoğunlukları' üzerine yürütüyorlar. Dolayısıyla Diyarbakır 'düşerse' PKK hareketi tarihinin en büyük darbesini almış olacaktır. Son seçimlerde AK Parti'nin oylarını gözle görünür biçimde arttırması ve bu seçim öncesi yapılan anketlerde bu oyların çok daha fazla artmış olduğunun anlaşılması PKK'nın bölgede aktifleşmesine neden oldu. Önümüzdeki günlerde çok daha ses getirici eylemler gerçekleştirebilirler.'
Eski MİTçi staratejist Mahir Kaynak, Aktütün Karakolu'na ve en son Diyarbakır'da polis otosuna yapılan saldırıların zamanlamasına dikkat çekti. Kaynak, PKK'nın temel amacının iktidarın bölgede güçsüz olduğu mesajını vermek olduğunu söyledi. Kaynak, “Şu sıralarda yaşananlara dikkat edin yerel seçimler öncesine denk geli-yor. Amaç nedir. İktidarın güçsüz olduğunu, zafiyet içerisinde olduğu mesajını vermek. AK Parti'nin bölgede yine önde gideceği anlaşılıyor. PKK bölge halkına korku vermek, AK Parti'nin bölgede düzeni sağlayamayacak, devletin düzeni sağlayamayacağı mesajı verilmek isteniyor' dedi. Kaynak, bu saldırıların PKK ile sınırlı olamacağını belirterek, “Bu eylem PKK ile sınırlı olabilir mi? Bu dar bir düşünce olur, gerçeğe götürmez. PKK başarırsa ne elde edecek. PKK'nın üzerinde devlet kuracağı bir devlet yok. Güneydoğu'da bugün PKK egemen değil. Devlet bile tam olarak kontrolü sağlayamıyor. Orada aşiret gerçeği var. Kuzey Irak'a Barzani egemen. İran ve Suriye de malum. Bu adamlar nerede devlet kuracak. Ekonomisi ne olacak. Ordusu ne olacak. Böyle bir devlet düşünün. Bu mümkün değil' dedi. PKK'nın şu anda başka büyük güçlerin taşeronluğunu yaptığını belirten Kaynak, “PKK başlangıçtaki kimliğini tamamen kaybetti. Kurulduğu zamandaki amaçlarıyla bugünkü amaçları arasında en küçük bir benzerlik bile yok' dedi.
Eski İstihbarat Daire Başkanı Bülent Orakoğlu, “Saldırılarda hedef, devlet kurumları arasındaki birlik ve beraberlikle devlet-millet kaynaşmasını istikrarsızlığa uğratmaktır' dedi. Orakoğlu şöyle konuştu: “Önce Dağlıca, sonra Aktütün... Burada bir kısım insanların PKK adına devlet içerisine sızdığını görüyoruz. Aksi takdirde bu eylemlerin bu denli başarılı olması mümkün değil. Dikkat edin Türkiye'de iç ve dış kararlarla ilgili ne zaman önemli kararlar alınacaksa, o zaman PKK eylemleri geliyor. ABD, İngiliz ve İsrail politikalarıyla ne zaman ters düşüyoruz o zaman PKK ile dış siyaset hizaya getirilmek isteniyor. Bunun için mesaj veriliyor. T.C. Başbakanlarının tümünün bu devlete vereceği çok şey varken, bu insanların tüm uğraşları PKK'ya gitti.”
selim duran,
10 Ekim 2008, Cuma 09:37
Diyarbakır polis otosuna saldıranların hesaba katmadığı bir şey oldu. Saldırganlar Aziziye Mahallesi'nde saklandıkları yerde ihbar edildi. Halk, hainlerin beklentisinin aksine polise saldıranları içinde barındırmadı. Teröristlerin 24 saat geçmeden yakalanmasında, üzerinde durulması gereken önemli ayrıntı bu.
Recep Taşkın - Moderatör (Emre Aköz, Sabah),
9 Ekim 2008, Perşembe 10:15
GenelKurmay'ın yaptığı "golf" açıklamasında, "Hava Kuvvetleri Komutanımızın, Antalya'da bulunduğu sırada, 4 Ekim 2008 Cumartesi günü akşam saatlerine kadar olan sürede (...) şehitler hakkında bir
bilgisi olmamıştır." deniliyor.
Bu bir skandal: 17 şehit verilecek kadar yoğun bir çatışma meydana geliyor ama "bu iletişim çağında" Komutan'ın olup bitenden haberi olmuyor.
Arkadaşlar, ben "politika yanlış" diye boşuna nefes tüketiyorum. Politikayı filan boş verin, işte itiraf ediyorlar, TSK'nin iletişim sistemi çalışmıyor. İstanbul'da bir şey olsa, TV'den öğrenecekler. Eyvah ki ne eyvah! (Emre Aköz, Sabah, http://www.sabah.com.tr/haber,C59F18269F75495C96B32DD61B44C370.html)
Halit Aydın,
9 Ekim 2008, Perşembe 08:32
Tıpkı Danıştay saldırısı gibi, bu olayda faillerin yakalanması, başka olayların da aydınlatılmasını sağlayacaktır. Polisimize operasyonlarında başarılar diliyoruz.
murat aydın,
9 Ekim 2008, Perşembe 04:35
Size soruyorum , askerin meclisten istediği yetkiler size geçmişteki OHAL zamanlarını canlandırmıyor mu? Ev arama, durdurup kimlik sorma ve üst arama yetkisini hakim veya savcı iznine bağlayan hüküm kaldırılsın; operasyonlarda jandarmaya, polis alanında da arama yetkisi verilsin; jandarma ve polise ait adlî kolluk yetkisi jandarma dışı askerî birimlere de verilsin; güvenlik güçleri gerekirse telefon iletişimini kesebilsin”. Ve bu istekler her sene artarak devam edecek, asker istediğini parça parça alacak ve en sonunda Güneydoğu'dan başlayarak Türkiye'nin her yerinde demokrasi askıya alınacak.O zaman sorunlar daha da çözülemez hale gelecek. Peki buna nasıl dur diyebiliriz. Hükümete sorarsanız ekonomi ile. Onlara göre oranın halkına aş verirsen, kömür dağıtırsan, toki konutları yaparsan, oradaki halkın refahını artacağını ve bu sorununu ortadan
kalkacağına inanıyor. Yalnız hükümet şunu hiç düşünmüyor galiba. Bölgedeki güvenliğin 95'ini kolluk kuvetti olarak Jandarma yapıyor.Ve bu yüzden oradaki halka sivil bir otorite sahip çıkamıyor. Arkadaşlar elimizdeki sivil otoriteyi kaybediyoruz, farkında olan var mı bilemiyorum...
Abdullah Harun, aharun@gmx.net
8 Ekim 2008, Çarşamba 13:10
Alçak kontrgerillacılar beklendiği gibi gerginliği tırmandırmak için çırpınıyor. Diyarbakır'da polis servis otosuna saldırı düzenlenmiş ve 4 polis 1 şöförün öldüğü bilgisi geldi. Saldırılar sürecek. Bu kehanet değil, bir analiz. Bu kadar sırıtan eylemlerle amacınıza ulaşamazsınız kontrgerillacı arkadaşlar. Halkı birşeyden anlamazlar yerine koymayın. Sifonunuzu çekti o halk. Bu kadar sırıtan eylemler birşeyi gösteriyor. Gittikçe köşeye sıkışıyor ve çılgınca çırpınıyorsunuz.
Bu bölüme mesaj yolla
Sayfa
1
2
BirSonraki
|