28 Şubat post-modern askeri darbesine yönelik soruşturma genişletildi. Darbenin medya ayağına dair incelemeler için düğmeye basan savcılık, Doğan Medya Grubu hakkında Başbakanlık Özelleştirme İdaresi'nden detaylı bilgi istedi. 28 Şubat soruşturmasında POAŞ'ın, Aydın Doğan'a peşkeş çekildiğinin ortaya çıkmasının ardından savcılık; İş Bankası'na, 'Doğan'a verilen kredileri ve Dışbank'ın kaça satıldığını' sordu. Savcılık ayrıca Aydın Doğan'ın 'Refahyol hükümetini ben yıktım' dediği iddiasını da mercek altına aldı.
12.10.2015 17:30 Derinleştirilen 28 Şubat darbesi soruşturmasıyla ilgili tanık sıfatıyla ifade veren işadamı Hayyam Garipoğlu, Aydın Doğan’ın medya gücünü kullanarak POAŞ ihalesini aldığını söyledi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 28 Şubat post-modern darbesinin medya ayağına yönelik soruşturmayı genişletti. Medya ayağına dair incelemeler için düğmeye basan savcılık, Doğan Medya Grubu hakkında Başbakanlık Özelleştirme İdaresi’nden detaylı bilgi istedi.
Başsavcılık, terörle mücadele şube müdürlüğüne yazı yazarak, POAŞ özelleştirme ihalesinde Doğan Holding ve İş Bankası konsorsiyumuna ihale edildiği tarih tespit edilerek bu tarihten sonrası zamanlarda Doğan Medya Grubu'na ait gazete ve televizyonlarda İş Bankası aleyhine yayın yapılıp yapılmadığının tespitini istedi. Başsavcılık ayrıca, terörle mücadele şube müdürlüğüne yazı yazarak POAŞ'daki İş Bankası hisselerinin Doğan Holding'e devri Doğan Holding tarafından OVM isimli yabancı şirkete satış tarihleri ve miktarının tespitini istedi.
Başsavcılık, Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığı'na yazı yazılarak POAŞ'in özelleştirilmesi ile ilgili olarak ilk ihaleye Hayyam Garipoğlu'na ait teklifin en yüksek olmasına rağmen neden 3. sıradaki şirkete verildiğini sordu.
Savcılık, POAŞ ihalesindeki haksız iddialara dair o dönem işlem yapan ve talimatları verenlerin kim olduğunu sordu.
Soruşturma kapsamında tanık sıfatıyla ifade veren işadamı Hayyam Garioğlu, “POAŞ ihalesini ilk ben aldım. Ancak Mesut Yılmaz ihaleyi başkasına vermiş. Daha sonra Aydın Doğan, POAŞ’ı aldı. Basın gücünü kullanarak kar elde etti. Sadettin Tantan’ı, bakanlıktan aldırttı. Dinç Bilgin, Erol Aksoy ve Cem Uzan’a medya gücünü kullanarak saldırdı” dedi. Soruşturma kapsamında Savcı Aytekin Canikli’ye ifade veren Garipoğlu şunları anlattı:“1998 yılında POAŞ ihalesine girdim. 1 milyar 160 USD teklif verince ihale bende kaldı.
İHALE YEĞENE
Fakat dönemin başbakanı Mesut Yılmaz ihaleyi başka birilerine vermiş. Yılmaz’ın yeğeni Mehmet Kutman ‘kim kazanırsa kazansın ihaleyi biz alacağız’ dedi. Kazanmama rağmen ihale bana değil, Mehmet Kutman’ın da içinde bulunduğu Kamuran Çörtük ve Turgay Ciner grubuna verildi. Bunun üzerine idari yargıya başvurdum. Bu yüzden Mesut Yılmaz bana düşman oldu.”
Garipoğlu, kısa bir süre sonra ilgisi olmadığı halde Nesim Marki cinayetinden gözaltına alındığını anımsatarak “Hakkımda cinayetten açılan dava ticaret davasıyla birleştirildi. Sonra zaman aşımından düştü. Doğan Grubu o dönem hakkımda asılsız yayınlar yaptı. İhaleden sonra Aydın Doğan’ın bana sorması üzerine POAŞ’ın çok karlı bir iş olduğunu söyledim. Bunun üzerine Doğan Petrol Ofisiyle ilgilenmeye başladı. Mehmet Kutman’a verilen POAŞ ihalesi o dönem bedeli ödenemediğinden iptal edilmişti. Ayrıca Mesut Yılmaz’ın talimatıyla yasalara aykırı şekilde 40 milyon dolarlık teminat mektupları yakılmayıp iade edildi. Daha sonra hemen hemen aynı rakamlarla İş Bankası ile birlikte Aydın Doğan POAŞ ihalesini aldı” dedi.
MEDYA GÜCÜNÜ KULLANDI
Medya gücünü kullanan Aydın Doğan’ın yayınlarıyla iş bankası yöneticilerini baskı altına aldığını öne süren Garipoğlu, “İş bankası hislerini çok uygun fiyata alıp sonradan OVM’ye 3 misli fiyata satarak POAŞ’ı elden çıkarttı. Basın gücünü kullanarak kar elde etti. Hatta Mehmet Ali Birand’ın programına katılan dönemin İçişleri Bakanı Sadettin Tantan yayında Birand’a ‘sizin patronun Dış Bankı nasıl aldığını biliyoruz’ dedi.
"Refahyol Hükümetini ben yıktım"
Başsavcılık, "28 Şubat"ın sivil ayağına ilişkin soruşturma kapsamında, Yeni Şafak Gazetesi sahibi Ahmet Albayrak ile Nuri Albayrak'ın, "Aydın Doğan'ın kendilerine, 'REFAHYOL Hükümetini ben yıktım' diye beyanda bulunup bulunmadığı" konusunda tanık olarak ifadelerinin alınmasını istedi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu 28 şubat soruşturmasının sivil ayağına yönelik yeni bilgi ve belge istedi. Başsavcılık, Yeni Şafak Gazetesi sahibi Nuri Albayrak ve Ahmet Albayrak'ın tanık olarak dinlenmesi için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na tanık olarak ifadelerinin alınması için talimat yazdı. Albayrakların iddiasına göre, Aydın Doğan bir toplantıda 'Refah-Yol hükümetini ben yıktım' ifadesini kullandı. Başsavcılık, Albayraklara, Aydın Doğan'ın bu ifadeleri nerede, ne zaman, ne sebeple kullandığının sorulmasını istedi.
İŞTE YENİŞAFAK'TAKİ O HABER
Aydın Doğan'ın 28 Şubat davasına dahil olmasının gerekçelerinden biri olan Yenişafak'taki iddialar, gazetenin 28 Eylül 2015 tarihli sayısında yayınlanmıştı. "Refahyol'u ben yıktım" başlıklı haber şu şekilde idi:
"28 Şubat sürecinin kibirli patronu Aydın Doğan, hükümet yıkma itirafını sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan'a değil, Yeni Şafak'ın sahipleri Ahmet Albayrak ve Nuri Albayrak'a da yaptı. O dönem holding merkezine davet ettiği misafirlerine Refahyol Hükümeti'nden dert yanan Doğan, aynen şu cümleyi kullandı: "Refahyol şirketlerimize 60-70 kişilik teftiş ekipleri gönderdi. Arkadaşlara sordum, 'durumumuz ne' diye. 'Böyle giderse bizi batırırlar' dediler. Çiller'e sordum, beni oyaladı. Baktım kırk yıllık şirketimi batıracaklar, ben de hükümeti yıktım!"
"Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kanal 7 ve Ülke TV ortak yayınında Aydın Doğan'ın kendisine, "Öyle dönemler oldu ki, biz hükümet getirdik, hükümet götürdük" dediğini anlattı. Erdoğan'ın bu sözleri gündeme bomba gibi düştü. Aydın Doğan ise sahibi olduğu Hürriyet gazetesinde cumartesi günü Erdoğan'ı yalanlamaya çalıştı. Doğan, "Hayatım boyunca seçilmiş hiçbir lidere, hiçbir devlet insanına böyle veya bu manaya gelecek bir şey söylemedim. Asla söylemem" ifadelerini kullandı. Oysa Aydın Doğan'ın 'hükümetler yıkmakla' övündüğüne birçok kişinin şahit olduğu biliniyor. Doğan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a Conrad Otel'de söylediklerinin benzerini 2000 yılında Yeni Şafak'ın sahipleri Ahmet Albayrak ile Nuri Albayrak'a söylemişti.
Doğan, Ahmet Albayrak ve Nuri Albayrak'a, "Refah-Yol şirketlerimize 60-70 kişilik teftiş ekipleri göndermeye başlamıştı. Baktım ki bizi bitirmeye çalışıyorlar operasyonu başlatıp hükümeti yıktım" dedi. Nuri Albayrak, Üsküdar'daki Doğan Holding binasında Aydın Doğan ile yaptıkları o görüşmeye ilişkin çok önemli detaylar verdi. Albayrak'ın tarihi görüşmeye ilişkin önemli açıklamaları şöyle:
GAZETECİLERİ KOVDU BİZ SAHİP ÇIKTIK
"1998 yılında zor durumda olan Yeni Şafak'ı dört ortak olarak satın aldık. Sonra ortaklarımız bırakıp gitti, yalnız kaldık. Durumu değerlendirdik, Müslümanların sesinin güçlü şekilde duyurulmasını sağlayacak medyaya çok ihtiyacımız vardı. 'Bizim de hizmetimiz Allah rızası için bu yönde olsun' diyerek gazeteye sahip çıkmayı sürdürdük. Aslında gazetecilikle ilgimiz de yoktu. Yeni Şafak'ı aldığımız için çok da eziyet gördük ama gazeteciliği öğrenmeye çalıştık. 28 Şubat önemli bir süreçti. Medya susturuldu, iktidarın isteği doğrultusunda hareket etmeyen çok sayıda gazeteci kovuldu. Bu gazetecilere Yeni Şafak kucak açtı. Yeni Şafak, Milli Gazete ve Akit dışında o gücün dediğini yapmayan gazete yoktu."
CİDDİ YAYINLAR YAPTIK
"İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan şiir okuduktan sonra hapse girdi ve 1999 yılında grubumuza operasyon yapıldı. Bir suç unsuruna rastlanmadı ve soruşturmalar takipsizlikle sonuçlandı. Türkiye'de 22 bankanın battığı, tüm kurumlarda çok büyük yolsuzların yapıldığı 2000'li yıllarda ciddi yayınlar yapıyorduk. Dönemin bakanları, başbakan yardımcıları sabah kalktıklarında ilk olarak Yeni Şafak'ı okuyorlardı. Vatanını ve milletini seven insanlardan Yeni Şafak'a müthiş derecede bilgi ve belge akışı oluyordu. Belgesiz haber yapmıyorduk."
DOĞAN ÇOK DEFA BİZİ DAVET ETTİ
"Gazetenin genel müdürlüğüne Mehmet Atalay'ı getirmiştik. Medya camiasında çok sayıda toplantı oluyordu ancak hiçbirine katılmıyorduk. Kurumu temsilen Genel Müdürümüz, Yayın Yönetmenimiz katılıyordu. Aydın Doğan, Atalay'a "Yeni Şafak'ın patronlarıyla görüşemiyoruz" diyerek bizi davet etmişti. Bu davet 5 ay içinde birkaç defa tekrarlayınca 'Gidelim bari' dedik. Üsküdar'daki Doğan Holding binasında buluştuk. Sağ olsun, kendisi bizi karşıladı. Görüşme esnasında bize iş ortaklıkları da teklif etti. Tabii biz hiçbirini kabul etmedik."
İŞTE O TARİHİ İTİRAF
"Doğan görüşmenin bir yerinde, 'Refah-Yol Hükümeti iktidara geldikten sonra şirketlerime Maliye'den 15, Hazine Dış Ticaret'ten 5, Gümrük'ten 10 kişi geliyor ve denetleme yapıyorlar. 60-70 kişilik teftiş ekibi bizi inceliyor, hesapları denetliyorlar. Baktım ki bunlar bizi bitirmeye çalışıyorlar, biz de operasyon için düğmeye bastık ve Refah-Yol'u yıktık' dedi."
O zaman 'uğraşırım'
"Aydın Doğan, sohbetimiz sırasında bizden bir de ricada bulundu. 'Nazlı Ilıcak benim aleyhimde çok yazı yazıyor, rica etsem ona söyler misiniz, benim hakkımda yazmasın' dedi. Ahmet abim de (Albayrak) 'Biz bilgisiz, belgesiz, hukuki altyapısı olmayan haber ve yazı yayımlamıyoruz. Bu konuda dikkat ederiz' karşılığını verdi. Aydın Bey memnun kaldı. Bunun üzerine biz kendisine 'Şahsımızla ilgili değil ama sizin gazetede de Emin Çölaşan var. Müslümanlara, İslam'a, dindarlara hakaret ediyor. Siz de kendisine söylerseniz, Müslümanlara hakaret etmesin' dedik. 'Ben yazarımıza bir şey demem' ifadelerini kullandı. 'Siz söylemezseniz biz de söylemeyiz' deyince, 'O zaman ben patronla uğraşırım' diyerek tehdit etti. Tehdit üzerine Ahmet abi masaya elini vurarak 'Aydın Bey, yarın başlayalım' cevabını verdi ve kalktık... Sert bir şekilde kalkınca Aydın Doğan ortamı yumuşatmaya çalıştı. 'Ben Kelkitliyim, siz Oflusunuz. Hepimiz Karadenizliyiz' gibi sözler söylemeye başladı."
CHP Lideri kapısında bekliyordu
"O dönem CHP baraj altı kalmış, Deniz Baykal istifa etmiş ve Altan Öymen de CHP Genel Başkanı olarak seçilmişti. Sohbetin sonunda tartışma yaşanınca kapıya çıktık. Altan Öymen'in kapının önünde Aydın Doğan'ı beklediğini gördük. O sırada Aydın Doğan bizi Altan Öymen ile tanıştırdı. Altan Bey'e 'Yeni Şafak'ı nasıl buluyorsunuz?' diye sorduk. Cevabı, 'Tebrik ediyorum. Yeni Şafak bu dönem yazılamayanları yazan gazetedir' oldu."
Başsavcı'nın oğlu maaşlı elemanıydı
"Aydın Doğan'la o görüşmeden sonra tüm gazeteler Yeni Şafak ile uğraşmaya başladı. Dönemin İstanbul DGM Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'di. Önce bunlar gazetelerde altyapısı olmayan haberleri yapıyor, savcılık soruşturma başlatıyor, sonra bu kupürler delil olarak kullanılıyordu. Çok dikkat çekici bir noktadır, o dönem Aykut Cengiz Engin'in oğlu yurtdışında Doğan'ın bir şirketinde çalışıyordu. Bu haberlerden sonra bize operasyonlar yapıldı ve operasyonlarda hukuk gözetilmedi. İstanbul, Trabzon, Ankara ve Konya'daki şirketlerimize aynı anda operasyon yapıldı. Halbuki biz sabahtan akşama kadar şirkette çalışırdık. Bir tebligatla gelseler şubeye de gidecektik. Fakat gece 23.00'de baskın yapıp 10 yaşındaki çocuklarımıza varıncaya kadar Organize Şube'ye götürdüler. O dönem Maliye bize ceza keserdi ama ben cezayı Milliyet gazetesinden öğrenirdim. Öyle organize çalışıyorlardı. O dönem hakkımızda çıkan haberlerin kupürlerini hatıra olarak saklıyorum."
Tehdit etti operasyonları organize etti
"Şirketlerimize operasyonların hepsini Aydın Doğan organize etti. Onun isteklerini yerine getirmeyince bizimle uğraşmaya başladı. 2000 yılının sonlarına doğru ihale karşılığı iş yaptığımız İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne müfettişler gelmişti. Maliye, Ticaret Bakanlığı ekipleri belediyede 6 ay boyunca çalıştı ve detaylı rapor hazırladı. Bu rapor da dönemin İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'a sunuldu. Raporda, Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre hiçbir yasadışı durumun tespit edilmediği açık şekilde ifade ediliyordu. Tantan da bu dosyaları alıp dönemin Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'a gitti ve usulsüzlüğe rastlanmadığını anlattı. Aynı gün Tantan'ı görevden aldılar ve yerine Rüştü Kazım Yücelen geldi. Yücelen ısmarlama müfettişleri belediyeye gönderdi ve sadece 2 aylık çalışma sonunda yalan evraklarla dolu bir dosya hazırladılar. Yeni rapora göre bizim 700-800 yılla yargılanacağımız dosyalar kurgulandı. Dönemin belediye başkanı Ali Müfit Gürtuna da onlara çanak tuttu."
Hep kendi çıkarı için...
"Türkiye 2008'de dünyadaki ekonomik krizden hasar almadan kurtuldu. 'One minute' ile birlikte 2009-2010 gibi paralel yapının saldırıları başladı. Bu saldırılara bizimle başladılar. Bursa'da 15 bin liralık bir kum hikayesi soruşturmaya döndü; jandarma, vali ve savcı, Ahmet Albayrak'ı çete lideri gibi göstermeye çalıştı ancak başarısız oldular. MİT krizi ve Gezi olaylarında başarılı olamayınca 17-25 Aralık sürecini başlattılar. Bu süreç ülke için bir facia olabilirdi ancak ucuz atlatıldı. Refah Partisi İl Yönetimi'nde görev yaptım, İBB Meclis üyesi olarak çalıştım. İstanbul Büyükşehir Belediyespor ve Trabzonspor Kulübü Başkanlığı yaptım. Bizim için en önemli konu ülkenin huzur ve saadetidir. Hep bunun için mücadele ettik ancak bunlar hep kendi çıkarları için çalıştı. Doğru tek de olsa bir gün ortaya çıkar. Doğan'ın en büyük yanlışı kendini doğru değil de güçlü olarak hissetmesidir."
Operasyon fiyasko
"14 Ağustos 2001'de AK Parti kuruldu, 12 Eylül'de Albayrak operasyonu yapıldı. Bu operasyonda 30 kişi sorgulandı ve şirketimizden 3 kişi tutuklandı. Ancak 3'ü de ilk mahkemede serbest bırakıldı ve operasyon fiyaskoyla sonuçlandı. 'Ben kimseyi tehdit etmedim, ben hükümeti yıkmadım' diyen Aydın Doğan o dönem bu işlerin içinde fiilen yeraldı. Doğan kendini çok güçlü hissediyordu. Güçlü olan doğru, dürüst olandır ancak o hiçbir dönem doğru olmadı. Maddi olarak kazanmıştır belki ama dürüstlükten kaybetmiştir. Erdoğan, iktidara geldiği zaman kendini muktedir göremedi. İktidar başka bir şey. Tüm kurum ve kuruluşların anahtarı halkın meşru seçtiği iktidarın cebinde değildi. Anayasa Mahkemesi, Sayıştay, TSK, Emniyet... Bütün kurumlarda dış mihrakların eli vardı. Doğan da onlarla birlikte çalışıyordu. Mesela PKK bugün neden güçsüz? Hiçbir kurumda tutunacak dalı kalmadı. Lojistik desteği sadece Doğu ve Güneydoğu'daki belediyelerden alabiliyor. Türkiye'nin güçlenmesinden dolayı Batı paniklemiş durumda. 2007'de ülkeyi kaosa sürüklemeye karar verdiler. '367 kararını' icat edip Cumhurbaşkanı seçtirmediler ve o dönemin en kritik kararı da Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesinin yolunun açılması ve AK Parti'nin ülkeyi seçime götürmesidir. AK Parti seçime gitti, daha güçlü geldi ve Abdullah Gül Cumhurbaşkanı oldu." (Yenişafak)
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap
28 Şubat'a Balyoz etkisi
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar
Gülen'e 28 Şubat suç duyurusu
Doğan Medya'ya 'terör' soruşturması
Paralel ve Doğan, operasyonlara karşı
Doğan Medya ile ilgili haberlerimiz
(12 Ekim 2015, 17:30)
HABERLE İLGİLİ ŞİKAYET, DÜZELTME GİBİ TALEPLERİNİZİ İLETMEK İÇİN TIKLAYIN
HABERLE BAĞLANTILI OLABİLECEK LİNKLER:
28 Şubat davası duruşmaları
Flaş!!! 28 Şubat davası açıldı
28 Şubat soruşturması manşetlerimiz
28 Şubat süreci manşetlerimiz
28 Şubat iddianamesinde arama yap
28 Şubat'a Balyoz etkisi
28 Şubat davasında mahkeme heyeti ile ilgili tartışmalar
Gülen'e 28 Şubat suç duyurusu
Doğan Medya'ya 'terör' soruşturması
Paralel ve Doğan, operasyonlara karşı